Sunan Abu Dawud
...
(21) Kitāb: Funerals (Kitab Al-Jana'iz)
(21) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Amir er-Rami'den demiştir ki: Ben memleketimizde idim. Birdenbire bizim için bayrakların ve sancakların dikilmiş olduğunu gördüm (ve) "Bu da nedir?" dedim. "Bu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağıdır" dediler. Bunun üzerine (Rasulullah'in) yanına vardım. Bir ağacın altında kendisi için serilen bir elbisenin üzerinde oturuyordu. Sahabileri etrafına toplanmışlardı. Ben de onlar (in arasın)a oturdum. Rasulullah (s.a.v.) hastalıklardan bahsediyordu. Bu sırada... "Bir mu'min’e hastalık isabet eder, sonra Allah bu mü'mini o hastalıktan kurtarırsa o, hastalık, bu mü'minin günahlarına keffaret, ileride (başına) gelecek işler hakkında ona bir öğüt olur. (Fakat) bir münafık hastalanır da sonra iyileşecek olursa, tıpkı sahiblerinin bağlayıp da sonra salıverdiği bir deve gibi olur. Kendisini niçin bağladıklarını da bilmez, niçin saldıklarınıı da bilmez." buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir adam: "Ey Allah'ın Rasulül (Bu sözünü ettiğin) hastalıklar da nedir? Vallahi ben (hayatta) hiç hastalanmadım" dedi. Peygamber (s.a.v.) de: “Sen yanımızdan kalk. (git) Çünkü sen bizden değilsin" (Kamil bir mü'minin özelliği bela ve musibetlere maruz kalmaktır.) dedi. Biz (Hz. Peygamber'in) yanında (böyle sohbet etmekte) iken oraya (elinin) üzerinde elbise olan bir adam çıkageldi. Elinde bir şey (daha) vardı (ve elbise o şeyin) üzerine sarılmıştı. O zat: "Ey Allah'ın Rasulü: Ben seni görünce (huzuruna gelmek üzere) sana (doğru) yöneldim. (Gelirken) ağaçları sık olan bir yer'e uğradım. Orada (birtakım) kuş yavrusu sesleri işittim. Onları alıp elbisemin içine koydum. Bunun üzerine anneleri gelip başımın üstünde dolaş (maya başla)dı. Ben de onun için elbisemi yavruların üzerinden kaldırdım. Bunun üzerine anneleri yavruların üzerine kondu. Bende hepsini (birden) elbisemin içine sardım. îşte şu yanımdakiler onlardır" dedi. (Hz. Peygamber de): "Onları (yere) bırak!" buyurdu. (Adam da) Onları (yere) bırakıverdi. Anneleri ise (yine) onlardan ayrılmadı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.)(orada bulunan) sahabilerine (şu): "Yavruların annesinin yavrularına olan şefkatine hayret ediyor musunuz?" diye sordu. (Onlar da): “Evet ya Rasulullah" cevabını verdiler. (Hz. Peygamber de): “Beni hak (din) ile gönderen Zat'a yemin olsun ki, Allah kullarına yavrularına karşı şefkatini gördüğünüz şu yavruların annesinden daha merhametlidir. Onları geri götür ve anneleri ile birliktelerken kendilerini yakaladığın yere koy." (o zat da) onları geri götürdü
- Bāb: ...
- باب ...
İbrahim b. Mehdi'nin sahabi olan dedesinden (rivayet olurmuştur) dedi ki Ben: Rasûlullah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittim: "Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makam'a ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir." (de bu belaya sabrı sebebiyle o makama eriştirilir.) Ebû Dâvûd der ki: (Ravi İbn Nüfeyl rivayetine devamla şunları) ilave etti "Sonra (Allah) o kul'u bu musibet'e sabretmeye muvafak kılar. " (metnin buraya kadar olan kısmından sonra (hadis'in her iki (ravi) si de birleş(erek şu cümleyi rivayet et)tiler. "Nihayet (Allah) o kul'u kendi katından hazırlamış olan makam'a eriştirir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Musa demiştir ki: Ben Nebi (s.a.v.)*i defalarca şöyle buyururken işittim: "Bir kul salih amel(ler işlemeye devam) ederken, hastalık ya da yolculuk (gibi bir engel çıkarak) kendisini bu amel(ler) den alıkoyacak olursa sıhhatli ve mukim iken işlemiş olduğu salih (amel) in aynısı (yine işliyormuş gibi) kendisine yazılır
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü'l-Ala'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) beni hasta iken ziyaret etti ve "Ey Ümm'l-Ala sana müjde (ler olsun) çünkü ateşin altın ve gümüş'ün paslarını giderdiği gibi bîr müslüman'ın hastalığı da onun günahlarını giderir " buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.a)'dan demiştir ki: (Ben Rasûlullah (s.a.v.)'e hitaben) "-Ey Allah'ın Rasûlü, ben Kur'ân'da en şiddetli olan âyet'i biliyorum" dedim. "O hangi ayettir ey Âişe" diye sordu (Ben de) "Yüce Allah'ın ...kötülük yapan cezasını çeker sözüdür." diye cevap verdim. (Bunun üzerine) "Ey Âişe! Bir mu'mine bir musibet -yahut da bir diken- isabet eder (o kul da buna sabreder) se (bu musibet'e sabretmesi) onun (iştemiş olduğu) amellerinin (kendisince) en çirkin (ler) ine karşılık olur (da hesaba çekilmez. Kıyamet gününde günahlarından dolayı) hesaba çekilen kimse (ler) ise (mutlaka) azab görür" buyurdu.(Âişe de): "Allah (Kur'ân-ı Kerîm'inde) o kolay bir hesaba çekilecek."[İnşikak 8] buyurulmuyor mu? diye sordu. Rasûl-ü Ekrem de: “O (amellerin Allah'ın huzuruna) arzedilmesidir. (Kulun günahlardan hesaba çekilmesi değildir) Ey Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse (mutlaka) azaba uğratılır/' buyurdu. Ebû Dâvûd der ki: Bu rivayet îbn Beşşar'indir (Beşşar bu hadisi) "Bize (bunu) îbn Ebî Müleyke haber verdi" diyerek (tahdis sigasıyla) rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Üsame b. Zeyd'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) Abdullah b. Übeyyi ölümüne sebep olan hastalığı sırasında, ziyarete gitti. Yanına girince onda (bulunan) ölüm (alametlerin)i tanıdı ve: "Ben seni yahudileri sevmekten nehyetmiştim" buyurdu, (O da): "Sus! Esad b. Zürare onlara buğzetti de ne oldu?" (ölümüne mani olabildi mi?) dedi (Abdullah b. Ubeyy) ölünce oğlu. Hz. Nebi'e gelip "Ey Allah'ın Nebi'i gerçekten Abdullah b. Übeyy öldü. Sen (kendi) gömleğini bana ver (ir misin?) Onu onunla kefenleyeyim?" dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de gömleğini çıkarıp ona verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes'den (rivayet olunduğuna göre): Yahudilerden bir çocuk hastalanmış, Nebi (s.a.v.) de onu ziyaret için yanına varıp baş ucuna oturmuş, ona "müslüman ol*' diye telkinde bulunmuş. Bunun üzerine (çocuk) baş ucunda bulunan babasına bir göz atmış (babası da) o'na (haydi) "Ebu'l-Kasım'a itaat et" deyince müslüman olmuş. Peygamber (s.a.v.) de "Benim vasıtamla bu çocuğu ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun" diye, şükrederek (ayağa) kalk (ıp oradan ayrıl)mış
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir'den demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.), hastalandığım zaman katıra ve (ya) at'a binmeden (gelir) beni ziyaret ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim güzelce bir abdest alır da (sevabını) Allah'dan umarak (hasta olan) bir mü'min kardeşini ziyaret ederse, cehennem'den yetmiş harif (sürecek bir) mesafe (kadar) uzaklaştırılır." (Bu hadisi Enes'den nakleden Sabit, rivayetine devam ederek şunları) söyledi: (Ben Enes'e) "Ey Ebû Hamza harif nedir?" dedim. O da “Yıldır" cevabını verdi. Ebû Dâvûd der ki: (Başkaları rivayet etmeyip de) sadece Basralıların rivayet ettiklerinden biri de kişinin bir hastayı abdestli olarak ziyaret etmesine dair (olan bu hadistir)
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (b. Ebî Talib)'den demiştir ki: Geceleyin bir hastayı ziyaret eden kimseyle birlikte mutlaka yetmiş bin melek (daha yola) çıkar. (Bu melekler) sabaha kadar o ziyaretçi için (Allah'dan) af dilerler ve (ayrıca) onun için cennette hazırlanmış meyveler vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Ali, Nebi (s.a.v.) (bir önceki hadisin bir de) manasını rivayet etmiştir. Fakat (bu rivayetinde bir önceki hadis'in metninde bulunan) harif (kelimesin)i zikretmemiştir. (Ebû Dâvud der ki: Bu hadisi, Şu'be'nin rivayet ettiği şekilde Mansur da el-Hakem 'den (mevkuf olarak) rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Ca'fer Abdullah b. Nafi'den demiştir ki: el-Hasen b. Ali'nin kölesi Nafi dedi ki: Ebû Musa Hasan b. Ali'yi hasta iken ziyarete geldi. Ebû Dâvud der ki: (Daha sonra Ebu Ca'fer 3098 numaralı) Şu'be hadisinin manasını rivayet etti. Yanlışlıkla bu hadisi Ati (r.a) Peygamber (s.a.v.j'den rivayet etmiş gibi gösterilmiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe'den demiştir ki; Sa'd b. Muaz; Hendek (savaşı) günü bir adam'ın kolundaki can damarına attığı bir okla yaralanmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o'nu (sık sık ve daha) yakından ziyaret edebilmek için mescid de onun üstüne bir çadır kur(dur)du
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Erkam'dan demiştir ki: "Gözlerimde bulunan bir ağrıdan dolayı Rasûlullah (s.a.v.) beni ziyaret etti
