Sunan Abu Dawud
...
(16) Kitāb: Sacrifice (Kitab Al-Dahaya)
(16) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Mihnef b. Süleym demiştir ki: "Biz Arafat'da Rasûlullah (s.a.v.) ile otururken şöyle buyurdu. "Ey insanlar! Şüphesiz ki her sene her ev halkına bir uhdiyye ve bir atire vardır. Atire nedir biliyormusunuz? Atire halk'ın errecebiyye dedikleri şeydir. Ebû Dâvûd dedi ki; Atire neshedilmiştir. Bu (atire ile ilgili) haber neshedilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. As'dan demiştir ki: Nebi (s.a,v.) (şöyle) buyurmuştur. “Ben kurban gününü bayram gün (ler) i (ni) bayram (kabul etmek) le emrolundum, yüce Allah o gün (ler)i bu ümmet için bayram kıldı." (Orada bulunan sahabilerden) birisi "Sütünden bir süre faydalanıp, sonra sahibine geri vermem şartıyla, bana emanet olarak verilen sağmal bir hayvan'dan başka bir kurbanlık bulamazsam onu kurban edecek miyim? (bu hususta) ne buyurursun?" diye sordu. (Fahr-i kâinat efendimiz de): "Hayır, (onu kurban etme çünkü senin kurban kesmen gerekmez) Fakat sen saç (lar) ından ve tırnaklarından biraz kesersin, bıyıklarını kısaltır, eteğini de tıraş edersin, Aziz ve Celil olan Allah katında senin kurbanının tamamı, bundan ibarettir.'' buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Haneş'den demiştir ki: Ben Hz. Ali'yi iki koç'u (bir'den) kurban ederken gördüm de (kendisine): "Bu da nedir?" diye sordum. "Rasûiullah (s.a.v.) (Sağlığında, vefatından sonra her sene) kendi yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte ben de o'nun yerine kurban kesiyorumk." cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme, Rasûlullah (s.a.v.)'in (şöyle) buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhicce'nin hilali yenilenince kurban'ını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından asla birşey almasın." Ebû Dâvûd der ki: (bu hadisin râvileri) Malik (b. Enes) ile Muhammed b. Amr’ın bu hadisi aldıkları ravinin ismi) üzerinde (yani bu ravinin isminin) Amr b. Müslim (olup olmadığı) hakkında ihtilaf ettiler. (Ravilerin bir kısmı (onun ismini) Ömer (b. Müslim olduğunu) söyledi. Ekserisi de Amr (b. Müslim olduğunu) söyledi. (Musannif) Ebû Dâvûd da (Ekseriyetin dediği gibi) O(nun ismi) Amr b. Müslim b. Ükeymete -et Leysî el-Cündeiyyü(dür) dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Aişe'den demiştir ki: Rasûlullah (S.A.V.), siyah içinde yer'e basan, siyah içinde bakan ve siyah içinde yatan boynuzîu bir koç (getirilmesini) istemiş, koç hemen getirilmiş ve o'nu kurban etmeye karar vermiş ve "Ey Aişe! bıçağı getir," demiş sonra da "o'nu taş'la keskinleştir!" buyurmuş, bunun üzerine (Hz. Aişe emredileni) yapmış (Hz. Peygamber de) bıçağı almış ve koç'u tutup (sol tarafı üzerine) yatırmış ve (bizzat kendi elleriyle) onu kesmiş (önce) koç'u yatırarak: "bismillahi Allahümme tekabbel min Muhammedin ve Ali Muhammedin ve min ümmeti Mu-hammed'in: (Meali:) "Allahın adıyla (başlıyorum) Ey Allah'ım! (bunu) Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul eyle" demiş sonra koç'u kesmiş
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a.'den rivayet olunduğuna göre: Nebi (s.a.v.) yedi tane deveyi, ayakta (yatırmadan) kendi eliyle boğazlamış, boynuzlu ve alacalı iki koç'u da Medine'de kesmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes'den rivayet olunduğuna göre: Nebi (s.a.v.) boynuzlu ve alacalı iki koç kurban etmiş (onları) tekbir getirerek, besmele çekerek ve sağ dizini kurbanların (sağ) yanlarına koyarak kesmeştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd (el Hudrî)'den demiştir ki: "Rasûlullah (S.A.V.) hayası burulmadık kara gözlü, kara ağızlı ve kara ayaklı bir koçu kurban etmişti
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir'den demiştir ki:"Resûlullah (S.A.V.): "Bir yıllık hayvan'dan başkasını kesmeyiniz. Ancak (böylesini bulmak) size güç gelirse, o başka bu durumda (altı aylık) bir koyun yavrusu kesiverin
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Halid el-Cühenî'den demiştir ki: "Resûlullah (S.A.V.) ashabı arasında kurbanlıkları taksim etti. Bana da bir yaşını bitirmiş bir keçi yavrusu verdi. Kısa bir süre sonra keçi yavrusunu alıp Hz. Peygamber'in yanına vardım ve kendisine: (Ey Allah'ın Resulü) bu (daha) yavrudur, dedim: “Sen de o'nu kurban et!" buyurdu. Bunun üzerine o'nu kurban ettim
- Bāb: ...
