Sunan Abu Dawud

...

(25) Kitāb: The Office of the Judge (Kitab Al-Aqdiyah)

(25) ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre; RasûlulIah (s.a.v.): "Her kim hâkimlik görevini üzerine alırsa bıçaktan başka bir şeyle boğazlanmış olur" buyurmuştur. Ayrıca bu Hadis'i Tirmizî, ahkâm; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, II, 230, 365. te tahric ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet olduğuna göre; Nebi (s.a.v.): "İnsanlar arasında hâkimlik yapmakla görevlendirilen kimse bıçaktan başka bir şeyle boğazlanmış olur" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Büreyde'nin, babasından rivayet ettiğine göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hâkimler üç kısımdır: Biri cennette, ikisi de cehennemdedir. Cennette olan, hakkı bilip ona göre hüküm verendir. Hakkı öğrendiği halde hükm(ün)de zulmeden (hâkimler) ile, hakkı bilmeden insanlar hakkında hüküm veren (hakimler) de cehennemdedir." Ebû Dâvûd dedi ki: Bu "Hâkimler üç sınıf tır... "diye başlayan İbn Büreyde hadisi, bu mevzuda gelen hadislerin en sağlamıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amr b. Âs; Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Hâkim hüküm verir(ken) ictihad eder de (içtihadında) isabet ederse, kendisine (bu içtihadından dolayı) iki sevap vardır. Eğer hâkim hüküm verir(ken) ictihad eder de (içtihadında) yanılırsa kendisine (bu içtihadından dolayı) bir sevap vardır." (Ravi Yezid b. Abdülah b. el-Hâd dedi ki:) Ben bu hadisi Ebû Bekir b. Hazm'e haber verdim de; "(Bunu bana) Ebû Seleme de Ebû Hureyre'den aynen böyle nakletmişti" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (r.a) Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Her kim müslümanlar arasında hâkimlik yapmak ister ve bu arzusuna erişir, sonra da (onun) adaleti zulmüne baskın gelirse cennetlik olur. (Hâkimlik makamına gelip de) zulmü adaletine baskın gelen kimse de cehenemlik olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan rivayet olunmuştur; dedi ki: "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirler onlardır"[Mâide 44] (âyetinin) "...yoldan çıkmışlardır"[Mâide 47] âyetine kadar olan (Mâide süresindeki 44,45,47 numaralı) üç âyet, özel olarak (yahudilerden) Kureyza ve Nadîr (oğulları) hakkında inmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdurrahman b. Bişr el-Ensarî el-Ezrak'den rivayet olunmuştur, dedi ki: Ebû Mes'ud el-Ensarî (bir gün insanlardan oluşan) bir halka içerisinde otururken, Kinde kapılarından iki adam yanlarına girerek: (İçinizde) bizim aramızda hüküm verecek bir kimse yok mudur? diye sormuşlar. Halka (da bulunanlar) dan birisi de: Ben (varım) demiş. Bunun üzerine Ebû Mes'ud (yerden) bir çakıl taşı alarak o adama atmış ve: Vazgeç, çünkü (Hz. Nebi zamanında) hâkimliğe heves etmek iyi karşılanmazdı, demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Mâlik'den, şöyle demiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: '*- Kim hâkimlik görevi (ni üstenmek) ister ve bu göreve talip olmaz ve onu elde etmek için (aracılardan) yardım istemez (fakat liyakatından dolayı bu göreve getirilir) ise; Allah ona, doğru hareket etmesine yardımcı olacak bir melek indirir." Ebû Dâvûd dedi ki; (Bu hadisi) Vekî İsrail'den, Abdü'l-A'lâ'dan, O Bilâl b. Ebû Musa'dan, o Enes'ten, o da Nebi (s.a.v.)'den rivayet etti. Ebû Avâne ise Abdü 'l-A'lâ'dan, o Bilâl b. Mirdâs el-Fezârî'den, o Hayseme el-Basrî'den, o da Enes'ten rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Musa (el-Eş'arî'den; Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Biz bu görevimize onu isteyeni hiçbir zaman getirmeyiz" yahutta "getirmeyeceğiz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Amr'dan, demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.), rüşvet verene de alana da lanet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Adiyy b. Amîre el-Kindî'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ey insanlar, sizden birisi bizim bir işimizin başına getirilir de o işten (hasıl olan) bir iğneyi veya daha küçüğünü bizden gizlerse bu (gizlediği şey onun boynuna geçecek) bir bukağıdır. (Bu kimse) kıyamet gününde Allah'ın huzuruna onunla beraber gelir. (Ravi, sözleri­ne şöyle devam etmiştir:) Ensar'dan siyah bir adam ayağa kalktı, (şu anda ben) o adamı görüyor gibiyim. Ey Allah'ın Rasûlü, görevim benden geri al, dedi. (Hz. Peygamber de ona): "Bu (sözü söylemenin sebebi) nedir?" diye sordu. Ben seni şöyle şöyle derken işittim; karşılığını verdi. (Bunun üze­rine Hz. Nebi): "Ben bu sözü (yine de) söylüyorum. Bizim bir işte görevlendirdiğimiz kimse (bu görevi esnasında halktan almış olduğu malların) azını da, çoğunu da (bize) getirsin. Bu iş(in) den dolayı (kendisine) verileni alsın. Alınması yasaklanan şeyi de almasın" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali (r.a.)