Sunan Abu Dawud

...

(43) Kitāb: General Behavior (Kitab Al-Adab)

(43) ...

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes(in şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v.) ahlâk yönünden insanların en güzeli idi. (Ben çocukluğumda kendisine hizmet ettiğim sıralarda) bir gün beni bir ihtiyâç (için bir yere) gönderdi. Ben de (o günkü çocukluğun verdiği bir sorumsuzlukla): Vallahi ben (bu işe) gitmem; dedim, oysa içimde Allah'ın Peygamberinin emrettiği işe gitmek (niyyeti) vardı. Derken çıktım (bu iş için yola koyuldum). Sokakta oynaşan çocuklara tesadüf ettim (onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum. Bir süre sonra) bir de baktım ki; Rasûlullah (s.a.v.) arkamdan başımı tutmuş gülümseyip duruyor. (Bana): Ey Enescik, sana dediğim yere gitsen ya" dedi. (Ben de): Evet ya Rasûlullah (şimdi) gidiyorum, dedim. Hz. Enes (rivayetine devam ederek) dedi ki: "Allah'a yemin olsun, ben kendisine yedi ya da dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı -niye böyle yaptın yapmadığım bir işten dolayı da -niye böyle yapmadın?- dediğini bilmiyorum. Müslim, Fedâil de de tahric etti. İzah 4774 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den demiştir ki: Ben çocukken Nebi (s.a.v.)'e Medine'de on yıl hizmet ettim. Her işim efendimizin benden beklediği şekilde değildi. (Buna rağmen) bu süre içerisinde daha bana öf bile demediği gibi; bunu niçin yaptın, ya da bunu niçin yapmadın dahi demedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hüreyre (r.a.) (şöyle) demiştir: Nebi (s.a.v.) bizimle bir mecliste oturup bizimle sohbet ederdi. (Meclisten) kalkınca biz de kalkardık, hanımlarından birinin evine girdiğini görünceye kadar (kendisini takib ederdik.) Bir gün (yine böyle) bizimle sohbet etti. (Sohbet sona erip de) ayağa kalkınca (kendisiyle beraber) biz de kalktık. (Bizden ayrıldıktan) bir süre sonra, bir bedevinin kendisine yetişip kaftanını çekerek boynunu kızarttığını gördük. Hz. Ebu Hureyre (sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Kaftan sert idi. Bunun üzerine (Hz. Nebi, kaftanına asılmakta olan bedeviye doğru) döndü; bedevi de kendisine: (Şu yükleri) benim için, şu iki deemin üzerine yükletiver. (Ne olacak) kendi malından ya da babanın malından yükletecek değilsin ya! dedi. Nebi (s.a.v.)de: Hayır, estağfirüllah, hayır estağfirüllah hayır, estağfirüllah elbette kendi malımdan ya da babamın malından yükletecek değilim. Binaenaleyh, bu yükleri bu hayvanlara yükletmemde bir sakınca yoktur. Fakat sen bu kaftanımı çekmenden dolayı bana kısas cezası uygulatmadıkça ben (bu yükleri) senin için yükletivermeyeceğim" buyurdu. Bedevî ise, bütün bu sözlere karşılık, Hz. Nebi'e: "Vallahi ben sana bu çekişime karşılık kısas uygulatmam" cevabını verdi. (Daha) sonra (Hz. Ebu Hureyre) hadisi (sonuna kadar) rivayet etti. (Hadis şu cümlelerle son buluyor): Sonra, (Hz. Nebi) bir adam çağırıp ona: "Şu bedevinin iki devesinin birine arpayı diğerine de hurmayı yükletiver" buyurdu. Sonra da bize dönüp: "Allah'ın bereketiyle (yerlerinize) gidiniz" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Abbas Allah (dediki:) Nebi’i sallallahu aleyhi ve sellem: "Olumlu tutum ve davranış ve ölçülü olmak, Nebiliğin yermibeşte biridir" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Alil... (Sehl b. Muaz'ın) babasından (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Her kim (öfkesinin gereğini) yerine getirmeye gücü yettiği halde öfkesini yenerse Allah, kıyamet gününde onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracak, hatta onu cennet hurilerinden dilediğini (almakta) muhayyer bırakacaktır." izah: Tirmizî, Birr, kıyâme; İbn Mâce, zühd; Ahmed b. Hanbel, III, 438, 440. Ebu Davud der ki: (Senette bulunan) Ebu Merhum'un adı Ahdurrahman b. Meymûn'dur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'in sahabilerinden birinin) babasından da (Rasûlullah (s.a.v.)'in bir önceki 4777 hadisinin) aynısını söylediği rivayet edilmiştir. Ancak şu farkla ki: Bir önceki hadiste Hz. Nebi*in "onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracaktır" dediği rivayet edilmişken, sözü geçen râvi burada (Hz. Nebi'in): "Allah onu güven duygusu ve imanla doldurur" buyurduğunu (rivayet etmiş fakat); "Allah'ın onu çağıracağı" olayını rivayet etmemiştir. (Buna karşılık Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu da) ilave etmiştir: "Kimde giymeye gücü yettiği halde güzel bir elbiseyi giymeyi terk ederse (Allah kıyamet gününde bütün yaratıkların huzurunda onu çağıracak..) Bişr de (şöyle) dedi: "Öyle zannediyorum ki İbn Mansûr (bu hadisi bana şöyle) rivayet etti: (Her kim de giymeye gücü yettiği halde) alçak gönüllülükten dolayı (onu giymeyi terk ederse) Allah ona (kıyamet günü keramet elbisesi giydirecektir.) Kim de (evlenmeye muhtaç olan birini) Allah için evlendirirse padişahlık elbisesi giydirecektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah (b. Mesud) (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (sahabilerine) "Aranızda kime pehlivan dersiniz?" diye sormuş (onlar da): "İnsanların yenemediği kimseye" demişler. (Bunun üzerine Hz. Nebi de: "Hayır, (öyle değil); hakiki pehlivan öfke anında kendisine sahip olabilen kimsedir" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muâz b. Cebel'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'in huzurunda iki kişi çekişti. (Onlardan) biri (diğerine) öyle sert bir şekilde Öfkelendi ki bana (öfkesinden) burnu çatlayacak gibi geldi. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ben bir söz biliyorum ki eğer (bu adam) o sözü söylese (içinde) duymakta olduğu (bu öfke) kendisinden gider. (Orada bulunanlardan): Ey Allah'ın Resulü o söz nedir? diye sordu (da Hz. Nebi): "Allahümme înnî eûzu bike mineşşeytânirracîm" (sözüdür)" buyurdu. (Bu hadisi Muaz'dan rivayet eden Abdurrahman b. Ebi Leyla) dedi ki: Bunun üzerine Muaz, o adama (bu sözü söylemesini) emretmeye başladı. O adam da kabule yanaşmadı. Ve münakaşaya yeltendi, öfkesi de artmaya başladı. Tahric edenler: Buhari edeb. bedü'l-halk; Müslim, birr; Tirmizî. devât; Ahmed b. Hanbel, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süleyman b. Surad (r.a.)'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'in huzurunda iki kişi çekişti. Onlardan birinin gözleri (öfkeden) kızarmaya ve boyun damarları kabarmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Ben bir söz biliyorum ki (bu adam) onu söylerse (içinde) meydana gelen (bu öfke) kendisinden gider. (Bu söz); "Eûzu billahi mineşşeytânirracîm" (sözü) dür" buyurdu. (Adam bu sözü işitince) "Yoksa bende bir delilik mi görüyorsun?" dedi. Tahric edenler: Buharİ, edeb, bedü'l-halk, Müslim, birr; Tirmizî, deavât; Ahmed b. Hanbel. V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Zer (r.a)'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) bize (şöyle) buyurdu: "Biriniz ayakta iken öfkelenecek olursa hemen otursun, eğer (oturunca öfkesi) gidecek olursa fmes-i î yoktur; fakat) eğer gitmezse o zaman da (yere) yatsın

