Sunan Abu Dawud
...
(23) Kitāb: Commercial Transactions (Kitab Al-Buyu)
(23) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Kays b. Ebî Garaza'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) devrinde bize (tacirlere) "simsarlar" denilirdi. Rasûlullah (s.a.v.) bize uğrayıp ondan daha güzel bir isim verdi ve: "Ey tacirler topluluğu! Şüphesiz alışverişde boş laf ve yemin bulunur. Onun için siz ona sadaka karıştırınız."buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Hüseyin b. İsa el-Bestamî, Hamid b. Yahya ve Abdullah b. Muhammed ez-Zührî; Süfyân'dan, Süfyân; Cami h. Ebî Raşid, Abdülmelik b. E'yen ve Âsım'dan, onlar; Ebî Vâil'den, o da Kays b, Ehî Garaze'den, önceki (3326.) hadisi ma'na olarak rivayet etmişlerdir. (Bu rivayete göre Rasûlullah, ("Onda beş söz ve yemin bulunur" yerine), "Onda, yalan ve yemin bulunur" buyurmuştur. (Ebû Dâvûd'un hocası) Abdullah ez-Zührî (yukarıdaki cümlenin yerine), "Boş söz ve yalan" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet dilmiştir: Bir adam, on dinar alacaklı olduğu borçlusunun peşine takılıp: Vallahi, borcunu ödeyinceye veya bir kefil getirinceye kadar senden ayrılmam, dedi. Bunun üzerine Hz. Nebi (s.a.v.) o paraya kefil oldu. Borçlu, Rasulullah'ın va'd ettiği zamanda geldi. Rasûlullah (s.a.v.) adama: "Bu altını nereden buldun?" diye sordu. Adam: Madenden, dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Bizim ona ihtiyacımız yok, bunda hayır da yok." buyurup, borçlunun yerine borcunu ödedi
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man b. Beşîr (r.a.)'dan rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken duydum: "Şüphesiz helâl da bellidir, haram da bellidir. (Fakat) bunlar araında (helâl mi, haram mı olduğu belli olmayan birtakım) şüpheli şeyler vardır; ben bu konuda size bir misâl vereceğim (bu konuyu size bir misâlle anlatacağım): Şüphesiz Allah (c.c) (girilmesi yasak olan) bir koru kurmuştur. Biliniz ki, Allah'ın korusu haram kıldığı şeylerdir. Şüphesiz hayvanlarını koru'nun etrafında otlatan kişi, her an oraa dalabilir ve şüphesiz şüpheli şeylere dalan kişi de (harama) her an cesaret edebilir.”
- Bāb: ...
- باب ...
İbrahim b. Musa er-Râzî, İsa'dan; İsa, Zekeriyya'dan, o da Âmir eş-Şa'bruui Nu'man b. Beşîr'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'i söyle buyururken işittim: Aynen yukarıdaki (3329.) hadis-. (Bu rivayete göre) Şa'bî, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu da söyledi: "Onlar (helâller ve haramlar) arasında şüpheli şeyler vardır, insanların çoğu onları bilmezler. Şüphelerden sakınan kişi, ırzını ve dinini kurtarmış demektir. Kim de şüpheli şeylere dalarsa harama dalmış olur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, faiz yemeyen hiçbir kimse kalmayacaktır. Kişi, faiz yemese bile, kendisine onun buharından bulaşacaktır." îbn îsa; "Onun tozundan ona bulaşacaktır" dedi. Diğer tahric: Nesai, buyu'; İbn Mace. ticarat (2278); Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Âsim b. Küleyb babası vasıtasıyla Ensar'dan bir adamın şöyle dediğini rivayet etti: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir cenazeye çıktık. Onu, kabrin üzerinde, kabir kazan kişiye; "Ayaklarından tarafını genişlet, başının geleceği tarafı genişlet" diye emrederken gördüm. Hz. Nebi (s.a.v.), (kabirden) dönünce, kendisini bir kadının davetçisi karşıladı. Efendimiz de (davete) geldi. Yemek getirildi, Rasûlullah elini yemeğe uzattı sofradakiler de uzattılar ve yediler. Babalarımız Hz. Nebi'e baktılar. O, lokmayı ağızinda dolandırıyor (yutmuyor)du. "Sahibinin izni olmadan alınmış bir koyun eti buluyorum" buyurdu. Bunun üzerine kadına haber gönderildi. Kadın (gelip) şöyle dedi: Ya Rasûlallah! Ben, Baki'a (benim için) bir koyun satın almak üzere (adam) gönderdim ama bulamadım. Bir koyun satın alan komşuma, koyunu parasıyla bana göndermesi için haber gönderdim, fakat adam (evde) bulunmadı. Bunun üzerine, onun hanımına (haber) gönderdim, o da koyunu bana gönderdi". Hz. Nebi (s.a.v.): "Onu, esirlere yedir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes'ud (r.a)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.), faiz yiyene, yedirene, (muamelesine) şahitlik edene ve yazana lanet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Amr; babası (Amr b. el-Ahfas)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah'ı (s.a.v.) Veda Haccmda dinledim. Şöyle diyordu: "Haberiniz olsun, şüphesiz cahiliye faizlerinden olan tüm faizler kaldırılmıştır. Sermayeleriniz ise kendinize aittir. Siz zulmetmeyiniz, zulme de uğramayınız. Haberiniz olsun, şüphesiz cahiliye devrinin bütün kan davaları kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in oğlu Hâris'in kan davasıdır." Haris, Benî Leys kabilesinde çocuğuna süt annesi aramakta idi. onu Huzeyl öldürdü. Hz. Nebi devamla şöyle dedi: " (Ey Allah'ım!) Tebliğ ettim mi?" Sahâbîler üç kerre: - Evet, dediler. Rasûlullah da üç sefer: "Allah'ım, sen şahid ol" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a), Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini haber vermiştir: “Yemin; (sahibinin zannınca) malın revacına, (aslında) bereketin mahvına sebeptir." İbn Şerh; (bereketin yerine),”kazancın" demiştir. İbn Şerh; "Saîd b. el~Müseyyeb'den, o Ebû Hureyre'den, o da Hz. Nebi'den" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Süveyd b. Kays (r.a)'in şöyle dediği rivayet edilir: Mahrafe el-Abdî ile birlikte Hecer'den bez alıp, Mekke'ye getirdik. Rasûlullah (s.a.v.), yürüyerek yanımıza geldi ve bizimle bir iç don pazarlığı yaptı. Orada ücretle tartan bir adam vardı. Rasûlullah (s.a.v.) bu adama: "Tart ve (biraz) ağır tut" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Safvân b. Umeyra'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hicretten önce, Mekke'de Rasûlullah (s.a.v.)'e geldim... (Ravi), bu (önceki 3336.) hadisi söyledi, "ücretle tartan"ı anmadı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi, Kays da Süfyân'ın dediği gibi rivayeî etti. Söz Süfyân'ın sözüdür, (doğrusu Süfyân'ın rivayetidir)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Rizme der ki: Babamı şöyle derken işittim: Bir adam Şu'be'ye: "Safvân sana muhalefet etti" dedi. Şu'be de, "Bu başımı yardı" karşılığını verdi. Bana, Yahya b. Maîn'in: "Her kim Süfyân'a muhalefet ederse (önemsizdir) söz, Süfyân'ın sözüdür." dediği ulaştı
- Bāb: ...