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) beni Yemen'e hâkim olarak göndermişti. (Kendisine); Ey Allah'ın Rasûlu, sen beni gönderiyorsun ama ben daha çok küçüğüm ve nasıl hüküm vereceğimi bilmiyorum, dedim. Bunun üzerine Hz. Nebi şöyle buyurdu: "Allah senin kalbini (doğru hüküm verebilme yoluna) eriştirecek, dilini (doğru hüküm vermede) sabit kılacak. Binaenaleyh (mahkeme olmak üzere) huzuruna iki hasım geldiği zaman, birincisini dinlediğin gibi diğerini de dinleyinceye kadar hüküm verme. Bu (vereceğin) hükmün aydınlığa kavuşması için daha uygundur." (Hz. Ali sözlerine devamla: O günden beri hâlâ bu tavsiyesine göre) "hâkimliğe devam ediyorum.” yahutta-: "Bir daha hüküm vermekte tereddüte düşmedim" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ummü Seleme'den, demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben ancak bir insanım. Siz davalarınıza bakmam için bana müracaat ediyorsunuz. Bir kısmınız (hakkı savunurken) delilini ifade etme hususunda bir kısmınızdan daha güçlü olabilir, ben de ondan dinlediklerime göre hüküm veririm. Binaenaleyh ben (bu şartlar içerisinde) herhangi bir kimse için kardeşinin hakkı olan bir şey'in verilmesine hükmedersem o kimse bu şeyi almasın. Çünkü ben (bu şekilde verdiğim hükümle) ona ateşten bir parça kes(ip ver)mişim (demek)tir.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Seleme (r.anhe)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Kendijerim ait bir miras hususunda ihtilâfa düşen iki kişi Rasûlullah (s.a.v.)'e geldiler. (Davalarını isbata yarayacak) bir belgeleri yoktu, sadece (kendilerine göre) bir iddiaları vardı. (Bunun üzerine) Nebi (s.a.v.) (onlara bir önceki 3583. hadisin) benzeri sözler söyledi. (Bu) iki adam (Hz. Nebi'in konuşmasını dinleyince) ağla(maya başla)dılar. Her biri (diğerine): "Benim hakkım senin olsun" dedi. Hz. Nebi (s.a.v.) de; "(Şu) davranışı gösterdiğinize göre; malınızı kendi aranızda bölüşme yoluna gidiniz. Bunu yaparken önce (malı) iki eşit parçaya bölünüz, sonra (aranızda) kur'a çekiniz (sonunda birbirinizle) helâlleşiniz" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Râfi'den; dedi ki: Ben Ümmü Seleme'yi, Nebi (s.a.v.) den şu (bir önceki) hadisi (rivayet ederken) işittim. (Abdullah b. Râfî' sözlerine devamla şöyle) dedi: Miras ve kaybolup gitmiş bir takım mallar hususunda (iki şahıs Hz. Nebi'e müracaat ederek birbirlerinden) davacı oldular. Bunun üzerine (Hz. Nebi): "Ben, hakkında bana (bir vahiy) inmemiş olan hususlarda kendi re'yimle hüküm veririm" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ömer b. el-Hattâb (r.a) minber üzerinde iken şöyle demiştir: Ey insanlar, ancak Rasûlullah (s.a.v.)'in içtihadında kesin isabet yardır. Çünkü Allah ona (doğruyu bizzat kendisi) göstermiştir. Bizden (çıkan) içtihad (lar ise, doğruyu çıkarmak için gücümüz nisbetinde ortaya konmuş fikrî) bir gayret (in semeresinden ibaret)tir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muaz b. Muaz dedi ki: (Şu bir 3586. önceki hadisi) bana Ebû Osman eş-Şâmî de haber verdi. Ben ondan yani (Ebû Osman eş-Şâmî künyesiyle tanınan) Harîz b. Osman'dan daha faziletli birini gördüğümü sanmıyorum

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. ez-Zübeyr'den, (şöyle) dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah (s.a.v.), davacı ile davalının hâkimin önünde oturmalarını emretti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdurrahman b. Ebî Bekre'nin, babası (Ebû Bekre)'den naklettiğine göre; Ebû Bekre, (Sicistan'da hâkimlik görevinde bulunan Ubeydullah isimli) oğluna bir mektup yazarak, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdu­ğunu bildirmiştir: "Hâkim öfkeli iken iki kişi arasında hüküm veremez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'tan, şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Sana gelirlerse ister aralarında hükmet, ister onlara yüz çevir"[Mâide 42] (âyeti kerimesi) neshedilmiştir. (Çünkü Yüce Allah daha sonra indirdiği başka bir âyet-i kerimesinde): "Ve aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'tan rivayet olunmuştur; dedi ki: "Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver ister onlardan yüz çevir"[Mâide 42] âyet(i ile) bunun devamı (olan), "Ve eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adalet yapanı sever." âyet(i) indiği sırada Nadîr oğullan Kureyzâ oğullarından (birini) öldürdüklerinde (onlara) diyetin yarısını öderlerdi. (Fakat) Kureyza oğullan Nadîr oğullarından (birini) öldürdüler mi (onlara) tam diyet öderlerdi. (Bu âyetlerin inmesi üzerine) Rasûîullah (s.a.v.), onların arasında adaletle hüküm verme esasını getirdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hıms halkından ve Muaz b. Cebel (r.a)'in arkadaşlarından (olan) bir takım insanlardan rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.) Muaz'ı Yemen'e göndermek istediği zaman ona şöyle sormuştur: "Bir dava ile karşılaşırsan nasıl hüküm vereceksin?" Muaz da şöyle cevap vermiştir: Allahın Kitabıyla hüküm vereceğim. (Nebi s.a.v.:) "Allah'ın kitabında (bir hüküm) bulamazsan? (Muaz:) Rasûlullah (s.a.v.)'