Sunan Abu Dawud

...

(4) Kitāb: Prayer (Kitab Al-Salat): Detailed Rules of Law about the Prayer during Journey

(4) ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Namaz hazarda ve seferde ikişer rekat olarak farz kılındı. Sonra yolculuk namazı olduğu gibi bırakıldı, hazar namazına ilâve yapıldı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ya'la b. Ümeyye'den; demiştir ki: Ömer b. Hattâb'a, "Aziz ve celil olan Allah sadece "Eğer kâfirlerin size fenalık yapacağından korkarsanız" dediği ve (bugün) bu (korku) da kalmadığı halde insanların (yolculukta) namazı kısaltmalarını nasıl buluyorsun?" dedim. Ömer (r.a.) dedi ki: Senin hayret ettiğin şey'e ben de hayret ettim de bunu Resûlullah (s.a.v.)'den sordum. “Bu, aziz ve celil olan Allah'ın size verdiği bir sadakadır. O'nun sadakasını alınız" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Cüreyc, "Ben Abdullah b. Ebî Ammâr'ı (şöyle) derken duydum" dedi ve şu (bir önceki: 1199.) hadisi nakletti. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Ebû Âsım'la Hammâd b. Mesâde'de aynen İbn Bekr'in naklettiği gibi rivayet ettiler. Açıklama Bu hadisle ilgili açıklama (1199) numaralı hadisin açıklamasında geçmiştir. Ancak burada Müellif Ebû Davud'un taliki ile ilgili olarak şunları ilâve etmek mümkündür: Müellif Ebû Dâvud bu tâlikiyle Muhammed b. Bekr'in bu hadisi riva­yet ederken dayandığı senedin 1199 numaralı hadisi nakleden Yahya el-Kattân'ın dayandığı senedden daha kuvvetli olduğunu söylemişse de Müs­lim, Nesâî ve İbn Mâce'nin senedleri Yahya el-Kattân'ın senedine uygun düş­mektedir. Bu bakımdan Muhammed b. Bekr'in rivayetini tercih için yeterli bir sebeb yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Yahya b. Yezîd el-Hunâî demiştir ki: Enes b. Mâlik'e namazı kısaltarak kılmayı sordum. (O da); Resûlullah (s.a.v.) üç millik yahut -Şu'be şüphe etmiştir- üç fersahlık yola çıktığı zaman iki rekat kılardı, diye cevap verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muhammed b. el-Münkedir ile İbrahim b. Meysere Enes b. Mâlik'i şöyle derken işitmişlerdir: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte öğle namazını Medine'de dört rek'at, ikindi namazım da Zü'l-Huleyfe'de iki rekat olarak kıldım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ukbe b. Âmir'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Rabbiniz dağ başında ezan okuyup namaz kılan bir koyun çobanından razı olur ve (şöyle) buyurur: "Şu kuluma bakın. Benden korkarak ezan okuyor ve namaz kılıyor. Ben bu kulumu affettim ve onu kesinlikle Cennete koyacağım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Mâlik b. Enes) dedi ki: Biz Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yolculukta bulunduğumuz zaman (acaba) güneş (batıya) meyletti mi, yoksa etmedi mi, derken (Resûlullah s.a.v.) öğleyi kılar, sonra yola düşerdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Dabbe oğullarından Hamz el-Âizî dedi ki: Enes b. Mâlik'in şöyle dediğini işittim: Resûlullah (s.a.v.) bir yerde konakladığında öğle namazını kılmadan yola çıkmazdı. Bir adam: Gündüzün yarısında (zevalden önce) olsa da mı? deyince (Enes); Evet, gündüzün yarısında da olsa diye cevab verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vâsile'den rivayete göre Muaz b. Cebel (r.a.), kendilerine şu haberi vermiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Tebuk gazvesine çıktıklarında (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öğley ile ikindiyi, akşam ile de yatsıyı birleştirerek kılardı. Bir gün (öğle) namazı(nı) geciktirmiş, sonra (çadır’dan) çıkıp öğleyle ikindiyi birleştirerek kılmış. Bir süre sonra (tekrar çadıra) girip çıkmış ve akşamla yatsıyı birleştirerek kılmış. Diğer tahric: Buhari, mevakît, taksîrü's-salat; Müslim, musafirîn; Nesai, mevakit; Tirmizî, salat; cuma; Ahmed b. Hanbel, II, 4, 7, 8, 34, 51, :0, 77, ICC

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nâfî'den rivayet olunduğuna göre; İbn Ömer (r.a.)'e Mekke'de iken (eşi) Safiyye'nin ölüm döşeğinde olduğu haberi gelince, hemen yola çıktı. Nihayet güneş batıp da yıldızlar görülmeye başlayınca; "Nebi (s.a.v.) acele yola çıkmasını gerektiren bir iş olduğu zaman şu iki namazı (akşam ile yatsıyı) birleştirirdi" dedi. Nihayet şafak kaybolunca (hayvanından) inip ikisini birleştirdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivayet olunduğuna göre; Resûlullah (s.a.v.) Tebûk gazvesinde iken (konaklama yerlerinden) yola çıkmadan önce güneş (batıya) kayarsa öğleyle ikindiyi birleştirerek kılardı. Eğer güneş (batıya) kaymadan önce yola çıkacak olursa ikindiyi kılmak üzere (bir yerde) konaklaymcaya kadar öğleyi geciktirirdi. Akşamleyin de aynı şekilde (hareket ederdi). Eğer yola çıkmadan önce güneş batmışsa, akşamla yatsıyı birleştirerek kılardı. Eğer güneş batmadan yola çıkmışsa, akşam namazını yatsıyı kılmak için (bir yerde) konaklaymcaya kadar geciktirirdi. Sonra ikisini birleştirerek kılardı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Hişâm b. Urve de Hüseyn b. Abdullah, Kureyb ve İbn Abbâs vasıtasıyle Nebi (s.a.v.)'den, el-Mufaddal ve el-Leys hadisine benzer bir şekilde rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bir defadan başka yolculukta akşamla yatsıyı asla birleştirmemiştir. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis aynı zamanda Eyyûb, Nâfi', îbn Ömer senediyle îbn Ömer'e ait mevkuf (bir hadis) olarak (şu şekilde) rivayet olunmuştur: "Nâfİ' Safiyye'nin kara haberinin geldiği gecenin dışında îbn Ömer'in iki namazı birleştirerek kıldığını asla görmemiştir. " Mekhûl'ün Nâfi'den rivayet ettiği hadis (de şöyledir: Nâfi) îbn Ömer'i böyle yaparken bir veya iki kere görmüştür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Abbâs'tan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) korku ve sefer olmaksızın öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı bir arada kıldı. Malik dediki: "Ben bunun yağmur hakkında olduğunu zannediyorum." Ebu Davud dediki: Bu hadisin benzerini Ebu'z-Zübeyr, Hammad b. Seleme ile Kurretü'bnü Halid de rivayet etmiştir. (Ebu'z-Zübeyr) dedi ki: (Bu hadise) Tebuk seferine çıktığımızda oldu. Diğer tahric: Müslim, müsafirin, Tirmizi mevakit; Nesâi, mevakit