- باب ...
Ahmed b. Hanbel, Vekî vasıtasıyla Şu'be'nin, "Süfyân'ın hafızası benim hafızamdan daha sağlamdır." dediğini nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'dan, Rasûlullah (s.a.v.)'in; "Vezin (ağırlık ölçüsü) Mekkelilerin vezni, ölçekse Medinelilerin ölçeğidir" dediğini rivayet etmiştir. Ebû Dâvûd şöyle dedi: Bu hadisi, Feryabî ve Ebû Ahmed; Süfyân'dan aynı şekilde rivayet etmişlerdir. (İbn Dükeyn), onlara (Feryâbî ve Ebû Ahmed'e isnadda değil) metinde muvafakat etmiştir. Ebû Ahmed, ibn Ömer'in yerine, 'İbn Abbas'dan" demiştir. Yine bu hadisi, Velid b. Müslim, Hanzala'dan; "Medine'nin vezni, Mekke'nin ölçeği" demiştir, şeklinde rivayet etmiştir. Yine Ebû Dâvûd şöyle der: Mâlik b. Dinar'ın, bu konuda Atâ vasıtasıyla Rasûlullah'tan rivayet ettiği hadisin metninde ihtilâf edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Semüre (b. Cündüb) r.a'den şöyle rivayet edilmiştir. Derki:Rasûlullah (s.a.v.) bize hitab edip: "Filan oğullarından burada kimse var mı?" diye sordu. Kimse cevap vermedi. Sonra tekrar; "Filan oğulllarından burada kimse var mı?" dedi. Yine kimse cevap vermedi. Rasûlullah (s.a.v.) üçüncü defa tekrar; "Filan oğullarından burada kimse var mı?" buyurdu. Bu sefer bir adam kalkıp: Ben varım ya Rasûlallah! dedi. Hz. Nebi: "Önceki iki seferde niçin cevap vermedin? Şüphesiz ben sizin için sadece hayır anarım. Arkadaşınız, borcuna mukabil hapsedildi (cennete sokulmadı)" buyurdu. (Semüre der ki:) O adamı, arkadaşının bütün borçlarını öderken gördüm. Öyle ki, artık ondan bir şey isteyen hiç kimse kalmadı. Ebû Dâvûd şöyle dedi: (Hadisi Semüre'den nakleden Sem'ân), "Müşennec'in oğlu Sem'an'dır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Mûse'l-Eş'arî (r.a)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah katında; nehyettiği büyük günahlardan sonraki en büyük günah; kişinin ödeyecek mal bırakmadan, borçlu olduğu halde Allah'ın karşısına çıkmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a)'den rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s.a.v.), borçlu olarak ölenin cenazesini kılmazdı. (Bir gün) bir cenaze getirildi. Rasûlullah (s.a.v.): "Onun borcu var mı?" diye sordu. Evet, iki dinar borcu var, dediler. "Arkadaşınızın namazını kılınız" buyurdu. Bunun üzerine, Ensar'dan olan Ebû Katâde; O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlallah, dedi. Hz.Peygamber de adamın namazını kıldı. Allah (c.c), Rasûlüne fetihler müyesser buyurunca Efendimiz: "Ben her mü'mine kendi nefsinden daha evlâyım. Her kim borç bırakırsa (borçlu ölürse) onu ödemek bana aittir. Kim de mal bırakırsa vârislerine aittir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a)'dan rivayet edilmiştir; der ki: Rasûlullah (s.a.v.) bir kafileden, yanında parası olmadığı halde bir dana satın aldı. Danaya kâr verildi, Rasûlullah da sattı. Kâr'ı, Abdülmuttalib oğullarının muhtaç kadınlarına dağıttı ve: “Bundan sonra yanımda parası olmadan hiçbir şey satın almayacağım" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür. Biriniz, (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin.”