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Beker'den (rivayet edildiğine göre); Nebi (s.a.v.), Ebû Zerr'i (bir ihtiyacı dolayısıyla) bir yere gönderdi (deyip) bir önceki (4782.) hadisi aynennakletmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Vâil el Kâss, dedi ki: (Bir gün) biz Urve- b. Muhammed b. es-Sa'dî'nin yanına girmiştik. (Orada) bir adam onunla konuşup onu kızdırdı. Bunun üzerine (Urve b. Muhammed) kalktı, abdest aldı, sonra abdestli olarak dönüp (yanımıza) geldi. Sonra babam Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu bana haber verdi: "Muhakkak ki öfke şeytandandır ve kuşkusuz şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Binaenaleyh, biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.), biri diğerinden daha kolay iki şey arasında muhayyer bırakılırsa, günah olmaması şartıyla, mutlaka onlardan en kolay olanını seçerdi, şayet günah ise insanlar arasında ondan en uzağı olurdu. Rasûlullah (s.a.v.) kendisi için (kimseden) bir intikam almazdı. Ancak Allah'ın haramlarının çiğnenmesi müstesna; (o zaman bizzat kendisi) o çiğnenen haramlardan dolayı Allah için intikam alırdı. Tahric edenler: Buhari, menâkıb. edeb. hudud: Müslim, Fedail; Muvatta, hüsnü'l-hulk: Ahmed b. Hanbel, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anha)'dan demiştir ki: Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hayatta ne bir kadın dövmüştür, ne de bir hizmetçi." Tahric edenler: Müslim, fedail; İbn Mace, nikah; Dârîmî, nikâh, Ahmed b. Hanbel, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Zübeyr(in) "Sen af yolunu tut..."[Araf 199] (âyet-i keri­mesi) hakkında (şöyle) dediği rivayet edilmiştir: "(Bu âyet-i kerimede) Allah'ın elçisi insanların huylarından affa sarılmakla emr olunmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Aişe'den (rivayet edilmiştir:) Nebi (s.a.v.)'e bir kimseden (hoşa gitmeyen) bir söz erişecek olursa (onun ismini anmış olmamak için); "Falan (isimli) kişiye ne oluyor da böyle diyor?" demezdi de; "bu insanlara ne oluyor da böyle böyle konuşuyorlar?" derdi. İzah 4789 da

