Sunan Abu Dawud
...
(2) Kitāb: Prayer (Kitab Al-Salat)
(2) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Talha b. Ubeydillah (r.a.)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Necidlilerden, saçları dağınık bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi: Sesinin fısıltısı duyuluyor, fakat iyice yaklaşmadıkça ne dediği anlaşılmıyordu. (Yaklaşınca) bir de ne görelim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e İslam (farzların)dan soruyor, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): “Gece ve gündüzde beş (vakit) namaz"(sana farzdır) buyurdu. Adam: Bana onlardan başkası yok mu? diye sordu. Efendimiz: "Hayır, ama nafile kılarsan müstesna','cevabını verdi. Hz. Peygamber Ramazan ay'ının orucunu söyledi. Adam yine: Bana ondan başkası yok mu? diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Nafile tutmandan başka yok'', buyurdu. Efendimiz bundan sonra zekatı zikretti. Adam: Bana ondan başkası yok mu? diye sordu. Hz, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, fakat sadaka vermen müstesna" buyurdu. Bunun üzerine bu adam: Vallahi, ne bunu artırırım ne de eksiltirim, diyerek dönüp gitti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (arkasından); "Eğer doğru söylüyorsa, kurtuldu'', buyurdu. Diğer tahric: Buhari, hiyel; iman; savm; şehâdât; Müslim, iman; Nesai, salat, siyam, iman; Muvatta', sefer; Darimi; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi' b. Malik b. Ebiamir, önceki hadisi aynı isnadla rivayet edip şöyle dedi: (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın arkasından): "Babasına yemin ederim ki, doğru söylediyse kurtuldu. Yemin ederim ki doğru söyledi ise, Cennete girdi" buyurdu. Diğer tahric: Buhari, hiyel; iman; savm; şehâdât; Müslim, iman; Nesai, salat, siyam, iman; Muvatta', sefer; Darimi; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cebrail aleyhisseiam Kabe'nin yanında iki defa bana imam oldu. Öğleyi güneş batıya eğilip (gölge) nalının tasması kadar olduğu zaman ikindiyi, (her şeyin) gölgesi kendisi kadar olunca; akşamı, oruçlunun iftar ettiği vakitte; yatsıyı, şafak kaybolunca; sabahı da (oruçluya yemek ve içmenin) haram olduğu zaman kıldırdı. Ertesi gün ise öğleyi, (her şeyin) gölgesi kendisi kadar; ikindiyi, iki misli olunca; akşamı, oruçlunun orucunu açtığı zaman; yatsıyı, gecenin üçte birine doğru; sabahı da ortalık ağarınca kıldırdı. Sonra da bana dönüp şöyle dedi: Ya Muhammed, bu senden evvelki nebilerin vaktidir ve vakit, bu iki vaktin arasıdır. Diğer tahric: Tirmizî, salât: Ahmed b. Hanbel, I , 223, 354; III
- Bāb: ...
- باب ...
İbnİ Şihab'ın Usame b. Zeyd el-Leysi'ye bildirdiğine göre; Ömer b. Abdil-Aziz (bir gün) minberde oturmakta idi. Bu yüzden ikindiyi birazcık geciktirdi. Bunun üzerine Urve b. Zübeyr kendisine: Dikkat et, Cebrail (aleyhisselam), Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e namaz vakit(leri)ni haber verdi, demiş. Ömer de Ona: Söylediğini iyi bil karşılığını vermiştir. Bu sefer Urve: Ben Beşir b. Ebi Mes'ud'dan işittim; O da Ebu Mes'ud el-Ensari'den duymuş; Ebu Mes'ud demiş ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cebrail indi ve bana namaz vaktini haber verdi. Ben de onunla namaz kıldım. Sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım" buyuruyor, parmakları ile de beş namazı sayıyordu. (Ebu Mes'ud devamla şöyle dedi): Resuluılah'ı öğle namazını güneş batıya eğildiği zaman kılarken gördüm. Hava sıcak olduğu zaman ise, bazan biraz geciktirirdi. İkindiyi güneş sararmadan önce beyaz ve yüksek bir halde iken kıldığını gördüm. Bir kimse (ikindi) namazından çıkar ve güneş batmadan önce Zul-Huleyfe'ye gelirdi. Resulullah (Sallallahu leyhi ve Sellem) akşam güneş battığı, yatsıyı da ufuk karardığı zaman kılardı. Bazan da insanların toplanması için geciktirirdi. Sabahı bir sefer alacakaranlıkta, başka bir sefer de ortalık ağarınca kıldı. Bundan sonra, Efendimizin sabah namazı, ölünceye kadar alaca karanlıkta oldu, bir daha ortalık, ağarınca kılmadı. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Zuhri'den, Ma'mer, Malik ve İbni Uyeyne, Şuayb b. Ebi Hamza, Leys b. Sa'd ve başkaları da rivayet etti. Bunların hiç biri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaz kıldığı vakit(ler)i zikretmediler ve açıklamadılar. Aynı şekilde, Hişam b. Urve ve Habib b. Ebi Merzuk da Urve (b. Zübeyr)'den Ma'mer ve Ashabının rivayetleri gibi rivayet ettiler. Ancak Habib Beşir'i zikretmedi. Vehb b. Keysan da Cabir kanalıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den akşamın vaktini rivayet etti. (Bu rivayette Cabir) şöyle dedi: Sonra (Cebrail) ertesi günü güneş battığı zaman tek vakit olarak akşam için geldi. Ebu Davud devamla şöyle dedi: Ebu Hureyre vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den aynı şekilde rivayet edilmiştir. (Bu rivayette) Resulütlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sonra bana akşamı (yani ertesi günü -tek vakit olarak- ) kıldırdı" buyurdu, Abdullah b. Amr b.el-As'dan Hassan b. Atiyye'nin hadisi, Amr b. Şuayb'dan; O babasından, O da dedesinden Ebu Hureyre ve Cabir'in rivayetleri gibi rivayet edilmiştir. Diğer tahric: Buhari, mevakit; İbn-i Mace, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekr b. Ebi Musa'dan rivayet edilmiştir ki; Bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e (namaz vakitlerini) sordu. Fakat Efendimiz hiç bir cevap vermedi. Bilal'e (ezan okumasını) emretti, O da fecir doğduğu zaman (ezan okudu ve) kamet etti. Efendimiz (sabahı) bir kimse (yanındaki) arkadaşının yüzünü tanıyamadığı veya bir kimse yanındakinin kim olduğunu tanıyamadığı bir zamanda (alaca karanlıkta) kıldı. Sonra Bilal'e emretti o da öğle namazına güneş batıya eğildiği zaman kamet getirdi. Öyle ki cemaatten (en bilgili olan) biri: "Gündüz yarı oldu" demişti. Sonra Bilal'e yine emretti o da güneş bembeyaz ve yüksekte iken ikindiye ikamet etti. Akşam namazı için de güneş battığı zaman ikamet ettirdi. Şafak kaybolduğunda Bilal'e emretti, o da yatsı için kamet etti. Ertesi günü, sabah namazını kıldı ve çıktı. (O kadar geciktirmişti ki) biz "güneş doğdu mu ne?" dedik. Öğleyi bir evvelki günün ikindi vaktinde, ikindiyi güneş sararmış bir halde iken -veya akşam olunca- akşamı şafak kaybolmadan biraz önce, yatsıyı da gecenin ilk üçte birinde kıldı ve: Namaz vakitlerini soran nerede? Vakit işte bu ikisinin arasındadır" buyurdu. Ebu Davud dedi ki: Süleyman b. Musa Ata'dan, Ata Cabir'den o da Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den akşam namazı vaktini yukarıdaki rivayette olduğu gibi rivayet etti. Cabir (devamla): "Resulullah sonra yatsıyı kıldı, sahabilerden bazısı onu gecenin üçte birinde bazısı da yarısında kıldığını söyledi." İbni Büreyde de babası vasıtasıyla Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynı şekilde rivayet etti. Diğer tahric: (Bk.) Buhari, mevakit: Müslim, mesacid; İbn Mace, salat; Tirmizî, mevakit; Nesai, mevakit; Muvatta; vakt; Ahmed b. Hanbel, IV, 416-.V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.) ResuluIIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Öğlenin vakti, ikindi vakti girmedikçe; ikindininki güneş sararmadikça, akşamın vakti de şafağın kırmızılığı kaybolmadıkça (devam eder); yatsının vakti gece yarısına; sabah namazının vakti ise, güneş doğuncaya kadardır." Diğer tahric: MüsIim, mesacid; Nesai, mevakit; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Hüseyin'in oğlu olan Muhammed b. Amr'dan, demiştir ki: Cabir'e Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaz kıldığı vakitleri sorduk, şu cevabı verdi: Öğleyi zeval vaktinden sonra, ikindiyi güneş canlı (parlak) iken, akşamı güneş battığı zaman kılardı. Yatsıyı, cemaat kalabalık olduğunda acele eder, az olduğunda da te'hir ederdi. Sabah namazını da alaca karanlıkta kılardı. Diğer tahric: Buhari, mevakit; Müslim, mesacid; Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Berze (r.a.')den demiştir ki; Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazını zevalden hemen sonra, ikindiyi, bizden biri (namazdan sonra) güneşin parlaklığı devam ederken Medine'nin en uzak yerine gidip gelebileceği (kadar) bir zaman olduğu vakitte kılardı. (Ravilerden Ebu Minhal dedi ki: Ebu Berze'nin) Akşam namazı (hakkında hangi vakti söylediğini) unuttum. Yatsıyı gecenin üçte birine -(Ebu Minhal, Ebu Berze'nin) bir başka seferde: "gece yarısına kadar" dediğini söyler- kadar geciktirmekte bir beis görmezdi. Efendimiz yatsı namazından önce uyumayı, sonra da konuşmayı hoş görmezdi. Sabah namazını ise, birimizin önceden bildiği birini (gördüğünde) tanıyabileceği bir vakitte kılar, bu namazda altmış ila yüz arası ayet okurdu. Diğer tahric: Buhari, mevakit; Müslim, mesacid; Nesai, mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.) şöyle demiştir: Ben öğle namazını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kılar, elimle serinlemesi için bir avuç çakıl taşı alır, (secdede) alnım(ı koyacağım yer) e kor, sıcağın şiddetinden (dolayı onların) üzerine secde ederdim. Diğer tahric: Nesai, tatbik
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den, şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (öğle) namazını (zevalden sonraya bırakma) müddeti, (insanın gölgesi) yazın, üç ayaktan beş ayağa, kışın da beş ayaktan yedi ayağa varıncaya kadardır. Diğer tahric: Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer (r.a.) şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Müezzin öğle ezanını okumak istedi. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); “Serinliğe bırak" buyurdu. Biraz sonra müezzin yine ezanı okumak istedi. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biz tepeciklerin gölgesini görünceye kadar iki veya üç defa; “Serinliğe bırak, şüphesiz sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız" buyurdu. Diğer tahric: Buhari, mevakît; ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakît; Nesai, mevakît; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız" İbn Mevheb, (rivayetinde Efendimizin sözünü naklederken) عَنْ الصَّلَاةِ yerine بِالصَّلَاةِ kelimesini kullanmış ve: "Muhakkak sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir" dediğini ilave etmiştir. (Bak:) Şu tahric bilgilerine: Buhari, mevakît; ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakît; Nesai, mevakît; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Semure (r.a.): "Bilal (r.a.) öğle ezanını güneş (batıya) yıkıldığı (yöneldiği) zaman okurdu" demiştir. Diğer tahric: Müslim, mesacid; İbn Mace, salat; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.) haber vermiştir ki; Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikindi namazını güneş beyaz (parlak), yüksek ve dipdiri iken kılardı. Ve (Namazdan sonra) Avaliye giden kimse güneş daha yüksek(te) iken oraya varırdı. Diğer tahric: Buharî, mevakit; i'tisam; Müslim, mesacid; Nesai, mevakit; İbn Mace, salat; Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Zuhri şöyle demiştir: Avali iki veya üç mil (mesafedendir. (Ma'mer bin Raşid) dedi ki: Zühri'nin "veya dört mil" dediğini zannediyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Hayseme (bin Abdurrahman) şöyle demiştir: "Güneşin dipdiri olması, hararetini hissetmendir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'nın haber verdiğine göre: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikindiyi güneş, kendisinin odasında iken, henüz (ışığı) yükselmeden (odadan çıkıp gölge yayılmadan) kılardı. Diğer tahric: Buhari, mevakit; Müslim, mesacid, Nesai, mevakit; İbn Mace, salat (benzeri); Tirmizî salât; Muvatta', salât
- Bāb: ...
- باب ...
Ali bin Şeyban (r.a.)'dan şöyle demiştir: "Medine'ye Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanma geldik. İkindiyi güneş, beyaz ve parlak olduğu müddetçe te'hir ediyordu.” Bu hadisi sadece Ebû Dâvud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den demiştir ki; Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hendek günü, "Bizi orta namazından (yani) ikindi namazından alıkoydular. Allah (da) onların evlerine ve kabirlerine ateş doldursun" dedi. Diğer tahric: Buhari, Cihad, meğazi; Müslim mesacid: Tirmizî, tefsir-i sure; İbni Mace, salat; Nesai, salat, Ahmed b. Hanbe!, I
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'nın azatlısı Ebu Yunus şöyle demiştir: Aişe (r.anha) kendisi için bir mushaf yazmamı emretti ve, "Namazlara ve orta namazına devam edin"[Bakara 238] ayetine gelince bana haber ver'' dedi. Ben de o ayete varınca kendisine haber verdim. Bana o ayeti "Namazlara, orta namazına ve ikindi namazına devam edin, Allah için tevazu halinde namaz kılın" şeklinde yazdırdı. Sonra da: "Ben bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den duydum" dedi. Diğer tahric: Müslim, Mesacid; Nesai, salat; Vesaya; Tirmizî, tefsirü sûre; Muvatta, cemaa; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd bin Sabit (r.a.)'den demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazını, zevalden hemen sonra kıldırırdı. Ashabına ondan daha meşakkatli hiçbir namaz kıldırmadı. ''Namazlara ve orta namazına devam ediniz" ayeti inince, Efendimiz: "Ondan önce iki namaz ve sonra iki namaz vardır" buyurdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim güneş batmadan önce ikindiden bir rek'ata yetişirse, (ikindi namazına) yetişmiş olur. Kim de güneş doğmadan önce sabah (namazından bir rek'ata yetişirse (sabaha) yetişmiş sayılır." Diğer tahric: Buhari, mevakit; Müslim, mesacid; İbni Mace, salat, Nesai, mevakit; Tirmizî, mevakit; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 254, 282 muvatta, salât
- Bāb: ...
- باب ...
Ala b. Abdurrahman şöyle demiştir: Öğle namazını kıldıktan sonra Enes bin Malik'in yanına girdik. Enes kalktı ve ikindi namazını kıldı. Namazını bitirince namazı erken kıldığını söyledik -yahut [şek ravilerden birindendir] o söyledi- Bunun üzerine Enes şu cevabı verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Bu (güneş sararıncaya kadar geciktirilen ikindi namazı) münafıkların namazıdır; bu münafıkların namazıdır, bu münafıkların namazıdır. Onlardan biri güneş sararıp şeytanın boynuzları arasına -veya boynuzları üzerine- girinceye kadar oturur. (Sonra) kalkar ve (kuşun yem gagaladığı gibi) dört rekat namaz kılar. O namazda Allah'ı çok az zikreder" derken işittim. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesai, mevakit; Tirmizî, mevakit; muvatta, Kur'ân; Ahmed b. Hanbel, III, İ
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "İkindi namazını geçiren, sanki ailesini ve malını kaybetmiştir." Ebu Davud dedi ki: Ubeydullah bin Ömer yerine dedi: O konuda Eyyub'un ne dediğinde ihtilaf edildi. Zuhri Salim'den o da babası vasıtasıyla Rasulullah'tan diye nakletti. Diğer tahric: Buhari, mevakit; menakib; Müslim, mesacid; fiten; Nesai, salat; mevakît; Tirmizî, mevakit; İbn Mace, salat; Darimî, salat; muvatta', vukut's-salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Amr -yani Evzai-: "Bu senin güneşi yer yüzünde sarı olarak görmendir" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.) şöyle demiştir: "Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le birlikte akşam namazını kılar, sonra da ok atardık da her birimiz okunun düştüğü yeri görürdü.” Diğer tahric: Buhari, salat; Müslim, mesacid; İbn Mace, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme bin el-Ekva (r.a.)'dan, demiştir ki; "Nebi (Sallellahü aleyhi ve sellem), akşam namazını güneşin batıp üst kısmının kaybolduğu bir zamanda kılardı.” Diğer tahric: Buhari, mevakit; Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakit; İbn Mace, salat; Darimî, salat ; Ahmed b. Hanbel. IV
- Bāb: ...
- باب ...
Mersed bin Abdullah'dan şöyle demiştir: Ukbe bin Amir Mısır'da emir iken, Ebu Eyyub bize gazi olarak gelmişti. Ukbe akşam namazını geciktirdi. Bunun üzerine Ebu Eyyub kalktı ve Ukbe'ye: Ya Ukbe, bu ne namazı? dedi. Ukbe: Meşgul idik (işimiz vardı) dedi. Ebu Eyyub: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ın; "Ümmetim, akşam namazını yıldızlar çoğalıncaya kadar te'hir etmedikleri müddetçe hayır -veya fıtrat- üzere devam eder" buyurduğunu duymadın mı?" dedi. Diğer tahric: İbn Mace, salat, Ahmed b. Hanbel, IV, 147; V, 417, 422; İbn Huzeyme, Sahîb, I, 174-175, Hâkim, el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man bin Beşir (r.a.)'den şöyle demiştir: Ben, bu namazın (yani) yatsı, namazının vaktini insanların en iyi bileniyim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsıyı hilal üçüncü gecesinde kaybolduğu vakitte kılardı. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesai, mevakit; Darimî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan şöyle demiştir: Bir gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsı namazı için (mescidde) bekleyip durduk. Nihayet gecenin üçte biri geçtiği zaman veya daha sonra yanımıza geldi. Onu (ailesi ile ilgili) bir şey mi alıkoydu, yoksa başka bir şey mi oldu, bilmiyoruz. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza gelince: "Siz bu namazı mı bekliyorsunuz? Eğer ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, onu bu saatte kıldırırdım" buyurdu. Sonra müezzine (kaamet et diye) emretti, o da namaz için kaamet getirdi. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz bin Cebel (r.a.) şöyle demiştir: (Bir gün) yatsı namazında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i bekledik. O kadar gecikti ki bizden kimi onun hiç (Mescid'e) çıkmayacağını zannetti. Kimi de o namazını kılmıştır, diyordu. Biz bu halde iken Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Mescid'e) çıkageldi. (Ashab) önceki söylediklerini ona da söylediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Bu namazı geciktiriniz, çünkü siz bununla diğer ümmetlere üstün kılındınız. Sizden önce onu hiç bir ümmet kılmadı" buyurdu. Kutûb-i Sitte müelliflerinden sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri (r.a.)'den demiştir ki: (Bir gün) Yatsı namazını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kıl(mayı iste)dık. Fakat O, gece yarısına yakın bir zaman geçinceye kadar (mescide) çıkmadı. (Sonra çıktı ve) "Yerlerinizden ayrılmayınız" diye buyurdu. Biz de yerlerimizde kaldık. Daha sonra şöyle buyurdu: "Muhakkak (bazı) insanlar, namazlarını kıldılar ve yataklarına yattılar. Siz ise, namazı beklediğiniz müddetçe namazda imiş gibi sevap aldınız. Eğer zayıfların zayıflığı ve hastaların hastalığı olmasaydı, bu namazı gece yarısına kadar geciktirirdim" Diğer tahric: Nesai, mevakit; İbn Mace, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan, şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kılardı da kadınlar, örtülerine bürünmüş olarak ayrılırlar (ve) karanlıktan dolayı tanınmazlardı'' Diğer tahric: Buhari, salat, mevakit; Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakit; Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Rafi'b. Hadic (r.a.)'dan, şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sabah namazını ortalık aydınlanınca kılınız. Çünkü bu ecrinizi daha büyük kılar veya ecir(iniz) daha büyük olur." Diğer tahric: Tirmizî, mevakit, (Benzeri); Nesai, mevakit (Benzeri); İbn Mace, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Sunabihi demiştir ki; Ebu Muhammed Vitr'in vacip (farz) olduğunu ileri sürdü. Ubade bin es-Samit ise dedi ki; Ebu Muhammed hata etti. Şehadet ederim ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Beş vakit namazı Allah farz kıldı. Her kim, bu namazların abdeslini (farzlarına riayet ile) tam alır, onları vaktinde kılar, rüku ve huşularını eksiksiz yaparsa, onu bağışlayacağına dair Allah'ın va'di vardır. Her kim de bunu yapmazsa, Allah'ın ona bir va'di yoktur. Dilerse bağışlar, dilerse azap eder" Diğer tahric: Nesai, salat; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Muvatta, salâtu'l-leyl; Ahmed b. Hanbel, hno:
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Ferve (r.anha)'dan, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e, amellerin hangisinin daha efdal olduğu soruldu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); " İlk vaktinde kılman namazdır" buyurdu. Huzai rivayeti (el-Kasım b. Gannarn) Ummu Ferve denilen halasından, -ki o, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e biat etmiştir- "Resulullah'a soruldu" şeklindedir. Diğer tahric: Tirmizî, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Fedale, babasının şöyle dediğini haber vermiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana (İslam'ın hükümlerini) öğretti. (Efendimizin), şu emri bana öğrettikleri arasındadır: "Beş vakit namaza devam et!" Bu vakitlerde benim meşguliyetlerim var. Bana (çeşitli faziletleri) toplayan bir şey emret, onu yaptığım zaman bana, yetsin dedim. "İki Asr'a devam et" buyurdu. Bizim lugatımızda bu kelime yoktu. "İki Asr nedir?" dedim. "Güneş doğmadan ve batmadan önce birer namaz" buyurdular. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbcl, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekr bin Umara bin Ruveybe, babası (Umara)'dan naklen onun şöyle dediğini rivayet etmiştir: Basralılardan bir adam Umara'ya: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den duyduğunu bana haber ver, dedi. Umara şu karşılığı verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim; "Güneş doğmadan ve batmadan önce namaz kılan adam ateşe girmez.” Basralı, üç defa: "Sen onu bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den duydun mu?" dedi. Umara her seferinde: "Evet, onu kulaklarım duydu, kalbim hıfzetti” diyordu. Adam: "Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i aynısını söylerken işittim" dedi. Diğer tahric: Müslim salat; mesacid (Ahmed Davudoğlu nüshasında sadece; mesacid bahsinde geçer), Nesai, salat; Ahmed b. Hanbel IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'd-Derda (r.a.)'dan demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Beş (haslet) var ki, her kim onları (bilerek ve) inanarak yaparsa, cennete girer: (Bu hasletlerin sahipleri) Abdestlerine, rükularına, secdelerine, ve vakitlerine riayet ederek beş vakit namaza devam eden, Ramazanda oruç tutan, gücü yeterse Kabe'yi hacceden gönlü razı olarak zekat veren ve emanete riayet edenlerdir." (İşitenler): Ya Eba'd-Derda "Emanete riayet nedir?" dediler. Cünüplükten dolayı yıkanmak, dedi. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, 1, 46; II, 362; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade bin Rib'i (veya Rab'i) (ra.) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Allah (azze ve celle) şöyle buyurdu" dediğini haber vermiştir: "Ben ümmetin üzerine beş (vakit) namazı farz kıldım ve onları tam vakitlerinde kılarak geleni, cennete koyacağıma katımda ahdettim. Ama kim o namazlara devam etmezse benim katımda onun için herhangi bir ahd yoktur" buyurdu. Diğer tahric: İbni Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer (r.a.)'den demiştir ki: “Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana; "Ya Eba Zer, namazı öldüren (geçiren) veya geciktiren emirler sana amir olunca ne yaparsın?" buyurdu. Ben; "Ne emir buyurursun ya Resulallah? dedim. "Namazı vaktinde kıl, eğer emirlerle birlikte namaza yetişirsen, yine kıl, çünkü o senin için nafile olur" buyurdu. Diğer tahric: Muslim, mesacid; Tirmizi, mevakit; İbn Mace, ikame; cihad; Nesai, imame; Ahmed b. Hanbel 409, 455, 459; III, 445, 446, V
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Meymun el-Evdi şöyle demiştir: Muaz b. Cebel (r.a.) bize -Yemen'e- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elçisi olarak geldi. Fecirle birlikte onun tekbirini işittim. Kalın sesli biri idi. Onu sevdim. Artık onun cenazesini Şam'da defnedinceye kadar bir daha yanından ayrılmadım. Ondan sonra insanların en bilginini aradım ve İbn Mes'ud'a gelip ölünceye kadar onun peşine takıldım. (Bir keresinde) İbn Mes'ud şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Size namazı (efdal) vakti dışında kıl(dır)an emirler geldiği zaman haliniz ne olur, (Ne yaparsınız)" dedi. Ben de: Bu benim başıma gelirse ne yapmamı emredersin Ya Resulallah? dedim. "Namazı vaktinde kıl, sonra onlarla birlikte nafile olarak tekrar kıl" buyurdu. Diğer tahric: Muslim, mesacid (benzeri); İbn Mace, ikame; Ahmed, Hanbel IV, 124; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade bin Samit (r.a.)'dan, demiştir ki; ResuluIIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benden sonra size, meşguliyetleri kendilerini (efdal) vakti geçinceye kadar namazları vakitlerin(de eda) den alıkoyan emirler amir olacak. İşte o zaman siz, namazları vaktinde kılınız!” Bir adam: Ya Resulellah, onlarla da kılayım mı? dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "İstersen, evet" buyurdu. Süfyan (rivayetinde) dedi ki (adam); Namaza onlarla birlikte yetişirsem, onlarla beraber kılayım mı? dedi. ResuluIIah da; "İstersen, evet" buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, V, 314, 315, 329, VI;
- Bāb: ...
- باب ...
Kabisa bin Vakkas (r.a.)'dan, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benden sonra size namazı (efdal) vaktinden sonraya bırakacak emirler amir olacaktır. O (geciktirilen namaz) sizin için faydalıdır. Zararı da onlara aittir. Ancak onlar kıbleye (müteveccihen) namaz kıldıkları müddetçe siz de onlarla birlikte namaz kılınız."' Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesai, imame; İbn Mace, ikame, cihad; Ahmed b. Hanbel, I, 400, 409, 455, 459; III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber gazvesinden dönüşünde geceleyin yoluna devam etti. Hepimizi uyku bastırınca (gecenin sonuna doğru) konakladı ve Bilal'e: "Bizim için geceyi bekle ve kontrol et" buyurdu. Fakat Bilal, bineğine dayanmış bir halde uyuya kaldı. Ne Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ne Bilal, ne de ashabtan herhangi biri uyandı. Onların ilk uyananı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oldu, fırladı ve Bilal'e seslenerek: "Ya Bilal!.. (Niçin uyudun)?" buyurdu. Bilal şu cevabı verdi: Seni bastıran (uyku) beni de bastırdı. Ya Resulallah anam babam sana feda olsun, dedi. Ashab bineklerini biraz çekip götürdüler. Sonra Resulullah (s.a.v.) abdest aldı ve Bilal'e emretti, o da namaz için kamet getirdi. Resulullah (s.a.v.) ashabına sabah namazını kıldırdı. Namazını (kaza edip de) bitirince: "Her kim bir namazı unutursa, onu hatırladığı zaman kılsın. Çünkü Allah Teala, "Tezekkür için namaz kıl" buyurdu." dedi. Yunus dedi ki: İbn Şihab, bu ayet-i kerimeyi yukarıdaki şekilde okurdu. Ahmed de şöyle dedi: Anbese -Yunus'tan naklen- bu Hadiste ayet “li zikri: beni anmak için" şeklindedir, dedi. Yine Ahmed Kera nuas (yani uyuklama, ımızganma)dır dedi.[167] Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesai, mevakit; Tirmizî: tefsir; İbn Mace, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ma'mer, Zühri'den, Zühride Said b. Müseyyeb vasıtasıyla Ebu Hureyre'den bu (önceki Hadiste geçen) haberi şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size gaflet gelen yerinizi değiştiriniz" buyurdu ve Bilal'e emretti, o da ezan okudu, kamet etti ve Efendimiz namazı kıldı. Ebu Davud dedi ki: Malik, Süfyan b. Uyeyne, Evzai ve Abdurrezzak bu haberi Ma'mer ve İbn İshak'tan rivayet etmişler fakat hiç birisi, Zühri'nin bu Hadisinde ezanı zikretmemiştir. Yine bunlardan Evzai ve Eban el-Attar'dan başka hiç birisi bu haberi Ma'mer'e isnad etmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den nakledildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yolculukta idi, birden yoldan ayrıldı; onunla birlikte ben de ayrıldım. "Bak bakalım (kimseyi görüyor musun)?" buyurdu. Biz yedi kişi oluncaya kadar, bu bir süvari, bu ikisi iki süvari, bunlar üç süvari... dedim. Sabah namazını kastederek; "Bize namazımızı geçirtmeyiniz." buyurdu. Uyuyakaldılar ve ancak güneşin hararetiyle uyanabildiler. Uyanır uyanmaz hemen kalktılar ve birazcık yürüdüler. Biraz sonra konaklayıp abdest aldılar. Bilal ezan okudu ve önce sabah namazının iki rekat (sünnet)ini, sonra da farzını kılıp (hayvanlarına) bindiler. Ashab, biribirine: Namazımızda kusur yaptık, diyorlardı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Uyku halinde kusur yoktur, kusur uyanıkkendir. Biriniz namazı unutursa hatırladığı zaman kılsın, ertesi günde ise (onu) vaktinde kılsın" buyurdular" Diğer tahric: Müslim,mesacid; Nesai, mevakit; İbn Mace, salat; Tirmizi mevakİt; Ahmed b. Hanbel.V
- Bāb: ...
- باب ...
Halid bin Sümeyr demiştir ki; Ensar'ın kendisini fakih tanıdığı Abdullah b. Rebah el-Ensari, Medine'den bize gelip şöyle haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in süvarisi Ebu Katade: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emirler ordusunu gönderdi dedi ve önceki hadiste geçen hadiseyi anlattı. (Ebu Katade devamla): Bizi ancak doğmakta olan güneş uyandırdı. Namazımız (geçti) diye korku ile kalktık. Efendimiz güneş yükselinceye kadar: "Yavaş olun, acele etmeyin" buyurdu. (Güneş yükselince Resulullah): "Sizden, sabah namazının (sünnet olan) iki rekatini devamlı kılmakta olanlar (şimdi de) kılsın" buyurdu. Bunun üzerine önceden (sünnet olan) iki rekati kılmayı itiyad eden de, etmeyende kalkıp kıldı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz için ezan okunmasını emretti. Ezan okundu ve Efendimiz kalkıp bize namazı kıldırdı. Namazı bitirince: "Dikkat ediniz! Allah'a hamdederiz ki, biz, bizi namazdan alıkoyan dünya işlerinden bir şeyde değildik. Fakat ruhlarımız Allah'ın elindedir (uyuyorduk). Allah (celle celaluhu) ruhlarımızı, dilediği zaman gönderir. Siz'den her kim yarının sabah namazına vaktinde yetişirse, onunla birlikte onun gibisini (bugün vaktinde kılamadığı sabah namazını) kaza etsin" buyurdu. Diğer tahric: Darimi, siyer; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Katade bu haber hakkında dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah (azze ve celle) ruhlarınızı dilediği zaman kabzetti ve dilediği zaman iade etti. Kalk ve namaza davet et (ezan oku)" buyurdu. Resulullah ve ashabı kalkıp abdest aldılar güneş yükselince (kerahet vakti çıkınca) Efendimiz cemaate namaz kıldırdı. Tahric için bk. Buhari, mevakit; tevhid; Nesai, imame; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bir evvelki -Halid'in rivayet ettiği- hadisin manasını rivayet ederek şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), güneş yükselince abdest alıp ashabına namazı kıldırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Uyku halinde kusur yoktur. Kusur ancak, uyanıkken, diğer namazın vakti girinceye kadar bir namazın geciktirilmesidir." Diğer tahric: Müslim, mesacid; Tirmizi, mevakit; Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): “Bir namazı unutan kimse, o'nu hatırladığı zaman kılsın. O namaz için bundan başka bir keffaret yoktur." Diğer tahric. Buhari, mevakit; Müslim, mesacid; Nesai, mevakit; İbn Mace, salat; ikamet; Tirmizi, salat; Muvatta',vukutu's-salat; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn (r.a.)'den nakledildiğine göre; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefer esnasında o ve ashabı sabah namazı vaktinde uyuya kaldılar ve güneşin harareti ile uyandılar. Güneş yükselinceye kadar biraz yürüdüler, sonra Efendimiz müezzine emretti, o da ezanı okudu. Sabah namazının farzından önce iki rekat (sünnet) kıldı, bilahare müezzine emretti o da kamet etti, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de sabahın farzını cemaatle birlikte) kıldı." Diğer tahric: Müslim, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Umeyye ed-Damri (r.a.)'den demiştir ki; Seferlerinin birinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Sabah namazı (vaktinde) güneş doğuncaya kadar uyuyakaldı. Uyanır uyanmaz: "Bu yeri değiştiriniz" buyurdu. Sonra Bilal'e emretti, o da ezan okudu. (Ashab) abdest alıp sabah namazının iki rekat (sünnet)ini kıldılar. Sonra Bilal'e (tekrar) emretti, kamet getirdi; Efendimiz de cemaata sabah namazının farzını kıldırdı. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hizmet eden Zi Mihber el-Habeşi, bu olay hakkında şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir abdest aldı ki abdestinden toprak çamurlaşmadı. Sonra Bilal'e emretti, O da ezan okudu. Sonra Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp acele etmeden iki rekat (sünnet) kıldı. Daha sonra Bilal'e: "Namaza kamet et" buyurdu. Bilahere yine acele etmeden farzı kıldı. İbrahim; (bin el-Hasen an lafzını kullanarak) Haccac'dan, O'da Yezid b. Suleyh'den, O da; "Bana Habeşli bir adam -Zu-Mihber- haber verdi" şeklinde rivayette bulundu. Ubeyd (b. Ebi'l-Vezir) ise, (Yezid b. Suleyh yerine) Yezid b. Sulh dedi. Bazı nüshalarda "salih" bazılarında da "subh" ve "Subeyh" şeklinde geçmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Necaşi'nin kardeşinin oğlu Zu-Mihber önceden zikri geçen haberi rivayet edip şöyle dedi: "(Müezzin) acele etmeden ezan okudu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'den demiştir ki; Hudeybiye zamanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte geldik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizi kim bekleyecek?" buyurdu. Bilal: Ben, dedi. Ancak ashab(ın hepsi) güneş doğuncaya kadar uyudu kaldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyanır uyanmaz: "Daha evvel yaptığınız gibi yapınız. (Önceden normal vaktinde abdest alıp, ezan okuyup, namaz kıldığınız gibi yine kılınız)" buyurdu. Biz de öyle yaptık. Daha sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Uyuyan veya unutan (uyuduğu veya unuttuğu için namazı vaktinde kılamayan) böyle yapsın" buyurdular. Diğer tahric: Nesai, mevakit
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.anh)’dan dedi ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu; "Ben mescidleri yükseltip, genişletmekle emrolunmadım." İbn Abbas dedi ki: "Vallahi siz yahudi ve hıristiyanların (kilise ve havralarını) süsledikleri gibi, mescidleri süsleyeceksiniz. " Diğer tahric: Merfu' kısmı sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. Mevkuf kısmını Buhari ta'lıkan rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "İnsanlar, mescidleriyle öğününceye kadar kıyamet kopmaz." Diğer tahric: Nesai, mesacid; İbn Mace, mesacid; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o'na, Taif mescidini, putlarının olduğu yere (tapınaklarının yerine), inşa etmesini emretmiştir. Diğer tahric: İbn Mace, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.) haber vermiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devrinde mescid-i Nebevi'nin (duvarları) kerpiç, tavanı ve direkleri hurma ve hurma dallarındandı. -Mücahid (rivayetinde) dedi ki: Direkleri hurma dallarındandı. -Ebu Bekir (r.a.) buna bir şey ilave etmedi. Ömer (r.a.), Hz. Nebi zamanında olduğu gibi kerpiç ve dallarla inşa etti, fakat biraz (kıble tarafına) ilave yaptı. Eski ağaç direklerini yine yerine dikti. --Mücahid, direklerini ağaç dallarından yaptı-- Osman (r.a.) ise o'nu (mescid'in binasını) değiştirdi ve çok büyük ilavelerde bulundu. Duvarını nakışlı taşlar ve kireçle yaptırdı. Direklerini nakışlı taşlardan yaptı, tavanını da sac'la (abanoz ağacı veya hind çınarı ile) kaplattı. Mücahid, (metindeki "bi's-sac" kelimesini harf-i cersiz olarak) "sac" (manasını verecek şekilde isim cümlesi) olarak rivayet etti. Ebu Davud dedi ki; "kassa" kireç'dir. Diğer tahric: Buhari, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)dan, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Mescid-i Nebevi'nin direkleri hurma ağacı gövdesindendi. Üstü de hurma dalları ile örtülü idi. Ebu Bekir devrinde direkler çürüdü, o da yine hurma gövdesi ile onları değiştirdi. Hz. Osman'ın hilafetinde direkler yine çürüdü bu sefer Hz. Osman direkleri ve duvarları tuğla ile inşa etti. Mescid'in bu şekli şu a'na (İbn Ömer'in bu açıklamayı yaptığı zamana) kadar değişmeden kaldı
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Mekke'den Medine'ye gelince Medine'nin (Necid tarafındaki) Ben-i Amr b. Avf denilen mahallesinin yüksek semtine indi. Orada on dört gün kaldı. Sonra, Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları omuzlarına asıllı bir vaziyette geldiler. Sanki şu anda Resulullah'ı hayvanının üzerinde, Ebu Bekr'i terkisinde, Neccar oğullarının ileri gelenlerini de Efendimizin etrafında görür gibiyim. Böylece, Ebu Eyyub'un bahçesine geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı vakti geldiği yerde hatta koyun ağıllarında kılardı. Mescid'i bina etmekle emrolundu ve Neccar oğullarına haber gönderdi. (Onlar gelince): "Ey Neccar oğulları, Şu bahçenizin fiyatını söyleyiniz (ve bana satınız)" buyurdu. Vallahi bunun ücretini ancak Allah (azze ve celle)'den isteriz, dediler. Enes devamla dedi ki, bahçe'de şu söyleyeceğim şeyler vardı: Bir bölümünde müşriklerin kabirleri, bazı yerlerinde yıkık bina kalıntıları, bir kısmında da hurma ağaçları. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emri ile müşriklerin kabirleri açılıp (kemikleri) başka yerlere nakledildi. Bina kalıntıları düzeltildi, hurmalar da kesildi. Bu hurmalar, mescidin kıble tarafına dizildi. Kapının kenarlarını taşla yaptılar. Sahabiler recez söyleyerek taş taşımaya başladılar. Hz. Nebi'de onlarla birlikte; "Allah'ım, yegane hayrdır; hayr-i ahiret - Sen Ensar'a ve Muhacirlere yardım et" Diğer tahric: Buhari, salat; Buyu'; vesaya; Medine; Menakibu'l-Ensar; Müslim, mesacid; Nesai, mesacid; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den demiştir ki: Mescid'in yeri, Neccar oğullarına ait bir bahçe idi. Orada, ekin, hurma ağaçları ve müşriklerin kabirleri vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bahçe sahiplerine): "Bana bahçenin fiyatını söyleyiniz (ve satınız)" buyurdu. Bahçe sahipleri: Biz para istemiyoruz, dediler. Bunun üzerine, hurma ağaçları kesildi, ekin (yeri) düzeltildi, müşriklerin kabirleri de açılıp içindekiler çıkartıldı. (Ravilerden, Hammad b. Seleme); hadisin bundan sonraki kısmını, önceki hadiste olduğu gibi aktardı, ancak (önceki hadisin sonundaki) "yardım et" kelimesinin yerine "bağışla" kelimesini söyledi. (Ebu Davud'un hocası) Musa dedi ki; Abdül-varis de bu rivayetin benzerini bize haber verdi. Ancak Abdül-varis "ekin" kelimesinin yerine "harabe" derdi. Abdül-varis bu hadisi, Hammad'a rivayet ettiğini söylemiştir. Diğer tahric: Buhari, salat; Buyu'; vesaya; Medine; Menakibu'l-Ensar; Müslim, mesacid; Nesai, mesacid; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mahallelerde (veya evlerde) mescidler yapılmasını oraların temiz tutulmasını ve güzel kokular sürülmesini emretti. Diğer tahric: Tirmizi, Cum'a; ibn Mace, Mesacid; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Semure (b. Cündüb) radıyellahu anh, oğluna bir mektup yazmış, (hamdele ve salveleden) sonra şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bize mahallelerimizde -veya evlerimizde-] mescidler inşa etmemizi, onların binasını sağlam yapmamızı ve temiz tutmamızı emrederdi" Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V, 17. 371; Tirmizi, cum'a; ibn Mace, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (S.A.V.)'in azatlısı Meymune r.anha'dan, nakledildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’e: Beyt-i Makdis'de (namaz kılmanın hükmünü) bize beyan et, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Oraya gidiniz ve orada namaz kılınız" buyurdu. O zaman Beyt-i Makdis'te savaş vardı (Efendimiz devamla): "Eğer oraya gidemez ve orada namaz kılamazsanız, kandillerinde yakılmak üzere zeytin yağı gönderiniz" buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, İkame; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'i-Velid'den, demiştir ki: İbn Ömer (radiyallahu anh)'a, Mesciddeki çakıl taşlarını sordum, şöyle dedi: Bir gece yağmur yağdı ve yer ıslandı. Bir adam eteğinde çakıl getirip altına döşemeye başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince: "Bu ne kadar güzel
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Salih demiştir ki; (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devrinde, sahabiler arasında) bir kimse mescid'den bir çakıl taşı çıkaracak olsa, o çakıl taşının ("Allah aşkına çıkarma") diye yakardığı söylenirdi. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edilmiştir: (Ravilerden) Ebu Bedr, dedi ki Ebu Hureyre'nin, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'E ref ’ettiğini sanıyorum." "Çakıllar, kendilerini mescidden çıkaranlardan, Allah için çıkarmamalarını isterdi.”
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bana, kişinin mescitten çıkardığı toza toprağa varıncaya kadar ümmetimin ecirleri arz edildi. Ve yine bana ümmetimin günahları da arz edildi ki, kulun kendisine (nimet olarak) verilen bir sure veya ayeti unutmasından daha büyük günah görmedim." Diğer tahric: Tirmizi, Sevabü'l-Kur'an
- Bāb: ...
- باب ...
ibn Ömer (r.a.)'dan, demiştir ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve selem); "Şu kapıyı kadınlara ayırsak (iyi olur)" buyurdu. Nafi' dedi ki; İbn Ömer, ölünceye kadar o kapıdan (Mescid'e) girmedi. (Ebu Davud şunu da ekledi): (Bu hadisi rivayet edenlerden) Abdulvaris'in dışında biri; ("Bu kapıyı kadınlara ayırsak" sözünü Rasulullah değil) Ömer söylemiştir dedi.Bu daha doğrudur. Ebu Davud, salat 53'de 571. hadis olarak tekrar edilmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den, demiştir ki; Ömer b. el-Hattab (r.a.) şöyle dedi: (Nafi burada önceki (462.) hadisin manasını zikretti) ki doğrusu da budur
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den rivayet edildiğine göre Ömer (r.a.): (Mescide) kadınların kapısından girilmesini yasaklardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Humeyd veya Ebu Useyd; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" demiştir: "Sizden biri mescide girerken Nebi sallallahu aleyhi ve selleme salat ve selam getirsin, sonra da; "Allahım, bana rahmetinin kapılarını aç" desin; cami'den çıkarken ise: "Allahım, fadl ve kereminden (ihsanını yine) senden istiyorum" desin. Diğer tahric: Müslim, müsafirin; Nesai, mesacid; Ibn Mace, mesacid; Tirmizi, salat; Darimi, isti'zan; Ahmed b. Hanbel, III, 497; V
- Bāb: ...
- باب ...
Hayve b. Şüreyh dedi ki; Ukbe b. Müslim ile karşılaştım ve O’na: "Duydum ki, sen Abdullah b. Amr b. el-As'tan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İn mescide girerken: "Lanetlenmiş şeytandan, ulu Allah'a, O'nun kerim zatına ve kadim kuvvet ve galebesine sığınırım” diye dua ettiğini rivayet etmişsin, öyle mi?,dedim. Hepsi bu kadar mı? dedi. Evet, dedim. Dedi ki: Mescide giren bunu söyleyince şeytan: "Günün geri kalan kısmında da benden emin oldu" der. Hadisi sadece Ebu Dayud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Biriniz mescide geldiği zaman oturmadan önce, iki rek'at namaz kılsın.” Diğer tahric: Buhari, teheccud; Müslim, musafırin; Nesai, mesacıd; Tirmızi, mevakit; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade (r.a.)'den önceki (487.) hadis'in aynısı rivayet edilmiştir. Ancak (ravi) bu rivayette (Efendimizin): ' 'Bundan sonra isterse otursun, isterse (bir) ihtiyacı için (çıkıp) gitsin." buyurduğunu ilave etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurluğu rivayet edilmiştir: "Sizden biri, abdestini bozmadan ve yerinden kalkmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler onun için; "Allahım onu bağışla, o'na rahmet et" diye dua ve istiğfar eder.” Diğer tahric: Buhari, ezan; buyu; Müslim, mesacid; Nesai, mesacid; Tirmizi, salat; ibn Mace.mesacid; Darimi, Salat; muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizden biri namaz kendisini (mescidde) alıkoyduğu müddetçe namaz'a devam etmiş olur. (Çünkü) onu evine dönmekten alıkoyan namazdan başka bir şey değildir." Diğer tahric: Buhari, salat; ezan; Müslim, mesacid; ibn Mace, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.): Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bir kul, namaz kıldığı yerde (bir sonraki) namazı bekleyerek kaldığı müddetçe, namazda olmaya devam eder. O kimse (yerinden) ayrılıncaya veya abdesti bozuluncaya kadar, melekler kendisi için: "Allahım o'nu bağışla, o'na rahmet et" diye dua ederler." Ebu Hureyre'ye; Abdesti ne bozar (hades nedir)? denildi, O da: Sessiz veya sesli yellenmek dedi. Diğer tahric: Buhari, salat; ezan; Müslim, mesacid; ibn Mace, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.); Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kimse mescid'e hangi niyetle gelirse nasibi ondan ibarettir" Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (radiyellahu anh) demiştir ki; Resulullah, (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Kim mescid'de yitiğini ilan eden birini işitirse, "Allah onu sana buldurmasın" desin. Çünkü mescidler, bunun için bina edilmemiştir." Diğer tahric: Müslim, mesacid; İbn Mace, mesacid; Nesai, mesacid; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Mescid'e tükürmek günahtır, keffareti ise, onu (izale etmesi) gömmesidir." Diğer tahric: Müslim, mesacid; Ahmed b. Hanbel, III, 289; V
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mescid'e tükürmek günahtır. O'nun keffareti ise tükürüğü gömmektir." Diğer tahric: Buhari, salat; Müslim, mesacid; Tirmizi, cuma; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel.III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den, demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mescid'de (sümkürme veya) balgam çıkarmak (günahtır)" (Said b. Urve bundan sonra) önceki (475 nolu) rivayetin aynısını zikretti. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bir kimse mescid'e girer de oraya tükürür veya balgam çıkarırsa, yeri eşip onu gömsün. Böyle yapmazsa elbisesine tükürsün; sonra da (mescid'den) çıkarsın." Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel.II, 260, 318, 324, 415, 471 Bazı Hükümler: 1. Mescidin tabanı topraksa, oraya tüküren bir kimse yeri eşeleyerek tükrüğünü gömmeli, zemin sert yada halı v.s. ise bir beze tükürerek onu mescidden dışarıya çıkarmalıdır. 2. Tükrük temizdir. 3. Mescidlere hürmet gösterilmelidir
- Bāb: ...
- باب ...
Tarik b. Abdillah el-Muharibi (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kimse namaz'a kalktığı, -veya [şek ravileden birine aittir.] biriniz namaz kıldığı- zaman, önüne ve sağına tükürmesin. Ama sol tarafında kimse yoksa, soluna veya sol ayağının altına tükürsün. Sonra da tükrüğü (ayağı ile) sürtelesin." Diğer tahric: Nesai, tahare; Tirmizi, cum'a; ibn Mace, ikametü's-sala
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün hutbe irad buyururken, mescidin kıblesinde (ki duvarda) bir balgam görüverdi. Bunun üzerine cemaate kızdı ve onu kazıdı. (bk. Buhari, edeb; el-amel fi's-salat; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 6, 141.) Nafi dedi ki: İbn Ömer'in "Resulullah za'feran isteyip balgam'ın yerine sürdü ve; "Muhakkak Allah (ın kıblesi) biriniz namaz kıldığında onun yüzünün geldiği taraftadır. Sakın ön tarafına tükürmesin" buyurdu dediğini zannediyorum. Ebu Davud şöyle dedi: İsmail ve Abdulvaris, Eyyub vasıtasıyla Nafi'den yine Malik, Ubeydullah ve Musa b. Ukbe fNafi'den,Hammad'ın (yukarıdaki) rivayetinin bir benzerim rivayet etmişler, ancak za'feran'dan bahsetmemişlerdir. Ma'mer ise Eyyub'dan yaptığı rivayet'te ''za'feranı'' zikretmiştir. Yahya b. Süleym de Ubeydullah vasıtasıyle Nafi'den (za'feran yerine) haluk kelimesini zikretmiştir. Diğer tahric: Buhari, salat; Müslim, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri şöyle haber vermiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hurma salkımı sapından olan çubuğu (taşımayı) sever onu devamlı elinde bulundururdu. (Bir gün) mescid'e girdi, kıble (duvarında) bir balgam gördü onu kazıdı ve kızgın bir halde cemaat'e dönüp: "Sizden birinin yüzüne tükürülmesi hoşuna gider mi? Bilmiş olun ki, biriniz kıbleye dönünce ancak Aziz ve Celil olan Rabbine dönmüş olur. Melek de sağındadır. Öyleyse, sakın sağına ve kıbleye karşı tükürmesin, sol tarafına veya ayağının altına tükürsün. Eğer tükrük kendisini sıkıştırırsa şöyle yapsın" buyurdu. (Halid b. Haris dedi ki): İbn Aclan bunu "şöyle..."yi bize; "elbiseye tükürmek sonra da onu dürmek" şeklinde tarif etti. Diğer tahric: Buhari, salat; Müslim, zuhd; Nesai, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Sehle es-Saib b. Hallad'dan -ki (Ebu Davud'un hocası) Ahmed (b. Salih), bu zat'ın ashab'dan olduğunu söyler.- demiştir ki; Bir adam cemaat'e imam oldu ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bakıp dururken, kıbleye karşı tükürdü. Namazı bitirince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Bu adam bir daha) size namaz kıldırmasın" buyurdu. Bundan sonra o zat cemaat'e namaz kıldırmak istedi. Fakat kendisine mani oldular ve Resulullah'ın dediği şeyi haber verdiler. Adam bu durum'u Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söyledi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" (Ebu Sehl dedi ki, zannediyorum Efendimiz şöyle devam etti:) "Sen Allah'a ve Resulüne eziyet ettin" buyurdu. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Mutarrif, babası (Abdullah b. Eş-Şehir)'in şöyle dediğini nakletmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken, yanına geldim. (Efendimiz), sol ayağının altına tükürdü
- Bāb: ...
- باب ...
Müsedded, Yezid b. Zürey'den, o Said el-Cüreyni'den; o da Ebu'l-'Ala'dan, Ebu'l-Ala da babasından önceki (482.) hadisi mana olarak rivayet etmiş, "Sonra (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)) ayakkabısı ile yere sürttü" cümlesini ilave etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said (el-Himyeri)'den, demiştir ki; - Vasile b. el-Eska'ı Dimeşk mescidinde gördüm. Hasıra tükürdü sonra onu ayağı ile sürteledi. Kendisine bunu niçin yaptığı sorulunca: "İnanın, ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle yaparken gördüm" dedi. Sadece Ebu Davüd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah (r.a.)'den demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elinde İbn Tab Hurması salkımının sapından bir çubuk olduğu halde bizim şu mescidimize geldi. Mescid'in kıble duvarında bir balgam gördü. Gidip o balgamı çubuğu ile kazıdı, sonra: "Hanginiz Allah'ın kendisinden yüz çevirmesini ister? Bilin ki, biriniz namaz kılmaya kalktığında Allah (ın kıblesi) onun yüzünü döndüğü taraftadır. (Öyleyse) sakın ön tarafına ve sağına tükürmesin. Soluna, sol ayağının altına tükürsün. Eğer kendisini balgam sıkıştırırsa, elbisesine şöylece tükürsün" buyurdu ve ağzına elbisesinin (ucunu) koydu, sonra da orayı ovalayıp: "Bana abir (bir çeşit renkli koku) getiriniz” buyurdu. Kabileden bir genç, koşarak evine gitti ve avucunda haluk olduğu halde geldi. Hz. Nebi o'nu alıp çubuğun tepesine koydu, sonra balgam'ın yerine sürdü. Cabir (r.a.): "İşte bundan dolayı siz, mescidlerinizde haluk kullanır oldunuz" dedi. Diğer tahric: Müslim, zuhd
- Bāb: ...
- باب ...
Şerif b. Abdullah b. Ebi Nadr, Enes b. Malik (r.a.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir adam devesi üzerinde mescid'e gelip devesini çöktürdü, sonra da ayağını bağladı ve: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanginiz? dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ashabın arasında yaslanmış bir vaziyette duruyordu. Adama: Şu yaslanmış vaziyetteki beyaz (yüzlü) zattır, dedik. Bu sefer adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e; Ey Abdulmuttalib'in oğlu! dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); " Seni dinliyorum" buyurdu. Adam: Ya Muhammed sana (bir şeyler) soracağım... dedi. Bundan sonra Enes hadisin tamamını zikretti. Diğer tahric: Buhari, ilim; Nesai, sıyam; ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan, demiştir ki; Ben-i Sa'd b. Bekr kabilesi Dımam b. Sa'lebe'yi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gönderdi. Dımam gelip devesini mescidin kapısına çöktürdü.Sonra ayağını bağladı. Daha sonra da mescide girdi. İbn Abbas (bundan önceki (486.) Enes hadisinin) aynını nakledip şöyle dedi: Dımam: Abdulmuttalib'in oğlu hanginizdir? Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Abdulmuttalib'in oğlu benim" Dımam: Ey Abdulmuttalib'in oğlu!... dedi. İbn Abbas (bundan sonra) hadisin tamamını anlattı. Tahric: bk. Buhari, ilim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den demiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir cemaatle birlikte mescid'de otururken (bazı) Yahudiler kendisine gelip: Ya Ebe'l-Kasım, Yahudilerden zina eden erkek ve kadın hakkında ne dersin? dediler. Diğer tahric: Müslim, hudud
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer (r.a.)'den, demiştir ki; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bana yer yüzü temizleyici ve mescid (namazgah) kılındı" Diğer tahric: Buhari, teyemmüm, salat, enbiya; Tirmizi, salat; Nesai, ğusl, mesacid ; İbn Mace, tahare; Darimi, siyer
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Salih el-Gıfari demiştir ki; Ali (r.a.) (Basra'ya) giderken yolu Babil'e uğradı. Müezzin kendisine ikindi namazını(n vaktinin girdiğini) haber vermeye geldi. (Ali karşılık vermedi). Babil'den çıkınca, müezzine emretti o da namaza ikamet getirdi. Ali namazı bitirince: Habibim, sallellahu aleyhi ve sellem beni, kabristanda ve Babil arazisinde namaz kılmaktan men etti. Çünkü Babil (in eski sakinleri) lanetlidir" dedi. Bu hadisi Yalnız Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ahmed b. Salih, İbn Vehb'den, îbn Vehb Yahya b. Ezher ve İbn Lehîa'dan bunlar Ebu Salih el-Gifarî'den o da Hz. Ali'den (yukarıdaki 490.) Süleyman b. Davud'un rivayetini mana olarak nakletmişler fakat .......yerine (yine aynı anlama gelen) ...... demişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Musa b. İsmail ise rivayetinde, "zannediyorum ki Amr" demiştir. "Hamam ve kabristan’ın haricinde yer yüzünün tamamı mescid’dir (Namazgahtır)" Diğer tahric: İbn Mace, mesacid: Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel, V, 248, 256; Darimî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. Azib (r.a.) demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e deve yataklarında namaz kılmanın hükmü soruldu. Nebî (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Deve yataklarında namaz kılmayınız. Çünkü develer şeytanlardandır" buyurdu. Koyun ağıllarında namaz kılmanın hükmü sorulunca da: "Oralarda kılınız, çünkü onlar berekettir" karşılığını verdi. Diğer tahric: Müslim, hayz; Ebu Davud, tahare; Ahmed b. Hanbel, IV, 150, 288, 352, V;
- Bāb: ...