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Râfi'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) genç bir deve borç almıştı. Kendisine, sadaka develeri geldi. Bana, (alacaklı) adam'a genç devesini ödememi emretti. Ben Efendimize: "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir deveden başkasını bulamadım" dedim. Bunun üzerine Peygameber Efendimiz: "Adam'a onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi şekilde ödeyendir." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah (r.a) şöyle demiştir: Hz. Nebi (s.a.v.)'ii bana borcu vardı. Borcunu ödedi ve fazlasını da verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer radiyallahu anh'den Rasûlullah (s.a.v.)'iın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Altını gümüş, buğdayı buğday, hurmayı hurma ve arpayı arpa mukabilinde satmak (veya satın almak) faizdir, ama ikisi de peşin olursa müstesna
- Bāb: ...
- باب ...
Ubâde b. Sâmit (r.a)'den Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Külçe olsun, sikke olsun; altın altınla ve gümüş gümüşle (eşit olarak) satılır. Buğday buğdayla müdyü müdyüne, arpa arpayla müdyü müdyüne, hurma hurmayla müdyü müdyüne ve tuz tuzla müdyü müdyüne satılır. Kim fazla verir veya fazlayı isterse faiz'e dalmış olur. Peşin olmak üzere, gümüş, daha fazla olduğu halde altını gümüş mukabilinde satmakta mahzur yoktur, ama veresiye caiz olmaz. Yine peşin olmak üzere arpa daha fazla olduğu halde buğdayı arpa mukabilinde satmakta mahzur yoktur, ama veresiye caiz olmaz." Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi, Saîd b. Ebî Arûbe ve Hişâm ed-Düstüvâî, Katâde vasıtasıyla Müslim b. Yesâr'dan, Katâde'nin isnadı ile rivayet etmişlerdir. Ayrıca bu hadis'i Müslim, müsâkât; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât ta tahric etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Kılâbe, Ebu'l-Eş'as es-San'anî'den, o da Ubâde b. es-Sâmit vasıtasıyla Rasûlullah (s.a.v.)'dan bu (önceki 3349.) haberi hem biraz fazlasıyla hem de daha kısa olarak rivayet etmiştir. Ebû Kılâbe (rivayetinde), Hz. Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu ilâve etmiştir: "Bu çeşitler değişik olduğunda, peşin olursa istediğiniz şekilde (eşit veya farklı olarak) satınız
- Bāb: ...
- باب ...
Fedâle b. Ubeyd (r.a)'den rivayet edilmiştir; der ki: Hayber ('in fethi) yılında, Hz. Nebi (s.a.v.)'e içinde altın ve kıymetli taşlar bulunan (altın ve kıymetli taştan yapılmış) bir gerdanlık getirildi. -Ebû Bekir ve İbn Menî' "içerisinde, altınla bağlanmış kıymetli taşlar bulunan bir gerdanlık" dediler.- --- [Hadisi Ebû Davud'a dört ayrı zat rivayet etmiştir. Bunlar; Muhammed b. İsâ, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Ahmed b. Menî' ve Îbnü'l-Alâ'dırlar. Tire arasındaki kısım, önceki cümlenin Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Ahmed b. Menî' tarafından nakledilen şeklidir. Ayrıca buradaki "altınla bağlanmış" manasına gelen cümlesi, bazı nüshalarda "altınla kaplı" şeklindedir.] --- Gerdanlığı bir adam yedi veya dokuz dinara satın aldı. Rasûlullah (s.a.v.): "Olmaz, altınla taşların arasını ayırmadıkça (caiz değil)" buyurdu: Satın alan adam: Ama ben sadece taş'ı istedim, dedi. Hz. Nebi (s.a.v.) yine: "Hayır, onların arasını ayırmadıkça olmaz" buyurdu. Bunun üzerine adam, altınla taşın arasını ayırıncaya kadar geri verdi. İbnü İsâ, (adam'ın; ben sadece taşı istedim, sözünü) "ben ticareti istedim" şeklinde söyledi. Ebû Dâvûd dedi ki: İbn İsa'nın kitabında: "taş" şeklindedir. [Başkası "ticareti" demiştir]
- Bāb: ...
- باب ...
Fedâle b. Ubeyd'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hayber savaşı günü, on iki dinara içinde altın ve kıymetli taş bulunan bir gerdanlık satın alıp, altınım taşını ayırdım. Gerdanlıkta on iki dinardan daha fazla altın buldum ve durumu Hz. Nebi (s.a.v.)'e söyledim. Rasûlullah (s.a.v.): “Gerdanlık, ayrılmadıkça satılmaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Fedâle b. Ubeyd (r.a)'den rivayet edilmiştir. Der ki: Biz Hayber savaşı günü Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte idik. Yahudilerden bir ûkiye altını, dinar mukabilinde -Kuteybe'den başkası; iki ve üç dinar karşılığında dedi, sonra ittifak ettiler- satın alırdık. Bunun üzerine Hz. Nebi (s.a.v.): "Altını, altın karşılığında ancak tartısı tartısına satınız" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet edilmiştir; der ki: Bakî'da deve satardım; (bazan) dinar karşılığında satar dirhem alır, (bazan da) dirhem karşılığı satar, dinar alırdım. (Sattığımda) bunun dirhemin) yerine şunu (dinarı) alır ve (aldığımda da) bunun yerine şunu verirdim. Rasûlullah (s.a.v.)'a gidip: Ya Rasûlallah, müsaade eder misin, sana (bir şey) soracağım. Ben (bir malı) dirhem mukabilinde satıp, dinar alıyorum. Bunun yerine şunu alıyor ve bunun yerine şunu veriyorum (altının yerine gümüşü alıp veriyorum), dedim. Rasûlullah (s.a.v.): "Aranızda (ödenmemiş) bir şey kalmadıkça o günün rayici ile (birinin yerine ötekini) almanda mahzur yok" buyurdu. Bu hadis'i ayrıca; Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu' da tahric ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Hüseyin b. el-Esved, Ubeydullah'dan o İsrail'den, İsrail de Simâk'den önceki (3354.) hadisi aynı mana ve isnadla rivayet etti. Önceki hadis daha mükemmeldir. İsrail (rivayetinde) "o günkü rayici ile" sözünü zikretmedi
- Bāb: ...