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Avf dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittim. "Bir yerde taun (bulunduğun)u işitirseniz oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde zuhur edecek olursa ondan yani, taundan kaçarak (bulunduğunuz yerden dışarı) çıkmayınız
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe binti Sa'd'dan (rivayet olunduğuna göre) Babası (şöyle) demiştir; Mekke'de hastalanmıştım. Nebi (s.a.v.) beni ziyarete geldi. Ve elini alnıma koydu. Sonra göğsümü ve karnımı sıvazlayıp: “Ey Allah'ım Sa'd'a şifa ver ve o'nun hicretini tamamla" diye dua etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Musa el-Eş'ari'den demiştir ki: Rasülullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "- Aç'ı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz, esiri hürriyetine kavuşturunuz." (Ravi) Süfyan (metinde geçen) âni (kelimesi) esir (anlamına gehnekte) dir. Dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan (rivayet olunduğuna göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "-Her kim eceli gelmedik bir hastayı ziyaret eder de onun yanında iken yedi defa Ulu Allah ve arşın yüce Rabbinden sana şifa vermesini dilerim." diye dua ederse Allah o hastayı kesinlikle bu hastalıktan kurtarır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) îbn Amr (b. As) dan demiştir ki: Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "Bir adam bir hastayı ziyarete geldiği zaman: Ey Allahım (bu) kuluna şifa ver. Senin (rızan) için düşman (ların) la savaşır ve cenaze (namazı kılma) ya gider." diye dua etsin. (Ebû Dâvûd der ki: Şeyhim İbnü 's-Serh (bu hadisin ikinci cümlesini bana "namaza" (gider şeklinde) rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: (Sizden) bîriniz kendisine gelen bir sıkıntı'dan dolayı ölüm'ü istemesin. Fakat: "Ey Allahım hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Benim için ölüm daha hayırlı olduğu zaman da canımı al" desin
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den (rivayet olunduğuna göre) Nebi (s.a.v.): "Hiçbiriniz ölüm'ü asla temenni etmesin” buyurmuştur. (Katade bu hadisi Enes b. Malik'ten rivayet etmiş ve bu hadisin) hemen arkasından da (bir önceki hadis'in sonundaki duanın) aynısını nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in sahabilerinden birisi olan Ubeyd b. Halid es-Sülemi'den (rivayet olunmuştur). Musannif Ebû Dâvud diyor ki: Şeyhim Müsedded, bu hadisi bana) bir defasında (merfu olarak) Nebi (s.a.v.)'den diye, sonra bir defasında da (mevkuf olarak) Ubeyd'den diye rivayet etti. (Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem ya da Ubeyd): "Ansızın ölmek (Allah'ın ruhu) öfke ile almasıdır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Atik (in Atik b. el-Haris'e) bildirdiğine göre, Rasülullah (s.a.v.) (bir gün) Abdullah b. Sabit'i hasta iken ziyaret'e gelmiş te o'nu baygın bir halde bulmuş, bunun üzerine Rasûlullah o'na seslenmiş (fakat o baygın olduğu için) karşılık ver(e)memiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) "İnnalillahi ve inna ileyhi raciun. Ey Ebu'r-Rabi biz(im) senin yanında (yapabilecek bir şeyimiz yok. Çünkü Allah'ın kaza ve kaderine) mağlub olduk" dedi. Bunun üzerine kadınlar feryad edip ağlaştılar. ibn Atik de onları susturmaya çalıştı. Derken Rasûlullah (s.a.v.) "Onları (kendi hallerine) bırak. (Çünkü sesleri fazla çıkmıyor. Fakat vacib olunca) hiçbir kadın ağlamasın" buyurdu. (Orada bulunanlar) "Ey Allah'ın Rasûlü vacib olmak nedir?" dediler. "Ölmektir" buyurdu. (O sırada Abdullah b. Sabit'in) kız kardeşi (onun hakkında ey kardeşim): "Ben senin şehit olacağını ümid ediyordum. Çünkü sen (ahiret için) gereken ihtiyaçlarını hazırlamıştın." diye söylenmeye başladı. Rasûlullah (s.a.v.) de "Aziz ve celil olan Allah o'na niyyeti ölçüsünde şehid sevabı verecektir. (buyurdu ve) siz neyi şehitlik sayıyorsunuz?" diye sordu. (Onlar da). "Allah yolunda öldürülmeyi" dediler. Rasûlullah (s.a.v.)'da "Allah yolunda öldürülmekten başka yedi (tane daha) şehidlik vardır. Taundan ölen şehiddir. Boğularak ölen şehiddir. Karın ağrısıyla ölen şehiddir. Yanarak ölen şehiddir. Göçük altında kalarak ölen şehiddir. Doğum üzerine ölen şehiddir." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki: el-Haris b. Amir b. Nevfel oğulları Hubeyb'i Kureyşlilere köle olarak sattılar. (Çünkü) Hubeyb Bedir (savaşı) günü (Mekkeli müşriklerden) el-Haris b. Amir'i öldürmüştü. (O vakit) Hubeyb Kureyşlilerin yanında esir olarak kaldı. (Kureyşliler, saygı gösterdikleri haram aylar çıkınca) o'nu öldürmeye karar verdiler. (Bunu anlayan Hubeyb) kasık kıllarını kazımak için Haris'in (Zeyneb ismindeki) kızından Ödünç olarak bir ustura istedi (Zeyneb de) o'na ödünç olarak (bir ustura) verdi. Derken (Zeyneb'in) gafil bulunduğu bir sırada küçük oğlu (Ebu Huseyn b. el-Haris b. Nevfel b. Abdi Menaf, Hubeyb'in yanına) gitti (ve Zeyneb) onu elinde ustura olduğu halde yalnız başına (Hubeyb'in) dizinde (otururken) buldu ve (Hubeyb'in çocuğu öldürerek intikam almasından) korktu. (Hubeyb) ondaki bu korkuyu anlayıp (kadın'a) "Çocuğu öldürürüm diye mi korkuyorsun? (korkma) ben bunu yapmam" dedi. Ebû Dâvud der ki: Bu hadiseyi Şuayb b. Ebû Hamza Zühri'den rivayet etti. Dedi ki: Bana Ubeydullah b. lyaz'ın) haber verdifğine göre), "Haris'in kızı fZeyneb) Kureyşlilerin Hubeyb'i Öldürmeye karar verdikleri sırada (Hubeyb'in) kendisinden ödünç olarak bir ustura istediğini Ubeydullah'a haber vermiş
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah'dan demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i; ölümünden üç (gün) önce (şöyle) derken işittim: “(Sizden) Biriniz Allah'a hüsnü zan etmekten başka bir halde ölmesin
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said el-Hudri'den (rivayet edildiğine göre Kendisine ölüm yaklaşınca yeni elbiseler isteyip onları giymiş, sonra (şöyle) demiştir: "Ben Rasûlullah(s.a.v.)'i, (kişi) ölürken üzerinde bulunan elbiseler içerisinde diriltilir- derken işittim.”
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Ölen kimse'nin yanında bulunduğunuz zaman, hayır söyleyin. Çünkü melekler sizin söylediklerinize -amin- derler." buyurdu. Ebû Seleme vefat edince ben: “Ey Allah'ın Rasûlü (şimdi) ne diyeyim?" diye sordum. "Ey Allah'ım, o'nu affet, bana onun arkasından güzel bir bedel ihsan eyle, de." buyurdu. (Hz. Ümmü Seleme sözlerine devam ederek şunları) söyledi: (Ben de o şekilde dua ettim). Bunun üzerine Yüce Allah onun yerine bana Muhammed (s.a.v.)*i ihsan etti
- Bāb: ...
- باب ...
Muaz b. Cebel'den (rivayet olunduğuna göre), Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Son sözü la ilahe illallah- olan kimse cennet'e gir(meyi hak et)miştir
- Bāb: ...
- باب ...
Yahya b. Umare dedi ki: Ben Ebû Said el-Hudri'yi Rasûlullah (s.a.v.) "Ölülerinize La ilahe illallah (sözünü) telkin ediniz." buyurdu, derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (hayatını kaybeden) Ebû Seleme'nin yanına girdi (o'nun) gözü açık kalmıştı (Efendimiz o'nun) gözünü kapadı. Derken o'nun ailesinden bazı kimseler feryat etmeye başladılar. Bunun üzerine (Hz. Peygamber): "Kendinize hayırdan başka dua etmeyin. Çünkü melekler söylediklerinize dua eder" buyurdu. Sonra (ona şöyle) dua etti: "Allah'ım Ebû Seleme'yi bağışla, derecesini hidayet'e erenler(in dereceleri) arasına yükselt. Arkasında kalanları için de sen o'na halef ol bizi de o'nu da affet (ey) Alemlerin Rabbİ, onun kabrini genişlet ve orada kendisine nur halk et." Ebû Dâvud der ki: Ölü'nün gözlerini yumdurmak, ruh'un çıkmasından sonra olur. Ben Muhammed b., Muhammed b. en-Nu'man el-Makri'nin (şöyle) dedi(ğini) işittim: Ben Abid bir kimse olan Ebû Meysere'yi (şöyle) derken işittim. Ben Muallim (olan) Cafer'in gözlerini ölmeden önce yumdurmuştum. (Kendisi) abid bir adamdı. Onu öldüğü geceden kısa bir süre sonra rüyamda (bana şöyle) derken işittim: "Bana en ağır gelen şey senin ben ölmeden önce gözlerimi yumdurman oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme'den (rivayet edildiğine göre), Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Birinize bir musebet geldiği zaman inna lillahi ve inna ileyhi raciun. -Allahümme indeke ahtesibu musibeti feacirini fiha ve ebdil li biha hayran minha- desin
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) vefat ettiği zaman, (üzeri) Hibera (denilen bir Yemen kumaşı) ile örtülmüştür
- Bāb: ...
- باب ...