ın sünnetiyle. (Nebi s.a.v.:) "Ya Rasûlullah'ın sünnetinde ve Allah'ın Kitabında da (bir hüküm) bulamazsan?" (Muaz:) Kendi görüşümle ictihad ederim, (hüküm vermekten) geri dönmem. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (Muaz'ın) göğsüne vurarak: "Allah Rasûlünün elçisini Allah Rasûlü'nün arzusuna (muvafık hareket etmeye) muvaffak kılan Allah'a hamdolsun" demiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muaz b. Cebel'den, diğer bir rivayete göre de; Hz. Nebi onu Yemen'e göndereceği zaman... (aralarında geçen konuşmayı anlatırken) bir önceki (3592.) hadisin manasını zikretmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre Rasûllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar arasında sulh caizdir." Ahmed (b. Abdulvahid ed-Dımışkî bu hadise) ilâve (olarak şu cümleyi de rivayet) etmiştir: "Ancak bir haramı helâl kılan ya da bir helâli haram kılan sulh müstesnadır." Süleyman b. Dâvûd da (bu hadise) ilâve (olarak şu cümleyi rivayet) etmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.); Müslümanlar şartları üzerindedirler buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kâ'b b. Mâlik'in haber verdiğine göre; Kendisi, Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında, İbn Ebî Hadred'de olan alacağını, (ondan) mescidde sert bir şekilde istemiş, ikisinin sesleri de evinde bulunan Rasûlullah (s.a.v.) işitecek kadar yükselmiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) onlar(ın yanın)a çıkmak isteyip odasının (önünde gerili bulunan) perdesini açarak Kâ'b b. Mâlik'e; "Ey Kâ'b!" diye seslenmiş. (O da), "Buyur ya Rasûlallah" diye cevap verince, ona "alacağının yarısını düş" diye eliyle işaret etmiş. Kâ'b da: "Ey Allah'ın Rasûlu, (bu tavsiyeyi derhal) yerine getiriyorum" diye cevap vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (borçluya dönerek): "Kalk, (kalan) borcunu (derhal) öde" buyurmuştur. Diğer tahric: Buhari, salât, husûmât, sulh; Müslim, müsâkât; Nesâî, kudât; İbn Mâce, sadakat; Dârimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zeyd b. Hâlid el-Cühenî (r.a), Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Size şahitlerin en hayırlısını haber vereyim mi? (Kendisinden şahitlik etmesi) istenmeden önce şahitlik (görev)ini (yerine) getiren -ya da gördüğünü haber veren- kimsedir." (Ravi) Abdullah b. Ebî Bekir, (babasının bu son iki cümleden) hangisini rivayet ettiğinde şüphe etmiştir. Ehû Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen ''şahitlik etmesi kendisinden istenmeden önce şahitlik görevini yerine getiren kimse" sözünü) Mâlik, "(Taraflardan) lehine yarayacak kimsenin bilme(yip de kendisinin bil) diği bir delili (kendiliğinden) haber vermesidir" diye açıkladı. el-Hemedâni (bu cümleyi), "Bu delili sultana iletir" diye açıkladı. İbn Şerh ise, "Bu delili hâkimlere getirir" diye açıkladı. Hamedânî'nin hadisinde "ahbere" (haber verdi) sözü vardır. İbn Şerh de, (Abdurrahman b. Ebî Ömer'den) "İbn Ebî Ömer" diye bahsetmiş, (fakat Adurrahman kelimesini) zikretmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Ömer (r.a.)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu duyduğu rivayet edilmiştir: "Aracılığı Allah'ın cezalarından bir cezanın yerine getirilmesine engel olan kimse Allah'a savaş açmış olur. Bile bile haksız bir davayı savunan kimse bu davadan dönünceye kadar, Allah'ın gazabına uğramaya devam eder. Bir müslüman hakkında onda olmayan şeyleri söyleyen kimseyi de Allah, söylediği (bu) sözden dönünceye kadar, cehennem ehlinin vücudundan akan irinle toprak karışımı olan bir bataklıkta tutar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer de Hz. Nebi (s.a.v.)'den (bir önceki 3597. hadis'in) manasını (rivayet etmiştir. İbn Ömer'in bu rivayetinde Hz. Peygamber) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir davada zulme yardımcı olursa, kuşkusuz Aziz ve Celîl olan Allah'ın gazabına uğrar.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hureym b. Fâtik'den; dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), (bir gün) sabah namazını kıldı, (namazı) bitince ayağa kalkarak üç defa: "- Yalan şahitliği Allah'a şirk koşmaya denk tutulmuştur." buyurdu.Sonra, "Artık -siz Allah'ı birleyen ve O'na şirk koşmayan kimseler olarak -o pis putlardan ve yalan sözden kaçının"[Hacc 30] âyetini okudu. Diğer tahric: Tirmizî, şehadât; ibn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amr b. Şuayb'in dedesinden şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah, (emanete) hiyanet eden erkek ve kadın ile kardeşine kin besleyen kimsenin şahitliğini kabul etmedi (ği gibi, geçimini temin etmekte) bir ev halkına bağımlı olan kimsenin şahitliğini de reddetti. (Fakat bu kimsenin, bağımlı olduğu aile halkından) başkasının lehine yaptığı şahitliği geçerli saydı. Ebû Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen) "el-gimru" ya da "hinne" kelimesi -"eş-şahnâü" kelimesiyle eş anlamlıdır. el-Kâni' kelimesi de (bir kimsenin kendi işinde ücretle çalıştırdığı) "e!