- باب ...
Semure (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Hz. Nebi (s.a.v.); hayvan'ı, hayvan karşılığında veresiye olarak satmayı menetmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (b.el-Âs) (r.a)'dan rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.), kendisine bir ordu teçhiz etmesini emretti. Ancak develer tükendi, (tüm askere yetişmedi). Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), genç zekât develeri karşılığında (deve) almasını emretti. Zekât develeri gelinceye kadar iki deveye karşılık bir deve alırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), iki köle karşılığında bir köle satın almıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ayyâş'ın babası Zeyd'in haber verdiğine göre; O, Sa'd b. Ebî Vakkâs (r.a)'a, buğdayı süit karşılığında, satmanın hükmünü sordu. Sa'd kendisine: Bunların hangisi üstün? dedi. O da: Buğday, karşılığını verdi. Bunun üzerine Sa'd, Zeyd'i bundan menedip şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)'e kuru hurmayı taze hurma karşılığında satmanın hükmü sorulurken işittim; Rasûlullah (s.a.v.): "Taze hurma kuruduğu zaman eksilir mi?" buyurdu. Evet, dediler. Bunun üzerine Efendimiz, bu satıştan menetti. Ebû Dâvûd; "Bu hadisi, Mâlik'in rivayetine benzer bir şekilde İsmail b. Ümeyye de rivayet etmiştir" der
- Bāb: ...
- باب ...
Tevbe'nin babası Rebi' b. Nâfi, Muâviye'den -yani İbn Sellâm'dan- o Yahya b. Ebî Kesîr'den, o Abdullah'dan Abdullah da Ebû Ayyâş'dan; kendisinin Sa'd b. Ebî Vakkâs'ı; "Rasûlullah (s.a.v.), taze hurmayı kuru hurma karşılığında veresiye olarak satmayı nehyetti" derken işittiğini haber verdi. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisin benzerini îmrân b. Ebî Enes, Benî Mahzum'un mevlasından o da Sa'd vasıtasıyla Rasûlullah'dan rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasulullah (s.a.v.) (ağaç üzerindeki) hurmayı (yerdeki) hurma karşılığında, (asmadaki) taze üzümü (yerdeki) kuru üzüm karşılığında ve biçilmemiş ekini buğday karşılığında ölçü satmayı menetti
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Sâbit'in oğlu Hârice'nin , babasından rivayet ettiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), taze ve kuru hurma karşılığında, ariyye yoluyla yapılan alışverişe ruhsat verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Ebî Hasme'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), (taze) meyveyi hurma karşılığında satmayı nehyetti, arâyâya ise ruhsat verdi. O; meyevenin tahmin edilerek kendi mikdarı karşılığında satılmasıdır. Taze meyveyi (satın alan) sahipleri onu taze olarak yerler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), beş veskten daha azında veya beş veskte -Dâvûd b. el-Husayn şüphe etti- arâyâ yoluyla alışverişe ruhsat verdi. Ebû Dâvûd; "Câbir'in hadisi, dört veska kadar" şeklindedir, der
- Bāb: ...
- باب ...
Abdu Rabbih b. Saîd el-Ensarî'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ariyye, bir kimsenin hurma ağacını (n meyvesini) bir başkasına vermesi veya malından (bahçesinden) bir veya iki ağacı yemek için ayırması ve onu hurma karşılığında satmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn İshak'dan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Arâyâ, bir kimsenin hurma ağaçlarını (meyvelerini) bir adama hibe edip, kendisine, hibe ettiği adamın o ağaçlarla ilgilenmesinin ağır gelmesi ve bu yüzden o (ağaçlardaki) hurmayı, tahminî misli kadar hurma ile değiştirmesidir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), salahı görünmedikçe meyveyi satmayı nehyetti. (Bundan) hem satıcıyı hem de alıcıyı menetti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.); Kızarıncaya kadar hurmayı, beyazlayıncaya ve âfetten zarar görmez hale gelinceye kadar da başağı satmaktan nehyetti. (Bundan) hem satıcıyı hem de alıcıyı menetti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'dan rivayet edildi ki: Rasûlullah (s.a.v.); taksim edilmedikçe ganimetleri, her türlü âfetin etkilenmez hale gelmedikçe de hurmayı satmayı ve kişinin (elbiseni beline) bağlamadan namaz kılmasını nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah (r.a)'ın, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), meyve işkâha (renklenmeye) başlamadıkça, onu satmaktan nehyetti. (Ravilerden Süleym b. Hayyân tarafından, şeyhi Saîd b. Mîna'ya): Meyvenin işkahı nedir? diye soruldu. O da: Meyvenin kızarmaya veya sararmaya başlaması ve yenilecek hale gelmesi, cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.), kararmadıkça üzümü, sertleşmedikçe buğdayı (taneyi) satmaktan nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Yunus'dan rivayet edilmiştir; der ki: Ebu'z-Zinâd'a; salahı görünmeden önce meyveyi satmanın hükmünü ve bu konuda zikredilen haberleri sordum. Şu cevabı verdi: Urve b. Zübeyr, Sehl b. Ebî Hasme vasıtasıyla Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini haber verdi: (Rasûlullah s.a.v. zamanında), insanlar henüz salahı görünmemiş (olgunlaşmamış) meyveleri alıp satıyorlardı. İnsanlar (müşteriler) meyveleri topladığı ve tarafların haklarını isteme vakti geldiği zaman, müşteri; "Meyve çürüdü, ermeden bozulup döküldü, hastalık dokundu" -ki bunlar hep âfettir- gibi laflar ediyor ve bununla davalaşıyor (ücreti düşürmek istiyor) lardı. Halkın, Rasûlullah (s.a.v.) katındaki davaları artınca Efendimiz (s.a.v.); ihtilâf ve anlaşmazlıklarının çokluğundan ötürü, bir istişare olmak üzere: "Eğer bu tür alışverişi (ağacın üzerindeki meyveyi satmayı) bırakmayacaksaniz, o zaman salahı görünmedikçe (olgunlaşmadıkça, âfetten zarar görmez hale gelmedikçe) meyveyi satmayınız” buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.); Meyveyi, salahı görünmeden ve -arâyâ hariç- dinar ve dirhemin dışında bir şey karşılığında satmaktan nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah (r.a)'den rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.), (ağacın) birkaç sene (içinde vereceği meyve) yi önceden satmayı nehyetti. Âfetlerin (mahvettiği meyvelerin bedelini ise) indirdi. Ebû Dâvûd dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)'den, (zararın) üçte bir olması konusunda, sahih bir haber gelmedi. Bu ancak Medinelilerin görüşüdür
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.a)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), mu'âveme (seneliğine satış)'tan nehyetmiştir. Raviler (Saîd b. Mîna ve Ebû Zübeyr)'den birisi, (mu'âveme yerine) "beyu's-sinîn" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.); kendisinde garar olan alışverişten nehyetti. (Ravilerden) Osman buna, beyu'l-hasâtı (çakıl taşı atma yoluyla olan satışı) da ekledi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), iki türlü satıştan ve iki türlü giyimden nehyetmiştir: Nehyettiği satışlar; mülâmese (dokunma yoluyla) ve münâbeze (atışma) dır. Nehyettiği giyim şekilleri de; bir tek kumaşı sol omuzu üzerinden sarıp diğer tarafını salıvermek ve kişinin avret yerini açık bırakarak veya avret yerinin üzerinde hiçbir şey olmadan bir tek elbise içerisinde dizlerini dikip oturmasıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Hasan b. Ali, Abdürrezzak'tan; Abdürrezzak, Ma'mer'den, o Zührî'den; Zührî, Atâ b. Yezid el-Leysî'den o da Ebû Saîd el-Hudrî vasıtasıyla Rasûlullah'dan bu (3377.) hadisi rivayet etmiştir. Abdürrezzak, şunu da ilâve etti: îştimâlü's-sammâ; kişinin bir ucunu sol omuzunun üzerine koyup sağ tarafım salıvermek suretiyle tek bir kvmaşa sarılması. Münâbeze; "Bu kumaşı [sana] attığım zaman alışveriş tamam oldu" demesi. Mülâmese; "Müşterinin kumaşı açmadan ve çevirmeden eli ile ona dokunmasıdır. Kumaşa dokununca alışveriş tamam olmuştur.”
- Bāb: ...
- باب ...
Ahmed b. Salih, Anbese [b.Halid]'den, o Yunus'dan, Yunus, İbn Şihâb'dan rivayet etmiştir. İbn Şihâb der ki: Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkâs bana Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediğini haber verdi: Rasûlullah (s.a.v.), -Süfyân ve Abdürrezzak'ın rivayet ettikleri hadislerin her ikisinin de manası ile-... nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), habelü'l-habeleyi satmaktan nehyetti. Habelü'l-habele'nin tefsiri bir sonraki (3381.) hadiste gelecektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.); Rasûlullah (s.a.v.)'dan, önceki (3380.) hadis'in aynısını rivayet etti ve; "Habelü'l-habele; devenin [karnındaki cenin'i] doğurması, sonra da o yavrunun hamile olmasıdır." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Benî Temim (kabilesin)'den bir ihtiyar şöyle demiştir: Ali b. Ebî Tâlib (r.a) bize şöyle hitab etti: Veya Ali şöyle dedi: îbn îsa; "Hüşeym bize böylece haber verdi" dedi-. İnsanların üzerine.çok şiddetli bir zaman gelecek; onunla emrolunmadiğı halde zengin elindeki malını ısıracak (sıkı sıkıya sarılıp fakire vermeyecek). Halbuki Allah (c.c), "Aranızda iyiliği unutmayınız" buyurmuştur.[Bakara 237] Zorda kalanlar (mallarını) satacaklar. Oysa Rasûlullah (s.a.v.); muzdarr'ın satışını, içerisinde zarar olan satışı ve olgunlaşmadan önceki meyvenin satışını nehyetmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah (c.c) buyurur ki: Ortaklardan biri, arkadaşına hıyanet etmediği müddetçe ben iki ortağın üçüncüsüyüm. Ama birisi diğerine hıyanet edince aralarından çekilirim
- Bāb: ...
- باب ...
Urve, yani İbn Ebi'I-Ca'd el-Barikî'nin dediğine göre; Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine, bir kurban -veya koyun- [Şüphe raviye aittir.] satın alması için bir dinar verdi. O da iki koyun satın alıp, birisini bir dinar'a sattı. Bir koyun ve bir dinarı Rasulullah'a getirdi. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Urve'ye ticaretinin bereketli olması için dua etti. Artık o, toprak satın alsa kar ederdi. Diğer tahric: Tirmizî, buyu'; Ibn Mace, sadaka
- Bāb: ...
- باب ...