- باب ...
Sebra (r.a.), "Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" demiştir: "Çocuk yedi yaşına gelince namaz kılmasını emrediniz. On yaşına gelir de kılmazsa dövünüz." Diğer tahric: Tirmİzî, mevakît: Ahmed b. Hanbel II, 180; Darimî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Şuayb babası vasıtası ile dedesinden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Çocuklarınıza, yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emrediniz. On yaşına geldiklerinde kılmazlarsa dövünüz ve yataklarını ayırınız" Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Davud b. Sevvar el-Müzenî, önceki (495.) hadisi manası ve senedi ile rivayet edip şunu ilave etmiştir: (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla şöyle buyurdu): "Ve sizden biriniz, cariyesiyle kölesini (veya [şek raviye aittir] hizmetçisini) evlendirirse,(cariyesi efendisinin, efendi de cariyesinin) göbeğinden aşağısına ve dizinden yukarısına bakmasın." Ebu Davud dedi ki: Veki' hocasının isminde yanıldı. Ebu Davud et-Tayalisî bu hadisi ondan (Sevvar b. Davud) rivayet edip "Bize Ebu Hamza Sevvar es-Sayrafi haber verdi" dedi. Diğer tahric: Ayrıca: Ebu Davud, libas
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam b. Sa'd demiştir ki; Muaz b. Abdullah b. Hubeyb el-Cuhenî'nin yanına girmiştik. (Muaz) karısına: Çocuk namaz kılmakla ne zaman emrolunur? dedi. Karısı: Bizden bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den naklederdi. Bu soru Efendimize sorulmuş da, O (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Sağını solundan ayırdığı zaman namaz kılmasını emredin" buyurmuş. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Umeyr b. Enes, Ensar'dan olan amcalarından birinin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Nebî (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zihni halkı namaz'a nasıl toplayabileceği meselesiyle (meşgul) idi. Kendisine: "namaz vakti girince bir bayrak dik, onu görenler birbirlerine haber verirler" denildi. Fakat, o, bu teklifi beğenmedi. Kurî ( çi )"dan yani borudan söz edildi. Ravilerden Ziyad bunun Yahudilere ait ibadete davet borusu olduğunu bildirmiştir. Mebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu da beğenmedi ve, "Bu Yahudilerin işidir" buyurdu. (Ravi) Ebu Umeyr (yahut amcası) demiştir ki; Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e (bir de) çan (çalınması) teklif edildiyse de Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, hıristiyan işidir" buyurdu. Abdullah b. Zeyd Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in üzüntüsünü içinde hissederek oradan ayrıldı (gece), rüyasında kendisine ezan gösterildi. Sabahleyin hemen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek; "Ben uyku ile uyanıklık arasında iken bir de baktım ki, birisi geldi bana ezanı öğretti" diyerek rüyasını nakletti. Ebu Umeyr (yahut amcası) dedi ki, "Halbuki Ömer b. el-Hattab (r.a.) bu rüyayı yirmi gün evvel görmüş (fakat gördüğünü) saklamıştır. Ravi Umeyr (veya amcası) dedi ki, sonra da (Ömer rüyasını) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e nakletti. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de ona; "Bunu bana daha evvel neden haber vermedin?" buyurunca, Ömer (r.a.) şöyle cevap verdi: Abdullah b. Zeyd benden erken davrandı. Ben de utandım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Ya Bilal, kalk da bak Abdullah b. Zeyd sana ne söylerse ezberle ve aynen icra eyle" buyurdu. (Ravi) dedi ki: "Bilal (ilk) ezanı (böylece) okudu." Ebu Bişr dedi ki: Bana Ebu Umeyr'in haber verdiğine göre, Ensar; "Şayet Abdullah b. Zeyd o gün hasta olmasaydı, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'nu müezzin yapardı" derlerdi. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Zeyd şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halkı namaz'a toplamak maksadıyla çalınmak üzere bir çan yapılmasını emrettiği sıralarda idi. Ben uyurken (rü'yamda) yanıma elinde çan taşıyan bir adam çıkageldi. Ben ona: Ey Allah'ın kulu! Bu çanı bana satmaz mısın? dedim. Onu ne yapacaksın? dedi. Onunla (halkı) namaza çağıracağız, dedim. Sana bundan daha hayırlısını göstereyim mi? dedi. Ben de ona: Evet (göster), dedim. Dedi ki: "Şöyle dersin: ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER. EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH= Ben, Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim. EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH=Ben,Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim. EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH=Ben.Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik ederim. EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH=Ben, Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik ederim. HAYYA ALE'S-SELAH=Haydin namaza, HAYYA ALE'S-SELAH=haydin namaza. HAYYA ALE'L-FELAH=Haydin kurtuluşa, HAYYA ALE'L-FELAH=Haydin kurtuluşa. ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER. LA İLAHE İLLALLAH=Allah'tan başka ilah yoktur." Sonra benden biraz uzaklaştı ve (şöyle) dedi; "Namaza kalktığın vakitte de (şöyle) dersin: ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER. EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH HAYYA ALE'S-SELAH HAYYA ALE'L-FELAH KED KAMETU'S-SALAT=Namaz başladı. KED KAMETU'S-SALATNamaz başladı. ALLAHU EKBER. ALLAHU EKBER LA İLAHE İLLALLAH." Sabah olunca Resul-i Ekrem'e gelip gördüklerimi haber verdim. "İnşallah hak rü'yadır. Bilal ile beraber kalk gördüklerini O'na öğret de ezanı o okusun. Çünkü onun sesi seninkinden daha gür ve tatlıdır" buyurdu. Bilal ile beraber kalktık. Ben O'na öğretmeye başladım, o da okumaya (başladı). Abdullah b. Zeyd (devamla) dedi ki: Bu ezanı evinde işiten Ömer b. el-Hattab (r.a.) sür'atle dışarı çıktı ve, "Ya Rasulullah, seni hak Nebi olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki O'nun gördüğünü ben de gördüm" diyordu. (Bunun üzerine) Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Allah'a hamd olsun" buyurdu. Ebu Davud dedi ki: Zührî'nin, Said b. el-Müseyyeb vasıtasıyla Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiği (hadis) de aynen yukarıdaki hadis gibidir. Ancak îbn İshak, ZührVden rivayetinde: -ALLAHU EKBER-"Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah en büyüktür" (lafızlarını dört defa) söylemişse de Ma'mer ve Yunus Zühri'den yaptıkları rivayetlerinde (iki defa) "Allah en büyüktür, Allah en büyüktür" demişler. Bir daha tekrarlamamışlardır. Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; ibn Mace, ezan; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mahzure (r.a.)'den, demiştir ki:Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’e; Bana ezanın okunuş usulünü öğret, dedim. Başımı okşadı ve şöyle buyurdu: "Sesini yükselterek, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu Ekber dersin. Sonra şöyle buyurdu: Sesini alçaltarak, Eşhedü en la ilahe illellah, eşhedu en la ilahe illallah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah dersin. Sonra da sesini yükseltir ve eşhedü en Ia ilahe illellah, eşhedü en lailahe illellah; eşhedü enne Muhammeden Resulullah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah dersin. Hayye ale's-salah. hayye ale's-salah; hayye ale'l-felah, hayye ale'l-felah (dersin), eğer sabah ezanı ise, es-salatü hayrun mine'n-nevm, es-Salatu hayrun mine'n-nevm" dersin (ve) Allahu ekber, Allalıu ekber, La ilahe illellah" (diye bitirirsin) Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Said ile Abdulmelik b. Ebî Mahzure'nin annesi, Ebu Mahzure vasıtasıyla bir önceki (500.) hadisin benzerini Nebi —'den rivayet etmişlerdir. Ancak bu rivayette (sabahın) ilk (ezanın)da iki defa ES-SALATU HAYRUN MİNE'N-NEVM = "Namaz uykudan hayırlıdır" (cümlesi) bulunmaktadır. Ebu Davud dedi ki; (bir önceki) Müsedded hadisi daha tafsilatlıdır. (Hasen b. Ali, İbn Cureyc'den rivayet ettiği) hadisinde (şöyle) der: "Ebu Mahzure, "Resul-i Ekrem bana ikamet lafızlarını, Allahu ekber, Allahu ekber; eşhedu en la ilahe illallah, eşhedu en la ilahe illallah, eşhedu enne Muhammeden Resulullah, eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Hayye ale 's-salah, hayye ale's-Salah: Hayye ale'l-Felah hayye ale'l-felah; Allahu ekber, Allahu ekber; La ilahe illallah (şeklinde) ikişer kere (tekrarlamayı) öğretti" dedi. Ebu Davud Abdurrezzak'ın şöyle dediğini ilave etti: Resulüllah (S.A.V.) Abdullah b.Ebî Mahzure'ye ikamet ettiğin zaman (kaamet lafızlarını) kad kaameti's-Salatü - kad kaametu’s-salah (şeklinde) ikişer kere söyle, duydun mu? dedi. (Ravi Saib) der ki: Ebu Mahzure başının ön tarafını tıraş etmezdi ve ayırmazdı. Çünkü orayı Nebi (s. a.) okşamıştı. Diğer tahric: Nesai, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Muhayrîz'în Ebu Mahzure'den naklettiğine göre: "Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Mahzure'ye ezan'ı on dokuz kelime, ikameti de on yedi kelime (olarak) öğretmiştir. Ezan (şu kelimelerden meydana gelir): ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH HAYYA ALE'S-SELAH HAYYA ALE'S-SELAH HAYYA ALE'L-FELAH HAYYA ALE'L-FELAH ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER LA İLAHE İLLALLAH İkamet de,(şöyledir): ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER EŞHEHU EN LA İLAHE İLLALLAH, EŞHEHU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH, EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH HAYYA ALE'S-SELAH, HAYYA ALE'S-SELAH HAYYA ALE'L-FELAH, HAYYA ALE'L-FELAH KAD KAMETU'S-SALAT, KAD KAMETU'S-SALAT ALLAHU EKBER, ALLAHU EKBER LA İLAHE İLLALLAH Hemram'ın kitabındaki (rivayet) de (bu) Ebu Mahzure hadisindeki gibidir. Diğer tahric: Nesai, ezan; İbn Mace, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Muhayrîz'in rivayet ettiğine göre Ebu Mahzure (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizzat kendisi bana ezanı (kelime kelime) öğretti ve (şöyle) buyurdu: "(Ya Eba Mahzure!) Ezan okumak için şöyle de: ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH Allah'tan başka ilah olmadığına şahidlik ederim. EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH Allah'tan başka ilah olmadığına şahidlik ederim. EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik ederim. EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik ederim. Sonra (tekrar başa) dön ve sesini yükselt(erek okumana şöyle devam et): ... EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH ... EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH ... EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH ... EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH HAYYA ALE'S-SELAH - HAYYA ALE'S-SELAH Haydi namaza, haydi namaza. HAYYA ALE'L-FELAH - HAYYA ALE'L-FELAH Haydi kurtuluşa, haydi kurtuluşa ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER LA İLAHE İLLALLAH Allah'dan başka ilah yoktur. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesaî, ezan; îbn Mace, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Abdülrnelik b. Ebî Mahzure (babası) Ebu Mahzure'yi (şöyle) derken, işittniştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana ezanı harf harf öğretti. (O şudur:) ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH - EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH HAYYA ALE'S-SELAH - HAYYA ALE'S-SELAH -- HAYYA ALE'L-FELAH - HAYYA ALE'L-FELAH (Ravi İbrahim b. İsmail) der (ki: Ebu Mahzure) sabahleyin ESSELATU HAYRUN MİNE'N-NEVM "Namaz uykudan hayırlıdır" derdi. Kütüb-i Sitte’den Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mahzure (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine ezanı (şu lafızları) söyleyerek öğretmiştir: ALLAHU EKBER - ALLAHU EKBER EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH - EŞHEDU EN LA İLAHE İLLALLAH Sonra (Nafi b. Ömer) İbn Cüreyc'in Abdulaziz b. Abdulmelik' den (504 no ile )rivayet ettiği hadisin manasını ve o hadisedeki ezanın benzerini zikretti. Ebu Davud dedi ki: Malik b. Dinar'ın hadisinde (şu rivayet vardır): İbn Ebî Mahzure'den, bana babasının Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dan aldığı ezanından bahset, diye bir istekte bulundum. (O da) sadece "Allah en büyüktür Allah en büyüktür’' diye cevab verdi. Cafer b. Süleyman'ın İbn Ebî Mahzure 'den, onun da amcası vasıtasıyla dedesinden naklettiği hadis de böyledir. (Yani Malik hadisindeki gibi tekbirin iki kere okunduğunu ifade eder). Ancak Cafer'in rivayetinde (fazla olarak) "Sonra Allahü ekber, Allahü ekber" (diye) tekrarlayarak sesini yükselt(ti)" ifadesi vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Murre, "İbn Ebî Leyla'yı (şöyle derken) işittim" demiştir: Namaz üç kere değişiklik geçirmiştir. Sahabe(-i kiram efendilerimiz bize (şunları) naklettiler: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu (ki); "(Bütün) müslumanların yahut müzminlerin namazının tek (cemaatte kılınmış) olması beni memnun eder. Hatta bütün evlere namaz vakit(inin girdiği)ni ilan edecek adamlar göndermeyi (bile) düşündüm. Ve hatta (bazı) kişilere damların üzerine dikilip namaz vakti(nin girdiği)ni ilan etmelerini emretmeyi kalbimden geçirdim." Hatta (neredeyse bu maksatla) çan çalacaklardı. (İbn Ebî Leyla) der ki: Ensardan bir adam geliverdi: Ya Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni tasalı olarak gördüğümden dolayı eve döndüğümde (rü'yamda) üzerinde sanki iki yeşil elbise bulunan bir adam gördüm mescidin üzerine dikilip ezan okudu, sonra birazcık oturup (tekrar) ayağa kalktı, aynı şeyleri söyledi. Ancak (bu defa fazladan olarak) namaz başladı diyordu. Eğer insanlar(ın bu yalancıdır) demeleri (korkusu) olmasaydı" muhakkak ki ben uykuda değildim, uyanıktım derdim dedi. (İbn Müsenna (bu cümleyi); "sizin "bu yalancıdır" demeniz korkusu olmasaydı" (şeklinde rivayet etmiştir) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; "Vallahi Allah (c.c.) Sana hayrı göstermiştir". (Bu cümleyi) İbn Müsenna rivayet etmiştir. (Diğer ravi) Amr ise, mevzuu bahis (etmemiştir) Resulullah, "Bilal'e öğret ezan okusun" buyurdu. (Yine İbn Ebî Leyla) der ki: "Ömer onun gördüğünün benzerini ben de gördüm lakin (haber vermekte) geciktiğim için (söylemeye) utandım" dedi. Sahabelerimiz(in) bize haber verdiğine göre (önceleri) bir adam (cemaate) geldiği zaman (namazın imamla kaç rekatinin kılındığını) sorardı ve kendisine namazdan (kaç rekate) geç kaldığı haber verilirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kılan cemaat(ın kimisi) kıyamda, (kimisi) rükuda, (kimisi) oturuşta, (kimisi de) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile aynı halde olurdu. İbnu'l-Müsenna, dedi ki; Amr "Bana bunu (bu rivayeti) bir de Husayn İbn Ebî Leyla'dan nakletti" demiştir. (Derken bir gün) Muaz (cemaate) çıkageldi ve (-Şu'be der ki, ben bunu bir de Hüsayn'den dinlemiştim-) Muaz'ın, "Ben Resulullah'ı (namazda) hangi halde görürsem... (diye başlayan)", Resulullah'ın "siz de böyle yapınız" demesine kadar devam eden sözünü nakletti. Ebu Davud dedi ki: Sonra Amr b. Merzuk hadisine dönüyorum (bu rivayette) İbn Ebi Leyla diyor ki: (Bir gün) Muaz (cemaate) geldi, -daha önce cemaatle kaç rekat namazın kılınmış olduğunu- kendisine işaret ettiler. (Şu'be der ki, ben bunu bir de Husayn'dan dinlemiştim.) (İbn Ebî Leyla rivayetine devamla) dedi ki: Muaz (r.a.); "Ben O'nu (Resulullahı) hangi halde görürsem göreyim o haline uyarım" dedi. Resulullah da (s.a) buyurdu ki: "Muaz sizin için bir yol açtı, siz de böyle yapınız." Sahabe(lerimiz)in bize naklettiğine göre: Resulullah Medine'ye gelince müslümanlara (her ay) üç gün oruç tutmayı emretti. Sonra Ramazanın (orucuyla ilgili ayet-i kerime) indirildi. (Medine'li müslümanlar) oruca alışmamış bir toplum idiler, oruç onlara çok zor geliyordu. (Bu yüzden) oruç tutamayan kimse (tutamadığı gün için) bir fakiri doyuruyordu. Sonra "Sîz mü'minlerden her kim bu (mübarek) ayda hazır bulunursa (veya bu mübarek aya şahid olursa) bunda oruç tutsun"[Bakara 185] ayeti nazil olunca oruç tutma ruhsatı sadece müsafir ve hastalar için (geçerli) oldu. (Bunun dışındakiler) oruç tutmakla emrolundular. İbn Ebî Leyla der ki; (Bazı) sahabelerimiz (r.a.) bize rivayet etti ki; (başlangıçta) bir kimse iftar zamanına erişir de yemek yemeden önce uyuyakalırsa bir daha yiyemez, oruçlu halde sabahlardı. (Yine bir sahabe şöyle) dedi: Ömer (r.a.) (eve) gelip karısını(n yatağına gelmesini) istedi. O da; (ben yemek yemeden) uyudum, dedi. Ömer karısının bahane uydurduğunu zannederek kendisine yaklaştı. (Bir de) ensardan bir adam (evine) geldi (iftar vakti) yemek istedi (ev halkı) "sana birşey ısıtana kadar (bekle)" dediler, o da (yemeden) uyuyakaldı. Bunun üzerine Resulullah'a şu ayet-i kerime indi: "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı.”[Bakara]
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz b. Cebel (r.a.)'den demiştir ki; Namaz ve oruç üç kere değişikliğe uğramıştır. Nasr (b. el-Muhacir bu değişikliklerle ilgili) hadisin tamamını nakletmiştir. Îbnü'l-Müsenna (bu hadisin) sadece (Müslümanların) Beyt-i Makdis'e doğru namaz kılmaları (ile ilgili) kısmını nakletmiştir. (İbnu'l-Müsenna) der ki; (Namazın değişmesiyle ilgili) üçüncü hal (şöyle olmuştur), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldi ve on üç ay Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldı. Sonra Allah azze ve celle şu ayeti indirdi: "Hakîkaten yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık (müsterih ol), seni hoşnud olacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Haydi yüzünü Mescid-i Harama doğru çevir. Siz de (ey mü'minler) nerede bulunursanız bulunun, yüzünüzü ona doğru çeviriniz."[Bakara 144] (Bu ayet-i kerimeyle) Allah azze ve celle Resulünü Ka'be'ye yöneltti. (İbnu'l-Müsenna'nın) hadisi (burada) sona erdi. Nasr (b. Muhacir) de (rivayetinde) Rü'ya sahibinin ismini açıklayarak şöyle dedi: "Ensardan bir kimse (olan) Abdullah b. Zeyd geldi. Kıbleye yöneldi ve: Allahu Ekber, Allahu Ekber. Eşhedu en la İlahe İllallah, Eşhedu en la İlahe İllallah. Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah. İki defa da: Hayya ele’s-selah, iki defa: Hayya ele’l-felah, Allahu Ekber, Allahu Ekber. La İlahe İllallah" dedi. Sonra biraz durdu ve ayağa kalktı, aynı sözleri (yine) söyledi. (Abdullah b. Zeyd) der ki: Ancak (bu defa rü'yamda gördüğüm kişi) Hayya ele’l-felah dedikten sonra kad kametu’s-selah, kad kametu’s-selah, (sözlerini) ilave etti. (Muaz) der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Abdullah'a hitaben); "Bunu Bilal'e öğret" buyurdu. Bilal de bu kelimelerle ezan okudu. Nasr (b. el-Muhacir rivayetinde) oruç konusunda da şunları söyledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her ayın üç gününde ve bir de Aşure gününde oruç tutardı. Sonra Allahu Teala: "Üzerlerinize oruç yazıldı. Nitekim sizden evvelkilere de yazılmıştır" (ayet-i kerimesini) "Miskin doyumu fidye"[Bakara 184] (sözlerine) kadar indirdi. Artık oruç tutmak isteyen tutuyor, oruç yemek isteyen de her gün (için) bir fakir doyuruyordu. Bu doyurma orucun yerini tutuyordu, işte bu (oruçta bir) değişikliktir. Sonra da Allah azze ve celle: "Ramazan ayı ki insanları (irşad için), hak fürkanı, hidayet delili beyyineler halinde Kur'an onda indirildi" ayetini indirdi.Oruç bu aya erişen herkese farz oldu. Yolcular için (yolculuk esnasında orucu yeyip sonra) kaza etmeleri, oruca güçleri yetmeyen ihtiyar kadın ve erkekler için de (fakir) doyurmaları izni baki kaldı. (Derken bir gün) Sırma b. Kays bütün gün çalışmış (olarak evine) geldi..." ve (Nasr, orucun geçirdiği devrelerle ilgili olan bu) hadisi (sonuna kadar) nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den, demiştir ki; "Bilal'e ezanı çift, ikameti tek okuması emredildi". Hammad (Simak b. Atiyye'den rivayet ettiği) hadisine, ancak: "kad kametis-salat" lafızları müstesnadır (bunlar ikişer defa söylenir), sözünü ilave etmiştir. Diğer tahric: Buharî, ezan; enbiya; Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, ezan; İbn Mace, ezan; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel III
- Bāb: ...
- باب ...
Humeyd b. Mes'ade İsmail'den, O da Halid el-Hazzaî'den, o da Ebî Kılabe vasıtasıyla Enes'den (508 nolu Vüheyb hadisinin), benzerini nakletmiştir. İsmaîl der ki; "Ben bu hadisi Eyyub'e naklettim, o da ancak ikamet "kad kameti's-salat" kelimesi müstesnadır. (Bu cümle iki defa söylenir)" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den, demiştir ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında ezan ikişer ikişer, ikamet ise, birer birer okunurdu. Fakat (müezzin) iki kere, kad kaameti's-salah, Kad kaameti's-salah derdi. Biz ikameti duyunca abdest alır, sonra camiye giderdik." Şu'be der ki; Ebu Cafer'den, bu hadisten başka (bir hadis) işitmedim. Diğer tahric: Nesai, ezan; bk. Buharî, ezan; İbn Mace, ezan; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel II, 87; V
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Yahya b. Faris, Ebu Amir yani el-Akadî'den, o da Abdülmelik b. Amr'.dan, o da Şu'be'den, o da el-Uryan mescidinin müezzini Ebu Ca'fer'den, o da el-Ekber mescidinin müezzini Ebu'l-Müsenna'dan o da, "İbn Ömer'den işittim" diyerek (510 numaralı) hadisi nakletmiş(ler)dir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Abdillah, amcası Abdullah b. Zeyd'den, naklederek dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (namaz vaktinin girdiğini) ilân için bir şeyler yapmak istemiş (ama) bunlardan hiç birini yapmamıştı. (Sonra) Abdullah b. Zeyd'e (rü'yasında) ezan gösterildi. (O da) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip gördüğünü haber verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu Bilâl'e öğret" buyurdu, Zeyd de Bilâl'e öğretti. Bunun üzerine Bilâl ezanı okudu. (Bilâl -radiyellahu anh- ezanı okuyunca) Abdullah, "Onu (rüyada) ben gördüm ve ben okumak istiyordum" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de, "Sen de ikâmet et" buyurdu. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Muhammed'den demiştir ki: "Dedem Abdullah b. Zeyd bu (512 no'lu) hadisi naklederdi' (Sonra da) ve "dedem ikâmet etti" sözünü ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyad b. el-Harisi es-Sudai demiştir ki: Sabah ezanının ilk (vakti) girince Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana emir verdi, ben de ezan okudum ve ya Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İkamet de edeyim mi? deyince doğu tarafına doğru, sabahın doğuşunu gözetlemeye başladı, "hayır" dedi. Sabah olunca (devesinden) indi, abdest bozduktan sonra (namaza hazırlanan) arkadaşlarının (arasına) katıldı. Yani abdest aldı. Bilal ikamet etmek isteyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'na, "Ezanı Suda'lı (Ziyad b. Haris) okudu. Ezanı kim okursa ikameti de o eder" buyurdu. Bunun üzerine ikameti de ben ettim. Diğer tahric: Tirmizî, salat; İbn Mace, ezan; Ahmed b. Hanbel IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Müezzin sesinin (ulaştığı yer) miktarınca mağfirete erişir, kuru ve yaş (ne varsa) ona şahitlik eder. (Cemaatle) namaz kılan kimseye de yirmi beş namaz (sevabı) yazılır ve ondan (cemaatle kıldığı) iki namaz arasındaki (küçük günahlar) affedilir" Diğer tahric: Buhari, ezan; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Ahmed b. Hanbel.II, 136, 266, 411, 429, 458, 461; IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'nin Rivayet ettiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan arkasını dönüp yellene yellene ezan sesini işitmez oluncaya kadar uzaklaşır. Ezan bitince geri gelir; namaz için ikâmet edilince (tekrar) arkasını dönüp kaçar. İkâmet bitince tekrar geri gelir, (namaz kılan) kişiyle kalbi arasına girer ve hatırına gelmeyen şeyler hakkında "şunu da bunu da hatırla" der. Nihayet adam kaç (rekât) namaz kıldığını bilmez hale gelir." Diğer tahric: Buhari, ezan; sehv; bed’ul-halk; Müslim, salat; mesacid; Nesai, ezan; sehv; Dârimî, salât; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "İmam (cemaat için) kefil, müezzin de mutemeddir. Ey Allah'ım, imamları doğru yola eriştir, müezzinleri de bağışla" buyurdu. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 232, 284, 378, 382, 419, 424, 461, 472, 514; V, 260;
- Bāb: ...
- باب ...
A'meş dedi ki; Ebu Sâlih'den bana haber verildi; -ancak bunu ondan başkasından işitmiş olduğuma ihtimal de vermiyorum-(Ebu Salih) Ebu Hureyre'den (rivayetle şöyle) demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu; (diyerek bir önceki -517.- hadisin) benzerini nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Neccar oğullarından bir kadın (şöyle) demiştir: Benim evim mescidin etrafında bulunan evlerin en yükseği idi. (Mescid-i Nebevi yapılmadan önce) Bilal (r.a.) sabah ezanını onun üzerinde okurdu. Seher vakti gelir, evin üzerine oturur, sabahın olmasını beklerdi. Sabahın olduğunu görünce ayağa kalkar ve, "Ey Allahım sana şükranlarımı arzeder, Kureyş'in (müslüman olması ve) senin dinini ayakta tutmaları için yardımını dilerim" derdi. Sonra da ezanı okurdu. O kadın dedi ki; "Vallahi onun bu kelimeleri terk ettiği tek bir geceyi (bile) hatırlamıyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe, (Vehb b. Abdillah)'dan; demiştir ki: ''Mekke'de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in yanına geldim. Kendisi deriden (yapılmış) kırmızı bir çadırda bulunuyordu. Sonra Bilal (r.a.) çıkıp ezan okudu. Ben de onun ağzını sağa-sola döndürüşünü takibe koyuldum. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinde Yemen kumaşından kırmızı (çizgili) kıtrî bir elbise ile çıktı." Musa (b. İsmail Ebu Cuhayfe'den bu hadisi şöyle) rivayet etti: "Ben Bilal (r.a.)'i Ebtah'a çıkmış, ezan okurken gördüm, Hayye ale's-salah, Hayye ale'l-felah cümlelerine gelince, vücudunu döndürmeden boynunu sağa ve sola çeviriyordu. Sonra (Bilal) çadıra girdi. Bir değnekle çıktı. (Musa b. ismail Ebu Cuheyfe) hadisini(n geri kalan kısmını da) rivayet etti. Diğer tahric: Buharî, salat; cizye, menakib, libas; Müslim, salat; Ebu Davud, edeb; Tirnuzî, salat ; Nesaî, menasik; ibn Mace, ezan; Ahmed b. Han-bel I, 401; IV, 308: VI
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik r.a. demiştir ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem): "Ezan ile ikamet arasında (edilen) dua (geri) çevrilmez” buyurdu. Diğer tahric: Tirmizi, salat; ve da'avat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ezan sesini duyunca, müezzinin dediğini siz de söyleyiniz" Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizi, mevakit; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. As, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmiştir: "Müezzini işittiğiniz vakit, onun dediğini siz de söyleyin. Sonra bana salavat getirin. Çünkü kim bana bir defa salavat getirirse, Allah da o'na o salavat sebebiyle on sevab verir. Sonra Allah'tan benim için vesîle'yi isteyiniz. Çünkü vesile, Allah'ın kullarından (sadece) birine nasib olan cennette bir makamdır. Umarım ki o bir kişi ben olurum. Her kim benim için vesileyi isterse, ona şefaatim vacib olur." Diğer tahric: Müslim, salat, Nesaî, ezan; Tirmizi, menakib, Ahmed b. Hanbel; II, 168, 265, 365; III
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr'den rivayet edildiğine göre, Bir adam; Ya Resulullah (s.a.v.) müezzinler faziletçe bizi geçtiler, deyince; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da şöyle buyurmuştur: "Onların (ezan okurken) söylediklerini sen de söyle (ezanın) sonuna erdiğinde de iste, istediğin verilir" Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel I
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir; "Her kim müezzîn(in şehadet getirdiğin)i duyunca, "Ben de Allah'dan başka ilah olmadığına, tekliğine ortağı bulunmadığına, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna şahitlik ederim. Allah'ı Rabb, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’i Resul ve İslam'ı din olarak kabul ettim" derse bağışlanır." Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, ezan; Tirmizî, salat; İbn Mace, ezan; Ebu Davud, vitr; Darimi, vesaya; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); Müezzini (eşhedü en la ilahe illallah, eşhedü erine Muhammeden resulullah diyerek) şehadet getirirken duyunca, "Ben de, ben de" derdi. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b. el-Hattab (r.a.)'dan, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Müezzin, Allahu ekber, Allahu ekber" dediği vakit, sizden biriniz, "Allahu ekber, Allahu ekber" müezzin, "Eşhedü en la ilahe illallah" dediği vakit, o da; "Eşhedü en la ilahe illallah" müezzin, "Eşhedü enne Muhammeden Resulullah "dediğinde o da, "Eşhedu enne Muhammeden Resulullah"; müezzin, "Hayye ale's-salah" dediği vakit, "La havle ve la kuvvete illa billah"; müezzin, "Hayye ale'l-felah" deyince o, "La havle vela kuvvete illa billah"; Allahu ekber, Allahu ekber", dediğinde, "Allahu ekber Allahu ekber" sonra müezzin, "La ilahe illallah" dediği vakit, bütün kalbiyle, "La ilahe illallah" derse, cennete girer. Diğer tahric: Müslim, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Umame (r.a.)'dan veya ashabdan birinden rivayet edildiğine göre; Bilal (r.a.) ikamet'e başlayıp da Kad kametu's-selah cümlesini söyleyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Allah namaz kılmayı nasib etsin ve onu devam ettirsin" derdi. İkametin Kad kametu's-selah (cümlesi dışındaki) diğer cümlelerinde (ise) ezan(a icabet) konusunda ki (527 no'lu) Ömer hadisi(nde anlatıldığı) gibi karşılık verirdi. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah (r.a.)'den, demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim ezanı işitince, ''Allahumme Rabbe Hazihi da'veti taammeti ve selati'l-kaimeh, Ati Muhammeden (s.a.v.) el vasilete ve'l-fadile ve beashu makame'l-Mahmude lillezi vaaddehu'' -Amin- (Meali:) "Ey eksiksiz olan şu davetin ve (kıyamete kadar) devam edecek olan namazın sahibi olan Allahım, vesileyi (Cennette bulunan ve ancak O'na layık olan yüksek makamı) ve fazileti (bütün kulların makamından daha üstün olan makamı) Muhammed'e ver ve onu kendisine va'd etmiş olduğun öğülmüş makama kavuştur" derse, kıyamet gününden kendisine şefaat (edilmesi) vacib olur" Diğer tahric: Buharî, ezan; tefsir-i sure; Tirmizi, salat; Nesaî, ezan; İbn Mace, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anha), Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana, akşam ezanı esnasında (şunları) söylememi öğretti demiştir: "Allah'ım şu (akşam ezanı) Senin gecenin gelişi(ni), gündüzünün de gidişi(ni bildirmekte)dir. Senin (yoluna çağıran) davetçilerinin (müezzinlerin) sesleri (de yükselmekte)dir. Beni bağışla!" Diğer tahric: Tirmizi, daevat
- Bāb: ...
- باب ...
Osman b. Ebi'l-As'ın haber verdiğine göre kendisi; Ya Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni kavmime imam yap deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen onların imamısın. (Namazını kıldırırken) en zayıf olanlarını göz önünde bulundur ve ezanına ücret almayan bir müezzin edin" buyurmuştur. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmİzi, salat; Nesai, ezan; İbn Mace, ezan; Ahnıed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, Bilal (r.a.) sabah olmadan ezan okumuş, Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona (tekrar ezan okudğu yere) dönmesini ve "haberiniz olsun köle uyudu, haberiniz olsun köle uyudu" diye seslenmesini emretmiştir. Musa (rivayetine) devamla '' Bilal dönüp haberiniz olsun köle uyumuştur.” diye nida etti'' cümlesini eklemiştir. Ebu Davud dediki; Bu hadisi Eyyub'dan sadece Hammad rivayet etmiştir. Diğer tahric: Buharî, ezan; savm; şehadet; ahad; Müslim, sıyam; Tirmizî, salat; Nesaî, ezan; Darimî, salat; Muvatta nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'in, Ömer'in Mesruh denilen müezzininden naklettiğine göre, Mesruh sabah vakti (girmeden) önce ezan okuyunca Ömer (r.a.) O'na, ezanı yeniden okumasını emretmiştir. Daha sonra (ravi Eyyub bir önceki (532.) hadisin) aynısını nakletmiştir. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi (bir de) Hammad b. Zeyd, Ubeydullah b. Ömer'den, o da Nafi'den veya başka birinden rivayet etmiştir. (Bu rivayete göre) Ömer (r.a.)'in müezzinine Mesruh veya başka birşey deniyordu. Ebu Davud dedi ki; bu haberi bir de Deraverdî, Ubeydullah, Nafi ve İbn Ömer senediyle rivayet etmiştir. (Bu rivayette Deraverdi), "Hz. Ömer'in müezzinine Mes'ud denirdi" demiş ve (Hammad b. Zeyd'in rivayet ettiği hadisin) aynısını nakletmiştir. (Ebu Davud dedi ki:) Şu (Abdulaziz b. Ebî Revvad hadisi, Hammad b. Seleme'nin Eyyub'dan naklettiği) öbüründen daha sağlamdır
- Bāb: ...
- باب ...
Bilal'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kollarını yana doğru açmış ve; "Fecrin ağardığı sana şöyle iyice belirmedikçe (sakın) ezan okuma" buyurmuştur. Ebu Davud dedi ki: İyaz'ın azatlısı olan Şeddad, Bilal'i görmemiştir. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; "İbn Umm-i Mektum a'ma olduğu halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e müezzinlik yapardı.” Diğer tahric: Müslim, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'ş-Şa'sa'dan; demiştir ki; Biz Ebu Hureyre ile beraber mescidde idik. İkindi ezanı okunduktan sonra birisi mescidden çıktı (gitti). Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.); "Bu adam Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve sellem)'e isyan etti" dedi. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakît; Nesaî, salat; İbn Mace, ezan; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure demiştir ki; "Bilal (r.a.) ezanı okur, sonra (Nebi'nin gelmesini) beklerdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (evinden) çıktığını görünce de namaz için ikamet getirmeye başlardı." Diğer tahric: Müslim, mesacid; Tirmizi, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Mucahid'den; demiştir ki; İbn Ömer ile beraberdim. Öğle veya [Şekk ravilerden birine aittir.] ikindi namazında bir adam tesvib yapınca; (Es-selatu hayrun mine’n-nevm) diye nida edince, İbn Ömer; "haydi (buradan) çıkalım, çünkü bu bid'attir" dedi. Diğer tahric: Tirmizi, salat; Ahmed b. Hanbel,VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebi Katade'nin babası (Ebu Katade) vasıtasıyla Nebî (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiğine göre, (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Namaz için ikamet edildiğinde beni görünceye kadar (ayağa) kalkmayınız" Ebu Davud dedi ki: Bu hadis-i şerifi aynı şekilde Eyyub ile Haccacu's-Savvaf da,Yahya'dan rivayet etmişlerdir. Hişam ed-Destevaî dedi ki: "(Bu hadisi) bana Yahya (mektubunda) yazdı. " Bu hadisi bir de Muaviye b. Sellam ve Ali b. El-Mübarek Yahya'dan rivayet etmişler ve rivayetlerinde (fazla olarak şunu) nakletmişlerdir: "Beni görünceye kadar (kalkmayınız ve) acele etmeyiniz" Diğer tahric: Buhari, cum’a, ezan; Müslim, mesacid; Tirmizi, salat; cum’a; Nesaî, imame, ezan; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir evvelki) (539.) hadis-i şerifi (bir de) İbrahim b. Musa, aynı senedle İsa ve Ma'mer kanalıyla Yahya'dan rivayet etmiştir. (Ma'mer, Yahya'dan bu hadisi şöyle) rivayet ediyor: "Benîm çıktığımı görünceye kadar kalkmayın'' Ebu Davud dedi ki: "Benim çıktığımı" ifadesini Ma'mer'den başka kimse rivayet etmedi. Aynı hadisi Ma'mer'den İbn Uyeyne de rivayet etti. Ama bu rivayetinde "benim çıktığımı" ifadesini kullanmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den, (şöyle dediği rivayet edilmiştir); Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem, evinden çıkınca) namaz için kamet getirilmeye başlanırdı. Cemaat da Nebi'den önce yerlerini alırlardı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacid; Nesaî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Humeyd'den, demiştir ki; Ben Sabit el-Bunanî'ye namaz için ikamet getirildikten sonra konuşan kimsenin (halini) sordum. O da bana Enes b. Malik'in (şöyle) dediğini söyledi: "Namaz'a ikamet getirilmişti. Bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önüne gerildi, ikametten sonra onu (namaza durmaktan) alıkoydu." Diğer tahric: Buharî, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Kehmes (b. el-Hasen)'den; demiştir ki; Mina'da, henüz imam yokken namaz kılmak için ayağa kalktık (sonra) bir kısmımız oturdu. Bunun üzerine Kufeli bir ihtiyar bana, "Niçin oturuyorsun?" dedi. Ben de, "Oturmanın sebebi İbn Büreyde'nin (ayakta imamı bekleme hali için): "Bu tekebbürdür" sözüdür" dedim. Bunun üzerine yaşlı adam dedi ki: "Abdurrahman b. Avsece el-Bera b. Azib'den onun şöyle dediğini bana nakletti: "Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında namaz'a başlamadan önce uzun süre ayakta saf olarak beklerdik". el-Bera demiş ki; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Allah azze ve celle ve melekleri ilk saflara ulaşanlara rahmetle dua ederler. Kişiyi bir saf ileri götüren adımdan, Allah katında daha sevimli hiç bir adım yoktur." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes'ten; demiştir ki; Namaz için kamet getirilmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise mescid'in bir kenarında (birisiyle) fısıldaşıyordu. Cemaat uyuklamaya başlayıncaya kadar da namaz'a durmadı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, hayz; Nesaî imame; Ahmed b. Hanbel, III-I
- Bāb: ...
- باب ...
Salim Ebu'n-Nadr demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescidde namaz için ikamet edildiği zaman cemaati az görürse namaza durmaz, otururdu, Cemaati (tamamen) toplanmış görünce de namaz'a dururdu. Kütüb-ü Sitte'den sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir evvelki) (545.) hadisin aynısı (bir de) Hz. Ali (r.a.)'den rivayet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Derda'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Köyde ve kırda üç kişi bir arada olur da, namazı cemaatle kılmazlarsa şeytan mutlaka onlara galib gelir, (musallat olur ve onları Allah'ın zikrinden alıkoyar). Aman, cemaate sarıl, çünkü kurt, sürüden ayrılan koyunu kapar". Diğer tahric: Nesai, imame; Ahmed b. Hanbel, V, 196; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "And olsun ki, namaz'ın kılınması, (ikametin yapılması) ve birinin geçip onlara namaz kıldırması için emir vermeyi, sonra da beraberlerinde odun bulunan bir kısım insanlarla gidip (cemaatle) namaza iştirak etmeyenlerin evlerini cayır cayır yakmayı arzu ettim" Diğer tahric: Müslim, mesacid; Tirmizi, salat; İbn Mace, mesacid; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "İçimden öyle geldi ki gençlerime odun demetleri toplamalarını emredeyim, sonra da özürsüz olarak (cemaata gelmeyip) namazı evlerinde kılanlara gideyim ve evlerini yakayım" (Ravilerden Yezîd b. Yezîd diyor ki): Yezîd b. el-Esamm'a; Ya Eba Avf! (Resulullah) Cum'a namazım mı yoksa başka bir namazı mı kast etti? diye sordum. Yezid b. el-Esam şu karşılığı verdi: "Eğer ben bunu, Ebu Hüreyre'yi Resulullah (s.a.v.)'dan (böylece) rivayet ederken işitmemişsem kulaklarım sağır olsun. (Ebu Hüreyre) bunun cuma namazı mı, yoksa başka bir namaz mı olduğunu söylemedi." Diğer tahric: Tirmizi, mevakit; İbn Mace, mesacid; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 450; II, 314, 376, 472; Ayrıca bk. Müslim, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Mes'ud (r.a.) şöyle demiştir: Şu beş vakit namazı (şart ve rükünlerine riayet ederek) nida edildikleri yerde (ezan okunan mescidlerde cemaatle) eda ediniz. Muhakkak bunlar Hüda sünnetlerindendir. Allah (c.c.) Resulüne Hüda sünnetlerini beyan edip göstermiştir. Vallahi ben, apaçık münafıklar hariç, sahabîlerin beş vakit namazı cemaatle kılmayı hiç bir zaman terk etmediklerini gördüm. Vallahi ben, iki kişinin koltuğuna girip saf'a kadar götürülen sahabilerden adamlar gördüm. Sizden evinde mescid (namaz kılacak bir yer) olmayan hiç bir kimse yoktur. Eğer mescidleri terk eder de (farz) namazlarınızı evlerinizde kılarsanız, Peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Nebiinizin sünnetini terk ederseniz, (adım adım küfre yaklaşır) kafir olursunuz. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesai, imame; İbn Mace, mesacid; ikame; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Müezzinin ezanını duyup da namaz'a gitmesine mani bir özrü olmayan kimsenin...”; (Bu arada sahabîler Rasulullah'a) "özür nedir?" diye sordular. (ResUlullah) "Korku veya hastalıktır" karşılığını verdi. "(Evinde) kıldığı namaz kabul olunmaz." Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisi Ebu İshak, Mağira'dan rivayet etmiştir.) Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. Biraz farklı bir rivayet için bk. İbn Mace, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ümm-i Mektum (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e; "Ya Resulullah, ben gözü görmeyen ve evi mescide uzak olan bir adamım. Bana kılavuzluk etmeyen bir hizmetçim var. Benim namazımı evimde kılmama ruhsat var mı?" diye sormuştur. ResUlullah'ın, "Ezanı duyuyor musun?" sualine de "Evet" cevabını vermiştir. Bunun üzerine ResUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana ruhsat bulamıyorum" buyurmuşlardır. Diğer tahric: İbn Mace, mesacid; Ahmed b. Hanbel III, 423; IV, 43: Ayrıca bk. Müslim, mesacid; Nesaî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebi Leyla İbn Umm-i MektUm'dan, şöyle dediğini nakletmiştir: (Bir gün): Ya ResUlallah, Medine, (yırtıcı) hayvanları, zehirli haşereleri çok olan bir şehirdir. (Ben bu hayvanların zarar vermesinden korkarım, benim cemaate çıkmayıp evde namaz kılmama ruhsat var mı?) dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Hayye ale's-salah, hayye ale'l-felah (sözlerini) işitiyorsan cemaate koş" buyurdu. Ebu Davud aynı hadisi Kasım el-Cirmî'nin Süfyan'dan rivayet ettiğini söylemiştir. Bu rivayette .... kelimesi yoktur. Diğer tahric: Nesai, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Ubey b. Ka'b'dan.demiştir ki; Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize sabah namazını kıldırdı ve, "Filan burada mı?" dedi. (Ashab) "hayır" dediler. Resulullah tekrar "peki ya, filan burada mı?" diye sordu, oradakiler yine "Hayır" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Bu iki namaz (yatsı ve sabah namazları) münafıklara en ağır gelen namazlardır. Eğer siz bu namazlardaki (sabah ve yatsı) sevabı bilseydiniz dizler üzerinde emekleyerek de olsa (bunları cemaatle kılmak için camiye) gelirdiniz. Birinci saf (Allah'a yakınlık, şeytandan uzaklık, ecir ve sevab yönünden) meleklerin saffı gibidir. Siz birinci saftaki fazileti bilseydiniz, on'a koşar (onun için yarışırdınız. Muhakkak bir adam'ın başka bir adamla (cemaat yaparak) namaz kılması tek başına namaz kılmasından, iki kişi ile birlikte kılması da, bir kişi ile birlikte kılmasından daha çok sevablıdir. (Cemaat) ne kadar çok olursa Allah'a o kadar sevimli olur" buyurdular. Diğer tahric: Nesai, imame; İbn Mace, mesacid; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Osman b. Affan (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yatsı namazını cemaatle kılan kimse o gecenin yarısını namaz kılmakla geçirmiş gibidir. Yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılan kimse o gecenin tamamını namaz kılmakla geçirmiş gibi sevab alır" Diğer tahric: Tirmizî, salat; muvatta, cemaa; İbn Huzeyme, sahîh; Müslim, mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'in rivayet ettiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sevabı en çok olan, mescide en uzak yerden gelendir" Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, mesacid; İbn Mace, mesacid; Muvatta, tahare; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ubey İbn Ka'b'dan; demiştir ki: Bir adam vardı; Medinelilerin içinde müslümanlardan evi mescide onunkinden daha uzak olan bir kimseyi tanımıyorum. Bu adam cemaatle namazı katiyyen kaçırmazdı. (Bir gün) kendisine, "Bir eşek satın alsan da karanlıkta ve şiddetli sıcaklarda binsen" dedim. "Evimin mescid'in yanında olmasını istemiyorum (bu benî sevindirmez)" karşılığını verdi. Hadise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaştırıldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o zata durumu sordu. Adam şu cevabı verdi: "Ya Resulullah ben mescid'e gidişimin ve ailemin yanına dönüşümün benim lehime (sevab olarak) yazılmasını istedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de o'na; "Allah bütün bunları sana verdi, Allah senin istediğin şeylerin hepsini sana verdi" buyurdular. Diğer tahric:Müslim, mesacıd; ibn Mace, mesacid; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel III, 226, 283; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Umame (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur; "Evinden abdest alarak farz bir namaz'a çıkan kişinin sevabı, ihrama girip hac edenin sevabı gibidir. Bir kimse kuşluk namazı için bulunduğu yerden çıkar da bu çıkışındaki yorulmanın sebebi yalnız kuşluk namazı olursa o kişinin sevabı Umre yapanın sevabı gibidir. Aralarında boş ve batıl söz olmaksızın bir namaz'ın peşinden kılınan bir namaz illiyînde yazılır." Diğer tahric: Ebu Davud, tatavvu'; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki;Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; "Kişinin cemaatle kıldığı namaz'ın sevabı evinde ve dükkanında kıldığı namaz'ın sevabından yirmi beş derece daha fazladır. Bu fazlalık, sizden birinin abdest aldığı zaman (sünnet ve farzlarına riayet ederek) abdestini güzel yapması, namazdan başka bir şey kast etmeyerek mescid'e gelmesi ve o'nu evinden namazdan başka bir şeyin çıkarmaması sebebiyledir. O mescide gelinceye kadar hiç bir adım atmaz ki o adım sebebiyle derecesi yükseltilmiş veya ondan bir günah silinmiş olmasın. Mescid'e girdiği zaman, namaz onu habsettiği (dışarıya çıkmaktan men ettiği) müddetçe sanki o namazdadır. Sizden biriniz, namaz kıldığı yerde durduğu, (veya namazı beklediği) müslümanlardan kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler o'nun için: "Allah'ım o'nu bağışla, Allah'ım o'na rahmet et ve Allah'ım o'nun tevbesini kabul et" diye dua ederler" Diğer tahric: Buharî, buyu'; Müslim, tahare; mesacid; Nesaî, mesacid; İbn Mace, tahare; mesacid; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den; demiştir ki; "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz, (cemaatsiz kılınan) yirmi beş namaz'a eşittir. Kişi namazını rüku' ve secdelerini tam yaparak (erkanına, tam riayetle) kırda kılarsa (sevabı) elli namaz sevabına ulaşır." Ebu Davud dedi ki; Abdulvahid b. Ziyad bu hadis hakkında, "Kişi’nin kırda kıldığı namaz, cemaatle kıldığı namaz üzerine (......) katlanır" dedi ve hadisin tamamını zikretti. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Büreyde'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Karanlıklarda mescidlere çokça yürüyenleri, kıyamet gününde tam (bir) nur ile müjdele" Diğer tahric: Tirmizî, salat; İbn Mace, mesacid; ibn Huzeyme, sahih
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Sumame el-Hannat, mescid'e giderken, Ka'b İbn Ucre'nin arkadan gelip kendisine yetiştiğini, (daha doğrusu) birbirlerine rastladıklarını haber verdi. Dedi ki: "Ka'b, beni parmaklarımı birbirine geçirmiş olduğum bir vaziyette buldu. Beni bundan nehy etti ve; Muhakkak, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Biriniz abdestini tam olarak (farz ve sünnetlerine riayet ederek) alıp, mescidi kast ederek (yola) çıktığı zaman, el parmaklarını biribirine geçirmesin. Çünkü o namazdadır, (namazda sayılır) buyurmuştur, dedi. Diğer tahric: Tirmizî, mevakıt; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, III, 43, 54, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd b. el-Müseyyeb'den:demiştir ki; "Ensardan bir.adam ölüm döşeğinde yatıyordu. O zat dedi ki: Size bir hadis haber vereceğim ki onu sadece Allah'ın rızasını umarak söylüyorum. ResuluIIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken duydum: "Sizden birisi (farz ve sünnetlerine riayetle) tam olarak abdest alıp, sonra mescide çıktığı zaman, sağ ayağını her kaldırdığında Allah on'a bir hasene yazdırır. Sol ayağını her yere bastığında ondan bir günah sildirir. Artık o kişi isterse (ayaklarını biribirine veya evini mescide) yaklaştırsın, isterse uzaklaştırsın. Eğer mescid'e gelir de namazı cemaatle kılarsa bağışlanır. Cemaat, namazın bir kısımını kılmış, bir kısmı kalmış bir halde iken mescide varırsa, yetişebildiğini (cemaatle) kılar, kalanlarını da (kendi kendine) tamamlarsa, durum yine aynıdır. (Namaz'ın tamamını cemaatle kılmış gibi, bağışlanır). Cemaat namazı (n tamamını) kılmışken mescide gelir de (kendi başına) namazını kılarsa yine aynı şekilde (cemaate yetişmiş gibi bağışlanır). Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir kimse tam olarak abdest alıp (mescid'e) gitse, fakat insanları namazlarını kılmış bulsa, Allah ona, cemaate hazır olup da namazını cemaatle kılanın sevabı gibi sevab verir. Bu, o cemaatin sevabından hiç bir şey eksiltmez." Diğer tahric: Nesaî, tahare; Hakim el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ın kadın kullarını Allah'ın mescidlerinden men'etmeyiniz. Ancak onlar süslenmemiş ve koku sürünmemiş olarak camiye gelsinler." Diğer tahric: Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 438, 475, 528; V, 192, 193; VI
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer(r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın cariyelerini (kadın kullarını) Allah'ın mescidlerinden men etmeyiniz" Diğer tahric: Buharî, cum'a; Müslim, salat; Darimî, salat; Muvatta, kıble; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kadınlarınızı mescidlerden men etmeyiniz. Bununla birlikte evIeri (nde namaz) kendileri için daha hayırlıdır." Diğer tahric: Müslim, salat; İbn Mace, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.) dedi ki; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Kadınlara geceleyin mescidlere gitmek için izin veriniz" buyurdular. Bu rivayeti duyan İbn Ömer'in oğlu (Bilal veya Vakid), "Vallahi onlara izin vermeyiz. Çünkü onlar bunu bir fitne ve fesad vesilesi yaparlar. Vallahi onlara izin vermeyiz" dedi. (Mücahid) dedi ki; (İbn Ömer) oğluna kızıp azarladı ve "Ben Resulullah, "onlara izin veriniz" buyurdu, diyorum, sen "Onlara izin vermeyiz" deyip duruyorsun" dedi. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, cum'a; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi aişe (r.anha) şöyle demiştir: Eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınların (süslenme, giyinme ve koku sürünmeden yana) ihdas ettiklerini görseydi, İsrail oğullarının kadınlarının men edildiği gibi onları mescide çıkmaktan men ederdi. (Sened'de adı geçen) Yahya, Amra'ya; "İsrail oğullarının kadınları men edildiler mi idi?" dedim, O da "evet" cevabını verdi, demiştir. Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizi, cum'a; Muvatta, kıble
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (İbn Mes'ud)'dan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kadının özel odasında kıldığı namaz (evin) salonunda kıldığı namazından, (eşyalarının gizlendiği) daha özel odada kıldığı namaz da Özel odasında kıldığı namazdan daha efdaldir." Tahric: Kütüb-i sitte içinde sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. İbn Huzeyme, sahîh, III
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Şu kapıyı kadınlara bıraksak" buyurdu. Nafi' dedi ki; "İbn Ömer ölünceye kadar bu kapıdan bir daha girmedi." Ebu Davud dedi ki; Bu hadîsi İsmail b. İbrahim, Eyyub'dan o da Nafi'den (mevkuf olarak) "Ömer dedi" şeklinde rivayet etmiştir. Doğrusu da budur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Namaz için ikamet edildiğinde o'na koşarak gelmeyiniz, sükunet ve vakarla yürüyerek geliniz, Yetişebildiğinizi (imamla beraber) kılınız, yetişemediğinizi tamamlayınız" Ebu Davud dedi ki: Zebidî, İbn Ebi Zi’b İbrahim b. Sa'd, Ma'mer ve Şuayb b. Ebî Hamze, Zühri’den yetişemediğini tamamlayınız" şeklinde sadece, îbn Uyeyne Zühri’den "kaza ediniz" şeklinde rivayet etmiştir. Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den; o da Ebu Hureyre'den ve Ca'fer b. Rebia, el-A'rac tarikiyle Ebu Hureyre'den "tamamlayınız" şeklinde; İbn Mes'ud Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dan ve Ebu Katade ile Enes (r.a.) da yine Resulullah 'tan şeklinde rivayet etmişlerdir. Diğer tahric: Buharî, ezan; cum'a; Müslim, mesacid; Tirmizî, salat; İbn Mace, mesacid; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Namaz'a, sükunet ve vakarla geliniz, yetiştiğinizi kılınız, geçeni kaza ediniz" Ebu Davud, dedi ki: İbn Sirin ve Ebu Rafi' hadisi Ebu Hureyre'den "kaza etsin" lafzı ile rivayet etmişlerdir. Ebu Zer'den şekillerinde ihtilaflı olarak rivayet edilmiştir. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V, 306. Ayrıca bk. Buharî, ezan; cum'a; Müslim, mesacid; Tirmizî, salat; İbn Mace, mesacid; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî'den; rivayet edilmiştir; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tek başına namaz kılan bir adam gördü ve şöyle buyurdu: "Şu adam'a onunla beraber namaz kılarak tasaddukta bulunacak (iyilik edecek) kimse yok mu?" Diğer tahric: Tırmizî, mevakît; Ahmed b. Hanbel, III, 45; Darakutnî, Sünen
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid b.el-Esved'den; rivayet edilmiştir ki; o gençken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le beraber namaz kıldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirince bir de ne görsün, iki kişi mescidin bir köşesinde namaz kılmayıp oturuyorlar. Bunun üzerine Onları çağırt(t)dı, onlar titreyerek Resulullah'a getirildiler. Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizi bizimle beraber namaz kılmaktan men eden şey nedir?" buyurdu. Adamlar, "Biz evimizde kıldık" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Böyle yapmayınız. Sizden biri evinde namazı kılıp sonra da imamı namaz kılmamış bir halde bulursa onunla birlikte yine kılsın. Çünkü o (imamla beraber kılacağı namaz) kendisi için nafile olur" buyurdu. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesaî, imame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV, 161; Darekutnî, sünen, I
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid b. el-Esved'den; demiştir ki; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le beraber Mina'da sabah namazını kıldım" (daha sonra) bundan evvelki (575.) hadisi (mana olarak) zikretti
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid b. Amir'den; demiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazda iken geldim. Onlarla birlikte namaza durmayıp oturdum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni oturur görünce: "Sen müslüman değil misin (olmadın mı) ya Yezid?" buyurdu. Ben de: Evet ya Resulellah, müslüman oldum" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öyleyse niçin insanlarla beraber namaza durmuyorsun?" buyurdu. Sizin namazı kıldığınızı zannederek ben evde kılmıştım, karşılığını verdim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Mescid'e geldiğin zaman insanları (namazda) bulursan namazını kılmış da olsan onlarla birlikte namaza dur. (İnsanlarla beraber kıldığın sonraki) o namaz senin için nafile, öteki (evvelki) de farz olur" buyurdu. Tahric: Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir; Darekutni, sünen, I
- Bāb: ...