- باب ...
(Asım b. Kuleyb'in) babasından rivayet ettiğine göre: Nebi (S.A.V.)'in sahabilerinden ve Süleym oğullarından Muşâci diye anılan bir adamla birlikte idik. (O sıralarda bir yaşını doldurmuş) koyun azalmıştı, (bu zat) bir münâdiye ilan ettirdi. (Münâdi bu emir üzerine): "Resûlullah (S.A.V.) şüphesiz altı ayını doldurmuş bir kuzu, bir yaşını doldurmuş bir koyunun yerini tutar buyurduğunu" ilan etti. Ebû Dâvûd der ki (metinde sözü geçen) bu (râvi) Müşâci' b. Mesûd'dur
- Bāb: ...
- باب ...
Bera'dan demiştir ki: Nebi (S.A.V.) kurban bayramı günü namazdan sonra, bize bir hutbe irad ederek: "Kim bizim namazımızı kılar ve kurbanımızı keserse (bizim sünnetimize uygun olan bir) amel işlemiş olur. Kim de kurbanı namazdan önce keserse (kesilen) bu (kurbanlık alisine ziyafet için kesilmiş bir) et koyunu olur" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bürde b. Niyar kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü vallahi ben bu gün'ün yeme, içme günü olduğunu düşünerek Kurbanı (mı) namaza çıkmadan önce kestim ve (yine bu düşünceyle) acele edip (kurban'ın etinden) yedim, aileme ve komşularıma da yedirdim" dedi. Resûlullah (S.A.V.) de: "Bu et koyunudur" buyurdu. Bunun üzerine (Ebû Bürde tekrar kalktı ve): Ben de bir yaşını doldurmamış (fakat semiz olması ve etinin lezizliği bakımından iki et koyunundan) daha hayırlı bir oğlak var (kurban edebilmem için bu oğlak) bana yeter mi? diye sordu. Fahr-i kâinat Efendimiz de: Evet senden başka bir kimse için (böyle bir oğlağı kurban etmek) asla yeterli olamaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Berâ b. Azib'den demiştir ki: Ebû Bürde diye anılan dayım namaz'dan önce kurban kesmişti. Rasûlullah (S.A.V.) (o haliyle) "Senin bu koyunun (ibadet maksadıyla kurban edilen bir koyun değil, sadece etinden istifade edebileceğin) bir et koyunudur." buyurdu. (Dayım da): "Ey Allah'ın Rasûlü ben de bir yaşını doldurmuş bir keçi yavrusu vardır''. (onu kurban edebilir miyim ?) diye sordu. (Resulü Zî-şan efendimiz de): "Senden başkası için uygun olmamakla beraber sen kes!" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyd b. Feyrûz'dan demiştir ki: Ben Berâ b. Azib'e kurbanlıklarda hangi özelliklerin bulunmasının caiz olmadığını -yahut da kurbanlıklarda bulunması caiz olmayan özellikleri- sordum da (şöyle) cevap verdi: Resûlullah (S.A.V.) (birgün) aramızda (ayağa) kalkıp (ben şu anda onun sözlerini aktarırken onun gibi el kol hareketleri de yapacağım) Oysa benim parmaklarım onun parmaklarından, parmak uçlarım da onun parmak uçlarından daha kısadır- (şöyle) buyurdu: "Kurbanlıklar içerisinde kurban edilmeleri caiz olmayan dört (hayvan) vardır: Körlüğü açıkça, belli olan tekgözlü, hastalığı açıkça belli olan hasta, topallığı iyice belli olan topal, ilikleri kurumuş (derecede) cılız" (Ubeyd b. Feyruz sözlerine devam ederek) dedi ki: - ben de (Bera b. Azib'e): "Ben (hayvanın) diş(ler)inde bir eksiklik bulunmasından hoşlanmıyorum." dedim. O da: "Hoşlanmadığın (hayvan)ı bırak (fakat) o'nu (kurban etmeyi) kimseye yasaklama" cevabını verdi. Ebû Dâvûd der ki (Kesîr) iliği kalmamış (hayvan demektir)