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre) (Bir gün) üzerinde (kadınlara mahsus bir allık olan ve zaferandan yapılan) bir sarı boya izi bulunan bir adam Rasûlullah (s.a.v.)'in yanına girdi. Rasûlullah (s.a.v.) de üzerinde insanın hoşlanmayacağı bir şey bulunan insanın yüzüne az bakardı. Adam çıkınca (Hz. Nebi): "Adama söyleseydiniz de üzerinden bu izi yıkasaydı (kendisi için daha hayırlı olurdu)" buyurdu. Ehu Dâvud der ki: Seîm Hz. Ali evladından değildir. (Fakat o yükseklerde bulunan) yıldızlara bakardı. (Bu yüzden yükseklere nishet edilerek kendisine alevî denildi, kendisi) Adiy b. Eriat'ın yanında hilali gördüğü­ne dâir şahitlik etmişti de (Adiy onun bu) şahitliğini geçerli saymamıştı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Mü'min saf ve kerem sahibidir. Bozguncu insan ise (daima) aldatıcı, alçak ve cimridir" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Âişe'den demiştir ki: Bir adam Nebi (s.a.v.)'in yanına (girmek için) izin istedi, "Peygamber (s.a.v.)'de: "Aşiretin bu oğlu ne kötüdür" yahut da; "Aşiretin bu adamı ne kötüdür" buyurdu. Sonra: "Ona (girmesi için) izin verin" de­di. (Adam içeriye) girince ona yumuşak bir dille konuştu, bunun üzerine (ben) Âişe: Ey Allah'ın Rasulü (yanına girmeden önce) onun hakkında söyleyeceğini söylediğin halde (bir de tutup) onunla yumuşak bir dille konuştun dedi(m). (Hz. Nebi de: "Ey Âişe) Kıyamet gününde Allah katında insanların en şerlisi insanların kötülüğünden korkarak kendisinden uzaklaştığı ya da kendisini terk ettiği kimsedir" buyurdu. Tahric edenler: Müslim, birr; Muvatta, hüsnü'l-hulk; Ahmed b. Hanbel, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre) bir adam Peygamber (s.a.v.)'iri yanına (girmek için) izin istemiş, Nebi (s.a.v.)'de; (bunu öğrenince o adam hakkında): "Bu aşiretin kardeşi ne kötüdür!" demiş biraz sonra adam (içeri) girince onu sıcak bir şekilde karşılamış (ve) onunla (tatlı tatlı) konuşmuş. (Hz. Aişe sözlerine devam ederek şöyle demiştir: Adam) dışarı çıkınca: Ey Allah'ın Rasulü, (adam içeri girmek için) izin istediğinde (hakkında): "Bu aşiretin kardeşi ne kötüdür" diye konuştun (içeri) girince de kendisini sıcak karşıladın, dedim. "Allah kötüyü ve kötülüğü ortaya çıkarmaya çalışan kimseyi sevmez" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 4792. hadiste anlatılan) olay hakkında Hz. Aişe'den (gelen bir rivayete göre) Nebi (s.a.v.): "Ey Aişe! Dilin (in şerrin) den korunmak için kendilerine ikram edilen kimseler, şüphesiz insanların en şerlılerindendir."buyurmuştur. İzah 4792 de idi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den demiştir ki: (Gizlice bir derdini açmak üzere) ağzmı Nebi (s.a.v.)'in kulağına yaklaştıran hiçbir adam görmedim ki o adam başını (Hz. Nebi'den) uzaklaştırmadıkça (Rasûlullah) başını (ondan) uzaklaştırmış olsun. Yine (Hz. Nebi'in) elini tutan hiç bir adam görmedim ki o adam (Hz. Nebiin) elini bırakmadıkça (Hz. Nebi onun) elini bırakmış olsun

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah) b. Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) kardeşine (fazla) utanma(ması) hakkında öğüt vermekte olan ensardan bir zat'ın yanına uğramış da: "Onu bırak! Çünkü utanmak imandandır" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Katede'den demiştir ki: Biz, İmran b. Husayn ile birlikte idik. Orada Buşeyr İbn Ka'b da vardı. (Bir ara) İmran İbn Husayn (söze başlayıp), Rasûlullah'ın (s.a.v.): "Utanma tamamiyle hayırdır" dediğini ya da "utanma(nın) hepsi de hayırdır" buyurduğunu söyledi. Bunun üzerine Büşeyr İbn Ka'b'ın: "Biz bazı kitaplarda bazı hayaların vakar (ağırlık), bazısının sekînet (iç huzuru), bazısının da zayıflık (kaynağı) olduğuna rastladık" dedi. İmran hadisi tekrar rivayet etti. Büşeyr de sözü(nü) tekrarladı; (haya'nın bir takım zaafların kaynağı olduğunu ifade eden Büşeyr'in bu sözlerini ikinci kez işiten) İmran öfkelenip gözleri kıpkırmızı oldu ve (Büşeyr'e hitaben): Görüyorum ki, ben sana Rasûlullah (s.a.v.)'den söz ediyorum, sen de bana kitaplarından bahsediyorsun, dedi. (Biz bu durumu görünce İmran'ın daha fazla kızmasını önlemek için kendisine): Ey Ebu Nüceyd, (artık bu kadarı) yeter! dedik

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Mes’ud (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların ilk Nebilikten beri duyageldikleri sözlerden biri; utanmazsan dilediğini yap! sözüdür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anhâ)'dan (rivayet edilmiştir); dedi ki: Rasûlulah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittim: "Muhakkak ki mu'min, ahlâkının güzelliği sebebi île (gündüzleri) oruç tutan (ve geceleri de) Allah'a ibâdetle geçiren kimsenin derecesine ulaşır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd Derdâ (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Terazide güzel huydan daha ağır basacak olan bir şey yoktur." (Bu hadisin ravilerinden) Ebul Velid (et-Tayâlisî, bu hadisi el Kasım b: Ebi Bezze'den) sema' yoluyla, yani ben, Ata el Keyharanî'yi (şöyle şöyle derken) işittim, (şeklinde) rivayet etti. (Diğer râvi Hafs b. Ömer ise el-Kasım'dan an'ane tarikiyle rivayet etti.) Ebu Dâvud der ki: (Sözü geçen) o (Ata el Keyharhanf den maksat) Ata İbn Yakub'dur ve ibrahim Ibn Nafi'nin dayısıdır. Keyharânî ve Gevharâ-nî (nisbeileriyle) anılır. Diğer tahric edenler: Tirmizî, Birr; Ahmed b. Hanbel, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Umame'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.; 'şöyle) buyurmuştur: "Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından; şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir "köşk (verilmesin)e kefilim." Tahric edenler: Tirmizî, birr; Nesâî, cihad; İbn Mâce, mukaddime

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hârise İbn Vehb'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle) buyurmuştur: "Çok şişman olup böbürlenerek yürüyen, kibirli, cimri ve hilekâr kimse cennete girmez, kendini beğenmiş katı kalpli insan da giremez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edilmiştir) dedi ki: (Nebi (s.a.v.)'in) "el-adbâ" (isimli devesi)nin (yarışlarda) hiç önüne geçilmezdi. (Bir gün) bir bedevî kendisine ait bir yük devesinin üzerinde geldi ve Adbâ ile yarışa girip onu geçti. Bu geçiş Rasûlullah (s.a.v.)'in sahabilerine ağır gelir gibi oldu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Dünyada her yükselen şeyi (oradan tekrar) aşağı indirmek Allah'ın kanunudur" buyurdu. Tahric edenler: Buhari, cihad; rikâk, Nesâî hayl