Ma'kıl b. Yesar'dan (rivayet olunduğuna göre) Nebi (s.a.v.) "ölülerinizin üzerine yasin okuyun." buyurmuştur. Bu (lafız ravi) İbnü'l-Ala'nın lafzıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe'den demiştir ki: Zeyd b. Harise ile Ca'fer ve Abdullah öldürüldükleri zaman, Rasûlullah (s.a.v.) mescide oturdu, üzüntü(sü) yüzünden anlaşılıyordu. Bu hadisi Amre vasıtasıyla Hz. Aişe'den nakleden Yahya b. Said, rivâyetine devam ederek Hz. Zeyd, Ca'fer ve Abdullah'ın ölümü ile ilgili olayı anlattı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. el-As’dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'le bir ölü'yü kabre koymuştuk. (Bu işi) bitirince Rasûlullah (s.a.v.) (oradan) ayrıldı. Kendisiyle birlikte biz de ayrıldık. Bir kapının karşısına varınca (orada) durdu. Bir de baktık ki karşısında bir kadın var. O kadın'ı tanıdığını zannettim. (Oysa tanıyamamış ancak) kadın (kendisine doğru) yürüyünce bir de baktı ki Fatıma (R.ANHA) imiş. Ona "Ey Fatıma, seni evinden çıkaran (sebep) nedir?" diye sordu. Oda "Ey Allah'ın Rasûlü şu ev halkına geldim, onlara ölüleri için rahmet okudum." Yahut da "sabır tavsiye ettim" cevabını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Herhalde onlarla birlikte kabristana da gittin" buyurdu. (Hz. Fatıma da) “Allah korusun, gerçekten ben seni, bu mevzudaki söylediklerini söylerken dinle(miş)tim" dedi (Hz. Nebi de): "Eğer sen onlarla birlikte oraya gitmiş olsaydın" buyurdu ve bu mevzuda (çok) şiddetli tehdidde bulundu. (Ravi Mufaddal) dedi ki: Ben Rabia'ya (metinde geçen) "Elkiidâ"yı sordum da zannedersem "kabirler” diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.) çocuğu(nun ölümü) üzerine ağlamakta olan bir kadın'a rastladı (ve ona): "Allah'tan kork, sabret" buyurdu. Bunun Üzerine kadın: (Elbette): "Sen benim felaketime önem vermezsin" karşılığını verince kendisine "Bu Nebi (s.a.v.) denildi (kadın) hemen (yol'a düşüp) Nebi (s.a.v.)’e vardı. Kapısında (birtakım) kapıcılar (aradı fakat) bulamadı (Çünkü Rasûl-ü ekrem kapısında kapıcı bulundurmuyordu. Rasûl-ü Ekrem dışarı çıkınca (kadın) “Ey Allah'ın Rasûlü ben seni tanı(ya)mamıştım" dedi. (Rasûl-ü Zişan Efendimiz de) "Kâmil sabır (felaket'in) ilk darbe(sin) de -Yahut da darbenin başında- olur" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Usame b. Zeyd'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'in bir kızı "Oğlum ya da kızım can vermek üzeredir (acele) yanımıza gel" diye kendisine elçi gönderdi. (O sırada) Sa'd ile ben de yanında (idik) zannedersem, Übeyy de (orada idi) Hz. Peygamber de (elçiye) "O'na söyle, Allah'ın aldığı da verdiği de kendisinindir. O'nun yanında her şey(in) belli bir zamana kadar (ömrü vardır)*1 dedi ve (kızına) selam göndererek elçiyi uğurladı. Kısa bir süre sonra (kızı, Hz. Nebi'e gelmesi için yemin vererek tekrar) elçi gönderdi. Bunun üzerine (Hz. Nebi) o'nun yanına vardı. Çocuk hem Rasûlullah (s.a.v.)'in kucağına kondu. Çocuk can çekiştiriyordu. Rasûlullah (s.a.v.)'in gözlerinden yaşlar boşandı. Sa'd kendisine; "Bu ne ya Rasûlullah" dedi. (Rasûl-ü Zişan Efendimiz de): "Bu, bir rahmettir. Allah o'nu kullarının kalplerine koymuştur. Allah, ancak merhametli olan kullarına rahmet eyler." Buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): “Bu gece bir oğlum oldu. Ona babam İbrahim'in ismini verdim" buyurdu. (Daha sonra Hz. Enes) hadisi (n geri kalan kısmını da) rivayet etti. (Hz. Enes rivayetine devamla şöyle) dedi: "Ben (bir süre sonra) o çocuğu Rasûlullah (s.a.v.)'in huzurunda can verirken gördüm. (O sırada) Rasûlullah (s.a.v.)'in gözlerinden yaş boşandı da (şöyle) buyurdu: "Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat biz Rabbimizin razı olacağı sözlerden başkasını söylemeyiz. Ey İbrahim biz senin (ölümün)le gerçekten üzgünüz
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) bizi (ölüm karşısında) yüksek sesle ağlamaktan nehyetmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said(-i) Hudri'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) ölünün iyiliklerini saya saya yüksek sesle ağlayan kadın(lar)a ve (o'nu) dinleyen kadın(lar)a la'net etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Şüphesiz ki ölü, aile halkının kendisine ağlamasından dolayı azab görür." buyurdu. Bu (hadis Hz.) Aişe'ye anlatılınca İbn Ömer'i kasdederek (Bu sözü nakleden kişi) "Yanılmıştır, çünkü Nebi (s.a.v.) bir kabre uğradı da gerçekten şu'nun sahibi (küfrü sebebiyle) azab görmekte aile halkı da kendisine ağlamaktadır, buyurdu." dedi. Sonra "Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmez."[İsra 15] (mealindeki âyet-i kerimeyi) okudu (Ravi Hennad Hz. Aişe'nin bu sözünü) Ebu Muaviye'den (Hz. Nebi) "Bir yahudinin kabrine uğradı" (şeklinde) rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Yezid b. Evs'den demiştir ki: Ebû Musa, ağır (hasta) iken yanına girmiştim. Karısı ağlamaya başladı. Yahut ta ağlamaya yeltendi. Bunun üzerine (Ebû Musa) ona "Sen Rasûlullah (s.a.v.)'i ve (bu mevzuda) söylediklerini duymadın mı? dedi. (Karısı) evet (duydum) dedi (ve) ağıt'ı kesti. (Bu hadisi Yezid ve Evs'den rivayet eden İbrahim dedi ki:) Ebû Musa ölünce, Yezid (bana) dedi ki: (Ebû Musa öldükten sonra ben o) kadınla karşılaştım ve kendisine "Ebû Musa'nın Rasûlullah'ın sözünü işitmedin mi diye sana (söylediği) ve (işitince) sustuğun sözü neydi?" dedim. Rasûlullah: "saç yolan (musibet karşısında) feryad eden ve yaka yırtan bizden değildir." buyurdu diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
(Hz. Nebi ile) biatlaşan kadınlardan olan bir kadın'dan (rivayet olunmuştur) ki: Rasûlullah (s.a.v.)'in iyilikte (kendisine itaat edeceğimize dair) bizden aldığı söz içerisinde, iyilikte kendisine isyan etmeyeceğimize (özellikle musibet karşısında) yüzü(müzü) tırmalamayacağımıza, vah vah diye feryad etmeyeceğimize, yaka(mızı) yırtmayacağımıza, saç(larımızı) dağıtmayacağımıza dair aldığı (söz) de vardı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Cafer'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Cafer'in (ev) halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onlar(ın başın)a kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir." Buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir'den demiştir ki: (Bir savaş esnasında müslümanlardan) birinin göğsüne veya bogazına bir ok atıldı (aldığı yarayla) hemen öldü. Bunun üzerine elbisesiyle beraber, olduğu gibi (yıkanmadan) gömüldü. Biz de Rasûlullal (s.a.v.) ile beraberdik
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) Uhud şehidlerinin (silahı, zırh gibi) demir(ler)in ve (kürk gibi) deri(den yapılmış madde)lerin üzerlerinden soyularak kanları ve elbiseleriyle defn edilmelerini emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik’(in) haber verdiğine göre, Uhud şehidleri yıkanmadan ve üzerlerine namaz kılınmadan kanlarıyla gömülmüşlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Malik'den -mana olarak- (rivayet edildiğine göre), Rasûlullah (s.a.v.) (Uhud savaşı sona erdikten sonra bazı) organları kesilmiş halde (yatan) Hamza'nın (cesedi) yanına vardı. (Hz. Hamza'yı o halde görünce) "Eğer (Hamza'nın kardeşi) Safiyye içinde bir üzüntü hissetmeyecek olsaydı, Hamza'yı kurtlar, kuşlar yesin de kıyamet günü onların karınlarından haşredilsin diye (defnetmeden) bırakırdım" buyurdu. Elbise azdı. (Buna karşılık) ölü çoktu, (da bu yüzden) Bir, iki üç şehid (birden) bir elbise içerisine kondular. (Ravi) Kuteybe (bu hadise şu sözleri de) ilave etti: "Sonra bir kabre defnedildiler. Rasûlullah (s.a.v.) -Kur'ân'ı -(ezberlemiş olma) bakımından bunların hangisi daha ileridedir? diye soruyor. Kur'ân'ı ezberlemiş olma yönünde daha ileride olanı Kıbleye doğru öne geçiriyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a)'den (rivayet edildiğine göre), Nebi (s.a.v.) Hamza'nın organları kesilmiş bir halde (yatan cesedinin) yanına varmış ve ondan başka (Uhud) şehidleri(nin hiçbiri) üzerine namaz kılmamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah (şunları) anlatmıştır: Rasûlullah (s.a.v.) Uhud şehidlerinden iki kişiyi bir kabire yerleştiriyordu. Ve (bize ) "Bunların hangisi Kur'ân'ı daha çok öğrenmiş?" diye soruyordu. (Bu) iki (şer) kişiden birine işaret edilince, onu kabirde (kıble tarafına doğru) öne geçiriyordu ve "Kıyamet günü ben bunlara şahitlik edeceğim" buyuruyordu ve (şehidlerin) yıkanmadan kanlarıyla defnedilmelerini emrediyordu. Bu hadis'i ayrıca; Buhârî, cenaız, meğazi; Tirmizî; cenaiz; Nesâî, cenaiz; İbn Mace, cenaiz de de tahric ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir numara önceki 3138.) hadis-i şerif mana olarak el-Leys'den de (rivayet olunmuştur. Ancak bir öncekinden farklı olarak Leys) Uhud şehidlerinden iki kişiyi bir elbise içerisine yerleştirdi" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.v)'den (rivayet olunduğuna göre), Nebi (s.a.v.) "uyluğunu açma, dirinin de ölünün de uyluğuna bakma" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abbad b. Abdullah b. ez-Zübeyr'den demiştir ki: Aişe'yi (şöyle) derken işittim: (Ashab-ı kiram) Nebi (s.a.v.)'i (n cenazesini) yıkamak istedikleri zaman "vallahi (diğer) ölülerimizi soyduğumuz gibi Rasûlullah (s.a.v.)'in de elbiselerini soysak mı, yoksa onu elbiseleri üzerinde iken mi yıkasak?" diye konuşmaya başladılar. (Bu mevzuda) ihtilafa düştükleri sırada, Allah onlara bir uyku verdi. (Bu uyku) netice(sin)de içlerinden çenesi göğsünde olmayan (uyumayan) bir kimse kalmadı. Sonra kim olduğunu bilmedikleri bir kimse (içinde) bulundukları ev(in bir köşesin)den onlara (hitaben) "Peygamber (s.a.v.)'i elbiseleri üzerinde iken, yıkayınız" diye seslendi. Bunun üzerine kalkıp Rasûlullah (s.a.v.)'i elbisesi üzerinde olduğu halde gömleğin(in) üzerinden su dökmek suretiyle ve vücudunu (Hz. Nebi'in üzerindeki ve) ellerinin altındaki gömlekle ovarak yıkadılar, (sonraları Hz. Aişe "Şimdiki bildiğimi daha önce bilseydim (emir verirdim de) onu hanımlarından başkası yıkamazdı" derdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atıyye'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) kızı vefat ettiği sırada yanımıza geldi ve "Onu su ve sidr'le üç (defa) yahut beş (defa) hatta lüzum görürseniz daha fazla yıkayınız. Sonuncu da kafur yahut bir parça kafur da katın. Yıkamayı bitirdiğinizde bana bildirin" buyurdu. (Yıkama işini) bitirdiğimizi kendisine haber verdik. Bize (kendi) Peştemalini verdi. Ve "Bunu ona iç gömleği yapın" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atıyye'den demiştir ki: Biz (Hz. Nebi kızı Ümmü Gülsüm vefat ettiği zaman) saçını taradık (ve) üç örgü (yaptık) Bu hadis'i ayrıca Buhârî, cenaiz; Müslim, cenaiz; Nesâî, cenaiz; İbn Mace, cenaiz; Ahmed b. Hanbel V.84. te de tahric ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atıyye'den demiştir ki: "Biz (Hz. Nebi'in kızı Ümmü Gülsüm, vefat ettiği zaman) başını(n saçlarını) Üç Örgü yaptık. Sonra bunları başının arka kısmına attık. Bunların birisini ön tarafı(nın arka kısmı)na (diğer ikisini de) alnının (sağ ve sol) uçları(nın arka kısmı)na (gelecek şekilde) bıraktık
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atiyye'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (kızını yıkayacak olan) kadınlara, kızının yıkanması hakkında "Bun(u yıkamayla sağdan ve abdest yerlerinden başlayın." buyurmuştur)
- Bāb: ...