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid Zü-Mısr dedi ki Utbe b. Abidin es-Sülemî'ye varıp: Ey Ebû Velid! Ben kurbanlık aramaya çıktım fakat ön dişleri dökülmüş olan bir hayvan'dan başkasını bulamadım. O da hoşuma gitmedi. (bu hususta) ne dersin? dedim, (o da) "Sen onu bana getirmez misin? (ben onu güzelce bir kurban edeyim) cevabını verdi. "Sübhanallah benim (kurban etmem) caiz olmuyor da senin (kurban etmen nasıl) caiz oluyor?" dedim. (O da:) Evet (benim kurban etmem caiz olur), çünkü sen (o'nun kurban edilip edilmeyeceğinde) şüphe ediyorsun. Bense şüphe etmiyorum. Rasûlullah (S.A.V.) sadece Müsferra, Müste'sale, Bahka, Müşeyyed ve Kesrâ (denilen hayvanları kurban etme)yi yasakladı. Müsferra: Açığa çıkacak şekilde kulağı kökünden sökülen. Müste'sale: Boynuzu kökünden kırılan. Bahkâ: gözünün feri gitmiş olan. Müşeyyed: Cılızlıktan ve düşkünlükten dolayı sürüye uyamayan: Kesra; Ayağı kırık koyun demektir." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a)'den demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) bize (kurbanlık hayvanın seçiminde) göze ve kulağa dikkat etmemizi, avrâ (tekgözlü), mukabele, müdabere, harka, şarka, denilen hayvanlardan) kesmememizi emretti. (bu hadisin ravilerinden) Züheyr dedi ki: Ben Ebû îshak'a: (Süreyh) b. Numan, Hz. Ali'den naklen kurban edilmesi caiz olmayan hayvanları sayarken onlarla birlikte) boynuzu kırığı da zikretti mi? diye sordum da, Hayır cevabını verdi. Züheyr, sözlerine devam ederek) dedi ki: (Ebû îshak'a:) Mukabele nedir dedim. Kulağının (ön) tarafı kesik olandır dedi. Mudâbere nedir? dedim. Kulağının (arka) tarafı kesik olandır, dedi. Şarka nedir? diye sordum, Kulağı (uzunlamasına) delinmiş olandır. Cevabını verdi. Harka nedir, dedim. Kulağı enine delinmiş olandır, karşılığını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Ali'den demiştir ki: Nebi (S.A.V.) kulağının kesik veyahutta boynuzunun ekserisi kırık olan (bir hayvan)ı kurban etmeyi yasaklamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Katade'den demiştir ki: Said b. el-Müseyyeb'e Adab nedir diye sordum da -(kulağının ya da boynuzunun) yarı (sı veya) daha fazla(sı kesik olandır)- diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah'dan rivayet olunmuştur ki: Biz Resûlullah (S.A.V.) zamanında temettü' haccı yapar ve ortaklaşa yedi (kişi) ye bir sığır ve (yine) yedi kişiye bir deve kurban ederdik
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah'dan, Nebi (s.a.v.) "Sığır ve deve(nin) yedi (kişi) ye (kurban edilmesi caiz) dir." Buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah'dan demiştir ki: (Hudeybiye sulhu yapıldığı gün) Hudeybiye'de Resulullah (s.a.v.) ile birlikte yedi kişi için bir deve, (yine) yedi kişi için bir sığır kurban ettik
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah'dan demiştir ki: Ben Resulullah'la birlikte kurban bayramında namazgâhda bulundum. Hutbeyi bitirince minberinden indi. Bir koç getirildi. Resûlullah (S.A.V.) de o koç'u "bismillah vallahu ekber hazâ annî ve ammen lem yüdahhi min ümmeti: "Allah'ın adıyla (başlıyorum) Allah büyüktür şu (koç) benim için ümmetimden kurban kes(e) meyen kimseler içindir" diyerek kesti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (S.A.V.) kurbanlığını bayram namazı kılınan yerde keserdi. (Nafî'den rivayet olunduğuna göre) İbn Ömer (r.a) kendisi de böyle yaparmış
- Bāb: ...