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki; Resûlullah (s.a.v.) korku ve yağmur olmaksızın Medine'de öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı cem etti (ikisini bir arada kıldı). İbn Abbâs'a Resûlullah (s.a.v.)'in bununla neyi kasdettiği sorulunca: Ümmetine kolaylık getirmeyi murad etti, diye cevap verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nâfi' ve Abdullah b. Vâkıd'dan rivayet edildiğine göre; İbn Ömer'in müezzini (İbn Ömer'e); Namazı (kılmayacak mıyız?) deyince (O da); Devam et, devam et, demiş. Nihayet şafak kaybolmadan (biraz) önce (devesinden) inip akşam namazını kılmış daha sonra da şafak kayboluncaya kadar bekleyip yatsı namazını kılmış ve (şöyle) demiş: Gerçekten Resûlullah (s.a.v.)'in acele bir işi olduğu zaman benim yaptığım gibi yapardı. İbn Ömer o gün ve gece üç (günlük) yol yürümüştü. Ebu Davud dediki: Bu hadisi aynı senedle Nafi'den İbn-i Cabir de rivayet etti. Diğer tahric: Nesai, mevakit

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbrahim b. Mûsâ er-Râzî, îsâ vasıtasıyle İbn Câbir'den (önceki 1212.) hadisin mânâsını (rivayet etmiştir). Ebû Davud dediki: Bu hadisi bir de Abdullah b. el-A'la Nafi'den rivayet etmiştir. (Nafi) demiştir ki; "şafak kaybolmak üzere iken (devesinden) indi ve ikisini (akşamla yatsıyı) birleştirerek kıldı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bize Medine'de öğle ile ikindiyi, akşamla da yatsıyı sekiz ve yedi rekat olmak üzere kıldırdı. Süleyman ile Müsedded (bu hadisi naklederken) "Bize" (sözünü) nakletmediler. Ebû Dâvûd dedi ki: et-Tev'eme'nin azatlısı Salih de bu hadisi, "İbn Abbâs yağmur olmadığı halde dedi" (ilâvesiyle) nakletti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Mekke'de iken güneş attı, (akşam ile yatsı namazlarım) ikisini de Şerif (denilen yer)de birleştirerek kıldı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hişam b. Amr'den; demiştir ki: İkisinin -yani Mekke ile Şerifin- arasında on millik mesafe vardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Dinar'dan; dedi ki: Ben Abdullah b. Ömer'le bir (yolculuk yapar)ken güneş battı, (beraberce) yola devam ettik. Akşam olduğunu görünce "namaz (zamanı geldi)" dedik. Yola devam etti. Nihayet şafak kayboldu da yıldızlar (batıya) kaymaya başlayınca (hayvanından) inerek iki namazı birden kıldı. Sonra; "Ben, Resûlullah'ın acele yola çıktığı zaman namazı şu benim kıldığım gibi kıldığını gördüm. Bu iki namazı gece (girdik)den sonra birleştirdi" dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Âsim b. Muhammed'de kardeşi (Ömer b. Muhammed) vasıtasıyla Salim 'den rivayet etmiştir. îbn Ebî Necîh de bu hadisi İsmail b. Abdurrahman b. Zübeyr'den; "îbn Ömer'in bu iki namazı birleştirmesi şafak kaybolduktan son­ra idi" şeklinde rivayet etti. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenü'l-kührâ, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Mâlik'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) güneşin zevalinden önce yola çıktığı vakit öğle namazını ikindi vaktine kadar te'hir eder, sonra hayvanından inerek ikisini birden kılardı. Eğer yola çıkmadan önce güneş (batıya) kaymışsa öğleyi kılıp da yola çıkardı. Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadisin râvisi olan) Mufaddal, duası mak­bul Mısır kadısı İbn Fadâle'dir. Diğer tahric: Buhârî, taksîrü's-salât; Müslim, müsâfirîn; Nesâî, mevâkît

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ukayl (önceki 1218.) hadisi aynı senedle rivayet etmiş ve demiştir ki: Akşamı da geciktirir ve şafak kaybolunca yatsıyla birleştirerek kılardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muâz b. Cebel (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) Tebûk gazvesinde iken güneş (batıya) kaymadan önce yola çıkarsa, öğleyi ikindiye kadar bekletir, ikindi namazıyla birlikte kılardı. Eğer güneş batıya kaydıktan sonra yola çıkmak isterse ikindiyi (vaktinden) öne alarak öğleyle beraber kıldıktan sonra yola düşerdi. Eğer akşamdan önce yola çıkacak olursa akşamı te'hir eder yatsıyla beraber kılardı. Eğer akşam olduktan sonra yola çıkmak isterse yatsıyı (vaktinden) öne alarak akşamla birlikte kılardı. Ebu Davud dediki: Bu hadisi Kuteybe'den başka hiçbir kimse rivayet etmedi. Diğer tahric: Buhârî, taksir; Müslim, müsâfirin; Tirmizî, cuma; Nesaî, mevâkit; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Berâ (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştık. Bize kıldırdığı son yatsı namazında (ilk) iki rekatın birincisinde et-Tîn sûresini okudu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Berâ b. Âzib el-Ensâri'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte onsekiz defa yolculuk yaptım. Güneş (batıya) kaydıktan sonra, öğleden evvel iki rekat namaz kılmayı terk ettiğini görmedim. Diğer tahric: Tirmizî, salât