- باب ...
Şu 3142 numaralı hadisin bir benzeri (yine) Ümmü Atiyye (r.a)'dan (rivayet olunmuştur. Ancak Ümmü Atiyye rahmetullahi aleyh) bu hadise ilave olarak (şu sözleri de) rivayet etmiştir: Yahut da (lüzum) görürseniz (o'nu) yedi (defa) veya bundan daha fazla (tek sayıda yıkayınız)
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Sîrîn'den (rivayet olunduğuna göre) Kendisi (cenaze) yıkamayı Ümmü Atıyye'den öğrenmiştir. (Kendisi cenazeyi) iki (defa) sidrle (karıştırılmış suyla) üçüncü(sünde) de su ve kafurla yıkardı
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah (in) haber verdiği (ğine göre) Bir gün Nebi (s.a.v.) hutbe okumuş, (ve bu hutbesinde) ashabından'bir adam'ın vefat ederek yetersiz bir kefene sarıldığını, geceleyin kabre konulduğunu anlatmış ve bir kimse'nin namaz'ı kılınmadan geceleyin kabre konmasını yasaklamış, ancak insanın buna mecbur kalmasını müstesna kılmış ve: "Biriniz (din) kardeşini kefenlediği zaman, kefenini güzel yapsın" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.) (vefat edince cesedi) Hibera (denilen bir yemen) kumaşıyla örtüldü, sonra (o kumaş) vücudundan soyulup çıkarıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Sizden birisi vefat ettiği zaman (ailesi sadece az bir malî) imkâna sahib olursa onu bir hibera kumaşıyla kefenleyiversin
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) üç (adet) beyaz Yemen kumaşı ile kefenlendi. Bunların arasında gömlek ve sarık yoktu
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir önceki 3151. hadisin) bir benzeri de (Kuteybe b. Said, Hafs'. b. Gıyas, Hişam b. Urve, Urve yoluyla yine hazreti) Aişe'den (rivayet edilmiştir. Şu farkla ki Hafs b. Ğıyâs bir önceki hadisten fazla olarak bu rivayete) "ketenden" (kelimesini) ilave et(mek suretiyle bir önceki hadis-i şerifte zikredilen Hz. Nebi'in kefenlerinin -ketenden-olduğunu ifade et)miştir. (Bu hadisi Hz. Aişe'den nakleden Urve, rivayetine devam ederek) dedi ki; (Halkın, -Hz. Nebi) "iki elbise ile bir Yemen kumaşı içinde kefenlendi." (ğine dair) sözleri, (Hz.) Aişe'ye anlatıldı da (Hz. Aişe) "Gerçekten bir Yemen kumaşı getiril(miş)ti. Fakat (ashabı kiram) onu reddettiler ve Hz. Nebi'i onunla kefenlemediler." cevabını verdi. Bu hadis'i ayrıca Nesaî, cenaiz; Tirmizî, cenaiz; İbn Mâce, cenaiz de de tahric etti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan demiştir ki: "Rasûluilah (s.a.v.) (birisi) iki kumaştan ibaret olan bir elbise ve (diğeri de) içerisinde vefat ettiği gömleği (olmak üzere) üç Necran kumaşıyla kefenlendi." Ebû Dâvûd der ki: (Bu hadisin râviierinden) Osman (b. Ebi Şeybe, Rasûlullah (s.a.v.)'in birisi) kırmızı bir elbise ve (diğeri de) içerisinde vefat ettiği gömleği olmak üzere üç kumaş içerisinde (vefat ettiğini) rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Ebû Talib (r.a) den demiştir ki: Kefen (seçmek) te pahalıcıhğa sapmayınız. Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)'i "Kefen hususunda pahalıcılık yapmayınız. Çünkü o, çabuk soyulur." derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Habbab (b. Eret')ten demiştir ki: Mus'ab b. Umeyr Uhut (savaşı) günü şehid edilmişti. (Üzerinde) alaca yünlü kaftandan başka (bir şeyide) yoktu. Başını örttüğümüz zaman, ayakları dışarıda kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman da başı dışarıda kalıyordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) "Başını örtünüz, ayaklarının üzerine de (biraz) izhîr koyunuz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade b. Samit'ten (rivayet olunduğuna göre) Rasûlüllah (s.a.v.) "Kefen'in hayırlısı hülledir. Kurban (lığ) ın en hayırlısı da boynuzlu koçtur." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Leyla Kanif es-Sekafi dedi ki: "Rasûlullah (s.a.v.)'in kızı Ümmü Gülsüm vefat ettiği zaman, onu yıkayan kadının yanında ben de vardım. Rasûlullah (s.a.v.)'ın bize verdiği ilk (kefenlik) peştemal, sonra gömlek, sonra başörtüsü sonra dâ çarşaf oldu. (Hz. Ümmü Gülsüm) Bu elbiselerden sonra başka bir elbisenin içine daha sarıldı. (Biz Hz.. Ümmü Gülsüm'ü yıkarken) Rasûlullah (s.a.v.) yanında (Hz. Ümmü Gülsüm'ün) kefeni olduğu halde, kapının yanında oturuyordu. Ve onları bize parça parça veriyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said el-Hudrî'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) "Kokularınızın en güzeli misktir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Husayn b. Vahvah'dan (rivayet olunduğuna) göre; Talha Îbnü'l-Bera hastalanmış. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) ziyaret etmek üzere yanına varmış da: "Talha'yi, ölüm kendisine yaklaşmış halde görüyorum. (Ölecek olursa) bunu bana habir veriniz. (Teçhiz ve tekfin işlerinde de) acele ediniz. Çünkü bir müslümamn leşini (cesedini) (ev) halkı arasında bekletmek gerekmez.” buyurmuş
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a.) dan (rivayet olunduğuna göre), Nebi (s.a.v.) dört (şey) den dolayı gusledermiş, 1. Cünüplükten, 2. Cuma günü (gelince) 3. Kan aldırmaktan, 4. Ölü yıkamaktan
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) "Cenaze yıkayan gusletsin, onu taşıyan da abdest alsın." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.) Nebi (s.a.v.)'den (bir önceki 3161. hadisin bir de) manasını (rivayet etmiştir). Ebû Davûd der ki: Bu hadis, neshedilmiştir. Ahmed b. Hanbel'e, ölü yıkamadan dolayı gusletme(nin hükmü) sorulduğunda "Ona abdest (almak) yeter" diye cevab verdiğini (bizzat ağzından) işittim. (Ravi) Ebû Salih bu hadis(in senedin)e kendisiyle Ebû Hureyre arasına (bir başka raviyi) yani Zaide'nin azatlı kölesi îshak'ı sokmuştur. 3160 numaralı Mus'ab hadisi ise zayıftır. (Çünkü) onda kendisiyle amel edil(e)meyen bir özellik vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.a) dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'i ölmüş olan Osman b. Maz'un'u öperken gördüm. Hatta (gözlerinden) yaşlar akıyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah demiştir ki: (Medine'de) halk mezarlıkta (yanmakta olan) bir ışık görmüşlerdi. Işığın yanına vardıkları zaman, bir de ne görsünler (yeni kazılmış) bir kabrin içinde Rasûlullah (s.a.v.) var. Ve "Arkadaşınızı bana veriniz." (de onu kabre koyayım) diyor. Bir de baktılar ki (Rasûlullah (s.a.v.)'in kabre koymak istediği adam) sesini yükselterek Kur'ân (okjumak)la (tanınan) adamdır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (b. Abdullah)'dan demiştir ki: "Biz Uhud (savaşı) günü ölüleri gömmek için (düştükleri yerlerden alıp Medine'ye) taşımıştık. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.)'in bir dellalı gelip "Rasûlullah (s.a.v.) size Ölüleri öldükleri yerlere gömmenizi emrediyor." dedi. Biz de o ölüleri (eski yerlerine) iade ettik
- Bāb: ...
- باب ...