- باب ...
Esed b. Huzeyme oğullarından bir adam; Ebu Eyyub el-Ensarî'ye: "(kendisini kastederek) birimiz evinde namazı kılıp mescide geliyor. (O anda) namaz kılınmakta oluyor. Ben de onlarla birlikte namaza duruyorum, fakat bundan dolayı içim hiç de rahat değil, (bunun hükmü nedir?)" diye sordu. Ebu Eyyub şu cevabı verdi: Aynı şeyi biz de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu onun için cemaat sevabından bir nasibtir" buyurdu. Diğer tahric: Muvatta, cema'a
- Bāb: ...
- باب ...
Meymune'nin mevlası Süleyman b. Yesar'dan; demiştir ki; Belat'a, İbn Ömer'in yanına geldim. Onlar (Belatlılar) namaz kılıyorlardı. İbn Ömer'e: Onlarla birlikte namaz kılmıyor musun?" dedim. Ben namazımı kıldım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i; "Bir namazı bir günde iki defa kılmayınız" buyururken işittim, dedi. Diğer tahric: Belat: Medine'de bir yerin ismidir. Mescidle çarşının arasına düşer. Bu kelime aslında yere döşenen bir çeşit taşın adıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. amir (r.a.) demiştir ki; Ben, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken duydum: "Bir kimse insanlara İmam olur ve vakte isabet ederse (sevabı) ona ve cemaatadır. Bundan bir şeyi eksiltenin (vakitte kusur edenin) günahı ise, kendisinedir, cemaata değil." Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, [V, 145, 154, 156; Hakim, el-Müstedrek, I]
- Bāb: ...
- باب ...
Haraşeb. el-Hurri'I-Fezarî'nin kız kardeşi Sellame binti'l-Hurr dedi ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Kendilerine namaz kıldıracak imam bulamayarak, cemaatın biri birlerini öne itmeleri kıyametin alametlerindendir" Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Bedri (r.a.)'den; demiştir ki: ''Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Cemaate Allah'ın Kitabını en iyi okuyanları ve okumada en kıdemlileri imam olur. Eğer okumada müsavi iseler, hicret bakımından en kıdemlileri, eğer hicrette de eşitseler, yaşça en büyükleri onlara imam olsun. Kişiye evinde ve idaresi altında bulunan yerde (makamında) imam olunmaz, evinde tekrimesi üzerinde oturulumaz, izni olursa başka." Şu'be dedi ki: Ben İsmaile "kişinin tekrimesi nedir?" diye sordum. O da, "yatağıdır" dedi. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacid; Tirmizi, salat, edeb, mevakit; Nesai, imame; kıble; ibn Mace, ezan ikame; Ahmed b. Hanbel.HI, 48, 51, 84, 163, 475; IV, 118. 121. 122; V, 71, 272; Hakim el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Muaz babası vasıtasıyla Şu'be'den bu (bir önceki (582.)) hadisi(n aynısını) rivayet etmiştir. (Ancak Muaz el-Anberî) bu rivayette (şöyle) demiştir: "İdaresi altındaki yerde bulunan kimseye her hangi bir kimse imam olamaz". Ebu Davud dedi ki; Yahya el-Kattan da (Ebu'l-Velîd'in Şu'be'den) rivayet ettiği gibi "Okumada en kıdemlileri (imam olur)" ziyadesiyle rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
el-A'meş'in, İsmail b. Reca'dan, onun da Evs b. Dam'ac'dan naklettiğine göre Evs. b. Dam'ac şöyle demiştir: Ben Ebu Mes'ud'u, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (bir önceki (582.)) hadisini naklederken işittim. (Ancak A'meş bu rivayetinde) "Eğer okuyuşta eşitseler sünneti en iyi bilenleri; eğer sünneti bilmede eşitseler; daha önce hicret edenleri (imam olur)" demiş; "okumada en kıdemlileri" (sözünü) söylememiştir. Ebu Davud dedi ki; Bu hadisi İsmail'den bir de Haccac b. Ertat; "Bir kimsenin yatağına izni olmadan oturma" şeklinde rivayet etmiştir. Diğer tahric: Nesaî, imame; Tirmizî, mevakît; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Selime dedi ki, Biz halkın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i (ziyarete) gidip geldikleri (yol üzerinde bulunan) bir yerleşim bölgesinde idik. (İnsanlar ziyaretten) dönerlerken bize uğrarlar ve "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu." diye konuşuyorlardı. Ben zeki bir çocuktum. Bu sebeble Kur'an-ı Kerim'den pekçok (ayetler) ezberledim. Babam (bir defa) kabilesinden bir heyet içerisinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e elçi olarak gitmişti. (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara namazı öğretip;"(Kur'an-ı Kerimi)” en çok bileniniz size imam olsun" buyurdu. (İçlerinde) ezberinde en çok Kur'an-ı Kerim bulunan kimse olduğum için, Kur'an-ı Kerimi en çok bilenleri ben idim. Beni öne geçirdiler, onlara üzerimde sarı küçük bir hırkam olduğu halde imamlık yapıyordum. Secdeye vardığım zaman hırka vücudumdan sıyrılıp kasılıyordu. Kadınlardan biri "İmamınızın avret mahallini bizden gizleyiniz" dedi ve bana Umman kumaşından bir gömlek satın alıverdiier, Müslümanlıktan sonra onun kadar hiç bir şeye sevinmiş değilim. Onlara yedi, yahut sekiz yaşında iken imamlık yapıyordum. " Diğer tahric: Buharl, ezan 54; Tirmizi, sala 60; Nesai, imame 3,5, 11,43; kıble 16; İbn Mace, ezan 5; ikame 46; Ahmed b. Hanbel, III, 84, 51,48, 163,475; IV, 118, 121; V
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Seleme'den yine aynı hadis rivayet edilmiş, (ancak o, bu rivayette, ilave olarak) şunları da söylemiştir: "Ben yamalı veya yırtık bir elbise ile onlara imamlık yapıyordum. Secde ettiğim zaman makatım (elbisenin yırtığından dışarı) çıkıyordu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Seleme babasından nakletmiştir. (Seleme, kavminden bir grub la beraber) Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e elçi olarak gitmiştir. (Memleketlerine) dönmek isteyince; "Ya Resulallah, bize kim imam olacak?" diye sormuşlar, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de; "Kur'an-ı Kerimi en çok (ezberine) alanınız" diye cevap vermiştir. (Seleme) dedi ki: "Cemaat içerisinde benim kadar (ezberinde Kur'an-ı Kerim) olan bir kimse yoktu. Beni bir çocuk olduğum halde üzerimde bana ait bir hırkayla öne geçirdiler. (Bundan sonra) Cirm kabilesinden içinde bulunduğum her cemaatte imam oldum ve bu güne kadar da cenaze namazlarını kıldırdım. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bir de Yezfd b. Harun, Mis'ar b. Habibi'l-Cirmiy vasıtasıyla Amr b. Seleme'den nakletmiştir. (Bu rivayette ibn Seleme) "Kavmim, Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e elçi olarak gitmişlerdi" demiş (fakat) babasından söz etmemiştir. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah ibn Ömer (şöyle) demiştir: "İlk muhacirler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Medine'ye) gelmeden Önce Asba'da konaklamışlardı ve kendilerine Ebu Huzeyfe'nin hürriyetine kavuşturduğu Salim, Kur'an-ı Kerim ençok ezberinde bulunan bir kişi olarak (onlara) imamlık ediyordu." (Ravi) el-Heysem (rivayetine şunları da) ilave etti: Onların içinde Ömer b. Eî-Hattab ve Seleme b. Abdi'l-Esed de vardı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Malik b. Hüveyris'ten (rivayet edildiğine göre) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Malik'e veya arkadışına (şöyle) buyurmuştur: "Namaz vakti gelince ezan okuyunuz ve sonra kamet ediniz, sonra yaşça büyük olanınız size imam olsun." Mesleme'nin (rivayet ettiği) hadisinde (Malik b. Huveyris şöyle) demektedir: "Biz o gün (ilimce) biri birinize yakındık,," (Müsedded) İsmail'in (rivayet ettiği) hadisinde de Halid'in (şöyle) dediğini naklediyor: "Ben Ebu Kılabe'ye: Kur'an kıraatinin tercih edilmesi) nerede (kaldı ya)? dedim. O da, "'Onlar (Malik'le arkadaşı Kur'an okumakta) biribirlerine yakındılar" diye cevab verdi." Diğer tahric: Buharî, ezan; Tirmizî, salat; Nesaî, ezan; imame; îbn Mace, ikame, Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (radiyallahu anh) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "En hayırlınız, size müezzinlik yapsın; Kur'an'ı en iyi okuyanınız da imam olsun." Diğer tahric: İbn Mace, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Hallad el-Ensari, Ummü Veraka binti Nevfel'den rivayet etmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedr savaş'ına çıkacağı zaman kendisine dedim ki: "Ya Resulullah seninle beraber savaş'a çıkmama izin ver de hastaları tedavi edeyim. Belki yüce Allah (bu sayede) bana şehidlik nasib eder." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da şöyle) cevap verdi: "Evinde kal, muhakkak Allah (c.c.) sana şehitliği nasib edecektir" (Vekî' b. Cerrah) der ki; Ona "şehide" denirdi. (el-Velîd) der ki: (Ümmü Veraka) Kur'an okurdu, evinde özel müezzin bulundurmak için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den izin istemiş, (Nebi Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'na izin vermişti. (Veki') der ki; Ümmü Veraka'ya ait bir köle ile cariye vardı. Ölümünden sonra onların hür olacaklarını ifade etmişti. Bu köle ile cariye bir gece kalktılar, o'nu bir kadife ile boğup öldürdüler. Sonra da kaçıp gittiler. Hz. Ömer (r.a.) sabahleyin bunu duydu ve halka hitaben bir konuşma yaparak; "Kim bunları bilir" veya "görürse, yakalayıp getirsin" dedi. Nihayet Ömer (r.a.) onların (asılmasını) emretti de asıldılar ve Medine'de ilk asılan kimseler oldular." Hadisi sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bir evvelki (591 nolu) hadis birbaşka senedlede Ümmü Veraka bint Abdillah'dan rivayet edilmiştir. (Veki'den gelen) Önceki rivayet daha tamdır. (Muhammed b. Fadl) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümmü Veraka'-yı evinde ziyaret ederdi ve ona bir müezzin tayin edip, kendisinin de ev halkına imam olmasını emretmişti. Abdurrahman b. Hallad "Ümm-ü Veraka'nın müezzinini yaşlı bir kimse olarak gördüm" dedi. Sadece, Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'in rivayet ettiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: "Üç kişi vardır ki, Allah onların namazlarını kabul etmez: (1)-Kendisini istemeyen bir topluluğa imamlık eden kimse, (2)-namazı sonra (yani vakti geçtikten sonra) kılan kimse, (3)-hürriyetine kavuşturduğu köleyi (tekrar) köle edinen kimse" Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a)'den; demiştir ki; Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Salih olsun,, facir olsun hatta büyük günah işlemiş de olsa her müslümanın arkasında farz namazı (cemaatle kılmak) vaciptir." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. Ayrıca bk. ed-Darakutnî, sünen, II
- Bāb: ...
- باب ...
Enes'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a'ma olduğu halde, İbn Ümmü Mektum'u halka namaz kıldırmak üzere vekîl bırakmıştır. Diğer tahric: Buhari, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
(Ukeyl oğullarının) hürriyete kavuşturduğu Ebu Atiyye dedi ki: “Malik b. Huveyris, bizim şu mescidimize gelirdi. Biz O'na; "Öne geç de namaz kıldır" deyince, bize (şöyle) cevap ver(ir)di: "Sizden birini öne geçirin de namazı o kıldırsın. Ve ben de size niçin namaz kıldırmadığımı haber vereyim" dedi (ve şöyle devam etti): "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: Her kim bir topluluğu ziyaret ederse, onlara imam olmasın. Onlara kendilerinden biri imam olsun; derken işittim." Diğer tahric: Tirmizi, salat; Ahmed b. Hanbel, III, 34, 36; V
- Bāb: ...
- باب ...
Hemmam (b. el-Haris)'in rivayetine göre, Huzeyfe (b. el-Yeman) (r.a.) Medayin'de bir sedir üzerinde halka imam olmuştu. Ebu Mes'ud, O'nu gömleğinden tutup çekti (ve oradan indirdi). Namazı kıldıktan sonra, (Ebu Mes'ud ona): "Sahabîlerin böyle yüksek yerde namaz kıldırmaktan nehyedildiklerini bilmiyor muydun?" dedi. O da, "evet biliyorum. (Ama unutmuşum). Sen beni çekince hatırladım." (diye cevap verdi.) Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy b. Sabit el-Ensarî, "biri bana dedi ki" diyerek şunları nakletmiştir: Ammar b. Yasir, Medayin'de iken kamet edildiği zaman, namaz kıldırmak üzere öne geçip yüksekçe bir yer'e durdu. Halk ise ondan daha aşağı bir seviyede (bulunuyordu). Huzeyfe, hemen ilerleyip onun ellerinden tutup çekti. O da o'na tabî oldu. Nihayet Huzeyfe o'nu (oradan aşağıya) indirdi. Ammar namazını bitirince Huzeyfe O'na; (Sen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın; "Bir kimse bir cemaata imam olduğu zaman cemaatin durduğu yerden daha yüksek bir yerde durmasın" buyurduğunu -veya bu manada bir söz söylediğini- duymadın mı? dedi. Ammar da; Elimi tuttuğunda ben de sana zaten bunun için itaat ettim karşılığını verdi. Kütüb-ü Sitte'den sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre) Mu'az b. Cebel (r.a.) önce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile yatsıyı kılar, sonra kavmine gelip bu namazı (bir de) onlara kıldırırdı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Tirmizî, cum'a; Nesai, imame; Ahmed, I, 450; III
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah (r.a.) şöyle demiştir: "Muaz (r.a.) namazı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile kılar, sonra da döner kavmine imam olurdu." Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Tirmizî, cum'a; Nesai, imame; Ahmed b. Hanbel, I, 450; III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.) demiştir ki; Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir at'a binmişti. At'tan düştü de sağ tarafı berelendi. Namazlardan birini oturarak kıldı. Biz de arkasında oturarak namazımızı kıldık. Namaz bitince; "İmam ancak kendisine uyulmak içindir. O namazı ayakta kılınca, siz de ayakta kılınız. O ruku'a vardığı zaman siz de ruku'a varınız. O başını kaldırdı mı siz de kaldırınız. "Semiallahü limen-hamideh" deyince siz de "Rabbena ve leke'l-hamd" deyiniz. Namazı oturarak kıldığı zaman siz de hep beraber oturarak kılınız" buyurdu. Diğer tahric: Buharî. salat ezan, taksîrü's-salat; sehv; Merza; Müslim, salai; Tirmizî, salat; Nesaî, eimme; iftitah; tatbik; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, nida; cemaa; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'de bir at'a bindi de at o'nu bir hurma kökünün üzerine düşürdü, (bu sebeble) bir ayağı çıktı. Biz kendisini ziyarete geldik, O'nu Hz. Aişe'nin odasında oturmuş namaz kılarken bulduk. Biz de arkasında ayakta o'na uyduk. Resül-i Ekrem bize ses çıkarmadı. Başka bir defa ziyaretine gittiğimizde oturduğu yerden farz namazı kılmaktaydı. Biz de arkasında ayakta (farz namazı kılmakta) ona uyduk. Bu defa bize (oturmamızı) işaret buyurdu. Biz de oturduk. Namazı bitirince: "İmam oturarak kıldığı zaman siz de oturarak kılın, o ayakta kılarsa, sîz de ayakta kılın, Acemlerin büyüklerine karşı davrandıkları gibi hareket etmeyin" buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur; "İmam ancak kendisine uyulmak için (imamlığa geçirilmiş) dir. Bu sebeple imam tekbir alınca siz de tekbir alınız. O tekbir alıncaya kadar (sakın) siz tekbir almayınız. O ruku'a varınca, siz de rükua varınız. O rüku'a varıncaya kadar sakın siz rÜku'a varmayınız. İmam Semi'Allahu limen hamd" dediği zaman, siz de ‘’Rabbena leke’l-hamd’’ deyiniz. (Ravi) Müslim (b. İbrahim) bu cümleyi .... şeklinde rivayet etti.] Secde ettiği zaman, secde ediniz, o secde edinceye kadar (sakın) secde etmeyiniz. Ve o namazı ayakta kıldığı zaman siz de ayakta kılınız, oturarak kılarsa siz de hepberaber oturarak kılınız" Ebu Davud dedi ki: Allahumme Rabbena lekel hamd…… cümlesini arkadaşlarımdan biri Süleyman (b. Harb) den naklen bana bildirmiştir. Diğer tahric: Buharî, salat; ezan; taksîrü's-salat; sehv, merza; Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, eimme; iftitah; tatbîk; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, nida; cemaa; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: "İmam ancak kendisine uyulmak içindir. (Ebu Halid) bu (603.) habere şu cümleyi ilave etmiştir; "(İmam) okuduğu zaman susunuz.” Ebu Davud, dedi ki; ‘‘İmam okuduğu zaman susunuz" ilavesi, (sağlam ravilerden) zoptedilmiş değildir. Bize göre (bu ilave) Ebu Halid'e ait bir vehimdir.” Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, salat 178; Nesaî, iftitah; İbn Mace ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 376, 420; IV
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in eşi Aişe'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde oturarak namaz kılıyordu. Bir topluluk da arkasında ayakta namaza durdu. Onlara oturmalarını işaret etti. Namazı bitirince de (şöyle) buyurdu: "İmam ancak kendisine uyulsun diye imam olmuştur. Rüku'a vardığı zaman, siz de rüku a varınız. Başını kaldırdığı zaman siz de (başınızı) kaldırınız. O oturarak kıldığında siz de oturarak kılınız" Diğer tahric: Buhari, salat; ezan; taksiru's-salat; sehv; merza; Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî eimme; iftîtah, tatbik; ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta; nida; cemaat; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandı, biz de o, oturduğu halde arkasında namaz'a durduk. Ebu Bekr (r.a.) Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in tekbirini cemaate duyurmak için tekbir getiriyordu." Sonra bir evvelki hadisi aynen nakletti. Diğer tahric: Buharî, salat; ezan; taksiru's-salat; sehv; merza; Müslim, salat; Tirrnizi,salat; Nesaî, eimme; iftitah; tatbik; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, nida; cemaa; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Useyd b. Hudayr'dan; (rivayet edildiğine göre); Kendisi kavmine imamlık edermiş. (Bir gün hastalanmış) ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu ziyarete gelmiş. (O sırada kavmi) Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e; "Ya Resulallah imamımız hastalandı... (Ne yapacağız?) diye sormuşlar. Resul-i Ekrem (s.a.v.) de; "O namaz'ı oturarak kılarsa, siz de oturarak kılınız" buyurmuştur. Ebu Davud der ki; Bu hadis muttasıl bir hadis değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bir defa) Ümmü Haram'a geldi. (Ev halkı) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yağ ve hurma ikram ettiler. Hz. Nebi de; "Şunu (yağ) tulumuna, şunu (hurmayı) da kabına geri götürünüz. (Çünkü) ben oruçluyum" buyurdu. Sonra kalktı, bize iki rekat nafile namaz kıldırdı. Ümmü Süleym ile Ümmü Haram da arkamızda namaza durdular. Sabit dedi ki: Ben, Enes'in -sadece- "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni sağına, sergi üzerine durdurdu" dediğini biliyorum (o kadar)" Diğer tahric: Buharî, savm; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre); Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hazret-i Enes'le onlardan bir kadına imam olmuş; Enes'i sağına kadını da onun arkasına durdurmuştur. Diğer tahric: Nesai, imame; Ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'den; demiştir ki; Teyzem Meymune'nin evinde gecelemiştim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalktı, su tulumunun ağzını çözüp abdest aldı, sonra da tulumun ağzını bağladı ve namaza durdu. Hemen ardından ben de kalkıp onun aldığı gibi abdest alarak gelip sol tarafına durdum. Beni sağ eliyle tutarak arkasından dolandırıp sağ yanına durdurdu ve namazı onunla beraber kıldım. Diğer tahric: Müslim, salatü'l-müsafirîn; Buharî, davat; Tirmizi, eşribe; daavat; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. Cübeyr'den; demiştir ki: İbn Abbas (önceki (610'daki) olayı anlatırken); "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başımdan yahut saçımdan tuttu, beni sağına durdurdu" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den; demiştir ki: (Enes'in) ninesi Müleyke, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i hazırladığı bir yemeğe çağırdı. Resul-i Ekrem yemekten yedi ve sonra; "Kalkın size namaz kıldırayım" buyurdu. Enes dedi ki; Uzun müddet kullanılmaktan kararmış bir hasırımız (ı sermek) için kalktım ve üzerine su serp(erek onu sil)dim. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı, ben ve bir yetim çocuk onun arkasında saf olduk, yaşlı kadın da bizim arkamıza durdu ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize iki rekat namaz kıldırdıktan sonra ayrılıp gitti. Diğer tahric: Buharî, ezan; salat; teheccüd; Müslim, mesacid; Tirmizî, salat; Nesaî, mesacid; imame; İbn Mace, mesacid; muvatta', sefer; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. el-Esved'in, babası Esved'den rivayet ettiğine göre (Esved şöyle) demiştir: Alkame ve ben (Esved) Abdullah (b. Mes'ud)'un huzuruna girmek için izin istedik. Kapısında uzun müddet oturduk. (Nihayet) cariyesi çıktı(ve dönüp Abdullah'dan) bizim (içeriye girmemiz) için izin istedi. O da girmemize müsaade etti (girdik). Sonra (Abdullah) kalktı ikimizin arasına durup namaz kıldı (ve şöyle) dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’i işte böyle yaparken gördüm." Diğer tahric: Müslim, mesacid; imare; Tirmizî, fiten; Nesaî, imame; bey'at; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, 1,384, 409, 424, 428, 433, 456, 462;
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Yezid b. El-Esved'in babası Yezîd'den naklettiğine göre (Yezîd şöyle) demiştir: "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldım. Selam'ı verince (kıbleden sağına veya soluna) dönerdi." Diğer tahric: Tirmizi, salat; Nesaî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. Azib (r.a.)'den; demiştir ki; Biz Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldığımız zaman (namazın sonunda) yüzünü bize (doğru) dönmesi için sağ tarafında olmayı tercih ederdik. Diğer tahric: Müslim, müsafirîn; Nesaî, imame; îbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İmam, yerini değiştirmedikçe (farz) namaz kıldığı yerde (nafile) namaz kılamaz" Ebu Davüd dedi ki; (Bu hadisin ravilerinden) Ata el-Horasani el-Muğire b. Şu'beye erişmemiştir. Diğer tahric: İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İmam namazı kılar ve (teşehhüd miktarı) oturur da selamdan önce abdesti bozuluverirse, namazı tamamdır. Arkasında (cemaat olarak) bulunan kimsenin de namazı tamdır." Diğer tahric: Tirmizî, salat; Darimî, vudu'; Ahmed, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Namaz'ın anahtarı taharettir, tahrîmi (girişi) tekbîrdir, tahlili (çıkışı) selam vermektir." Diğer tahric: Ebu Davud, tahare; Tirmizî, tahare; mevakit; ibn Mace, tahare; Darimi, vudu; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Rüku ve secdeye benden önce varmayınız. Çünkü ben rüku'a vardığım zaman sizden Önce (rüku ve sücudda) eda etmiş olduğum kısmı siz (başımı) kaldırdığım zaman telafi etmiş olursunuz. Çünkü ben yaşlandım." Diğer tahric: ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV, 92, 98, 176; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu İshak'dan; demiştir ki; Ben, Abdullah İbn Yezîdi'l-Hatmı'yi halka hitab ederken dinledim. Şöyle diyordu: "Bize asla yalancı olmayan el-Bera'(nın) haber verdi(ğine göre); kendileri (Hz.Nebiyle namaz kılarlarken) ruku' dan başlarını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le beraber kaldırdıkları zaman ayakta beklerlermiş. O'nun secdeye vardığı zaman secdeye varırlarmış." Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Bera (r.a.)'den; demiştir ki: "Biz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namaz kılardık da (Hz. Nebinin alnını yere) koyduğu görülünceye kadar bizden hiç bir kimse belini eğmezdi." Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizi, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Muharib b. Disar (şöyle) demiştir: Abdullah b. Yezîd'i minber üzerinde şöyle konuşurken dinledim: "Bana el-Bera rivayet etti ki, kendileri Resül-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iIe birlikte namaz kılarlarmış. O rüku etti mi onlar da rüku' ederlermiş. (Bera sözlerine şöyle devam etmiştir:) "Semiallahü limen hamideh" dediği vakit, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın alnını yere koyduğunu görünceye kadar ayakta dikilirdik. Sonra (bütün cemaat secdeye vararak) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem))'e uyardık. Diğer tahric: Müslim, salat; Nesai, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz başını, imam secdede iken kaldırınca Allah'ın onun başını eşek başına, yahud da [şek raviye aittir] suretini eşek suretine çevireceğinden korkmaz mı?" Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, cuma; Nesaî, İkame; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den, rivayet edildiğine göre, "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerini namaza teşvik edermiş ve imamdan önce namazdan çıkıp gitmeyi de yasaklarmış. " Kütüb-i Sitte'den sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den, rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir tek elbise içinde namaz kılmanın hükmü sorulmuş da: "Herbirinizin ikişer elbisesi var mı ki?" cevabını vermiş. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; İbn Mace ikame; Muvatta' cemaa; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz bir tek elbise içinde omuzlarında o elbisenin bir kısmı bulunmadan namaz kılmasın.” Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Nesaî, kıble; Ahmed b. Hanbel.II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz bir tek elbise içinde namaz kıldığı zaman, elbisenin iki ucunu (sağ omuzunun altından sol omuzunun da üstünden geçirerek) çapraz bir şekilde boynuna bağlasın." Diğer tahric: Buharî, salat; Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame, muvatta, cemaa, Ahmed b. Hanbel,H, 255, 266, 319, 427, 491, 520; III, İ0, İ
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b.Ebî Seleme demiştir ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i (bir defa) iki ucunu omuzları üzerine çapraz bir şekilde bağladığı bir tek elbise içinde namaz kılarken gördüm". Diğer tahric: Buharî, salat, cizye, edeb; Müslim, salat, müsafirîn, Nesaî, Tahare; İbn Mace, tahare ; muvatta, cemaa; Ahmed b. Hanbel III, 127; 128, 328, 375, 387; IV
- Bāb: ...
- باب ...
Kays b. Talk'ın babası Talk'dan rivayet ettiğine göre Talk şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardığımızda bir adam gelerek; "Ya Resulullah bîr tek elbise içinde (kılınan) namaz hakkında ne dersin?" dedi. (Hadisin ravisi Talk rivayetine devamla) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de (o anda belinde bağlı olan) peştemalini çözerek (omuzundaki) ridasının üstüne koydu. (İkisini bir elbise haline getirerek) ikisini birden uçlarını sol omuzun üstünden ve sağ omuzun altından geçirdi ve bize namaz kıldırdı. Namazı bitirince de, "Sizin her biriniz iki elbise bulabilir mi ki?" buyurdu. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; ibn Mace, İkame; muvatta, cemaa; Ahmed b. HanbeUI
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd (r.a.)'den; demiştir ki: Ben bazı kimseleri yetersizliğinden dolayı izarlarını çocuklar gibi boyunlarına asmış oldukları halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında (namaz kılarken) gördüm. Bir sözcü (kadınlara hitaben): Ey kadınlar cemaati, erkeklerden önce başınızı (secdeden) kaldırmayın" dedi. Diğer tahric: Buharî, salat; ezan; Müslim, salat; Nesaî, kıble; Ahmed b. Hanbel, III, 33, V
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Nebî (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bir defa) elbisesinin bir ucu benim üzerimde bulunduğu halde namaz kılmıştır." Diğer tahric: Buharî, salat; Hayız; Müslim, salat; Nesaî, kıble; İbn Mace, tahare
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme b. el-Ekva'dan; demiştir ki: Ya Resulullah, ben avcılık yapan bir adamım. Bir tek gömlek içinde namaz kılabilir miyim? dedim. (Bana); “Evet (kılabilirsin) ve (lakin) bir dikenle bile olsa onun uçlarını (birbirine) iliştir" cevabını verdi. Diğer tahric: Buharî, salat; Nesai, kıble, Ahmed, IV
- Bāb: ...
- باب ...
(Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Bekr) babası (Abdurrahman'ın şöyle) dedi(ğini rivayet etmiştir): Cabir b. Abdillah (r.a.) (bir defa) bize (sadece) bir gömlek içerisinde olduğu halde imamlık yaptı. Üzerinde herhangi bir peştemal da yoktu. (Namazdan) çıkınca, "Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’i bir tek gömlek içerisinde namaz kılarken gördüm" dedi. Diğer tahric: Müslim, salat; İbn Mace, keffarat; Muvatta, cema'a
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade b. el-Velid b. Ubade b. Es-Samit'den; demiştir ki: Biz Cabir'in yani İbn Abdillah'ın yanına varmıştık. (Bize şunları) söyledi: "Bir gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le beraber düşmanı takibe çıkmıştım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza kalktı. Benim üzerimde de bir örtü vardı. Bir ucunu sağ omuzuma, öbür ucunu da sol omuzuma atmaya uğraştımsa da yetişmedi (dar geldi). Aynı zamanda saçakları vardı. (Bir de) altını üstüne getirdikten sonra her iki ucundan birini sağ, öbürünü de sol omuzuma aldım, sonra da düşmemesi için üzerine eğildim (ve çenemle tuttum). Gelip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in soluna durdum. Resul-i Ekrem de (hemen) elimi tutup (arkasından) dolandırarak beni sağına durdurdu. (Çok geçmeden) İbn Sahr geldi, o da soluna durdu. (Hz. Nebi) her ikimizi de elleriyle tutup beraberce arkasına durdurdu. (Cabir) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini bana dikmişti. Bense hissetmiyordum. Sonra bunun farkına vardım. Bana bu örtüyü belime bağlamamı işaret etti. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince bana (hitab ederek); "Ey Cabir" dedi, ben de: "Buyur, ey Allah'ın Resulü" dedim. "Elbise bol olunca iki uçlarını omuzlarına at. Dar olunca da beline bağla" buyurdu." Diğer tahric: Müslim, zuhd; Ahmed b. Hanbel, IH
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.) Resûl-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yahutta Ömer( r.a.)'in (şöyle) dediğini haber vermiştir: "Birinizin iki elbisesi bulunursa, namazı onlarla kılsın. Yok eğer bir elbisesi varsa onu beline bağlasın (eteklik yapsın), onu yahudiler gibi (eller de içeride kalacak şekilde) bürünmesin." Benzer Tahric için bak: Buharî, saiat; Ebû Davûd, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Büreyde'den; babası Büreyde'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (iki şeyden) nehyetti: (Birincisi) elbisenin bir ucunu sağ kolun altından diğer ucunu da sol omuzun üzerinden geçirerek göğsün üstünde veya arkada bağlamaksızın namaz kılmak; Öbürü de üzerinde aba olmaksızın sadece pantolonla namaz kılmak." Benzer Tahric için bak: Buharî, salat babı başlangıcında
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Mes'ud (r.a.)'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Büyüklenerek namazda elbisesini yere sarkıtan kişinin Allah katında hiç bir değeri yoktur. (Yahut: Onu ne kötülük işlemekten korur ne de bağışlar.)" Ebu Davud dedi ki: bu hadisi içlerinde Hammad b. Seleme ve Hammad b. Zeyd, Ebu'l-Ehvas ve Ebu Muaviye'nin de bulunduğu bir cemaat, İbn Mes'ud'a (ulaşan) mevkuf bir hadis olarak nakletmiştir. Diğer tahric: Ebu Davud, vitr; Beyhakî, es-Sünenu'l-kubra
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Elbisesini (yere) sarkıtarak namaz kılmakta olan bir adama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Git abdest al" dedi. O da gitti abdest aldı ve biraz sonra geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (tekrar); "Git abdest al" dedi. (O adam da tekrar) gitti abdest alıp geldi. (Bunu gören başka) bir adam: Ya Resulallah, o adam'a (abdestli olduğu halde) niçin abdest almasını emrettin? dedi. (Resul-ü Ekrem de) "O etekliğini (yere) sarkıtarak namaz kılıyordu. Şanı yüce olan Allah elbisesini (yerde) sürünecek kadar sarkıtan kimsenin namazını kabul etmez" buyurdu. Diğer tahric: Ebu Davud, libas; Ahmed b. Hanbel, IV, 67; V
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Zeyd'in annesinden rivayet edildiğine göre; Ümmü Seleme (r.anha)'ya; "Kadın hangi elbise ile namaz kılmalıdır?" diye sormuş. O da: "Baş örtüsü ve ayaklarının üstünü de örten uzunca bir fistanla kılar" cevabını vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e; Kadın yalnız baş örtüsü ve gömleği ile eteklik olmadan namaz kılabilir mi? diye sordum da, "Gömlek ayaklarının üstünü örtecek şekilde uzun olursa kılabilir" buyurdular. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Malik b. Enes, bekr b. Mudar, Hafs b. Ğıyas, İsmail b. Ca'fer, ibn Ebî Zi'b ve İbn İshak (gibi kimseler) Muhammed b. Zeyd ve annesi vasıtasıyla Ümmü Seleme'den rivayet etmişler ve bunlardan hiç biri de rivayetlerinde Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'den bahsetmeyip Ümmü Seleme'ye ait bir söz olarak zikretmişlerdir. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, aybaşı olan (baliğa kadın)'ın namazını ancak başörtüsü ile kabul eder" Ebu Davud dedi ki; Bu hadisi aynı zamanda Said, yani İbn Ebî Arube, Katade el-Hasen senediyle Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'den rivayet etmiştir. Diğer tahric: Tirmizî, salat; ibn Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed (b. Sîrîn)'den (rivayet edildiğine göre) Aişe (r.anha) Safiyye'ye (yani) Ummü Talhati't-Talahat'a misafir olmuştu. Safiyye'nin kızlarını görünce (şöyle) dedi: Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bir gün odam'a) girmişti. (Odamda da) bîir cariye vardı: (Resul-i Ekrem) bana izarını atarak; "Şunu ikiye böl bir yarısını şuna diğer bir yarısını da Ümnıü Seleme'nin yanındaki genç kıza ver. Çünkü bu kızın adet görme çağına geldiğini, veya; [şek ravilerden birine aittir] bu kızların adet görme çağına geldiklerini görüyorum" buyurdu. Ebu Davud dedi ki: Bu hadîsi Hişam da ibn Sirin'den böylece rivayet etmiştir. Diğer tahric: ibn Mace tahare; Ahmed b. Hanbel,VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazda elbisenin yere sarkıtılması ve erkeğin ağzını örtmesini yasaklamıştır. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bir de İsa, Ata yoluyla Ebu Hureyre’den "Nebî (s.a.v.) namazda elbiseyi yere sarkıtmaktan nehyetmiştir" şeklinde rivayet etmiştir. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel,II
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. îsa b. Et-Tabba'in Haccac'dan rivayet ettiğine göre İbn Cüreyc şöyle demiştir: "Ata'yı çoğu kere elbisesini sarkıtarak namaz kılarken görmüşümdür." Ebu Davud dedi ki: Bu hadis (bir önceki) hadisin zayıflığını ortaya koymaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim (iç) elbiselerimizle veya çarşaflarımızla namaz kılmazdı." Ravî Ubeydullah dedi ki: (iç çamaşır mı, yoksa çarşaf mı olduğu noktasında) şekkeden babamdır." Diğer tahric: Tirmizî, cuma; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd b. Ebî Sa'id el-Mekburî, babasının (aşağıdaki hadiseyi) müşahede ettiğini haber vermiştir: Hz. Nebi'in azatlı kölesi Ebu Rafi' (bir gün), saçlarını örgü yapıp ensesine toplayarak namaz kılmakta olan Hasen b. Ali'ye uğramış ve onun saçlarını çözmüş, (bunun üzerine) kendisine öfkeli bir halde bakan Hasan (r.a.)’a; Namazına dönüp devam et ve kızma, çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in; "Bunlar (yani saç topuzu) şeytanın oturak yeridir" buyurduğunu duydum; demiştir. Diğer tahric: Tirmizî, salat; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'ın azatlı kölesi Kureyb'in rivayet ettiğine göre, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. El-Haris'i saçını arkasına toplanmış olduğu halde namaz kılarken görünce arkasına durup başını çözmeye başlamış öbürü de (saçlarının çözülmesine müsaade ederek) ona karşı çıkmamıştır. Abdullah b. el-Haris namazını bitirince İbn Abbas'a dönerek; "Benim başımdan sana ne?" demiş (o da) şöyle cevap vermiştir: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i; "Bu şekilde (saçlar arkada toplu olarak) namaz kılan, elleri arkada bağlı olarak namaz kılan kimse gibidir" buyururken işittim. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî imame; ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 457, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. es-Saib'den; demiştir ki: "Ben (Mekke'nin) fethi günü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ayakkabılarını (çıkararak) sol tarafına koymuş olduğu halde namaz kılarken gördüm" Diğer tahric: Nesaî, kıble; Ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. es-Saib'den; demiştir ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'de bize sabah namazı kıldırdı. (Bu namazda fatiha'dan sonra) Mü'minun Suresini okumağa başladı. Musa ile Harun'un, yahut İsa ile Musa'nın zikirleri geçen yere gelince burada ravi İbn Abbad şübhe etmiştir yahutta (şüphe edenin o olup olmadığında) ihtilaf edilmiştir. Nebiy sallallahu aleyhi ve sellem’i öksürük tuttu da hemen (okumayı) keserek rüku etti. Abdullah b. es-Saib de bu namazda bulunuyordu." Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim salat; Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame; Ahmed b.Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına namaz kıldırırken ayakkabılarını çıkarıverdi ve sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de ayakkabılarını çıkardılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince: "Ayakkabılarınızı niçin çıkardınız?” diye sordu, (Onlar da:) Senin çıkardığını gördük de (onun için) çıkardık, dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Bana Cebrail gelip papuçlarımda pislik olduğunu haber verdi." dedi (ve sözlerine devam ederek:) "Sizden bir kimse mescide geldiği zaman, baksın, ayakkabılarında pislik varsa silsin ve onlarla namaz kılsın" buyurdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III, 92; el-Hakim, el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Bekr İbn Abdillah Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den (bir önceki) (650.) hadisi nakletmiştir. Ancak (ravî Eban bir önceki hadiste geçen) فِيهِمَا قَذَرًا yerine فِيهِمَا خَبَثٌ ifadesini nakletmiş ve قَذَرًا kelimesinin geçtiği her iki yerde de خَبَثٌ kelimesini rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şeddad b. Evs babasından (Evs'ten); demiştir ki: Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yahudilere muhalefet ediniz. Çünkü onlar ayakkabılarıyla ve mestleriyle namaz kılmıyorlar (siz kılınız)!” Diğer tahric: Hakim, el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Şuayb'in babasından rivayet ettiğine göre dedesi (şöyle) demiştir: "Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ayakkabılı da ayakkabısız da namaz kılarken gördüm." Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Nesaî, sehv; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden bîriniz namaz kılmak istediği zaman ayakkabılarını sağına veya soluna koymasın. Çünkü onun solu başka bir kimsenin sağı olur. Ancak solunda hiç bir kimsenin bulunmaması hali müstesna (o zaman soluna koyabilir). (Şayet solunda da birisi varsa o zaman onları) ayaklarının arasına koysun. Diğer tahric: el-Hakim, el-Müstedrek, I, 259; el-Beyhakî, es-Sünenu'I-kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz namaz kılmak isteyip de ayakkabılarını (ayağından) çıkardığı zaman, onlarla kimseyi rahatsız etmesin. (Ya) onları ayaklarının arasına koysun, yahutta namazı onlarla kılsın." Diğer tahric: Hakim, el-Müstedrek, I, 259, 260; Beyhaki, Süneni’l-kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Meymune binti Haris demiştir ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılar ben de hayızlı olduğum halde onun (yüzü) hizasında bulunurdum. Bazan seccade üzerinde namaz kılarken secdeye vardığında elbisesi bana dokunurdu." Diğer tahric: Buharî, hayz; salat; Müslim, mesacid; Ebu Davud edeb; Tirmizî, salat; Nesaî, tahare ; hayz; mesacid
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik’den; demiştir ki: “Ensar’dan bir adam; “Ya Resulallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ben şişman bir adamım, seninle beraber namaz kılamıyorum” dedi. (Gerçekten de) şişmandı.Nebi için bir yemek hazırlayıp onu evine çağırdı ve Nebiimize, (haydi) bir namaz kıl da nasıl namaz kıldığını göreyim, böylece (bundan sonraki namazlarımda) seni örnek alayım” dedi. (Bunun üzerine kalkıp) ellerindeki hasırın bir yanını ıslattılar. (Hz. Nebi de) kalktı iki rekat namaz kıldı. İbn Carud, Enes b. Malik’e, “Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle devamlı kuşluk namazı kılar mıydı?” dedi. O da: O günden başka onu (kuşluk namazı) kılarken görmedim cevabını verdi. Diğer tahric: Buhari, salat; ezan; Müslim, mesacid; Tirmizi, salat; Nesai, İmame; Darimi salat; Muvatta’ , sefer; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümmü Süleym'i (zaman zaman) ziyaret ederdi, bazan (da bu ziyaret esnasında) namaz (vakti) girerdi. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bize ait ve suyla yıkanmış hasırdan ibaret olan bir sergi üzerine namaz(ını) kılardı. Diğer tahric: Buharî, salat, ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî, salat; Nesaî, imame; Darimî, salat; Muvatta', sefer; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den; demiştir ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasır ve debağatlanmış post üzerinde namaz kılardı.” Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den; demiştir ki: "Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile sıcağın şiddetli zamanlarında namaz kılardık. (İçimizden) birimiz (sıcağın şiddetinden dolayı) yüzünü yere koyamazsa elbisesini sererek üzerine secde ederdi." Diğer tahric: Buhari, el-Amel fi's-salat; Müslim, mesacid; ibn Mace, ikame; Darimî salat; Ahmet b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure'den; dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Siz meleklerin Rabbleri huzurunda saf bağladığı gibi saf teşkil etmez misiniz?" Melekler Rabbleri huzurunda nasıl saf bağlarlar? diye sorduk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öndeki safları tamamlarlar ve saf da sıkışık dururlar" buyurdu. Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, imame; ibn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man b. Beşir şöyle demiştir: (Birgün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemaat'e yönelerek üç defa: "Saflarınızı düzeltiniz-' buyurdu (ve sonra şöyle devam etti): "Vallahi ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahutta Allah kalblerinizi başka başka taraflara çevirir." (Ravi Nu'man b. Beşîr) dedi ki: Ben (Resul-i Ekrem'in bu sözünden) sonra gördüm ki herkes omuzunu arkadaşının omuzuna, dizini arkadaşının dizine, topuğunu (da) arkadaşının topuğuna yapıştırıyordu.” Diğer tahric: Müslim: salat; Tirmizi, mevakît, Nesaî, tatbîk; sehv; imame; cenaiz; Ahmed b. Hanbel II, 98, 314; III, 103,182, 263; IV, 276; Beyhakî, S.kübra, I
- Bāb: ...
- باب ...
Simak b. Harb'den; demiştir ki: Nu'man b. Beşîr'i (şöyle) derken işittim: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi saflarda ok gibi düzene sokardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim bunu öğrendiğimize (ve önemini) anladığımıza kanaat getirinceye kadar (bu işe devam etti). Bir gün (yine) bize yönelmişti. Bir de ne görsün, bir adam göğsünü (saftan) ileri çıkarmış (duruyor). Bunun üzerine (şöyle); (Allah'a yemin olsun ki) Ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahutta Allah aranızı açar" diye buyurdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; Tirmizi, mevakit; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
el-Bera b. Azib (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ucdan bir uc'a safların arasına girer, göğüslerimize ve omuzlarımıza dokunarak (bizi doğrultur) ve; "Eğri büğrü olmayınız ki kalbleriniz arasında ihtilaf olmasın, şüphesiz Allah ile melekler ilk saflara rahmet ve istiğfar ederler" buyurdu. Diğer tahric: Nesaî, imame; ezan; îbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man b. Beşîr'den; demiştir ki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biz namaza kalkınca saflarımızı düzeltirdi. Biz (saflarımızda iyice) düzelince de tekbir alırdı." Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Saflarınızı düz tutunuz, omuzları bir hizaya getiriniz, boşlukları kapatınız, kardeşlerinize yumuşak davranınız." (Ravi) İsa, بِأَيْدِي إِخْوَانِكُمْ "kardeşlerinize yumuşak davranınız" kelimelerini rivayet etmemiştir. "Şeytan'a (aranızda) açıklık bırakmayınız. Saffı birleştiren kimseye Allah (rahmetini) eriştirir. Birleştirmeyenden de (rahmetini) keser." Ebu Davud dedi ki: Ebu Şecere, Kesîr b. Mürre'dir. Yine Ebu Davud dedi ki: وَلِينُوا بِأَيْدِي إِخْوَانِكُمْ "Kardeşlerinize yumuşak davranınız” cümlesinin anlamı; bir kimse gelip de saf’a girmek istediği zaman, herkes ona karşı omuzlarını yumuşak tutsun da, o da safa girebilsin, demektir. Diğer tahric: Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel II, 92. Ayrıca bk. Hakim, el-Müstedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Saflarınızı sıklaştırınız. Ve safları birbirine yaklaştırınız. Boyunlarınız bir hizada olmasın. Nefsim elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, şeytanların siyah ve küçük koyunlar gibi saf aralıklarına girdiklerini görüyorum.” Diğer tahric: Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, III, 260; IV, 297; V
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'dan; demiştir ki:Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Saflarınızı düzeltiniz. Çünkü safların düz olması namazın kemalindendir." buyurdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Darimî, salat; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 234, 319, 505; III, 177, 254, 274, 279, 291; V
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Müslim b. es-Saib demiştir ki: Bir gün Enes b. Malik'in yanında namaz kıldım da (bana): Bu sırık niçin yapıldı biliyor musun? dedi. (Ben de:) Hayır Vallahi bilmiyorum dedim. O da (şöyle) dedi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu eline alır ve "saflarınızı düzgün ve sık tutunuz" buyururdu. Diğer tahric: Buharî, fedailü ashabı'n-Nebiy; Müslim, salat; imame, Ahmed b. Hanbel III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılmaya kalktığı vakit sağ eline bir sopa alıp (sağ tarafına) dönerek: "Doğrulunuz, saflarınızı düzeltiniz!" buyururdu. Sonra sopayı sol eline alıp (sol tarafındakilere:) “Doğrulunuz, saflarınızı düzeltiniz!" buyururdu. Diğer tahric: Buharî, fedailu ashabi'n-Nebî, Müslim, salat; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Önce birinci saffı, ondan sonra onu takib eden saffı tamamlayınız. Eksiklik kalırsa son safta kalsın" buyurmuştur. Diğer tahric: Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizin en hayırlınız, namazda omuzu en yumuşak olanınızdır" Ebu Davud dedi ki: Ca'fer b. Yahya, Mekkelidir. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenu'l-kübra, III
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulhamîd b. Mahmud demiştir ki: Bir cum'a günü Enes b. Malik'le namaz kılmıştım. (Kalabalıktan) direklerin arasına itildik. (Kimimiz) öne geçtik (kimimiz de) geride kaldık. (Namazı kılınca) Enes; "Biz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında bundan sakınırdık" dedi. Diğer tahric: Tirmızî, mevakît; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Ensarî (r.a.) demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benim arkama akıllı ve faziletli olanlarınız, sonra (bu vasıflarda) onlardan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenler dursun." Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, ımame; Tırmızî, mevakıt; İbn Mace, ikame, Darımî, salat, Ahmed b. Hanbel, I, 457, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud), Nebi (s.a.v.)'den (bir önceki (674.) hadisin) benzerini rivayet etmiş (ve şu sözleri de) ilave etmiştir: "Karma karışık durmayın ki, kalpleriniz ihtilafa düşmesin. Pazar yerlerindeki (gibi) gürültü-patırtı çıkarmaktan (veya pazar yerlerindeki karma karışıklığa düşmekten) de sakınınız." Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Allah safların sağ tarafında bulunanlara rahmet eder, melekler, de dua ederler," buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Ganim'den; demiştir ki: Ebu Malik el-Eş'arî (şöyle) dedi: "Size Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını anlatayım mı? Namaz için kamet ettirir ve önce erkekleri saf yapar, sonra çocukları onların arkasına sıraya koyar ve onlar (ın hepsine birden) namaz kıldırırdı." (Ebu Malik sözlerine devamla Resul-i Ekrem'in) namazını (şöyle) anlattı: (Resul-i Ekrem safları bu şekilde tertib ettikten) sonra: "İşte namaz böyledir" buyururdu. (Ravi) Abdü'l-A'Ia dedi ki, öyle zannediyorum ki, (Şeyhim Kurre b. Halid) Resul-i Ekrem "Ümmetimin namazı böyledir” buyurduğunu söyledi. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Erkek saflarının en hayırlısı ilkidir, hayrı en az olanı da sonuncusudur. Kadın saflarının en hayırlısı ise, sonuncusudur; hayrı en az olanı da birincisidir." Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, mevakit; Nesai, imame, ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (radiyallahu anha)'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir kavim birinci saftan geri durmaya devam ederse Allah da onları ateşte(n çıkarmayı) geciktirir." Diğer tahric: Beyhakî, S. kübra, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabında (birinci saftan) geri durma meyli görmüştü de onlara: "İlerleyin ve bana uyun! Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir kavim gerileye gerileye nihayet Allah kendilerini geri bırakır" buyurmuştur. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Nesaî, imame; ibn Mace, ikame; Ahmed, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İmamı (birinci saffın önüne ve) ortaya durdurunuz, (safta bulunan) boşlukları da doldurunuz." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir. Kütüb-i Sitte'den
- Bāb: ...
- باب ...