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hafs b. Âsim b. Ömer b. el-Hattab dedi ki: "Ben Mekke yolunda İbn Ömer'le beraber bulundum. Bize iki rekat namaz kıldırdı, sonra dönüp bir baktı ki halk uzakta dikiliyorlar: Bunlar ne yapıyorlar? dedi. Ben: Nafile namaz kılıyorlar, dedim. O da: Ben nafile kılacak olsam namazımı (dörde) tamamlardım. Ey kardeşimin oğlu! Gerçekten ben Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte seferde bulundum. Allah ruhunu kabzedinceye kadar iki rekattan fazla kılmadı. Ebû Bekir'le birlikte bulundum, o da Allah ruhunu kabzedin­ceye kadar iki rekatten fazla kılmadı. Ömer'le de beraber bulundum, o da Allah ruhunu kabz edinceye kadar iki rekattan fazla kılmadı. Sonra Osman'la beraber bulundum o da Allah Teâlâ ruhunu kabz edinceye kadar iki rekattan fazla kılmadı. Allahu Teâlâ da; "Gerçekten Resûlullah da sizin için güzel bir örnek vardır" buyurmuştur, dedi. izah: Buhârî, taksîrü's-salât; Müslim, musâfirîn; Nesâî, taksiru's-salât; İbn Mâce, ikâme Bu hadis-i şerif Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in yolculukta beş vakit namaza bağlı olarak kılınan revâtib sünnetleri kılmadığını ve Râşid halifelerinin de aynı yolu takip ettiklerini ifâde etmektedir. Buhârî'nin, Salim b. Abdillah'dan rivayet ettiği hadis-i .şerif ise, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in yolculukta hayvan üzerinde hayvanın gidiş istikâmetine doğru yö­nelerek nafile namaz kıldığım [Buhârî, taksîrü's-salât] ifâde etmektedir. Bu da gösteriyor ki sefer­de nafile kılmakta hiçbir sakınca yoktur. Esasen ulemâ bu mevzuda ittifak etmiştir. Ancak her ne kadar mevzumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisinde Hz. Osman'ın da hayatının sonuna kadar seferde iki rekattan fazla namaz kılmadığı ifâde ediliyorsa da Müslim'in rivayet ettiği, "Resûlullah (s.a.v.) Mina'da namazı iki rekat kıldı. Ondan sonra Ebû Bckr, Ebu Bekr'den sonra, Ömer ve hilâfetinin ilk zamanlarında Osman da hep ikişer rekat kıldılar. Bir müddet sonra Osman dört rekat kılmağa başladı. İbn Ömer imamla kıldığı vakit dört, yalnız kıldığında iki rekat kılmış”[Müslim, musâfirîn] mealindeki hadis-i şeriften ömrünün son zamanlarında seferde farz namazları dörde tamamladığı anla­şılıyor. Binaenaleyh bu iki hadis-i şerif arasında da bir çelişki söz konusu değildir. Çünkü iyice dikkat edilirse, Ebü Dâvûd hadisindeki "Hz. Osman, seferde Allah ruhunu kabzedinceye kadar farzları ikişer rekat kıldı'' ifadesi Hz. Osman'ın Minâ'nm dışındaki yolculuklarıyla ilgilidir. Müslim hadisin­deki hayatının son zamanlarına doğru farzları dörde1 tamamlayarak kıldığı­na dâir olan ifâde ise, Minâ'da kıldığı namazlarla ilgilidir. Hz. Osman'ın Minâ'da sonraları namazını niçin kıldığı meselesi de ihtilaflıdır. Bir kavle göre Osman (r.a.) namazını özellikle tam kılmıştır. Ulemâdan bazılarına göre, Hz. Osman bu babda mubah ile amel etmiştir. Çünkü yolcu için namazı iki rekat kılmak da, dört rekat kılmak da caizdir. Zührî'ye göre Osman (r.a.)'in Minâ'da namazlarını dört rekat olarak kılması o sene orada bedeviler çok bulunduğu içindir. Osman (r.a.) onlara kıldığı namazların esas itibariyle dör­der rekatlı olduğunu göstermek istemiştir. Zührî'den diğer bir rivayete göre hac'dan sonra Minâ'da ikâmete niyet ettiği için dört rekat kılmıştır. Zührî'­den bunlara yakın daha başka rivayetler de vardır. Fakat bu rivayetlerin hep­sine itiraz olunmuştur. Hz. Osman'ın Minâ'da namazlarım tam kıldığı için kendisine itiraz edilince ; "Ey nâs! Ben buraya gelince evlendim. Ben Re-sûlullah (s.a.v.)'den, "Bir kimse bir beldeden evlenirse, orada namazlarını mu­kim namazı gibi kılsın" dediğini işittim" dediği rivayet olunursa da bu rivayet munkati'dir. İbn Battal diyor ki: "Bu kaviller içinde sahih olanı -Allahii a'lem- şu­dur: Osman ile Âişe (r.anhumâ)'nın seferde namazlarını tamam yani dört rekat üzerinden kılmaları Peygamber 'in kasrla tamam kılma arasında mu­hayyer bırakılınca ümmetine kolay geleni seçtiğini [Müslim, fedâil] bildikleri içindir. Ge­rek Âişe (r.anhâ) gerekse Osman (r.a.) kendileri hakkında ruhsatı bırakarak şiddeti tercih etmişlerdir. Çünkü bunu da kendileri için mubah görmüşler­dir. Bu hadisle ilgili hükümler bir önceki hadisin açıklamasında geçmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Salim, babası (İbn Ömer)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (s.a.v.) yönü ne tarafa olursa olsun, deve üzerinde nafile ve vitir namazı kılardı. Fakat deve üzerinde farz namazı kılmazdı. izah: Buhâri, salât; vitr; taksir; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, mevâkît; Nesâî, salât; kıble; Muvatta', sefer; Ahmed b. Hanbel, Iî, 2, 4, 7, 20, 38, 41, 44. Hadisin muhtelif rivayetleri binit üzerinde nafile namaz kılınabileceğine, bu arada vitir namazını dahi hayvan üze­rinde kılmanın caiz olduğuna delâlet etmektedir. Hayvan üzerinde nafile namaz kılmak bi'1-ittifak caizdir. Yalnız Dârekutnî ve başkaları burada râvî Amr b. Yahya'nın hata ettiğini söylemiş ve; "Peygamber (s.a.v.)'in malum olan namazı deve üzerinde idi. Doğrusu mer-keb üzerinde namaz kılmak Müslim'in de zikrettiği vechle Enes'in yaptığı bir iştir” demişlerdir. Sübha'dan murad, nafile namazdır. Tesbih'in hakikati noksanlıklardan