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Yine) Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dünyadakilerden her yükselen şeyi (oradan tekrar) aşağı indirmek, Aziz ve Celil olan Allah'ın kanunudur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hemmâm (r.a.)"den (rivayet edilmiştir); Bir adam gelip (Hz. Nebi'in huzurunda) Hz. Osman'ı yüzüne karşı övdü. (Orada bulunan) el Mikdâd İbn el Esved de (yerden bir avuç) toprak alıp (öven kimsenin) yüzüne saçtı ve: Rasûlullah (s.a.v.): "(Böyle yüze karşı) "medhedenlerle karşılaştığınız zaman yüzlerine toprak saçınız, buyurdu" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdurrahman İbn Ebi Bekre'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) bir adam, (diğer) bir adamı, Nebi (s.a.v.)'in huzurunda (yüzüne karşı) övmüştü de (Hz. Nebi) O'na üç defa: "(Bu sözlerinle) arkadaşının boynunu kestin" deyip sonra da: "Biriniz arkadaşını mutlaka övecekse şöyle demelidir: "Ben onun -söylemek istediklerini söyleyerek- şöyle şöyle olduğunu düşünüyorum; (fakat kalbini bilemediğimden) Onun iyiliğine dair Allah'a karşı sahicilik edemem

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Mutarrif (İbn Abdullah İbn eş-Şıhhîr)dan demiştir ki: Babam dedi ki: (Ben birgiin) Âmir oğullarının elçileriyle birlikte (elçi olarak) Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gitmiştim. (Orada Hz. Nebie): Sen bizim Seyyidimizsin, dedik de, (Resulü Ekrem): Seyyid Allah'dır, buyurdu. Biz: Sen bizim faziletçe en faziletlimiz, (eşe, dosta iyilik elini) uzatma bakımından da en üstünümüz sensin, dedik. Bu sözünüzü söyleyiniz -yahutta- (bu) sözünüzün bazısını (söyleyiniz; fakat bir kısmını bırakınız, taki) şeytan sizi (bazı sözlerinizle kendi yoluna) sürüklemesin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Mugaffel'den (rivayet edildiğine göre): Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah (kullarına karşı son derece) yumuşak muamele eder ve yumuşaklığı sever, şiddet karşılığında vermediğini yumuşaklık karşılığında verir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Mikdam İbn Şüreyh babasından (rivayetle) demiştir ki: Hz. Aişe'ye (Rasûlullah (s.a.v.)'in) kır gezisine çıkma (sın)dan sordum da: Rasûlullah (s.a.v.) yukarıdan aşağıya inen şu (karşıdaki) su kanallarına geziye çıkardı. Bir defasında (böyle bir) kır gezisine çıkmak istemişti de (bu yolculukta benim binmem için) bana zekat develerinden olan ve binmek için kullanılmayan bir dişi deve göndermişti ve bana: "Ey Aişe! Şüphesiz ki yumuşak davranmak bir şeyde bulunursa onu mutlaka süsler kendisinden uzak kılındığı şeyi de mutlaka lekeler" buyurdu. (Râvi) İbn es-Sabbah rivayetinde (metinde geçen); "Muharreme" kelimesini üzerine binilmeyen (deve) diye açıkladı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cerir (İbn Abdullah el Becelî -r.a.- dan rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Yumuşak huyluluktan mahrum olan her hayırdan mahrum kalır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

A'meş dedi ki: Ben o (akranım ola)nların Mus'ab b. Sa'd'ın babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) dan rivayet ettiklerini duyduğum; benim de ancak Nebi'den geldiğini bildiğim bir rivayete göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Âhiret amel(ler)i dışında (kalan) her işte teenni (elden bırakılmamalıdır)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmez."buyurmuştur. Diğer tahric: Tirmizî, birr; Ahmed b. Hanbel, II-258, 295, 303, 388, 461, 492, III, 32, 74, IV, 278, 375, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre); Muhacirler (Nebi s.a.v.'e): Ey Allah'ın Rasulü Ensâr, sevabın hepsini götürüp gittiler. (Bu hususta ne buyurursun)? diye sormuşlar da (Hz. Nebi): Hayır, onlar (ın size yaptıkları iyilikler) için onlar hakkında Allah'a dua ettiğiniz ve (sizlere yaptıkları hayırlardan dolayı) kendilerini övdüğünüz sürece, (onların yaptıkları hayırların sevabına siz de ortak olursunuz)" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir İbn Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre); Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kime bir iyilik yapılır da (bu iyiliğe iyilikle mukabelede bulunmak üzere maddi bir imkân) bulursa hemen o iyiliği (iyilikle) karşılasın. Eğer (o iyiliğe) iyilikle mukabele etmek için maddî bir imkân bulamazsa (kendisine yapılan) bu iyiliği övsün. (Kendisine yapılan) bu iyiliği öven kimse onun şükrünü yerine getirmiş olur. Bu iyiliği (kimseye söylemeyerek) gizleyen kimse de onu inkâr etmiş olur." Ebu Davud der ki; Bu hadisi Yahya İbn Eyyüb da Umar e İbn Gaziyye vasıtasiyle Şurahbil' den, (Şurahbil de) Câbir'den rivayet etmiştir. (Senedde): "Kavmimden bir adam" diye bahsedilen râviden maksat, Şurah­bil'dir. Her halde (bu hadîsi ondan rivayet eden kimseler) ondan hoşlan­madıkları için onun ismini (açıkça) vermemişlerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Câbir'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.): "Kim'e bir ni'met verilir de o ni'meti dile getirirse, onun şükrünü yerine getirmiş olur. Eğer onu (kimseye söylemeyerek) gizlerse, onu inkâr etmiş olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Said el-Hudri'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Yollarda oturmaktan sakınınız" buyurmuştur da (orada bulunan sahabileri: Ey Allah'ın Resulü, oralarda oturup konuşmamız bizim için kaçınılmaz (bir ihtiyaçtır, demişler. Rasûlullah (s.a.v.)'de: "Eğer mutlaka orada oturmanız gerekiyorsa (oturunuz; fakat) yol'a da hakkını veriniz" buyurmuştur. (Bu sefer sahabiler): Ey Allah'ın rasulü yolun hakkı nedir? diye sormuşlar. (Efendimiz de): (Bakılması helâl olmayan şeylere karşı) gözleri kapamak, (gelip geçenleri) rahatsız etmekten sakınmak, selâm almak, iyiliğe çağırıp, kötülükten sakındırmaktır" buyurmuş. Diğer tahric edenler: Buhari istizan; Müslim, libas, selam, Ahmed b. Hanbel