Malik b. Hübeyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Üzerine müslümanlardan (oluşan) üç saff (lık bir cemaatin) namaz kıldığı bir müslüman ölüye (bu namaz Allah'ın cennet ve mağfiretini) vacib kılar" buyurdu. (Ravi Mersed b. Abdullah el-Yezenî rivayetine devamla) dedi ki; Mâlik (b. Hubeyre) cenaze için (namaz kılmaya gelen) halkı az bulduğu zaman -bu hadisten dolayı- onları üç saf'a ayırırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Atıyye'den demiştir ki: "Biz (kadınlar) cenazenin arkasından gitmekten nehyolunduk. (Ancak bu mesele) üzerimize kesin bir şekilde haram kılınmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre Hz. Nebi'den naklen demiştir ki: '-Kim cenazeye uya(rak musallaya kadar gide)r de, üzerine namaz kılarsa ona bir kırat (ağırlığınca sevap) vardır. Kim (namazdan sonra da) ona uyar(ak kabrine kadar gidip, defni) sona erinceye kadar (başında durursa), ona en küçüğü Uhud dağı kadar -veyahut da birisi Uhud dağı kadar- (olan) iki kırat (ağırlığında sevap) vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Amir b. Sa'd b. Ebî Vakkas'dan (rivayet olunduğuna göre); Kendisi (bir gün) İbn Ömer b. el-Hattab'ın yanında iken (meclislerine içinde bulundukları) evin sahibi Habbab çıkagelmiş ve "Ey Ömer'in oğlu Abdullah! Ebû Hureyre'nin söylediğini işitmiyor musun? (güya) o Rasûlüllah (s.a.v.): Kim cenazeyle birlikte (cenazenin) evinden çıkarak onu musallaya kadar uğurlar) da, üzerine namaz kılarsa..." (Habbab Ebû Hureyre'den duyduğu bu hadisin bundan sonraki kısmında bir önceki) Süfyan hadisinin manasını nakletmiş. Bunun üzerine İbn Ömer, Hz. Aişe'ye (Ebû Hureyre'nin bu hadisini sormak üzere birini) göndermiş, (Hz. Aişe'de) "Ebû Hureyre doğru söylemiş" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan demiştir ki: Ben Rasûlüllah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittim: "Hiçbir müslüman yoktur ki: Ölünce (şöyle) üzerine Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayan kırk kişi (namaz) kılsın da, Allah onların bu müslüman hakkındaki şefaatlarını (dualarını) kabul etmesin
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre) Nebi (s.a.v.); "Sesle ve ateşle cenazenin peşinden gidilemez." buyurmuştur. (Bu hadisi musannif Ebû Davud'a rivayet eden) Harun (b. Abdullah bu rivayetine) şunları da ekledi: "Cenazenin önünde de yürünmez
- Bāb: ...
- باب ...
Amir b. Rabia'dan (rivayet edilen bir hadisi şerifte) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir cenazeyi gördüğünüz zaman, ayağa kalkınız. Sizi (geçip) geride bırakıncaya ya da yere konuncaya kadar (ayakta durunuz)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said el-Hudrî'den (rivayet olunduğuna göre), Rasûlüllah (s.a.v.) “Bir cenaze'nin arkasından gittiğiniz zaman, o cenaze (yere) konuluncaya kadar oturmayınız." buyurmuştur. Ebû Dâvûd der ki: Bu hadisi (bir de) es-Sevri Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den rivayet etmiştir. Bu rivayette Ebû Hureyre (cenaze yere) "konuncaya kadar" (oturmayınız!) demiştir. Bir de bu hadisi Ebû Muaviye Süheyl'den (rivayet etmiş ve bu rivayette Süheyl) "kabre konuncaya kadar" demiştir. (Ancak) Süfyan (es-Sevrî) Ebû Muaviye'den daha belleyişlidir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah (r.a) dedi ki: "Biz Nebi (s.a.v.)'in yanında idik. O sırada yanımızdan bir cenaze geçti de (Hz. Nebi onu görünce) hemen ayağa kalktı (ona uyarak biz de ayağa kalkıp) onu omuzlamak için (tabuta doğru) yürüdük. Bir de baktık ki, yahudi cenazesiymiş. Bunun üzerine; Ey Allah'ın Rasulü bu bir yahudi cenazesiymiş- dedik. (Rasul-ü Ekrem de): "Ölüm korkunç (ve ibret alınacak) bir hadisedir, bîr cenaze görünce hemen ayağa kalkınız." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Ebû Talib'den (rivayet edildiğine göre); “Nebi (s.a.v.) (önceleri) cenaze(ler) için ayağa kalkmış (ondan sonraları oturmuştur)
- Bāb: ...
- باب ...
Ubade b. es-Samit'ten demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) cenaze kabre konuncaya kadar ayakta dururdu. (Bir gün) bir yahudi alimi kendisine uğrayıp -(Ya Muhammed) biz (de) böyle yaparız- dedi. Bundan sonra Nebi (s.a.v.) (cenaze için ayak ta durmayı terkedip) oturdu ve (bize); "(Siz de) oturunuz, yahudilere muhalefet ediniz! buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Sevban'dan (rivayet olunduğuna göre); Rasûlullah (s.a.v.) bir cenaze'nin yanında iken (kendisine) bir hayvan getirilmiş te ona binmeyi kabul etmemiş (Cenazeyi defnetme işini) bitirince bir başka hayvan getirilmiş de ona binmiştir. (İlk getirilen hayvan'a binmediği halde ikinci hayvan'a binişinin sebebi) kendisine sorulunca da (şöyle) cevap vermiştir: “Gerçekten (cenaze ile birlikte) melekler de yürüyordu. Melekler yürürken ben (hayvan'a) binecek değilim. (Fakat cenaze'nin kabre konmasını müteakip melekler gidince (hayvan'a) bin(mekte bir sakınca görme)dim
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Semure demiştir ki: Nebi (s.a.v.) İbn Dahdah'ın cenaze namazını kıl(dir) mışti. (o namazda) biz de vardık. (Namaz'dan) sonra (cenaze kabre götürülürken binmesi için kendisine) bir at getirildi de (at'a binmedi orada) bekletti. Nihayet (dönüşte o'na) bindi ve at'ı şah'a kaldırmaya başladı. Biz de etrafında koşuyorduk
- Bāb: ...
- باب ...
(Salim'in) babasından demiştir ki: Nebi (s.a.v.) Ebû Bekir ve Ömer (r.a) yi cenaze'nin önünde yaya olarak yürürlerken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyad (in) Nebi (s.a.v.)'e kadar ulaştırdığı merfu bir hadiste Hz. Nebi Efendimiz şöyle) buyuruyor: "Binitli, cenaze'nin arkasında yürür, yaya ise (cenaze'nin) önünden ve arkasından o'na yakın olarak sağından ve (ya) solundan yürüyebilir. Düşük üzerine namaz kılınır anne ve babası için de (Allah'dan) mağfiret ve rahmet istenir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Cenaze'yi (kabre) süratli götürünüz, eğer cenaze salih (bir kişi) ise (önünde) hayır (vardır) o'nu hayra eriştirmiş olursunuz. Eğer cenaze böyle (salih bir kişi) değilse, şer (bir kişi) dir. (Definde acele etmekle) onu omuzlarınızdan atmış olursunuz
- Bāb: ...
- باب ...
(Uyeyne b. Abdirrahman'ın) babasından (rivayet olunduğna göre), Kendisi Osman b. Ebi'l-As'ın cenazesinde bulunmuştur. (Kendisi bunu şöyle anlatıyor): Biz (cenazeyi götürürken) yavaş yavaş yürüyorduk. Derken Ebû Bekre (arkamızdan yetişip) bize katıldı ve kamçısını kaldırıp: "Ben Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bizi (cenazeleri götürürken) biraz süratlice yürürken gördüm." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir numara önce 3182.) hadisi (Halid b. Haris ile İsa b. Yunus da) Uyeyne (b. Abdirrahman) dan (naklettiler ve bir önceki hadis'i şerifte anlatılan hadisenin) Abdurrahman b. Semure'nin cenazesinde (meydana geldiğini ve Uyeyne b. Abdurrahman'ın; Ebû Bekre sünneti terketmelerinden dolayı tehdid için elindeki) kamçıyı uzatarak katırıyla halkın üzerine yürüdü dedi(ğini) söylemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Mes'ud'dan demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'e cenazeyle yürümeyi sorduk, şöyle buyurdu: "Koşmanın altında (mutedil bir süratle yürünür. Böyle yürümekle) eğer (ölen kimse) hayırlı (birisiyse)onu hayra (eriştirmekte) acele etmiş olunur. Eğer böyle değilse (varsın) cehennem halkı (bizden bir an önce) uzak(laşıp, gitsin). Cenaze arkasından gidilendir, (kendisi) arkadan giden değildir. (Cenaze'nin) önünden giden onunla beraber bulunmuş olmaz." Ebû Dâvûd der ki: Bu ravi (yani) Yahya İbn Abdullah zayıftır, Yahya el-Câbir (denilen kimse) de odur ve Kufelidir. Ebû Mâcide (ise) Basra'lıdır. Bu Ebû Mâcide (nin kimliği) ise meçhuldür
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Semure dedi ki: Bir adam hastalanmıştı. Bir süre sonra o'nun hakkında feryad-ü figan yükselmeye başladı. Bunun üzerine (o hastanın) komşusu, Rasûlullah (s.a.v.)'e gelip: (Ey Allah'ın Rasûlü) O (adam) öldü, dedi. (Hz. Nebi de): "Ne biliyorsun?'* dedi. (O kimse de); Ben onu (ölmüş halde) gördüm, dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: "O kimse ölmedi" dedi. (Adam da) döndü (gitti). Derken (hasta'nın evinden tekrar) onun için feryad-ü figanlar yükseldi. Bunun üzerine (hasta'nın komşusu tekrar) Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi ve: Ey Allah'ın Rasûlü o kimse gerçekten öldü, dedi. Nebi (s.a.v.) de: "O ölmedi" buyurdu. (Adam tekrar) döndü (gitti. Fakat) (evden yine) o kimse için ağlanıp sızlandığı işitilmeye başlandı. O sırada (hasta'nın) karısı (dışarı çıkıp o adam'a) Rasûlullah (s.a.v.)'e git ve (komşu'nun intihar ettiğini) kendisine haber ver dedi; (o adam da): Ey Allah'ım, sen ona Ia'net et! dedi. Sonra (bu) adam gitti ve o kimseyi yanındaki mızrak demiri ile kendisini öldürmüş halde gördü. Ve hemen Nebi (s.a.v.)'e varıp o'nun öldüğünü kendisine bildirdi. (Rasûl-ü Zîşan Efendimiz) "Ne biliyorsun?" (dedi) O da: O'nu yanındaki mızrak demiriyle kendini öldürmüş halde gördüm, cevabını verdi. (Rasûl-i Zî-şan Efendimiz tekrar): "Sen onu gördün mü?" diye sordu (o adam da): Evet, cevabını verdi. (Bunun üzerine Nebi Efendimiz): "Öyleyse ben o'nun namazını kılmam!" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Berze el-Eslemi'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) Maiz b. Malik'in cenaze namazını kılmamış ve (fakat başkalarını) o'nun cenaze namazını kılmaktan nehyetmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)dan (demiştir) ki: "Nebi (s.a.v.)'in oğlu İbrahim on sekiz aylıkken öldü de Rasûlullah (s.a.v.) o'nun cenaze namazını kılmadı
- Bāb: ...