tenzih demektir. Ancak mecazen tahmîd, temcîd ve sairede kullanıldığı gibi cüz'ü zikir, küllü irade kabilinden mecaz-i mürsel olmak üzere nafile nama­za da sübha denilir. Bu babda her mezhebin tafsilâtı vardır. Şöyle ki: 1. Şâfiîlere göre, hayvan üzerinde nafile kılan bir kimse gideceği tarafa doğru namaz kılar. O taraftan başka yere inhiraf etmesi caiz değildir. Me­ğer ki kıble başka tarafta olup da onun için inhiraf etmiş ola! Aksi takdirde namazı bozulur. Hayvan üzerinde namaz ancak sefer şartı ile caizdir. Velev ki gideceği -yer sefer mesafesinden az olsun. Meşakkat yoksa namazı rükü'u ile sücûdu ile kılmak icab eder. Meşakkat varsa rükû' ve sücûdu imâ ile yapar. Kıbleye karşı dönmek vâcibtir. Fakat o da meşakkatli ise yalnız iftitâh tekbirini alır­ken kıbleye dönmek icabeder. O da meşakkatli olursa altı şartla kıbleye kar­şı dönmek ondan sakıt olur. Bu şartlar: a) Seferin mubah olması, b) Seferin cuma ezanı işitilmeyecek kadar uzak bir yere yapılması. c) Seferin ticâret gibi şer'i bir maksatla yapılması, d) Seferin namazdan çıkıncaya kadar devam etmesi, e) Yürüyüşün devam etmesidir. Namaz esnasında istirahat için durmak, veya hayvandan inmek, namazı bozar, o namazı yeniden kılmak icabeder. f) Özürsüz ve ihtiyaç yokken hayvanı mahmuzlamak ve koşturmak gibi fi'l-i kesirden (yani namazla alâkası olmayan fazla fiil ve hareketten) sakın­maktır. Zaruret veya ihtiyaç varsa, bu gibi fiiller, namaza zarar vermez. Hayvanın üzerinde oturacağı yer temiz olmalıdır. Hayvanın yuları elin­de iken hayvan bevleder veya ağzı kanar yahut necaset üzerine basarsa, na­mazı bozulur. Yülan, elinde değilse, bunların, namaza zararı yoktur. Yolcunun yürürken nafile namaz kılması caizdir. Yol, çamur değilse na­mazı rükûu ile, sücûdu île kılmak ve bunları yaparken kıbleye dönmek ica­beder. Nitekim namaza niyetlenirken ve iki secde arasında otururken dahi kıbleye dönmek lâzımdır. Namazda yalnız kıyam hâlinde, rüku'dan doğrulurken, teşehhüd okurken ve selâm verirken yürür. Kar, çamur veya su için­de yürüyen kimse rükû' ve sücudunu imâ ile yapabilir. Yalnız kıbleye dönmesi icab eder, yürüyerek namaz kılan kimse kasten necaset üzerine basarsa namazı bozulur. Unutarak basarsa ayağına bulaşıp kalmamak şartı ile namazı sahihtir, bulaşırsa namazı bozulur. 2. Malikilere göre sefer mesafesine giden yolcunun hayvanın üzerinde nafile hatta vitir namazını kılması caizdir. Buna yolcunun namazını kasr et­meye başladığı yerden başlanır. Hayvanın üzerinde tahtırevan veya mihaffe gibi bir şey bulunur da rükû ve sücûd yapmak mümkün olursa, ya ayakta yahut oturarak namazı rükû'u ile, sücûdu ile kılmak icâb eder. Sefer edece­ği tarafa dönmek istikbal-i kıble yerini tutar. Eşek veya katır gibi bir hayvan üzerinde namaz kılan rükû' ve sücûdu imâ ile yapabilir. Fakat imânın semer üzerine değil de yere yapılması ve alnının açık bulunması şarttır. İmâ ettiği yerin temiz olması ve keza istikbâl-i kıble şart değildir. Şart olan gideceği yere göre dönmesidir. Zaruret yokken kasden gideceği yerden başka tarafa dönmek namazı bozar. Bundan yalnız kıble müstesnadır. Çünkü kıble asıldır. Hayvan üzerinde nafile namaz kılan kimsenin mümkünse namaza, kıb­leye karşı niyetlenmesi mendubtur. Fakat yaya giden veya sefer mesafesin­den daha yakın bir yere niyet eden ve keza hayvana mutad şekilde binmemiş, (mesela ters binmiş) olan kimsenin namazı ancak kıbleye karşı dönerek rü­kû ve sücûdunu tam yapmakla sahih olur. Hayvanın üzerinde nafile kılan kimse hayvanı kamçılamak ayağı ile dürt­mek ve yularını eliyle tutmak gibi zarurî fiilleri yapabilir. Yalnız konuşamaz ve bakınamaz. Hayvanın üzerinde namaza niyet eden kimse durur da bulunduğu yerde ikâmete niyet ederse, hayvanından inerek yerde rükû' ve sücûdu ile namazı­nı tamamlar. Sefer hükmüne son veren ikâmete niyet etmezse, namazını hay­vanın üzerinde tamamlar ve kıraati hafif tutar. Hayvanın üzerinde farz namaz kılmak caiz değildir. Yalnız hevdec gibi bir şey içinde bulunursa, kıbleye karşı ayakta durmak, rükû' ve sücûdu yap­mak şartı ile namazı sahihdir. 3. Han belilere göre mubah olmak şartı ile muayyen bir yere yola çıkan bir yolcunun hayvan üzerinde nafile namaz kılması caizdir. Yaya giden bir kimsenin yürürken nafile kılması dahi böyledir. Hayvan üzerinde kılan kim­senin meşakkatsiz mümkün olduğu takdirde bütün namazını kıbleye karşı dönerek rükû'u ile sücûdu ile kılması icab eder. Meşakkat varsa bunlardan hiçbiri vâcib olmaz. Kıbleye karşı dönemeyen gideceği yere doğru kılar. Rükû' ve sücûd'dan birini yapamayan onu ima ile edâ eder. Mümkün olursa secde için rükû'dan daha fazla eğilerek ima yapmak gerekir. Yaya giden kimsenin, kıbleye doğru namaza niyetlenmesi ve yine kıble­ye doğru rükû' ve secde yapması lâzımdır. Namazın sair kısımlarını gideceği tarafa doğru dönerek edâ eder. Gerek hayvan üzerinde gerekse yaya giderken, nafile kılan bir kimse, gideceği tarafa döndürülse yahut kendisi dönse, özürü bulunmadığı takdirde namazı mutlak surette bâtıl olur. Meğer ki, kıb­leye dönmüş ola! Bir özürden dolayı başka tarafa dönmüş ve örfen çok sa­yılacak derecede ise, namazı bâtıl olur. Aksi takdirde namazı sahihtir. Hayvanın temiz olması şart değilse de üzerinde, namaz kılan kimsenin altındaki heybe ve benzeri şeylerin temiz olması şarttır. Muayyen bir yere gitmeyi niyet etmeyen, yahut mekruh veya haram bir sefere çıkan kimseye kıbleye dönmek ve sair namazın bütün şartlarını yerine getirmek vacibtir. 