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.), şu (bir önceki 4815. hadiste söz konusu edilen) hâdiseye ilaveten Nebi (s.a.v.)'den (şu sözü de) rivayet etmiştir: "(Yolun haklarından biri de yolunu şaşıranlara): yol göstermektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Huceyr el-Adevî Ömer İbn el Hattab vasıtasıyla Nebi (s.a.v.)'den (şu (4815) numaralı hadiste anlatılan) hadiseye ilaveten (şu sözleri de) rivayet etmiştir: "(Yollar'ın haklarından biri de oradan geçenlerden) yardıma muhtaç olan müslümanlara yardım etmeniz ve yolunu şaşıranlara da yol göstermenizdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes (r.a.)'den (şöyle) dedifği rivayet edilmiştir): Bir kadın Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi de: Ey Allah'ın Resulü, benim sana (arz etmem gereken) bir ihtiyacım var, dedi, (Hz. Nebi de) ona: "Ey falancanın annesi! (şu) sokağın arzu ettiğin tarafında otur. (Senin bu maruzatını dinlemek ve ihtiyacını temin etmek üzere) seninle birlikte ben de oturacağım" buyurdu. Bunun üzerine (kadın sokaktan arzu ettiği bir yere) oturdu (Ona yardımcı olmak gayesiyle) yanına (Hz. Nebi de) oturdu. Nihayet (Hz. Nebi'in yardımıyla kadın) ihtiyacını karşıladı. (Bu hadisi Musannif Ebu Davud'a rivayet eden iki raviden birisi olan) İbn İsa (metinde geçen): "İhtiyacını karşıladı" sözünü rivayet etmedi. (Bu sözü diğer râvi Kesir Ibn Ubeyd rivayet eni. Ayrıca bu hadisi İbn İsa, Humeyd'den haddesena sözüyle rivayet ettiği halde) Kesir: An Humayd an Enes tabiriyle (mu'an'an olarak) rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre); "Bir kadının aklında biraz (noksanlık) varmış" (Hz. Enes hadis'in bundan sonraki kısmında bir önceki 4818. hadisin) manasını (rivayet etmiş)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Said el Hudri'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Meclislerin en hayırlı olanı (oturanlara nisbetle) en geniş olanıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)'in (şöyle) buyurduğunu söylemiştir: "Biriniz güneşte iken - Mahled (bu cümleyi) gölgede iken, diye rivayet etti - kendisinden gölge çekilip bir kısmı güneşte bir kısmı da gölgede kalacak olursa, hemen (oradan) kalksın (Her tarafı güneş ya da her tarafı gölge olan yere gidip oraya otursun)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kays (İbn Abdi Avf el Haris'in) babasından (rivayet edildiğine göre bir gün) Rasûlullah (s.a.v.), hutbe okurken bu zat gelmiş (biraz sonra yerini yavaş yavaş gölgeye terk edecek olan) güneş(lik bir yer)e durmuş (ve Hz. Nebii dinlemeye başlamış. Hz. Nebi onu bu halde görünce biraz sonra güneşle gölge arasında kalacağını anladığı için ona tamamen gölgeye çekilmesini) emretmiş, o zat da (bu emre uyarak) gölgeye çekilmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir İbn Semüre'den; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) bir gün mescide girdi. (Mescidde) cemaat (ayrı ayrı) halka(lar) halinde (oturuyorlardı. Bunun üzerine: Sizi niçin böyle dağınık halde görüyorum" buyurdu. Tahric edenler: Müslim, sala; Darimî, sala; Ahmed b: Hanbel, 11,377, 416, 526, 537, V)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir Önceki 4823. hadis ayrıca) A'meş'den de (rivayet edilmiştir.) Bu rivayete göre A'meş (ya da Hz. Cabir bir önceki hadise ilaveten şunu da) söylemiştir: (Hz. Nebi bu sözü söylerken) birliği seviyor (ayrılıktan) nefret ediyor (intibaını vermek istiyor) gibiydi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cabir İbn Semüre'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'in huzuruna vardığımızda herbirimiz (önüne) gelen (ilk boş) yere otururdu. (Yukarı geçmek için kimseyi rahatsız etmezdi)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Huzeyfe'den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v.), (meclis) halka(sı)nın ortasına oturan kimselere la'net etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said İbn Ebi'l-Hasen'den demiştir ki: (Birgün) Ebû Bekre şahitlik için yanımıza gelmişti de bir adam ona (yer vermek için) yerinden kalktı; (fakat Hz. Ebû Bekre) oraya oturmayı kabul etmedi ve: Nebi (s.a.v.) bunu ve bir kimsenin (kendi gönlüyle) giydirmediği kimsenin elbisesine el dokundurmayı yasakladı, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer (r.a.)'den demiştir ki: Bir adam, Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gelmişti, (orada bulunan) Başka bir adam da ona (yer vermek üzere) ye­linden kalKtı. Bunun üzerine (adam kendisine verilmek istenen) bu yere oturmak üzere (oraya doğru) yürüdü. (Fakat) Rasûlullah (s.a.v.), hemen onu (oraya oturmaktan) nehyetti. izah: Ahmed b. Hanbel. 11. 85, 89, 102, 121, 124. 126, 149. Ebu Davud der ki: (Bu hadisi Hz. ibn Ömer'den rivayet eden) Ebü'l- Hasib'in adı Ziyadlbn Ahdurrahmari dır. Bir kimsenin diğer bir kimsenin elbisesine eliyle dokunması onu rahatsız edebilir. Özellikle kirli ellerle dokunulduğu zaman rahatsız olacağında şüphe yoktur. Binaenaleyh bir insanın başka bir insanın malında izinsiz olarak tasarrufta bulun­ması caiz olmadığına göre izni olmadan elbisesine dokunmak da caiz olamaz. Çünkü izinsiz olarak bir kimsenin elbisesine dokunmak bir anlamda o elbisede izin­siz olarak tasarrufta bulunmak demektir. Bazı çocuklar ise elbiselerine başkalarının dokunmasından memnun olurlar. Bu gibi çocukların ve elbisesine dokunulmasından dolayı rahatsız olmayacağı bilinen kimselerin elbisesine dokunmakta ise bir sakınca yoktur. Metinde geçen "kişinin, (kendi gönlüyle) giydirmediği kimsenin el­bisesi" sözüyle kasd edilen kişinin elbisesinin kendine ait özel bir malı ol­duğu ve o malda başka bir kimsenin izinsiz olarak herhangi bir tasarrufta bulunmaya hakkı olmadığıdır. Aynı şekilde bir mecliste, bir yere oturan kimse de muvakkaten de ol­sa meclise devam ettiği sürece, orada oturmaya hak kazanmıştır. Fıkıh ulemasının açıklamasına göre, meclise sonradan gelen bir kim­senin kendisine gönül rızasıyla yer veren kimsenin yerine oturması caiz olmakla beraber oturmaması daha evlâdır. Çünkü: a. O kimse utandığı için yerini vermiş olabilir. b. Yerinden kalkan kimse meclisin feyzinden ve orada konuşulan ilim ve hikmetten mahrum edilmiş olur. Bu bakımdan da vera ve takva yönünden oraya oturmamak daha isabetli ve ihtiyata daha uygundur. Bi­naenaleyh hadisteki nehy tahrim için değil, kerâhet-i tenzihiyye içindir. Fakat yerini veren kimsenin bu işi isteyerek yaptığından emin olunduğu takdirde bu ricasını kabul etmekte bir sakınca yoktur. Fakat, bir kimsenin diğer bir kimseyi kaldırarak yerine oturması ha­ramdır. Asla caiz değildir. Nitekim bu konuda: "Herhangi biriniz bir (din) kardeşini oturduğu yerden kaldırıp sonra ortaya oturmasın" buyurulmuştur. Buhari, İsti'zan, cuma, Müslim, selam; Tirmizî, edeb, Dârimî, isti zan; Ahmed b. Hanbel 11,17, 45, 338, 438, 523, V, 48. Netice itibariyle mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif bir anlamda; "Hayvanın ön tarafına binmeye en müstehak olan hayvanın sahibi­dir"153 mealindeki hadis-i şerife benzemektedir. Öyleyse, meclise sonradan gelen bir müslüman başka birini yerinden kaldırıp oraya oturmaktan sakınmalı, o meclise, önceden gelen kimseler de sonradan gelip de oturacak yer bulamayan kimselere yanlarında yer açmalıdırlar. Bunun içindir ki yüce Allah Kur'an-ı keriminde "Ey iman edenler, size meclislerde: Yer açın denilince, yer açın ki Allah da si­ze açsın, kalkın, denilince de kalkın ki Allah içinizden iman etmiş olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."[Mücâdele]