-ectrü'l-hass" gibi, (kişinin kendi işine ve emrine bağlı) ücretli kimse demektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süleyman b. Musa'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hain erkeğin, hain kadının, zina eden erkeğin, zina eden kadın'ın, (din) kardeşlerine kin besleyen kimsenin şahitliği geçerli değildir.” Ayrıca bu hadis'i; Tirmizî, şehadât; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, II, 204, 208, 225. te tahric ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (ra)'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlul­lah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu duymuştur: "Bedevinin köylü aleyhindeki şahitliği geçerli değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ebî Müleyke'den (rivayet olunduğuna göre) Ukbe b. Haris şöyle demiştir: Ben Ümmü Yahya binti Ebî İhâb ile evlenmiştim. Siyah bir kadın yanımıza gelip ikimizi birden emzirdiğini iddia etti. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.)'e varıp bu durumu kendisine anlattım. Benden yüz çevirdi, (söyleyeceklerimi dinlemek istemedi). Ey Allah'ın Rasûlü, o kadın kesinlikle yalancıdır! dedim. "Ne biliyorsun? O söylediğini söyledi. Sen artık (evlendiğin) o kadını bırak" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 3603. hadisi) İbn Ebî Müleyke, Ukbe b. el-Hâris'ten (bir de) Ubeyd b. Ebî Meryem vastasıyla rivayet etmiştir. (Bir defasında da İbn Ebî Müleyke bir önceki hadisin manasını (doğrudan doğruya Ukbe'den, rivayet etmiş (ve şöyle demiştir): "Ben bu hadisi (bizzat) Ukbe'den (de) işittim, fakat arkadaşımın rivayetini daha iyi bel­ledim." Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadisin ravilerinden) Hammâd b. Zeyd, Haris b. Umeyr'e bakıp: Bu (zat) Uyyub'un (ders) arkadaşlarının güvenilenlerindendir, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şa'bî'den rivayet olunduğuna göre; Müslümanlardan birine şu Dakûkâ (denilen yer) de eceli gelmiş, vasiyetine şahit olacak müslüman bir kimse bulamamış. (Ancak) kitap ehlinden iki adamı şahit tutmuş. (Kitap ehlinden olan bu iki şahit) Kûfe'ye gelip Ebû Musa el-Eş'arî'nin yanına varmışlar, (durumu ona) anlatmışlar, (vefat eden zatın) mallarını da ona getiri (ip teslim et) mişler. Bunun üzerine Ebû Musa el-Eş'arî: "Bu, Rasûlullah (s:a) zamanından sonra (bugüne kadar hiç) olmamış bir hâdisedir." dedi ve onlara ikindiden sonra; (şahitliklerinde) hiyanet etmediklerine, yalan söylemediklerine, (gerçeği) değiştirmediklerine, saklamadıklarına, bozmadıklarına, bu vasiyetin (yolculukta vefat eden zatın) vasiyyeti, (malların da yine o zatın) geride bıraktığı malları olduğuna dair Allah'a yemin ettirip şahitliklerini geçerli kıldı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas (r.a)'dan, şöyle dediğrrivayet olunmuştur: Sehm.oğullarından (Büdeyl isimli müslüman) bir adam,. Temîm ed-Dârî ve Adiyy b. Beddâ ile (bir yolculuğa) çıkmıştı., (Yol'da) Sehm oğullarına mensub olan (bu müslüman) kimse, hiçbir müslümanın bulunmadığı bir yerde vefat etti. (Yol arkadaşları, onım) geriye kalan mallarını getirdikleri zaman (vefat eden zatın ailesi,sanun bıraktığı) altın süslerle kaplı gümüş bir kabı bulamadılar. Bunım üzerine Rasülullah (s.a.v.), (bu kabın kendi yanlarında olmadığına dair) vefat eden zatın yol arkadaşlarına yemin ettirdi, (Onlar da yemin ettiler. Bir süre) sonra; kab Mekke'de (bazı kimselerin elinde) bulundu. (Bunlar; biz) bu kabı Temîm ile Adiyy'den satın aldık, dediler. (Vefat eden) Sehm kabilesine mensup zatın yakınlarından iki adam ayağa kalkarak: (Müslüman olarak) bizimi şahitliğimiz Temîm ile Adiyy'in şahitliğinden daha doğrudur ve bu kab bizim (vçfat eden) arkadaşımızın-dır, diye yemin ettiler. (İbn Abbas sözlerine devam ederek) dedi ki: "Ey inananlar, birinize ölüm gelince vasiyyet sırasında içinizden iki adil kişi şahitlik etsin"[Mâide 106] âyet-i kerimesi onlar hakkında inmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Umâre b. Huzeyme'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.)'in sahâbîlerinden olan amcası ona şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) bedevilerden birinden bir kısrak satın aldı. Ona atının fiatını ödemek için peşinden gelmesini istedi (ve önden yürüyüp gitti). Râsulullah (s.a.v.) hızlıca yürüyordu. Bedevi ise yavaş yavaş gidiyordu. Derken halk bedevinin etrafını sarıp (onun yedeğinde bulunan) kısrağı satın almak üzere .pazarlığa giriştiler. Bu kısrağı Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bedeviden satın aldığını bilmiyorlardı. (Halkın elindeki kısrağa daha fazla fiat verdiğini gören) bedevi, Rasûlullah (s.a.v.)'e haykırarak: Bu kısrağı alacaksan al, yoksa ben onu sattım! dedi. Rasûlullah (s.a.v.) bedevinin haykırışını işitince (yanına,varıp): "Ben bu kısrağı senden satın almadım mı?" diye sordu. Bedevi'nin; -Hayır vallahi, ben bunu sana satmadım; karşılığını vermesi üzerine Nebi (s.a.v.): "Evet, ben