4. Hanefîlere göre, hayvan nereye dönerse namazı o tarafa doğru kıl­mak mendubtur. Hayvanın döndüğü tarafı bırakıp da başka tarafa dönmek caiz değildir. Çünkü bunun için bir zaruret yoktur. Hayvan üzerinde namaz kılmak için sefer dahi şart değildir. Mukim olan bir kimse hiçbir özrü olmadığı halde yolcunun namazını kasr etmeye başla­dığı yere (şehir dışına) çıktığı vakit hayvanın üzerinde nafile namazı kılabilir. Bu namaz da imâ ile kılınır. Namaza niyetlenirken kıbleye karşı dön­mek şart değildir. Çünkü namazın kendisi kıbleye dönmeden caiz olunca, kıbleye dönmeden niyet de caizdir. Yalnız kıbleye karşı dönmek imkânı var­sa ona karşı niyetlenmek müstehabtır. Namaza yerde niyetlenen bir kimse, onu hayvanın üzerinde tamamlayamaz. Fakat şehir dışında hayvan üzerin­de başladığı namazım, şehir içine girdiği vakit de hayvan üzerinde tamamla­yabilir. Farz ve vâcib namazları ile sabah namazının sünnetini hayvan üzerinde kılmak caiz değildir. Meğer ki kendinin veya hayvanının hırsız yahut yırtıcı hayvan tehlikesine maruz kalması gibi bir zaruret buluna! Hayvan üzerinde namazın sahih olması için hayvanın temiz olması şart değildir. Hayvanın vücudunda hatta semeri ile özengisinde necaset bulun­ması namaza mâni değildir. Yaya giden bir kimsenin yürürken nafile kılma­sı caiz değildir; namaz kılacağı vakit durması ve namazını dururken kılması icab eder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) yola çıktığı zaman nafile namaz kılmak istediğinde devesini kıbleye yöneltip tekbir alırdı. Sonra bineğinin kendisini yönelttiği cihete doğru namazı(nı) kılardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i eşek üzerinde Hayber'e doğru namaz kılarken gördüm

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) beni bir iş için göndermişti. Döndüğüm zaman o devesinin üzerinde doğu'ya doğru namaz kılıyordu, secdesi rükûundan daha eğik idi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Atâ b. Ebî Rebâh'tan rivayet olunduğuna göre kendisi, Âişe (r.anhâ)'ye; "kadınlara hayvan üzerinde namaz kılmalarına izin verildi mi?" diye sormuş. O da; "Onlara darlık halinde de genişlik halinde de bu konuda izin verilmedi" diye cevap vermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İmrân b. Husayn'dan; demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.) ile (pek çok) gazvelerde bulundum. (Mekke'nin) fethinde onunla beraberdim. Mekke'de on sekiz gece kaldı. Namaz(Iar)ı ikişer rekat kılardı ve (arkasmdakilere): "Ey Mekkeliler namaz(lar)ı dörder (rekat olarak) kılınız. Biz (Medineliler) yolcuyuz" buyururdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

ibn Abbâs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (sallellahu aleyhi ve sellem) (Veda Haccında) namaz(lar)ı kısaltarak on yedi (gün ve gece) Mekke'de kalmıştır. İbn Abbâs dedi ki: "Kim (bir beldede) onyedi (gün ve gece) kalırsa (namazlarını) kısaltır. Kim de daha fazla kalacak olursa (namazlarını) tam kılar." Ebu Davud dediki: Abbad b. Mansur'un İkrime'den rivayetine göre İbn Abbas: "(Rasulullah (s.a.v.) Mekke'de) ondokuz (gün ve gece) kaldı..." demiştir. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünemı'l-kubrâ, III, 151. AÇIKLAMA Bu hadis-i şerifte sözkonusu edilen ResÛl-i Ekrem (s.a.v.)'in Mekke'deki ikametinden maksat, "Mekke'nin Fethi" esnasındaki ikâmetidir. Aynı hadis-ix şerif, Buhârî, Tirmizî ve İbn Mâce'de de geçmektedir. Ancak bu kaynaklarda "onyedi gün" yerine "ondokuz gün" ifadesi bulunmaktadır.[bk. Buhârî, taksîr; Tirrnizî, cum'a; îbn Mâce, ikâme] Yukarıda da beyân ettiğimiz gibi Beyhakfye göre bu farklılık Mekke'­ye giriş ve çıkış günlerinin sayılıp sayılmamasından ileri gelmektedir. Ebû Davud'un bir rivayetinde giriş ve çıkış günleri sayılmamış; Resûl-i Ekrem'in Mekke'de kalışını on dokuz gün olarak rivayet eden kaynaklarda bu sayıya giriş ve çıkış günleri de ilâve edilmiştir. Yine Buhârî'nin rivayetinde Resûlullah (s.a.v.)'in Mekke'de ondokuz gün kaldığı ifâde ediliyorsa da [bk. Buhârî, meğâzî] o rivayette de durum aynıdır. Hanefî ulemâsı­na göre, "Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Mekke'de onbeş gün kalmaya niyet etmediği için namazlarını kısaltarak kılmıştır." İmam Şafiî'ye göre ise, "Bir yerde ikâmete niyet etmemiş bir kimse onsekiz günden ziyâde namazları kısalta­rak kılamaz. Nitekim bu hadis-i şerif de bunu te'yid etmektedir." "Kim (bir beldede) onyedi (gün ve gece) kalırsa namazlarını kısaltır, kim de daha fazla kalacak olursa (namazlarını) tam kılar." Sözü îbn Abbâs (r.a.)'ın kendi içtihadıdır. Bir beldeye varır varmaz, onyedi gün oturmaya niyet eden kimse ile ilgilidir. Bugün - yarın derken 17 günden fazla kalan kimse ile ilgili değildir. Bu şekilde ömrü boyunca bir yerden eğleşip kalan bir kimse İbn Abbâs (r.a.)'a göre de müsafir sayılır ve namazlarım kısalta­rak kılar. Bu mevzu ile ilgili münâkaşa ve deliller bir önceki hadisin açıklamasın­da geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas(r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Fetih yılında Mekke'de namazlarını kısaltarak onbeş gün kaldı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Abde b. Süleyman, Ahmed b. Hâlid el- Vehbî ve Seleme b. el-Fadl da îbn İshak'tan rivayet ettiler. (Fa­kat) bunda Îbn Abbâs'ı zikretmediler. Diğer tahric: Beyhakî, es-Sünenu'l-kiibrfi, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbâs'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) Mekke'de