- باب ...
el-Behiyy (Abdullah b. Beşşar) dedi ki: Nebi (s.a.v.)'in oğlu İbrahim vefat edince, Rasûlullah (s.a.v.) oturmak için ayrılan bir yerde o'nun cenaze namazını kıldı. (Ebu Davud der ki: Ben (bu hadis'i) Ya'kub b. ei-Ka'ka'ya okudum. (O sırada kendisine): {'İbnü"l Mübarek size Ata'dan (naklen) Nebi (s.a.v.)'in yetmiş günlük iken (ölen) oğlu İbrahim'in cenazesini kıldığını haber verdi mi?" diye soruldu (da -evet- cevabını verdi)
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Aişe (r.anha) dan demiştir ki: "Allah'a yemin ederim ki, Rasûlullah (s.a.v.) Süheyl b. Beyda'nın cenaze namazını mescidden başka bir yerde kılmadı
- Bāb: ...
- باب ...
(Hz.) Aişe'den demiştir ki: "Allah'a yemin olsun ki Rasûlullah (s.a.v.) Beyda'nın iki oğlunun (yani) Süheyl ile kardeşinin cenaze namazlarını mescitte kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu; "Kim cenaze namazını mescidde kılarsa o'na (günahtan) hiçbir şey yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. Amr dedi ki: Üç vakit vardır ki, Rasûlullah (s.a.v.) bizi o vakitlerde namaz kılmaktan veya ölülerimizi defnetmekten nehyederdi: 1. Güneş doğmaya başladığından yükselinceye kadar, 2. (Güneş) tam gökyüzünün ortasında iken (batıya) meyledinceye kadar, 3. Güneşin batmaya meylettiği andan batmasına kadar. (Ukbe son cümleyi bu şekilde ifade etti) yahut da buna benzer bir şey söyledi
- Bāb: ...
- باب ...
el-Haris b. Nevfel'in azatlı kölesi Ammar'ın haber verdiğine göre; Kendisi (Ali b. Ebû Talib'in kızı ve Hz. Ömer'in eşi) Ümmü Gülsüm'le (Ümmü Gülsüm'ün) oğlunun cenazesinde hazır bulunmuş. Çocuk, imam tarafına (Ümmü Gülsüm de çocuğun arka tarafına) konmuş (Ammar sözlerine devam ederek şöyle demiştir): Ben bu uygulamayı yadırgadım. Cemaatin içinde İbn Abbas'Ia Ebû Said el-Hudrî, Ebu Katade ve Ebû Hureyre (r.a) de vardı. (Onlar): "Sünnet (olan) budur" dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi’ Ebû Galib'den demiştir ki: Ben ağıl yolunda idim. Etrafında kalabalık cemaat bulunan bir cenaze geçti. Abdullah b. Umeyr'in cenazesidir, dediler. Bunun üzerine ben de o'nun arkasından gitmeye başladım. Bir de baktım, karşımıza üzerinde ince bir kaftan, başında da kendisini güneşten koruyan bir bez bulunan at üzerinde bir adam çıkıverdi. "Bu kabile reisi de kimdir?" diye sordum. "Enes b. Malik'dir" cevabını verdiler. Cenaze indirilince Enes kalkıp cenaze namazını kıl (dır)dı. Ben de (hemen) arkasındaydım. Benimle onun arasında hiçbir şey yoktu. (Enes) cenaze'nin başı hizasında durup dört tekbir aldı. (Namazı) ne uzattı ne de süratli kıldırdı. (Namaz bittikten) sonra oturmak istedi. (O sırada kendisine); Ey Ebû Hamza (şu cenaze) Kureyş'li bir kadındır, (onun da namazını kildınver), dediler. Kadını (Enes'e) yaklaştırdılar. (Cenazenin) üzerinde yeşil bir örtü vardı. (Enes) kalktı, cenaze'nin kalçası hizasında durup aynen erkeğin namazını kıldığı şekilde onun da namazını kıl(dır)dı, sonra oturdu. Derken el-Alâ b. Ziyad: Ey Ebû Hamza! Rasûlullah (s.a.v.) de cenaze namazını senin kıldırdığın gibi bu şekilde dört tekbir alarak, erkeğin başı hizasında, kadın'ın da kalçası hizasında durarak mı kıldırırdı? diye sordu. O da; Evet, diye cevap verdi. (Bunun üzerine el-Alâ b. Ziyad): Ey Ebû Hamza; sen Rasülullah (s.a.v.)'le birlikte savaşta bulundun mu? diye sordu. (O da): Evet, Huneyn'de onunla birlikte savaştım. Müşrikler gelip üzerimize saldırdılar. Nihayet (biz hezimete uğrayıp) kaçmaya başlamıştık. Atlarımızın da arkamızdan (hezimete uğrayıp kaçışmakta) olduklarını gördük. (Müşrik) askerleri içerisinde bir adam vardı ki, üzerimize saldırıyor ve bizi kırıp geçiriyordu. Derken'Allah onları bozguna uğrattı. (Ele geçirilen) düşman askerleri getiriliyordu. Müslüman kalmak üzere Hz.. Nebi'e söz veriyorlardı. (O sırada) Peygamber (s.a.v.)'in sahabilerinden bir adam "Üzerime nezr olsun, eğer Allah bugün bizi kırıp geçiren adamı buraya getirecek olursa, onun boynunu vuracağım" dedi. (Bunu duyan) Rasülullah (s.a.v.) sükut etti. (Derken sözü geçen) adam (müslüman askerler tarafından oraya) getirili-verdi. (Adam) Rasülullah (s.a.v.)'i görünce: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben (küfürden kurtulup) Allah'a döndüm, dedi. Rasülullah (s.a.v.); (o nezreden) adam, nezrini yerine getirsin diye o adamla biatlaşmaktan uzak durdu. (Nezreden) kişi adamı öldürmek için Rasülullah (s.a.v.)'in kendisine emir vermesini beklemeye başladı. O kimseyi (müslüman olduktan sonra öldürmek hususunda) Rasülullah (s.a.v.)'den korkuyordu. Rasûlullah (s.a.v.)"onun hiçbir şey yapamayacağını anlayınca (müslüman olmak isteyen) adamla (müslüman olarak kalması için) biatlaştı. Bunun üzerine (nezr eden) adam: Ey Allah'ın Rasûlü, benim nezrim (ne olacak?) dedi. "Ben denlinden beri sen nezrini yerine getiresin diye (onunla biatleşmekten) geri durdum." buyurdu. (Adam da): Ey Allah'ın Rasûlü, bana işaret etseydin ya! dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Hiç bir Nebi işaretle konuşmaz" buyurdu. (Bu hadisin ravisi) Ebü Galib dedi ki: "Ben Enes'in (cenaze namazını kıldırırken) kadının kalçalarının hizasında durmasını(n sebebini ilim adamlarına sordum da bana -çünkü (eskiden kadım gözlerinden korumak üzere üzerine örtülen) kubbe şeklindeki örtüler yoktu. (Bu yüzden) imam onu cemaatten gizlemek üzere kalçalarının hizasında dururdu. (Bu gün de onlara uymak için Hz. Enes kadının kalçaları hizasında durdu)- diye cevap verdiler." Ebû Dâvûd der ki: Nebi (s.a.v.)'in "Ben insanlar -Lâ ilahe illallah- deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum" (anlamındaki 2640 numaralı) hadisi, (mevzumuzu teşkil eden) bu hadisin (bir müslümanın öldürmeyi nezrettiği bir müşriğin) "Ben (artık küfürden) Allah'a döndüm"sözüyle (müslüman olduğunu ifade ettikten sonra da, müslümanın) onu öldürerek nezri(ni) yerine getirebileceğini ifade eden) kısmını neshetmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Semure b. Cündup'ten demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'in ardında, nifaslı iken vefat eden bir kadın'ın (cenaze) namazını kıl(mış)tım. (Nebi Efendimiz) o kadın'ın cenaze namazını kılmak için (tam) ortası (hizası)na durdu
- Bāb: ...
- باب ...
(Ebû İshâk'ın) Şa'bi'den (rivayetine göre); Rasûlullah (s.a.v.) (bir gün sahabilerinden bazılarıyla birlikte mezarlıkta gezinirken toprağı) yaş olan bir kabre uğramış (ashabıyla birlikte) o kabrin önünde saf bağla(yıp namaz kılmışlar. (Hz. Peygamber) bu kabir üzerine (namaz kılarken) dört (defa) tekbir almış. (Ebû İshak diyor ki): "Ben Şa'bi'ye; (bunu) sana kim söyledi?" diye sordum da: "Güvenilir birisi (yani o anda) orada bulunan Abdullah b. Abbas (söyledi)" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebî Leyla'dan demiştir ki: Zeyd: -Yani (Zeyd) ibn Erkam- bizim cenazelerimizin namazlarında dört tekbir alırdı. (Bir gün, bir cenaze namazında) beş tekbir aldı. Bunu kendisine sordum da "Rasûlullah (s.a.v.) (böyle) beş tekbir alırdı" cevabını verdi. Ebû Dâvûd der ki: (bu hadisi bana rivayet edenlerden) İbn el-Musanna'nın rivayetini (Ebu Velid'in rivayetinden) daha sağlam ezberledim
- Bāb: ...
- باب ...