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: (Devamlı) Kur'an okuyan mu'min, kokusu hoş, tadı güzel bir portakal gibidir. (Devamlı) Kur'an okumayan bir mu'min de tadı güzel olup da kokusu olmayan bir hurma gibidir. Kur'an okuyan günahkar kimse kokusu güzel olup tadı acı olan fesleğen gibidir. Kur'an okumayan günahkar kimse ise tadı acı olup kokusu olmayan Ebû Cehil karpuzu gibidir. [Sünen-i Ebû Davud, cihad] İyi arkadaş, güzel koku satan kimse gibidir. Sana, ondan hiçbir şey isabet etmese bile (en azından) güzel kokusu isabet eder. Kötü arkadaş da bir körükçüye benzer. Onun ise; is ve kokusundan bir şey butaşmasa da (en azından) sana dumanı isabet eder. Tahric edenler: Buhari, et'ime, Fedailü'l-Kur'an, tevhid; Müslim, müsafirin; Tirmizî, emsal, Nesaî, iman; İbn Mace, mukaddime; Darimî, Fedailü'l-Kur'an; Ahmed b. Han bel, IV, 397, 404, 408. AÇIKLAMA 4831 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir Önceki 4829. hadisin baş tarafında yer alan) ilk cümle (leri) "(kokusu için) ve tadı acı (reyhane gibidir)" sözüne kadar, Nebi (s.a.v.)'den, Hz. Ebu Musa (el Eş'arî) kanalıyla da (rivayet edilmiştir.) İbn Muaz (yukarıdaki hadise ilaveten): "Hz. Enes biz iyi arkadaşın misalinden bahsediyorduk' (cümlesini de) rivayet etti ve (sonra bir Önceki hadisin) geriye kalan kısmını nakletti. Tahric edenler: Buharî, et'ime, Fedâilu'l-Kur'ân. tevhid; Müslim, Müsafirin; Tirmizî, emsal AÇIKLAMA 4831 DE