namazlarını ikişer rekat kılarak on yedi gün kalmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Mâlik (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte Medine'den Mekke'ye (doğru yola) çıktık. Medine'ye döndüğümüz zamana kadar bize (akşam, namazından başka namazları hep) ikişer rekat kıldırdı. (Ravî Yahya Ibn Ebi İshâk dedi ki:) Biz (Enes b. Mâlik'e) Mekke'de biraz kaldınız mı? diye sorduk da. Orada on (gün) kaldık, cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebi Tâlib, babası (Muhammed b. Ömer) vasıtasıyla dedesi (Ömer b. Ali b. Ebi Tâlib)'den rivayet etmiştir ki: Ali (r.a.) bir yolculuğa çıkacağı zaman güneş battıktan sonra çıkardı. Hava kararacağı zaman (hayvanından) iner akşamı kılardı. Sonra akşam yemeğini (yemek) isterdi, yedikten sonra da yatsıyı kılardı. Sonra "işte Resûlulîah (s.a.v.) böyle yapardı" diyerek yola çıkardı. (Râvi) Osman (b. Ebî Şeybe bu hadisi), Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali'den diyerek rivayet etmiştir. Ebü Ali Ebû Davud'un (şöyle) dediğini haber verdi: Usame b. Zeyd; Hafs b. Ubeydillah'dan; -Enes b. Mâlik'in oğlu Ubeydullah'ı kastediyor- rivayetine göre Enes, şafak kaybolup giderken akşamla yatsıyı birlikte kılar ve; "Peygamber (s.a.v.) işte böyle yapardı" dermiş. Ebû Dâvûd dedi ki: Zührt'nin Enes (r.a.) vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den (yaptığı) rivayeti de böyledir. Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir b. Abdullah'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Tebûk'de namaz(lar)ı kısaltarak yirmi (gün) kaldı. Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadisi) Ma'mer'den başka müsned ola­rak rivayet eden yoktur. Diğer tahric: Buhârî, taksir; Ahmed b. Hanbel, III, 295; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Ayyaş ez-Zürâkî'den; demiştir ki: Biz Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte Usfân'da bulunuyorduk. Müşriklerin başında da Hâlid b. el-Velîd bulunuyordu. Öğleyi kıldık. Müşrikler "gerçekten çok gafil davrandık, çok hatalı davrandık onlar namazda iken üzerlerine bir yüklenseydik (ne güzel olurdu)!" demeye başladılar. Bunun üzerine öğle ile ikindi namazı arasında "Kasr âyeti" nazil oldu. ikindi (vakti) gelince Resûlullah (s.a.v.) kalkıp kıbleye karşı durdu. Müşrikler de karşısında idiler. Arkasında bir saf teşekkül etti. Bu saffın arkasında da başka bir saf (vardı). Resûlullah (s.a.v.)'in rükû'a varmasıyla hepsi birden rükû'a vardılar. Sonra arka saftakiler cemaati ayakta beklerken imam arkasındaki (birinci) safla beraber secdeye vardı. Bunlar secdeleri yapıp kalkınca arkalarında bulunan diğerleri secdeye vardılar, sonra (Resûl-i Ekrem'in) arkasındaki saf geri çekilerek arkadakilerin yerini, arka saftakiler de ilerleyerek ön saftakilerin yerini aldı. Sonra Resûlullah (s.a.v.) rükû'a varınca (her iki saftakiler) birlikte rükû'a vardılar. (Resûl-i Ekrem) secdeye varınca, hemen arkasında bulunan (birinci saf) da secdeye vardı. Diğerleri ise bunları (ayakta) bekliyorlardı. Rssûİ-i Ekrem (s.a.v.) oturunca hemen arkasındaki saf da oturdu, sonra da hep beraber oturdular ve (Resûl-i Ekrem -s.a.v.-) hepsine birden selâm verdi. (Resûl-i Ekrem) Usfan'da kıldığı bu namazı bir de Beni Süleym'de kıldı. Ebû Dâvûd dedi ki: (Hadisin metninden anlaşılan) bu mânâyı, Eyyûb ile Hişâm da Ebu'z-Zübeyr, ve Câbir vasıtasıyle Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmişlerdir. Yine (mana olarak) bû hadisi Dâvûd b. Husayn, îkrime vasıtasıyla İbn Abbâs'dan rivayet etti. Aynı şekilde (bu hadisi) Abdülmelik, Atâ vasıtasıyle Câbir'den rivayet etti. Katâde de el-Hasen ve Hıttân vasıtasıyle Ebû Mûsâ"dan (Ebû Mûsâ'nın fiili olarak rivayet etti. Yine aynı şekilde (mânâ ola­rak) îkrime b. Hâlid, Mücâhid vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den riva­yet ettiği gibi Hişâm b. Urve de babası vasıtasıyla Peygamber (s. a.) 'den rivayet etmiştir ve bu (tatbikat) es-Sevr’nin görüşüdür. Diğer tahric: Nesaî, havf; Ahmed b. Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sehl b. Ebî Hasme'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (s.a.v.) korkulu bir zamanda ashabına namaz kıldırmış. Onları arkasında iki saf halinde durdurup (önce) hemen arkasında bulunanlara, bir rekat kıldırmış, sonra (ön) saftakilerin ardındakiler de bir rekat daha (namaz) kılıncaya kadar ayakta durmuş, sonra (imamın arkasındakiler) öne, onların önündekiler de arkaya geçmişler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) bunlara da bir rekat namaz kıldırıp arkasında bulunanlar bir rekat (daha namaz) kılıncaya kadar oturduktan sonra selâm vermiş. Diğer tahric: Müslim, müsâfirîn; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Salih b. Havvât'ın Zâtü'r-Rikaa' harbi vuku bulduğu gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte korku namazı kılan bir zattan rivâyet ettiğine göre; taife Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte (arkasında), bir başka taife de düşmana karşı saf tutmuştu. (Hazret-i Peygamber) Yanındakilere bir rekat namaz kıldırmış, sonra ayakta dururken (cemaat) kendi kendilerine (namazı) tamamlamışlar. Sonra namazdan çıkarak düşmanın karşısına saf bağlamışlar. (Bu sefer) öteki taife gelmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da namazından kalan rekatı kıldırmış, sonra oturarak beklemiş, cemaat kendi kendilerine namazı tamamlamışlar, sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlarla selâm vermiş. meğâzî 31; Müslim, müsâfirîn 310; Nesâî, havf 20; Tirmizî, cuma 46; muvatta, havf 1; Ahmed b. Hanbel, II, 132, 150, 155, 320, 522. dedi ki: (Bu mevzuda) duyduklarımın bana en hoş geleni Yezid b. Rûman'ın hadisidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sehl b. Ebi Hasme el-Ensârî (r.a.)