- باب ...
Umre bint Abdurrahman'dan demiştir ki: Ben Hz. Aişe'yi (şöyle) derken işittim: "Resûlullah (S.A.V.) zamanında kurban bayramı yaklaştığı bir sırada (yardım toplamak üzere Resulü Ekrem'in huzuruna) çöl halkından bir topluluk geldi. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) (Ashabına hitaben:) "(Kendinize) üç günlük (et) bırakınız, gerisini dağıtınız." buyurdu. (Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti: Bu bayram'dan sonraki bayram gelince Resûlullah (S.A.V.)'a: ** Ey Allah'ın Resulü (geçen seneki bayramda) halk kurbanlarından faydalanıyordu. Onların yağını eritiyor ve (derilerinden) su ve süt tulumları yapıyorlardı." (-bu caiz midir?) diye soruldu Rasûlullah (S.A.V.) de: "Bunda ne var? (dedi) yahutta buna benzer birşey söyledi. (Orada bulunan halk bu defa:) Ey Allah'ın Rasûlü (geçen sene sen bize) üç gün (lük nafaka)dan fazlası için et toplamayı yasaklamıştın" (Bu yasak bu sene için de geçerli midir?) diye sordular Resulullah (S.A.V.) de: “Ben bunu geçen sene size yardım istemek için gelen (bedevi) lerden dolayı yasaklamıştım. (Bu sene ise istediğiniz şekilde) yiyin dağıtın, biriktirin." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Nûbeyşe'den demiştir ki:Rasûlullâh (S.A.V.) (şöyle) buyurdu: "(Etlerin faydasının) size daha çok yaygınlaşması için ben, size kurban etlerini üç günlükten fazla ye(yip üç günlükten fazlasını da biriktirmenizi yasakla(mış)tım. Şimdi ise Allah (size) bolluk getirdi, (onları istediğiniz gibi) yiyiniz, biriktiriniz ve (müslümanlara dağıtarak) sevap kazanınız. Şunu iyi bilin ki, bu günler yeme, içme, Aziz ve Celil olan Allah (c.c.)'yu anma günleridir
- Bāb: ...
- باب ...
Sevbân'dan demiştir ki: Rasûlullah (S.A.V.) (Veda Haccında bir) kurban kesti. Sonra (bana): "Ey Sevban! Şu koyun'un etini ıslah et" dedi (ben de bu emri yerine getirdim ve) Medine'ye gelinceye kadar kendisine ondan yedirmeye devam ettim
- Bāb: ...
- باب ...
Şeddâd b. Evs'den demiştir ki: İki şey var ki bunları Resûlullah (S.A.V.)'den işittim: (Birincisi şudur) "Allah herşey hakkında ihsanı emretti, (İkincisi de şudur:) O halde öldürdüğünüz zaman (bunu) iyi yapınız" Musannif Ebu Davud der ki: Müslim (b. îbrahim)'in dışındaki (râvi)ler bu cümleyi şu lâfızlarla rivayet ediyorlar, öldürdüğünüz zaman "öldürmeyi iyi yapınız, kestiğiniz zaman da kesmeyi iyi yapınız. Her biriniz bıçağını bilesin ve kurbanına acı çektirmesin
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam b. Zeyd'den demiştir ki: (Dedem) Enes (b. Malik)'le birlikte el-Hakem b. Eyyub'un evine) girmiştik. (Dedem Enes) bir tavuğu (hedef olarak) dikip ona atış yapan bir takım gençler yahut çocuklar gördü de: "Resûlullah (s,a.v.) hayvanlar'ın nişan hedefi olarak kullanılmasını yasakladı." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan demiştir ki: (Yüce Allah) "Üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yeyin....."[En'âm, 118] "Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin"[En’âm, 121] (âyetlerini indirdi). Bir süre sonra da bunu neshetti. ve (bazı yiyecekleri helâl kılarak) bu (âyetin genel hükmü)nden dışarı çıkardı. (Bu hükmünü bildirmek üzere şöyle) buyurdu: "Kendilerine kitap verilmiş olanların yemeği, size helâldir.. Sizin yemeğiniz de onlara helaldir."[Mâide]
- Bāb: ...