Bize el-Hasen b. Sabbah haber verdi, bize Ebu'l-Münzir haber verdi, bize Hammâd b. Zeyd'in kardeşi Saîd b. Zeyd haber verdi. Bize, Ebû Lebîd'den Zübeyr b. el-Hırrît haber verdi, bize bu (önceki 3384.) haberi Urve el-Bârikî haber verdi, onun lafzı farklıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Hakîm b. Hizam (r.a)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) onu, bir dinar ile kendisi için bir kurban almak üzere gönderdi. Hakîm bir dinara bir kurban aldı ve o kurban'ı iki dinara sattı. Sonra da Rasûlullah (s.a.v.) için bir dinar'a (başka) bir kurban satın aldı. Bir dinarı da Hz. Nebi'e (s.a.v.) getirdi. Efendimiz o parayı sadaka olarak verdi ve Hakîm'e ticaretinin bereketli olması için dua etti
- Bāb: ...
- باب ...
Salim b. Abdullah, babası (Abdullah b. Ömer)'nın şöyle dediğini haber vermiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Sizden, bir ferak (ölçek) pirinç sahibi gibi olmaya gücü yeten onun gibi olsun." Sahâbîler: Bir ferak pirinç sahibi kimdir ya Rasûlallah? dediler. O da, üzerlerine dağ göçtüğü zamanki "Mağara hadisini" anlattı ve şöyle dedi: Mağaradakilerden birisi; "Amellerinizin en iyisini anlatınız" demişti; bunun üzerine üçüncüsü şöyle anlattı: Ey Allah'ım! Biliyorsun ki, ben bir ferak pirince bir işçi tuttum. Akşam olunca kendisine hakkını vermek istedim ama almak istemedi ve çekip gitti. Ben, o pirinci ürettim; o kadar ki, işçi için çobanı ile birlikte bir sığır sürüsü biriktirdim. Sonra adam bana gelip; hakkımı ver, dedi. Ben de, "Şu sığır sürüsüne ve çobanına git, hepsini al" dedim. Adam gitti, sürüyü önüne katıp götürdü
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud)'un şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ben, Ammâr ve Sa'd, Bedir günü, ele geçireceğimiz (ganimet) de ortak olmayı kararlaştırdık. Sa'd iki esir getirdi, Ammâr ile ben ise bir şey getiremedik
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Dînâr şöyle demiştir: İbn Ömer (r.a.)'; "Râfi' b. Hadîc'in; Rasûlullah (s.a.v.) bizi müzâraadan menetti, dediğini duyuncaya kadar biz onda bir mahzur görmezdik." dediğini duydum ve bunu Tâvûs'a söyledim. Tâvûs da şöyle dedi: İbn Abbas (r.a.) bana: Şüphesiz Rasûlullah (s.a.v.) ondan nehyetmedi, fakat; "Birinizin arazisini karşılıksız olarak (ekime) vermesi, onun karşılığında belirli bir ücret almasından daha hayırlıdır" buyurdu, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. Zübeyr (r.a)'den, Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah, Râfi' b. Hadîc'i affetsin. Vallahi, ben hadisi ondan daha iyi bilirim; Rasûlullah (s.a.v.)'e birbiri ile kavga eden iki adam geldi. -Müsedded, adamların Ensar'dan olduklarını söyledi.- Rasûlullah (s.a.v.): "Eğer haliniz böyle ise, bari arazileri kiraya vermeyiniz" buyurdu. Müsedded rivayetinde; Râfi', sadece Hz. Nebi'in, "arazileri kiraya vermeyin" dediğini duydu, diye ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd b. el-Müseyyeb, Sa'd (b. Ebî Vakkâs)'dan, şöyle dediğini rivayet etmiştir: Biz araziyi, ark kenarlarındaki ve onlardaki su ile sulanan ekin karşılığında kiraya verirdik. Rasûlullah (s.a.v.) bunu nehyetti ve tarlayı altın ve gümüş karşılığında kiralamamızı emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Hanzala b. Kays el-Ensarî'den rivayet edilmiştir, der ki: Râfi' b. Hadîc'e, tarlayı altın ve gümüş karşılığında kiraya vermenin hükmünü sordum. "Mahzur yok, ama Rasûlullah (s.a.v.) devrinde insanlar (tarlalarını); ark kenarlarındaki, ırmak başlarındaki ve ekinden (belirli) bir kısmı kendilerinde kalmak üzere kiraya veriyorlardı. (Bazan) şu helak oluyor, bu kurtuluyor; (bazen de) şu kurtuluyor bu helak oluyordu. İnsanlar için de sadece bu (helak olmayan) kiralanmış oluyordu. İşte bunun için Hz. Nebi (s.a.v.), (bu türlü) kiralamayı yasak etti. (Kiracının) yüklendiği belli bir şey (karşılığında kiralamak) da ise mahzur yoktur." dedi. İbrahim'in hadisi daha tamdır. Kuteybe; "Hanzala, Râfi'den rivayet etti" dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: Yahya b. Saîd'in Hanzala'dan rivayeti de bunun gibidir
- Bāb: ...
- باب ...