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Korku namazı (şöyle kılınır): îmam cemaatinden bir zümre ile kalkar namaza durur. Diğer bir zümre de düşman karşısında durur. İmam, arkasındaki cemaatle beraber rükû’ ve secdeyi yaptıktan son­ra ayağa kalkar, iyice doğrulup ayakta kalır. Cemaat de kalan rekatı kendi başlarına tamamlarlar. Sonra imam ayakta dikilirken selâmı verip giderler, düşmanın karşısında yerlerini alırlar. Sonra namazlarını kılmamış olan zümre gelip imamın arkasında (iftitah) tekbiri alıp (namaza durur), imam onlarla beraber rükû'a ve secdeye vardıktan sonra selâm verir, (namazdan çıkar. Arkasındaki cemaat ise) kalkıp geriyekalan rükû' (ve secdeyi de) yaptıktan sonra selâm verirler. Ebû Dâvûd dedi ki: Yahya b. Said'in el-Kasım'dan (naklettiği) rivayeti Yezid b. Rûmân'ın rivayeti gibidir. Ancak Yahya b. Said se­lam konusunda Yezid b. Rûmân'a muhalefet etmiştir. Ubeydullah'ınm rivayeti de Yahya b. Said'in rivayetine benzer. (Ubeydullah da riva­yetinde aynen Yahya gibi) "ayakta sabit kalır" dedi. Diğer tahric: Buhârî, havf; Müslim, müsâfirîn; Nesâî, havf; Tirmizî, cuma; Muvattâ', havf; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Mervân b. el-Hakem'den rivayet edildiğine göre kendisi Ebü Hureyre (r.a.)'e, "Resûlullah (s.a.v.) ile beraber korku namazı kıldın mı?" diye sormuş. O da "Evet" diye cevab vermiş. Mervân: "Ne zaman?" deyince; Ebû Hureyre de şu cevabı vermiş: Necid gazvesi yılında (kıldım). Resûlullah (s.a.v.) ikindi namazı için kalktı, (askerlerden) bir grup sırtları kıbleye karşı düşman karşısında dururlarken bir grub da kendisiyle beraber namaza durdu. Resûlullah (s.a.v.) tekbir alınca düşman karşısında olanlarla kendi yanında bulunanlar hep birlikte tekbir aldılar. Hz. Peygamber secde yaptı, onlar da yaptılar. Diğerleri ise düşman karşısında ayakta duruyorlardı, sonra Resûlullah (secdeden) kalkınca beraberindekiler de kalkıp gittiler ve düşmanın karşısında durdular. (Daha önce) düşman karşısında olan grub da Resûlullah'ın arkasına gelip durdular. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir kere daha rükû'a ve secdeye vardı, onlar da O'nunla beraber rükû'a ve secdeye vardılar, Resûlullah ve beraberindekiler otururken düşman karşısında duranlar tekrar gelip rükû ve secdeye vardılar. Daha sonra da hep beraber selâm verdiler. Böylece (cemaatle kılınan namazın miktarı) Resûlullah (s.a.v.) için iki rekat her iki taifede bulunan kimseler içinse birer rekat oldu. Diğer tahric: Nesâî, havf

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) ile birlikte Necid'e doğru (sefere) çıktık. Nahl'de bulunan Zâtur'rikâ' denilen yere gelince Gatafân (oğulların)dan bir toplulukla karşılaştık. Daha sonra (Muhammed b. İshak sözlerine devamla daha önce geçen (1240.) hadisin) mânâsını nakletti. Ancak (Muham­med b. İshak'ın rivayet ettiği hadisin) sözleri Hayve (hadisi)nin sözlerinden başkadır. Ve bu hadiste (Muhammed b. İshak): "(Resûlullah), beraberlerinde bulunan kimselerle rükû'a ve secdeye varınca (beraberindeki kimseler) kalktılar ve geri geri giderek arkadaşlarının bulunduğu yere vardılar" dedi. Fakat sırtlarının kıbleye karşı olduğunu zikretmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Dâvûd yeni bir senedle (bir Önceki) hâdiseyi Hz. Âişe'den Urve b. ez-Zübeyr'in de naklettiğini ve Aişe'nin şöyle dediğini haber vermiştir: Resûlullah (s.a.v.) tekbir aldı, beraberinde bulunan grub da tekbir aldı, sonra (Resûl-i Ekrem) rukû'a varınca onlar da vardılar, secde edince onlar da secde ettiler. (Secdeden) kalkınca onlar da kalktılar. Resûlullah (s.a.v.) oturarak beklerken kendi kendilerine ikinci secdeyi yaptılar, sonra ökçeleri üzerinde geri çekilerek arkalarında bulunan zümrenin gerisine kadar varıp durdular. Bunun üzerine diğer zümre gelerek namaza durup tekbir aldı, sonra kendi kendilerine rükû'a vardılar. Daha sonra Resûlullah (s.a.v.) (ikinci) secdeye varınca beraberinde onlar da vardılar. Sonra Resûlullah (s.a.v.) (ikinci rekat için) ayağa kalkınca bunlar da kendi başlarına (öteki) secde(yi) ettiler. Sonra her iki zümre de Resûlullah (s.a.v.)'le beraber kıyamda birleşip namaza devam ettiler. Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte beraberce rükû'a ve secdeye vardılar. Sonra Resûlullah dönüp ikinci secdeye varınca acelede kusur etmemeye çalışarak en sür'atli bir şekilde onunla birlikte secdeye vardılar. Sonra Resûlullah (s.a.v.) selâm verince onlar da selâm verdi­ler. Bunun üzerine Resûlullah, cemaat namazın tümüne iştirak etmiş olarak (namazdan) kalktı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) iki zümreden birine bir rekât kıldırdı. (bu arada) diğer zümre düşman karşısında bulunuyordu. Sonra (berikiler) namazdan ayrılıp öbürlerinin yerlerine durunca (bu sefer) onlar geldi. Resûlullah (s.a.v.) onlara da bir rekat namaz kıldırdı. Selâm verdi. Sonra hem kberikiîer hem de ötekiler birer rekat kaza ettiler. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Nesâî ile Hâlid b. Mâ­dan da İbn Ömer vasıtasıyla Nebi (s.a.v.)'den rivayet ettiler. Mesruk ile Yûsuf b. Mihran'ın İbn Abbas'tan naklettikleri söz de böyle­dir. Yûnus'un Hasan (el-Basrî)'den naklettiği rivayete göre Ebû Mu­sa da (korku namazını) bu şekilde kılarmış. Diğer tahric: Buhârî, havf; Müslim, musâfırîn; Tirmizî, cuma; Nesaî, havf