Vabisa (b. Ma'bed) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saffın arasında tek başına namaz kılan bir adam görmüş de kendisine (namazı) iade etmesini emretmiştir." Süleyman b. Harb, "namazı iade etmesini emretti" diye rivayet etmiştir." Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre (r.a.)'in haber verdiğine göre kendisi (bir gün) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüku'da iken mescide girdiğini söylemiş ve (sözlerine devam ederek şöyle) demiştir: "Hemen saffın gerisinde rüku'a vardım." Bunun Üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Allah (cemaate iştirak etme arzu ve) hırsını artırsın fakat bir daha (bunu) yapma!" buyurdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
el-Hasen'den rivayet edildiğine göre, (bir gün) Ebu Bekre (r.a.) Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüku'da iken (mescid'e) gelmiş ve hemen safın gerisinde rüku'a varmış, sonra da saffa yürü(yerek gir)di.Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince: "O safın gerisinde rüku'a vardıktan sonra yürüyerek saffa giren hanginizdi?" demiş. Ebu Bekre de: "Bendim" diye cevab vermiştir. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurmuştur: "Allah senin (cemaatle namaz kılmaktaki arzu ve) hırsını arttırsın (fakat) bunu bir daha yapma" Diğer tahric: Buharî, ezan; Nesaî, imame; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Talha b. Ubeydillah (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana hitaben) şöyle buyurdu: "Önüne, semerin arka kemerinin boyu kadar bir şey koyunca önünden geçen kimse sana zarar vermez." Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 121, 162; II, 129; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ata'dan; demiştir ki: "Semerin arka kemerinin boyu bir zira' ve daha yukarısıdır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bayram günü namaz kılmağa çıktığı zaman (önüne) bir kargı (dikilmesini) emrederdi. Kargı dikildikten sonra insanlar da arkasında oldukları halde ona doğru namaz kılardı. Seferde de böyle yapardı. Bu yüzden emirler de bunu adet edindiler. Diğer tahric: Buharî, salat; Tirmizî,,mevakitu's-salat; Nesaî, salat; ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Avn b. Ebî Cuhayfe (r.a.), babası Ebu Cuhayfe'den rivayet ettiğine göre; Nebî (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara Batha'da, önünde bir kargı dikilmiş olduğu halde öğle ile ikindi namazlarını ikişer rekat kıldırmıştır. (Namaz esnasında) kargının arkasından kadın da geçti eşek de. Diğer tahric: Buharî, vudu; salat; menakıb; Müslim, salat; Nesaî, salat; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz namaz kıldığı zaman önüne bir şey koysun, hiç bir şey bulamazsa bir sopa diksin, sopa da yoksa, önüne bir çizgi çizsin, bundan sonra önünden ne geçerse geçsin o'na zarar vermez." Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Yahya b. Faris haber vermiştir.(Demiştir ki;) Bize Ali, yani İbn el-Medînî Süfyan'dan, (o da) İsmail b. Ümeyye'den, (o da) Ebu Muhammed b. Amr b. Hureys'den, (o da) Benî Uzre'den bir kimse olan dedesinden o da Ebu Hureyre'den, (o da) Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dan rivayet etti. (Ali Medinî) dedi ki; (bir önceki sopa bulunmadığı zaman çizgi çizilmesini ifade eden) çizgi (689.) hadisini (süfyan b. Uyeyne) rivayet etti. Süfyan (şöyle) dedi: "(Ancak) bu hadisi takviye edecek bir şey bulamadık. Bize şu senedden başka (herhangi bir senedde) ulaşmadı." (Ali b. el-Medînî) dedi ki: ((Ben Süfyan'a; "Muhaddisler onda (yani Muhammed b. Amr'ın İsminde) ihtilaf içindedirler" dedim de, bir süre düşündükten sonra şöyle dedi: "Ben (onun ismini) ancak Muhammed b. Amr (diye) hatırlıyorum." Süfyan dedi ki: "Buraya İsmail b. Ümeyye vefat ettikten sonra bir adam çıkageldi. Bu adam Ebu Muhammed (adındaki) şeyhi arıyordu. Nihayet onu buldu ve ondan bu hadisi (rivayet etmesini) istedi. (Fakat Ebu Muhammed) hadisi karıştırdı. Ebu Davud dedi ki; ben bir çok defalar Ahmed b. Hanbel'e (bu) çizginin şeklinden sorulduğunu ve onun da; "enine hilal gibi (kavisli)" diye cevab verdiğini işittim. (Yine) Ebu Davud, Müsedded'den; "İbn Davud'un (bu) çizgi uzunlamasına (çizilir) dediğininakletmiştir. [Yine dedi ki: defalarca bu çizginin vasıflarını Ahmed b. Hanbel’den duydum. Dedi ki: "Şöylece yani enlemesine hilal gibi kavistir.] Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Süfyan b. Uyeyne demiştir ki: "Ben Şerîk'i cenaze (için geldiğimiz bir toplumda) bize ikindi namazı kıldırırken gördüm, başlığını (vakti) giren farz namazda, önüne (sütre olarak) koymuştu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) deveye doğru namaz kılarmış. Diğer tahric: Buharî, salat; Ebu Davud, cihad; Müslim, salat; Tirmizi, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Mikdad b. el-Esved (r.a.) şöyle demiştir: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kaç kere bir ağaç parçası, bir direk veya bir ağac'a (doğru) namaz kılarken gördümse onu tam karşısına değil de ancak sağ kaşının (sağının) veya sol kaşının (solunun) hizasına almış olduğunu gördüm." Kütüb-i sıtte müelliflerinden sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Abbas (r.a.)'ın rivayet ettiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Uyumakta olan ve konuşan kimseye doğru namaz kılmayınız." Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Ebi Hasme, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Sîzden biriniz sütreye doğru namaz kıldığı zaman o'na yaklaşsın ki, şeytan namazında o'na vesvese vermesin." Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi(aynı zamanda) Vakid b. Muhammed, Safvan'dan (o da) Muhammed b. Sehl'den (o da) babasından veya Muhammed b. Sehl (doğrudan doğruya) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet etmiştir. Bazıları da (bu hadisin) Nafi' b. Cübeyr vasıtasıyla Sehl b. Sa'd'den (nakledildiğini) söylemiştir. Ve bu hadisin senedinde ihtilaf edilmiştir. Diğer tahric: Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel IV, 2; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl (r.a.)'den; demiştir ki: “Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaz kıldığı yer ile kıble (duvarı) arasındaki (mesafe) bir dişi keçinin geçebileceği kadardı" Ebu Davud dedi ki; bu haber Nüfeylî'ye aittir. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said eI-Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz namaz kılarken hiç kimseyi önünden geçirmesin, elinden geldiği kadar ona engel olsun. Eğer o kimse diretirse, onunla döğüşsün. Çünkü o ancak şeytandır." Diğer tahric: Buhari, salat, Müslim, salat; Nesaî, kasame; İbn Mace, ikame; Muvatta', kasr; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in; "Sîzden biriniz namaz kıldığı zaman sütreye doğru kılsın ve ona yakın dursun.” buyurduğunu söylemiş sonra da (bir önceki (697.) hadisin) manasını rivayet etmiştir. Diğer tahric: Beyhakî, S. kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman (b. Abdilmelik)in hacibi Ebu Ubeyd şöyle demiştir: Ben Ata b. Yezîd el-Leysî'yi ayakta namaz kılarken gördüm ve önünden geçmek istedim. O da beni geri çevirdi. (Namazını bitirdikten) sonra da (şöyle) dedi: Ebu Said el-Hudrî bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Sizden bir kimse (namaz kılarken) kıblesi ile kendi arasına birinin girmesine mani olabilirse olsun
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: "Sizden biriniz kendisine insanlardan sütre olacak bir şeye doğru namaz kılar da başka biri önünden geçmek isterse, ona göğsüne dokunarak engel olsun. Diretirse, onunla dövüşsün. Çünkü o ancak şeytandır." Ebu Davud, Süfyan-ı Sevrî'nin şöyle dediğini söylüyor: "Ben namaz kılarken önümden böbürlenerek geçen adam'a mani olurum. Zayıf'a mani olmam.” Diğer tahric: Buharî, salat; bed'u'l-halk; Müslim, salat,-selam; Ebu Davud, salat; Nesaî, kasame ; Ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, sefer; İstı'zan; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cüheym (r.a.), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Namaz kılanın önünden geçen kimse, ne kadar günah işlediğini bilseydi kırk beklemeyi önünden geçmekten daha hayırlı bulurdu." Ebu'n-Nadr; "Ravînin kırk gün mü, ay mı, sene mi? dediğini bilemiyorum" dedi. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, kıble; Darimî, salat; Muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Zer' (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Erkeğin önünde eğerin arka kemeri kadar bir nesne bulunmazsa eşek, kara köpek ve kadın(dan birinin geçmesi onun) namazı(nı) bozar. (Ravi Abdullah b. Samit dedi ki;) Ben: "Ey Eba Zer, siyah köpeğin kırmızı köpekten, sarı veya beyaz köpekten farkı nedir ki?" dedim. (O da); Ey kardeşimin oğlu, senin bana sorduğun gibi ben de Resulullah (s.a.v.)'e sordum da, "Kara köpek şeytandır" buyurdular, dedi. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizi, salat; sayd; Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel V, 149, 151, 156, 158, 160; VI
- Bāb: ...
- باب ...
ibn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre (Katade'nin ravisi) Şu'be ref ederek: (Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Hayızlı kadın ve köpek namazı bozar." Ebu Davud dedi ki: Said, Hişam ve Hemmam bu hadisi, Katade, Cabir b. Zeyd senediyle îbn Abbas (r.a.)'a ait, mevkuf bir hadis olarak rivayet etmişlerdir. Diğer tahric: Nesaî, kıble
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz, sütresiz namaz kılarsa, (önünden geçecek) köpek, eşek, domuz, yahudi, mecusi ve kadın onun namazını bozar, bir taş atma mesafesi uzaklıktan geçerlerse namazı tamdır." Ebu Davud dedi ki: Bende bu hadise dair bir şüphe vardı. Bunu İbrahimle ve başkalarıyla müzakere ettim. (Fakat) hiç biri de bu hadisin Hişam'dan (rivayet edildiğini) bilmiyordu. (Ve Muaz'dan başka) bu hadisi Hişam'dan (nakleden) bir kimse de görmedim. Öyle zannediyorum ki; vehm İbn Ebî Semine (yani Beni Haşim'in azatlısı Muhammed b. İsmail el-Basri)dendir. Bunda münker olan, "mecusi" ve "bir taş atma mesafesi" sözleri ile "domuz” kelimesinin zikredilmesidir. (Yine) Ebu Davud dedi ki: Ben bu hadisi sadece Muhammed b. İsmail (b. Semine)'den işittim. Zannımca bu onun vehmidir. Çünkü o bize ezberinde naklederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid b. Nimran (şöyle) demiştir: Tebük'te kötürüm bir adam gördüm. (Şunları) söylüyordu: (Bir gün) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken -Eşek üzerinde olduğum halde- önünden geçtim. (Namazdan sonra): "Ey Allahım! Onun (yeryüzünden ayak) izini kes!" diye dua etti. Artık bir daha onun üzerinde yürüyemedim. Diğer tahric: Beyhaki, S. kübra
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd'den aynı senedle, aynı manada yukarıdaki hadisi (yani 705'i) rivayet etmiştir. Ancak o, rivayetinde (Nebi Sallallahu aleyhi ve Sellem'in) "O bizim namazımızı kesti Allah da onun (yeryüzünden ayak) izini kessin" buyurduğunu ilave etmiştir. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi (aynı zamanda) Said'den Ebu Mushir de rivayet etmiştir ve bu hadisinde Ebu Mushir de, "O bizim namazımızı kesti" (sözlerini) nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Gazvan eş-Şamî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi hac dönüşü Tebuk'e inmiş ve kötürüm bir adamla karşılaşıvermiş. Adam bu durumu(n sebebini) sormuş, o da şöyle cevab vermiş: Sana bir hadis nakledeceğim, ancak benim sağ olduğumu işittiğin sürece onu kimseye söylemeyeceksin. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (bir gün) Tebuk'te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve "bu (hurma ağacı) bizim kıble (cihetindeki sütre)mizdir" buyurmuş sonra da (ona doğru) namaza durmuştu. Ben de çocuk halimle koşarak geldim ve Nebi ile, hurma ağacının arasından geçtim. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de; "O bizim namazımızı kesti Allah da onun izini kessin!" buyurdu. Ben de bu gün'e kadar (bir daha) ayağa kalkamadım. Diğer tahric: Beyhakî, S. kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Şuayb, büyük babası (Abdullah b. Amr b. As)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte (Mekke ile Medine arasındaki) Ezahir yolundan inmiştik. Namaz (vakti) giriverdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duvarı kıblesine aldı, (onu sütre edinerek) namaza durdu. Biz de arkasındaydık. Hemen bir kuzu gelerek Önünden geçmeye yeltendi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karnı duvara değinceye kadar ona engel olmaya çalıştı. Kuzu da (mecburen) O (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'nun arkasından (cemaatin önünden) geçti. (Ebu Davud,hadisi) yahutta Müsedded'in dediği gibidir (de ben iyi hıfz edememişimdir, dedi)
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken bir oğlak önünden geçmek istemiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona mani olmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den; demiştir ki: "Ben bazan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile kıble(si) arasında olurdum.” (Ravi) Şu'be dedi ki, "öyle zannediyorum (Hz. Aişe); "hayızlı olduğum halde" demiştir." Ebu Davud dedi ki: bu hadisi (aynı zamanda) ez-Zühri, Ata, Ebu Bekr b. Hafs, Hişam b. Urve, Irak b. Malik, Ebu'l-Esved ve Temîm b. Seleme de rivayet etmişdir. Bunların hepsi de Urve'den; o, Aişe (r.anha)'den (rivayet etmişlerdir. Ayrıca) ibrahim, el-Esved'den; o da, Aişe'den; Ebu'd-Duha, Mesruk'dan; o da, Aişe'den ve el-Kasım b. Muhammed ile Ebu Seleme de Aişe'den (rivayet etmişler) ve "hayızlıydım" sözünü nakletmemişlerdir. bkz. Beyhakî, es-Sünenu'l-kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Aişe'den (nakledildiğine göre) kendisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yatağında, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile kıble arasında enlemesine uzanıp uyurken , Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece (teheccüd) namazını kılarmış. (Sonra) vitri kılmak isteyince, Aişe'yi de uyandırır, o da vitri kılarmış. Diğer tahric: Buhari, salat, vitr; Müslim, salat; müsafirîn; Nesaî, tahare, kıble; İbn Mace, ikame; Ahmed b-. Hanbel I, 99; VI, 37, 64, 95, 102, 134, ; Darimî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den demiştir ki: "Bizi eşeklerle ve köpeklerle bir tutmanız ne çirkindir!...Yemin ederim ki ben, önüne enlemesine uzanıp yatmış olduğum halde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaz kıldığını gördüm. Secde etmek istediği zaman ayağıma dürterdi. Ben de onları toplardım. Sonra secdeye varırdı." Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Nesaî. tahare; Muvatta, salatu leyl ; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.)'den; demiştir ki: "Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin namaz kılarken, ayaklarım onun önünde uzatılmış olarak uyurdum, secde etmek istediği zaman ayaklarıma vururdu, ben (de) onları toplardım. O da secdeye varırdı." Diğer tahric: Buharî, salat; el-Amel fî'ssalat; Müslim, salat; Nesaî, tahare; Muvatta, salatü'Meyl; Ahmed.b. Hanbel VI
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den; demiştir ki: Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kıblesi cihetine enlemesine uzanmış bir halde uyurdum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ben önünde iken namaz kılardı. Vitir namazı kılmak isteyince; (burada ravi) Osman, "Bana dürterdi" (sözünü) ilave etmiştir. "(Ey Aişe artık kalk), bir kenara çekil (de vitir namazını kıl)" buyururdu. Bu son kısımda hadisin iki ravisi de müttefiktir. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Nesaî, tahare; kıble; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan: demiştir ki: Dişi bir merkeb'e binerek geldim. Ben o zaman ergenlik çağına yaklaşmıştım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mina'da cemaatle namaz kılıyordu. Saffın birinin önünden (eşekle) geçtim ve indikten sonra otlasın diye onu salıverdim. Kendim de saf'a girdim. Bunu kimse kötü karşılamadı. Ebu Davud dedi ki: Bu Ka'nebi'nin lafzıdır ve eksiksizdir. (Ravî) Malik dedi ki: "Ben bu hadiste namaza durulduğu zaman (imamın önünden değil de) saflar arasından geçilmesinde bir ruhsat görüyorum. " Diğer tahric: Buharî, ilim; salat; ezan; sayd; Müslim, salat; Nesaî, kıble; İbn Mace, ikame; Muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, I, 264 - 342; II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu's-Sahba'dan; demiştir ki: Biz İbn Abbas'ın yanında namazı bozan şeylerden bahsediyorduk. İbn Abbas (şöyle) dedi: "Ben ve AbdüI Muttalib oğullarından bir çocuk eşek üzerinde olduğumuz halde namaz kılmakta olan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (önünden geçerek) geldik. Sonra o da ben de eşekten inip eşeği safların önüne salıverdik. (Bunu gören Nebi) hiç aldırış etmedi. Ve (yine) Abdulmuttalib oğullarından iki kız gelerek safların arasına girdiler. Bunu da önemsemedi. Diğer tahric: Nesaî, kıble; Tirmizî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
(Önceki 716 nolu) hadisi, Cerîr (b. Abdi'l-Hamid), Mansur'dan aynı senetle nakletmiştir. (Ancak) Cerîr(in) dedi(kleri şöyledir): "Abdu'l-Muttalib oğullarından iki genç kız gelerek (safların önünde) çekişmeye başladılar. Bunun üzerine (Nebi bunların ikisini de) tuttu" (Burada diğer ravi) Osman (birinci raviden ayrılarak şöyle) dedi ki: "O iki kızın arasını ayırdı." (Başka bir ravi olan) Davud da (şöyle) dedi: Birini öbüründen ayırdı. (Hz. Nebi) buna da önem vermedi." Diğer tahric: Nesaî, kıble; Tirmizi, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Fadl İbn Abbas'dan; demiştir ki: Biz kendimize ait olan bir arazide bulunduğumuz sırada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abbas'la beraber yanımıza geldi. Önünde bize ait bir eşekle bir dişi köpek oynaşırken sütresiz olarak kırda namaz kıldı da onlara aldırmadı. Diğer tahric: Nesaî, kıble; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Namazı (önden geçen) hiçbir şey bozamaz. (Bununla beraber, yine de siz) gücünüz yettiğince (önünüzden geçene) mani olmaya çalışınız. Çünkü o şeytandan başka bir şey değildir." Diğer tahric: Buharî, salat; bed'u'l-halk; Müslim, salat; selam; Ebu Davud, salat; Nesaî, kasame ; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta', sefer; istizan; Ahmed b. Hanbel IH
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'l-Veddak demiştir ki: Kureyşli bir genç, namaz kılmakta olan Ebu Said el-Hudrî'nin önünden geçmek istedi. O da engel oldu. (Genç) tekrar geçmek isteyince (Ebu Said o'na yine) engel oldu. (Bu durum peşi peşine) üç defa (vuku buldu. Ebu Saîd) namazı bitirince şöyle konuştu: Namazı hiçbir şey bozamaz. Lakin Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Gücünüz yettiği kadar (önünüzden geçene) mani olunuz. Çünkü o şeytandır" diye buyurmuştur. Ebu Davud dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den (rivayet edilen) iki haber birbiriyle çelişirse, ondan sonra sahabe-i kiram (r.a.)'ın hangisiyle amel ettiğine bakılır (ve o tercih edilir) Benzer tahric: bk. Beyhakî, es-Sünenu'l-kübra
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gördüm, namaz'a başlarken, ruku'a varmak istediğinde ve başını ruku'dan kaldırdıktan sonra ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırıyordu. (Ahmed b. Hanbel der ki:) Sufyan b. Uyeyne; (bu hadisi) bir defa "başını kaldırırken" çoğu kere de "başını ruku'dan kaldırdıktan sonra (ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır) ve iki secde arasında ise kaldırmazdı" diye rivayet etmiştir. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv; îbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan, demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza durduğu zaman (iftitah tekbiri alırken) ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Sonra tekbir getirerek, yine aynı şekilde ellerini kaldırır ve rüku'a varırdı. Sonra (rüku'dan) belini doğrultmak isteyince de ellerini omuzları hizasına kadar, kaldırır sonra "semi'allahu limen hamideh" derdi. Secde(ye eğileceğin)de (ve secdeden kalkacağında ise) ellerini kaldırmazdı. Ve namaz bitinceye kadar, rükudan önce aldığı her tekbirde ellerini kaldırırdı. Diğer tahric: Beyhakî, es-Siinenu'l-kübra, II
- Bāb: ...
- باب ...
Vail b. Hucr'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kıldım, (iftitah) tekbiri(ni) aldığı zaman, ellerini kaldırırdı. Sonra (elbisesine) sarınır (ellerini elbisesinin içine sokarak) sağ eli ile sol elini tutardı. Rüku'a varmak istediği zaman da ellerini (elbisesinden) çıkarır ve onları kaldırırdı. Başını rüku'dan kaldırmak istediği zaman da ellerini kaldırır, sonra secdeye varırdı ve yüzünü iki eleri arasına koyardı. Başını secdeden kaldırmak isteyince de aynı şekilde ellerini kaldırırdı. (Bu hal) namaza bitirinceye kadar (böyle) devam ederdi. Muhammed (b. Cuhade) dedi ki: Ben bu durumu Hasan b. Ebî'l-Hasen'e söyledim. (O da bana şöyle) dedi: "Bu Hz. Nebiin namazıdır. Bunu yapan yaptı, yapmayan yapmadı." Ebü Davud dedi ki: Bu hadisi (bir de) Hemmam, İbn Cuhade’den nakletti,(ancak) Hemmam (Hz. Nebi'nin) secdeden kalkarken ellerini kaldırdığından bahsetmedi. Diğer tahric: Buharî, salat; Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 380; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulcebbar b. Vail'in babasından rivayet ettiğine göre (babası Vail) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaza kalkınca ellerini omuz hizasına, baş parmaklarını da kulak hizasına kadar kaldırıp sonra tekbir aldığını görmüştür. Diğer tahric: Tirmizî, salat, Tefsiru sure; Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame, cenaiz; Ahmed b. Hanbel,-1, 45; 111-13; IV, 48; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulcebbar b. Vail'in, ev halkı vasıtasıyla babası (Vail b. Alkame)'den rivayetine göre, babası, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (iftitah) tekbiri ile beraber ellerini kaldırdığını görmüştür. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra
- Bāb: ...
- باب ...
Vail b. Hucr (r.a.)'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nasıl namaz kıldığını mutlaka görmeliyim dedim (ve bu maksatla Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i takib ettim). Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı, kıbleye yöneldi ve tekbir alıp ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdı. Sonra sağ eliyle sol elini tuttu. Rüku'a varmak isteyince ellerini (yine) aynı şekilde kaldırdı. Sonra (rüku'a varmak isteyince) ellerini dizleri üzerine koydu. Rüku'dan başını kaldırınca ellerini (yine) aynı şekilde (kulakları hizasına) kaldırdı. Secdeye varınca başını hemen önüne (gelen yere) koydu. Sonra oturup sol ayağını (yere) yatırdı. Sol elini sol uyluğu üzerine koydu ve sağ dirseğini de (temas etmeyecek şekilde) sağ uyluğu üzerine koydu. (Sağ elinin parmaklarından) ikisini (serçe parmakla yanındakini) yumdu, iki parmağını (orta parmakla baş parmağı) da birleştirerek halka şekline getirdi. (Vail dedi ki:) Ben (Nebiyi) işte böyle gördüm. (Ravi) Bişr (ise, Nebinin hareketini gösterebilmek maksadıyla) orta parmakla baş parmağı (birleştirerek) halka yaptı, şehadet parmağıyla da işaret etti. Diğer tahric: Müslim salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv, iftitah, tatbîk; İbn Mace, ikame; Darimî, salat ; Ahmed b. Hanbel, II, 8; V
- Bāb: ...
- باب ...
Bir önceki (726 nolu) hadis) aynı senedle, mana olarak (bir de) Hasen b. Ali Ebu'l-Velid, Zaide ve Asim b. Küleyb vasıtasıyla rivayet edilmiştir. (Ancak) bu rivayette (farklı olarak Zaide şunları) söyledi: "Sağ elini sol elinin üstüne, kolun ve bileğin üstüne (gelecek şekilde) koydu." Yine bu rivayette (farklı olarak şöyle) dedi: Bu hadiseden sonra çok soğuk bir günde yine namaz kılmak üzere (bu cemaatin) yanlarına geldim, cemaatin üzerlerinde kat kat elbiseler vardı. Elleri elbiselerin altında hareket ediyordu. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat: Nesaî, sehv, iftitah; tatbik; İbn Mace, ikame; Darimî, salat ; Ahmed b. Hanbel, II, 3; V
- Bāb: ...
- باب ...
(Yine) Vail b. Hucr'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namaza başlayacağı zaman ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırırken gördüm. Daha sonra yanlarına geldiğimde üzerlerinde aba ve başlıklı elbiseler olduğu halde namaza başlarken ellerini (ancak) göğüslerine kadar kaldırdıklarını gördüm. Diğer tahric: Nesai, tatbîk; Ahmed b. Hanbel IV
- Bāb: ...
- باب ...
Vail b. Hucr'den; demiştir ki: Ben kış mevsiminde Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelmiştim. Ashabını namaz(a başladıklarımda elbiseler içinde bulunan ellerini kaldırırlarken gördüm. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amr b. Ata'dan; demiştir ki: İçlerinde Ebu Katade'nin de bulunduğu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından on kişi arasında Ebu Humeyd es-Saidî'nin; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını en iyi bileniniz benim, dediğini işittim. (Onun bu sözü üzerine orada bulunanlar); Niçin (bu iddiada bulunuyorsun)? Allah'a yemin olsun ki, sen bizim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e en çok uyanımız ve sahabîlıkte en eski olanımız değilsin, dediler. O da; Evet değilim, dedi. (Bunun üzerine onlar da); Haydi (bize bildiklerini) anlat dediler. (O da); Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza kalktığı zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdıktan sonra tekbir aldırdı. (Tekbirden sonra) her kemik yerli yerince yerleşirdi. Sonra (bir miktar) okur ve tekbir alarak omuzları hizasına kadar ellerini kaldırırdı. Sonra rüku'a varır, avuçlarını dizlerine koyar ve dümdüz olup başını ne (aşağı) eğer ne de (yukarı) kaldırırdı. Sonra da başını kaldırıp, "Semiallalıü limen hamideh" der, sonra ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Daha sonra "Allahu Ekber" diyerek yere inerdi. (Secdede iken) kollarını yanlarından uzak tutardı ve (secdeden) başını kaldırır, sol ayağını yayar ve üzerine otururdu. Secdeye vardığında ayak parmaklarını (kıbleye doğru) yumuşak tutardı. Sonra (ikinci) secdeye varır ve "Allahu Ekber" diyerek başını secdeden kaldırır, sol ayağını yayarak üzerine (birazcık) otururdu. Her kemik yerine yerleşirdi. Öbür rekatta da aynı şeyleri (aynı şekilde) yapardı. (İlk) iki rek'at'tan kalkınca tekbir alır, tıpkı namazın başlangıcında olduğu gibi ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Sonra da (daha önce anlatılanları) namazının geriye kalan kısımlarında aynen tekrarlardı. Selam vereceği rekata gelince, (sağ kabasının altından) sol ayağını dışarı çıkarıp sol oturağı üzerine otururdu; dedi. (Orada bulunanlar da): Doğru söyledin (gerçekten Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle namaz kılardı diye tasdik ettiler. Diğer tahric: Ebu Davud, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv; tatbîk; îbn Mace, ikame; Darimi, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amri'l-Amiri'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sahabilerinden (bir topluluğun oluşturduğu) bir mecliste idim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazından bahsediyorlardı. (Bir önceki (730) hadisin ravilerinden) Ebu Humeyd (i's-Saidî) dedi ki: (Ravi Muhamed b. Amr b. Halhale, Abdul Hamid b. Cafer'in Muhammed b. Amr'den rivayet ettiği) şu (bir önceki) hadisin (sadece) bir kısmını zikretti ve (İbn Halhale sözüne devamla şöyle) dedi: (Resul-i Ekrem) rüku'a vardığı zaman elleriyle diz kapaklarını iyice kavrardı. Parmaklarının arasına açık bulundururdu. Başını yukarı kaldırmadan ve yüzünü göstermeden sırtını aşağı eğerdi. (Muhammed b. Amr b. Halhale sözüne devamla) dedi ki: "İki rekatta(n sonra) oturduğunda sol ayağının alt kısmı üzerine oturur ve sağ (ayağı)ını dikerdi. Dördüncü (rekatın nihayetin)de sol kabasını yere koyarak ayaklarını bir tarafından çıkarırdı." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amr b. Ata'dan bir Önceki (731) hadisin aynısı (rivayet edilmiştir. Ancak Muhammed bir önceki rivayetinden fazla olarak şunları) söylemiştir: "Secdeye vardığı zaman (kollarını) yaymaksızın ve onları (yanlarına) çekmeksizin ellerini yere koyardı ve (secde halinde iken de el ve ayak) parmaklarını kıbleye yöneltirdi." Diğer tahric: Buharî, ezan, Müslim, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Abbas (veya Ayyaş) b. Sehl Es-Saidî'den rivayet edilmiştir: Kendisi; Nebinin ashabından olan babasının da bulunduğu bir mecliste idi. (O) mecliste Ebu Hureyre, Ebu Humeyd es-Saidi ve Ebu Useyd de vardı. (Ancak ravi İsa bu hadisi naklederken) şu (730 no'lu) habere bazı ilaveler yaptı ve (bazı kısımlarını da) eksik nakletti. Bu hadiste (İsa b. Abdullah) şöyle dedi: (Sonra başını rüku'dan kaldırdı ve "Semiallahü limen hamideh, Allahümme Rabbena lekel-Hamd" (Allah kendisine hamdedenin hamdini işitir. Ey Rabbimiz, hamd sana mahsustur)" dedi ve ellerini kaldırdı. Sonra "Allahu Ekber" deyip secdeye vardı. Secdede iken elleri dizleri ve ayak uçları üzerinde kaldı. Sonra "Allahü ekber" deyip (sol) kabası üzerine oturdu. Öbür ayağını da dikti. Sonra "Allahu Ekber" deyip secdeye vardı. Sonra (yine); "Allahü Ekber" diyerek (secdeden) kalktı (fakat bu defasında sol) kabası üzerine oturmadı." Sonra (İsa 730 no'lu) hadisi naklederek (şöyle) dedi: Sonra iki rekatın sonunda oturdu. Kalkmak isteyince de tekbirle kalktı ve son iki rekatı da tamamladı. (Ancak İsa burada daha önce geçen 730 no'lu hadisteki son) teşehhüdde kabalar üzerine oturmaktan söz etmedi. Kütüb-i sitte içinde sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abbas b. Sehl dedi ki: Ebu Humeyd, Ebu Üseyd, Sehl b. Sa'd ve Muhammed b. Mesleme (kendi aralarında) toplanıp Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazından bahsediyorlardı. Ebu Humeyd r.a.): "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını en iyi bileniniz benim" dedi ve bir önceki hadisin bir kısmını nakletti (ve şöyle) dedi: "Sonra (Resulullah) rüku'a vardı ve ellerini dizlerinin üzerine koydu. Ellerini sanki kavis gibi yapmış, dizlerini tutuyor ve yanlarından uzak bulunuyordu. Sonra secdeye vardı ve alnıyla burnunu yere iyice yerleştirdi; kollarını da yanlarından uzaklaştırdı, ellerini omuzları hizasına koydu. Sonra başını (secdeden) ta her kemik yerine dönünceye kadar kaldırdı (ve birinci veya ikinci rekatın sonundaki secdeleri) bitirdi, sonra sol ayağını yayıp üzerine oturdu. Sağ ayağını (dikerek) uçlarını kıbleye getirdi. Sağ elini sağ dizinin, sol elini de sol dizinin üzerine koydu. (Şehadet) parmağı ile de işaret etti. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Utbe b. Ebî Hakim, Abdullah b. İsa'dan, o da Abbas b. Sehl'den rivayet etti. (Ancak Utbe burada) teverrükten (sol kabayı yere koyarak oturmaktan) bahsetmemiştir. (Yine Utbe) Fuleyh hadisinin (734 no'lu hadisin) bir benzerini daha nakletmiş (orada da teverrükten bahsetmemiştir). El-Hasen b. el-Hurr da Fuleyh ve Utbe hadisinde olduğu gibi (sadece ikinci teşehüddeki) oturuştan bahsetmiş (ve başka bir oturuştan söz etmemiş)tir. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Osman, Bakıyye'den; o Ukbe'den; o Abdullah b. İsa'dan; o el-Abbas b. Sehl es-Saidî'den, o da Ebu Humeyd'den şu (bir önceki 734) hadisi nakletti. (Ukbe) dedi ki: (Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secdeye vardığı zaman karnını uyluklarının herhangi bir tarafına dayandırmadan uyluklarının arasını açardı. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi İbnu'l-Mübarek rivayet etti. (Dedi ki:) “Füleyh diyor ki: Ben bu haberi Abbas b.Sehl'den İşittim ama onu hafızamda tutamadım" (Yine İbnu'l-Mübarek diyor ki:) "Öyle zannediyorum ki Füleyh, İsa b. Abdillah'dan bahsetti. (İsa b. Abdillah da) bu haberi Abbas b. Sehl'den işitmiş. Abbas der ki: Ben (bu hadisi) Ebu Humeyd es-Saidî'den aldım." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bu hadis Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den (bir de) Abdu'l-Cebbar b. Vail'in babası tarafından (rivayet edilmiştir. Vail b. Hucr) dedi ki: (Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secdeye gittiği zaman elleri inmeden önce dizleri yere inerdi. Secdeye vardığı zaman ise alnını elleri arasına koyardı ve (pazularını) karnından uzak tutardı. Haccac (b. Minhal) dedi ki: Hemmam dedi ki: Şakik bize anlattır Bu hadisin bir benzeri de (yine) Hz. Nebi'den Asim b. Küleyb'in babası tarafından rivayet edilmiştir. (Ravi Haccac dedi ki:) Bu iki hadisin birinde kanaatimce Muhammed b. Cuhade'nin (rivayet ettiği) hadiste (şu cümle bulunmaktadır. "Secdeden kıyama) kalkmak istediği zaman dizleri üzerinde ve (elleriyle) uyluklarına dayanarak kalkardı." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail (b. Hucr) demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namazda baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına kadar kaldırırken gördüm. Diğer tahric: Nesaî, iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza (başlamak) için tekbir aldığı zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Rüku'a varmak istediği ve secdeye varmak için (rüku'dan) kalktığı zaman da böyle yapardı. İki rekat bittikten sonra (kıyama) kalkarken de aynı şeyi yapardı
- Bāb: ...
- باب ...
Kuteybe b. Said, İbn Lehia'dan; o Ebu Hübeyre'den, o da Meymun el-Mekkî'den rivayet etmiştir. (Meymün el-Mekkî) Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)'i kendilerine namaz kıldırırken (namaza) kalktığı esnada (iftitah tekbiri alırken) rüku'a varırken ve (ikinci) secdeye giderken ve (ikinci secdeden) kalkarken ve ayağa kalkarken ellerini kaldırmakta olduğunu görmüştür. (Meymun el-Mekkî sözlerine devamla şöyle demiştir: Bunun üzerine kalkıp) İbn Abbas'a gittim ve: "Ben İbn ez-Zübeyr'i kimsenin kılmadığı bir şekilde namaz kılarken gördüm" dedim. Ve ona (İbn ez-Zübeyr'in) bu el kaldırışını (iyice) tarif ettim. Bunun üzerine (İbn Abbas şöyle) dedi: "Eğer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını görmeyi arzu ediyorsan Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)'ın namazına uy." Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
en-Nad'r b. Kesir es-Sa'dî demiştir ki: Abdullah b. Tavus Hayf mescidinde yanımda namaz kıldı. İlk secdeyi yapıp da başını kaldırdığında ellerini yüzü hizasına kadar kaldırdı. Bu davranışı uygun görmediğim için Vüheyb b. Halid'e haber verdim. Vüheyb de ona "İşittiğime göre sen namazda hiç kimseden görmediğim bir şey yapıyorsun" dedi. Bunun üzerine Abdullah da (şöyle) cevap verdi: "Ben babamı o işi yaparken gördüm de babam (şöyle) dedi: Ben îbn Abbas'ın böyle yaptığını gördüm ve o'nun, "Bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (böyle) yapardı" dediğinden başka bir şey de bilmiyorum." Diğer tahric: Nesai tatbik h.no:
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den rivayet edildiğine göre, Abdullah b. Ömer namaza durunca tekbir alır ve ellerini kaldırırdı. Rüku'a vardığında ve "semiallahü limen hamideh" dediğinde, iki rekattan (sonra üçüncü rekata) kalktığında da (yine) ellerini (kulakları hizasına kadar) kaldırırdı. (Abdullah İbn Ömer) bu hadisi Hazreti Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e isnad etti. Ebu Davud dedi ki: Gerçekte bu, İbn Ömer'in (kendi) sözüdür. Hz. Nebiye ulaşan bir hadis değildir. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisin baş tarafını Bakıyye (b. el-Velid) Ubeydullah'dan rivayet etti. (Ubeydullah da) bu hadisi (Hz. Peygambere) isnad etmiştir. Bu hadisi bir de es-Sakafî, Ubeydullah 'dan rivayet etmiştir. (Ancak Ubeydullah) bunu (Abdullah) İbn Ömer'e isnad etmiştir. (Sakafi) bu rivayetinde (şöyle) demiştir: "İkinci rekattan (sonra üçüncü rekata) kalkarken ellerini göğüsleri hizasına kadar kaldırırdı" Doğru olan da budur. Yine Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi aynı zamanda el-Leys b. Sa'd, Maliki Eyyub ve İbn Cüreyc mevkuf olarak rivayet ettiler.(Yani senedini Hz. Nebie isnad etmediler), sadece Hammad b. Seleme bu hadisi Eyyub'dan naklederek Hz.Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a isnad etti. Eyyub ile Malik (rivayetlerinde) iki secdeden (rekattan sonra üçüncü rekata) kalktığında (ellerini) kaldırdığından bahsetmemişlerdir. el-Leys ise, hadisinde el kaldırmayı söz konusu etmiştir. İbn Cüreyc bu rivayetinde; "Ben Nafi'e; "İbn Ömer ellerini iftitah tekbiri alırken mi daha yukarı kaldırırdı, yoksa diğerlerinde mi'' diye sordum. O da; ' 'hayır (hepsinde) aynı seviyede (kaldırırdı)" diye cevap verdi. (Bunun üzerine ben, "bana işaretle göster" dedim; o da göğüslerine veya biraz daha aşağısına işaret etti" demiştir. Diğer tahric: Buhari, ezan; Nesai, tatbîk)
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den rivayet edildiğine göre; Abdullah b. Ömer namaza başladığı zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Başını rükudan kaldırdığı zaman da onları omuzlarından daha aşağıya kaldırırdı. Ebu Davud dedi ki; Benim bildiğim "Omuzlarından 'daha aşağı kaldırırdı" sözünü Malik'ten başka hiç bir kimse rivayet etmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (ilk) iki rekat'tan (ilk teşehhüdden sonra, üçüncü rekata) kalktığında tekbir alır ve ellerini kaldırırdı. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Ebî Talib (r.a.)'den nakledildiğine göre; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) farz namazlara kalktığı zaman tekbir alır ve ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Okumayı bitirip rüku'a varmak istediği zaman da aynısını yapardı. Rüku'dan kalktığı zaman da yine tekbir alırdı. Namazda otururken hiç bir zaman ellerini kaldırmazdı. İki secdeden (sonra kıyama) kalkarken de aynı şekilde ellerini kaldırır ve tekbir getirirdi. Ebu Davud dedi ki: Ebu Hümeyd'in Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını tarif eden hadisinde şu ifade vardır "iki rekatdan (sonra ayağa) kalkarken tekbir getirir iftitah tekbirindeki gibi ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı." Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv, İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel II, 8; V
- Bāb: ...
- باب ...
Malik b. Huveyris'den; demiştir ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i (iftitah) tekbiri alırken, rüku'a giderken ve ruku'dan başını kaldırdığı zaman ellerini kulak hizasına kadar kaldırırken gördüm. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Nesaî, iftitah, tatbik; Ahmed b. Han-bel V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki; "Eğer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önünde (bulunmuş) olsaydım (kollarını kaldırırken) koltuk altlarını görürdüm." İbn Muaz, Lahîk'ın (şöyle) dediğini ekledi; "Biliyorsun ki, o namazdadır, (Namazda imamı olan) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önünde bulunamaz." Musa (b. Mervan da şunu) ilave etti: Bunun manası şudur: "Resulullah tekbir aldığı zaman (koltuk altları görünecek kadar) ellerini kaldırırdı." Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mesud) dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize namazı (şöyle) öğretti: Tekbir aldı ve ellerini kaldırdı. Rüku'a varınca ellerini dizlerinin arasına soktu. (Ravi Osman b. Ebî Şeybe) dedi ki: Bu haber Sa'd (b. Ebî Vakkas)'a ulaştığı zaman (şöyle) dedi: "Kardeşim (Abdullah) doğru söylemiştir. Rükuda bunu (yani elleri dizlerin arasına sokmayı) biz de böyle yapardık, sonra dizleri tutmakla emrolunduk." Diğer tahric: Buharî, ezan 118; Tirmizî, salat; Nesaî, tatbîk, tbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, I, 378, 414, 418, 426, 459, II, 78;, 81, IV, 422; V
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame demiştir ki: Abdullah b. Mes'üd şöyle dedi: "Size Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını kıldırayım mı?" (Alkame (r.a,) sözlerine devamla) dedi ki: (Sonra) namaz kıldı ve (iftitah tekbirinde olmak üzere yalnız) bir kere ellerini kaldırdı. Ebu Davud dedi ki: Bu hadis, uzunca bir hadisten özettir ve bu lafızlarla sahih değildir. bk. Tirmizî, salat; Nesaî, iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Hasen b. Ali'nin (rivayet ettiğine göre) Muaviye, Halid b. Amr ve Ebu Huzeyfe (şöyle) dediler: Bize Süfyan (Asım - Abdurrahman b. el-Esved- Alkame üçlüsünün teşkil ettiği) senetle şu (748 nolu) hadisi nakletti. (Alkame) dedi ki: (Abdullah b. Mes'ud) başlangıçta (iftitah tekbirinde) ellerini kaldırırdı. (Ravîlerin) bazıları (Asım ve Abdurrahman) da (şöyle) dedi: (Abdullah b. Mes'ud ellerini) bir kere kaldırırdı
- Bāb: ...
- باب ...
el-Bera (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza başlarken ellerini kulakları yakınına kadar kaldırırmış. (Fakat bu hareketini) daha sonra tekrarlamadı. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir önceki 749.) Şerîk hadisinin bir benzeri de (Süfyan vasıtasıyla) Yezîd'den rivayet edilmiştir. (Ancak bu rivayette Süfyan) "Sonra bir daha tekrarlamadı" cümlesini zikretmedi. Süfyan dedi ki: (Yezid) "Sonra bir daha tekrarlamadı" cümlesini bize daha sonra Küfe'de nakletti. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Yezid'den Hüseym, Halid, İbn îdris de naklettiler. (Fakat) “sonra bir daha tekrarlamadı'' cümlesini zikretmediler
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. Azib'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namaz'a başlarken ellerini kaldırdığını sonra namazı bitirinceye kadar bir daha ellerini kaldırmadığını gördüm. Ebu Davud dedi ki: Bu hadis sahîh değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz'a kalktığı zaman ellerini açarak kaldırırdı. Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; Nesaî, iftitah; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II, 375, 434, 500; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Zür'a b. Abdirrahman'dan; demiştir ki: Ben İbn Zübeyr'i; "Ayakları bir hizada bulundurmak ve (sağ) eli (sol) el üzerine koymak sünnettendir" derken duydum. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Osman en-Nehdî'den rivayete göre; İbn Mes'ud namaz kılarken sol elini sağ eli üzerine koymuştu. Bunu gören Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (hemen İbn Mes'ud'un) sağ elini sol eli üzerine koydu. Diğer tahric: Buharî, ezan, salat; Müslim, salat; Tirmizî; mevakit; cenaiz; Nesaî, iftitah, Darimî, salat; muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, II, 45, 65, 73, 131; III, 407, 471; JV, 3, 57, 318; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe'den rivayet edildiğine göre, Ali (r.a.); "Namaz kılarken göbeğin altında (sağ) eli (sol) elin üzerine koymak sünnetdendir" demiştir. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Gazvan b. Cerîr'in babası (Cerîr b. Abdilhamîd)'den; demiştir ki: "Ben Ali (r.a.)'i (namaz kılarken) sağ eliyle, göbeği üstünde (bulunan) sol bileği üzerinden tutarken gördüm." Ebu Davud dedi ki: Bu hadis Said b. Cübeyr'den göbeğin üstünde (diye) rivayet edildi. Ebu Miclez; "göbeğin altına (konur)” dedi. (Göbeğin altına konacağı) Ebu Hureyre'den de rivayet edilmiştir, (fakat) sağlam değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: "Namazda elleri eller üzerine koyma(nın yeri) göbek altıdır. Ebu Davud dedi ki: Ben Ahmed b. Hanbel'i (bu) Abdurrahman b. İshak el-Kufî (hadisi)nin zayıf olduğunu söylerken işittim. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Tavus'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazda iken sağ elini sol eli üzerine koyar ve onları göğsü üzerinde kavuştururdu. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza durduğu zaman tekbir alır sonra; "yüzümü hak dine meylederek ve teslim olarak göklerle yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Namazım ve bütün ibadetlerim, ölümüm ve hayatım alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir. Onun hiç bir şeriki yoktur. Ben bununla (gerçek tevhid inancıyla) emrolundum. Ve ben müslümanların ilkiyim. Allah'ım sen yegane hükümdarsın. Benim senden başka ilahım yoktur. Sen rabbimsin, ben de senin kulunum. Ben nefsime zulmettim; fakat günahımı itiraf ederim. Bütün günahlarımı affet. Çünkü günahları Senden başka affedecek yoktur. Beni ahlakın en güzeline yönelt. Ahlakın en güzeline yönelten ancak sensin. O kötü ahlakı benden uzaklaştır. Onu senden başka benden uzaklaştıracak kimse yoktur. (Senin emirlerine) tekrar tekrar icabet eder, (buyruklarına) tekrar tekrar tabi olurum! Bütün hayırlar senin elindedir. Şer ise asla sana nisbet edilemez, varlığım seninledir. (Önü de sonu da) Sana (dayanır) Mübareksin, yücesin. Senden mağfiret diler, Sana tevbe eylerim" derdi. Rüku'a vardığı zaman ise: "Allah'ım ancak Sana rüku ettim. Sana iman eyledim. Ve ancak sana teslim oldum, kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirlerim hep sana itaat etmektedir" derdi. Başını rüku'dan kaldırdığında da; "Allah hamd edenin hamdini işitir, (kabul eder). Ey Rabbimizl Gökler dolusu yer dolusu, gökle yer arası dolusu onlardan maada (varlığını) dilediğin her şey dolusu hamd de sana mahsustur" derdi. Secdeye varınca da; "Allah'ım, ancak sana secde ettim ve ancak sana inandım, sana teslim oldum, varlığım kendisini yaratıp en güzel şekle koyan, gözünü ve kulağını yaradan Allah'ına secde etti. Yaratıcıların en güzeli olan Allah pek yücedir" derdi. Namazdan (çıkmak için) selam vermek istediği zaman da; "Allah'ım! Evvel ve ahir, gizli ve aşikar, işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün israflarımı ve senin benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla! İlerleten ve gerileten ancak Sensin, Senden başka hiç bir ilah yoktur" derdi. Diğer tahric: Buharî, teheccüd, Deavat; Müslim, müsafirîn, zikr; Ebu Davud, vitr; Tirmİzî, kıyame , deavat; ibn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, 1-95, 102, 103, 385; II
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Ebî Talib'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) farz namaza durduğu zaman "Allahu Ekber" der ve ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Okumayı bitirip de rüku'a varmak istediğinde ve (başını) rüku'dan kaldırdığında (yine) bunu yapardı. Namazda otururken asla ellerini kaldırmazdı, (ilk iki rekatın sonundaki) iki secdeden (sonra ayağa) kalktığında da aynı şekilde ellerini kaldırır, "Allahu ekber" der ve (bir önceki 760.) Abdülaziz hadisindeki gibi dua ederdi. (Ravi Abdullah b. el-Fadl) duada (bir önceki hadise göre) bazı şeyleri fazla bazılarını da noksan nakletti. (Bir önceki hadiste geçen) "bütün hayırlar senin elindedir şer ise asla sana nisbet edilemez" (cümlesini hiç) nakletmemiştir. Ancak: "Namazdan çıkmak istediği zaman da; "Allah'ım! Evvel ve ahir, gizli ve aşikar, işlediğim bütün günahlarımı bağışla sen benim İlahımsın. Senden başka ilah yoktur" (sözlerini de) ilave etmiştir. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şu'ayb b. Ebî Hamza demiştir ki: Muhammed b. el-Münkedir, İbn Ebi Ferve ve bunlardan başka Medine'li bir fakih (iftitah duasında geçen) "ben müslümanların ilkiyim" sözünü kast ederek, bana "sen bu duayı okuduğun zaman: "Ve ben müslümanlardanım" şeklinde oku dedi. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre: Bir adam soluk soluğa namaza gelmiş ve; "Allah'a halisane hayırlı ve çok hamd olsun" demiş. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını bitirince, "Bu sözleri söyleyen hanginîzdi? Çünkü o zararlı bir şey söylemedi" buyurmuştur. Bunun üzerine bir adam: "Nefes nefese (koşarak) geldim de onları ben söyledim" demiş. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Gerçekten bunları hangisi daha önce Allah'a yetiştirecek diye yarışan on iki tane melek gördüm" buyurmuştur. Humeyd buna (şunları da) ilave etti: "Biriniz (namaza) gelirken (her zamanki) yürüdüğü gibi yürüsün. Yetiştiğini (imamla) kılsın yetişemediğini de (yalnız başına) kaza etsin." Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî; salat; Nesaî, tatbik, iftitah; Muvatta', Kur'an ; Ahmed b. Hanbel, III, 106, 158, 168, 188, 191, 252, 269, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Cübeyr b. Mut'ım'dan rivayet edildiğine göre, (Cübeyr) Resulullah'ı namaz kılarken görmüş -(Ravi) Amr der ki: Gerçi hangi namazın olduğunu bilemiyorum- Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (o namazda) ’’ اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرً –Allahu ekber kebira- (Allah gerçekten büyüktür), Allahu ekber kebira, Allahu ekber kebira’’ ‘’ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا vel hamdu Lillahi kesira (Allah'a çok çok hamd olsun), vel hamdu Lillahi kesira, vel hamdu Lillahi kesira " (şeklinde) üç defa; " وَسُبْحَانَ اللَّهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًاve sübhanallhi bukreten ve esila (Allah'ı sabah ve akşam her türlü noksanlıklardan tenzih ederim)" (diye) üç defa (zikretti, bir defa da)! "Şeytandan, onun nefhinden, nefsinden ve hemzinden Allah'a sığınırım" dedi. (Amr) dedi ki: (Şeytanın) nefsi şiirdir, nefh'i kibirdir, hemz'i de ilişmesidir." Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 403, 404; III, 50; IV, 80, 81, 83, 85; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Cubeyr b. Mut'im'den; "Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i nafile namaz konusunda beyanda bulunurken dinledim" demiş sonra da bir önceki (764.) hadiste geçen dua'nın benzerini zikretmiştir. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Asim b. Humeyd'den; demiştir ki: Aişe (r.anha)'ya Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gece (namaza) kalktığı zaman hangi duayı okuduğunu sordum: Vallahi daha önce hiç bir kimsenin sormadığı bir şeyi sordun. O gece kalktığı zaman on (defa) "Allahu ekber" derdi. On (defa) "Elhamdülillah" on (defa) "Subhanellah" on (defa) "La ilahe illallah" on (defa) "Estağfirullah" derdi. Ve: "Ey Allah'ım! Beni bağışla, hakka ilet, rızıklandır. Beni afiyette kıl" diye dua eder ve kıyamet gününde yer darlığından Allaha sığınırdı, cevabını verdi. Ebu Davud dediki: Bu hadisi aynı şekilde Halid b. Ma'dan da Rabiatu'l-Cureşî vasıtasıyla Aişe'den rivayet etmiştir. Diğer tahric: Nesai, kıyamu'l-leyl, ıstıaze; ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Seleme b. Abdurrahman dedi ki: "Aişe'ye Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin kalktığında namaza neyle başlardı (diye) sordum." Cevaben; Geceleyin kalktığında namazına, "Allah'ım, ey Cebraîl, Mikaîl ve İsrafil'in Rabbî, göklerle yerin yaratıcısı, görüleni ve görülmeyeni bilen (Allah'ım). Kullarının ayrılığa düşdükleri şeylerde onların arasında ancak sen hükmedersin, hakkında ihtilafa düşülmüş olan hakka beni izninle sen ilet, çünkü sen dilediğini doğru yola hidayet eylersin" (duasıyla) başlardı dedi. Diğer tahric: Müslim, müsafirîn; Tirmizî, davat; Nesaî, iftitah; îbn Mace, ikamet; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir önceki (767.)) hadisin manasını bir de ikrime aynı senetle ve "Bize haber verdi" diyerek nakletti. Nebi (gece) kalktığında tekbir getirir ve (önceki hadiste geçen duayı) okurdu
- Bāb: ...
- باب ...
el-Ka'nebî; "Malik farz ya da farzın dışında bir namazın başlangıcında, ortasında veya sonunda dua etmekte bir sakınca yoktur, dedi." demiştir. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Rifa'a b. Rafi ez-Zurkî (r.a.)'den; demiştir ki: Bir gün Nebi'in arkasında namaz kılıyorduk. Başını rüku'dan kaldırınca, "Semiallahü limen hamideh = Allah hamd edeni işitti" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında bulunan bir adamda: "Allahumme Rabbena ve lekel hamd hamden, kesiren, tayyiben, mubareken fih... = Çok çok hamdler, temiz ve mübarek hamdler sana mahsustur, ey hepimizin Rabbi olan Allah'ım!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz'ı bitirince; "Biraz önceki duayı okuyan kimdi?" diye sordu. Adam; Bendim, Ey Allah'ın Resulü, diye cevab verdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Otuz küsur melek gördüm ki, bunu hangisi önce yazacak diye yarışıyorlardı" buyurdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim mesacıd; Nesaî, tatbik, iftıtah; Tirmizî, salat; Muvatta, Kur'an ; Ahmed b. Hanbel, III, 106, 158, 188, 191, 252, 269, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geceleyin namaza kalktığında (şöyle) derdi: "Allah'ım, hamd sana mahsustur. Göklerin ve yer yüzünün nuru sensin. Hamd de Sana mahsustur. Gökleri ve yer yüzünü ayakta tutan sensin. Sana hamd olsun. Göklerin yer yüzünün ve oralardakilerin Rabbi- Sensin. Sen haksın, Senin sözün haktır. Va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır, Cehennem haktır ve kıyamet haktır. Allah'ım! Yalnız Sana teslim oldum, ancak Sana iman ettim, ancak Sana dayandım, yalnız Sana yöneldim, Ben (senin düşmanlarına karşı) ancak Senin (verdiğin güç) Ie mücadele ettim ve ancak Senin hükmüne başvurdum. Benim gerek evvelce ve gerekse sonradan işlediğim günahlarımla gizli ve aşikar yaptıklarımı bana bağışla Benim rabbim Sensin, Senden başka hiç bir ilah yoktur!" Diğer tahric: Buharî, teheccud, deavat; tevhîd; Müslim, müsafirîn, zikir; Tirmizî, deavat; Nesaî, kıyamu'l-leyl; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.); "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece teheccüd'de (önce) tekbir alırdı" dedi. Sonra da (bir önceki (771.) hadisin) manasını nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Rifaa b. Rafi'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldım, Rifaa (yani ben) aksırdı(m.) (Diğer ravi) Kuteybe (ise) Rifaa'dan bahsetmedi. (Rifaa sözlerine şöyle devam etti): Bunun üzerine "Rabbimizin sevdiği ve razı olduğu şekilde pek çok, ziyadeleşen güzel ve hiç kesilmeyen hamdler kendisine olsun" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı kılıp bitirince; "Namazda konuşan kimdi?" dedi. Sonra (Kuteybe) Malik hadisinin benzerini daha tam olarak nakletti. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacid; Nesaî, tatbîk, iftitah; Tirmizî, salat ;Muvatta', Kur'an ;Ahmedb. Hanbel, III, 106, 158, 168, 188, 191,252,269, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Amir b. Rabia babasından; demiştir ki: Ensardan bir genç Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kılarken aksırdı ve; "bize bağışladığı (gerek) dünya ve (gerekse) ahiret (nimetlerin)den dolayı Allah'a pek çok, güzel ve her an ziyadeleşen hamdler olsun" dedi. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince: "(Bu) duayı okuyan kimdi?" diye sordu. (Amir) dedi ki, genç sükut etti. Sonra "(bu) duayı okuyan kimdi? Gerçekten o kimse sakıncalı birşey söylemedi" buyurdu. Bunun üzerine (o genç): O duayı ben okumuştum, ey Allah'ın Resulü; ben bu dua ile hayırdan başka bir şey kastetmedim diye cevap verdi. (Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de): "(Bu dua) zikri sonsuz derecede büyük olan Rahman'ın Arşına erişti" buyurdu. Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî'den; demiştir ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geceleyin (teheccüd namazına) kalktığında tekbir alır, sonra: «Sübhaneke Allahumme ve bi hamdike ve tebareke ismuke ve teala cedduke ve la ilahe ğayruke. » der sonra da üç defa "La ilahe illallah" der, üç defa "Allahu ekber kebira" der, (daha) sonra da: "(Hakkın rahmetinden) koğulmuş olan şeytandan, vesvesesinden, kurmasından, büyüsünden semi'(her şeyi işiten) ve alîm (her şeyi bilen) Allah'a sığınırım" derdi. Sonra da (bir miktar Kur'an) okurdu. Ebu Davüd dedi ki: (Hadis alimleri) bu hadisin Ali b. Ali ve el-Hasen senediyle mürsel olarak nakledildiğini (merfu olarak zikredilmesindeki) hatanın da Ca'fer'e ait olduğunu söylüyorlar. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat, vitr Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza başladığı zaman: "Ey Allah'ım! Seni hamdin ile tesbih ve tenzih ederim. İsmin mübarektir, azametin yücedir. ve senden başka ilah yoktur" derdi. Ebu Davud dedi ki: Bu hadis Abdusselam b. Harb'den (rivayet edilmiş şekliyle) meşhur değildir. Bunu Abdusselam'dan sadece Talk b. cannam rivayet etmiştir. (Resulullah) Sallallahu aleyhi ve Sellem'in namaz kılma hadisesini Budeyl’den bir cemaat daha nakletmiştir. Fakat onlar (namazda dua’dan hiç bahsetmemişlerdir. Diğer tahric: Müslim, salat Tirmizî, salat; vitir; İbn Mace, ikame, Darimî, salat: Ahmed b. Hanbel IH)
- Bāb: ...