Hanzala b. Kays'dan rivayet edildiğine göre, o Râfi' b. Hadîc'e, tarla kiralamanın hükmünü sormuş, Râfi' de; "Rasûlullah (s.a.v.), tarlayı kiralamaktan menetti" demiştir. Bunun üzerine Hanzala: Altın ve gümüş karşılığında mı? diye sormuş, Râfi' de: Altın ve gümüş karşılığında kiralamakta mahzur yok, cevabını vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Salim b. Abdullah b. Ömer'den rivayet edildiğine göre; İbn Ömer (r.a.), Râfi' b. Hadîc'in "Rasûlullah (s.a.v.) araziyi kiraya vermeyi nehyederdi." dediği haberini alıncaya kadar toprağını kiralardı. Râfi'a varıp; Ey İbn Hadîc, araziyi kiralama konusunda Rasûlullah'dan ne haber veriyorsun? dedi. Râfi'de Abdullah b. Ömer'e şu cevabı verdi: Amcalarımı, -ikisi de Bedir'e iştirak etmişlerdir- ev halkına, Rasûlullah (s.a.v.)'in araziyi kiralamayı nehyettiğini haber verirlerken işittim. Bunun üzerine Abdullah: Vallahi, Rasûlullah (s.a.v.) devrinde tarlanın kiraya verildiğini zannediyordum, dedi. Sonra Abdullah, Rasûlullah'ın bu konuda kendisinin bilmediği bir şey ihdas etmiş olmasından korktu ve araziyi kiraya vermeyi bıraktı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Eyyub, Ubeydullah, Kesîr b. Ferkad ve Mâlik, Nâfi'den, Nâfi' Râfi'den, o da Rasûlullah'tan rivayet etti. Evzaî de aynı hadisi Hafs b. înân [et-HanefîJ'den, o Nâfi'den Nâfi'de Râfi'den rivayet etmiştir. (Bu rivayette) Râfi', ''Rasûlullah'tan işittim... " dedi. Aynı şekilde Zeyd b. Ebî Üneyse'nin Hakem'den, Hakem'in Nâfi'den, onun da îbn Ömer'den rivayet ettiğine göre; İbn Ömer, Râfi'e gelip; "Rasûlullah'tan işittin mi?" demiş, Râfi' de ''evet" karşılığını vermiştir. Yine bu hadisi, îkrime b. Ammâr, Ebû Necâşî'den, Ebû Necaşı de Râfi' [b.Hadîc)"den, "Rasûlullah (s.a.v.)'tan işittim" şeklinde rivayet etmişlerdir. el-Evzaîise, Ebû Necâşî'den, o Râfi' b. Hadîc'ten, Râfi' de amcası Zahir b. Râfi' vasıtasıyla Hz. Nebi'den rivayet etmiştir. Ebû Dâvûd: "Necâşî'nin babası Atâ b. Süheyb'dir" der
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi' b. Hadîc şöyle demiştir: Biz Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ziraî ortakçılık yapardık. Râfi', amcalarından birisinin kendisine gelip şöyle dediğini söyledi: Rasûlullah (s.a.v.) bizim için faydalı olan bir şeyi yasakladı, ama Allah'a ve Rasûlüne itaat bizim için daha faydalıdır, daha faydalıdır. Râfi' devamla der ki: O nedir? dedik. Rasûlullah (s.a.v.); "Kimin arazisi varsa eksin veya kardeşine ektirsin. Üçte birine veya dörtte birine veya mikdarı belli olan bir buğday karşılığında kiraya vermesin" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Ubeyd haber verdi, bize Eyyub'dan Hammâd b. Zeyd haber verdi. Eyyub şöyle dedi: "Ya'lâ b. Hakîm: Süleyman b. Yesâr'dan işittim (diyerek) Ubeydullah'ın, mana olarak isnadını ve hadisini bana yazdı
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi' b. Hadîc'in oğlu babası (Râfi')nin şöyle dediğini rivayet etti: Ebû Râfi', Rasûlullah (s.a.v.)'in yanından gelip bize şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.) bizi, bize faydalı bir işten nehyetti. Ama Allah'a ve Rasûlüne itaat bizim için daha faydalıdır. Bizi, maliyetine sahip olduğumuz veya birisinin karşılıksız olarak ekmemiz için- verdiğinin dışındaki bir toprağı ekmekten nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Üseyd b. Zuhayr şöyle demiştir: Râfi' b. Hadîc bize gelip; Şüphesiz Rasûlullah (s.a.v.) size, sizin için faydalı olan bir şeyi yasaklıyor. Ama Allah'a ve Rasûlüne itaat sizin için daha faydalıdır. Şüphesiz Rasûlullah size, araziyi kiraya vermeyi yasak ediyor. Efendimiz; "Toprağına ihtiyaç duymayan kişi ya kardeşine versin ya da boş bıraksın" buyurdu, dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi, Şu'be ve Mufaddal b. Mühelhel de Mansur'dan aynen böyle rivayet etti. Şu'be; "Üseyd, Râfi' b. Hadîc'in kardeşinin oğludur." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ca'fer el-Hatmî şöyle dedi: mcam, beni bir çocuğu ile birlikte Saîd b. el-Müseyyeb'e gönderdi. Biz Saîd'e; enden bize müzâraa ile ilgili bir haber ulaştı, dedik. Şu karşılığı verdi: İbn Ömer kendisine Râfi' b. Hadîc'in hadisi gelinceye kadar müzâraada bir mahzur görmezdi. Râfi', İbn Ömer'e gelip şunu haber verdi: Rasûlullah (s.a.v.); Harise oğullarına gelip, Zuhayr'ın tarlasındaki ekini gördü ve: "Zuhayr'ın ekini ne kadar güzel!" dedi. Oradakiler: Zuhayr'ın değil, dediler. "Tarla Zuhayr'ın değil mi?" Evet, ama o ekin filanın. "Ekininizi alın, Zuhayr'a da ücretini verin" buyurdu. Râfi'; "Biz ekinimizi aldık, ona da ücretini verdik" dedi. Saîd der ki: "Tarlanı ya kardeşine icre olarak (karşılıksız), ya da dirhem karşılığında kiraya ver
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi' b. Hadîc'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), münâkale ve müzâbeneyi nehyetti ve; " Ancak üç kişi ekin ekebilir. Bunlar: Tarlası olan, kendisine karşılıksız olarak arazi verilen, -o kendisine verilen tarlayı eker- ve altın ya da gümüş karşılığında tarla kiraya tutan kişi" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Dâvûd şöyle dedi: Saîd b. Ya'kub et-Tâlekanî'ye okudum; dedim ki: Îbnü'l-Mübârek size Şüca'ın babası Saîd'den, "Bana Osman b. Sehl b. Râfi' b. Hadîc haber verdi" diyerek şöyle rivayette bulundu mu? Ben (dedem) Râfi' b. Hadîc'in yanında bir yetimdim. Onunla birlikte haccettim. Kardeşim İmrân b. Sehl, Râfi'a gelip; Tarlamızı ikiyüz dirheme filân kadına kiraya verdik, dedi. O ise: Bırak onu. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) tarlayı kiraya vermeyi nehyetti, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi' b. Hadîc'ten rivayet edildiğine göre; O bir araziyi ekmişti, tarlayı sularken kendisine Rasûlullah (s.a.v.) uğrayıp: "Ekin kimin, tarla kimin?" diye sordu.Râfi': Tohumum ve emeğim karşılığında benim ekinim; yarısı benim, yarısı da filan oğullarının, karşılığını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Ribâ muamelesi yaptınız, araziyi sahibine ver, sen de ücretini al" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi' b. Hadîc'ten, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bir kavmin arazisini izinleri olmadan eken kimseye ekinden hiçbir şey yoktur. Onun için ücreti vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.); muhâkale, müzâbene, muhabere, muâveme -Müsedded; Hammâd'dan, ikisinden (Ebu Zübeyr ve Saîd b. Mîna) birisinin; el-mu'âveme, diğerinin beyu's-sinîn (seneliğine satış) dediğini nakleder- ve sünyadan menetmiş, arâyâya ruhsat vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah (r.a)'dan; şöyle dediği rivayet edildi: Rasûlullah (s.a.v.); müzâbene, muhâkale ve bilinir olması hariç sünyâdan nehyetti
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediği haber verilmiştir: Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Muhaberayı bırakmazsa Allah ve Rasûlü ile savaş halinde olduğunu bilsin
- Bāb: ...