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes İbn Malik'den (rivayet edildiğine göre): Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "İyi Arkadaşın benzeri..." deyip.(Hadisin bundan sonraki kısmında Hz. Enes 4829 no'lu hadisin) bir benzerini rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Said'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Mü'minden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de (Allah'dan) korkan kimse (ler) den başkası yemesin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre), Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine (iyi) dikkat etsin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Ruhlar bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan (bu dünyaya gelmeden önce ruhlar âleminde) bir birleriyle tanış (ıp anlaş) anlar (bu dünyada da) anlaşırlar. (Fakat) onlardan (bu dünyaya gelmeden önce ruhlar âleminde) tanışmayanlar (bu dünyada da) tanış (ıp anlaş) mazlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Musa'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) sahabelerinden birini (bir yere görevli olarak) gönderdiği zaman ona: " Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaşırınız, zorlaştırmayınız." diye emredermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Es-Saib'den demiştir ki: "Ben (birgün) Nebi (s.a.v.)'in huzuruna varmıştım, (Orada bulunan sahabiler) beni medhetmeye ve benden bahsetmeye başladılar. Bunun üzerine Rasûlulîah (s.a.v.) Ben onu sizden daha çok bilirim, buyurdu. Ben de: Doğru söyledin (ey Allah'ın Resulü)! Annem babarn sana feda olsun. (Gerçekten) sen (cahiliyye döneminde) benim ortağımdın (hem de) ne güzel ortak! (Bana) ne muhalefet ederdin ne de (benimle) çekişirdin" dedim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Yusuf İbn Abdullah İbn Selâm'ın) babasından (şöyle) dedi(ği rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v.) (sahabileriyle) sohbete oturduğu zaman gözünü sık sık semaya (doğru) kaldırıp baka)rmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir İbn Abdullah (şöyle) demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.)'in konuşmasında (devamlı olarak bir) açıklık ve rahatlık vardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) (gayet) açık ve tane tane konuşurdu. Kendisini her dinleyen konuşmasını (rahatlıkla) anlayabilirdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Allah'a hamd ile başlamayan her söz (bereketten) kesiktir." Ebû Davud der ki; Bu hadisi Yunus ile Ukayl, Şuayb ve Said b. Abdü-laziz ez-Zühri vasıtasiyle Nebi (s.a.v.)'den mürsel olarak rivayet et­mişlerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İçinde teşehhüd olmayan hutbe kesik el gibidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Meymun İbn Ebi Şebib'den (rivayet edildiğine göre Bir gün) Hz. Aişe (r.anhâ)'ya bir dilenci uğramış da o dilenciye bir (ekmek) parçası) vermiş .(Daha sonra) yanına üzerinde bir elbise ve iyilik alameti bulunan bir kimse daha uğramış. Bunun üzerine o adam'ı (layık olduğu bir yere) oturtmuş (ve kendisine bir takım yiyecekler ikram etmiş, adam da kendisine ikram edilen yiyecekleri) yemiş. (Daha sonra oradan uzaklaşıp gitmiş. Adam oradan ayrılınca) bu durum Hz. Aişe'ye sorulmuş (Hz. Aişe de): Rasûlullah (s.a.v.): "İnsanları (layık oldukları) makamlarına oturtunuz" buyurdu. Cevabını vermiş. Ebû Davud der ki: Yahya'nın rivayeti kısaltılmıştır. Meymun ise Hz. Aişe'ye erişmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Musa el Eş'arî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki ihtiyar müslümana, Kur'âni terk etmeyen ve yasaklarını çiğnemeyen Kur'ân hafızlarına ve adaletli devlet başkanına hürmet etmek, Allah'a saygıdandır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amr b. Şuayb'den (ya da dedesinden rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "İzinleri olmadıkça iki kişinin arasına oturulmasın" buyurmuştur. İzah 4845 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Amr'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İzinleri olmadıkça (aralarına oturmak suretiyle) iki kişinin arasını ayırmak hiçbir kimse için helâl değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Said el-Hııdrî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) oturduğu zaman kalçaları üzerine oturarak dizlerini dikip el(ler)ini önden bağlarmış. Ebu Davud der ki: Abdullah ibn İbrahim, rivayet(!er)i kendisinden daha sağlam ravilere ve kendisi gibi olan ravilere aykırı düşen bir râvidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kayle bint Mahreme, Nebi (s.a.v.)'i kalçaları üzerine oturup dizlerini dikerek ellerini önden kavuşturmuş bir halde otururken gördüğünü söylemiş (ve şöyle demiştir:) Rasûlullah (s.a.v.)'i (böyle) mütevazı bir halde otururken görünce korkudan bana bir titreme geldi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şerid İbn Süveyd'den demiştir ki: "Ben (birgün) sol elimi arkama koymuş ve (sağ) elimin ayasına dayanmış bir halde, şu şekilde otururken, Rasûlullah (s.a.v.) yanıma uğradı ve: "Kendilerine gazab edilen (yahudî)ler gibi mi oturuyorsun?" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Berze (r.a.) dedi ki: "Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazından önce (yatıp) uyumaktan da ondan sonra (oturup) konuşmaktan da nehyederdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah (İbn Mesud) (r.a)'dan (rivayet edildiğine) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki kişi, üçüncü bir kimsenin yanında gizli konuşmasın. Çünkü bu o şahsı üzer." Tahric edenler: Buhari, istizan; Müslim, selâm; Tirmizî. edeb; İbn Mâce, tahâre; edeb; Dârimî, istizan; Muvatta, kelam. Ahmed b. Hanbel, I, 431. 460, 464, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah) İbn Ömer (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (bir önceki 4850. hadisin) bir benzerini ifade buyurmuştur. (Bu rivayetin ravilerinden) Ebu Salih dedi ki: İbn Ömer'e: (Bu iki kişinin fısıldattığı kişilerin sayısı en az) dört (ise o. zaman da fısıldaşmak sakıncalı mıdır?) diye sordum da: (O zaman) "Sana zarar vermez" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah) İbn Ömer (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir önceki hadisin) bir benzerini ifade buyurmuştur. (Bu rivâyetin ravilerinden) Ebû Salih dedi ki: Ömer'e: (Bu iki kişinin fısıldattığı kişilerin sayısı en az) dört (ise o zaman da fısıldaşmak sakıncalı mıdır?) diye sordum da: (O zaman) " Sana zarar vermez" cevabını verdi. istizan 47; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süheyl İbn Ebi Salih şöyle demiştir: (Birgün) babamın yanında oturuyordum. Yanında bir de çocuk vardı. (Bir ara) çocuk (yerinden) kalktı (gitti de biraz) sonra geri döndü. Bunun üzerine babam, Ebu Hureyre'den Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir adam yerinden kalkıp da sonra (tekrar) oraya dönecek olursa oraya (oturmaya) en müstehak (olan) o adam olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd Derdâ (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), (bir yerde) oturduğunda biz de etrafında oturduk muydu (Nebi yerinden) kalkar da (biraz sonra) yerine tekrar dönmek ister de ayakkabılarını ya da üzerinde bulunan birşeyi çıkarır (kalktığı yere bırakır)sa (Hz. Nebi'in) sahabileri (onun bu hareketinden) geriye döneceğini anlarlar ve yerlerinden ayrılmazlardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a,), şöyle buyurmuştur: "Allah'ı zikretmeden bir meclisten kalkan topluluk, eşek leşi gibi (bir pislik)den kalkmış gibi olurlar ve (bu meclis kıyamet gününde) kendileri için bir üzüntü (kaynağı) olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim, bir mecliste oturur da orada Allah'ı zikretmezse, onun hakkında Allah'ın bir intikamı olur. Kim de bir yerde yatar da orada Allah'ı zikretmezse (bu halinden dolayı) o adam hakkında Allah'ın bir intikamı olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Amr İbn Âs dedi ki: (Bir takım) kelimeler vardır ki bir kişi meclisinden kalkarken onları okuyacak olursa o kişiden (bu mecliste sadır olan hatalar) bu kelimeler sebebiyle mutlaka affedilmiş olur. Bir kimse bu kelimeleri bir hayır ya da zikir meclisinde okursa, bu meclis bu kelimeler sebebiyle o kimse için hayırla sonuçlanmış olur. Tıpkı sayfa üzerinde mühür basılır gibi (bu mecli­sin sonuna da hayır mührü basılmış olur. Sözü geçen kelimeler şunlardır:) "Sübhanekellâhümme ve bihamdike; lâ ilahe illâ ente; estağfiruke ve etûbu ileyk: Meali: Ey Allahım seni (noksan sıfatlardan) tenzih ederim. Senden başka (hakiki) bir ilah yoktur, senden af diliyor ve sana tevbe ediyorum