- باب ...
ibn Abbâs'ın "... şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmeleri için fısıldar (telkinde bulunurlar."[En’am 121.] âyeti kerimesi hakkında şöyle (söylediği rivayet olunmuştur. Kureyş müşrikleri bu âyet-i kerimede açıklandığı şekilde şeytanlardan duydukları fısıltılara uyarak: Muhammed ashabına: "Allah'ın kestiklerini yemeyiniz, kendi kestiklerinizi yeyiniz." (diyor) diye dedikodu yapmaya başladılar. Bunun üzerine (Yüce) Allah (kesilirken) "üzerine Allah'ın adı anılmayan (hayvanlardan yemeyin."[En’am 121.] (âyet-i kerimesini) indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan demiştir ki: Yahudiler Rasûlullah (S.A.V.)'e gelerek: Kendi öldürdüklerimizi yiyoruz da Allah'ın öldürdüklerini yemiyoruz. (Bu nasıl olur?) dediler. Bunun üzerine (Yüce) Allah: "Kesilirken üzerine Allah'ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin"[Mâide: 121] âyet-i (kerimesi)ni sonuna kadar indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan demiştir ki: Rasûlullah (S.A.V.) arapların (cömertlik gösterisi için düzenledikleri) deve kesme yarışında (kesilen hayvanların etlerinde)n yemeyi yasakladı. Ebû Dâvûd der ki: (Bu hadisi rivayet eden) Ebu Reyhane'nin ismi Abdullah b. Matar'dır. Gundur (lakabiyle meşhur olan Muhammed b. Cafer) ise bu hadisi İbn Abbas'da sona eren mevkuf bir senetle rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi b. Hadic'den demiştir ki: (Bir gün) Rasûlullah (S.A.V.)'in yanına vardım ve: Ey Allah'ın Rasûlü, yarın düşmanla karşılaşacağız, yanımızda bıçak da yok (bir hayvan kesmek gerekirse onu) keskin taş ile yahutta (uzunlamasına ikiye bölünmüş bir) değneğin (keskin) tarafıyla kesebilir miyiz?" dedim. Rasûlullah (S.A.V.) de: "(Hayvanı tırnak ve diş gibi şeylerin dışında) Kan akıtan şeylerle kes, yahutta (keserken) elini çabuk tut ve üzerine Allah'ın adını an. (kesme aleti)) tırnak ve diş olmamak şartıyla (kesilen hayvanın etini) yiyiniz. (Şimdi)) size bunu(n sebebini) açıklayacağım: Diş, kemiktir. Tırnağa gelince; (o da)) Habeşlilerin bıçağıdır." buyurdu. Halk'tan bir öncü birlik Rasûlullah'ın önünden geçip süratle gittiler ve (ileride) bir ganimet ele geçirdiler. Rasûlullah (S.A.V.) ordunun arkasında bulunuyordu. (Derken öncü askerler acele edip ganimet develerinden veya koyunlarından bazılarını kesmişler ve etleri içine koydukları) tencereleri yerleştirmişlerdi. Rasûlullah (S.A.V.) tencerenin yanına varınca, emredip tencereler devrildi. (Ganimet mallarını) askerlerin arasında taksim etti. (taksim esnasında on koyunu bir deveye denk saydı. O sırada ordunun develerinden biri kaçmıştı. Yanlarında (onu takibe yarayacak cinsten yeterli sayıda) at da yoktu. Bunun üzerine (mücahitlerden) bir adam bir ok attı da (bu ok sebebiyle) Allah, hayvanın canını aldı. Peygamber (S.A.V.) de: "Gerçekten bu develerin vahşi hayvanlar gibi bir kaçışı vardır. Onlardan biri size bu şekilde davranacak olursa, siz de ona böyle muamele yapınız” buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Safvan'dan -yahutta- Safvan b. Muhammed'-den rivayet olunmuştur ki: "Ben iki tavşan avladım da onları keskin bir taş'la kestim ve onları (yiyip yiyemeyeceğimi) Rasûlullah (S.A.V.)'e sordum. Bana onları yememi emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Harise oğullarından bir kişi'den (rivayet olunulduğuna göre); Kendisi Uhut bayırlarından bir bayırda yavrulaması yaklaşmış olan bir deveyi otlatırken, hayvanı ecel yakalamış (fakat adam) onu kesecek hiç birşey bulamamış, derken sivri bir kazık bulup onu hayvanın göğsüne batırmış ve kanı(nı) ak(ıt)mış, sonra Peygamber (S.A.V.)'e gelip bu durumu kendisine anlatmış (Hz. Peygamber de) O'na hayvan(ın etin)i yemesini emretmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy b. Hâtim'den demiştir ki: Ben (bir gün) Rasûlullah (S.A.V.)'e: Ey Allah'ın Rasûlu birimiz bir av'ı avlar da, yanında bıçak bulunmazsa (onu) keskin bir taş'la ya da (boyuna yarılmış olan) bir değneğin (keskin) parçasıyla kesebilir mi? (bu hususta) ne dersin?, diye sordum da. "Kanı istediğin şeyle akıt ve (hayvan'ı keserken) Aziz ve Celil olan Allah'ın ismini an!" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
(Ebu'l-Uşerâ'nın) babasından (rivayet olunduğuna göre) kendisi (Hz. Nebi'ye): “Ey Allah'ın Rasûlü! (hayvanı) kesmek, sadece gerdandan ya da boğazdan değil midir? diye sormuş da Rasûlullah (S.A.V.): “Eğer O(nu) uyluğundan yaralarsan (bu sana) yeter" buyurmuştur. Ebu Dâvûd der ki Ebu'l-Uşerâ'nın adı Utarid b. Bekir'dir, (isminin) İbn Kahtam ve Utand b. Malik b. Kahtam olduğu da söylenir. (Hayvanı) bu (şekilde yaralamanın kesme yerine geçmesi) sadece yüksekten düşen hayvanlar ve vahşi hayvanlar için geçerlidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas ile Ebü Hüreyre'den rivayet olunmuştur ki: "Rasûlullah (S.A.V.) şeritatüşşeytanı yasaklamıştır" (Ravî el-Hasen) İbn îsa (şeritatüşşeytan tabirini açıklamak üzere) rivayetine (şu sözleri de) ekledi: "O derisinin (ve boğazının bir kısmının) kesilerek (yemek ve nefes borularının sağ ve solunda bulunan) iki şah damarı kesilmeden bırakılan, sonra ölünceye kadar (o hal üzere terk edilmek suretiyle) kesilen hayvandır" Diğer tahric: Müsned
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said'den demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.)'e anne karnındaki yavrunun hükmünü sordum da: "Dilerseniz onu yeyiniz." buyurdu. (Hadisin senedinde bulunan râvİ) Müsedded (bu hadisi şöyle) rivayet etti: Biz (Fahr-i Kâinat efendimize): Ey Allah'ın Resulü! Biz (bazan) deve boğazlıyoruz. Yahut da sıgır ya da koyun kesiyoruz. Karnında yavru buluyoruz. Bu yavruyu atalım mı, yoksa yiyelim mi? diye sorduk. İsterseniz onu yeyiniz. Çünkü onun kesimi annesinin kesilmesiyledir." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah'dan rivayet olunduğuna göre: Resülullah: (S.A.V.) "Ana rahmindeki yavrunun kesimi, annesinin kesimi(nden ibarettir." buyurmuştur)
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Aişe'den demiştir ki; Ashab-ı kiram'dan bazıları Fahr-i Kainat efendimizin huzuruna gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü, cahiliyyet döneminden yeni kurtulmuş olan bazı kimseler (kesilirken) üzerine Allah'ın isminin anılıp anılmadığını bilmediğimiz (hayvanların) etleri(ni) getiriyorlar biz bu, etlerden yiyebilir miyiz?" diye sormuşlar da Resulullah (S.A.V.): "Bismillah deyiniz ve yeyiniz!" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'l-Melih'den (rivayet olunduğuna göre) Hubeyşe (r.a.) şöyle demiştir: (Sahabe-i kiram'dan) bir adam, Rasûlullah (S.A.V.)'e; "Biz cahiliye devrinde receb (ayları içerisinde) "Atîre (diye bir kurban) keserdik. (Bu hususta) bize ne buyurursunuz?" diye sordu. (Hazret-i Peygamber de bu nevi kurbanları) "Allah için kesiniz. (Kesim vakti) hangi ay olursa, olsun birde Allah'a itaat edin ve (fakirlere) yedirin." buyurdu. (Bunun üzerine o zat): "Biz cahiliye döneminde Fera' (diye anılan bir kurban daha) keserdik. (Bu hususta) bize ne buyurursunuz?" dedi. (Hz. Peygamber de); ("-Yılın çoğunu kırda otlamakla geçiren deve, sığır veya davar'dan yüz adetlik bir sürü demek olan) her sâimede senin sürünün (sütüyle) beslediği bir yavru vardır. Bu yavru