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Mes'ud'dan nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) bize korku namazı kıldırdı. (Cemaat) biri Resûlüllah'ın arkasında diğeri de düşman karşısında olmak üzere iki saf halinde (ayağa) kalktılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (arkasındaki) gruba bir rekat namaz kıldırdı. Sonra öbür gruba bir rekat namaz kıldırdı. Sonra öbür grub gelip bunların yerine durdu. Bunlar da (gidip) düşmana doğru yönelerek (onların yerlerine) durdular. (Resûlüllah -sallallahü aleyhi ve sellem-) berikilere de bir rekat kıldırdıktan sonra selâm verdi. Bunun üzerine (arkasındakiler de) kalktılar kendi başlarına bir rekat (daha) kıldılar ve selâm verdiler. Daha sonra gidip düşman karşısındaki öbür grubun yerini aldılar. Onlar da bunların yerine dönüp geldiler ve kendi kendilerine bir rekat kılıp sonra selâm verdiler. es-Sünenü'l-kübrâ, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki hadisin 1244.) mânâsını aynı senedle İshâk b.Yûsuf (ve) Şerîk vasıtasıyla Husayf'tan Temîm b. Muntasır da rivayet etti. (Husayf) dedi ki: "Peygamber (s.a.v.) tekbir getirince her iki saf da birlikte tekbir getirdi." Ebû Dâvud dedi ki: Bir önceki hadisi (Şerîk'in rivayet ettiği) mânâ ile Husayf tan es-Sevrîde rivayet etmiştir. Abdurrahman b. Semure de (korku namazını) böyle kılmıştır. Ancak (Semure'nin kıldırdığı korku namazında imama ikinci rekata yetişen ve) imamla bir rekat na­maz kılan grub, (imam) selâm verince (daha önce birinci rekatı imam­la beraber kılıp düşman karşısında beklemekte olan) arkadaşlarının yerlerine gitmişler, (bu sefer) onlar gelip kendi başlarına bir rekat kı­larak (selâm vermişler) ve öbürlerinin yanına giderek (imamın arkası­na gelmelerini) ve kendi başlarına bir rekat (daha) kılmalarını sağlamışlardır. Ebû Dâvûd dedi ki: Şu (bir önceki) hadisi bize Müslim b. İbra­him de Abdussamed b. Habîb'den nakletti. Abdussamed; babam, Ab­durrahman b. Semure ile birlikte Kâbul'e savaşa gittiklerini söyledi ve "Abdurrahman bize korku namazı kıldırdı" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sa'lebe b. Zehdem'den; demiştir kî: Taberistan'da Said b. el-Âs ile beraber bulunuyorduk. Kalktı "Resûlullah (s.a.v.) ile beraber hanginiz korku namazı kıldı?" dedi. Huzeyfe de: Ben, dedi ve her iki taifeye de birer rekat kıldırdı. (Daha sonra cemaat bu namazı) kaza etmediler, dedi. Ebû Dâvûd dedi ki; 1. Bu hadisi aynı şekilde Ubeydullah b. Ab­dullah ile Mucâhid de İbn Abbas vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmişlerdir. 2. Abdullah b. Şakîk de (bu hadisi) Ebû Hureyre vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)den rivayet etti. 3. Yezid el-Fakîr ile Ebû Musa[226] da; hepsi de Câbir vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den rivayet ettiler. 4. Bazıları "Şu'be'den (gelen bir rivayette) Yezid el-Fakîr hadi­sinde (her iki) taife de (kılamadıkları) diğer rekatı kaza ettiler” (cüm­lesinin bulunduğunu) söylüyorlar. 5. Bu hadisi aynı şekilde Simâk el-Haneftde İbn Ömer vasıtasıy­le Peygamber (s, a.)'den rivayet etti. 6. Zeyd b. Sabit de Nebi (s.a.v.)’den nakletti (ve) dediki: "Ce­maatin (kıldığı namaz) bir rekat Nebi (s.a.v.)'in (kıldığı namaz ise) iki rekat idi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Allah Teâlâ Peygamberinizin diliyle namazı size hazarda dört, seferde iki ve korku halinde de bir rekat olarak farz kıldı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Bekre (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) korkulu bir anda Öğle namazı kıldırdı. (Cemaatin) bir kısmını arkasında, bir kısmını da düşman karşısında saf tutturdu. (Önce arkasındakilere) iki rekat kıldırdıktan sonra selâm verdi. Kendisiyle birlikte namaz kılanlar gidip (düşman karşısında duran) arkadaşlarının yerine durdular. Sonra onlar gelip (Resûlullah'ın) arkasında namaza durdular, onlara da iki rekat namaz kıldırdı. Sonra selam verdi. Böylece Resûlullah (s.a.v.) dört, ashabı ise iki rekat (na­maz kılmış) oldu. el-Hasen (el-Basrî) de böyle fetva verirdi. Ebû Dâvûd dedi ki: Akşam namazı da yine böyledir. İmam için altı, cemaat için de üçer rekat (kılınır). Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Yahya b. Ebî Kesîr de Ebû Seleme ve Câbir vasıtasıyla Pey amber (s m.)'den rivayet etti. Süleyman el-Yeşkuri de aynı şekilde; "Câbir'den o da Peygamber (s.a.v.) 'den " diye rivayet etti. Diğer tahric: Nesâî, havf

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Üneys (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) beni Ürene ve Arafat taraflarında bulunan Halid b. Süfyan el-Hüzelî'ye gönderdi ve "git onu öldür" buyurdu. Abdullah sözlerine devamla dedi ki: "Onu ikindi namazı (vakti) girince gördüm ve (kendi kendime); "bununla benim aramda namazı (vaktin dışına) ertelememi gerektiren bir şey olmasından korkarım" deyip imâ ile namaz kılarak ona doğru yürüyüp gittim. Kendisine yaklaşınca bana; "Sen kimsin? "dedi. Ben: Arablardan biriyim. Duyduğuma göre (Peygamberim diyen şu) zât (aleyhine kuvvet) topluyor(muş)sun; dedim. O da: Evet bununla meşgulüm, dedi. Onunla bir süre yürüdüm. Fırsatını bulunca kılıcımı çekip işini bitirdim