Talha b. Abdullah b. Avf'dan demiştir ki: "Ben İbn Abbas'Ia beraber cenaze namazı kıldım (Namazda) Fatiha't-ül-kitabı okudu ve -bu sünettendir- dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)'ı "Cenaze üzerine namaz kıldığınızda, ona ihlasla duâ ediniz." buyururken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. Şemmâh dedi ki: Ben Mervan'ı Ebû Hureyre'ye: Sen Rasûlullah (a.s.)'i, cenaze namazında hangi duayı okurken işittin? diye sorarken gördüm. (Ebu Hûreyre de) ona: (Aramızda geçen bunca hadiseden sonra ve) benim (sana bunca kırıcı sözleri) söylediğim halde (yine de bana gelip Hz. Nebi'in sünnetiyle ilgili soru soruyorsun öyle) mi? karşılığını verdi. (Mervan da): Evet! dedi. {Ravi Ali b. Şemmâh) dedi ki (Hz. Ebû Hureyre ile Mervan arasında geçen) bu konuşmadan önce aralarında bir münakaşa olmuşdu." Ebû Hureyre de ona: Rasûlullah (s.a.v.): "Ey Allah'ım (bu cenaze'nin) Rabbı Sensin onu Sen yarattın, onu İslam'a Sen eriştirdin. Ruhunu Sen aldın. Gizlisini kapalısını bilen Sensin. Biz Sana (ona) şefaatçi olarak geldik. Onu bağışla" diye dua ederdi cevabını verdi. (Ebu Davud dediki -Şu'be, Ali b. Şemmah'a Osman b. Şemmas, demekle onun isminde yanılmıştır. Ahmedb. İbrahim El-Mevsıli, Ahmed b. Hanbel'le konuşurken ona şöyle) dediğini işittim: Ben Hammad b. Zeyd'le bir mecliste oturupta (onun) o mecliste Abdü'l-Varis ile Ca'fer b. Süleyman'dan (hadis rivayet etmeyi) yasaklamadığını görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; dedi ki: Rasûlullah (s.a.s) bir cenaze namazı kıldırdı ve: "Allah'ım, dirimizi - ölümüzü, küçüğümüz- büyüğümüzü, erkeğimizi- kadınımızı, burada olanımızı, olmayanımızı, bağışla. Ey Allah'ım, biz'den, yaşattığın iman üzerine yaşat, öldürdüğünü de İslâm üzerine öldür. Ey Allah'ım! Bizi o'nun (ölümüne sabretme ve cenazesinin defnine katlanma) ecrinden mahrum etme, ve on(un vefatımdan sonra bizi sapıttırma" diyerek dua etti)
- Bāb: ...
- باب ...
Vasile b. el-Eskâ'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) bize müslümanlardan bir adam'ın cenaze namazını kıldırdı da onu (şu şekilde) dua ederken işittim: "Ey Allâh'ım! Falan'ın oğlu falan senin emanetindedir. Onu kabir sıkıntısından koru.” (Bu son cümleyi) Abdurrahman (Musannif Ebû Davud'a şu lafızlarla) rivayet etti: "Senin himayendedir ve selâmete götüren ipine sarılmıştır. Onu kabir sıkıntısından ve cehennem azabından koru, sen sözünü yerine getiren ve hainde lâyık olansın. Onu bağışla, ona acı. Çünkü sen affedici ve merhametlisin
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; (rivayet olunmuştur) demiştir ki: Siyah bir kadın -yahutta bir erkek- mescidi süpürürdü. Peygamber (s.a.v.) (bir gün) o'nu göremeyince (halk'a) sordu; "öldü" denildi. Bunun üzerine (Nebi (s.a.v.): " Bana haber verseydiniz ya!" dedi, (sonra): "Beni o'nun kabrine götürünüz" buyurdu. (Oradakiler) kendisini (o'nun) kabrine götürdüler, kabir üzerine cenaze namazı kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre); Rasûlullah (s.a.v.) Necaşi(nin ölümü)nü o gün halka haber verdi. Sonra cemaati musallaya çıkarıp, onları saf düzenine soktu. Dört tekbir al(arak cenaze namazını kildir)dı
- Bāb: ...
- باب ...
(Ebu Bürde'nin) babasından demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) bize Necaşi'nin ülkesine gitmemizi emretti. (Ebû Bürde'nin babası rivayetine devam ederek, Necaşi'nin müslümanlığı kabul edişi ile ilgili) macerasını (şöyle) anlattı: "Necaşi: Ben (Muhammed'in) Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) olduğuna şehadet ederim. O, Meryem'in oğlu İsa'nın, (kendisinden sonra geleceğini) müjdelediği kimsedir. Eğer üzerimde meliklik görevi olmasaydı, kendisine varır, ayakkabılarını taşırdım" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
El-Muttalib'den demiştir ki: Osman b. Maz'un ölünce, cenazesi (evinden) çıkarılıp (Bakî mezarlığına) gömüldü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (ashabdan) birisine (büyükçe) bir taşı getirmesini emr etti. (Fakat) taş'ı kaldırmaya (adam'ın) gücü yetmedi. Derken Rasûlullah (s.a.v.) adam'ın yanına varıp kollarını sıvadı. (Bu hadisi rivayet eden) El-Muttalib dedi ki: Bu hadisi bana Rasûlullah (s.a.v.)'dan nakleden kimse -Rasûluilah (s.a.v.)'ın kollarını sıvadığı zaman kollarının beyazlığını sanki (hâlâ) görüyor gibiyim-dedi. Sonra (Rasûl-i Zişan efendimiz) o taşı kaldırıp (cenazenin) ba-şucuna koydu. Ve: "Kardeşimin kabrini bu taşla tanırım ve ev halkından ölenleri de onun yanına defn ederim." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Aişe'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Ölü'nün kemiğini kırmak, o'nu diri iken kırmak gibidir." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a)'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Lahd bizim için, şakk da başkaları içindir
- Bāb: ...
- باب ...
Amir'den, demiştir ki; Rasûlullah (s.a.v.)'i Ali ile el-Fadl ve Usame b. Zeyd yıkadılar. Kabrine de onlar koydular. (Bu hadisin ravisi Amir es-Şa'bi rivayetine devamla şunları) söyledi: Bana Murahhab ya da İbn Ebî Murahhab (Ali ile el-Fadl ve Usame'nin) kendileriyle birlikte, Abdurrahman'ı da (Hz. Nebi'in kabrine) soktuklarını ve Hz. Ali (defn işini) bitirince; Kişiyfle ilgili defn işlerin)i ancak ailesi üstlenir dediğini haber verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Murahhab'dan demiştir ki: "Abdurrahman b. Avf, Nebi (s.a.v.)'in kabrine indi. (Hz. Abdurrahman ile arkadaşları, Rasûlü Zi-şan Efendimizi lahde yerleştirmek üzere kabre indikleri sırada ben de orada idim. Şimdi) ben (hâlâ) onları dört kişi halinde görüyor gibiyim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû İshak'tan demiştir ki: El-Haris; cenaze namazını Abdullah b. Yezid'in kıldırmasını vasiyet etmişti. (Bu vasiyyete uyarak) onun cenaze namazını (Abdullah b. Yezid) kıldırdı. Sonra o'nu kabrin ayak ucu tarafından kabre indirdi ve "Bu sünnettendir" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
el-Bera b. Azib'den (rivayet olunmuştur) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte Ensardan bir adam'ın cenazesine gitmiştik. Kabr'e vardığımızda henüz kabr'in kazılması sona ermemişti. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) kıbleye dönerek kabr'in yanma oturdu. Onunla birlikte biz de oturduk
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Ömer'den demiştir ki: Ölü mezara konurken Nebi (s.a.v.) "Bismillahi ve ala sünnet-i Rasûlillahi = Ey ölü, seni Allah'ın adıyla (bu kabre indiriyoruz), Rasûlullah'ın yolu ve dini üzere (seni teslim ediyoruz)" diye dua edermiş. Ebû Dâvûd diyor ki: Bu hadisi bana birisi Muhammed b. Kesir, diğeri de Müslim b. İbrahim olmak üzere iki kişi nakletti. Benim burada naklettiğim şu (lafızlar) Müslim'in lafızlarıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (R.A.)'dan demiştir ki: (Babam Ebû Talib ölünce) Nebi (s.a.v.)'e (vardım ve): Senin dalalette olan amcan öldü, dedim. "Git baba'nı kabr'e koy! Sonra yanıma gelinceye kadar (kimse ye bununla ilgili) bir söz söyleme" buyurdu. Bunun üzerine gidip o'nu kabre koydum ve (Hz. Nebi'in) yanına geldim. Bana yıkanmamı emretti. Ben de yıkandım. Bana dua etti
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam b. Amir'den demiştir ki: Ensar(dan bir topluluk) Uhud (Savaşı) günü Rasûlullah (s.a.v.)'e gelerek: (Ey Allah'ın Rasûlü, bir taraftan bazılarımız şehid olurken sağ kalan) biz(Ier)e de yara ve yorgunluk isabet ediyor. (Bu şartlar altında ölülerimize kabir kazma hususunda) bize ne emredersin? dediler. (Hz. Nebi de): "Kabir kazınız ve genişçe kazınız, (ölüleri) kabirler)e ikişer üçer (kişiler halinde) koyunuz." buyurdu. (Bunun üzerine, kabre konurken) "Bunların hangisi (kıbleye doğru) öne geçirilecek?" diye soruldu. (Efendimiz de): "(Ezberinde) Kur'ân en çok olanları" (kıbleye doğru öne geçirilecektir) karşılığını verdi (Ravi Hişam): "Babam Amir o gün şehid edildi, iki kişinin arasına gömüldü" dedi. -Yahutta tek (başına gömüldü) dedi
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir önceki 3215. hadisin) manâsı yine aynı senetle Humeyd b. Hilal'den (bir kere daha rivayet edilmiştir. Şu farkla ki) bu hadise (Humeyd; kabri) "derince kazınız" (sözünü) ilave etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir önceki 3215 + 3216 hadis-i şerif) Sa'd b. Hişam b. Amir'den de (rivayet olunmuştur)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Heyyac el-Esedi'den demiştir ki: Ali (r.a) bana: "Rasûlullah (s.a.v.)'in beni (yer'den) yüksek hiçbir kabir bırakmayıp yer seviyesine indirmem ve hiçbir heykel bırakmayıp kırıp dökmem için gönderdiği bir işe ben de seni göndereyim mi?" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Ali el-Hemedani dedi ki: Biz Fudale b. Ubeyd'Ie beraber Rum diyarında Rodos (adasın)da idik. (O sırada) bir arkadaşımız vefat etti. Bunun üzerine Fudâle emir vererek kabri düz yaptırdı. Sonra (şöyle) dedi: "Ben, Rasulullah (s.a.v.)'i kabirlerin yer seviyesinde yapılmasını emrederken işittim." Ebû Dâvud der ki: Rodos (Ak) denizde bir adadır
- Bāb: ...
- باب ...
Kasım (b. Muhammed)'den demiştir ki: (Hz. Aişe'nin yanına girdim ve -Ey anneciğim! Rasûlullah (s.a.v.)'in kabrini bana açıp gösterseniz- diye rica ettim. Hz. Aişe bana üç kabir gösterdi. (Bu kabirler) ne yüksekti ne de yer seviyesinde idi, yassı ve basık idi ve zemini kırmızı çakılları ile kaplı idi. (Musannif Ebû Davud'un talebelerinden) Ebû Ali (Lü'lüî ye de bir önceki hadisin ravilerinden olan Ebu Ali el-Hemedani) dedi ki -Rasûlullah (s.a.v.)'in (kıble cihetine doğru) takdim edildiği baş ucunda Hz. Ebû Bekr(in), ayak ucunda da, başı Rasûlullah (s.a.v.)'in ayağı ucunda olmak üzere Ömer(in gömülü olduğu)- söylenir
- Bāb: ...