bu kısrağı senden satın aldım" dedi. Bedevi de; Haydi öyleyse, şahit göster; demeye başladı. Derken Huzeyme b. Sabit (ortaya atılarak bedeviye dönüp): Ben senin bu hayvanı (Hz. Nebi'e) sattığına şahitlik ederim, dedi. Nebi (s.a.v.) Huzeyme'ye dönerek: "Neye (dayanarak) şahitlik ediyorsun?" diye sordu. (Huzeyme de): Ey Allah'ın Rasûlü, (ben, Allah'ın) seni tasdik etmesiyle (şahitlik ediyorum) cevabını verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) Huzeyme'nin şahitliğini iki erkeğin şahitliğine denk saydı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.), bir yeminle bir şahid'e dayanarak hüküm vermiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 3608. hadis aynı) mana ile Amr b. Dinar'dan da rivayet olunmuştur. Bu hadisi (Ebû Davud'un şeyhi Muhammed b. Yahya'ya nakleden) Seleme b. Şebîb (bu rivayetinde şöyle) dedi: "Amr, (bu hadisin sadece) hukuk (davaların) da (geçerli olduğunu) söyledi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den (r.a) rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.), bir şahitle beraber yemine dayanarak hüküm vermiştir. Ebû Dâvûd dedi ki: Rabîb. Süleyman el-Müezzin bu hadise ilâve olarak bana şunları da söyledi:. Şafiî bana, Abdülaziz'in (kendisine şunları) söylediğini haber verdi: "Ben bu hadisi (bunu Rabîa bana senden nakletmişti diyerek) Süheyl'e okudum da Süheyl (şöyle) dedi: Bence güvenilir bir adam olan Rabîa da bana bu hadisi kedisine okuduğumu söylemişti,, fakat ben hatırlayamamıştım." Abdülaziz (sözlerine devamla) dedi ki: "Gerçekten de Süheyl'e bir hastalık arız olmuş ve aklına biraz zarar vermişti. (Bu yüzden bil­diği bu) hadisin bir kısmını unutmuştu. Daha sonra o, bu .hadisi; -Rabîa'dan, o da Süheyl'den, Süheyl'in babasından- diyerek nâklederdi. Ayrıca bu hadis'i; Müslim, akdiye; Tirmizî, ahkâm; İbn Mâce, ahkâm; Muvatta, akdiye; Ahmed b. Hanbel, I, 315, 323, III, 305. te tahric ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bu hadis) Ebû Mus'ab senediyle ve önceki (3610.) hadisle aynı manada Rabîa'dan da rivayet olunmuştur. Hadisi (Rabîa'dan rivayet eden) Süleyman dedi ki: Ben Süheyl'le karşılaştım ve kendisine bu hadisi sordum, "Ben bu hadisi bilmiyorum" cevabını verdi. Ben de kendisine, "Onu bana Rabîa senden nakletti" dedim. O da: "Eğer (bu hadisi) sana Rabîa benden nakletmişse sen de onu; Rabîa'dan (naklediyorum), (Rabıa da) Süheyl'den (nakletmiştir) diye rivayet et" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şuays b. Abdullah b. ez-Zübeyb dedi ki: Ben dedem Zübeyb (b. Sa'lebe'y)i (şöyle) derken işittim: Allah'ın elçisi (Muhammed) (s.a.v.) Anber oğulları üzerine (bir) asker (î kuvvet) göndermişti. (Bu askerler) onları Tâif'in nahiyelerinden Rukbe'de yakaladılar ve Nebi (s.a.v.)'e götürdüler. (Ben de bir hayvan'a) bindim (aradan sıvışarak) onlardan önce Nebi (s.a.v.)'e geldim. "Selâm sana ey Allah'ın elçisi, Allah'ın rahmet ve bereketi (senin üzerine olsun). Senin askerlerin bizi yakaladılar. Oysa biz (daha önce) müslüman olmuş ve (müslüman olduğumuzun bilinmesi için) develer(imiz)in kulaklarını kesmiştik" dedim. Anber oğulları gelince Peygamber (s.a.v.) bana: "Bu günlerde yakalanmanızdan önce müslümanlığı kabul ettiğinize dair bir şahidiniz var mıdır?" diye sordu. Ben "Evet" cevabım verdim. "Şahidin kimdir?" dedi. Anber oğullarından Semure isimli bir adamla, başka bir adam, dedi(m ve) Nebi (s.a.v.)'e adamın ismini söyledi(m). Adam (bizim daha önceden müslümanlığı kabul ettiğimize) şahitlik etti (fakat) Semure şahitlik etmedi. Nebi (s.a.v.) (bana hitaben):. "(Semure) senin lehine şahitlik etmekten kaçındı, öbür şahidin(in) şahitliğiyle birlikte sen de yemin eder misin?" dedi. "Evet" karşılığını verdim. Bunun üzerine bana yemin teklif etti. Ben de: Biz (daha önce) falanca gün müslüman olmuştuk ve develerin kulaklarını kesmiştik diye Allah'a yemin ettim. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) (oradaki sahâbilere dönerek): "Haydi, gidiniz malları(nın) yarısını (onlardan alınız, diğer yarısını da) kendilerine bırakınız. Çoluk çocuklarına dokunmayınız" buyurdu. (Sonra Anber oğullarına dönerek): "Eğer Allah amelleri boşa çıkarmayı sevmez olmasaydı (bu mallardan) size bir ipi dahi eksik vermezdim" (Fakat askerlerin emeğini boşa çıkarmak istemediğim, için mallarınızın bir kısmını onlara, verdim) buyurdu. ez-Züheyb (sözlerine devamla şöyle) dedi: "O sırada, annem beni çağırıp (askerlerden birini göstererek): Bu adam benim saçaklı yaygımı aldı, diye şikâyet etti. Ben de hemen Peygamber (s.a.v.)'e gidip şikâyette butundum. (Nebi Efendimiz) bana: "Onu yakala" dedi. Bunun üzerine hemen (varıp onun) yakasını topladım, bulunduğumuz yerde onunla birlikte beklemeye başladım. O sırada Nebi (s.a.v.) bizim orada beklemekte olduğumuzu görünce (bana): "Bu yakaladığın adamdan ne istiyorsun?" dedi. Ben de onu elimden bırakıverdim. Nebi (s.a.v.) karşımıza geçip o adama,hitap ederek: "Bu adama annesinden aldığın saçaklı sergiyi geri