- باب ...
Semure (r.a.) şöyle demiştir: Ben namazda iki yerde sekte olduğunu öğrendim: Birincisi, İmam tekbiri aldıktan sonra okumaya (başlayıncaya) kadar. İkincisi de Fatiha ve Sureyi bitirince rüku'a varmadan önce. (Ravî Hasan el-Basrî) dedi ki: "İmran b. Husayn (Semure'nin) bu söz(ün)e inanmadı. Bunun üzerine bu mevzuda Medine'ye Ubey'ye mektub yazdılar. O da Semure'yi tasdik etti. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Humeyd, "sükutun biri de kıraat bitirdikten sonradır" şeklinde rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Semure (r.a.)'dan nakledildiğine göre, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) (namazda) iki defa susarmrş: Namaza başladığında ve okumayı tamamen bitirdiğinde. Ravî (Eş'as rivayetine devamla bir önceki 777.) Yunus hadisinin manasını nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cündub (namazda) iki defa susulduğunu Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den öğrendiğini söylemiştir. (Biri) tekbir aldıktan sonraki sükut, (diğeri de) ‘ğaril mağdubi aleyhim veleddallin...’ (ayetin)i okuduktan sonraki sükut. Semure bunu (böyle) öğrenmişti. (Fakat) İmran b. Husayn buna inanmadı. Bunun üzerine bu mevzuda Übeyy b. Kab'a mektub yazdılar; Ubeyy onlara (yazdığı) mektubunda veyahut onlara (verdiği) cevabında (şöyle demişti): "Semure gerçekten iyi bellemiş
- Bāb: ...
- باب ...
Semure (r.a.)'den demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den iki sekte (sükut) ezberledim. (Ravi Abdul-A'la yahut Îbnu'l-Müsenna) bu hadis hakkında (şöyle) dedi: Biz Katade'ye bu iki sekte nedir, diye sorduk. (O da; "Birinci sekte) namaza girdiği zaman, (ikinci de) kıraati bitirdiği zaman" diye cevap verdi. Biraz sonra da "Ve غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ okuduğunda" dedi. Diğer tahric: Tirmizî, salat; İbn Mace
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz için tekbir aldı mı, tekbir ile kıraat arasında sükut ederdi. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, şu tekbir ile kıraat arasındaki sükutunun hikmeti nedir? O esnada ne okuyorsun (lütfen) bana bildir, dedim. Buyurdu ki: "Ey Allah'ım benimle, günahlarımın arasını doğu ile batı arasını uzaklaştırdığın gibi uzak eyle! Ya Rabbi, beni günahlarımdan beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temizle! Ey Allah'ım!Beni kar, su ve dolu ile (günahlardan) temizle, (diye dua ediyorum)" Diğer tahric: Buharî, ezan; deavat; Müslim, mesacid, zikr; Tirmizî, deavat; Nesaî, tahare, iftitah; İbn Mace, ikame, dua; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Bekr, Ömer ve Osman (namazda) kıraata El-hamdulillahi rabbil alemin ile başlarlardı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Tirmızî, Mevakît; îbn Ma'ce İkame, Müslim, salat; Darımî, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza tekbir ile, kıraata da elhamdulillahirabbilalemîn ile başlardı. Rüku'a vardığı zaman başını ne yukarı kaldırırdı, ne de aşağı eğerdi, fakat ikisinin arasında tutardı. Rüku'dan başını kaldırdığında dimdik doğrulmadıkça secdeye varmazdı. Secdeden başını kaldırdığında da iyice doğrulup oturmadıkça secdeye varmazdı. Ve her iki rekat(ın sonun)da da et-Tehiyyatu'yu okurdu. Oturduğu zaman sol ayağını yere yayar, sağ ayağını dikerdi. Şeytan oturuşundan nehyeder, vahşi hayvanlar gibi (elleri ve kolları yere yayarak) secde etmeyi yasaklar, namazı selam vererek bitirirdi. Diğer tahric: Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
el-Muhtar b. Fulful dedi ki: Ben Enes b. Malik (r.a.)'i (şöyle) derken işittim: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Demin bana bir sure indirildi" dedi ve hemen ''Bismillahirrahmanirrahim”, diye okumaya başladı ve sureyi bitirdi. "Kevser nedir bilir misiniz?" buyurdu. Allah ve Resulü daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine: "O Rabbim'in bana va'd ettiği Cennette bir nehirdir" buyurdular. Diğer tahric: Buharî tefsir Sure; Müslim salat; Tirmizi, cennet; Nesaî iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Urve (b. ez-Zubeyr) Aişe'den naklen İfk hadisesini anlattı ve (Aişe'nin şöyle) dedi(ğini söyledi:) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturdu, yüzünü açtı ve: "Hakk'ın rahmetinden koğulmuş olan şeytandan her şeyi işiten (semi') ve herşeyi bilen (alîm) Allah'a sığınırım O uydurma haberi (iftirayı) getirenler içinizden (mahdut) bir zümredir. [Nur 11] ayetini okudu. Ebu Davud dedi ki; Bu hadis münkerdir. Bu hadisi Zührî'den bir topluluk rivayet etmiş (fakat buradaki) açık şekliyle nakletmemişlerdir. Korkarım ki (buradaki) şeytandan istiaze Humeyd'in kendi sözüdür
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki: Osman b. Affan'a dedim ki; Enfal Suresi Mesaniden ve Berae Süresi de miun'dan olduğu halde, ne diye ikisini birden yedi uzun sure içerisine koydunuz ve aralarına besmeleyi yazmadınız? Osman (r.a.) şöyle cevap verdi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zaman zaman bazı ayetler nazil olunca, katiblerden birini çağırır ve; "şu ayeti şu olayların anlatıldığı sureye koy" derdi. Başka bir veya iki ayet nazil olunca da aynı şekilde "bunları da falan olayların zikredildiği sureye koyun" derdi. Enfal suresi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Medine'de nazil olan (surelerin) ilki idi. Berae de Kur'an (surelerin)in sonuncusu idi. Enfal konuları da Berae'nin konularına benzerdi. (Bu bakımdan) ben Berae suresini Enfal Suresinden zannettim ve ikisini birden yedi uzun (sure) içine koydum ve aralarına (besmele) satır(ını) yazmadım. Diğer tahric: Tirmizî, tefsir; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyad b. Eyyub, Mervan b. Muaviye', Avfu'l-Arabî, Yezid el-Farisî senediyle İbn Abbas'dan bir önceki (786.) hadisin manası rivayet edilmiştir. Mervan bu rivayetinde, İbn Abbas'ın; "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha Berae Suresi'nin Enfal Suresi'nden olup olmadığını açıklamadan vefat ediverdi." dediğini ilave etmiştir. Ebu Davud dedi ki: Şa'bî, Ebu Malik, Katade ve Sabit b. Umare: "Nebi (s. a.v.) kendisine Neml Suresi ininceye kadar (mektuplarında) bismillahirrahmanirrahim cümlesini hiç yazmadı'' demişlerdir. Bu dördünün rivayetlerinin (ortak) manası işte budur. Diğer tahric: Tirmizî, tefsîr-ı Sure
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine ininceye kadar surenin sona erdiğini bilemezdi. Bu, İbnu's-Serh'in (rivayetinin) metnidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade babasından; dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben (çoğu zaman) namaz'a (okumayı) uzatmak niyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını duyunca, annesine sıkıntı vermeyeyim diye namazımı kısa keserim." Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, İmame; îbn Mace, İkame; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; demiştir ki: Muaz (r.a.) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile namaz kılar, sonra gelip bize imam olurdu. (Amr, bu cümleyi:) Bir de "sonra gelir kavmine imam olurdu" (şeklinde) rivayet etti. Bir gece Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı geç kıldırmıştı. (Amr bu cümleyi) bir de "yatsıyı geciktirmişti" (şeklinde) nakletti. Muaz (bir gün yine) Peygamber (s.a.v.)'le namaz kıldı, sonra gelip kavmine imam oldu ve Bakara Suresi'ni okumaya başladı. Bunun üzerine bir adam cemaatten ayrılarak (kendi başına) namaz(ını) kıldı. (O'na): "Be adam sen münafık oldun" denilince: Ben münafık olmadım, diye cevab verdi. Sonra Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Resülu! Muaz seninle beraber namaz kılıyor, sonra gelip bize imam oluyor. Bizse develerle su taşıyan ve ellerimizle çalışan kimseleriz. Muaz gelip bize imam oldu ve (namazda) Bakara Suresini okudu dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Ey Muaz! Sen fitneci misin? Fitneci misin sen? Filan ve filan sureleri okusaydın ya!" buyurdular. Ebu'z-Zübeyr dedi ki: "Nebi (s.a.v.) (Muaz'a) "Sebbihisme Rabbika'la'la, velleyli iza yağşa (surelerini okusaydın ya)" demişti. Biz (bunu) Amr'e hatırlattık. (O da); "Öyle zannediyorum ki (bunu) Cabir de (böyle) söylemişti" dedi. Diğer tahric: Buharî, ezan; edeb; Müslim, Salat; Nesaî, iftitah; imame
- Bāb: ...
- باب ...
Hazm b. Ebî Ka'b'dan (nakledildiğine göre:) akşam namazı kıldırmakta olan Muaz b. Cebel'e uğradığında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Muaz fitneci olma, senin arkanda yaşlı, zayıf, ihtiyaç sahibi ve yolcu (kimseler de) namaz kılmaktadır." diye buyurmuştur. Diğer tahric: Beyhakî, S.Kübra, III
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sahabilerinden birinin naklettiğine göre, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir adama; "Namazda ne okuyorsun?" diye sormuş. O da: Şehadet getiriyorum ve "Allah'ım senden Cennet'i istiyorum ve (Cehennemdeki) ateşten de sana sığınırım" diyorum. Ama senin ve Muaz'ın nağmelerini beceremiyorum diye cevap vermiş. Bunun üzerine Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: "Biz de (senin gibi) Cennet ve Cehennem ile ilgili şeyler söylüyoruz" Diğer tahric: İbn Mace, ikame, dua; Ahmed b. Hanbel, III, 474; V
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.), Muaz'ın olayını naklederek dedi ki; "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gence; "Ey kardeşimin oğlu namaz kılarken ne yapıyorsun?” diye sordu. (O da): Fatiha okuyorum, bir de Allah'dan Cennet'i istiyorum, (Cehennem) ateş(in)den de (yine) Allah'a sığınıyorum. Senin güzel nağmelerinle, Muaz'ın nağmelerininse ne olduğunu bilmiyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): “Gerçekten Ben de Muaz da bu ikisi ile ilgili (isteklerde bulunmaktayız)" buyurdu veya buna benzer bir şey (söyledi.) Diğer tahric: Beyhakî, es-S. Kübra, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz bir topluluğa namaz kıldıracak olursa, kısa kessin. Çünkü onların içinde zayıf olanı, hasta olanı, yaşlı olanı, iş-güç sahibi olanı vardır. Fakat yalnız kıldığı zaman, istediği kadar uzatsın." Diğer tahric: Buharî, ilim; ezan; Müslim, salat: Tirrmizî, salat; Nesaî, imamet; İbn Mace ikamet
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir topluma namaz kıldırdığı zaman, hafif tutsun. Çünkü aralarında hasta, yaşlı ve ihtiyaç sahibi olan vardır." Diğer tahric: Beyhakî, Sünenu'l-kübra, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ammar b. Yasir (r.a.) demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Kişi namazı bitirirde kendisine ancak namazının onda biri (sevab) dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri, yarısı (gibi namazdaki ihlasına göre sevab) yazılır" Diğer tahric: Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
Ata b. Ebî Rebah'dan rivayete göre Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: Her namazda Kur'an okunur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bize duyurduğunu biz de sizlere duyuruyoruz. Bizden gizlediğini biz de sizden gizliyoruz. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim salat; Nesaî, iftıtah; İbn Mace, İkame; Ahmed b. Hanbel, II, 348, 446; V, 197; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırırdı da öğle ve ikindi namazlarının ilk iki rekatlarında Fatiha'yla beraber iki sure okurdu. Bazan da bize ayeti işittirirdi. Öğle namazında birinci rekatı uzun, ikinciyi kısa tutardı. Sabah namazında da böyle yapardı. Ebu Davud dediki: (Ravi) Müsedded, Fatiha ile sure’den söz etmedi. Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Nesaî, iftitah; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade'den (şu bir önceki (798.) hadisin) bir kısmı rivayet edilmiş (bu rivayete ravi el-Hasen b. Ali) şunu ilave etmiştir: "Son iki rekatte de Fatiha'yı okurdu." (Ravi el-Hasen) Hemmam'dan rivayetinde ise bu hadise (şunu da) ilave etmiştir. (Hemmam) dedi ki; ilk rekatta (kıraati) ikinci rekattan daha çok uzatırdı, ikindi namazında da sabah namazında da böyle yapardı. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Nesaî iftitah; Ahmed b Hanbel, Vı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade'den; demiştir ki: "Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (namazın birinci rekatını) bu şekilde (uzatarak) cemaatin, birinci rekatta yetişmesini arzu ettiği kanaatine vardık
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ma'mer'den; demiştir ki: Biz Habbab'a; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle ve ikindi namazlarında Kur'an okur muydu, diye sorduk. O da: Evet, dedi. Biz; Bunu nasıl anlıyordunuz? dedik; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sakalının hareket etmesinden, diye cevap verdi. Diğer tahric: Buharî, ezan; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, V, 109,112; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebî Evfa'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazının birinci rekatında, ayak sesi duymaz oluncaya kadar kıyamda dururdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure'den demiştir ki: Ömer (r.a.), Sa'd b. Ebî Vakkas'a; "Gerçekten halk senden namaza varıncaya kadar her konuda şikayet etmektedir, dedi. (O da): Ben (namazın) ilk iki rekatını uzatırım, son iki rekatini da kısa tutarım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına uymakta kusur etmem diye cevap vecdi. (Hz. Ömer de): Senden beklenen de budur, dedi. Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Nesai, Iftıtah; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî'den; demiştir ki: Biz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öğle ve ikindi (namazlarındaki) kıyamını tahmin ederdik. Öğlenin ilk iki rekatındaki kıyamını (mesela) elif lam mim tenzîl... Secde suresi kadar, (yani) otuz ayet miktarında olduğunu tespit ederdik. Son iki rekattaki kıyamını da bunun yarısı kadar tahmin ederdik, İkindi (namazının) ilk iki rekatındaki kıyamını öğlenin son iki rekatı kadar tahmin ederdik. İkindinin son iki rekatındaki kıyamını da öğlenin son iki rekatının yarısı kadar tahmin ederdik. Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 322; III
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle ve ikindi (namazlarında): Tarık ve Buruc surelerini ve bunlar kadar olan diğer sureleri okurdu. Diğer tahric: Nesaî, iftıtah; Tirmizî, mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure demiştir ki: Resululallah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş (tam tepe noktasından batıya doğru birazcık) kaydımı öğleyi kılardı ve aşağı yukarı Leyi suresi uzunluğunda bir sure okurdu. İkindiyi de Öyle kıldırırdı. Ancak sabah namazını uzatırdı. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesaî, mevakît; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.) den; (rivayet edilmiştir ki), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle namazında (kıyamdayken) secde etti sonra, ayağa kalktı, (bir miktar okudu) sonra da rüku'a vardı. Bunun üzerine biz O'nun Tenzîlü's-Secde suresini okuduğunu anladık. (Ravî) İbn İsa dedi ki; Mu'temir'den başka hiç kimse, senedde Ümeyye'yi zikretmedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Übeydillah dedi ki: Beni Haşim gençlerinden oluşan bir toplulukla beraber İbn Abbas'ın yanına vardım. İçimizden bir genc'e dedik ki: Sor (bakalım) İbn Abbas'a Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğle ve ikindi namazlarında (Kur'an) okur muydu? (O genç bu soruyu sorunca İbn Abbas); "Hayır, asla!" diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Abbas'a; "Belki de içinden okuyordu" denildi. O da "Tuh sana bu birincisi (olan hiç okumamak) dan daha fena! (Çünkü) O (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine gönderileni tebliğle memur idi. Üç özelliğin dışında bizi diğer insanlardan ayırmadı: 1. Bize abdesti güzelce almamızı; 2. Sadaka yemememizi; 3. Eşeği ata çekmememizi emretti" dedi. Diğer tahric: Tirmizî, cıhad; Nesaî, tahare, hayl, Ahmed b Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan; demiştir ki: Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in öğle ve ikindi namazlarında (Kur'an) okur muydu, okumaz mıydı bilemiyorum
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edilmiştir ki, Ümrnu'l-Fadl binti'l-Haris, İbn Abbas'ı “And olsun bir biri ardınca gönderilenlere" diye (başlayan Murselat; suresini) okurken işitmiş ve (şöyle) demiş; "Ey yavrucuğum, şu sureyi okumakla (gerçekten bu surenin okunuşunu) bana hatırlattın. Çünkü o sure Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in akşam namazında okurken son işittiğim suredir." Diğer tahric: Buharî, ezan, Müslim, salat; muvatta, nida; Nesaî, iftitah; Tirmizi salat; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Cubeyr b. Mut'ım babası (Adîy) den; demiştir ki: Ben Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem'i akşam namazında Tur Suresi'ni okurken işittim. Diğer tahric: Buharî, ezan, cihad, meğazî, tefsir sure; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, iftitah ; Darimî, salat; Muvatta', nida; Ahmed b. Hanbel, IV)
- Bāb: ...
- باب ...
Mervan b. el-Hakem'den; demiştir ki: Zeyd b. Sabit bana: "Sen niçin akşam namazlarında Kısaru'l-Mıfassal (denilen kısa sureleri) okuyorsun? Halbuki ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i akşam namazında en uzun iki surenin uzununu (Tula et-Tuleyeyn) okurken görmüştüm" dedi. (Ravî İbn Ebi Müleyke) dedi ki (Urve'ye): Tula et-Tuleyeyn nedir? dedim: (Biri) A'raf, (diğeri) de En'am'dır, dedi. (Ravi İbn Cureyc) eledi ki: Ben İbn Ebî Muleyke'ye (bu iki uzun surenin hangi sureler olduğunu) sordum da, (hiç bir kimsenin rivayetine baş vurmadan) kendiliğinden "el-Maide ve el-A'raf tır" deyiverdi. Diğer tahric: Buharî, ezan; Nesaî, iftitah; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam b. Urve (Hammad'a) babası (Urve'den bahsederek); "Akşam namazında sizin okuduğunuz gibi (kısa surelerden olan) Ve'l-Adiyati'yi ve benzeri surelerden birini okurdu" dedi. Ebu Davud dedi ki: Bu (haber), bir önceki (812.) hadisin hükmünün kaldırıldığına delalet eder. Ebu Davud dedi ki: Bu daha doğrudur
- Bāb: ...
- باب ...
Şu'ayb'in dedesi (Abdullah b. Amr b. el-As) demiştir ki: Cemaate namaz kıldırırken Resulullah'dan işitmediğim küçük veya büyük mufassal hiç bir sure yoktur. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Osman en-Nehdi'den rivayet edildiğine göre, kendisi İbn Mes'üd (r.a.)'ın arkasında akşam namazı kılmış, (İbn Mes'ud) İhlas Suresi'ni okumuş. Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz b. Abdillah el-Cuhenî'nin naklettiğine göre Cuheyne'li bir adam; "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i sabah namazının her iki rekatinde de Zilzal Suresi'ni okurken işittiğini" söylemiş ve "unutarak mı, yoksa bile bilemi okudu bilemiyorum" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Hureys'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sesini sabah namazında: "And ederim o (geceleri) geri dön(üp aydınlık neşred)en akıp akıp yuvalarına giden (yıldız)lara"[Tekvîr, 15-16] suresini okurken işitiyor gibiyim. Diğer tahric: Müslim, salat; İbn Mace, ikame; Ahmed b, Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said (el-Hudrî) (r.a.)'den; demiştir ki: Biz (namazda) Fatiha ile (beraber Kur'an'dan) kolayımıza) geleni okumakla emrolunduk. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana; "Haydi çık ve Fatiha ve o'na ilave edilecek bir şey ile de olsa ancak Kur'an (okumak)la namazın (sahih) olduğunu Medine'de ilan et” buyurdu. Kütüb-i Sitte sahiplerinden sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Fatiha ve ona ilave olarak (Kur'an'dan) bir şey okumaksızın namaz caiz değildir" diye ilan etmemi bana emir buyurdu. Diğer tahric: îbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Her kim namaz kılar da onda Fatiha okumazsa, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, tamam değildir'* buyurmuştur. (Ravi Ebu’s-Saib) dedi ki: Ben de: Ey Eba Hureyre bazan imamın arkasında bulunuyorum (o zaman da okuyacak mıyım)? dedim. Kolumu sıkıştırdı ve dedi ki: Ey Farisî (o zaman) onu içinden oku. Çünkü ben Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "Aziz ve celil olan Allah buyurdu ki; Ben namaz'ı (yani Fatiha'yı) kendimle kulum arasında ikiye böldüm. Yarısı benim yarısı da kulumundur. Kulum'a istediği verilecektir." Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devamla dedi ki: Kul [ El hamdu lillahi Rabbil alemin ] dediği zaman Allah Teala; Kulum bana hamd etti, der. [ Errahmanirrahim ] dediğinde, Allah Teala; Kulum bana sena etti, der. [ Malikiyevmiddin ] dediğinde; Kulum beni temcîd eyledi, der. Bir defasında; Kulum (umurunu) bana tefviz eyledi, der buyurdu. Kul: [ İyyake na'budu ve iyyake nestain ] dediği zaman Allah; Bu kulumla benim aramdadır; hem kulumun dilediği onundur. der. — Kul [ İhdine's-sirate'l mustakim siratellezine en amte aleyhim ğayri'l mağdubi aleyhim vele'd-daaaalliin ] dediği zaman Allah: — İşte bu kulumundur. Hem kulumun dilediği onundur buyurur.» derken işittim. Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat; Tefsir süre, Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame, edeb; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II, 241, 285, 480, 204, 215, 250, 290, 457, 460, 478, 487, IH
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade b. Samit (r.a.), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Fatiha ve (o'na) ek olarak (bir miktar Kur’an) okumayan kimsenin namazı yoktur. (Ravi) Süfyan b. Uyeyne) dedi ki: (Fatiha'ya ek olarak bir miktar da Kur'an okumak) yalnız başına namaz kılan içindir. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît, tefsir sure; Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel II, 285, 290, 460, 487; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade bin es-Samit'den; demiştir ki: Biz sabah namazında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkasında bulunuyorduk. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Kur'an) okudu. (Fakat Kur'an okumak) kendisine, ağır gelmeye başladı. (Namazı) bitirince; "Her halde imamınızın arkasında siz de okuyorsunuz" buyurdu. Biz de: Evet, ey Allah'ın Resulu, hızlı bir şekilde (biz de okuyoruz), dedik. “(Böyle) yapmayın, sadece Fatiha'yı okuyun. O'nu okumayan kimsenin namazı yoktur." buyurdu. Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, mevakit, tefsir sure; Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame, Darimî salat; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II, 285, 290, 460, 487; V
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'b. Mahmud b. er-Rebî el-Ensarî (r.a.)'den; demiştir ki: Ubade b. es-Samit (bir defasında) sabah namazında geç kalmıştı. Bunun üzerine Müezzin Ebu Nuaym namaz için tekbir aldı ve cemaate namaz kıldırmaya başladı. (Derken) Ubade bin es-Samit çıkageldi. Ben de beraberinde idim. Nihayet biz de Ebu Nuaym'ın arkasında saf olduk. Ebu Nuaym sesli okuyordu. Ubade (de) Fatiha Suresi'ni okumaya başladı. Ubade'ye (namazdan) çıkınca; "Ebu Nuaym sesli okurken, senin de Fatiha'yı okuduğunu işittim" dedim. Ubade; "Evet (haklısın) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize aşikar okuduğu namazlardan birisini kıldırdı ve (cemaatin okuyuşu sebebiyle) kıraatte güçlük çektiği bu) namazdan sonra bize dönerek: "Ben sesli okuduğum zaman siz de okuyor musunuz?" buyurdu. Birimiz, Biz bunu yapıyoruz, dedi. Bunun üzerine; "Hayır (öyle) olmaz, ben de (kendi kendine) "ne oluyor da okuduğu Kur'an'a ortak olunuyor" diyordum. Ben aşikar okudum mu, siz hiç bir şey, okumayın, yalnız ümmü'l-Kur'an müstesna" buyurdu. Diğer tahric: Tırmizî, salat; Nesaî, iftitah; İbn Mace, ikame: Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
er-Rebi' b. Süleyman'ın rivayeti olan önceki (824.) hadisin bir benzeri de Mekhul vasıtasıyla Ubade (b. Samit) radiyallahu anh'dan nakledilmiştir. (Bu hadisi Mekhul'den nakledenler) dediler ki, Mekhul, akşam, yatsı ve sabah namazında her rekatta içinden Fatiha okurdu. (Bir defasında) O, "İmam sesli okuduğu vakitte, Fatiha okurken, sustuğu anlarda sen de (Fatiha'yı) gizlice oku. Eğer susmazsa ondan önce veya onunla beraber veya sonra oku (yabilirsin). Hiç bir zaman onu (okumayı) terk etme" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sesli okuduğu bir namazdan sonra: "Demin biriniz benimle beraber okudu mu?" buyurmuş. Bunun üzerine bir adam: Evet, ey Allah'ın Resulü, diye cevab vermiş, (Resul-i Ekrem de şöyle) buyurmuş: "Ben de neden kıraatim karışıyor diyordum." Halk, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bunu duyunca bir daha Resul-i Ekrem'in aşikare okuduğu namazlarda O'nunla beraber okumayı bıraktılar. Ebu Davud dediki: Bu İbn Ükeyme hadisini Ma'mer, Yunus ve Usame b. Zeyd, Malik'in (rivayet ettiği hadisin) manasına uygun olarak ez-Zührî'den rivayet ettiler. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesaî iftitah; İbn Mace, ikame; Muvatta, nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Museyyeb dedi ki; Ebu Hureyre (r.a)'yi "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bir namaz kıldırdı. Sabah namazı olduğunu sanırız" derken ve bir önceki (826.) hadisin manasını "neden kıraatime karışılıyor?" sözüne kadar naklederken dinledim. Ebu Davud dediki: (Şeyhim) Müsedded, rivayetinde Ma'mer'in, ''halk bir daha Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sesli okuduğu namazlarda okumayı bıraktılar" dediğini söyledi. (Diğer şeyhim) İbnu's-Serh (ise), Ma'mer ve Zührî vasıtasıyla Ebu Hureyre'nin, "Halk (buna) son verdi" dediğini nakletti. (Bu şeyhlerin) arasında bulunan (diğer şeyhim) Abdullah b. Muhammed ez-Zuhrî de Süfyan'ın (şöyle) dediğini söyledi: “Zührî, (neden kıraatime karışılıyor?'' cümlesinden sonra) bir söz söyledi ama onu işitemedim fakat bunu orada bulunan Ma'mer'e sordum, o da cevab verdi:" Zührî "Halk bu işe son verdi" dedi. Ebu Davud dediki: Bu hadisi bir de Abdurrahman b. İshak, Zührî'den rivayet etmiştir. (Ancak Zührî'nin) hadisi, "neden benim kıraatime karışılıyor" sözüne kadardır, (gerisi yoktur)
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn'den nakledildiğine göre, Nebi (salallahu aleyhi ve sellem) (cemaatle) öğle namazı kılarken, bir adam gelip arkasında "Rabbinin o çok yüce adım tesbih (ve tenzih) et" (el-A'la suresini) okumuş. Resul-i Ekrem namazı bitirince: "Okuyan hanginizdi?" diye sormuş, (cemaat de); Bir adam,diye cevap vermişler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Gerçekten anladım ki, biriniz bunu benim ağzımdan aldı" buyurmuş. Ebu Davud dedi ki: (Şeyhim) Ebu'l-Velîd, rivayetinde Şu'be'nin şöyle dediğini söyledi: "Ben Katade'ye Said'in sözü; "Kur'an (okuduğu) için sus (şeklinde) değil miydi." dedim. O da; "Bu (imam) sesli okuduğu zamandır diye cevap verdi." tbn Kesîr ise rivayetinde Şu'be'nin, Katade'ye; "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu işi çirkin görmüşe benziyor" dediğini, onun da "çirkin görmüş olsaydı, bundan nehyederdi" diye cevap verdiğini bilirdi." Diğer tahric: Müslim, salat; Nesai, iftitah; kıyamu'l-leyl; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara Öğle namazını kıldırmış, (namazdan) çıkınca, "Sebbihis-me Rabbike'l-A'la diye başlayan (sure) yi hanginiz okudu?" deyince bir zat, "ben" cevabını vermiş. Bunun üzerine (Resul-i Ekrem): "Gerçekten anladım ki, biriniz onu benim ağzımdan aldı" buyurmuştur. Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, iftitah, kıyamü'l-leyl; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah (r.a.)'dan; demiştir ki; İçimizde Arab da Acem de bulunduğu halde Kur'an okuyorduk, (Bunu gören Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem): "Okuyunuz, (bu okuyuşlarınızın) hepsi de güzeldir. (İleride öyle) kavimler gelecektir ki, onu ok gibi dosdoğru okuyacaklar (ama karşılığını) dünyada alacaklar da ahirete bırakmayacaklardır" buyurdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III, 146, 153, 357, 397; V
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd es-Saidî (r.a.)'den; demiştir ki: Bir gün biz Kur'an-i Kerim okurken Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza çıkageldi (ve bizi bu halde görünce); "Allah'a hamdolsun, her ne kadar sizin içinizde kırmızısı, beyazı ve siyahı bulunuyorsa da, Allah'ın Kitabı birdir. Onu ok gibi dosdoğru okuyup (fakat) ecrini dünyada alacak ve ahirete bırakmayacak kavimler gelmeden o'nu (işte böyle) okuyunuz" buyurdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, III, 146, 153, 357, 397; V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebî Evfa (r.a.)'dan; demiştir ki: Bir adam Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek; Benim Kur'an'dan (kafama) bir şey almaya gücüm yetmiyor. Bana (namazda) yetecek kadar Kur'an'dan birşeyler öğret dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Sen; Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzih ve o'na hamd ederim. Allah'dan başka ilah yoktur. Allah çok büyüktür. Kuvvet ve kudret ancak [yüce ve büyük olan] Allah iledir., (duasını) oku" buyurdu. Adam: [Sübhanallah el-Hamdu lillah vela İlahe İllallahu Vallahu Ekber Ve La havle Ve la kuvvete illa Billah] Ey Allah'ın Resulu, bu Allah içindir. Kendim için ne (okuyayım?) dedi, (Resul-i Ekrem'de:) Ey Allah'ım, bana acı, beni rızıklandır, bana afiyet ver ve hidayete erdir, diye dua et." buyurdu. (Adam) ayağa kalkınca (yumduğu) eliyle (işaret ederek:) İşte böyle, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Muhakkak ki onun eli hayırla doldu" buyurdu. Diğer tahric: Nesaî, iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah'dan; demiştir ki: Biz (Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sağlığında) ayakta ve otururken dua ederek rüku ve secdede iken de, tesbih ederek nafile namaz kılardık
- Bāb: ...
- باب ...
Musa b. İsmail'in naklettiğine göre (bir önceki (833.) hadisin) bir benzerini de Hammad, Humeyd'den rivayet etmiş, (ancak) "nafile" (kelimesini) söylememiştir. (Humeyd) dedi ki: "el-Hasen öğle ve ikindide, imam iken de imamın arkasında iken de Fatiha'yı okurdu ve (birinci rekatta) Kaf ve (ikinci rekatta) ez-Zariyat (suresine denk olacak) kadar tesbih, tekbir ve tehlilde bulunurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Mutarrif den; demiştir ki: Ben îmran b. Huseyn ile birlikte Ali b. Ebî Talib'in arkasında namaz kıldım. Ali secdeye ve rüku'a vardığı zaman ve iki rek'at (kıldık)tan sonra kalkarken tekbir alırdı. Namazdan çıktığımız vakit İmran elimden tuttu ve; "Vallahi şu (zat-i muhterem) demin Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını kıldı" veya "bize kıldırdı" dedi. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Nesaî, iftıtah, tekbîr
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekr b. Abdurrahman ile Ebu Seleme'nin naklettiklerine göre, Ebu Hureyre (r.a.) farz ve diğer namazlarda tekbir alırdı. Namaz'a dururken tekbir alırdı. Sonra secdeye gitmeden önce derdi. Sonra ruku'a varırken de tekbir alırdı. Sonra (rüku'dan başını doğrulturken) "Semiallahu limen hamideh" derdi. Sonra secdeye gitmeden önce "Rabbena ve leke'I-hamd", secdeye inerken ve (secdeden) başını kaldırırken de, "Allahu Ekber" derdi. Sonra (ikinci defa) secde ederken, (secdeden başını) kaldırırken ve iki rekatin sonundaki oturuştan kalkarken de tekbir alırdı. Bunu her rekatta namazı bitirinceye kadar (böyle) yapardı. (Namazdan) çıkınca da; "Varlığım (kudret) elinde olan Allah'a yemin olsun ki (içinizde namaz kılmak bakımından) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına en çok benzeyeniniz benim. Dünyayı terkedînceye kadar onun namazı işte budur" derdi. Ebu Davud dedi ki: Şu son cümleyi Malik (b. Enes) ez-Zübeydî ve bunların dışında bazı kimseler, ez-Zühri vasıtasıyle Ali b. Hüseyn'den rivayet ettiler. (Bu sözü) Ma'mer'den nakleden Abdul'a'la da (aynen bizim gibi) Şu'ayb b. Ebî Hamza'ya uyarak ez-Zührî vasıtasıyle (Ebu Bekr b. Abdirrahman ile Ebu Seleme'den Ebu Hureyre'nin sözü olarak) nakletmiştir. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim salat; Nesaî, tatbik; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdirrahman b. Ebza'dan; oğlunun rivayet ettiğine göre, (Abdurrahman) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber namaz kılarmış ve Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tekbiri tamamlamazmış. Ebu Davud dediki: "Tekbiri tamamlamazdı" sözünün manası, "başını rüku'dan kaldırıp da secdeye varacağında ve bir de secdeden, başını kaldırdığında tekbir almazdı" demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Vail b. Hucr'den; demiştir ki: "Ben, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i, secdeye varacağında ellerinden önce dizlerini (yere) koyarken, (secde'den ayağa) kalkacağında ise, dizlerinden önce ellerini kaldırırken gördüm." Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbik
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulcebbar'ın babası Vail Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını anlatmış ve (şöyle) demiştir: "(Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem) secdeye vardığı zaman ellerinden önce dizleri yere inerdi." Hemmam dedi ki; Ve Şakîk bize Asim b. Küleyb (ve) onun babası (Kuleyb) vasıtasıyla Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisin bir benzerini nakletti: (îbn Cuhade ile Şakîk'in) ikisinden birinin hadisinde -büyük bir ihtimalle- Muhammed b. Cuhade'nin hadisinde (şu söz vardı:"Secdeden ayağa) kalkarken dizlerinin üzerinde ve uyluğunun üzerine dayanarak kalkardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Biriniz secdeye vardığında deve gibi çökmesin, dizlerinden önce ellerini (yere) koysun" buyurdu. Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesaî, tatbik; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kiminiz kalkıp namazda devenin çömelmesi gibi (mi?) çömeüyor?" buyurdu. Diğer tahric: Tirmizî salat; Nesaî, tatbîk; Darmî, salat, Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Kılabe'den; demiştir ki: Ebu Süleyman Malik b. el-Huveyris mescidimize geldi de; "Vallahi ben bir namaz kılacağım. Maksadım (sadece) namaz kılmak değil, (aynı zamanda) size Resulullah namaz kılarken nasıl gördüğümü göstermektir" dedi. (Bu hadisi Ebu Kılabe'den nakleden Eyyub) dedi ki; "Ebu Kılabe'ye nasıl kıldı, diye sordum da imamları Amr b. Selime'yi kastederek; "işte şu şeyhimiz gibi" dedi ve (şunları) söyledi: "(Malik b. Huveyris) ilk rekat'ta başını son (yani ikinci) secdeden kaldırınca (birazcık) oturdu, sonra kalktı." Diğer tahric: Buharî, ezan; Nesaî, tatbik
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Kılabe'den; demiştir ki: Süleyman Malik b. el-Huveyris mescidimize geldi de; "Vallahi ben bir namaz kılacağım, maksadım (sadece) namaz kılmak değil (aynı zamanda) size Resuluüah (sallellahu aleyhi ve sellem)i namaz kılarken nasıl gördüğümü göstermektir" dedi. (Ebu Kılabe) dedi ki; "Birinci rekatta başını son (yani ikinci) secdeden kaldırdığında (birazcık) oturdu." Diğer tahric: Buharî, ezan; Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbîk; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Malik b. el-Huveyris (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, O, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namazının tek rekatlarında iken tam oturuş haline gelinceye kadar doğrulmadıkça ayağa kalkmadığını görmüştür. Diğer tahric: Buharî, ezan, Tirmizî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zubeyr Tavus'u (şöyle) derken işittiğini söylemiştir: İbn Abbas'a, "(iki) secde arasında ayaklar(ı dikerek Ökçeler) üzerine oturmayı" sorduk. "Sünnettir" diye cevap verdi. "Oysa biz onu kişiye zahmet olarak görüyoruz" dedik, İbn Abbas; "O Nebiiniz sallaüahü aleyhi ve sellem'in sünnetidir" diye cevabını pekiştirdi. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Tirmizî, mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebî Evfa elemiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüku'dan başını kaldırdığı zaman (şöyle) derdi: "Allah kendisine hamdedenin hamdini işitir. Allah'ım, ey Rabbimiz, göklerle yer dolusu ve onlardan sonra dilediğim herşey dolusu hamd ancak sana mahsustur" Ebu Davud dediki; bu hadisi Süfyan es-Sevri ile Şu'be b. el-Haccac da Ubeyd Ebi'l-Hasen'den rivayet ettiler. Fakat bu rivayette "rüku' dan sonra” sözü yoktur. Süfyan dedi ki: "Biz daha sonra Şeyh Ubeyd Ebu'l-Hasen'le karşılaştık -bu defa da- "rüku'dan sonra" sözünü söylemedi. Ebü Davud dediki: Bu hadisi bir de Şu'be, Ebu İsme ve A'meş vasıtasıyla Ubeyd'den nakletmiş, (Ubeyd bu rivayetinde) "rüku'dan sonra", sözünü söylemiştir. Diğer tahric: Müslim, salat; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudri'den (rivayet edildiğine göre); Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Semiallahu limen hamideh" deyince, (kavmede iken) şunları da söylerdi: "Allahümme Rabbena leke'l-hamdü mile's-semai (Müemmel bunu, "mile'ssemavat" (diye) nakletmiştir). Ve mil'el'ardi ve mire ma şi'te min şey'in ba'du ehlessenai ve'I-mecdi ehakku ma kale'l-abdü ve kulluna leke abdün; la mania lima a'tayte; Muhammed (buraya) "vela mu'tiye Uma mena'te" (cümlesini) ilave etti). (Bundan) sonra (gelen sözlerin rivayetinde ise, bütün raviler şu ifadede de birleştiler; "Vela yenfe'u zelceddi mine'l-ceddu" Bişr (sadece), "Rabbena lekel hamd" (cümlesini) nakletti. Mahmud ise, "AHahümme" (sözünü) olmaksızın "Rabbena ve lekel-hamd" (sözünü) nakletti. Diğer tahric: Müslim, salat; Müsafirun, Tirmizi, mevakit, Deavat. tatbit; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İmam "semiallahu limen hamideh" dediği zaman, siz de "Allahiimme Rabbena lekel hamd" deyiniz! Zira sözü meleklerin sözüne denk gelen kişinin günahları affedilir." Diğer tahric: Buharî, ezan; bed'ui-halk; tefsir sure; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, iftitah , tatbik; İbn Mace, ikame; Darîmî, salat; Muvatta', nida; Ahmed b. Hanbel II
- Bāb: ...
- باب ...
Amir (eş~Şa'bî)den; demiştir ki: imamın arkasında bulunan cemaat, "Semî'allahu limen hamiden" (Allah kendisine hamd edenin hamdini işitir) demez, fakat "Rabbena ieke'l-hamd" (Ey Rabbimiz hamd ancak sana mahsustur) der
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki secde arasında; "Ey Allah'ım, beni bağışla, bana acı, bana afiyet ver, beni (doğru yola) hidayet et ve rızıklandır" diye dua ederdi. Diğer tahric: Nesaî, kıyamü'l-leyl, İstiaze; Tirmizî, salat; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, 1, 180, 185, 371; IV
- Bāb: ...
- باب ...
Esma bint Ebî Bekr (r.a.)'den; demiştir ki: Resülullah (sallellahu aleyhi ve sellem)'i, erkeklerin avret mahallerini görmelerinin çirkinliğinden dolayı; "(Ey kadınlar topluluğu) sizden kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa erkekler (secdeden) başlarını kaldırmadıkça başını kaldırmasın" buyururken işittim. Diğer tahric: Buharî, ezan. salat, amel fi's-salah; Mushm, salat; Nesaî, kıble
- Bāb: ...
- باب ...
Bera (r.a.)'den, Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve selIem)'in sücudunun, ruku'unun ve iki secde arasındaki oturuşu (süre olarak) birbirine çok yakın olduğu rivayet edilmiştir. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, salat. Nesaî, tatbîk
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'deri; demiştir ki: Ben tamam olmak şartıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den daha kısa namaz kıldıran bir kimsenin arkasında namaz kılmadım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "semiallahu limen hamideh" dediği zaman, biz; "vehmetti galiba" diye (endişe ede)cek kadar (uzun bîr süre) ayakta durur, sonra secde eder, iki secde arasında biz (yine) "vehmetti galiba" diye (endişeye düşe)cek kadar (uzun bir süre) otururdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Bera b. Azib'den; demiştir ki: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"i (Ebu Kamil ise "Resulullah sallellahu teala aleyhi ve sellemi" demiş) (Namaz(ın)da (dikkatle) takib kettim. Kıyamını, rüku'u ve sücudu kadar buldum. Rüku'dan (sonraki) ayağa kalkışını (ilk) secdesi kadar buldum. İki secde arasındaki oturuşu ile selam vermesi ve namazdan kalkıp gitmesi arasındaki secdesini takriben birbirine müsavi buldum." Ebu Davud dedi ki: Müsedded (bu hadîsi şöyle) nakletti: "Onun rükuunu secde ve rüku'lardan sonraki dikilmesini, sonra birinci secdesini sonra iki secde arasındaki oturuşunu, sonra ikinci secdesini, sonra selam vermesi ile namazdan kalkıp gitmesi arasındaki oturuş neredeyse birbirine denk buldum. Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, sehv, tatbik; Buharî, ezan; Tirmizî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Bedrî (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Rüku' ve secdede belini düz tutmayan kimsenin namazı sahih değildir." Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbik, iftitah; İbn Mace, ikame; Darimî, satat; Ahmed b. Hanbel, 11-525; IV; 22-23, 119, 122; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den nakledilmiştir: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mescide girmiş onun arkasından bir zat girerek namaz kılmış, sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e selam vermiş, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selamı almış ve o zata: Dön de namazını kıl, çünkü sen namaz kılmadın" buyurmuştur. O zat dönerek evvelce kıldığı gibi namazı tekrar kılmış, sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek selam vermiş Resulullah: "Ve aleykesselamu" dedikten sonra: “Dön de (yeniden) kıl, zira sen namaz kılmadın" buyurmuş ve bunu üç defa tekrarlamış, nihayet o zat: Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben bundan a'lasını beceremiyorum. Bana öğret, demiş, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Namaz'a kalktığın zaman tekbir al. Sonra kolayına geldiği kadar Kur'an oku, sonra rüku' et ve organlar yatışincaya kadar rükuda kal. Sonra başını kaldırarak iyice doğrul. Sonra secdeye vararak (azalann) yatışıncaya kadar secde et. Sonra başını kaldır ve (azalarını) yatışıncaya kadar otur ve bunu bütün namazlarında böyle yap" buyurmuşlardır. Ebu Davud dedi ki: el-Ka'nebf'nin Saîd b. Ebt Saîd el-Makburî vasıtasıyle Ebu Hureyre (r. a.) 'den naklettiğine göre (Resul-i Ekrem sözünün) sonunda, "Bunu (böyle) yaptığın zaman namazın tamamdır. Bundan eksilttiğin şey kadar namazından eksiltmiş olursun" buyurmuş. Sözünün başında ise, "Namaza kalktığın zaman abdesti güzel al" buyurmuştur. Diğer tahric: Buharî, imam; Tırmızî, salat, isti'zan; Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv, "ibn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Yahya b. Hallad'm amcası (Rîfa'a b. Rafi')'den rivayet edilmiştir: "Bir adam mescid'e girdi" Ravi (Musa b. İsmail) önceki (856.) hadisin benzerini rivayet etti ve bu rivayetinde; Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Gerçekten abdest almayı hakkıyle yerine getirmedikçe sonra tekbir alıp Allah'a hamd-ü senada bulunmadıkça» Kur'an'dan dilediği kadar okumadıkça, sonra Allahu ekbor, deyip eklemleri yerine oturacak şekilde rüku'a varmadıkça, sonra "semialllahu limen hamideh" deyip dimdik bir şekilde doğrulmadıkça, sonra "AHahu ekber" diyerek eklemleri iyice yerine yerleşecek şekilde (birinci) secdeye varmadıkça, sonra "Allahu ekber" diyerek dimdik oturur hale gelinceye kadar başını kaldırmadıkça, sonra da "Allahu ekber" diyerek eklemleri yerine yerleşinceye kadar (ikinci) secdeye kapanmadıkça ve nihayet başını kaldırıp "Allahu ekber" demedikçe bir insanın namazı tamamlanmış olmaz. (Fakat) bunları yapınca namazı tamamlanmış olur." Diğer tahric: Buharî, ezan; isti'zan, eyman; Müslim'salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv, İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 473; IV
- Bāb: ...
- باب ...
Rifaa b. Rafi'den, manası önceki (857) ile aynı olan bir hadis daha nakledilmiştir. Bu hadiste (Rifaa) Resulullah (sallellahu aleyhi ve sellem)in; “yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini yıkamak, başını meshetmek ve topuklarına kadar ayaklanın (yıkamak) suretiyle Allah'ın emrettiği şekilde abdest almadıkça, sonra "aziz ve celil olan Allah en büyüktür" demedikçe ve ona hamd etmedikçe ve sonra kendisine izin verildiği ve gücü yettiği kadar Kur'an'dan (ayetler) okumadıkça hiçbirinizin namazı tam değildir" buyurduğunu söylemiştir. Daha sonra (Ebu Davud'un şeyhlerinin şeyhi olan Hemmam bir önceki) Hammad hadisinin bir benzerini (İshak b. Abdullah ve Ali b. Yahya ve babası vasıtasıyla amcası Rifaa'den şöyle) nakletmiştir: Resulullah (sallellahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Sonra tekbir getirir, sonra secde eder ve bütün eklemleri yatışacak ve yerine rahatça yerleşecek şekilde yüzünü yere koyar." Hemam -kendisine bu hadisi nakleden İshak'ın- bazı kere ("yüzünü" sözü yerine) "alnını" dediğini söyledi (ve rivayetine şu sözlerle devam etti:) "Sonra tekbir getirip oturağı üzerinde oturur hale gelecek şekilde dikilir ve belini kaldırır." (Resulullah) namazın dört rekatını da bu şekilde ta'rif etti. (Bu tarifi) bitirince, "bunu yapmadıkça hiç birinizin namazı tamam olmaz" buyurdu. Diğer tahric: Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv; Tirmizî, mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Rifa'a b. Rafi'den bir önceki hadiste geçen olay rivayet edilmiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: (Namaz'a) kalkıp da kıbleye yöneldiğin zaman tekbir getir. Sonra Fatiha ve istediğin kadar Kur'an oku. Rüku'a vardığın zaman avuçlarını dizlerinin üzerine koy, sırtını dümdüz hale getir. Secdeye vardığında (alnınla beraber) secde yerine (ellerini de) koy, (Başını secdeden) kaldırdığın zaman, sol kalçanın üzerine otur" Diğer tahric: Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv; Tirmizî mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (856 numaralı hadiste geçen olay bir de) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Rifa'a b. Rafi' vasıtasıyla rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bedeviye (seslenerek) şöyle buyurdu: "Sen namaz'a kalktığın zaman, Allah Teala'yı tekbir et, sonra Kur'an'dan kolayına geleni oku." (Bu rivayete göre) şunları da söyledi: "Namazın ortasında (yani ikinci rekattan sonra) oturduğunda eklemlerin sükunet bulacak ve yerine yerleşecek şekilde otur. Sol kalça üzerine yerleş, sonra tahiyyat oku. Kalktığın zaman da namazını bitirinceye kadar aynı şekilde hareket et
- Bāb: ...
- باب ...
Rifa'a b. Rafi'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu (bir evvelki) (860.) hadiste (şöyle) buyurmuştur: "Allah'ın sana emrettiği şekilde abdest al, sonra ezan oku, (veya: Abdestten sonra "eşhedu en la ilahe illallah..." sonra kaamet getir, sonra tekbir al. Eğer ezberinde Kur’an varsa oku, yoksa "el hamdu lillah, Allahu ekber la ilahe illallah" de. Eğer bunlardan birini yapmayacak olursan namazını eksik kılmış olursun." Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbik, sehv, Ahmed b. Hanbel IV)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Şibl'den; demiştir ki: Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kişinin (namazda) karga gagalayışı (gibi acele yatıp kalkması)ndan, yırtıcı hayvan gibi oturuşundan ve mescidde belli bir yeri deve gibi (devamlı) mekan edinmesinden nehyetti. Bu lafızlar Kuteybe'nin rivayetine aittir. Diğer tahric: Nesaî, tatbîk; İbn Mace, ikame; Darimî, salat, Ahmed b. Hanbel, III. 428, 444; V
- Bāb: ...
- باب ...
Salim el-Berrad'dan; demiştir ki: Ebu Mes'ud Ukbe b. Amr el-Ensarî nin yanına vardık ve; "Bize Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in namazından bahset” dedik. Bunun üzerine ayağa kalkıp mescidde önümüzde durdu ve tekbir getirdi. Daha sonra rüku'a varınca, avuçlarını dizlerinin üzerine parmaklarım da diz kapaklarından aşağıya yerleştirdi ve (yanlarıyla) dirseklerinin arasını açık tuttu. Bütün organları yatışıncaya kadar (öylece rüku'da kaldı). Sonra, "semiallahu allahü limen hamideh" deyip ayağa kalktı. Her bir organı yatışıncaya kadar (kavmede kaldı), sonra tekbir getirip secdeye gitti ve avuçlarını yere koydu. (Yanlarıyla) dirseklerinin arasını açık tuttu. Her organı yatışıncaya kadar (secdede kaldı), sonra başını secdeden kaldırıp oturdu, bütün organları yatışıncaya kadar (bekledi. İkinci secdeye) aynı şekilde yaptı. Sonra (birinci rekatla beraber) bu şekilde dört rekat namaz kılıp namazını tamamladı. Sonra "İşte ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken böyle gördüm" dedi. Diğer tahric: Nesaî, tatbik; Ahmed b. Hanbel, IV –
- Bāb: ...
- باب ...