- باب ...
Osman b. Affan'dan (r.a) demiştir ki: Nebi (s.a.v.) cenazeyi defnetme işini bitirince, (cenazenin kabrinin) başında durup: "Kardeşiniz için (Allah'dan) af dileyiniz. O'nun için (kabir sualine cevap vermekte) muvaffakiyet isteyiniz. Çünkü o, şu anda sorguya çekiliyor." buyurdu. Ebû Dâvud der ki: Bahir, Reysan 'in oğludur
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a)'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) "İslâm'da (kabr'in etrafında kurban) kesmek (meşru) değildir." buyurdu. (Bu hadisin ravilerinden) Abdurrezzak dedi ki: (Cahiliyye devrinde halk) kabir(lerin) yanında ya sığır veya başka bir hayvan keserlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe b. Amir'den (rivayet olunduğuna göre); Rasûlullah (s.a.v.) bir gün (evinden) çıkıp (Uhud şehitlerinin yattığı) kabristan'a varmış ve Uhud şehitleri üzerine, cenazeye namaz kılar gibi namaz kılmış. Sonra geri dönmüş
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir önceki 3223.) hadis, Yezid b. Ebî Habib'den (de rivayet olunmuştur. Ancak Yezid burada bir önceki 3223. hadis'e ilâve olarak şunları da) rivayet etti: "Nebi (s.a.v.) Unud şehidleri üzerine (kabre konmalarından) sekiz sene sonra ölülere ve dirilere veda eder gibi namaz kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)'ı kabir(ler) üzerine oturulmasını, (kabirlerin) kireçlenmesini ve (kabir) üzerine bina yapılmasını yasaklarken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (bir önceki 3225.) hadis Müsedded ile Osman b. Ebî Şeybe, Hafs b. Ğıyas, İbn Cüreyc, Süleyman b. Musa, Ebû Zübeyr (yoluyla) Cabir'den (de rivayet olunmuştur). [Ebû Dâvud der ki: (Ravi) Osman (b. Ebî Şeybe bu hadis'e ilâve olarak şu cümleyi) rivayet etti: (Nebi (s.a.v.) kabir) üzerine (yapılan binanın yüksekliğini bir karıştan fazla yapmayı ya da kabrin kendi toprağı üzerine dışarıdan toprak) ilâve etmeyi de (yasaklamıştır). Süleyman b. Musa (ise bu hadise; kabir) üzerine yazı yazılmasını da (yasakladı, cümlesini) ilâve etti, Müsedded (ise) rivayetinde (kabir) üzerine (yapılan bina bir karıştan) fazla olamaz- (cümlesini) zikretmedi. Belki de Müsedded'in bu cümlesi benim gözümden kaçmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre); Rasülullah (s.a.v.): "Allah yahudilerin canını alsın! Nebilerinin kabirlerini mescid edindiler." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "Birinizin kor üstüne oturup da (o kor'un) elbisesini yakıp ta tenine kadar işlemesi, kabir üstüne oturmasından daha hayırlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Mersed el-Ganemi dedi ki: RasûluIIah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: “Kabirlerin üzerine oturmayınız ve onlara doğru namaz kılmayınız
- Bāb: ...
- باب ...
Cahiliyye devrinde ismi Zalim b. Ma'bed iken Rasûlullah (s.a.v.) (in bulunduğu Medine')ye hicret edince (Rasûlullah'ın kendisine) "İsmin nedir?" diye sorması üzerine "Zalim" cevabını veren (Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem'den) "Hayır sen Beşîr'sin" cevabını alan Rasûlullah (s.a.v.)'in azatlı kölesinden (rivayet olunmuştur). Dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte yürürken (bir ara Rasûl-ü Ekrem) müşriklerin kabirleri üzerine uğradı da üç defa "Bunlar daha önce çok hayır(lar)la karşılaştılar (da ondan yüz çevirdiler)" buyurdu. Sonra müslümanların kabirlerine uğradı ve "Bunlar da çok hayırlara eriştiler" buyurdu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)'dan (bir) bakış (onlara doğru) bir süre devam etti. Bir de baktık ki ayağında ayakkabıları ile kabirler arasında gezinen bir adam karşımıza çıkıverdi. Bunun üzerine (Rasûîullah ona) "Ey, sibt (denilen tabaklanmış sığır köselesin)den yapılmış ayakkabı giyen kimse, yazık sana (çabuk) ayakkabılarını (ayağından çıkarıp) at." buyurdu. Adam Rasûlullah (s.a.v.) tanıyınca (hemen) onları çıkarıp attı
- Bāb: ...
- باب ...
Enes İbn Malik'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Gerçekten kul kabre konulup da arkadaşları kendisinden uzaklaşıp gittikleri sırada onların ayakkabılarının seslerini işitir.”
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a)'den, demiştir ki: (Uhud savaşında şehid düşen) bir adam (yine orada şehid düşen) babamla birlikte (bir kabre) defnedilmişti. Bu yüzden içimde bir rahatsızlık hasıl oldu. Bunun üzerine o kimseyi (kabre konduğu günden) altı ay sonra (kabir'den) çıkardım. Sakalından yere gelen çok az sayıdaki kılların dışında o'nun cesedinden bozulmuş hiçbir şey görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki; (Halk) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanından bir cenaze geçirdiler (o sırada, orada bulunan bazı kimseler) ölüyü hayırla andılar. Bunun üzerine (Rasûl-ü Ekrem Efendimiz): "Vacib oldu" buyurdu. (Bir süre) sonra (halk Rasûl-ü Zişan Efendimizin yanından) başka (bir cenaze daha) geçirdiler. (O sırada orada bulunan bazı kimseler) de bu ölüyü şerle andılar. Bunun üzerine (Nebi Efendimiz yine): "Vacib oldu" dedi. Sonra "Siz(ler) birbirinize şahitlersiniz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (ziyaret için) annesinin mezarına geldi de ağladı ve etrafındakileri de ağlattı. Sonra (şöyle) buyurdu: "Onun için af dilemek üzere yüce Rabbimden izin istedim de bana izin vermedi. Bunun üzerine kabrini ziyaret etmem için izin istedim. (Bu sefer) bana izin verdi. Kabirleri (siz de) ziyaret ediniz. Çünkü bu (ziyaret) ölümü hatırlatır
- Bāb: ...
- باب ...
(İbn Büreyde'nin) babasından, demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Ben sizi kabir ziyaretinden men etmiştim, artık onları ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyarette tezkire (öğüt, ölümü hatırlatma ve ibret) vardır" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
ibn Abbas'dan, demiştir ki: "Rasulullah (s.a.v.) kabirleri ziyaret eden kadınlara, kabirleri mescid edinen ve oralarda kandil yakanlara lanet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre), Rasûlullah (s.a.v.) (bir gün) mezarlığa gitmiş (oraya varınca): "Selâm size ey mü'minler diyarı, inşaallalı biz de size katılacağız" demiş
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan; dedi ki: Nebi (s.a.v.)'e, hayvanının yere çarpmasıyla ihramlı iken boynu kırılıp ölen bir adam getirdiler. Bunun üzerine (Rasûlullah) şöyle buyurdu: “Onu (omuzunda ve eteğinde bulunan) iki elbisesi içerisinde kefenleyiniz, su ve sidrle yıkayınız. (Sakın) başını örtmeyiniz. Çünkü Allah, kıyamet gününde onu Lebbeyk duası okuduğu halde diriltecektir." Ebû Dâvûd dediki: Ben Ahmed b. Hanbel’i (şöyle) derken işittim: "Bu hadiste beş sünnet vardır: (Birincisi): "Onu iki elbisesi içerisinde kefenleyiniz. " Yani ölünün iki elbisesi içerisinde iken kefenlenmesi. (İkincisi): "Onu su ve sidrle yıkayınız-" Yani (suyla) her yıkayışta mutlaka sidrle (de yıkanması). (Üçüncüsü): "Başını örtmeyiniz". (Dördüncüsü): "Ona koku yaklaştırmayınız. " (Beşincisi de): Kefen’in (ölünün geride bıraktığı) malların tümünden (yapılacak harcamayla temin edilir) olmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
(Şu bir önceki 3238. hadisin) bir benzen, (bir de Hammâd b. Zeyd, Amr b. Dînâr ile Eyyûb es-Sahtiyanî, Saîd b. Cübeyr, vasıtasıyla yine) İbn Abbas'dan (rivayet olunmuştur. Bu hadisi Hammâd şöyle) rivayet etti: "O'nu (yani ihramhyken ölen kimseyi) iki (parça) elbise ile kefenleyiniz." Ebû Dâvûd dedi ki: Eyyûb (es-Sahtiyanî ise bu hadisi, onu ihram olarak giydiği) "İki (parçadan oluşan) elbisesiyle kefenleyiniz" şeklinde; Amr (b. Dînâr ise), "İki (parçadan oluşan) elbise ile (kefenleyiniz)" şeklinde rivayet etti. İbn Ubeyd (ise bu hadisi), Eyyûb 'un da "İki (parça) elbise ile (kefenleyiniz)" diye rivayet etti (ğini); Amr' (in ise, onu ihram olarak giydiği) "İki (parça) elbisesiyle (kefenleyiniz)" diye rivayet ettiğini söyledi. Sadece Süleyman (b. Harb bu hadise şu cümleyi) eklemiştir: "Onu hannût denilen kokuyla kokulamayınız
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir önceki, ihramlı iken öleni) iki kat elbise içerisinde (kefenleyiniz mealindeki) Süleyman (b. Harb hadisinin) manasını (Musannif Ebû Davud'a) bir de Müsedded rivayet etmiştir. (Müsedded'e bu hadisi) Hammâd; Eyyûb (es-Sahtiyanî)'den, (Eyyûb) Saîd b. Cübeyr'den, (Saîd b. Cübeyr de) İbn Abbas'tan (rivayet etmiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan; dedi ki: İhramlı bir adamı devesi yere atıp boynunu kırarak öldürmüştü. Onu Rasûluliah (s.a.v.)'e getirdiler. Bunun üzerine (Rasûlullah şöyle) buyurdu; "O'nu yıkayınız ve başını örtmeden ve kentlisini güzel koku ile kokulmadan kefenleyiniz. Çünkü o (kıyamet gününde)telbiye getirirken diriltilecektir