ver" buyurdu. (Adam da): Ey Allah'ın Rasûlü, o kadın benim elimden çıktı, dedi. Nebi (s.a.v.) de adamın kılıcını çekip aldı, bana verdi ve ona: "Git, buna ilaveten bir ölçek de yiyecek ver" buyurdu. O zat bana (kılıca) ilâve olarak bir ölçek de arpa verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Musa el-Eş'arî'den rivayet olunduğuna göre; İki adam bir deve ya da bir hayvan üzerinde hak iddia ederek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e başvurmuşlar; hiçbirinin de şahidi yokmuş. Nebi (s.a.v.) de o deveyi ikisi arasında paylaştırmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 3613. hadis) senediyle ve manasıyla (yine) Sâid (b. Ebî Bürde)'den rivayet olunmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki hadisdeki senedle) Katâde'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında iki adam bir deve üzerinde hak iddia etmişler ve (ikisi de) iki (şer) şahit (bulup) göndermişler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) o deveyi bu iki kişi arasında eşit olarak paylaştırmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre; İki kişi bir mal üzerinde anlaşmazlığa düşerek, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e başvurmuşlar. Nebi (s.a.v.) de (onlara): "İsteyerek de olsa istemeyerek de olsa,(sonunda) yemin etmek üzere kur'a çekiniz" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'dem rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "(İhtilaflı olan) iki kişi yemin etmeyi isteseler de istemeseler de (sonunda) yemin etmek üzere (aralarında) kur'a çekmelidirler." buyurmuştur. (Ravi) Seleme (b.Şebîb) dedi ki: (Abdürrezzak bu hadisi bana): "Bize Ma'mer haber verdi" (tabiriyle) ve 'İki kişiye, istemedikleri halde yemin teklif edilirse "(sözleriyle) rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Saîd b. Ebî Arube'den, (yine) aynen (3613 numaralı) îbn Minhal (hadisinin) senediyle rivayet edilmiştir ki, Ebu Musa el-Eş'arî şöyle dedi: (İki adam) bir hayvan üzerinde (hak iddia ederek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e başvurdular), ikisinin de şahidi yoktu. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara (sonunda) yemin etmek üzere kur'a çekmelerini emir buyurdu. Ayrıca bu hadis'i Nesâî, kudât; İbn Mâce, ahkâm da tahric ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ebî Müleyke'den (şöyle) dediği rivayet olunmuştur: İbn Abbas r.a. bana bir mektup yazarak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, yeminin davalı üzerine düştüğüne hükmettiğini bildirdi. Diğer tahric: Buhari, şehadat, rehn, tefsiri sure (Al-i imran); Müslim, akdiye; Tirmizî, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, I, 253, 288, 323, 351, 356, 363, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yemin ettir(mek iste)diği bir adama: "Davacının sende hiçbir hakkı bulunmadığına dair, kendisinden başka hakiki bir ma'bud bulunmayan Allah'a yemin et" buyurmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki: (Ravi) Ebû Yahya'nın adı Ziyâd'dır. Kendisi güvenilir bir kimsedir ve Kûfelidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Eş'as'dan rivayet edilmiştir; dedi ki: Benimle yahudilerden bir adam arasında (ihtilaflı) bir arazi vardı. Adam beni (m hakkımı) inkâr et(miş)ti. (Tutup) kendisini Peygamber (s.a.v.)'e götürdüm. Nebi (s.a.v.) bana: "Senin şahidin var mı?" diye sordu. Bende, "Hayır" cevabını verdim. (Bunun üzerine) yahudiye (dönerek): "Yemin et" diye emir verdi. Ben (onun yemin etmesine fırsat vermeden): "Ey Allah'ın Rasûlü, bu durumda (bu adam) yemin eder ve malımı (da elimden alır) götürür, dedim. Bunun üzerine Yüce Allah; "Fakat Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az (bir) paraya satanlar var ya..."[Âl-i İmran 77] âyetini, sonuna kadar indirdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Es'aş b. Kays'dan rivayet olunduğuna göre; Kindeli bir adam ile Hadramevtli bir adam Yemen'de bulunan bir arazi üzerinde anlaşamayarak Nebi (s.a.v.)'e başvurmuşlar. Hadramevtli adam: Ey Allah'ın Rasûlü, şu adamın babası benim toprağımı haksızlıkla elimden aldı. (Şimdi) bu toprak kendi elinde bulunuyor, dedi. Hz. Nebi de ona: " Senin (bu iddianı doğrulayacak) bir şahidin var mı?" diye sordu. Hayır, (yok) fakat ben ona bu arazinin benim olup da babasının onu benden haksızlıkla aldığını bilmediğine dair yemin etmesini teklif ediyorum, dedi. Bunun üzerine Kindeli adam yemin etmeye hazırlandı... (el-Eş'as . Kays, sözlerine devam ederek bir önceki 3621.) hadisi (aynen) anlattı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Alkame b. Vâil b. Hucr el-Hadramî'nin babasından şöyle dediği rivayet olunmuştur: Hadramevtli bir adamla Kindeli bir adam (aralarında ihtilâfa düşerek) Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi(ler). Hadramevtli (adam diğerini göstererek); Ey Allah'ın Rasûlü, bu adam, babama ait olan bir araziyi üzerinde hiçbir hakkı olmadığı halde zorla elimden aldı, dedi. Kindeli de: O benim toprağımdır. Benim