yük taşıyacak (yahut da yavrulayacak) bir hale gelince (onu) kesersin ve etini sadaka olarak dağıtırsın." buyurdu. Ravi Nasr (bu cümleyi): "Hacıları taşıyabilecek hale gelince onu kesersin ve etini sadaka olarak dağıtırsın-" şeklinde rivayet etti. (Ravi) Halid (el-Hazza') dedi ki: Öyle zannediyorum ki, (Ebû Kalabe bu hadisi rivayet ederken 'etini sadaka olarak dağıtırsın' cümlesini, 'Etini sadaka olarak yolculara (dağıtırsın) çünkü bu daha hayırlıdır.' (şeklinde) rivayet etti. Hâlid dedi ki: Ben Ebû Kılâbe'ye "Sâime (denen sürü) kaç (hayvandan olaşmakta)dır." diye sordum da "yüz (hayvandan meydana gelir.)" cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) "Fera’ ve atîre yoktur." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Said (b. El-Müseyyeb)'den demiştir ki: "Fera' ilk yavrudur. (Araplar) hayvanların doğurduğu ilk yavruyu keserlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan demiştir ki: "Rasûlullah (S.A.V.) bize her elli koyundan birini (kurban olarak kesmemizi) emretti. Ebû Dâvûd der ki: (Ulemâ'dan bazıları) "Fera' ilk yavrusudur. (Câhiliyye dönemi Arapları) onu putları için kurban ederler, sonra yerler ve derisini de bir ağaç üzerine atarlardı. Atîra (ise yine câhiliyye dönemi Araplarının) Recebin ilk on (gün)ünde (putlarına kurban ederek yedikleri ilk yavrudur)
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmû Kürs'el-Ka'biyye demiştir ki: "Rasûlullah (S.A.V.)'i, (Akîka kurbanı olarak) erkek çocuğu için yaşça birbirine denk olan iki koyun, kız çocuğu için de bir koyun (kesilir) derken işittim." Ebû Dâvûd der ki: Ben Ahmed (b. Hanbel)'i (metinde geçen) "mükâfieten" (kelimesin)i "eşittirler*', yahut da ''birbirlerine yakındırlar" diye tefsir ederken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmû Kürz'den rivayet olunmuştur ki: Ben Rasûlullah (S.A.V.)'i; "Kuşları yuvalarında (kendi hallerine) bırakınız." derken işittim ve (bir de); "Erkek çocuk için iki, kız çocuk için de bir koyun" (kesiniz, kesilen koyunların) erkek veya dişi olmalarının sizce bir sakıncası yoktur." derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Kürz'den rivayet olunmuştur ki: Rasûlullah (S.A.V.): "Erkek çocuk için (akîka kurbanı olarak, yaşça) biribirine eşit olan iki koyun, kız çocuğu için de bir koyun (kesilir)" buyurdu. Ebû Dâvûd der ki: İşte (sahih olan) hadis budur. (Bir önceki) Süfyan hadisi ise hatalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Semure'den demiştir ki: Rasûlullah (S.A.V.): "Her çocuk (doğumunun) yedinci gününde kendisi için, kesilecek olan akîka kurbanı karşılığında (konmuş) bir rehine (gibi)dir. (Bu kurban kesildikten sonra çocuğun) başı traş edilir ve (kurbanın kanıyla) boyanır." buyurmuştur. Katâde'ye (akika kurbanının kanı ile) çocuğun başını kana boyamanın nasıl yapıldığı sorulduğu zaman (şöyle) derdi: "Akîkayı kestiğin zaman ondan bir tüy alırsın, o tüyü (hayvanın boğazındaki kesilmiş ve kanamakta olan) can damarının karşısına tutarsın. Sonra (Kan'a boyanmış olan bu tüyü) çocuğun bıngıldağının üzerine koyarsın; nihayet (o tüyden) çocuğun başında iplik gibi (kanlar) ak(maya başl)ar. Daha sonra çocuğun başı yıkanır ve traş edilir. Ebû Dâvud der ki: (Metinde geçen) şu (çocuğun başı kurbanın kanıyla) boyanır (sözü) Hemmam'dan (gelen) hata(lı bir rivâyet)tir. Bu söz(ün rivayetinde) Hemmam'a ters düşüldü. Bu (çelişki) Hemmam'dan gelen bir hatadan (doğmakta)dır. (Bu sözü) Hemmam "yüdernmâ = kana boyanır" diye rivayet ederken (Hemmam'ın dışındaki râvîler) "yüsemmâ =isimlendirilir" diye rivayet etmişlerdir. (Hemmam'in) bu (rivayeti) alınamaz
- Bāb: ...