(Hasen el-Basrî) dedi ki: Enes b.Hakîm ed-Dabbî,Ziyad'dan veya İbn Ziyad'dan korkup Medine'ye gelmişti. Ebu Hureyre'yle karşılaştı. (Enes) dediki: (Ebu Hureyre) bana nesebimi sordu. Ben de ona nesebimi açıkladım. Bunun üzerine (Ebu Hureyre bana); Ey delikanlı, ben sana bir hadis nakledeyim mi? dedi. Ben de; Evet (naklet), Allah sana merhamet etsin dedim. (Bu hadisi Hasen el-Basrî'den nakleden) Yunus dedi ki, öyle zannediyorum ki, Hasan el-Basrî (Ebu Hureyre'nin) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den (naklettiği) bu hadisi (şöyle) rivayet etti; (Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Halkın kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği amel, namaz'dır. Aziz ve celil olan Rabbimiz bildiği halde meleklerine (şöyle) der; Kulum'un (Farz) namazına bakınız, o'nu tam mı, yoksa eksik mi kılmış? Eğer (O kimsenin farz namaz'ı) tam ise, onun için (namaz sevabı) tam olarak yazılır. Eğer (Farz) namazından biraz eksik olursa, Allah-ü Teala (şöyle) emreder: (Bu) kulum için nafile (namaz) var mı, bir bakınız! Şayet o kimse için nafile (namaz) var ise, (şöyle) buyurur: Kulumun (eksik olan) farzını nafilesinden tamamlayınız. Sonra (farz olan diğer) ameller de bu şekilde (ele) alınır." Diğer tahric: Tirmizî, salat; İbn Mace, İkame; Darimî, salat; Ahnıed b. Hanbel, II, 290, 425; IV, 65, 103; V, 72, 377; Muvatta, sefer
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) vasıtasıyla (bir önceki 864.) hadisin benzeri Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den nakledilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Temim ed-Darî vasıtasıyla Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bir önceki (864 ile aynı) manada bir hadis nakledildi. (O rivayette) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Sonra zekat'ta böyledir ve sonra bütün ameller bu suretle ele alınır." buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Tirmizî, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Mus'ab b. Sa'd'dan; demiştir ki: (Bir gün) baba'mın yanı-başında namaz kıldım. Ellerimi (kenetleyerek) dizlerimin arasına koymuştum. Beni bu şekilde namaz kılmaktan nehyetti. (Ellerim kenetli ve dizlerimin arasında olarak) tekrar bir namaz daha kıldım, bunun üzerine dedi ki: "Bunu yapma, Bunu biz yapardık, fakat sonra bunu yapmaktan nehyolunduk ve avuçlarımızı (rüku'da) dizlerimizin üzerine koyduk." Diğer tahric: Buharî.ezan; Müslim, mesacid; Tirmizî, salat; Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, 1-287; IV-119, 120, 316 - 319, 340; V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud)'dan demiştir ki: Biriniz rüku'a vardığında kollarını uylukları üzerine koysun ve avuçlarını da birleştirip (iki dizinin arasına yerleştirsin. Abdullah b. Mes'ud dedi ki:) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in parmaklarının hareketini sanki görüyor gibiyim. Diğer tahric: Müslim, mesacid; Nesaî, tatbik, iftitah; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. Amir'den; demiştir ki: [Fesebbih bismi Rabbikel Azim] (Vakıa 74) = "O halde Rabbini o büyük adiyle tesbih (ve tenzih) et" ayet-i kerimesi inince, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem); "bunu rükunuzda söyleyin" buyurdu. [Sebbih isme Rabbike'l-A'la] (A'la 1) = "Rabbinin o çok yüce adım tesbih (ve tenzih) et" ayeti inince de, "bunu da secdenizde söyleyin" buyurdu. Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Darimî salat; Ahmed, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Bir önceki (869.) hadisin) manası Ukbe b. Amir'den de rivayet edildi. (Ancak Ukbe bu rivayete bazı) ilaveler yaparak (şunları) söyledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükü'a vardığı zaman üç defa, Sübhane Rabbiye'l-azîm ve bihamdihî, Derdi. Secdeye vardığı zaman da üç defa; "Sübhane Rabbiye'l-a'la ve bihamdihî derdi. Ebu Davud dediki: Bu ilavenin (tamamının "ve bihamdih" kelimesinin mahfuz (bir rivayet) olmamasından korkuyorum. (yine) Ebu Davud (bu hadisle bundan önceki hadisi kast ederek) dedi ki: Şu iki hadisin (yani) er-Rabi' hadisiyle Ahmed b. Yunus hadisinin senedinde sadece Mısırlılar bulunmaktadır. Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe (r.a.), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ie birlikte namaz kıldığını ve (Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in) rüku'da iken, "Sübhane Rabbiye'l-azim dediğini, secde halinde iken de "Sübhane Rabbiye'l-a'la" dediğini; (Kıraati esnasında) rahmet ayetine gelince mutlaka durup (Allah'dan rahmet) istediğini azab ayetine gelince de kesinlikle durup (Allah'a) sığındığını rivayet etmiştir. Diğer tahric: Tirmizi, mevakit; Nesai, iftitah, tatbik; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, V, 382, 384, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in rüku ve sücudunda "sübbuhun, kuddusun, rabbu'l-melaiketi verruhi Münezzehsin! Mukaddessin! Meleklerle Ruhun rabbisin (Ey Allahım)" derdi. Diğer tahric: Müslim, salat; Tatbik; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Avf b. Malik el-Eşcaî'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gece namaz kıldım. Kalktı (birinci rekatta) Bakara suresini okudu. Her rahmet ayetine geldikçe durdu (ve Allah'dan rahmet) istedi. Azab ayetine geldikçe de durdu (ve Allah'a) sığındı. Sonra "Sübhane zi'l-ceberuti ve'I-kibriyai vel-azameti = kahr ve kudret sahibi, izzet ve saltanat sahibi, ululuk ve azamet sahibi olan (Rabbimi) tesbih (ve tenzih) ederim" diyerek kıyamı kadar rükuda kaldı, sonra kıyamı kadar da secdede kaldı. Secde halinde iken de bu dualara benzer dualar okudu. Sonra (ikinci rekata) kalktı, sonra (üçüncü rekatta) bir sure (dördüncü rekatta da diğer) bir sure okudu. Diğer tahric: Nesaî, tatbîk; Ahmed b. Hanbel, V, 388, 397, 398, 400, 401; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre, Kendisi) bir gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i (teheccüd) namazı kılarken görmüş (Resul-i Ekrem önce); “Allahu ekber Allahu Ekber Allahu ekber zul'melekuti ve'l-ceberuti vel kibriyai ve'l-azameti" Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, izzet ve saltanat sahibidir, kahir ve kudret sahibidir, ululuk ve azamet sahibidir" deyip sonra istiftah etmiş ve (Sure-i) Bakara'yı okuyup sonra rüku'a varmış, rükuu (sure olarak) kıyamı kadarmış. Rükuunda "subhane rabbiye'l-azîm, sübhane rabbiye'I-azim = büyük olan rabbimi tesbih (ve tenzih) ederim" demiş. Sonra rükuu kadar da ayakta kalıp "Li rabbîyei-hamdü = rabbim için hamd olsun" demiş, sonra secdeye varmış ve secdesi de kıyamı kadar sürmüş. Secdesinde "sübhane rabbiye'l a'Ia = yüce olan rabbimi tesbih (ve tenzih) ederim" deyip sonra secdeden başını kaldırmış ve iki secde arasında "rabbiğfirlî, rabbiğfirlî = ey Rabbim beni bağışla, ey rabbim beni bağışla" diyerek secdesindeki kadar oturmuş ve (bu şekilde) dört rekat namaz kılmış ve bu namazda (sure-i) Bakara, al-i İmran, Nisa, Maide veya En'am'ı okumuştur. (Ravi) Şu'be (Resul-i Ekrem'in okuduğu surenin En'am mı yoksa Maide mi olduğunda) tereddüt etmiştir. Diğer tahric: Nesaî, tatbîk; Ahmed b. Hanbel, V, 388, 397, 398, 400, 401; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kulun Rabbine en yakın olduğu (hal) secde halidir. Öyleyse (secdede iken) çokça dua ediniz." Diğer tahric: Müslim, salat; Nesaî, mevakît; tatbik; Tirmizî, deavat; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre); Nebi, (son hastalığında kapısında bulunan) perdeyi açmış ve halkın Ebu Bekir (r.a.)'in arkasında (namazda) saf olmuş halde durduklarını görmüş (namaz bitince); "Ey insanlar! Şu bir gerçek ki, müslümanın göreceği yahut ona gösterilecek salih rü'ya'dan başka Nebiliğin müjdelerinden hiç bir şey kalmamıştır ve ben kesinlikle rüku ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum. Rüku'da Allah'ı ta'zim ediniz. Ama secdede dua etmeye çalışın, zira secde halinde duanız kabul olunmaya daha layıktır" buyurmuştur. Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, edeb; Tirmizî, ru'ya; Nesaî, tatbîk; İbn Mace, rüya; Darimî, salat, rü'ya; Muvatta', ru'ya; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükuunda ve secdesinde Kur'an'daki; ... ayetinin manasına yönelerek "Allah'ım, seni tesbih (ve tenzih) ederim. Ey Rabbimiz (sana) hamdinle (hamdederim), Allah'ım, beni bağışla" (tesbihini) çok okurdu. Diğer tahric: Buharî, ezan; tefsiru sure; Müslim, salat; Nesaî, tetbîk; İbn Ma-ce, ikame; Ahmed b. Hanbel, VJ
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secde halinde iken "Allah'ım günahımın hepsini, küçüğünü büyüğünü, önünü-sonunu bağışla" derdi. (Ravî) îbnu Serh, rivayetinde “açığını gizlisini" kelimelerini de ilave etti. Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, tetavvu'; İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.)'den; demiştir ki: Bir gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı (odamızda) bulamadım. (Kendisini odamızdaki her zaman) namaz kıldığı yer (mescid)de aradım. Bir de ne göreyim; ayakları dikilmiş bir halde secdede bulunuyor ve (şöyle) diyor(du): "Senin gazabından rızana, azabından affına, Senden (yine) Sana sığınırım! Seni övmeyi (gereği kadar) sayıp bitiremem. Sen kendini nasıl övdünse öylesin." Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, vitr, Tirmizî, deavat; Nesaî, tahare, tatbik, sehv, kıyamulleyl; îbn Mace, ikame, dua, Ahmed b. Hanbel, I, 96, 118, 150, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha), Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazında şöyle dua ettiğini haber vermiştir: "Ey Allah'ım, kabir azabından, Mesih-i deccalin fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Ey Allah'ım, günahdan ve borçtan da sana sığınırım." Birisi (kendisine) "Borçtan ne çok Allah'a sığınıyorsunuz?" deyince Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevaben şöyle buyurdu: "Kişi borçlandı mı, konuşur yalan söyler, söz verir, yerine getirmez" Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacîd; Nesaî, sehv
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Leyla'dan; demiştir ki; Nafile namazı kılmakta olan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında namaza durmuştum. O'nu (şöyle) dua ederken işittim: "(Cehennem) ateş(in)den Allah'a sığınırım. Cehennemliklerin vay haline!" Diğer tahric: İbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza durdu onunla beraber biz de durduk. Bir bedevi arab namazda; "Ey Allah'ım, bana ve Muhammed'e acı, bizimle dışımızda başka kimseye acıma!" diye dua etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verince, bedevi Araba, -Aziz ve Celil olan Allah'ın rahmetini kast ederek- "Vallahi sen genişi daraltın” buyurdu. Diğer tahric: Buharî, edeb; Tirmizî, tahare; Nesaî, sehv; Ebu Davud, tahare; Ahmed b. Hanbçl, II
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine (göre), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Rabbinin o çok yüce adını tesbih (ve tenzih) et" (ayet-i kerimesini) okuduğu zaman, yüce olan Rabbimi tesbih (ve tenzih) ederim" derdi. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisin rivayetinde Vekî'e muhalefet edildi. (Şöyle ki) Ebu Vekîile Şu'be, bu hadisi Ebu ishak Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbas'dan mevkuf olarak rivayet ettiler. Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, 1-232, 371; V
- Bāb: ...
- باب ...
Mus'ab, Ebî Aişe'den; demiştir ki: Bir adam evinin üstünde namaz kılar ve "bütün bunları yapan (Allah) ölüleri tekrar diriltmeye kaadir değil midir?"[Kıyame 40] ayetini okuyunca "Sübhaneke febela = seni tesbih (ve tenzih) ederim, evet (Sen ölüleri tekrar diriltmeye kaadirsin)" derdi. Bunu kendisine sordular, "Ben bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den işittim" diye cevab verdi. Ebu Davud dedi ki: Ahmed (b. Hanbel): Farz (namazlarda, Kur'an'daki (dualar)la dua etmek benim hoşuma gider" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
es-Sa'dî, babasından yahut amcasından (rivayetle) demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i namazında iken gözetledim rüku ve secde halinde iken üç kere "subhanellahi ve bihamdih" diyecek kadar rüku' ve secde halinde dururdu. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud'dan; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Biriniz rüku'a vardığı zaman üç kere "sübhane rabbiyye'l-azîm'' desin. Bu (rükü'daki tesbihin) en aşağısıdır. Secdeye vardığı zaman da üç kere "Sübhane ranbiye'l-a'la" desin. Bu da (secdedeki tesbihin) en aşağısıdır.” Ebu Davud dedi ki: Bu (hadis) mürseldir. (Çünkü) Avn, Abdullah ile buluşmamıştır. Diğer tahric: Tirnıızi, mevakit; deavat; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 232, 371; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.), "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: "Sîzden her kim (Tîn) suresini sonuna kadar .... (ayetiyle beraber) okursa, "evet, kaadirdir ben de buna şahidlik edenlerdenim" desin. Kim de (Kıyame) suresini" .....ayetiyle beraber okursa, “evet" desin. Kim de "Vel mürselati" suresini okurda ... ayetinin sonuna kadar gelirse, Allah'a iman ettik" desin." (Ravi) İsmail dedi ki: Ben "acaba bu hadisi nakleden kimse yanılmış olabilir mi bir göreyim" diye (bu hadisi o) bedevî adama tekrar okumaya başladım da (bana şöyle) dedi: Ey kardeşimin oğlu, sen benim bu hadisi kafamda tutamadığımı mı zannediyorsun? Vallahi ben altmış defa hacca gittim, üzerinde hacca gittiğim her deveyi bile bilmekteyim." Diğer tahric: Tırmizi, tefsiru sure
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik (r.a.), Ömer b. Abdul-Aziz'i kast ederek, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dan sonra namaz bakımından Resulullah'a şu gençten daha çok benzeyen bir kimsenin arkasında namaz kılmadım. Biz onun rukuunda on (defa) ve sücudunda (yine) on (defa) tesbih (okuduğunu) tahmin ettik. Ebu Davud dedi ki: Ahmed b. Salih (şöyle) dedi: Ben Abdullah b. İbrahim sana bu hadisi nakleden ravinin ismi Manus mu yahutta Mabus mudur? dedim. (O da bana); "Abdurrezzak (bu ravinin isminin) Mabus (olduğunu) söylüyor. Amma benim hafızamda kaldığına göre Manus'tur, diye cevab verdi. (Ebu Davud sözlerine devamla dedi ki:) Bu naklettiğimiz lafızlar îbn Rafi'in rivayetine aittir. Ahmed (b.Salih de bu hadisi) Said b. Cübeyr'den, Enes b. Malik'ten şeklinde (sema' yerine an'ane yoluyla) nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yedi (organ) üzerine secde etmekle, saç ve elbiseyi toplamamakla emrolundum" Hammad "Nebiimiz (bunlarla) emrolundu" (şeklinde) rivayet etti. Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, salat; Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbik
- Bāb: ...
- باب ...
ibn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben yedi organ üzerine secde etmekle emrolundum." (Şu'be) bazan, "ben emrolundum" yerine "Sizin Peygamberiniz emrolundu" derdi. Diğer tahric: Tirmizî, salat, Nesaî, tatbîk; Îbn Mace, ikame
- Bāb: ...
- باب ...
el-Abbas b. Abdilmuttalib'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı şöyle buyururken işittiği rivayet olunmuştur: "Kul secde ettiği zaman yedi organı da onunla beraber secde eder; yüzü, elleri, dizleri ve ayakları." Diğer tahric: Müslim, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, tatbîk; îbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer, (hadisi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a) ref ederek O'nun şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Eller de yüz gibi secde ederler. Öyleyse biriniz yüzünü (yere) koyduğu zaman ellerini de koysun, onu (secdeden) kaldırdığı zaman onları da kaldırsın." Diğer tahric: Nesaî, iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre(r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Siz secdede iken namaz'a yetiştiğinizde hemen secdeye varınız ve bu secdeyi (namazdan) bir rekat saymayınız. Kim rüku a yetişirse, namaz(ın kıyam ve kıraatin)a da yetişmiş olur." Kutub-i Sitte arasında sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, halka namaz kıldırdığı alnında ve burnunun ucunda namaz(daki secdesin)den, (mütevellid) çamur izleri görüldüğü rivayet edilmiştir. Diğer tahric: Buharî, salat; ezan, leyletu'l-kadr; Müslim, sıyam; Ahmed b. Hanbel, II, 130; III
- Bāb: ...
- باب ...
Bu (894.) hadisin (bir benzerini de) Muhammed b. Yahya, Abdurrezzak vasıtasıyla Ma'mer'den nakletmiştîr
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü İshak dedi ki: el-Bera b. Azib bize (secdeyi) öğretti. Ellerini (yere) koydu, dizlerinin üzerine çöktü, arkasını yukarı dikti ve; "işte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle secde ederdi" dedi. Diğer tahric: Nesaî, tatbîk; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (şöyle) buyurmuştur: "Secdede i'tidal üzere bulununuz. Hiçbiriniz köpeğin yayması gibi kollarını yaymasın" Diğer tahric: Nesaî, iftitah, tatbîk; îbn Mace ikame; Ahmed b. Hanbel, II, 109, 177, 179, 191, 214, 274, 276, 291, 305, 315, 336, 379. Tirmizi, salat
- Bāb: ...
- باب ...
Meymune (r.a.)'dan; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in secde ettiği vakit (ayaklarıyla) kollarının arasını açık bulundurduğu, kollarının altından bir kuzu geçmek istese geçebileceği rivayet edilmiştir. Diğer tahric. Müslim, salat; Nesaî, tatbik; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. .Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Abbas'tan; demiştir ki: "(Bir defa yanlarıyla) kolları arasını açmış bir halde (secdede bulunurken) arka tarafından Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldim de koltuklarının beyazlığını gördüm." Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Allah Rasulü'nün ashabından olan Ahmer b. Cez' (şöyle) demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secdeye vardığı zaman pazularını (kendine zahmet verecek şekilde iyice) yanlarından ayırırdı. Hatta biz kendisine acırdık." Diğer tahric: İbn Mace, ikame; Tirmizî, mevakît; Nesaî, tatbîk
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Biriniz secdeye vardığı zaman köpeğin yayıldığı gibi yapmasın, uyluklarını birleştirsin." Diğer tahric: Tirmizî, salat; Nesaî, tatbîk; İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı açıldıkları (kollarını yanlardan; karınlarını uyluklarından ayırdıkları) zaman, secdenin kendilerine zor geldiğinden yakındılar. (Nebi Sallallahu aleyhi ve Sellem:) "Dizler(iniz)'den yararlanın" buyurdu. Diğer tahric: Tirmizî, mevakît
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyad b. Subeyh ei-Hanefî'den; demiştir ki: İbn Ömer (r.a.)'in yanında namaz kıldım ve (namazda) ellerimi böğrüme koydum. Namazı kılınca (bana şöyle) dedi: "Namazdaki şu hal asılmış kimse(nin hali gibi)dir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bundan nehyederdi." Diğer tahric: Nesaî, iftitah
- Bāb: ...
- باب ...
Mutarrıf'ın babası (Abdullah b. Şıhhîr)dan demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ağlamaktan dolayı göğsünde değirmen sesi gibi bîr sesle namaz kılarken gördüm. Diğer tahric: Buharî, bed'ul-halk; Nesaî, sehv; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Halid el-Cühenî'den rivayete edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim güzelce abdest alır da gaflet etmeden (namazda olmanın uyanıklığı içerisinde) iki rekat namaz kılacak olursa, geçmiş günahları affolunur.” Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, IV, 117; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. Âmiri'l-Cuheni’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Kim güzelce abdest alır da kalbiyle ve yüzüyle yönelerek iki rekat namaz kılacak olursa o kişi kesinlikle Cennet'e girer" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
el-Misver b. Yezid el-Mâlikî'den rivâyet edilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Râvi) Yahya dedi ki: (Bu cümleyi Misver): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm ki" (şeklinde) rivâyet etmiş de olabilir namazda okurken bir âyeti terk etti, onu okumadı. Bunun üzerine adamın birisi (namaz bitince): Allah'ın Resulü, sen falan âyeti terk ettin, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da o kimseye: Bana (o anda) hatırlatsaydın ya?" cevabını verdi. (Mûsânnif Ebû Dâvûd'un hocalarından) Süleyman, kendi rivâyetinde (o kimsenin): Resûlallah), ben o âyetin neshedildiğini zannetmiştim, dediğini de ilâve etmiştir. b. Hanbel, III, 407; V
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yâ Alî, namazda imam'a (yanıldığı âyeti) hatırlatma!" Ebû Dâvûd dedi ki: Ebu îshak, el-Haris'ten sadece dört hadis işitmiştir. Bu hadis de onlardan değildir. Sadece, Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Zer (r.a.) demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kul namazında iken (yüzüyle) sağa-sola dönmediği müddetçe Allah Teâla da (rahmet nazarıyla) ona yönelmeye devam eder, (yüzüyle) sağa-sola dönecek olursa, (Allah da) ona yönelmekten vazgeçer." Diğer tahric: Nesâî, sehv; Dârimî, salât; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir kimsenin namazda (başıyla) sağa-sola dönmesini sordum da; "O, kulun namazından şeytanın bir hırsızlığıdır" diye cevab verdi. Diğer tahric: Buhârî, ezan; bedu'l-halk, Tirmizî, cuma; Nesâî, sehv; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den rivayet olunmuştur: "Halka kıldırdığı bir namazdan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in alnında ve burnunun ucunda toz izleri görüldü. (Sünen-i Ebû Davud'un râvisi) Ebû Ali (el-Lu'luî) dedi ki: Ebû Dâvûd dördüncü (ve son) okutuşunda bu hadisi (burada) okumamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Osman (b. Ebî Şeybe'nin) Câbir b. Semura'dan rivayetine göre, Cabir demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescid'e girdi. Ellerini (ve gözlerini) havaya kaldırmış bazı kimseler gördü. (Bu cümle, hadisin Müsedded tarafından yapılan rivayetinde yoktur.) Ancak (Ebû Dâvûd'un hocaları Müsedded ve Osman) hadisin bundan sonraki kısmında birleştiler (ve şu sözleri naklettiler). Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Bu kimseler gözlerini havaya dikmeye kesinlikle son vermelidirler." Müsedded (bu cümleyi) "namazda" diye nakletti (Muaviye ve Osman ittifakla şu şekilde tamamladılar:) "Yahut onların gözleri (bir daha) kendilerine dönmeyecektir." Diğer tahric: Buhârî, ezan; Müslim, salât; Nesâî, sehv; îbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik'den; demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bazı kimselere ne oluyor da namazları esnasında gözlerini semâya dikiyorlar?" (Enes dedi ki); Resûlullah'ın sözü bu mevzuda iyice sertleşti ve buyurdu ki: "Ya bundan vazgeçerler, yahut da gözleri kör olur.” Diğer tahric: Buhari, ezan; Müslim, salât; Nesâî, sehv; İbn Mâce, ikâme
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: (Bir defa) Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çizgili bir elbise (hamisa) içinde namaz kıldı ve; "Bunun çizgileri beni meşgul etti. Siz bunu Ebû Cehm'e götürün de bana onun enbicâniyyesini getirin" buyurdu. Diğer tahric: Buhârî, salât; ezan; Müslim, mesâcid; Nesâî, kıble
- Bāb: ...
- باب ...
Bu (914.) haber (bir de) Âişe (r.anhâ)'den (Hişâm vasıtasıyla) nakledilmiştir. (Hişâm) dedi ki: "Ve (Resûlullah Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Cehm'e ait çizgisiz bir kumaş aldı ve (kendisine): Ey Allah'ın Resulü, çizgili elbise bu çizgisiz kumaştan daha güzeldi, denildi
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b.el-Nanzaliyye'den; demiştir ki: Namaz için -yani sabah namazı için- ikâmet getirildi. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz'a durdu ve dağ yoluna bakıyordu. Ebu Davud dediki: Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) dağ yoluna geceleyin bekçilik yapacak bir atlı göndermişti. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde'den rivayet olunmuştur: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Zeyneb'in kızı Ümâme'yi (omuzunda) taşır olduğu halde namaz kılardı. Secdeye varacağı zaman indirir, (kıyama) kalkacağında da (omuzuna) bindirirdi. Diğer tahric: Nesâî, İmame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katâde (r.a.) (şöyle) demiştir: Bizler Mescidde oturmakta iken Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendi kızı Zeyneb ile Ebu'l-Âs b. er-Rebî'den.olma kızı (yani torunu) Ümâme'yi omuzunda taşıyarak çıkageldi. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ümâme omuzunda olduğu halele namaz'ı kıldı. Rükû'a varacağı zaman onu indiriyor, kalkacağı zaman da onu tekrar omuzuna bindiriyordu. Namazını bitirinceye kadar böyle yaptı. Diğer tahric: Nesâî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde el-Ensârî şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Ümame bint Ebi'I-As omuzunda olduğu halde halk’a namaz kıldırırken gördüm, secdeye varacağı zaman onu (yere) indiriyordu. Ebû Davud dedi ki: (Bu hadisin ravisi) Mahreme (her ne kadar bu hadisi babasından naklettiğini söylemişse de aslında) babasından sadece bir hadis dinlemiştir. Diğer tahric: Nesâî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde'den; demiştir ki: Biz öğle yahut da ikindi namazı için Resûluliah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i beklemekte, Bilâl de (Fahr-i Kâinat'ı) namaz'a da'vet etmiş iken bir de baktık ki, kızının kızı Ümâme bint Ebi'I-Âs omuzunda olarak mescid'e girip namaz kılacağı yere durdu. (Ona, uyarak) biz de arkasına durduk. Ümâme ise, bulunduğu yerde (yani Resûlullah'ın omuzunda) duruyordu. (Resûlullah) tekbir aldı. biz de tekbir aldık. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rükû'a varmak isteyince onu tuttu (omuzundan aşağı) indirdi. Sonra rükû ve secdeye vardı. Secdeyi bitirip de ayağa kalkmak isteyince Ümâme'yi yine (eski) yerine koydu. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz'ı bitirinceye kadar her rekat'ta bunu yapmaya devam etti." Diğer tahric: Nesâî, imame
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namazda iki siyah renkli (haşere)'yi, (yani) yılanla akreb'i öldürünüz" buyurdu." Diğer tahric: Tirmîzî, salât; İbn Mâce, ikâme; Nesâî, sehv; Dârimî, salât, Ahmed b. Hanbel II
- Bāb: ...
- باب ...
(Müsedded'in rivayet ettiği lafızlar esas alınmak suretiyle:) Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) (odasında) idi. -Ahmed'in rivayetinde, "namaz kılıyordu"- Ve kapı da kapalı idi. Ben geldim (namazda olduğunu bilmeden) kapıyı açmasını istedim. Ahmed buraya "yürüdü" sözünü ilave etti. Bana kapıyı açtı. Sonra (geri geri giderek) namaz kıldığı yere döndü." (Hadisin râvilerinden Urve b. ez-Zübeyr) "kapı kıble cihetindeydi" demiştir. Diğer tahric: Nesâî, sehv; Tirmizî, cuma; Ahmed b. Hanbel, I, 74, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ûd)'dan; demiştir ki: Biz, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) namaz kılarken, kendisine selâm verirdik de selâmımızı alırdı. Necâşî'nin yanından döndüğümüzde ise verdiğimiz selâmı almadı ve; "Namazda (namaz'ın kendisine ait) meşguliyet vardır" buyurdu. Diğer tahric: Buhârî , el-amel fi's-salat, menâkıbu'l-ensâr; Müslim, mesâcid, îbn Mace, ikâme; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ûd)'dan; demiştir ki: "Biz (İslâm'ın ilk yıllarında) namazda (bulunan kimseye) selâm verir ve ihtiyacımızı (ondan) sorardık. (Habeşistan'dan döndükten sonra) Resûlullah'ın yanına geldim. Namaz kılıyordu. Selâm verdim selâmı(mı) almadı. Beni selâmın alınıp verilmesiyle ilgili) olduk - olmadık düşünceler sardı. Resûlullah (s.a.v.) namazı bitirince, "Allah emir (ve hükümlerinden istediğini yeniler. Allahü Teâlâ kesinlikle namazda konuşmamanıza (dair yeni) hüküm gönderdi/* buyurdu ve selâmımı aldı. Diğer tahric: Buhârî, tevhîd; Nesâî, sehv, kusûf; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Suhayb (r.a.)'den; demiştir ki: "Resûlullah'ın yanına vardım. Namaz kılıyordu. Selâm verdim, İşaretle (selâmıma) karşılık verdi. (Hadisin râvilerinden Leys) dedi ki: "Öyle zannediyorum ki (bana bu hadisi nakleden Bükeyr) "Parmağıyla işaret ederek" dedi. (Ebû Dâvûd dedi ki); bu lafızlar Kuteybe'nin (rivayet ettiği) hadisindir. Diğer tahric: Tirmizî, salât; Nesâî, sehv; Dârimî, salât
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) beni (haber toplamak için) Mustalik oğullarına gönderdi. Geldiğim zaman devesi üzerinde namaz kılıyordu. Ben kendisiyle konuştuğum halde ,o bana eliyle şöyle yaptı. Sonra kendisiyle (tekrar) konuştum. Fakat o eliyle yine şöyle yaptı. Ben kendisini işitiyordum. Okuyor, başı ile işaret ediyordu. Namazı bitirdikten sonra; "Gönderdiğim iş hususunda ne yaptın? Şüphesiz ki, seninle konuşmama namazda bulunmamdan başka bir engel yoktu" buyurdu. Diğer tahric: Dârimî, salât; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah sallellâhu aleyhi ve sellem (bir gün) namaz kılmak için Kuba'ya gitmiş de namaz kılarken ensar gelip kendisine selâm vermişler. Ben Bilâl'e; Resûlullah (s.a.v.) namazda iken kendisine selâm verdikleri zaman onların selâmlarını nasıl alırdı? diye sordum. "Şöyle yapardı" dedi, avucunu açtı ve (bu hadisi Ebû Dâvû'a nakleden râvi el-Hüseyn b. İsâ; "bana bu hadisi nakleden) Cafer de (Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin elinin hareketini bana göstermek için) avucunu açtı (elinin) içini aşağıya dışını da yukarıya getirdi" dedi. Diğer tahric: Tirmizî, salât; Nesâî, selıv; îbn Mâce, ikâme
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'ın rivayetine göre; Nebi (s.a.v.) "Namazda noksanlık yapmak ve selam vermek (caiz) olmaz" buyurmuştur. Ahmed (b. Hanbel) dedi ki: Bana göre (bu hadisin) mânâsı, "Namazda selâm verme sana da selâm verilmesin. Kişi namazını eksik kılar, sonra da namazından şüpheli olarak çıkar" demektir. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. el-Alâ haber verdi, dedi ki; bize Muâviye b. Hişâm Süfyân'dan, o da Ebû Mâlik'den, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hureyre'den nakletti: (Ebû Muâviye) dedi ki: Öyle zannediyorum ki (Ebû Hureyre) bu hadisi (Resul-i Ekrem'e ulaştırarak) refetti. (Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Namazda ve selâm vermede noksanlık yapmak (caîz) olamaz". Ebû Dâvûd dedi ki: "Bu hadisi (bir de) İbn Fudayl (bir önceki (928.) hadisi rivayet eden) İbn Mehdi'nin kelimeleriyle nakletti. Ancak (Resûlullah’a) ulaştırmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye b. el-Hakemi's-Sülemî'den; demiştir ki: Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem)'le birlikte namaza durmuştum. Cemaatten birisi aksırdı. Ben de, "Yerhamukellahu" (Allah sana rahmet etsin)" dedim. Bunun üzerine cemaat bana dik dik bakmaya başladı. Ben de; vay başıma gelenler, size ne oluyor ki bana böyle bakıyorsunuz? dedim. (Muaviye) dedi ki: Bunun üzerine ellerini uyluklarına vurmaya başladılar. Ben de hemen bunların beni susturmak istediklerini anladım. (Bu hadisin râvilerinden) Osman (b. Ebî Şeybe, hadisin geri kalan kısmını şöyle) nakletti: Ve ben de sustum. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) namazı bitirince: Annem babam ona feda olsun beni ne dövdü ne azarladı ne de bana sövdü. Bir süre sonra dedi ki: "Şu namaz (var ya) onun içinde böyle insan sözünden her hangi birşeyi konuşmak caiz değildir. O namaz sadece tesbih, tekbir ve Kuran okumaktan ibarettir." Yahutta Resûlullah (s.a.v.)'in buyurduğu gibidir. Ben: Yâ Resülallah, biz cahiliyetten yeni kurtulmuş bir topluluğuz. Gerçi Allah İslâmı getirdi. Ama bizden öyle kimseler var kî hâlâ kâhinlere gidiyorlar dedim. (Bunun üzerine:) "Sen gitme" buyurdu. Bizden bazı kimseler de tetayyur ediyorlar, dedim. “Bu onların içlerinden gelen birşeydir. Ama sakın onları yoldan çıkarmasın" buyurdu, ben: Bizden bazı kimseler de çizgi çiziyorlar, dedim. "Nebilerden biri çizgi çizerdi. Her kimin çizgisi (onun çizgisine) uygun düşerse, isabet etmiş olur, buyurdu. (Muâviye) dedi ki: Benim bir cariyem vardı, dedim. Uhud ve Cevâniyye taraflarında kuzuları güderdi. Bir (gün) çıkıp yanına vardım. Bir de ne göreyim bir kurt kuzulardan birini alıp götürmüş. Ben de ademoğullarından bir adamım. Onlar gibi ben de üzülürüm. Lâkin cariyeye öyle bir tokat vurdum ki... Resûlullah (s.a.v.) bunu bana çok gördü. Ben: Yâ Resûlallah (o halde) cariyeyi azad edeyim mi? dedim. "Sen onu bana getir" buyurdu. Hemen onu (alıp) getirdim. Peygamber (s.a.v.) ona: “Allah nerededir?" diye sordu. (Câriye): -Göktedir, dedi. (Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "- Ben kimim?" dedi. Câriye: Sen Allah'ın Nebisisin, cevabını verdi. (Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "- Onu âzâd et, çünkü mu'min bir kadındır" buyurdu. Diğer tahric: Müslim, mesâcid; Nesâi, sehv; Ebû Dâvûd, eymân; Dârimî, nuzur; Muvattâ, itki; Ahmed b. Hanbel, II, 291; III, 452; IV, 222, 388, 389; V
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye b. el-Hakem es-Sülemî'den; demiştir ki: Ben Resûlullah'ın yanına gelip İslâmiyetle ilgili bazı şeyler öğrendim. Öğrendiklerimden biri de (Resûlullah sallallahu aleyhi ve seltemîn) bana söylediği şu sözdür: "Aksırdiğında elhamdülillah (Allah'a hamd olsun) de ve bir kimse aksırıp da Allah'a hamd edecek olursa sen de: "Yerhamukullah (Allah sana merhamet etsin)" de." (Muâviye) dedi ki: Ben Resûlullah (s.a.v.)'la beraber namazda iken adamın biri aksırip Allah'a hamd ediverdi. Ben de (hemen) sesimi yükselterek "yerhamukellahu" dedim. Cemaat gözlerini bana çevirdi. Bu benim ağrıma gitti. Bunun üzerine ben, "Size ne oluyor da bana (böyle) yan gözle bakıyorsunuz?” dedim. (Muaviye) diyor ki; Bunun üzerine "Sübhanellah" demeye başladılar. Resûlullah (s.a.v.) namazı bitirince: "Konuşan kimdi?" buyurdu. (Kendisine:) Şu A'rabi idi diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) beni çağırdı ve: "Namaz ancak Kur'an okumaktan, Aziz ve Celil olan Allah'ı zikretmekten ibarettir. (Bir daha) namazda iken durumun böyle (başka birşeyle uğraşma)!" dedi. Resûlullah (s.a.v.)'den daha yumuşak bir muallimi asla görmedim. Diğer tahric: Müslim, mesâcid; Nesâî, sehv; Ebû Dâvûd, eymân; Dârimî, nüzur; Muvatta, ıtk; Ahmed b. Hanbel, II, 291; HI, 452; IV, 222, 388, 389; V
- Bāb: ...
- باب ...
Vail b. Hucr'den; Resûlullah (s.a.v.) [ğayril mağdubi aleyhim ve leddaaaalliin] (âyetini) okuduğu zaman, sesini yükseltir ve "âmin" derdi. Diğer tahric: Buhârî, ezan, Tirmizî, mevâkîtü's-salât; Müslim, salât; Muvattâ, nida; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Vâil b. Hucr'dan (rivayet edildiğine göre) kendisi, Resülullah (s.a.v.)'in arkasında namaz kılmış, Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) (Fâtiha'dan sonra) seslice âmin deyip sağına - soluna selam vermiş. (Vâil b. Hucr), "Hatta ben yanağının beyazlığını bile gördüm" (demiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Hureyre'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) "ğayril mağdubi aleyhim veleddaaaalliin'' (âyetin)i okudğu zaman, "âmin" derdi. Hatta (sesini) birinci safta arkasında bulunan kimse de işitirdi. Diğer tahric: İbn Mace, ikâme; Dârımî, salât
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre: Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "İmam (ğayril mağdubi aleyhim veleddaaaalliin) dediği zaman, siz de: "Amin" deyiniz. Çünkü kimin âmin demesi, meleklerin âmîn demesi (vakti)ne denk gelecek olursa, geçmiş günahları bağışlanır." Diğer tahric: Buhârî, bedü'I-hafk, ezan; Müslim, salât; Ebû Dâvûd, vitr; Muvatta', nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İmam, âmin dediği zaman, sizde âmin deyiniz. Çünkü kimin amîn demesi, meleklerin âmin demesine denk gelirse, geçmiş günahları bağışlanır.” İbn Şihab dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'de "âmin" derdi. Diğer tahric: Buhârî, bediü'l-halk, ezan; Müslim, salât; Tirmizî, mevâkît; İbn Mâce, İkâme; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Bilal (r.a.)'den; demiştir ki: Ya Resûlallah, âmin demek de beni geçme. Diğer tahric: Buhari, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Musbıh el-Makrâî dedi ki: Biz sahâbî olan ve sözlerin en güzelini söyleyen Ebû Zuheyr en-Numeyrî ile beraber otururduk. Bizden birisi dua etti mi; "(Duanı) aminle bitir. Gerçekten âmin, sayfanın üzerine vurulan mühür gibidir" derdi. Ebû Zuheyr dedi ki: "size bundan bahsedeyim mi? Bir gece Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte (dışarıya) çıkmıştık. Devamlı ve ısrarla duâ eden bir adamın yanına geldik. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) durup onu dinlemeye başladı ve; "eğer mühürlerse cennetti kazandı" dedi. Cemaatten birisi "ne ile mühürleyecek?" diye sordu. "Âmin"le diye cevap verdi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.)'e soru soran kimse gitti (ve o duâ eden) adama varıp dedi ki, "Ey filân, âminle bitir ve müsterih ol." Bu, Mahmud (b. Halid) (rivayetinin) lâfzıdır. Ebû Dâvûd dedi ki; ei-Makrâl -Himyer'den bir kabile (ismi)dir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; demiştir ki: Resülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Tesbih (sübhânallah demek) erkekler için ve el çırpmak da kadınlar içindir" Diğer tahric: Buharî, amel fi's-salat, ezan, sehv; Müslim, ikame; Muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, II, 261, 317, 376, 432, 440, 473, 479, 492, 507, 529; III, 348, 357; V
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd es-Sâidî (na.)'dan rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.v.) (bir kere) aralarını düzeltmek için Amr b. Avf oğulları (yurdu) na gitmişti. Namaz vakti geldi müezzin Hz. Bilal (r.a.) Ebû Bekr (r.a.)'e gelip, "Cemaate namazı kıldırır mısın? İkâmet edeyim mi? diye sordu. O da "Evet" dedi ve namaz'a başladı. Resûlullah, cemaat namazda iken teşrif etti. (Safları yara yara birinci) saf'fa kadar vardı. (O'nu gören) cemaat el çırptılar. Ebû Bekr (r.a.) namazını kılarken başını çevirip (hiç bir tarafa) bakmazdı. (Arkasındaki) cemaat el çırpmayı çoğaltınca başını çevirip bakdı ve Resûlullah (s.a.v.)'i gördü. Resûlullah (s.a.v.) "yerinde dur" diye kendisine işaret buyurdu. Ebû Bekr (r.a.) ellerini kaldırıp Resûlullah (s.a.v.)'in kendisine olan bu emrinden dolayı Allah'a hamd-u sena etti. Sonra Ebû Bekr (r.a.), (birinci) saf'fa girinceye kadar geri geri gitti. Resûlullah (s.a.v.) de ileriye geçip namaz'ı kıldırdı. Namazdan çıkınca; "Ey Ebü Bekr, sana emrettiğim zaman seni yerinde kalmaktan alıkoyan sebeb ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de; "îbn Ebî Kuhâfe için Resûlullah (s.a.v.)'in önünde (durup) namaz kılmak uygun olmaz" dedi. (Ondan sonra) Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem (cemaate dönüp); "Size ne oluyor da el çırpmayı bu kadar çoğalttınız? Namazdayken her kim bir olay'ın ortaya çıktığını görürse, "Sübhânellah" desin, sübhânallah dediği zaman (elbette) kendisine (imam tarafından dönüp) bakılacaktır. El çırpmak ise, kadınlara mahsustur” buyurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu izin farz namazlardadır. Diğer tahric: Buhari, amel fi’s-salat, sulh; Müslim, salat; Nesai, sehv, Ahmed b. Hanbel, II,241; V
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa’d demiştir ki: Amr b. Avf oğulları arasında bir kavga olmuştu. Bu haber Nebi (s.a.v.)'e ulaştı. Aralarını düzeltmek için öğleden sonra oraya vardı. (Giderken de) Bilâl'e: "İkindi namazına kadar şayet gelemezsem, Ebû Bekr'e söyle, halka namazı kıldırsın" buyurdu. İkindi (vakti) gelince Bilâl (r.a.) ezan okudu. Kâmet etti sonra da Ebû Bekr (r.a.)'e (namazı kıldırmasını) söyledi. Bunun üzerine (Ebû Bekr namaz kıldırmak üzere) öne geçti. (Hadisin) sonunda (şu cümleyi) rivayet etti: "Namazda bir olayla karşılaşırsanız erkekler subhanallah desin, kadınlar da el çırpsın." Diğer tahric: Buhârî, sehv, sulh; amel fıssalat, ezan; Müslim, salât; Nesâî, imame, sehv, kudât; Dârimî, salât; Muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, V, 330, 322, 333. not: 940 ı okumadıysan önce o'nu oku
- Bāb: ...
- باب ...
İsâ b. Eyyûb'dan; demiştir ki: "El çırpmak kadınlar içindir" sözü(nün anlamı, kadının) sağ elinin iki parmağını sol avucuna vurmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik'den; Nebi (s.a.v.)'in (bazan) namazda işaret ettiği rivayet olunmuştur. Diğer tahric: Dârekutnî, Sünen, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; demiştirki: Resûlullah (s.a.v.), -namazı kastederek- şöyle buyurdu: "Sübhânallah demek erkekler içindir, el çırpmak da kadınlar içindir. Kim namazında anlaşılabilecek bir işarette bulunursa, tekrar o'na geri dönsün." (Bununla namazı kastediyor). Ebû Davud dediki: "kim namazda işaret ederse ona dönsün" kısmı bir vehmden ibarettir. Diğer tahric: Dârekutnî, Sünen, II, 83; Beyhakî, es-Siinenu2l-kübrâ, II, 246, 247, 262; VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Zer' (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri namaz'a başladığı zaman küçük çakılları düzeltmesin. Çünkü (bu anda) rahmet kendisine yönelir." Diğer tahric: Nesai, tatbik; sehv; İbn Mace, ikamet; Tirmizi, salat; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Muaykîb (r.a.)'den; Hz. Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Namazda iken sakın (taşlara) el sürme. Ama mutlaka yapman gerekirse, çakılları düzeltmek için bir (hareket sana yeter)" Diğer tahric: Buhârî, amel fi's-salât; Müslim, mesâcid; İbn Mâce, ikame; Tirmizî, salât; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) namazda (ihtisâr'dan yani) eli böğüre koymaktan nehyetti. Ebû Dâvûd dedi ki: (İhtisar ile) böğüre el koymayı kastediyor. Diğer tahric: Buhârî, amel fi's-salat; Muslini, mesâcid; Nesâî, iftitâh; Tirmizi, salât; Dârimî, salât , Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Hilal b. Yesaf'dan; demiştir ki: Rakka'ya geldim. Arkadaşlarımdan biri: Rasûlullahm ashabından biri ile görüşmek ister misin? dedi. Bu benim için ganimettir, dedim. Vâbisa (b. Mabed b. el-Haris) ya gittik. Arkadaşıma: Önce dış görünüşüne bakalım, dedim. Vâbisa'nın üzerinde, başına bitişik iki uçlu bir başlık ve toz renginde ipekten bir bornoz göze çarpıyordu. O namazda bir baston'a dayanmış vaziyette idi. (Namazı bitirince) kendisine selâm verdikten sonra (namazda baston'a dayanmayı) sorduk. Şu karşılığı verdi: Ümmü Kays bint Muhsin bana haber verdi ki, Rasûlullah (s.a.v.) yaşlanıp kilo alınca; namaz kıldığı yerde üstüne dayanacağı bir direk edinmişti. Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Erkam (r.a.)'den; demiştir ki: Biz namazda yanımızdaki adamla konuşurduk. Nihayet "Allah'ın huzurunda konuşmadan durunuz" [Bakara 238] (âyeti) indi. Böylece susmakla emrolunduk. Konuşmaktan nehyedildik. Diğer tahric: Müslim, mesâcıd; Nesâî, sehv; Tirmızî, mevâkît; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)'den; demiştir ki: Bana Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in; "Bir kimsenin oturarak kıldığı namaz'ın yarısıdır"buyurduğu haber verildi. Bunun üzerine, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldim ve o'nu oturarak namaz kılar gördüm. (Hayretimden) ellerimi başına koydum. Bu cümle bir nüshada "ellerimi Rasulullah'ın üstüne koydum" bir başkasında da "ellerimi Rasulullah'ın başına koydum" şeklindedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Ey Amr'ın oğlu Abdullah, ne oluyor sana?" buyurdu. Ya Resulallah, senin "insanın oturarak kıldığı namaz'ın sevabı ayakta kıldığının sevabının yarısı kadardır" buyurduğunu haber aldım. Halbuki sen oturarak namaz kılıyorsun, dedim. "Evet ama, ben sizden biri gibi değilim" buyurdu. Diğer tahric: Müslim, salatu musafirun; Nesaî, kiyamu'l-leyl; Muvatta', cemaat
- Bāb: ...
- باب ...
İmrân b. Husayn (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, O, Nebi (s.a.v.)'e bir kimsenin oturarak kıldığı namaz'ın hükmünü sormuş. Efendimiz de şu karşılığı vermiştir: "Ayakta kıldığı namaz, oturarak kıldığı namazdan daha efdaldır. Oturarak kıldığı namaz(ın sevabı) ayakta kıldığının yarısı kadar, uzanmış halde kıldığının (sevabı da) oturarak kıldığının yarısı kadardır." Diğer tahric: Tırmizi, salat; Nesaî, leyl; İbn Mace ikamet; Darimî, salat; muvatta, cemaat; Ahmed b. Hanbel II, 192, VI, 62, 227, IV
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn (r.a.)'den; demiştir ki: Bende basur (hemoroid hastalığı) vardı. (Bu durumda) namazı nasıl kılacağımı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sordum; "Durabilirsen ayakta, gücün yetmezse oturarak o'na da gücün yetmezse yan üstü uzanarak kıl" buyurdu. Diğer tahric: Buharî, taksîı; İbn Mace, ikame; Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel IV
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.a)'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.), yaşlanıncaya kadar gece namazında oturarak birşey okurken görmedim. (Yaşlanınca) okuyacağı sureden otuz kırk âyet kalıncaya kadar oturarak okur, sonra kalkar kalanını tamamlar ve (rükünu), secdesini yapardı. Diğer tahric: Buhârî, teheccud; Müslim, musâfirîn, îbn Mâce, ikâme
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi s.a.v.’in hanımı Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) oturarak namaz kılar ve o halde okurdu. Okuyacağı şeyden otuz-kırk âyet kadar kalınca, kalkar ve kalanı ayakta iken tamamlar, sonra da rukuunu, secdesini yapardı. İkinci rek'at'te de aynı şekilde hareket ederdi. Ebû Davud dediki: (Bunu), Alkame b. Vakkas, Âişe vasıtasıyla Nebi (s.a.v.)'den bu rivayete benzer bir (şekilde) rivayette bulunmuştur. Diğer tahric: Buhârî, teheccud; Müslim, musâfirîn
- Bāb: ...
- باب ...
Âİşe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) geceleyin uzun uzun ya oturarak veya ayakta namaz kılardı. Namazı ayakta kılarsa, rükû'u ayakta yapar, oturarak kılarsa rukû'u da oturduğu yerden yapardı. Diğer tahric: Müslim, musâfirîn; Nesâî, kıyamu'l-leyl; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Şakîk'dan; demiştir ki: Aişe (r.anha)'ya; Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir rek'atte birden fazla sure okur muydu? diye sordum. (Evet) Mufassallardan (okurdu), dedi. Oturarak namaz kılar mıydı? dedim. İnsanlar onu kocatınca (evet), dedi. Diğer tahric: Müslim, müsafirîn
- Bāb: ...
- باب ...
Vâil b. Hucr'den; demiştir ki: (Kendi kendime) Rasûlullah (s.a.v.)'in nasıl namaz kıldığına bakayım, dedim. Hz. Nebi; kalkıp kıbleye döndü ve tekbir aldı. Ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdı, sonra sağ eli ile sol elini tuttu. Rükû' yapmak isteyince ellerini ilk tekbirde olduğu gibi kaldırdı. Sonra da sol ayağını yere yayıp oturdu ve sol elini sol uyluğunun üzerine koydu. Sağ dirseğini sağ uyluğundan uzakta tuttu (uyluğun üzerine koymadı), iki parmağını (küçük parmakla yanındaki) yumdu (baş ve orta parmakları ile) bir halka yaptı onu şöylece işaret edereken gördüm.(Müsedded dedi ki); Bişr, baş ve orta parmağı ile halka yaptı, işaret parmağı ile işaret etti. Diğer tahric: Nesaî, sehv; iftitah; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Namaz'ın sünneti,, sağ ayağını dikip sol ayağını bükmen (yere yayman)dır. Diğer tahric: Buhari, ezan; Mâlik, nıdâ
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer; "Sol ayağını yatırıp, sağ ayağını dikmen namaz'ın sünnetindendir" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cerîr; Yahya'dan aynı isnâdla yukarıdaki (959.) hadisin benzerini rivayet etmiştir. Ebû Dâvûddedi ki: Hammâd b. Zeyd, Yahya'dan aynen Cerîr'in dediği gibi; "...Sünnettendir" diye rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Yahya b. Said'den rivayet edildiğine göre; Kasım b. Muhammed, onlara teşehhüdde oturmayı göstermiş, (sonra Ka'nebî) bu (önceki) hadisi zikretti
- Bāb: ...
- باب ...
İbrahim b. Yezid (en-Nehaî)'den; demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) namaz'da oturduğu zaman sağ ayağını diker (bundan dolayı) ayağının üstü kararırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amr, Ebû Humeyd es-Sâidî'den rivayet etmiştir: Demiştir ki: Ebû Hurneyd'i Resûlullah (s.a.v.)'in ashabında on kişinin arasında dinledim. Ahmed (b. Hanbel) ise şöyle der: Muhammed b. Amr b. Ata der ki: "Ebû Humeyd es-Sâidî'yi Resûlullah'ın ashabından içlerinde Ebû Katâde'nin de bulunduğu on kişinin arasında dinledim.” [Müellif Ebû Dâvûd, bu hadisi iki ayrı üstâddan nakletmiştir. Bunlar: Müsedded ve Ahmed b. Hanbel'dir. "Ahmed..." diye başlayan kısımdan buraya kadar olan ifadeler Ahmed'in, daha önceki ise Musedded'indir. Bundan sonra ise her iki ravinin de rivayetleri aynıdır.] Ebû Humeyd şöyle dedi: Ben Resûlullah’ın namazını en iyi bileninizim. Oradakiler: (Öyleyse) açıkla, dediler... (Râvî) hadisi nakledip şöyle devam etti: (Ebû Humeyd) dedi ki: (Resûlullah) secde yaptığı zaman ayak parmaklarını birazcık diker (ve kıbleye yöneltir), sonra "Allahu Ekber" deyip (başını) kaldırır ve sol ayağını büküp üzerinde otururdu. Daha sonra, son rekatte de aynısını yapardı. Sonra (Ahmed b. Hanbel) hadisi anlattı.[Bu, Ebû Davud'un ifadesidir.] (Ebû Humeyd, devamla) şöyle dedi: Nihayet kendisinde(n sonra) selâm olan secdeye (son oturuşa) gelince sol ayağını (sağ tarafa) çıkardı ve sol kabasının üzerine (teverruk yaparak) oturdu. Ahmed, (Müsedded'den) fazla olarak şunu ilâve etti: Oradakiler, "doğru söyledin, Resûlullah (s.a.v.) aynen böyle namaz kılardı" dediler. (Ebû Dâvûd dedi ki:) Her ikisi (Ahmed ve Müsedded) de rivayetlerinde ilk teşehhüdde Resûlullah'm nasıl oturduğunu anmadılar. Diğer tahric: Ebû Dâvûd, salâl; Tirmızî, mevâkît; Nesâî, Sehv; Dânmî, salât; Ahmed b. Hanbel, IV, 227; V
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amr b. Halhala, bu önceki (963) hadisi Muhammed b. Amr b. Atâ'dan "O, Rasûlullah (s.a.v.)'in ashabından bir grupla beraber otururken..." diye nakletmiş. Ebû Katâde'yi anmamıştır. (Muhammed rivayetinde) şunları da .söyledi: Resûlullah (s.a.v.) ilk iki rekatte(n sonra) oturduğunda, sol ayağının üstüne, son rekât(in bitimin)de oturduğunda ise, sol ayağını öne çıkarıp kalçasının üzerine otururdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Amr el-Âmirî'den; demiştir ki: "Bir mecliste idim..." deyip bu(ndan önceki (964.)) hadisi nakledip şöyle dedi: Resûlullah (ilk) iki rekâtte(n sonra) oturduğu zaman sol ayağının tabanı üzerine oturur, sağ ayağını dikerdi. Dördüncü rekât olunca da sol kabasını yere koyar ve ayaklarını bir taraftan çıkarırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Abbas -veya Ayyaş- b. Sehl es-Sâidı'den rivayet edildiğine göre; o, babasının da bulunduğu bir mecliste idi... (Râvî) hadiste (Ebû Humeyd'in) şöyle dediğini zikretti: Hz. Nebi, otururken avuçları, dizleri ve ayağının ön kısmına dayanıp secde yaptı. Akabinde sol kabası üzerine oturup diğer (sağ) ayağını dikti. Sonra tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekrar tekbir alıp doğruldu, fakat bu sefer kalçasının üzerine oturmadan kalktı ve diğer rek'atı kıldı. Aynen birinci rek'at'te olduğu gibi tekbirini aldı, iki rek'at'ten sonra oturdu. (Bu ilk teşehhüdden sonra) ayağa kalkmak isteyince, tekbir alarak kalktı. Sonra diğer (son) iki rek'ati de kılıp sağına ve soluna selam verdi. Ebû Dâvûd dedi ki: (İsa b. Abdillah) hadisinde; teverrük ve ikinci rek'atten kalkarken elleri kaldırma hususunda Abdülhamid'in söylediklerini söylemedi. Diğer tahric: Ebu Dâvûd, salât
- Bāb: ...
- باب ...
Abbâs b. Sehl'den demiştir ki: Ebû Humeyd, Ebû Useyd, Sehl b. Sa'd ve Muhammed b. Seleme bir araya geldiler. (Râvî) bu (evvelki (966.)) hadisi söyleyip iki rek'atten sonra kalktığı zaman elleri kaldırdığını ve (ikinci) oturuşu anmadan, şöyle dedi: Resûlullah (rek'atleri) bitirdi ve sol ayağını büküp, sağının ucunu kıbleye çevirerek oturdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'den; demiştir ki: Biz, Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte namazda oturduğumuzda, "selâm, kullarından önce Allah'a olsun selâm (meleklerden) filâna filâna olsun" derdik. Hz. Nebi (s.a.v.): "Selâm Allah'adır, demeyiniz. Çünkü Allah'ın kendisi selâmdır. Lâkin ka'deye oturanınız; her türlü tahıyye, bütün ibadetler ve güzel sözler sadece Allah içindir. Her türlü selâm, Allah'ın rahmeti ve bütün hayırlar da sana olsun ey nebî, selâm bize ve Allah'ın sâlih Kullarına olsun."-(Selâm salih kullara olsun, sözünü kastederek) "Sizden her kim bunu söylerse yerdeki ve gökteki, veya [Şekk Musedded'e aittir.] yer ve gök arasındaki her sâlih kul'a isabet etmiştir.- Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)'ın onun kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik ederim" desin" buyurdu. Rasûlullah (s.a.v.) devamla: (Bundan) sonra beğendiği herhangi bir duayı seçip onunla duâ etsin buyurdu. Diğer tahric: Buhârî, ezan, isti'zan, deavat, tevhîd; Müslim, salât; Nesâî, tatbik, sehv; İbn Mâce, ikâmet; duâ; Tirmizi, salât, Deavât; Dârimî, salât; Muvatta' nida; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ûd)'dah; demiştir ki: Biz namazda oturduğumuzda ne diyeceğimizi bilmezdik. Rasûlullah (s.a.v.)'e de (bizim bilmediğimiz) öğretilmişti. (Temîm b. el-Muntasır bundan sonra, önceki (968.) hadisi mânâ olarak anlattı. Hadisin râviierinde Şerîk bu hadisi iki ayrı yoldan almıştır. Hadisin bu bölümü Ebû İshak, Ebû'l-Ahvas ve Abdullah b. Mes'üd senediyle yapılan rivayettir. Bu bölüm; Nesâî, İbn Mâce ve Tirmizî tarafından da rivayet edilmiştir. Şerîk ise, Câmî -yâni İbn Şeddâd- Ebu Vâil ve Abdullah (b. Mes'ud) târîkeyle önceki (968.) hadisi aynen nakledip şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) bize bazı sözler öğretiyordu. Fakat onları, teşehhüdü öğrettiği gibi (itinalı) öğretmiyordu. Bu sözler şunlardır: "Allah'ım, bizim kalplerimizi(n arasını) birleştir. Aramızdaki halleri düzelt ve bize kurtuluş yollarını göster. Bizi (küfrün) karanlıklarından (İslâm'ın) aydınlığ(ın)a çıkar ve büyük günahların görüneninden ve görünmeyeninden uzaklaştır. Bize, kulaklarımızda, gözlerimizde, kalbimizde eşlerimizde ve çocuklarımızda bol hayır ver. Tevbelerimizi de kabul et. Çünkü sen, tevbeleri kabul edensin, merhametlisin. "Bizi nimetlerine şükredenlerden, onları itiraf edenlerden, razı olanlardan eyle! Ve bize ni'metlerini tamamla!” Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ûd'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Abdullah'ın elini tutup namazda (okunacak) teşehhüdü öğretti. Râvi A'meş'in hadisindeki duanın aynısını zikretti. (Bahsi geçen Â'meş hadisine ilâve olarak, Rasûlullah veya İbn Mes'ûd şöyle dedi): Bunu (teşehhüdü) söylediğin -veya [şekk râvilerden birine aittir.] tamamladığın- zaman, namazını tamamladın (demektir). (Bundan sonra) istersen kalk, istersen otur. Diğer tahric: Darekutnî, Sünen, I, 379; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)'dan, teşehhüd hakkında şunu rivayet etmiştir: "Her türlü tahiyye, bütün ibâdetler, güzel sözler sâdece Allahadır. Selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi sana olsun ey Nebî!" (Mücâhid) dedi ki; İbn Ömer; "Teşehhüde "Allah'ın bereketleri" kelimesini ben ilâve ettim" dedi. "Selâm bize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine olsun. Şehâdet ederim ki Allah'dan başka ilâh yoktur." İbn Ömer, "ona (o birdir, ortağı yoktur) sözünü de ben ekledim.” dedi. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed, Onun kulu ve elçisidir.” Diğer tahric: Dârekutnî, Sünen, I
- Bāb: ...