elimde bulunmaktadır. Onu ben işlemekteyim, cevabını verdi. Nebi (s.a.v.) Hadramevtliye: “Şahidin var mı?" diye sordu. Adam, "Hayır" cevabını verdi. Rasûlullah (s.a.v.): "Bu durumda senin ondan (sadece bir) yemin etmesini isteme hakkın vardır" buyurdu. (Hadramevtli bu cevabı işitince): Ey Allah'ın Rasûlü, o, yemine önem vermeyen yalancının biridir. Hiçbir günahdan da çekinmez, dedi. (Hz. Nebi de). “Senin için ondan (isteyebileceğin) bundan başka (bir şey) yoktur" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den rivayet edildiğne göre; Nebi (s.a.v.) yahudilere (yemin teklif ederken) şöyle buyurdu: "Sizden, Tevrat'ı Musa'ya indiren Allah aşkına doğru söylemenizi istiyorum; Tevrat'ta zina eden kimse hakkında hiçbir hükme rastladınız mı?" Musannif Ebû Dâvûd, bu hadisi recm olayında (4446 numaralı hadis) da nakletmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 3624.) hadis (yine bir önceki) senediyle ez-Zührî'den de rivayet olunmuştur. Bu hadiste (şu ibare vardır: ez-Zührî): "Bana (bu hadisi) Müzeyne (kabilesin) den, ilim peşinde koşup onu gereğince belleyen bir adam haber verdi. (Ve bu adam bu hadisi kendisine rivayet eden kimseden bahsederken) Saîd b. el-Müseyyeb'i zikretti" dedi ve (önceki hadisi) manasıyla rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İkrime'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) İbn Sûriyâ'ya (yemin teklif ederken) şöyle dedi: "Size, sizi Firavun hanedanından kurtaran, denizi size yaran ve üzerinizi bulutlarla gölgelendiren ve size kudret helvasıyla bıldırcın indiren, Musa'ya indirdiği Tevrat'ı size de gönderen Allah'ı hatırlatarak size yemin veriyorum. (Doğru söyleyin), siz kitabınızda recm cezasını görüyor musunuz?" İbn Sûriyâ da: Sen bana çok büyük bir yemin verdin. Artık benim yalan söylemem caiz olmaz, dedi. (Ravi rivayetine devam ederek bir önceki) hadisi (bütünüyle) rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Avf b. Mâlik'ten, şöyle dediği rivayet olunmuştur: Nebi (s.a.v.) iki kişi arasında hüküm vermişti. (Bunlardan) aleyhine hüküm verilen adam, dönüp giderken; "Hasbiyallah ve ni'mel vekîl = Bana Allah yeter; O, ne güzel bir vekildir" dedi. (Bunu gören) Nebi (s.a.v.) de (ona): "Allah miskinlerden hoşlanmaz. Senin akıllıca ve tedbirli davranman gerekir. Binaenaleyh bir iş karşısında acze düştüğün zaman, (işi oluruna bırakıverme, gereken tedbirleri akıllıca al) sonra; hasbiyyallah ve ni'mel vekîl, de" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amr b. eş-Şerîd'in babasından, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Varlıklı bir kimse'nin borcununu ödemeyi geciktirmesi (alacaklıya ondan) şikâyetçi olmayı ve (hâkime de) onu (hapis cezasıyle) cezalandırmayı meşru kılar." Îbnü'l-Mübârek dedi ki; (Metinde geçen) "Yuhillu ırzahû" (cümlesi) "Ona sertçe çıkışabilir" anlamına gelir, "Ve ukûbetehu" cümlesi de, "hapsedilebilir' anlamına gelir. Diğer tahric: Buhari, istikrad; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, sadakat; Ahmed b. Hanbel, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bedevilerden birisi olan Hirmâs b. Habib'in dedesinin şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bana borçlu olan bir kimseyi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirmiştim. Bana; "Borçlunun peşini bırakma" buyurdu. (Bir süre) sonra da, "Ey Temîm oğullarının kardeşi, esirine ne yapmak istiyorsun?" dedi. Diğer tahric: İbn Mâce, sadakat

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Behz b. Hâkim'in dedesinden rivayet olduğuna göre; Nebi (s.a.v.) bir adamı, bir suçlamadan dolayı hapsetmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Kudâme'nin dedi(ğine göre, Behz b. Hakim b. Muâviye'nin dedesi olan. Muâviye îbn Hayde'nin) kardeşi ya da amcası: Müemmel'in söyledi (ğine göre ise Muâviye'nin bizzat) kendisi kalkıp hutbe okumakta olan Hz. Nebi'e varmış ve iki defa: Komşularım niçin tutuklandılar? diye sormuş. Sonra cevap alamayınca bir şeyler daha söylemiş. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Onun komşularım serbest bırakınız" buyurmuş. (Ancak) Müemmel, (İbn Kudâme'nin rivayetinde geçen) "hutbe okumakta olan" sözünü rivayet etmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir b. Abdullah'tan (r.a) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben Hayber'e gitmek istemiştim. Nebi (s.a.v.)'e varıp selâm verdim ve kendisine; Ben Hayber'e gitmek istiyorum, dedim. "Vekilimin yanına vardığın zaman ondan (benim hesabıma) on-beş vesk (hurma) al. Eğer senden (benim vekilim olduğuna dair) bir alâmet isterse, elini onun köprücük kemiğinin üstüne koy" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (s.a.v.)'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yol (un eni)hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onu yedi arşın yapın