- باب ...
Semura b. Cündüb'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (S.A.V.) (şöyle) buyurmuştur: "Her çocuk (doğumunun) yedinci gününde kendisi için kesilecek akîka kurbanı karşılığında (konulmuş) bir rehine (gibi)dir ve (akika kurbanı) kesildikten sonra (çocuğun başı) traş edilir ve (kendisine) isim verilir." Ebû Dâvûd der ki: (Metinde geçen) "yüsemmâ = isim verilir" (rivayeti) çok sağlamdır. Nitekim (bu kelimeyi) Sellam b. Ebi Muti, Katâde'den îyâs b. Dağfel ile Eş'âs de el-Hasan(-i Basrî) 'den aynı şekilde (yüsemmâ diye) rivayet etti(ler)
- Bāb: ...
- باب ...
Selmân b. Amr'ed-Dabbiyyi'den demiştir ki:Rasûlullah (S.A.V.) (şöyle) buyurdu: (Yeni doğan her) bebekle beraber bir akîka bulunur. Öyleyse her yeni doğan çocuk için bir akîka kurbanı kanı akıtınız ve kendisinden ezayı kaldırın
- Bāb: ...
- باب ...
Hasan(-ı Basrî)nin (şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur. Bir önceki 2839. hadiste geçen) "Ezayı kaldırmak" (sözünden maksat yeni doğan çocuğun) “başı(nı) traş etmektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (S.A.V.) Hz. Hasan ile Hüseyin için akîka kurbanı olarak birer koç kurban kesmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As'ın) dedesinden demiştir ki: Nebi (s.a.v.) akika'dan soruldu da: "Allah (bu kelimenin manası olan) anne ve babaya isyanı sevmez." dedi. (Hz. Peygamber duymuş olduğu) bu isimden hoşlanmamış gibiydi ve (sözlerine devamla); "Kimin bir çocuğu doğar da o çocuk için bir kurban kesmek isterse oğlan çocuğu için aynı yaşta iki koyun, kız çocuğu için de bir koyun kessin.” buyurdu. Bir de fera' (kurbanın)dan soruldu (bu soruyu da) "Fera’ haktır, (fakat fera' kurbanı olarak kesmek istediğiniz deve yavrusunu) kuvvetli ve etli genç bir deve oluncaya kadar, yani iki ya da üç yaşına girinceye kadar, bekletmeniz ve ondan sonra ona (döllenmeye muhtaç) bir dişi deve getirmen(iz) yahut da Allah yolunda ona yük vurman(ız) onu (şimdi) kesip de zayıflıktan etinin yününe yapışıp kalmasından ve (annesinin sütüyle doldurmakta olduğunuz) kabım(zı artık ona bir daha süt sağamayacağınız İçin) ters çevirip yere kapatıvermen(iz)den, (yavrusuz, kalan) deveni(zi) de şaşkın bırakman(ız)dan daha hayırlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Büreyde dedi ki: Ben (babam) Büreyde'yi (şöyle) derken işittim: "Biz câhiliyye devrinde iken birimizin bir çocuğu.dünyaya geldiği vakit bir koyun keserdik ve kanını çocuğun başına sürerdik. Nihayet (yüce) Allah İslam'ı getirince (doğan çocuklar için) bir koyun kesmeye ve başını traş edip za'feranla kokulamaya başladık