- باب ...
Sabit b. el-Haccâc, Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) muhâberadan nehyetti. (Sabit b. el-Haccâc dedi ki:) (Zeyd'e), muhâbera nedir? dedim. Tarlayı, çıkan mahsulün yarısı, üçte biri veya dörtte biri karşılığında alman (kiralaman) dır, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.), (Hayber arazisini ve bahçelerini) çıkacak ekin ve meyvenin yarısı karşılığında Hayberlilere ortağa verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildi ki: Rasûlullah (s.a.v.), Hayber'in hurmalıklarını ve arazisini kendi mallarını kullanarak işlemeleri ve bakmaları için Hayber yahudilerine verdi. Çıkacak meyvenin yarısı Hz. Nebi'e ait olacaktı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hayber'i fethetti; arazinin, beyaz (gümüş) ve sarı (altın) ne varsa hepsinin kendisine ait olmasını şart koştu.Hayberliler: "Biz çiftçiliği sizden daha iyi biliriz. Araziyi (çıkacak) meyvenin yarısı sizin yarısı da bizim olmak üzere bize ver" dediler. -İbn Abbas, Hz. Nebi'in bu şart üzere onlara verdiğini zannetti-. Hurmaların toplanma vakti geldiği zaman Rasûlullah (s.a.v.) Abdullah b. Revâha'yı Hayberlilere gönderdi. Abdullah (ağaçlardaki) hurmayı tahmin etti. Medineliler ona (tahmin etti manasına gelen "harez" kelimesine) el-haras diyorlardı. Abdullah: Şu hurma ağaçlarında; şu kadar, şu kadar hurma var, dedi. Hayberliler: Ey Revâha'nın oğlu! Bize çok söyledin (çok tahmin ettin), dediler. Abdullah: Hurmayı tahmine ben yetkiliyim. Söylediğimin yarısını size vereceğim. Hayberliler: İşte bu hak, yer ve gök onunla ayakta duruyor. Biz senin dediğini almaya razıyız, dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Ali b. Sehl er-Remlî haber verdi, bize Zeyd b. Ebî Zerkâ, Ca'fer b. Bürkân'dan, önceki isnad ve mana ile haber verdi; Ca'fer, (tahamin etti manasına); dedi. "Her sarı ve beyaz" kelimelerinin yanında da, "yani altın ve gümüş" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Bize Muhammed b. Süleyman haber verdi, bize Kesîr -yani İbn Hişâm- Ca'fer b. Bürkân'dan rivayet etti, bize Miksem'den naklen Meymûn haber verdi: Rasûlullah (s.a.v.) Hayber'i fethettiği zaman... Ravi Kesîr, Zeyd'in hadisinin benzerini zikretti, (rivayetinde): "hurmayı tahmin etti" dedi. Ayrıca; (hurmayı tahmine ben yetkiliyim cümlesinin yerine) "Hurmayı toplamaya ben yetkiliyim; size, söylediğimin yarısını vereceğim" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan, şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Abdullah b. Revâha'yı gönderir, o da olgunlaşınca daha yenilmeden önce hurmaları tahmin ederdi. Sonra, yahudiler bu tahmini almak veya. onu müslümanlara vermek arasında muhayyer bırakılırlardı.(Bu), meyveler yenilmeden ve (ihtiyaçlara) sarfedilmeden önce zekâtın tayin edilmesi içindi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah (C.C.), Rasûlüne Hayber'i nasibetti. Rasûlullah da onları oldukları gibi bıraktı. Hayber'i kendisi ile.Hayberliler arasında (ortak) kıldı. Abdullah b. Revâha'yı gönderdi, Abdullah da Hayberlilere (bahçelerin ürününü) tahmin etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Zübeyr (el-Mekkî), Câbir b. Abdullah'ı şöyle derken işittiğim haber verdi: İbn Revâha (Hayber'in hurmasını) kırk bin vesk olarak tahmin etti. (Câbir), İbn Revâha kendilerini muhayyer bırakınca, yahudilerin meyveyi alıp, yirmi bin vesk borçlandıklarını zannetti