- باب ...
Hıttan b. Abdillâh er-Rekâşi'den; demiştir ki: Ebû Musa el-Eş'ari bize namaz kıldırdı. Namazın sonunda oturunca, cemaatten birisi: "Namaz (Kur'an'da) her türlü hayır ve zekâtla birleştirilmiştir, dedi. Ebû Musa namazı bitirince cemaate dönüp; Biraz önceki o sözleri hanginiz söyledi? dedi. Kimse cevap vermedi, Ebû Musa tekrar: Deminki sözleri hanginiz söyledi? dedi. Cemaatten yine ses çıkmadı. Bu sefer Ebû Mûsâ bana: Yâ Hıttân, herhalde bunu sen söyledin, dedi. Hayır ben söylemedim. Zaten ben azarlamandan korkmuştum, dedim. Cemaatten bir adam, Ebû Musa'ya (dönüp) Onu ben söyledim, ama hayırdan başka hiçbir şey dilemedim, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: Namazda neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz? (Bu tip konuşmalar namazı bozar). Şüphesiz, Rasûlullah bize hitâb edip, (dindeki) yolumuzu açıkladı, namazımızı öğretti, bu hutbesinde efendimiz şöyle buyurdu: "Namaza kalktığınız zaman önce saflarınızı düzeltiniz. Sonra size biriniz imâm olsun. İmam tekbir aldığında siz de tekbir alınız. = ğayril mağdubi aleyhim veleddallin) âyetini okuyunca "amin'* deyiniz. Allah duanızı kabul eder. İmam (rükû' için) tekbir alıp eğilince siz de tekbir alıp rükû' yapınız, şüphesiz imam, sizden önce rük'u yapacak ve sizden evvel doğrulacaktır. Sizin rukûda imamdan sonraya dalmanız, doğrulmada ondan sonraya kalmanıza mukabildir. İmâm = semi' allahu limen hamideh) deyince, siz = Rabbena lekel hamd) deyiniz. Allah sizi duyar. Çünkü Allah (azze ve celle) Nebisinin dili ile, "Allah kendisine hamd edeni duydu" buyurdu. (Bunu, Nebisinin dili ile öğretti). İmâm, tekbir alıp secdeye kapanınca siz de tekbir alıp secde ediniz. Şüphesiz imam sizden önce secdeye kapanır ve sizden önce başını kaldırır. Sizin imamdan sonra secde yapmanız, başınızı ondan sonra kaldırmanıza mukabildir. Namaz kılan kimse ka'de yapınca (oturunca) ilk sözü: "her türlü hayır, bütün ibâdetler ve güzel sözler Allah içindir. Ey Nebi selâm sana, Allah'ın rahmet ve bereketleri de sana. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına da selâm olsun. Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet ederim" olsun." Diğer tahric: Müslim, salât; mesâcid; fedâil; Nesâî, imame; ifîitah; Dârimî, salât, Ahmed b. Hanbel, III, 191;
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Gallâb, Katâde'ye, Hıttân b. Abdillah er-Rekâşî'den naklen önceki (971.) hadisi anlatmıştır. (Râvilerden Süleyman et-Teymî) ondan fazla olarak (Rasulullah'ın); "İmam okuduğu zaman susunuz" (buyurduğunu) ve teşehhüdde dedikten sonra, dediğini de ilâve etmiştir. Ebû Davud dedi ki: "susunuz" sözü, mahfuz değildir. Onu, bu hadiste Süleyman b. et-Teymî'den başka kimse rivayet etmemiştir.” Diğer tahric: Müslim, salât; Nesâi, iftitah; İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, II, 376, 420; IV
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) bize, Kur'ân'ı öğrettiği gibi, teşehhüd'üde öğretir ve şöyle derdi: “Her türlü selâmlar, bol hayır ve bereketler, bütün ibâdetler ve güzel sözler Allah içindir. Selâm, Allah'ın rahmet ve bereketi sana olsun ey Nebi! Selâm, bizim ve Allah'ın sâlih kullarının üzerine olsun. Şehâdet ederim ki Allah'dan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın Resûlüdür." Diğer tahric: Müslim, salât. Tirmizî, salât; Nesâî; İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cündüb (r.a.) (oğluna yazdığı bir mektupta) şöyle demiştir: "İmdi, Resûlullah (s.a.v.) bize "(namaz kılan) namazın ilk ka'desinde veya sonunda olduğu zaman demeden Önce = (Bütün selamlar, güzel sözler, ibâdetler ve mülk Allah'ındır) deyiniz. Sonra, sağınıza, imamınıza ve birbirinize selâm veriniz" diye emretti. Ebu Davud dediki: Süleyman b. Musa aslen Kufelidir, fakat Dimeşk'te (kalır) idi. Ebû Davud dediki: Bu mektup Hasan’ (el-Basri’n) in, Semure ile görüşüp ondan hadis aldığına delildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b b. Ucre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'e: Ey Allah'ın Resulü, Bize, sana salavât getirmemizi ve selâm vermemizi emrettin. Selâmın ne olduğunu bildik. Peki, ya selavâtı nasıl getireceğiz? dedik (veya [Şekk İbn Ebî Leylâ'ya aittir. Müslim'de şeksiz olarak "dedik" denilmektedir.] dediler) Hz. Nebi, şu karşılığı verdi: [Allahumme salli ala Muhammed ve ala Muhammed kema salleyte ala İbrahime. Ve barik ala Muhammedin ve ali Muhammed kema barekte ala ali İbrahime. İnneke hamidun Mecid] deyiniz. Meali: "Ey Allah'ım! İbrahim'in şânını yücelttiğin gibi Muhammed'in ve âlinin şânını da yücelt, İbrahim'e bereket verdiğin gibi Muhammed'e ve âline de bereket ver. Çünkü sen hamd edilensin, şerefli ve ulusun" Diğer tahric: Buhârî, enbiyâ: deavat; Müslim, salat; Nesâi, sehv; Tirmizi, tefsiru sure; Dârimî, salat ; Muvatta\ sefer; Ahmed b. Hanbel, I, 162; III, 47; IV, 118; V
- Bāb: ...
- باب ...
Müsedded, Yezid b. Zürey' kanalıyla Şu'be'den şu (önceki 976.) hadisi rivayet etmiştir. (Râvi bu rivayette) şöyle dedi: [Sallu ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema sallayte ala İbrahim] Meali: "İbrahim'in âlini yücelttiğin gibi, Muhammed ve âlini de yücelt." Diğer tahric: Müslim, salât; Tirmizî, Tefsiru sûre
- Bāb: ...
- باب ...
Mis'ar el-Hakem'den, Hakem'in (976. hadisteki) isnadı ile (iki) önceki hadisi rivayet edip şöyle demiştir: "Ey Allah'ım! İbrahim'i yücelttiğin gibi Muhammed'i ve onun âlini (aile ve ümmetini) de yücelt. Çünkü sen hamdedilensin, şerefli ve ulusun. Ey Allah'ım! İbrahim'in âline bereket verdiğin gibi, Muhammed'e ve onun âline de bereket ver. Çünkü sen, haınd edilensin, şerifli ve ulusun.” Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Zübeyr b. Adî, İbn Ebî Leylâ'dan, Mis'ar'ınki gibi rivayet etmiş ancak şunu da söylemiştir: Kema salleyte ala ali ibrahime inneke hamidun mecid ve barik ala Muhammedin “İbrahim'in âlini yücelttiğin gibi... sen övülensin, şân ve şeref sahibisin. Muhammed'e bol hayır ver... " Zübeyr, Mis'ar'ın hadisinin benzerini sevketti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki, sahabiler: Ya Resûlallah, sana nasıl salât edelim? dediler, Resûlullah: "Ey Allah'ım! İbrahim'in âlini yücelttiğin gibi Muhammed'i, hanımlarını ve zürriyetini yücelt! İbrahim'in âline bereket verdiğin gibi, Muhammed'e, hanımlarına ve zürriyetine de bereket ver. Çünkü sen hamdedilensin, şereflisin" deyiniz" buyurdu. Diğer tahric: Buhârî, enbiyâ; Müslim, salât: Nesâî. sehv; lbn Mâce, ikâme; Muvalta' sclcr; Aîımed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Ensârî'den; demiştir ki: Biz Sa'd b. Ubâde'nin meclisinde iken Hz. Nebi yanımıza geldi. Beşîr b. Sa'd, kendisine: Ya Resulallah! Allah bize, sana salavât getirmemizi emretti, sana nasıl salât edelim? dedi. Resulallah (s.a.v.) hiç karşılık vermeden sustu. O kadar ki biz Beşîr'in bu soruyu hiç sormamış olmasını istedik. (Bir müddet) sonra Resûlullah: "Şöyle deyiniz..." buyurdu... Râvi Ka'nebî (bundan sonra) Kâ'b b. Ucra hadisinin (ki 976. 'dır) mânâsını nakledip sonuna [fil alemine İnneke Hamidun Mecid] "âlemlerde, sen hamdedilensin, şereflisin" kelimelerini ilâve etti. Diğer tahric: Müslim, salât; Tirmizî, tefsiru sûre; Nesâî, sehv; Dârimî, salât; Muvattâ, sefer; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
(Ebu Mes'ud el-Ensâri'nin) önceki (980.) haberi Ukbe b.Amr’dan aynen rivayet edilmiştir. Farklı olarak bunda Resûlullah; "Allah'ım! Ümmî Nebî Mııhammed'i ve âlini yücelt" deyiniz buyurmuştur. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra, Iı, 378, Darekutnî, Sünen, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim bize,ehl-i beyt'e salavât getirdiği zaman tam ve bol ecir almak isterse; "Allah'ım Nebi Muhammed'în, mu'minlerin anaları olan hanımlarının, zürriyetinin ve ehl-i beytinin şânını, İbrahim'in âlinin şanını yücelttiğin gibi yücelt. Çünkü sen hamd edilensin, şereflisin, "desin." Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.) Hz. Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Biriniz son teşehhüdü bitirdiği zaman dört şeyden; Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve mesih-deccâl'ın fitnesinden Allah'a sığınsın." Diğer tahric: Müslim, mesâcid, zikir; Nesâî, sehv, cenâiz; İbn Mâce, ikâme; Dârimi, salat; Ahmed b. Hanbel II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abbâs (r.a.)'dan; Resûlullah (s.a.v.)'in teşehhüdden sonra şöyle duâ ettiği rivayet edilmiştir: "Allah'ım, cehennem azabından, kabir azabından, Deccâl'in fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım
- Bāb: ...
- باب ...
Mihcen b. el-Edra (r.a.)'den; rivayet edilmiştir: Dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) mescid'e girmişti ki teşehhüd halinde namaz kılan bir adam gözüne ilişti. Bu zat şöyle diyordu: Allah'ım! Ey tek olan, her ihtiyaçta kendisine müracaat edilen, doğmayan, doğurmayan ve kendisinin hiç dengi olmayan Allah'ım! Senden benim günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Çünkü sen bağışlayıcısın, merhametlisin. Mihcen diyor ku: (Bunu duyan) Resûlullah üç defa; "Muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı." buyurdu. Diğer tahric: Nesâî, sehv
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud)'dan; demiştir ki: Teşehhüdün gizli okunması sünnettendir." Diğer tahric: Tirmizî, salât; Hâkim, el-Müsledrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Abdurrahman el-Muâvf den; demiştir ki: Abdullah b. Ömer beni namazda çakıl taşları ile oynarken gördü. Namazım bitince bundan nehyedip; Resulüllah'ın yaptığı gibi yap, dedi. Resûlullah (s.a.v.) nasıl yapardı? dedim. Namazda oturduğu zaman sağ elini sağ uyluğunun üzerine koyar, bütün parmaklarını yumar ve işaret parmağı ile işaret ederdi. Sol elini de sol uyluğu üzerine koyardı, karşılığını verdi. Diğer tahric: Müslim, mesâcid; Nesâî, sehv; Muvatta', nida; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) namazda oturduğu zaman sol ayağını sağ bacağının altına koyar, sağ ayağını da yere yayardı. Sol elini sol dizinin üstüne, sağ elini de sağ uyluğu üstüne koyar ve parmağı ile işaret ederdi. (Affân der ki:) Abdulvâhid bunu bize gösterir ve şehâdet parmağı ile işaret ederdi. Diğer tahric: Müslim, mesâcid
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Hz. Nebi (ka'de'de) duâ ettiği zaman parmağı ile işaret eder o'nu hareket ettirmezdi. İbn Cüreyc dedi ki: Amr b. Dinar şunu da ilave etti: "Âmir'in babası (Abdullah b. ez-Zübeyr)'den rivayet ettiğine göre, o (Abdullah) Resûlullah (s.a.v.)'i böylece (hareket ettirmeden) işaret ederken ve sol kolu sol uyluğunun üzerine yüklenirken gördü. " Diğer tahric: Nesâî, sehv
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Beşşâr, Yahya'dan, Yahya İbn Aclân'dan, İbn Aclân, Âmir b. Abdullah b. ez-Zübeyr*den o da babasından bir önceki (989.) hadisi rivayet etmişlerdir. Yahya bu (rivayetinde) İbnu'z-Zübeyr'in: "Resûlullah'ın gözü işaretinden ayrılmazdı" dediğini de söyler. Ancak Haccâc'ın (bundan önceki) hadisi, (Yahya'nın bu hadisinden) daha tamdır. Diğer tahric: Nesâî, sehv; Ahmed b. Hanbel, IV
- Bāb: ...
- باب ...
Mâlik b.Numeyr el-Huzâî babası Numeyr'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'i sağ kolunu sağ uyluğunun üzerine koymuş ve işaret parmağını kaldırmış bir vaziyette gördüm. Ancak parmağını birazcık bükmüştü. Diğer tahric: Nesâî, sehv; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: ResûluIIah (s.a.v.) -Ahmed b. Hanbel'in rivayetine göre- insanın namazda eli üzerine dayanarak oturmasından; -İbn Şebbûye'nin dediğine göre- Namazda eli üzerine dayanmasından, -İbn Râfi'in dediğine göre ki, o bunu secdeden (başı) kaldırma konusunda zikretmiştir-, adamın eli üzerine dayanarak namaz kılmasından -İbn Abdilmelik'in rivayetine göre ise,- Kişi'nin namazda ayağa kalktığı zaman eli üzerine dayanmasından nehyetti. Diğer tahric: Hâkim, el-Miistedrek, I
- Bāb: ...
- باب ...
İsmail b. Ümeyye'den; demiştir ki: Parmaklarını birbirine geçirmiş olarak namaz kılan adamın durumunu Nâfi'den sordum. İbn Ömer, "bu gazab'a uğrayanların namazıdır" dedi, cevabını verdi. Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer'den rivayet edildiğine göre "namazda otururken sol eli üzerine dayanan -Hârûn b. Zeyd, "sol yanına düşen" der-bir adam görüp kendisine: Bu şekilde oturma, çünkü azab edilecek olanlar böyle oturur, dedi. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Ubeyde babası (Abdullah b. Mes'ud)'dan rivayet etmiştir ki; Nebî (s.a.v.) ilk iki rekatten sonra otururken sanki kızgın taş üzerinde imiş gibi otururdu. (Şu'be) dedi ki; Biz (Sa'd b. İbrahim'e); "kalkıncaya kadar (böyle) mi?" dedik. (O da; "evet) kalkıncaya kadar" dedi. Diğer tahric: Tırmizî, salât; Nesâî, tatbîk; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ûd r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) yanağının beyazı görününceye kadar sağına ve soluna (dönüp); ''es-SELAMU ALEYKUM VE RAHMETULLAH = Allah'ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun" diye selâm verirdi, Ebû Dâvûd dedi ki: Bu Süfyan'ın hadisinin lâfzıdır. İsrail'in hadisi ise, selâmı tefsir etmemiş, selâm'ın ... şeklinde olduğunu söylememiştir. Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisi, Züheyr Ebû İshâk'dan; Yahya b. Âdem İsrail'den o Ebû İshak'tan, Ebû İshak, Abdurrahman b. Esved'dent o da babası ve Alkame'den, (yahut da Ebû İshak Alkame'-den) [Bü cümlede Alkame'yi (onun babası) kelimesi üzerine atfetmek mümkün olduğu gibi Abdurrahman b. Esved üzerine atfetmek de mümkündür. Ahmed b. Hanbel'in rivayeti birinci, Dârekutnî'ninki de ikinci takdiri haklı çıkarmaktadır. Tercemede bu takdirlere parantez cümlesi İle işaret edilmiştir.] onlar da Abdullah (b. Mes'ud)'dan rivayet etmişlerdir. Yine Ebû Dâvûd, Şu'be, bu Ebû İshak hadisinin (merfû olduğunu) kabul etmezdi, demiştir. Diğer tahric: Nesâî, tatbîk, sehv; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, saîât; Ahmed b. Hanbel, I, 172, 18i
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame b. Vail, babası Vâil'den; onun şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte namaz kıldım. Efendimiz sağına ve soluna "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahı ve berekâtühu" diyerek selâm verirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure'den; demiştir ki: Biz Resûlullah'ın arkasında namaz kılıyorduk. Bir adam sağındaki ve solundakine eli ile işaret edip selâm verdi. Resûlullah namazını bitirince: “Siz'den birinin bu hâli ne? Sanki o azgın atın kuyruğu gibi elini sallıyor.[Bu kelime bazı nüshalarda "atıyor" manasına ... şeklinde sabittir.] Halbuki sizden birinin şöyle yapıvermesi kâfidir. -Kâfi değil mi?-" deyip (elini dizine koydu ve) parmağı ile işaret etti. (Resûlullah bundan sonra şöyle buyurdu:) "sağındaki ve solundaki kardeşine selâm verir." Diğer tahric: Müslim, salât; Nesâî, sehv; Ahmed b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Süleyman el-Enbârî, Ebû Nuaym vasıtasıyla aynı (998.)hadisi önceki isnad ile Mis'ar'dan aynı manada nakletmiştir. (Bu rivayette) Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Sizden -veya [şekk râvîlerden birine aittir] onlardan- birisine elini dizine koyması sonra da sağındaki ve solundaki kardeşine selâm vermesi yetmez mi? (yeter)
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure (r.a.)'den; demiştir ki: Cemaat (selâm verirken) ellerini kaldırmış bir vaziyette iken Resûlullah (s.a.v.) yanımıza girdi. Züheyr, (A'meş'in) "namazda" dediğini zannediyorum, dedi ve şöyle buyurdu: "Bana ne oluyor ki, sizi azgın atların kuyrukları gibi ellerinizi kaldırmış bir halde görüyorum? Namazda sakin olunuz." Diğer tahric: Müslim, salât; Nesâî
- Bāb: ...
- باب ...
Semure'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) bize imam'ın selâmına karşılık vermemizi, birbirimizi sevmemizi ve biri birimize selâm vermemizi emretti. Diğer tahric: Hâkim, el-Müstedrek
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki; Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazının bittiği, tekbirle bilinirdi. Diğer tahric: Buhârî, ezan; Müslim, mesacid; Nesai, sehv; Ahmed b. Hanbel
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'ın haber verdiğine göre, Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devrinde cemaat farz namaz'ı bitirince zikirde seslerini yükseltirlerdi. (Hatta) İbn Abbâs demiştir ki: "Ben o sesi duyar ve cemaatin namazdan çıktığını bununla bilirdim." Diğer tahric: Buhârî, ezan
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Selâmı uzatmamak sünnettir." Diğer tahric: Tirmizî, salât; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Talk (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri namazda sessizce yellenirse ayrılsın, abdest alsın ve namazını iade elsin." Diğer tahric: Tirmizî, radâ'; Ebû Dâvûd, talıâre
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Biriniz" -(Müsedded'in) Hammâd'dan yaptığı rivayetteki ziyâdeye göre - "namazı (yani nafile) için" -Müsedded'in Abdulvâris rivayetine göre- "ileriye geriye veya sağa-sola gitmekten âciz mi? (gitsin)
- Bāb: ...
- باب ...
Ezrak b. Kays dedi ki: Künyesi Ebû Rimse olan bir imam bize namaz kıldırıp şöyle dedi: Bu namazı -veya- [şekk Ezrak b. Kays'tandır] bu namazın benzerini- Resûlullah (s.a.v.) ile beraber kıldım. Ebû Bekir ve Ömer ilk safta Hz. Nebi'in sağında duruyorlardı. Bir adam vardı o da namazın ilk tekbirine yetişmişti. Resûlullah (s.a.v.) namazı bitirdi, bizim yanağının beyazlığını görebileceğimiz şekilde sağına ve soluna selam verdi. Sonra Ebû Rimse'nin -kendisini kast ediyor- döndüğü gibi (yönünü kıbleden) döndü. Bu esnada onunla birlikte namazın ilk tekbirine yetişmiş olan adam iki rekat (nafile - sünnet) kılmak üzere kalktı. Bunu görünce Ömer yerinden fırlayıp adamın omuzunu tuttu ve silkeledi sonra da: Otur, çünkü ehl-i kitab ancak namazları arasında fasıla olmadığı için helak oldu, dedi. Hz. Nebi gözünü kaldırıp: Senin bu davranışınla Allah, bir hakkı ortaya çıkardı, ey Hattâb'ın oğlu" buyurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: Ebû Rimse yerine Ebû Ümeyye de denilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bize aşiyy -öğle veya ikindi- namazlarından birini kıldırdı. İki rekatten sonra selâm verdi. Sonra mescidin ön cephesindeki tahtanın yanında durup ellerini biri biri üstüne gelecek şekilde o tahtaya koydu. Yüzünde hiddet (belirtileri) görülüyordu. Bu ara "namaz kısaldı, namaz kısaldı" diyerek acele ile mescitten çıkanlar oldu. Cemaat içinde Ebû Bekir ve Ömer de vardı. Fakat bu ikisi, Resûlullah'a birşey söylemekten çekindiler. Bu esnada, Resûlullah'ın zülyedeyn (iki elli) adını taktığı bir adam kalkıp: Ya Resûlullah! Unuttun mu? Yoksa namaz kısaltıldı mı? dedi. Nebi (s.a.v.); "Unutmadım, namaz, kısaltılmadı da" buyurdu. Adam: Hayır ya Resulallah! Unuttun dedi. Hz. Nebi cemaate dönüp: "Zül-yedeyn doğru mu söyledi?" dedi, Evet, diye işarette bulundular. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) yerine dönüp kalan iki rekatı kıldırdı, sonra selâm verdi, tekbir aldı ve her zamanki secdesi gibi veya ondan daha uzun secde yapıp başını kaldırdı, tekrar tekbir aldı ve normal secdesi gibi veya ondan daha uzunca bir secde daha yaptı, sonra başını kaldırdı ve tekbir aldı. (Eyyûb) dedi ki: Muhammed'e "yanılmada selâm verdi mi?" dendi. O da: "Bunu Ebû Hureyre'nin söylediğini hatırlamıyorum ama İmrân b. Husayn'ın "Sonra selâm verdi" dediğini haber aldım" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Önceki (1008.) hadisi) Abdullah b. Mesleme, Malik'den; Malik Eyyûb'dan o da Muhammed'den, Muhammed'in (önceki hadisteki) isnadıyla rivayet etmişlerdir. Ancak Hammâd'ın (bundan önceki) hadisi daha tamdır. Mâlik (bu rivayette): (Önceki hadisteki) "Bize" sözünü söylemeden, "ResûluUah (s.a.v.) namaz kıldırdı" dedi. "İşaret ettiler" sözünü "insanlar evet dediler" şeklinde ifade etti. Mâlik (rivayetine) şöyle devam etti: "Sonra Resûlullah (başını) kaldırdı" (dedi, fakat)-"tekbir aldı" demedi- sonra (sehv için) tekbir aldı ve diğer secdeleri gibi veya onlardan daha uzun secde etti ve başım kaldırdı. (Mâlik'in) hadisi (bu şekilde) tamamlandı. Bundan sonrasını zikretmedi. (Önceki 1008. ivayetteki) ... "işaret ettiler" sözünü Hammâd b. Zeyd'den başkası söylemedi. Ebû Dâvud dedi ki: ... sözünden evvelki) "tekbir aldı" ve "(Resûlullah yerine) döndü" sözlerini bu hadisin râvilerinden (Hammad'dan başka) hiç biri söylememiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Müsedded rivayet etti. (Dedi ki) bize Bişr yani İbn el-Mufaddal rivayet etti. (Dedi ki) bize Seleme yani İbn Alkame, Muhammed vasıtasıyle Ebû Hureyre'den, Ebü Hureyre'nin söylediğini haber verdi. Resûlullah (s.a.v.) bize namaz kıldırdı... (diye başlayıp) "İmran b. Husayn'ın; "Sonra selam verdi" dediği bana haber verildi" cümlesinin sonuna kadar, tamamen Hammâd'ın (bir evvelki) hadisinin manasını (nakletti). Seleme (devamla) dedi ki: "(Muhammed b. Sîrîn'e) teşehhüd de (zikredildi) mi?" dedim. Teşehhüd hakkında birşey işitmedim ama bana teşehhüdde bulunmuş olması daha uygun geliyor, dedi. Seleme (Hammâd'ın hadisinde zikredilen) "Resûlullah ona Zülyedeyn adını takmıştı" "işaret ettiler" ve (Resûlullah'in yüzünde) hiddet (vardı)" ifadelerini zikretmedi. Hammâd'ın (1008 no'daki) Eyyûb'dan rivayet ettiği hadisi bundan daha tamdır
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ali b. Nasr haber verdi, o'na Süleyman b. Harb haber vermiş, Süleyman'a da Eyyüb'dan naklen Hammad b. Zeyd haber vermiş, o da Hişâm'dan, Hişam Yahya b. Atik vasıtasıyla İbn Avn'dan, İbn Avn, Muhammed'den o da Ebû Hureyre'den, Ebû Hureyre, Resulullah'dan Zülyedeyn hâdisesini rivayet etmiş ve (bu rivayette) "Resûlullah tekbir aldı ve secde etti" denilmiştir. (Râvi) Hişâm, -yani İbn Hassan- "(Sehv secdesi için) tekbir aldı, sonra tekrar tekbir aldı ve secde etti" dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Hubeyb b. eş-Şehîd, Humeyd, Yûnus ve Âsim el-Ahvel, Muhammed'den o da Ebû Hureyre'den rivayet etmiştir. Bunlardan hiç birisi Hammâd b. Zeyd'in Hişâm'dan naklen söylediği, "Resûlullah (sehv secdesi için başlama) tekbir(i) aldı. Sonra tekbir aldı ve secde etti" sözlerini zikretmemişlerdir. Yine Hammâd b. Seleme ve Ebû Bekir b. Ayyaş bu hadisi Hişâm'dan rivayet etmişler ve Hammâd b. Zeyd'in ondan naklen söylediği, "tekbir aldı, sonra yine tekbir aldı" sözünü söylememiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Yahya b. Fâris -Muhammed b. Kesir- Evzâî, -Zühri,- Said b. el-Müseyyeb -Ebu Seleme- Ubeydullah b. Abdullah senediyle gelen bir rivayette Ebû Hureyre (bu babtaki hadislerde haber verilen) hâdiseyi nakledip, "Allah kendisine kesin olarak bildirinceye kadar Resûlullah sehiv secdelerini yapmadı" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Bekr b. Süleyman b. Ebî Hasme, Rasûlullah'ın bu (bab'da zikredilen) sehv hadisesini, İbn Şihâb'a haber vermiş ve şunları eklemiştir: Bana ulaştığına göre, Rasûlullah; şüphe edildiğinde yapılan iki secdeyi, insanlar bu konuda kendisine iyice hatırlatıncaya kadar yapmazdı. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir. İbn-i Şihab dediki: Bu haberi Said b. Müseyyeb Ebu Hureyre'den naklen bana bildirdi. Ayrıca Ebû Seleme b. Abdirrahman, Ebû Bekir b. el-Haris, İbn Hişam ve Ubeydullah b. Abdullah da bana haber verdiler. Ebû Dâvûd dediki: Bu haberi Yahya b. Ebî Kesîr ve îmran b. Ebî Enes, Ebu Seleme b. Abdirrahman'dan (Ala b. Abdurrahman babasından hepsi) [Bu cümle bazı nüshalarda mevcut değildir.] de Ebû Hureyre'den bu hadiseyi nakletmiş Resulullah’ın iki defa secde ettiğini söylememiştir. Yine Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Zübeydi, Zühri'den, Zühri de Ebû Bekr b. Süleyman b. Ebû Hasme'den rivayet edip "sehv secdelerini yapmadı" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Seleme b. Abdirrahman'ın Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; Nebi (s.a.v.) öğle namazını kıldırıp iki rekatte selâm vermiş. Kendisine: Namaz kısaltıldı mı? denilince, iki rekat daha namaz kılmış, sonra da iki defa secde etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'îd el-Makburî'nin Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre: Nebi (s.a.v.) (dört rekatlı) bir farz namazın ikinci rekatından (sonra namazdan) ayrıldı. Bir adam kendisine: Ya Resûlallah, namaz kısaltıldı mı, yoksa unuttun mu? dedi. Efendimiz: "Bunlardan hiç biri olmadı" buyurdu. Bunun üzerine cemaat: Bunu yaptın (namazı eksik kıldın) ya Resûlallah! dediler. Bu sefer Hz. Nebi diğer iki rekâtı de kılıp (namazdan) ayrıldı ve sehv secdelerini yapmadı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadiseyi Dâvûd b. Husayn îbn Ebi Ahmed'in azatlısı Ebû Süfyân'dan; o da Ebû Hureyre vasıtasıyla Resûlullah'tan rivayet etmiştir. Ebû Hureyre rivayetinde: "Sonra selâmdan sonra oturduğu yerden iki defa secde yaptı" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Damdam b. Cevs el-Hiffânî, bu haberi Ebu Hureyre'den şöylece rivayet etmiştir: "Resulullah bilâhare selâm verdikten sonra sehv secdelerini yaptı
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Ömer'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) bize (dört rekatlı bir) namaz kıldırıp iki rekatta selâm verdi... (Ebû Usâme bundan sonra) îbn Sîrîn'in Ebû Hureyre'den yaptığı rivayetin benzerini zikretti.[1008 no'lu hadis] (İbn Ömer rivayetinin sonunda da) "Resulullah sonra selam verdi, sonra da sehv secdelerini yaptı" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ikindi namazının üç rekatında selâm verdi. Sonra -Mesleme'den rivayet edildiğine göre- (hanımlarının) odalarına girdi. (Bunun üzerine elleri uzun olan ve el-Hırbâk denilen bir adam kalkıp): Namaz kısaltıldı mı? Ya Resûlullah, dedi. Bu söze karşılık Resûlullah eteğini çekerek kızgın bir halde çıkıp: "Doğru mu söyledi?" dedi. Ashâb: Evet, dediler. Resûlullah (s.a.v.) da (kalan) bu rekatı kıldırdı. Sonra selâm verdi. Onun iki secdesini yaptı sonra (tekrar) selâm verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) bize öğle namazını beş rekat olarak kıldırdı. Kendisine: Namazda bir artma mı oldu? denildi. "Bu da ne demek?" buyurdu. (Birisi:) Beş rek'at kıl(dır)dın, dedi. Bunun üzerine Resûlullah selam verdikten sonra iki defa daha secde yaptı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud)'dan; demiştir ki; Resûlullah (s.a.v.) bize namaz kıldırdı. -İbrahim: "Fazla mı kıldı eksik mi, bilmiyorum" der- Efendimiz selâm verince kendisine: Ya Resûlullah! Namaz hakkında yeni bir hüküm mü? denildi. Efendimiz: "Ne oldu ki?" diye sordu. Şöyle şöyle kıldın, dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi, ayağını (secde edecek şekilde) çevirip kıbleye döndü, iki defa secde yaptı, sonra selâm verdi. Namazı bitirince yüzünü bize döndürüp, şöyle buyurdu: "Şüphesiz namazla ilgili yeni birşeyler olursa onu size haber veririm. Ama ben ancak bir beşerim, sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Bir şey unuttuğum zaman bana hatırlatınız. Sizden biri de namazında tereddüt ederse, doğruyu araştırıp ona göre tamamlasın. Sonra selâm versin. Daha sonra da iki defa secde yapsın
- Bāb: ...
- باب ...
A'meş, İbrahim'den, o Alkame'den, Alkame de Abdullah'dan önceki (1020.) hadisi rivayet etmiş (ve şunu ilave etmişlerdir): Resûlullah (s.a.v.): “Biriniz unutursa, iki defa secde yapsın" buyurdu. Sonra dönüp iki defa secde yaptı. Ebû Dâvûd, A'meş'in hadisinin benzerini Husayn da rivayet etti, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbrahim b. Süveyd'in Alkame'den rivayetine göre Abdullah (b.Mes'ûd) şöyle demiştir: "Resûlullah (s.a.v.) bize (dört rekatlı bir namazı) beş rekat (olarak) kıldırdı. Namazdan ayrılınca cemaat aralarında fısıldaş(maya başla)dı. Hz. Nebi: "Ne oluyor size, ne var?" buyurdu. Ya Resulallah namaz (rekâtleri) artırıldı mı? dediler, Resûlullah: "Hayır" buyurdu. Ama beş rekat kıldırdınız, dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi (kıbleye) dönüp iki defa secde yaptı. Sonra selâm verdi. Sonra da: "Ben ancak bir beşerim sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muâviye b. Hudeyc'den rivayet edilmiştir ki; Nebi (s.a.v.) bîr gün namazdan bir rekât daha varken, selâm verdi, (gitti). Bir adam kendisine yetişip; Namazın bir rekatını unuttun, dedi. Resûlullah dönüp mescide girdi. Bilâl'e emretti o da kaamet getirdi. Nebi (s.a.v.) de cemaate bir rekat (daha) namaz kıldırdı. Bu durumu insanlara haber verdim. Bana: O adamı tanıyor musun? dediler. Hayır (adını bilmem) ama görsem tanırım, dedim. (Bir ara) ona rastladım ve: "İşte o adam" dedim. Bu Talha b. Ubeydullah'tır, dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Sa'îd el-Hudrî (r.a.)'den: demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden bîri namazında (kaç rekat kıldığında) şüpheye düşerse, şüphe edileni atsın (kılınmamış kabul etsin) ve namazını kesin bildiğine (az olana) göre tamamlasın. Namaz'ın tamam olduğuna kesin kanaati hasıl olunca da iki defa secde yapsın. Eğer (şüphelendiği ile birlikte) namazı tamam idiyse, (ilâve ettiği) rekat ve secdeler nafile olur. Namazı noksan idiyse, (ilâve) rekat namazını tamamlayıcı, secdeler de şeytanı rezil edici olur..." Müslim, mesâcid; Nesâî, sehv; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, salât; Ahmed b. Uanbel, Ilı, 72, 83, 87; Muvatta', nida; Hâkim el-Müstedrek, I, 322, Darekutnî, Sünen, I, 372; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, II, 351. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Hişam b. Sa'd ve Muhammed b. Mutarrıf, Zeyd'den; Zeyd, Ata b. Yesar'dan; o da Ebu Said el-Hudri vasıtasıyle Nebi s.a.v.'den rivayet etmişlerdir. Ancak Ebu Halid'in (yukarıda metni verilen) rivayeti daha mükemmeldir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) sehv secdelerini "murğimeteyn" (burnu yere sürten, rezil eden) diye isimlendirmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Atâ b. Yesâr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sîzden biri namazında şüphe edip, üç rekât mı yoksa dört rekat mı kıldığını bilemezse bir rekât daha kılıp oturduğu halde, selâm vermeden önce iki defa secde yapsın. Eğer sonradan kıldığı rek'at, beşinci olursa, bu iki secde ile çiftlemiş olur. Eğer dördüncü olursa, secdeler şeytanı kızdırma ve alçak düşürme olur
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Eslem'den Mâlik'in isnadı ile (Atâ b. Yesâr’dan) Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizden biri namazda şüphe edip de üç rekât kıldığı kanaatinde olursa, kalkıp secdeleri ile birlikte bir rekât daha kılsın,sonra oturup teşehhüdü okusun. Teşehhüdü bitirip de selâmdan başka bir şey kalmayınca, oturduğu yerde iki defa secde yapsın sonra da selâm versin." (Yakub b. Abdurrahmân) bundan sonra Mâlik'in (bir evvelki) hadisinin mânâsını zikretti. ( “Kıldığı rekat beşinci ise, bu secdelerle çiftlemiş olur, dördüncü olursa, secdeler şeytanı kızdırmadır" manasına gelen şeyler zikretti.) Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi bu şekliyle îbn Vehb Malik'den; Hafs b. Meysere, Dâvud b. Kays ve Hişâm b. Sa'd (de Zeyd b. Eslen; tarikiyle Ata 'dan) rivayet etmişlerdir. Ancak Hişam rivayetini Ebû Saîd el-Hudri'ye ulaştırmıştır. Atâ'nın, hadisi Ebu Said'den aldığını zikrederek rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Ubeyde, babası Abdullah (b. Mes'ûd)'dan Peygamberimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sen namazda iken üç rekat mı, yoksa dört rekat mı kıldığında şüphe ettiğin ve zann-ı galibin dört rekat kıldığın şeklinde olduğu zaman, teşehhüde oturur sonra selâm vermeden oturduğun yerden iki defa secde yapar, sonra tekrar tehiyyât okur ve selam ver(irsin)." Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisi Abdulvâhid de Husayf'dan rivayet etmiş, fakat Hz. Nebi'ye ref etmemiştir. Süfyân, Şerik ve İsrail de Abdulvâhid'e muvafakat etmekle beraber, hadisin metninde ihtilâf etmişlerdir. Onlar'ın hiçbiri de) hadisi (Hz. Nebiye) isnad etmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Sizden biri namaz kıldığında eksik mi, yoksa fazla mı kıldığında tereddüt ederse, oturduğu yerden iki defa secde yapsın. Şeytan kendisine gelip de "Abdestini bozdun" dediği zaman, burnuyla bir koku veya kulağıyla bir ses duymadıkça "sen yalan söyledin" desin." Bu, Ebân'ın rivayet ettiği hadisin lâfzıdır. (Hadis iki ayrı senedle rivayet edilmiştir. Bu metin Ebân'ın rivayet ettiği metindir.) Ebû Dâvûd dedi ki: (Seneddekı lyaz'ın) Ma'mer ve Ali b. el-Mubârek, "îyaz b. Hilâl" Evzaî ise, "îyaz b. Ebî Züheyr" olduğunu söylemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biriniz namaz kılmaya kalktığı zaman, şeytan kendisine gelip kaç rek'at kıldığını bilemeyecek kadar zihnim karıştırır. Birinize böyle bir şey olduğu zaman, oturarak iki defa secde yapsın." Ebû Dâvüd: bu hadisi aynı şekilde îbn Uyeyne, Ma'mer ve Leys de rivayet ettiler, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Müslim'den bu (önceki 1030.) hadis, aynı isnatla rivayet edilmiş, Yakub'un kardeşinin oğlu Zühri "o selâmdan önce otururken..." sözünü ilâve etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Haccâc, Yakub'dan; Yakub babasından; O, İbn İshak'dan, o da Muhammed b. Müslim ez-Zührî'den önceki hadisi aynı mânâ ve aynı senetle rivayet etmiş ve "selâm vermeden önce iki defa secde yapsın sonra selâm versin" sözünü eklemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Cafer (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Her kim namazında tereddüde düşerse, selam verdikten sonra iki defa secde yapsın
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Bühayne (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bize (dört rekatlı bir namazda) iki rekat kıldırıp oturmadan kalktı. Onunla beraber cemaat da kalktı. Resûlullah namaz'ı bitirince biz selâm vermesini beklerken selâm vermeden oturduğu yerde tekbir alıp iki defa secde yaptı. Sonra da selâm verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Şuayb, ez-Zührî'den; onun (1034.) hadisini aynı senetle ve aynı mana ile rivayet etmiş: "Bizden kıyamda tehiyyât okuyanlar vardı" sözünü de ilâve etmiştir. Ebû Dâvûd dedi ki: İki rekatten sonra (oturmadan) kalktığı zaman, İbni'z-Zübeyr de sehv secdelerini aynı şekilde selâm vermeden önce yaptı. Bu (aynı zamanda) Zührî'nin de görüşüdür
- Bāb: ...
- باب ...
Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İmam iki rekatte(n sonra oturmadan) kalktığı zaman, eğer iyice doğrulmadan Önce hatırlarsa otursun. İyice doğrulursa, oturmasın, (sonunda) iki defa sehv secdesi yapsın." İbn Mâce, ikâme; Beyhakî, es-Sunenu'l-kübrâ, II, 343; Darekûtnî, Sünen, I, 378. Ebû Dâvûd, benim kitabımda Cabir el-Cu'fî'den (rivayet edilen) bundan başka hadis yoktur, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyâd b. Alâka'dan; demiştir ki: Muğîre b. Şu'be bize namaz kıldırdı da iki rekatte(n sonra oturmadan) kalktı. Biz (hatırlatmak için) "Sübhânellah" dedik. O da "sübhânellah" deyip namaza devam etti. Namaz'ı bitirince selâm verip iki defa sehv secdesini yaptı. (Cemaate) döndüğü zaman: Ben, Resûlullah (s.a.v.)'i aynen benim yaptığım gibi yaparken gördüm, dedi. Ebû Dâvûd dediki: Bu hadisi aynen bu şekilde İbn Ebi Leyla, Şa'bî'den; o da Muğîre b. Şu'be'den rivayet etti. Yine onu Ebû Umeys, Sabit b. Ubeyd'den; "Muğire b. Şu'be bize namaz kıldırdı...”(diye başlayıp) Ziyâd b. Alâka'nın hadisi gibi rivayet etti. Ebû Umeys, Mes'udî'nin kardeşidir. Sa'd b. Ebî Vakkas, îmran b. Husayn, Dahhak b. Kays ve Muaviye b. Ebî Süfyan Muğîre b. Şu'be'nin yaptığı gibi yaptılar. İbn Abbas ve Ömer b. Abdilaziz de aynı şekilde fetva verdiler. Bu, iki rek'atten sonra kalkan ve selâm verdikten sonra secde edenler hakkındadır. (Bu zikrettiklerinin 'Muaviye b. Ebî Süfyan hariç- selam’dan sonra sehv secdesi yapmışlardır)
- Bāb: ...
- باب ...
Sevbân (r.a.)'den; Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Her yanılma için selâmdan sonra iki secde vardır." İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, V, 280. (Ebu Dâvud dedi ki:) .... kaydını Amr (b. Osman’dan başka hiç bir ravi zikretmemiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
İmran b. Husayn (r.a.)'den; rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.v.) onlara namaz kıldırıp şehv etti. Bunun üzerine iki defa secde yaptı sonra oturup tehiyyâtı okudu, sonra da selâm verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anhâ)'dan; demiştiı ki; Resûlullah (s.a.v.) selâmı verdiği zaman biraz (yerinde) kalırdı. Ashab, kadınların namazdan sonra mescitten erkeklerden önce çıkması için olduğunu zannederlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Kabîsa b. Hülb, babası (Hülb)'den naklen; O'nun Resûlullah (s.a.v.) ile beraber namaz kıldığını ve Nebi (s.a.v.)'in (mihrabın her) iki tarafından da (bazan sağından bazan solundan) çekildiğini rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud)'dan; demiştir ki: Sizden biri (mihrab'ın) sadece sağ tarafından ayrılıp da şeytan'a namazından nasib ayırmasın. İnanın ben, Resûlullah (s.a.v.)'in çokça mihrabın sol tarafından çekildiğini gördüm. (Râvilerden) Umara b. Umeyr dedi ki: (Bu hadisi işittikten) sonra Medine'ye geldim. Hz. Nebi'nin odalarının (mihrabın) sol tarafında olduğunu gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Namazlarınızdan bazılarını evlerinizde kılınız, oraları kabirlere çevirmeyiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Sabit (r.a.)'den; Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Farz müstesna, kişinin evinde kıldığı namaz, benim şu mescidimde kıldığı namazdan daha efdâldir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (b. Mâlik)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) ve ashabı, Beyt-i Makdis tarafına namaz kılıyorlardı: "Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir, nerede olursanız olun yüzünüzü onun tarafına çevirin.”[Bakara 144] (mealindeki) âyet-i kerime nazil olunca, Ben-i Selime'den bir adam gelip onlar (Kubalılar) Beyt-i Makdis'e doğru sabah namazının rüku'unda iken; -iki defa- "dikkat edin! Kıble Ka'be tarafına çevrildi" diye seslendi. Cemaat da rükû halinde iken, Ka'be tarafına döndü
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı cum'a günüdür. Âdem (a.s.) o günde yaratılmış, o günde (dünyaya) indirilmiş, o günde tevbesi kabul edilmiş ve o günde ölmüştür. Kıyamet de o günde kopacaktır. İnsanlar ve cinlerden başka hiçbir canlı yok ki kıyâmet(in kopmasın)dan korkarak cum'a günü sabah olunca güneş doğuncaya kadar kulak kabartır olmasın. O günde bir an vardır ki, müslüman namaz kılarak ve Allah'tan bir hacetini isteyerek o ana tesadüf ederse, Allah mutlaka onu verir." Ebu Hureyre dedi ki: Ka'b (el-Ahbar) bu (makbul an)nun, bütün senenin bir gününde olduğunu söyler. Bense, "aksine her cum'a gününde olduğu" kanaatindeyim. Ka'b Tevrat'ı okuyup, "Resûlullah (s.a.v.) doğru söyledi" dedi. Ebû Hureyre devamla şöyle der: Daha sonra Abdullah b.Selam'la karşılaşıp Ka'b'la beraber oturduğumuzu haber verdim. Abdullah b. Selâm: O ânın hangi saat olduğunu biliyorum, dedi. Onu bana haber ver, dedim. Cum'a gününün son saati, dedi. Resûlullah (s.a.v.); "Müslüman namaz kılarken o vakte tesadüf etmez ki..." buyurduğu halde o an, nasıl cuma gününün son saati olur, halbuki bu vakitte namaz kılınmaz, dedim. Resûlullah (s.a.v.), "bir kimse bir yerde namazı bekleyerek oturursa, namazı kılıncaya kadar namazda gibidir" buyurmadı mı? dedi. Evet, buyurdu dedim. Abdullah: İşte o, budur" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Evs b. Evs (es-Sekafî -r.a.-)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz cuma günü sizin en efdal günlerinizdendir. Âdem o günde yaratılmış ve ruhu o günde kabzediliniştir. İkinci (dirilme için olan) ve birinci (kendisi ile herşeyin öldüğü) nefhalar o gündedir. O günde bana çok çok salevât getiriniz. Çünkü sizin salevâtınız bana arz olunur." Evs dedi ki: Ashab; Ya Resûlallah, senden hiçbir şey kalmadığı halde, -Evs diyor ki, bununla, çürüdüğün halde" demek istiyorlardı,- salevâtımız sana nasıl arz olunur? dediler. (Resûlullah (s.a.v.) da;) "Allah (c.c.) nebilerin cesetlerini arza haram kıldı, (toprak onları yiyemez)" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah (r.a.)'dan, Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cuma günü on iki'dir.” -Bununla saati kastediyor. [Bu cümle râvilerden birisi tarafından tefsir olarak söylenmiştir.]- "O günde bir an vardır ki, onda Allah'tan bîrşey isteyip de Allah'ın istediğini vermediği hiç bir müslüman bulunmaz. O vakti son saatte, ikindiden sonra arayınız
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin oğlu Ebû Burde'den; demiştir ki: Abdullah b. Ömer bana "Babanın, cum'a yani (icabet) saati hakkında Resûlullah'dan (bir şey) haber verdiğini duydun mu?" dedi. Ben de dedim ki: Evet ben babamın Resûlullah'ı; "O (icabet saati) imamın (minbere) oturuşu ile namazın bitimi arasındaki zamandır" derken işittim" dediğini duydum. Ebu Davud minbere (oturduğunu) kastediyor, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim güzelce abdest alır sonra cum'a (namazı) ya gelip (hutbeyi) dinler ve konuşmazsa, iki cum'a arasındaki (günahları) üç gün ziyadesiyle (birlikte) bağışlanır. Çakıllara dokunan kimse ise, konuşmuş gibidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Osman’ın azatlısından; demiştir ki: Ali (b. Ebi Talib)’i Kufe minberinde şöyle derken işittim. Cuma günü olduğu zaman şeytanlar sancakları ile sokaklara çıkıp insanlara (onları) başka işten alıkoyacak mühim işlerini hatırlatırlar ve cumaya gitmelerine mani olurlar.melekler de gidip mescidin kapısına otururlar ve imam (minbere) çıkıncaya kadar camiye gelenleri geliş sırasına göre yazarlar. Kişi (hutbeyi) işitebileceği ve (imamı) görebileceği bir yere oturup susar bir şey konuşmaz ve boş bir işle meşgul olmazsa, kendisine iki sevaptan iki nasip vardır. (Eğer uzak oturur ve hutbeyi duyamayacağı bir yerde ise, susar konuşmaz ve boş bir şeyle meşgul olmazsa, ona sevaptan bir nasip vardır. (Hutbeyi) işitebileceği ve (imamı) görebileceği bir yere oturur fakat konuşur ve susmazsa ona da günahtan bir nasip vardır.Her kim Cuma günü (yanındaki) arkadaşına “sus” derse, boş işle uğramış olur, kim de boş şeyle uğraşır ise, onun (kıldığı) bu cumasından hiçbir şey (sevab) yoktur. Daha sonra Ali (r.a.) "ben, bunları Resûlullah (s.a.v.)'dan duydum" dedi. Ahmed b. Hanbeİ, I, 93; Beyhakî, es-Siınenu'l-kübra, IH, 220. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Velid b. Müslim İbn Cabir'den (şeksiz) olarak (Rabais) diye ibaresini şeklinde rivayet etmiştir. Haber aslında Hz. Ali'nin bir hutbesidir. Ancak Hz.Ali hutbesinde söylediği şeylerin kendi kafasından çıkmadığını, aksine bunları Resûlullah'tan işittiğini ilâve etmiştir. Buna göre hadis merfu hükmündedir. Zaten bu tip şeylerin aklen bilinmesi mümkün değildir. Hz. Ali'nin haberinden anladığımıza göre cuma günü şeytanlar ellerinde bayrakları, sancakları olduğu halde yahut da boyunları bukağılı olarak sokaklara çarşılara çıkıp müslümanlara bazı ihtiyaçlarım, mühim işlerini hatırlatırlar ve onların cumaya gitmelerini engellemeye çalışırlar. Melekler ise, camilerin kapısına oturup cumaya gelen müslümanları geliş sırasına göre kaydederler. Bu iş cumhura göre, sabahtan itibaren; Mâlikîlere göre ise, zevalden sonra başlar, önce gelenlerin sevabı sonra gelenlere nisbetle daha fazladır. Ebû Hureyre'den yapılan bir rivayete göre, namaza ilk gelenler bir deve, ondan sonrakiler sığır, daha sonrakiler de^bir koç kurban etmiş gibi sevab alırlar. Daha sonra gelenler de sırayla bir tavuk ve yumurta tasadduk etmiş gibidirler. Meleklerin bu yazma işleri hatib minbere çıkıncaya kadar devam efler. Hatib minbere çıkınca ise, defterleri kapatır, hutbeyi dinlemeye başlarlar.[Ebû Dâvûd, Tahare] Camiye gelip de hatibin sesini duyabileceği, kendisini görebileceği bir yere oturana ve hiç konuşmadan, fuzulî işlerle meşgul olmadan hutbeyi dinleyen kimseye iki ecir, hatibin sesini duyamayacak kadar uzak bîr yere oturan, fakat konuşmayana da bir ecir verilir. Hatibî görebileceği ve sesini duyabileceği bir yere oturduğu halde hutbeyi dinlemeyen, konuşan veya boş bir şeyle meşgul olan kimseye de bir günah vardır. Hatta bir kimsenin, yanında konuşmakta olan arkadaşına "sus" demesi bile, cumanın sevabım kaybetmeye kâfidir. Bu şekilde hareket eden kimseden cuma borcu sakıt olur, fakat cuma kılmanın sevabını alamaz. Hz. Ali'nin Resûlullah'a nisbet ettiği bu ifâdesinden, hutbe okunurken emir bi'1-ma'ruf ve nehiy ani’l-Mmünker yapmak için bile konuşmanın caiz olmadığı anlaşılmaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Sahâbîlerden Ebu'l-Ca'd ed-Damrî'den; Resûluüah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kim önemsemeyerek üç cuma'yı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cundub (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim özürsüz olarak cuma'yı terk ederse, bir dinar; bulamazsa, yarım dinar sadaka versin." Nesâî, cum'a; Ibn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, V, 332; IV, 8, 14; Muvatta', cum'a, ; Dârımî, salât; Hakirn el-Müsîedrek, I, 280; Beyhakî, es-Sımenu'l-kübrâ, III, 248. Ebu Davud dediki: Bu hadisi aynı şekilde Halid h, Kays da rivayet etmiş, ancak metinde Hemmam'a [ilk rivayette Hemmam, hadisi Katade vasıtasıyle Kudame'den o da Semure'den almıştı. Bunda ise Halid, Katade'den o da el-Hasen vasıtasıyle Semure'den nakletmiştir.] muvafakat ettiği halde senette muhalefet etmiştir. Kudâme b. Vebere, Semure b. Cündüb'ten bir şey duymadığı için hadisin i!k rivayeti zayıftır. Fakat Ebû Davud'un ta’likan işaret ettiği Halid b. Kays'ın rivayeti hadisi takviye etmektedir. Çünkü ilk senetteki zaaf bunda mevcut değildir. Hadis-i şerifin zahiri, özürsüz olarak cuma namazını terk eden kimsenin bulabilirse bir dinar, bulamazsa yarım dinar sadaka vermesini öngörmektedir. Ancak bu emir vücöba değil, nebde delâlet eder. Çünkü Cumanın bedeli vardır, o öğle namazıdır. Bu keffâret cumayı terk etmekten dolayı irtikâb edilen günahı hafifletmek içindir. Tamamen günahı ortadan kdJdıımaz. Çünkü cumayı terk büyük günahlardandır. Günahın tümünün atfedilmesi ancak tevbeyle mümkündür
- Bāb: ...
- باب ...