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.): "Biriniz (din kardeşinizden) duvarına ağaç (ucu) sokmak için izin isterse (duvar sahibi) onu(n bu isteğim) reddetmesin" buyurmuştur. (Bu hadisi Ebû Hureyre'den rivayet eden A'rac bu hadise ilâveten şunları da söyledi: Ebû Hureyre bu hadisi söyleyince onu dinleyen halk işittikleri sözlerden memnun olmadılar, hemen) başlarını önlerine eğdiler. Bunun üzerine (Ebû Hureyre): "Sizi niçin (böyle hadisten) yüz çevirir bir halde görüyorum? (Şunu iyi bilin ki) ben bu (sözün sorumluluğu) nu sizin omuzlarınız üzerine atıyorum." dedi. Ebû Dâvûd dedi ki; "Bu hadisi bana îbn Ebî Halef rivayet etmiştir, en uzun rivayet de budur.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'in sahâbîlerinden olan Ebû Sırma'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zarar verene Allah zarar verir. Güçlük çıkaran'a Allah güçlük çıkarır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Semure b. Cündüb'den rivayet olunduğuna göre; Kendisinin Ensar'dan birisinin bahçesinde yeni dikilmiş bir hurma ağacı varmış. (Bahçe sahibi olan) kişi ailesi ile beraber (o bahçede kalıyor) imiş. Semüre o hurmanın yanına giri(p çıkı)yormuş. Onun bu giriş çıkışından (bahçe sahibi) rahatsız oluyor ve (bu durum) onun gücüne gidiyormuş. Bu sebeple (Semüre'den) bu hurmayı kendisine satmasını istemiş. Semure (bu teklifi) kabul etmemiş. Bunun üzerine Semure'ye ağacı (oradan söküp başka bir bahçeye) götürmesini teklif etmiş. (Semure bu teklifi de) reddetmiş. Bunun üzerine (bahçe sahibi) Nebi (s.a.v.)'e varıp durumu kendisine anlatmış. Nebi (s.a.v.) de Semure'ye bu ağacı (bahçe sahibine) satmasını rica etmiş, Semure (bu teklifi) kabul etmemiş. Sonra ona bu ağacı (buradan başka bir yere) nakletmesini teklif etmiş, (Semure) bunu da kabui etmemiş. Bunun üzerine, yapılmasını tavsiye ettiği (iyi) bir iş olarak; "Onu bu bahçenin sahibine bağışla, (karşılığında) sana şu ka­dar (sevap) var" diye emretmiş. (Semure yine) kabu! etmeyince; "Sen zarar göreceksin!" demiş ve (bahçe sahibi olan) Ensarî'ye de: "Git, onun hurmasını sök!" buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Urve'nin Abdullah b. ez-Zübeyr'den rivayet ettiğine göre; Bir adam (halkın) kendisi ile (hurma bahçelerini) suladıkları Harre arkı (içinden gelen su) yüzünden Zübeyr'den davacı olmuş. (Zübeyr'i dava eden bu) Ensarlı (zat Zübeyr'e): Suyu bırak, (önünü.kesme kendi haline) akıp gitsin! demiş. (Zübeyr onun bu isteğini) kabul etmemiş. Nebi (s.a.v.) de Zübeyr'e: “Ey Zübeyr, (bahçeni) sula ve sonra suyu bırakıver, komşuna (gitsin)" buyurmuş. Bunun üzerine Ensarlı öfkelenip: Ey Allah'ın Rasûlü! (Zübeyr) halanın oğlu olduğu için mi (böyle hüküm veriyorsun)? demiş. Rasûlullah (s.a.v.)'in yüzünün rengi atmış, sonra: “(Ey Zübeyr! Sen kendi bahçeni iyice) sula, sonra suyu (bahçe) duvann(ın) temeline (veya ağaçların köklerine) erişinceye kadar salma" buyurdu. Zübeyr (sözlerine devam ederek) dedi ki: Allah'a yemin olsun ki,"Rabbin hakkı için, onlar aralarında vuku bulan her çekişmede seni hakem kılmadıkları sürece iman etmiş olmazlar"[Nisâ 65] âyetinin bu hâdise hakkında indiğini zannediyorum

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sa'lebe b. Ebi Mâlik'den rivayet olunduğuna göre; kendisi (ashab-ı kiramın) ileri gelenlerinden bazı kimseleri şöyle derlerken işitmiştir: Kureyş'ten bir adam'ın Kureyza oğulları (nın arazisi) içerisinde bir hissesi vardı. Mehzûr (vadisin)de suyunu beraberce paylaştıkları bir su kanalından dolayı (Kureyza oğullarını) Rasûlullah (s.a.v.)'e şikâyet etti. Rasûlullah (s.a.v.) da onlar arasında; suyun (bir bahçede) ancak topuklara yükselinceye kadar (tutulabileceğine), yukarı (başta bulunan) kimsenin (suyu bu kadar süre bahçesinde tuttuktan sonra), aşağıda bulunan kimse(nin bahçesi) üzerine göndermesi gerektiğine hükmetti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amr b. Şu'ayb'ın dedesinden rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.), el-Mehzûr (denilen vadi)deki su kanalı hakkında, (insanın oradan gelen suyu) topuklara yükselinceye kadar tutabileceğine, (kanalın) yukarı (başında bulunan) kimse (nin onu bu kadar beklettikten) sonra aşağı (da bulunan bahçeler) üzerine bırakıvermesi gerektiğine hükmetmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Saîd el-Hudrî'den, şöyle dediği rivayet olunmuştur: İki adam bir hurma ağacına ait sahanın boyutları hakkında anlaşmazlığa düşerek Rasûlullah (s.a.v.)'a başvurmuşlardı. (Bu hadisi Amr b. Yahya'nın babasından nakleden Ebû Tuvale Abdurrahman b. Ma'mer ile Amr b. Yahya'dan) birinin rivayetinde (şu ibare vardır): "Hz. Nebi) o ağacın ölçülmesini) emretti, (ağaç) ölçüldü yedi zira', (uzunluğunda) bulundu." (Diğerinin rivayetinde de:) "Beş zira' (uzunluğunda) bulundu. Bunun üzerine (Hz. Peygamber, bu ağacın sahasının boyutları hakkında) buna göre hüküm verdi." ibaresi vardır. (Bu hadisi Ebû Tuvale'den nakleden) Abdülaziz (b. Muhammed de bu tesbit işini açıklarken şöyle) dedi: (Hz. Nebi, sözü geçen) hurmanın yapraksız dallarından birini(n getirilmesini) istedi. Dal getirildi ve ağaç (bu dalla) ölçüldü