Kudame b. Vebere'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim özürsüz olarak cuma'yı terk ederse, bir veya yarım dirhem, ya da bir veya yarım sa’ buğday tasadduk etsin." Nesâî, cuma; İbn Mâce, ikâme; Hâkim el-Miistedrek; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III, 248. Ebü Davud dedi ki: Bu hadisi, Said b. Beşîr de Katade'den, yukarıdaki şekilde rivayet etmiş, ancak "bir veya yarım müdd” demiş ve = Semure’den" ilâvesinde bulunmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in hanımı Âişe (r.a)'dan; demiştir ki: İnsanlar, evlerinden ve Avâlî'den nöbetleşe olarak cuma'ya gelirlerdi. izah: Buhârî, cuma; Müslim, cuma Hadis-i şerifin Buhârî'deki rivayeti yine Hz. Âişe'dendir.Fakat dana uzundur.Buradakine ilaveten, cumaya gelenlerin üzerlerinde toz ve ter bulunduğu onlardan birinin üzerinde toz ve ter olduğu halde Resûlullah'a geldiğinde Efendimizin ''Keşke bu gününüzde yıkansaniz"[Ebû Dâvûd, tahâre] buyurduğu rivayet edilmektedir. "Nöbetleşe gelirlerdi” şeklinde türkçeleştirdiğimiz kelimesi, Kastalânî ve Aynî'nin beyânlarına göre, mastarının tefâül babın-dandır. Bu kelime bazı rivayetlerde şeklindedir. Bu, ve fiillerinin aynı manada olduğunu gösterir. Avâlî, âliye kelimesinin çoğuludur. Daha önce de temas edildiği gibi, Medine'nin doğu tarafında 2-12 mil arasındaki mesafede bulunan köylere ve yerleşim bölgelerine denir. Ebû Davud'un bu hadis-i şerifi, "Cuma kimlere farzdır?" başlığı altına alması, onun köylerde ve obalarda yaşayanlara cuma'mn farz olduğu görüşünde olduğunu gösterir. Çünkü Hadis-i Şerifin ifâdesinden müslümanların köylerden cuma için Medine'ye geldikleri anlaşılmaktadır. Bu da cumanın onlara farz olmasını gerektirir. Ancak hadis-i şerif köy ve obalarda oturanlara cumanın farz olduğuna kesinlikle delil olamaz. Çünkü burada Avâlî'den olanların cumaya nöbetleşe geldikleri söylenmektedir. Eğer cuma onlara farz olsaydı nöbetleşe değil, özrü olmayan herkesin her cuma gelmesi gerekirdi. Hepsi gelmediğine göre, bu haber onlara cumanın farz olduğuna delâlet etmez. Onların cumaya gelmeleri tamamen ihtiyarî olduğunu gösterir. Bu konuda Aynî'de; "Eğer cuma Avâlî'de oturanlara farz olsaydı, nöbetleşe olarak gelmezler, hepsi birden gelirlerdi" demektedir. Diğer Buhârî sarihleri Kastalânî, Askalanî ve Kirmânî de Aynî'nin söylediklerine benzer ifadelerle şehirlerin dışında oturanlara cumanın farz olmadığını belirtmişlerdir. Burada söz konusu olan şehirden maksat, Hidâye'dc, (Ebû Yûsuf'un görüşü olmasına rağmen Hanefi mezhebinin tercihi olarak) gösterildiğine göre, idarecisi olan, hükümleri infaz ve cezalan tatbik eden hâkimi bulunan yerlerdir. Ebu Yusuf'dan nakledilen bir başka görüşe göre de şehir, ahâlisi en büyük camilerine toplandığında cami almayacak kadar kalabalık olan yerlerdir. Fethu'I-KadiVde Ebû Hanife'nin şehir'i şu şekilde tarif etliği bildirilmektedir: "İçerisinde sokaklar, çarşılar ve meskûn mahalleri olan, mazlumu zâlimden koruyacak valisi ve çeşitli hadiseler karşısında kendisine müracaat edilen âlimi bulunan her yerdir." Ancak yukarıda da ifâde edildiği gibi Hidâye sahibi, Ebû Yûsuf'un ilk görüşünü mezhebin görüşü olarak takdim etmiştir. Bir kimseye cuma namazının farz olması için bazı şartlar vardır. Bu şartlardan bir kısmında bütün mezhubler müttefik olduğu halde bazılarında aralarında görüş ayrılıkları vardır. Bütün mezheblcrin ittifak ettikleri şartlar şunlardır: Cumanm farz olması için: 1. Erkek olmak. Ancak kadınlar cumayı kılmışlarsa, bir daha öğle namazını kılmalarına gerek yoktur. 2. Hür olmak, 3. Kör olmamak.Gözü görmediği halde camiye giderken kendisine refakat edecek birumi bulabilen kişi hakkında mezhebfer arasında ihtilâf vardır. Hanefîlerden, İmam-ı Azam'a göre böyle birine cuma farz değil, Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre farzdır. Şafiîlerden de iki görüş nakledilmiştir. 4. Mukim olmak. Müsâfire cuma farz değildir. Şafiî ve~"H"anbelîlere göre müsâfir, cuma kılınan bir yerde dört günden fazla kalmaya niyet ederse ona da cuma farzdır. 5. Cuma kılınan bir şehirde olup camiye Hanefîlerde 5040 m.Malikilerde üç mil, Şâfiîlerde de ezan duyulabilecek bir mesafede olmak.,Bulunduğu yer ile cami arasında bir boşluk olması hâlinde, arada meskun olmayan bir boşluk varsa, durum değişir.O konu bundan sonraki hadisin şerhinde açıklanacaktır.Ancak Şâfiîlerde ezan, duyulmayan yerlerde mükellef adedi kırk veya daha fazla olursa bulundukları yerde namazlarını kılmaları gerekir, 6. Sıhhati yerinde olmak: Hanefîlere göre topal olmamak, ayrı bir şart olarak zikredilir. Bunlardan başka Şafiî, Maliki ve Hanbelîlete göre şu şartların bulunması da cumanın farz olması için gereklidir: a. Cumayı terk etmeyi mubah kılan bir özrü bulunmayacak, b. İhtiyar olmayacak, (bu konu tafsilâtlıdır). c. Bir zâlimin kendisine zarar vermesinden veya hapsetmesinden korkusu olmayacak. d. Mal, can veya ırza bir zararın gelmesinden emin olacak. 5. Mükellef namaz kılacak yerde yerleşmiş olacak. Bu mezheplere göre mükellef sayısı kırktan fazla olan köylerde cuma kılınır. Çöllerde veya çadırlarda cuma farz değildir.Bedâyi'de belirtildiğine göre, Hanefi mezhebinde köylerde cuma farz değildir. Şehirlerde veya şehre 5040 m. mesafedeki banliyölerinde yaşayanlara cuma farzdır. Buraya kadar yazdığımız şartlar, cumanın farz olmasının şartlandır. Bir de cumanın sahih olmasının şartlan Vardır. Ancak onlar şu anda konumuzun dışında olduğu için burada temas edilmeyecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)'dan; Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cum'a, ezanı işiten herkese farzdır." Darekutnî, Sünen, II, 2; Beyhakî, es-Siinenu'l-kübrâ, III, 173. Ebü Davud dediki: Bu hadisi bir cemaat Resulullah s.a.v.'e kadar ref’ etmeden Abdullah b. Amr'a ait mevkuf bir haber olarak Süfyan'dan rivayet etmiştir, bu isnadı Rasûlullah s.a.v.'e kadar sadece Kabisa ulaştırmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'l-Melih'in, babasından rivayet ettiğine göre; Huneyn Savaşı yağmurlu bir (cum'a) günü(nde cereyan etmiş) idi. Nebi (s.a.v.) müezzinine: "Namaz, olduğunuz yerdedir" diye (ilân etmesini) emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Melîh, babasından; onun cuma günü Hudeybiye'de Hz. Nebi ile beraber olduğunu, yağmura tutulduklarını ancak ayakkabılarının altının bile ıslanmadığını ve Resûlullah'ın onlara namazlarını evlerinde kılmalarını emrettiğini rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den nakledildiğine göre: İbn Ömer soğuk bir gecede Dacnân'da konaklayıp, müezzine (herkesin namazını yerinde kılmalarını ilân etmesini) emretti. O da; "namaz çadırlardadır" diye nida etti. Eyyûb dedi ki: Nâfi, İbn Ömer'den şöyle rivayet etti: Soğuk veya çok yağmurlu bir gece olduğu zaman Resûlullah (s.a.v.) müezzine "namaz hanelerde (evlerde kılacaktır)dir" diye ilân etmesini emrederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den; demiştir ki: İbn Ömer Dacnân'da ezan okudu, sonra "namazlarınızı bulunduğunuz yerde kılınız" diye ilân etti. Sonra da Resûlullah (s.a.v.)'in seferde iken, soğuk ve yağmurlu gecelerde müezzine ezan okumasını, akabinde de namazlarını oldukları yerde kılmalarını ilan etmesini emrettiğini haber verdi. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi, Hammad b. Seleme, Eyyub ve Ubeydullah'tan rivayet etmiş ve yerine (kelimelerin yerlerini değiştirerek) "seferde, soğuk veya yağmurlu gecede" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den; demiştir ki: îbn Ömer Dacnân'da soğuk ve rüzgârlı bir gecede ezan okuyup arkasından "Namazları çadırlarınızda kılınız. Namazları çadırlarınızda kılınız" diye ilân etti. Sonra da şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v.) seferde iken soğuk veya yağmurlu bir gece olduğu zaman müezzinine emreder o da; "Namazları çadırlarınızda kılınız" derdi
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet edildiğine göre; İbn Ömer -soğuk ve rüzgarlı bir gecede ezan okuyup- "Namazları bulunduğunuz yerde kılınız" dedi. Arkasından da: Şüphesiz soğuk veya yağmurlu bir gece olduğu zaman Resûluliah (s.a.v.) müezzine, "Haberiniz olsun, namazı bulunduğunuz yerlerde kılınız" demesini emrederdi, diye ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan; demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'in müezzini Medine'de yağmurlu gecelerde ve soğuk seherlerde böyle (namazlarınızı evlerinizde kılınız) diye nida etti. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III, 71. Ebu Davud dediki: Bu haberi Yahya b. Said el-Ensari Kasım'dan; o da İbn-i Ömer vasıtasıyla Resûlullah s.a.v.’den rivayet etmi?, rivayetinde "seferde" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabîr (r.a.)'den; demiştir ki: Biz Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir seferde idik, yağmura tutulduk. Resûlullah (s.a.v.): "Sizden isteyen namazını olduğu yerde kılsın" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Sîrîn'in amcası oğlu Abdullah b. el-Hâris'in haber verdiğine göre; İbn Abbâs (r.a.) yağmurlu bir günde müezzinine; ... dedikten sonra, -haydi namaz'a- deme, "namazınızı evlerinizde kılınız de" diye emretti. İnsanlar bunu pek beğenmediler. Bunun üzerine İbn Abbâs: "Bunu benden daha hayırlı olan biri yaptı. Şüphesiz cum'a (yani "haydin namaza" diye çağırıhnca icabet) farzdır. Ben ise "namazınızı evlerinizde kılınız'' dedirtip de sizi meşakkate sokmayı, yağmurda çamurda yürümenizi arzu etmedim" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Târik b. Şihâb'dan rivayet edildiğine göre, Reaulullah (Sallallahu aleyhi ve Sekkem) şöyle buyurmuştur: "Köle, kadın, çocuk ve hasta dışındaki bütün müslümanlara cemaatle cum'a (kılmaları) farz-ı ayındır." Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, III, 172. Ebu Davud dediki: Tarık b. Şihab Resûluilah s.a.v.'i görmüş fakat ondan birşey işitmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: İslâm'da, Medine'de Mescid-i Nebevi'de edâ edilen cum'a'dan sonra kılınan ilk cum'a namaz'ı, Bahreyn'in bir köyü olan Cüvâsâ'da kılınandır. Osman (b. Ebi Şeybe); "Cüvasa Abdulkays kabilesi köylerinden biridir" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Babası Ka'b b. Mâlik'in gözleri görmez olduktan sonra ona rehberlik eden Abdurrahman b. Ka'b demiştir ki: Ka'b cuma günü ezanı duyunca Es'ad b. Zürâre için dua ederdi. Kendisine: Ezanı işitince Es'ad b. Zurâre'ye (niçin) duâ ediyorsun? dedim. Çünkü o Naklu'l-hadamat denilen çukurdaki Beni Beyâda Harrasından Hezmü'n-Nebît denilen yerde bize ilk defa cum'a namazını kıldırandır, karşılığını verdi. O gün kaç kişiydiniz? dedim. Kırk kişi idik, diye cevap verdi. izah: İbn Mâce, ikâme Anlaşıldığına göre Ka'b b. Mâlik'in gözleri ömrünün sonuna doğru görmez olmuştur.Bu yüzden oğlu Abdurrahman onun elinden tutuyor ve gideceği yere götürüp getiriyordu. Cuma ezanı okununca Ka'b b. Mâlik Es'ad b. Zürâre'yi rahmetle anıyor ve onun için dua ediyordu. Bunun sebebini soran oğluna kendilerine Medine'nin bir köyünde ilk defa cuma namazını Es'ad'ın kıldırdığını söyledi. Bu köy Nakîü'l-hadamât denilen çukurdaki Benû Beyâda Harrasında Hezmu'n-Nebit denilen bir yerdi. Naki': İçinde yağmur suyu biriken, sular çekildikten sonra da ot biten çukurlara denir. Hadamât: Medine civarında bir yerin adıdır. Benû Beyâda: Ensardan bir sülâlenin adı. Harra: Ateşte yanmış gibi simsiyah taşlardan oluşan taşlık. Harratü Benî Beyâda: Medine'ye bir mil mesafede bir köyün adı. Hezmü'n-nebît: Harratü Beni Beyâda köyündeki bir yer. Hezm: Alçak arazi. Nebît: Yemen'de bir kabilenin adı. Bu hadis, köylerde cumanın sahih ve cuma kılmak için kırk adedini şart koşanların görüşüne delil sayılmaktadır. Ancak Es'ad b. Zürâre cuma kıldırdığında cemaatin sayısının kırk olması, cumanın sıhhati için kırk kişinin şart olduğunu göstermez. Mahir: Menhel yazarı bu hadis’in şerhinde oldukça geniş açıklama yapmış ancak burada o açıklama yok, hepsi olmasada Menhel açıklamasının bir kısmı ve daha geniş hadis metni için: BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
İyas b. Ebî Ramle eş-Şami'den; demiştir ki: Muâviye b. Ebî Süfyân'ın yanındaydım. Muâviye, Zeyd b. Erkam'a: "İki bayram (bayram ve cum'a) aynı güne rastladığı bir günde Resûlullah (s.a.v.) ile beraber bulundun mu?" diye sordu. Zeyd: Evet, dedi. Peki nasıl yaptı? Bayramı kıldı sonra cuma için ruhsat verip "kılmak isteyen kılsın" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Atâ b. Ebî Rabâh'den; demiştir ki: Cum'a'ya rastlayan bir bayram gününde İbnu'z-Zübeyr bize günün evvvelinde (Bayram namazı vaktinde Bayram namazını) kıldırdı. Sonra biz cum'a'ya gittik, fakat İbnu'z-Zübeyr gelmedi. Biz de namazımızı teker teker kıldık. O zaman İbn Abbâs Taif'te idi. Gelince durumu kendisine anlattık. Sünnete uygun davranmış, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ata (b. Ebî Rebâh) demiştir ki: (Abdullah) b. ez-Zübeyr devrinde cum'a ile bayram aynı güne rastladı. İbnu'z-Zübeyr: "İki bayram aynı günde birleşti" deyip erkenden ikisini birden iki rekat olarak kıldırdı. İkindiye kadar da bir daha namaz kılmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den, Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizin şu gününüzde iki bayram bir araya geldi. İsteyen (e bayram namazı yeter) cum'a'yı kılmayabilir ama biz cum'a'yı kılacağız.”
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.) cum'a günleri sabah namazında Secde ve İnsan sûrelerini okurdu. izah: Buhârî, cuma; Müslim, cuma; İbn Mâce, ikâme; Nesâî, cum'a, Tirmizî, cum'a ; Beyhakî, es-Sunenü'l-kubrâ, II, 389. Hadis-i şerif cuma günleri sabah namazlarında secde ve insan (dehr) surelerinin okunmasının sünnet olduğuna delâlet etmektedir. Hadisin zahiri Hz. Nebi'in bu sûrelere devam ettiğini gösterir. Yine bu rivayetten Efendimizin, adı geçen sûrelerin tamamını okuduğunu anlıyoruz. Sahâbîlerden İbn Abbâs, Ömer b. el-Hattâb, İbn Mes'ûd, ibn Ömer ve Abdullah b. ez-Zübeyr cuma gününün sabah namazında bu sûrelere devam edenlerdendir. Şafiî ve Han belilere göre, bu sureleri okumak sünnettir. Ancak Hanbe-lîler devamlı bunları okumanın mekruh olduğunu söylerler. Mâlikîlerden İbn el-Kâsım'ın, imam Mâlik'ten yaptığı rivayete göre farz namazlarda bile bile içerisinde secde olan sûre okumak mekruhtur. Esheb'in rivayetine göre ise, imamın arkasında cemaat az olur da karışıklıktan emin olunursa içerisinde secde olan sûreyi okumak caizdir. İbn Habîb konuya daha genişçe bakmış ve cehri namazlarda, içinde secde âyeti olan sûreleri okumanın caiz olduğunu gizlilerde ise, caiz olmadığını söyler. Bu ayırıma sebep, cemaatin hatasından emin olunup olunmamasıdır. Sabah namazına secde sûresinin okunması bu anlayışa göre değerlendirilecektir. Hanefilere göre ise, bu sûreleri okumaktan maksat, Hz. Nebi'in sünnetine uymaksa okunmaları müstehabtır. Ancak genel manada, namazlarda devamlı aynı sûreleri okumak mekruhtur. Çünkü bu diğer sûrelerin terkine ve bazı surelerin diğerlerinden daha efdaî olduğuna dair bir intibaın doğmasına sebep olur. İbn Hacer Fethu'l-Bârî'de Ebû Davud'un oğlunun Kitâbu'ş-Şeria'sının dışında hiçbir yerde Hz. Nebi'in sabah namazında bu sûreyi okuyunca secde yapıp yapmadığına dair bir kayda rastlamadığını söyler. Adı geçen kitapta rivayet edilen bir haberde İbn Abbâs, sabah namazında Hz. Peygambere gittiğini, Resûlullah'ın içerisinde secde olan bir sûre okuyup secde ettiğini söyler. Taberânî'nin el-Mü'cemuVSağîri'nde de Hz. Ali'den rivayet edilen "Resûlullah sallellahü aleyhi ve sellem sabah namazında okuduğu Tenzil (es-Secde) sûresinde secde yaptı" tarzında bir haber vardır. Ancak isnadı zayıftır. Hz. Nebiin cuma gününün sabah namazlarında bu süreleri okumasındaki hikmet bu sûrelerin cuma gününde olan ve olacak olan bazı hâdiseleri muhtevi olmasıdır. Bu surelerde, Hz. Âdem'in yaratılması, dirilme gibi konular yer almaktadır
- Bāb: ...
- باب ...
Şu'be, Muhavvel'den; önceki (1074.) hadisi aynı sened ve ma'na ile rivayet etmiş ve cum'a namazında da Cum'a ve Münâfikun sûrelerini okuduğunu ilâve etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'den; rivayet edildiğine göre: Ömer b. el-Hattâb (r.a.), -cami'nin kapısında satılanı kast ediyor-ibrişimden bir hülle görüp: Ya Resûlullah! Şu hülleyi alıp da cuma günleri ve sana elçiler geldiğinde giysen, dedi. Buna karşılık Resûlullah: "Bunu sadece âhirette nasibi olmayanlar giyerler" buyurdu. Sonra Hz. Nebi'e o hüllelerden geldi. O da bir tanesini Hz. Ömer'e verdi. Ömer: Ya Resulallah! Sen Utarid'in hüllesi hakkında, "(onu âhirette nasibi olmayan giyer" şeklindeki) sözlerini söylediğin halde, şimdi bana giydiriyorsun, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben bunu sana giyesin diye vermiyorum" buyurdu. Ömer de o hülleyi Mekke'deki müşrik kardeşine gönderdi
- Bāb: ...
- باب ...
Sâlim'in naklettiğine göre babası (Abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: Ömer b. el-Hattâb, çarşıda satılan atlas bir Hülle buldu. Onu alıp Resûlullah'a getirdi ve: Bunu satın al, bayram ve gelen elçiler için süslenirsin, (bayramda ve elçi geldiğinde giyersin) dedi. (Ahmed b. Salih) bundan sonra (önceki(1076.)) hadiste olanları anlattı. Ancak önceki rivayet daha tamdır
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan; Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizden birine bulabilirse, -veya [şekk, râvilerden birine aittir] bulabilirseniz- Cuma günü için iş (günlük) elbiselerinden başka iki elbise temin etmesinde günah yoktur. (Râvîlerden) Amr dedi ki: Bana İbn Ebî Habib, Musa b. Sa'd'den naklen o da İbn Habbân 'dan, O da İbn Selâm'dan naklen haber verdi ki İbn Selâm, Resûlullah (s.a.v.)'İ bu sözü minberden söylerken işitmiş. Ebû Dâvûd da şöyle dedi;Bu hadisi, Vehb b. Cerîr babası vasıtasıyla Yahya b. Eyyûb'den; o, Yezîd b. Ebî Habib'den; Yezid, Musa b. Sa'd'den; O da Yusuf b. Abdillah b. Selâm tarîkiyla Resûlullah'dan rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Şuayb'ın babası kanalıyla dedesinden yaptığı rivayete göre; Resulullah (s.a.v.), mescid'de alış-veriş yapılmasını, kayıp ilân edilmesini, şiir söylenmesini ve cum’a günü namazından önce halka halinde oturulrnasınr nehyetmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hâzim b. Dînar anlatmıştır: Bazı insanlar, minberin hangi ağaçtan olduğu konusunda münakaşa ederek, Sehl b. Sa'd es-Sa'idî'ye gelip sordular. Sa'd şöyle dedi: Vallahi ben onun neden olduğunu çok iyi biliyorum. Onu, mescid'e konulduğu ve Resûlullah'ın üzerine oturduğu ilk günde gördüm. Hz. Nebi (s.a.v.) -Sehl'in adını da verdiği- [Bunu Ebû Hazm söylüyor. Yani Sehl bu kadının ismini söylemiş fakat Ebû Hazm unutmuş.] falan kadına; "Marangoz kölene emret, benim için bir minber yapsın. İnsanlara hitab ettiğim zaman üzerine oturayım" diye haber gönderdi. Kadın köleye emretti, o da minberi Ğabe ılgınlarından yapıp getirdi. Kadın da Hz. Nebi'ye gönderdi. Resûlullah emretti ve minber işte oraya kondu. Resûlullah (s.a.v.)'in onun üzerinde namaz kıldığını gördüm. Tekbir aldı, sonra onun üstünde iken rükû' yaptı daha sonra da geri geri inip minberin dibinde secde etti. Bilâhere (minbere) tekrar çıktı. Namazı bitirince cemaate dönüp: "Ey insanlar! Bunu ancak bana uymanız ve namazımı öğrenmeniz için yaptım" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resülullah (s.a.v.) yaşlanınca Temimü'd-Dârî kendisine: - Ya Resûlallah! Senin için kemiklerini (azalarını) taşıyacak -veya toplayacak- (üzerine çıkıp hutbe okuyacağın) bir minber temin edeyim mi? dedi. Efendimiz de: "Evet" buyurdular. Bunun üzerine Temîm, Resülullah için iki basamaklı bir minber temin etti
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme b. el-Ekva'dan; demiştir ki: Resulullah'ın (s.a.v.) minberi ile duvarın arasında koyunun geçebileceği kadar bir aralık vardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde (r.a.)'den; rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) cum'a günü müstesna -günün tam yarısında öğleden önce güneş tam tepede iken- namaz kılmayı hoş görmedi ve: "Şüphesiz cum'a günlerinin dışında cehennem (işte bu vakitte) tutuşur" buyurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis mürseldir. Çünkü Mücâhid, Ebu'l-HaliVden daha büyüktür. VeEbu'l-Halil, Ebû Katâde’den birşey duymamıştır. Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.v.) cum'a'yı güneş (batıya) yöneldiği zaman kılardı. Diğer tahric: Buhârî, cuma; Tirmİzî, cuma
- Bāb: ...
- باب ...
İyâs b. Seleme, babası Seleme b. el-Ekvâ, şöyle dediğini haber vermiştir: Biz Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte cum'a'yı kılar, ve (henüz) duvarların gölgesi yokken (mescidden) ayrılırdık
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd'den; demiştir ki: Biz cum'a'dan sonra kaylûle yapar ve kahvaltı ederdik
- Bāb: ...
- باب ...
es-Sâib b. Yezid (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi (s.a.v.) Ebû Bekir ve Ömer (r.a.)'in devirlerinde cum'a günü ilk ezan, imam minbere oturduğu zaman (okunur) idi. Osman (r.a.), halife olup da insanlar (Medine'de) çoğalınca Osman, cum'a gününde üçüncü bir ezam emretti. Bunun üzerine Zevrâ'da bir ezan daha okun(maya başla)dı ve cum'a ezanı bu şekilde kaldı
- Bāb: ...
- باب ...
Sâib b. Yezid (r.a.)'den; demiştir ki: Cum'a günü ezan, Nebi (s.a.v.) minbere çıktıkları zaman huzurlarında cami'nin kapısında okunurdu. Ebû Bekr ve Ömer (r.a.) zamanlarında da (bu böyleydi). Muhammed b. İshâk hadisin kalanını Yûnus'un rivayet ettiği (bir önceki (1087) hadis) gibi nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Sâib (b. Yezîd)'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.)'in sadece bir müezzini vardı. O da Bilâl'di. Bundan sonra Muhammed b. îshâk, Yûnus'un (1087.) hadisindeki mânâyı nakletti. Diğer kaynaklar: Buhari, Cum'a; Nesâî, Cum'a; îbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Nemir'in kızkardeşinin oğlu Sâib b. Yezid'den rivayet edilmiştir. Şöyle der: "Resûlullah (s.a.v.)'in sadece bir müezzini vardı." (Salih b. Keysân) bütünüyle olmasa da (Yunus'un 1087.) hadisi(ni) nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)'den; demiştir ki: Cum'a günü Resûlullah (s.a.v.) minber'e oturunca (cemaate): "Oturunuz" buyurdu. İbn Mes'ud bunu duyunca mescidin kapısına oturuverdi. Resûlullah onu görüp: “Ey Abdullah b. Mes'ûd (buraya) gel" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem (cum'a'da) iki hutbe okurdu. Minbere çıktığı zaman: -zannediyorum müezzin [Bu söz Nâfi'ye aittir. ibn Ömer "bitirinceye kadar" fiilinin failini Açıklamamış, talebesi Nâfi de o gizli failin müezzin olabileceğini söylemiş.]- (ezam) bitirinceye kadar oturur sonra kalkıp hitâb eder, sonra yine oturur ve hiç konuşmaz, bilâhere kalkıp tekrar hitâbederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) ayakta hutbe irâd eder, sonra oturur, sonra kalkıp yine ayakta hitab ederdi. (Câbir dedi ki:) "Kim sana Nebi (s.a.v.)'in oturarak, hutbe irad ettiğini söylerse, yalan söylemiştir. Vallahi ben Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte iki bin (vakit)den fazla namaz kıldım
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure (r.a.)'den; demiştir ki: (Cuma günü) Nebi (s.a.v.)'in iki hutbesi vardı. Bu hutbeler arasında oturur, hutbelerde de Kur'an okur ve cemaate nasihat ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Avâne, Sımak b. Harb'den; Câbir b. Semure'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (s.a.v.)'i ayakta hutbe irad ederken gördüm. Sonra birazcık oturur, hiç konuşmazdı. (Bundan sonra) Ebû Avâne, (Câbir'in rivayeti olan bundan önceki 1094.) hadisi zikretti
- Bāb: ...
- باب ...
Şu'ayb b. Ruzeyk et-Tâifî'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile sohbeti olan bir adamın yanına oturdum. Ona el-Hakem b. Hazn el-Kulefî denilir. Bu zat, bize şöyle anlatmaya başladı: Yedi veya [şek râvilerden gelmektedir.] dokuz kişiden biri olarak Nebi (s.a.v.)'e elçi olarak geldim. Onun huzuruna girip, "Ya Resûlallah! Biz seni ziyaret ettik, sen de bizim için hayır duâ et" dedik. (Resulullah bizim için duâ etti) ve bize birazcık hurma (getirilmesini) emretti. O zaman durum biraz zayıftı (gelir azdı). Biz Medine'de günlerce kaldık. Resulullah ile beraber cumada bulunduk (cuma kıldık). Efendimiz, bir bastona veya [şekler râvilerden gelmektedir.] yaya dayanarak kalktı. Kısa, güzel, mübarek kelimelerle Allah'a hamd ve sena etti. Sonra; "Ey insanlar! Siz emrolunduğunuz herşeyi yapamazsınız veya [şekler râvilerden gelmektedir.] güç yetiremezsiniz, ama doğru olunuz" müjdeleyiniz!" buyurdu. (Ebû Davud'un talebesi) Ebû Ali dedi ki: Ebu Davud'u " hadisten birkaç kelimeyi bana, bazı arkadaşlar kaydettirdiler (Kâğıttan silinmiş) " derken dinledim. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Mes'ûd (r.a.)'den; rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbe irad ettiği zaman şunları söylerdi: "Hamd sadece Allah'adır. Allah'a hamdeder, ondan yardım ister ve Onun bağışlamasını dileriz. Nefislerimizin şerrinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidâyete erdirdiği kimseyi sapıtacak kimse yoktur. Allah kimi şaşırtmışsa onu da kimse hidâyete erdiremez. Allah'tan başka ilâh olmadığına Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim. Allah onu kıyametin önünde korkutucu ve nüjdeleyici olarak hak (din) ile göndermiştir. Kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim de onlara isyan ederse (bilsin ki) o nefsinden başka hiç kimseye zarar vermeyecektir. Allah'a hiçbir zarar vermeyecektir
- Bāb: ...
- باب ...
Yûnus (b.Yezid), İbn Şihâb'a Resûlullah (s.a.v.)'in hutbesini sormuş, o da önceki (1097.) rivayetin benzerini nakletmiş, (farklı olarak) şunları (da) söylemiştir: "O ikisine (Allah'a ve Resulüne) isyan eden muhakkak sapmıştır. Rabbimiz Allah bizi kendisine ve Resulüne itaat eden, rızasına (razı olacağı şeylere) tâbi olan, hışmından (azabına sebep olacak şeylerden) kaçınanlardan kılsın. Biz ancak ondan (yardım isteyici) ve ona (itaat edici)yiz
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy b. Hatim (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir hatib Resûlullah (s.a.v.)'in yanında hutbe okuyup; "Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse (şüphesiz doğru yolu bulmuştur), kim de onlara isyan ederse..." dedi. Bunun üzerine Hz. Nebi: "Kalk! -veya git- [şek râvilerden birine aittir] (sen) ne kötü hatibsin!.." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
el~Hâris b. en-Nu’man’ın kızından, demiştir ki: Ben “Kaf” suresini ancak Resûlullah'ın ağzından ezberledim. O bu sureyi her cuma hutbede okurdu. Bizim tandırımız ile Resûlullah (s.a.v.)'in tandıri birdi. Ebû Dâvûd dediki: Ravh b. Ubâde Şu'be'den "Harise b. Nu'man'ın kızı"; İbn Hişam ise "Harise b. Numan'ın kızı Ümmü Hişâm" şeklinde rivayet etmişlerdir. Diğer tahric: Müslim, cuma; Nesâî, cuma; Ahmed b. Hanbel, VI, 435, 436, 463; Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'in namazı da hutbesi de orta idi. (Hutbede) Kur'ân'dan birkaç âyet okur ve halka öğüt verirdi." izah: Müslim, cuma; Tirmizî, cuma; Nesâî, cuma; iydeyn; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, salât ; Ahmed b. Hanbel, V, 91, 94, 95, 98, 100, 102, 106, 107. Rivayetin sondaki "Kur'ân'dan birkaç âyet okur ve cemaate öğüt verirdi" ifâdeleri, Müslim'in rivayetinde mevcut değildir. Namazın ve hutbenin orta olması haddinden fazla uzun ve kısa olmamasıdır. Kasd; Orta, mu'tedil manalarına gelir. Arablar, orta boylu adama ve orta halli yaşayışa kasd derler. Bu hadis ile Müslim'in Ammâr (r.a.)'den rivayet ettiği, Efendimizin hutbeyi kısa kesip namazı uzatmayı teşvik ettiğine dair olan hadis arasında ihtilâf yoktur. Çünkü her ikisinin de orta tutulduğu halde namazın hutbeden daha uzun olması mümkündür. Müslim'deki rivayette namazı hutbeye nisbetle uzun tutmak emredilmiştir. Nevevî, "İki hadis arasını cem'etme imkânı olmadığı takdirde ümmet, Resûlullah’ın fiiline göre değil, sözü ile amel eder. Çünkü fiilinin kendine mahsus olması mümkündür. Sözü ise, daha ziyâde ümmete müteveccihtir" der. Hz. Nebidin hutbe esnasında okuduğu âyetler, Seyhan'ın rivayet ettiklerine göre şu âyetler kadardır: "(Şöyle) çağrışırlar: Ey Mâlik! Rabbin bizi öldürsün. O da; siz behemehal (azab da) kalıcısınız dedi(ler)"[Zuhruf 77] Mı - Ey iman edenler! Allah'dan nasıl korkmak lazımsa öylece korkunuz. Sakın siz müslümanlar (olmak)dan başka (bir sıfatla) da can vermeyin."[Âl-i İmrân]
- Bāb: ...
- باب ...
Amre, kız kardeşi (Ümmü Hişâm)'ın şöyle dediğini rivayet etti: Kaf sûresini sadece Resûlullah (s.a.v.)'İn ağzından öğrendim. Onu her cuma (hutbe esnasında) okurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Yahya b. Eyyûb ve İbn Ebi'r-ricâl, Yahya b. Sa'd'den o da Amre'den; Amre de Harise b, en-Numân 'in kızı Ümmü Hişâm 'dan rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amre, Abdurrahman'ın kızı Amre'den -(künyesi Ümmü Hişam olan) Amre, öbür Amre'den daha büyüktür- bir önceki (1102.) hadisi mânâ olarak rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Husayn b. Abdurrahman der ki: Umâre b. Rueybe (r.a.) Bişr b. Mervan'ı cum'a günü (ellerini kaldırarak) dua ederken görüp "Allah bu elleri çirkinleştirsin (cezasını versin)" dedi. Zaide dedi ki: Husayn, Umâre bana, "Resûlullah (s.a.v.)'i minber üzerinde (dua ederken veya hutbe okurken) gördüm. Şuna -baş parmağın yanındaki işaret parmağını kasdederek- bir şey ziyâde etmezdi" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'i ne minberi üzerinde ne de başka bir yerde ellerini kaldırarak dua ederken hiç görmedim. Ama onu şöyle yaparken gördüm... (Sehl bunu söyleyince) işaret parmağını kaldırdı orta parmakla baş parmağı da biri birine birleştirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ammâr b. Yâsir (r.a.)'den; demiştir ki: ResûluIIah (s.a.v.) bize hutbeleri kısa tutmayı emrederdi. Diğer kaynaklar: Hâkim el-Müstedrek, I, 289; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure es-Suvâî (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) cum'a günleri va'zı uzatmazdı. O(nun va'z'ı) birkaç kelimeden ibaretti
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cündüb (r.a.)'den Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edildi: "Zikri (hutbeyi) dinleyiniz. İmam'a yakın durunuz. Çünkü insan (imam'dan) uzak kalmaya devam eder, o kadar ki, cennet'e girse bile, orada (girmekte veya derece yönünden) geri bırakılır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Büreyde babası (Büreyde)'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Resûlullah (s.a.v.) bize hutbe irad ederken, Hasan ve Huseyn (r.a.) üzerlerinde kırmızı birer gömlek olduğu halde düşekalka (mescide) geliverdiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) hemen inib onları aldı ve onlarla birlikte minbere geri çıktı. Sonra da: "Allah doğru söyledi: "Mallarınız ve çocuklarınız ancak imtihan vesilesidir.[ Teğâbun 15; Enfâl 28] Bunları gördüm, sabredemedim" buyurdu ve hutbeye başladı
- Bāb: ...
- باب ...
Muâz b. Enes (r.a.)'ın babası (Enes)'den rivayet ettiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) cum'a günü imam hutbe okurken ihtiba yapmaktan men' etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'la b. Şeddad b. Evs'den; demiştir ki: Muaviye ile birlikte Beytu'l-Makdis'de bulundum. Bize cum'a namazı kıldırdı. (Cemaate) baktım bir de ne göreyim; mesciddekilerden çoğu Resûlullah'ın ashabından ve imam hutbe okurken ihtibâ hâlinde oturuyorlar! Ebû Dâvûd dedi ki: İbn Ömer, imam hutbe okurken ihtiba ederdi, Enes b. Malik, Şüreyh, Sa'saa b. Suhan, Said b. el-Müseyyeb, İbrahim en-Nehai, Mekhul, İsmail b. Muhammed b. Sa'd da (aynı şekilde ihtiba ederdi). Nuaym b. Selame de "İhtibada beis yok" dedi. Ebû Davûd dedi ki: Ubade b. Nuseyy'den başka hiç bir kimsenin mekruh dediği bana ulaşmadı." Diğer tahric: Beyhakî, es-Sıinenu'l-kiıbrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'in haber verdiğine göre Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "İmam hutbe okurken (yanındaki arkadaşına) "sus" dedin mi, boş konuşmuş (cumanın sevabını kaçırmış) olursun" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cumaya üç türlü insan gelir: (Birincisi) gevezelik yapmağa gelen insandır. Onun cumadan nasibi, yaptığı gevezeliktir. (İkincisi), dua etmek için cumaya gelen kimsedir. O, Allah'a dua etmiştir; Allah dilerse verir, dilerse vermez. (Üçüncüsü de) susarak konuşmadan (hutbe dinlemek için) hiçbir müslümanın omuzuna basmadan (safları yarmadan) kimseye eziyet etmeden cumaya gelendir. İşte onun bu yaptıkları, ondan sonra gelecek olan cumaya kadar üç gün de ilâvesi ile günahlarına keffârettir. Bu Allah'ın; "her kim bir hayır işlerse kendisine, onun on misli sevab vardır"[En'am 160] ile sabittir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan: demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Birinizin namazda abdesti bozulursa hemen burnunu tutsun sonra da ayrılsın" Ebû Dâvûd dediki: Bu hadisi, Hammad b. Seleme ve Ebu Usame, Hişam'dan; o da babası vasıtasıyla rivayet etmiştir. Bu raviler (rivayetlerinde) Aişe r.a.'yı anmamışlardır. Diğer tahric: İbn Mâce, ikame; Darekutnî, Sünen, I, 158; Beyhakî, es-Siinenü'l-kübrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)'den; demiştir ki: Cum'a günü Resulullah (s.a.v.) hutbe okurken (mescide) bir adam geldi. Efendimiz: "Ey falan! Namaz kıldın mı?" dedi. Adam: Hayır, cevabını verdi. Bunun üzerine Resûluüah (s.a.v.); "Kalk namaz kıl!" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir ve Ebû Hureyre (r.a.)'den; demişlerdir ki: Resûlullah (s.a.v.) hutbe okurken Süleyk el-Gatafânî geldi. Bunun üzerine Efendimiz ona: "Sen namaz kıldın mı?" dedi. Süleyk: Hayır, cevabım verdi. Efendimiz: "İki rek'at namaz kıl, ama onları kısa kes" buyurdu. Diğer tahric: Müslim, cum'a, fedailus's-sahâbe; ibn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, III, 297, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Talha, Câbir b. Abdillah (r.a.)'in şunları söylediğini işitmiş: (Resûlullah hutbe okurken) Süleyk geldi. (Bundan sonra râvi Velid) önceki (1116.) hadisin benzerini zikredip şunu da ilâve etti: Sonra Resûlullah cemaate döndü ve: "Sizden biri imam hutbe okurken gelirse, hemen iki rekat namaz kılsın, ama onları kısa tutsun" buyurdu. Diğer tahric: Müslim, cuma
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zâhiriyye'den; demiştir ki: Bir cum'a günü Nebi (s.a.v.)'in sahâbisi Abdullah b. Büsr ile beraberdik. İnsanların omuzlarına basarak (atlayarak) bir adam geldi. Bunu gören Abdullah b. Büsr şunları söyledi: Cum'a günü Resûlullah hutbe okurken adam'ın biri insanların omuzlarından atlayarak geldi. Bunun üzerine Hz. Nebi kendisine: “Otur!... Zira gerçekten (insanlara) eziyet ettin" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.anhumâ)'dan; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sizden biri, mescidde iken uyuklarsa yerini değiştirsin
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) minberden inerken bir adam kendisine ihtiyacını arz edib haceti bitinceye kadar Efendimizin onunla birlikte ayakta durduğunu sonra (öne) geçip namazı kıldırdığını) gördüm. Ebû Dâvud dediki, hadis Sabit'ten ma'ruf değildir. Bu Cerir b. Hazim'in tek kaldığı rivayetlerdendir. Diğer tahric: Tirmizî, cum'a, Nesaî, cuma, îbn Mâce, (benzeri) ikame; Beyhakî, es-Sünenü'l-kebir, I
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Namazın bir rekatîne yetişen (o) namaz'a yetişmiş demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'mân b. Beşîr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; “'ResûIullah (s.a.v.) cum'a ve bayramlarda [A'Iâ] ile [Ğâşiye] sürelerini okurdu." Bazan cum'a ve bayram aynı güne rastlar, Efendimiz de yine bu ikisini okurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'nin verdiği habere göre, ed-Dahhâk b. Kays, en-Nu'mân b. Beşîr'e: Resûlullah (s.a.v.) cum'a günü Cuma sûresinin peşinde ne okurdu? diye sordu. O da: (Ğaşiye sûresini) okurdu, karşılığını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebî Râfi'den; demiştir ki: Ebû Hureyre cuma günü bize namaz kıldırıp (ilk rek'atte) Cum'a, son rekatte de Münâfikûn sûrelerini okudu. Namazdan ayrılınca Ebû Hureyre'ye yetişip: Gerçekten sen (namazda) iki sure okudun, Ali (r.a.) de Kufe'de aynen bu sûreleri okurdu" dedim. Ebû Hureyre (r.a.): Çünkü ben, cuma günü Resûlullahı bu sûreleri okurken işittim dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cündüb (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resûlullah (s.a.v.) cum'a namazında el-A'Iâ ve el-Ğâşiye sûrelerini okurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) odasında namaz kılar, insanlar da odanın arkasından ona uyarlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet edildiğine göre: İbn Ömer (r.a.) cum'a günü (namazdan sonra, cum'a'yı kıldığı) yerinde iki rekat namaz kılan bir adam görüp ona mani oldu ve: Cumayı dört rekât mı kılıyorsun? dedi. (Nâfi şöyle der): Abdullah (b. Ömer) cum'a günü evinde iki rekat namaz kılar ve: "Resûlullah (s.a.v.) böyle yaptı" derdi. Diğer kaynaklar: Kütüb-i Sitte müelliflerinden sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den; demiştir ki: İbn Ömer (r.anhüma) cum'a'dan önce namazı uzatır, cum'a'dan sonra ise, evinde iki rekat kılar ve Resûlullah (s.a.v.)'in de böyle yaptığını söylerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Atâ b. Ebi'l-Huvâr'dan rivayet edildiğine göre; Nâfi b. Cubeyr kendisini es-Sâib b. Yezid b. Uht-i Nemir'e gönderip Muâviye'nin namaz konusunda onda gördüğü birşeyi sordurmuş, es-Sâib de şu cevabı vermiştir: Muaviye ile birlikte imam odasında cum'a namazı kıldım. Selâm verince olduğum yerde kalkıp (nafile) namaz kıldım. Muaviye (evine) girince bana haber gönderdi ve şöyle dedi: Bu yaptığını bir daha tekrarlama. Cum'a'yı kıldığın zaman konuşmadıkça veya (camiden) çıkmadıkça ona bir namaz ekleme. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) böyle yani konuşmadıkça ya da (mescid'den) çıkmadıkça bir namaz'a başka bir namazın eklenmemesini emretti. Diğer tahric: Müslim, cuma
- Bāb: ...
- باب ...
Atâ'dan rivayet edildiğine göre; İbn Ömer Mekke'de olduğu zaman, cum'a'yı kılınca biraz ilerleyip iki rekat, sonra yine ilerleyip dört rekat daha kılardı. Medine'de olduğunda ise, cumayı kılar sonra evine döner ve (evinde) iki rekat namaz kılardı. Mescitte (birşey) kılmazdı.Kendisine (bu farklılığın sebebi) soruldu; "Resûlullah (s.a.v.) böyle yapardı" cevabım verdi. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: İbnü's-Sabbâh'ın rivayetine göre, "Cuma'dan sonra namaz kılacak olan kimse dört rekat kılsın." îbn Yûnus'un rivâyetihe göre ise Efendimizin beyânı şu şekildedir: "- Cumayı kıldığınızda arkasından dört rekat de (nafile) kılınız." Süheyl şöyle dedi: Babam bana; "yavrum, eğer camide iki rekat kılar sonra da eve gidersen, iki rekat (de orada) kıl" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbnÖmer (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) cumadan sonra evinde iki rekat namaz kılardı. Ebû Davud dediki: Abdullah b. Dinar İbn Ömer'den aynen bunun gibi rivayet etti. Diğer tahric: Müslim, cuma; Tirmizî, cuma; Nesâî, cuma; İbn Mâce, ikâme
- Bāb: ...
- باب ...
Atâ'dan rivayet edildiğine göre: İbn Ömer'i cumadan sonra namaz kılarken görmüş. İbn Ömer, cumayı kıldığı yerden birazcık ayrılır iki rekat namaz kılar, sonra bundan biraz fazla yürür ve dört rekat daha kılarmış. (İbn Cüreyc dedi ki:) Atâ'ya; İbn Ömer böyle yaparken kaç defa gördün? diye sordum. "Defalarca" karşılığını verdi. Ebû Davud şöyle der: Bu hadisi Abdulmelik b. Ebî Süleyman da rivayet etmiş, fakat tamamlamamıştır. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ, III
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye teşrif ettiklerinde Medine'lilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Efendimiz: “Bugünler neyin nesidir?" dedi. Biz câhiliye devrinde bugünlerde eğlenirdik (ya Resulallah), dediler. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Allah size bu günlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve Fıtır günlerini (Kurban ve Ramazan Bayramlarını) verdi" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Yezîd b. Humeyr er-Rahabî'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'in sahâbisi Abdullah b. Büsr, Fıtr (Ramazan) veya [Şek râvilerden birine aittir.] kurban bayramı günü insanlarla birlikte çıktı. İmamın gecikmesini yadırgayıp "Biz bu saatte namazı bitirmiş olurduk. Bu vakit nafile (kuşluk) vaktidir" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye (r.anhâ)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bize bayram günü (namazı) perde ehli genç kızları (da) çıkarmamazı emretti. Kendisine: Hayız olanlar (ne yapacak)? denilince; "Onlar da (çıksınlar da) hayır'a ve müslümanların dualarında hazır bulunsunlar" buyurdu. Bir kadın Efendimize: Ya Resûlallah! Eğer bizden birisinin elbisesi yoksa ne yapsın? diye sordu. Resûlullah: "Arkadaşı, elbiselerinden birisini ona (emaneten) giydirsin” karşılığım verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Eyyûb, Muhammed'den; O da, Ümmü Atiyye'den bir önceki (1136) hadisi rivayet etmişlerdir. (Öncekinden farklı olarak Muhammed) elbise konusuna hiç değinmeden şöyle demiştir: "Hayızhlar müslümanların namazgahından ayrı dururlardı." Eyyûb Hafsa'dan; Hafsa bir kadından; o da bir başka kadından rivayetle şunları söylemiştir: "Ya Resûlallah!... denildi." Muhammed burada elbise (bulamayanlar) konusunda Musa hadisinin mânâsını zikretti
- Bāb: ...
- باب ...
Hafsa bint Sîrîn, Ümmü Atiyye'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Biz bununla (yukarıdaki (1137.) hadiste bildirilen haberle) emrolunduk. Hayızlı kadınlar cemaatin arkasında dururlar onlarla birlikte tekbir alırlardı.”
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye (r.anha)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) Medine'ye gelince, Ensarın kadınlarını bir evde toplayıp Ömer b. el-Hattab'ı gönderdi. Ömer (r.a.) kapının yanında durup bize selam verdi. Biz de selamına mukabele ettik. Ömer sonra: Ben size Resulullah'ın elçisiyim... dedi. Ve bize evlenme çağına gelen genç kızlar ve hayızlılarla birlikte iki bayrama çıkmamızı, cum'a'ya ise gitmememizi emretti. Cenazelerin peşinde gitmemizi de yasakladı. Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V, 84, 85; İbn-i Hibban zvd, iman
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den; demiştir ki: Bir bayram günü Mervân minberi (musallaya) çıkarıp (üzerinde) namazdan önce hutbe okumaya başladı. Bir adam kalktı ve; Ey Mervan, sünnet'e muhalefet ettin. Bayram günü minberi çıkardın, halbuki o çıkarılmazdı. Hutbeye de namazdan önce başladın, dedi. Ebû Saîd el-Hudrî; Bu kim? diye sordu. Falan oğlu falan, dediler. Bu adam üzerine düşeni yaptı. Ben Resûlullah (s.a.v.)'in, "Bir kötülük gören kimse, eğer onu eli ile değiştirebilirse eli île değiştirsin. Buna gücü yetmezse, dili ile değiştirsin. Onu da yapamazsa, kalbi ile (buğz etsin). Ancak bu, imanın en zayıfıdır*' buyurduğunu işittim dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Adillah (r.a.)'dan; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) ramazan bayramı günü kalkıp önce namazı kıldırdı, sonra da cemaate hitabede bulundu. Hutbeyi bitirince inip kadınların yanına geldi. Bilâl'in eline tutunmuş bir vaziyette kadınlara va'z etti. (Bu esnada) Bilâl elbisesini yaymıştı. Kadınlar da elbisenin üzerine sadaka atıyorlardı. Birisi büyük yüzüğünü atıyor, diğerleri de (ellerindekini) atıyor, atıyorlar(dı). Îbn Bekr; فَتَخَهَا kelimesini فَتَخَتَهَا şeklinde rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.anhumâ), Resûlullah (s.a.v.)'e şehâdet ederek şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) Ramazan Bayramı günü (musallaya) çıkıp namazı kıldırdı, sonra da hutbe okudu. Daha sonra yanında Bilâl olduğu halde kadınların yanına geldi. îbn Kesîr dedi ki: "Şu'be'nin zannı galibine göre" Onlara bağışta bulunmalarını emretti. Kadınlar da (ellerindekini) atmaya başladılar
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulvâris, Eyyûb'dan; o, Atâ'dan; O da İbn Abbâs'tan önceki (1142.) hadisin mânâsım rivayet etti. Bu rivayette îbn Abbâs şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v.) hutbeyi kadınlara duyuramadığını zannedip yanında Bilâl olduğu halde onlara doğru yürüdü. Kadınlara va'zetti, bağışta bulunmalarını emretti. Kadınlar da küpe ve bilezikleri Bilâl'in elbisesine (eteğine) attılar. Diğer tahric: Buhârî, ilim, libâs; Müslim, iydeyn; Nesaî, iydeyn; İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, 1, 220, 235, 354; II
- Bāb: ...
- باب ...
Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan; Eyyûb, Atâ'dan; o da İbn Abbâs (r.a.)'dan bu (önceki 1143.) hadisi rivayet etti. Bu rivayette İbn Ab-bâs şöyle dedi: Kadınlar küpe ve yüzük(leri) atmaya, Bilâl de onları torbasına doldurmaya başladı. Resûlullah (s.a.v.) de onları (toplanan ziynetleri) müslümanların fakirlerine paylaştırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid-b. el-Berâ, babası (el-Berâ)'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bayram günü Resûlullah (s.a.v.)'e bir yay verildi. Efendimiz o'na yaslanarak (cemaate) hitab etti
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Abis dedi ki: Bir adam, İbn Abbâs (r.a.)'a: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte bayram namazında bulundun mu? diye sordu. İbn Abbâs şu karşılığı verdi: Evet, ama eğer onun yanındaki mevkim olmasaydı, küçük olduğum için buna şahit olamazdım. Hz. Nebi (s.a.v.) Kesîr b. es-Said'in evinin yanındaki işarete gelip namazı kıldırdı, sonra hutbe okudu. İbn Abbâs ezan ve kameti anmadı. Daha sonra sadaka vermelerini emretti. Bunun üzerine kadınlar kulaklarını ve boğazlarını işaret etmeye başladılar. Efendimiz Bilâl'e emretti, o da kadınların yanına gidip onların verdiklerini topladı ve Nebî sallellahu aleyhi ve sellem'in yanına döndü
- Bāb: ...
- باب ...
Tâvûs'un îbn Abbâs'tan rivayet ettiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) Ebü Bekir, Ömer veya Osman (r.anhüm) bayram namazını ezansız ve ikâmetsiz kil(dır)mışlardır. Buradaki ("Ömer veya Osman" ifadesindeki) şek, Yahya'ya aittir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte ezansız ve kâmetsiz olarak defalarca bayram namazı kıldım
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre: Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ve Kurban bayramlarında birinci rekâtte yedi, ikinci rekâtte de beş defa tekbir alırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Hâlid b. Yezid, İbn Şihâb'dan önceki (1149.) hadisi aynı isnâd ile ve aynı mânâda rivayet etmiştir. (Râvîlerden İün Vehb bu rivayette;) "Rükû tekbirlerinden başka..." (kaydının olduğunu) söyledi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. el-âs (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ramazan bayramında tekbir ilk rekat'te yedi, son rekatte de beş'tir. Her ikisinde de kıraat tekbirlerden sonradır.”
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Şuayb, babası vasıtasıyla dedesinden rivayet ettiğine göre; Nebi (s.a.v.) Ramazan bayramı namazında ilk rekatta yedi defa tekbir alır, sonra okur, sonra yine tekbir alır (rüku'a eğilir)di. îkinci rek'ate kalktığında ise önce dört kere tekbir ahr, sonra okur, daha sonra da rükû'a varırdı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Veki’ ve İbnü'l-Mübârek de rivayet ettiler ve rivayetlerinde, ('yedi ve dört" yerine) "yedi ve beş" dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'nin meclis arkadaşı Ebû Aişe'nin dediğine göre; Said b. el-As, Ebû Mûsâ el-Eş'arî ve Huzeyfe b. el-Yemân'a, Resûlullah (s.a.v.)'in kurban ve ramazan bayramlarında nasıl tekbir aldığını sordu. Ebû Musâ şu cevabı verdi: Cenaze namazmdaki tekbir gibi dört defa tekbir alırdı. Bunun üzerine Huzeyfe: (Ebû Mûsâ) doğru söyledi, dedi. Bunun üzerine Ebü Mûsâ şöyle dedi: "Ben Basra'da (vali) iken aynen bu şekilde tekbir alırdım." Ebû Âişe, "Bu (bu konuşma olurken) ben de Said b. el-As'ın yanında idim" der
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah b. Utbe b. Mes'ûd'dan rivayet edildiğine göre; Ömer b. el-Hattâb (r.a.) Ebû Vâkid el-Leysiyye Resûlullah (s.a.v.)'İn ramazan ve kurban bayramlarında ne okuduğunu sordu. O da şu cevabı verdi: [Kaf] ve [Kamer] sûrelerini okurdu.”
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. es-Sâib'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte bayram namazında bulundum. (Efendimiz) namazı bitirince: "Biz hutbe irad edeceğiz, hutbe(yi dinlemek) için oturmak isteyenler otursun, gitmek isteyenler de gitsinler" buyurdu. Ebû Dâvûd şöyle der: Bu hadis mürseldir (Aslında Ata bu hadisi doğrudan Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem'den nakletmiştir.) Diğer tahric: Nesâî, iydeyn; İbn Mâce
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) bayram günü (namaza) bir yoldan gider, başka bir yoldan dönerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Umeyr b. Enes, ashabtan olan amcalarından rivayet ettiğine göre; bir grub Resûlullah (s.a.v.)’e bir gün evvel hilâli gördüklerine şahitlik etmeye geldiler. Bunun üzerine Hz. Nebi onlara oruçlarını açmalarını sabah olunca da musallaya gelmelerini emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Bekr b. Mübeşşir el-Ensârî'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ramazan ve kurban bayramı günleri Resûlullah'ın ashabı ile birlikte Bethan vadisi yoluyla musallaya gider. Nebi (s.a.v.) ile birlikte namaz kılar yine Bethân vadisinden evlerimize dönerdik
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'den demiştir ki: Resûlullah ramazan bayramı günü çıkıp iki rekat namaz kıldı. Bu rekatlerden önce ve sonra hiçbir namaz kılmadı. Sonra Bilâl ile beraber kadınların yanına gelip onlara bağışta bulunmalarını emretti. Bunun üzerine kadınlar (halkadan) küpelerini ve gerdanlıklarını (Bilâl'in eteğine) atmaya başladılar
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir bayram günü (Medine'ye) yağmur yağdı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) ashaba bayram namazını mescidde kıldırdı