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir Önceki 4857. hadisin) bir benzerini de Nebi (s.a.v.)'den Hz. Ebu Hureyre (rivayet etmiştir)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Berze el-Eslemî dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) meclisten kalkmak istediği zaman (meclisin sonunda "Sübhanekellâhümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilahe illâ ente estağfiruke ve etûbe ileyk: -------------- Meali: Ey Allah'ım seni (şanına yakışmayan her sıfattan) tenzih ederim. Senden başka (gerçek) bir ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden af dilerim ve sana tevbe ediyorum." ------------- derdi. (Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) meclisinden kalkarken bu kelimeleri okuyunca orada bulunan) bir adam: Ey Allah'ın Rasulü, sen (bugün) daha Önce söylemediğin bir söz söylüyorsun (bu sözü niçin söylüyorsun?) dedi de: (Rasûlullah) (s.a.v.): Mecliste (geçen süre içerisinde orada bulunanlardan sadır) olan hataları örter" (de onun için bunları söylüyorum)" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Mesud'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sahabilerimden birisi bir kimseden bana (beni rahatsız edebilecek) bir şey iletmesin. Gerçekten ben (evimden) size (uğramak için çıktığımda sizin hakkınızda her türlü güvensizlikten tamamen) salim olan bir kalple çıkmayı arzu ediyorum

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah b. Amr İbn el-Feğvâ el Hıızaî'nin) babası şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) Fetih'ten sonra (bir gün) beni çağırdı ve Mekke'de Kureyş arasında dağıtması için Ebu Süfyan'a benimle (bir mikdar) mal göndermek istedi ve: "(Yolculuk için) kendine bir arkadaş ara" buyur­du. Bunun üzerine Amr b. Umeyye ed-Damrî yanıma gelip: Senin (bir yolculuğa) çıkmak istediğin ve (bu yolculuk için de) bir arkadaş aradığın (haberi) bana erişti. (Bu haber doğru mudur?) dedi. Ben de: Evet, dedim. Öyleyse ben sana arkadaşım, cevabını verdi. Bunun üzerine (doğru) Rasûlullah (s.a.v.)'e geldim ve: (Bu yolculuk için kendime) bir arkadaş buldum, dedim. Kimdir? diye sordu. Amr İbn Ümeyye e'd Damrî'dir, cevabını verdim. "(Onunla birlikte): Onun memleketine vardığın zaman O'na karşı ihtiyatlı davran. Nitekim (vaktiyle) biri büyük biraderine bile güvenme? demiş" buyurdu. Kısa bir süre sonra (Amr ile birlikte yolculuğa) çıktık ve nihayet Ebvâ denilen yere varınca (arkadaşım) bana: "Bir ihtiyaçtan dolayı Veddan'da bulunan kavmime (gitmek) istiyorum, beni (burada) bekle(yebilir) misin," dedi ben de: "Selametle (git)" dedim. (Arkadaşım kavmine) dönüp gidince, Nebi (s.a.v.)'in sözünü hatırladım ve hemen deveme yükümü yükletip onu koşturarak oradan ayrıldım. Nihayet "Edâfir" denilen yere vardığımda bir de baktım ki (arkadaşım) beş on kişilik bir kalabalıkla önüme geçmeye çalışıyor. (Bunun üzerine) devemi (iyice) hızlandırıp onu geride bıraktım. Kendisini geçtiğimi görünce (etrafında bulunan kalabalık) dönüp gitti ve (Amr tek başına) yanıma geldi ve: Kavmime ihtiyacım vardı da... dedi. Ben de: Evet, cevabını verdim, (sonra yola) devam ettik. Nihayet Mekke'ye doğru geldik de (bana emanet edilen) malı Ebu Süfyan'a ver(ebil)dim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.): "Akıllı bir müslüman bir delikten iki defa sokulmaz." buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes r.a. dedi ki: "Nebi (s.a.v.) yürürken sanki (önünde bulunan asasına) dayanıyormuş gibi (önüne doğru, eğilerek yürür) idi." İzah 4864 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said el-Cüreyrî dedi ki: Ebu'tTufeyl: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i gördüm, dedi. Ben: Onu nasıl gördün? diye sordum, Beyaz tenli, sevimli idi. Yürürken sanki yokuş aşağı inermiş gibiydi, cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) kişinin bacak bacak üzerine) koy(arak uzan) masını yasaklamıştır. Kuteybe (bu hadisi, Hz. Nebi): "Kişinin bacaklarından birini diğerinin üzerine atarak sırt üstü yatması(nı yasakladı)" şeklinde rivayet etti. Tahric edenler: Müslim, libas; Tirmizî, edeb; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abbâd b. Temirh'derî (rivayet edildiğine göre); amcası, Rasûlullah (s.a.v.)'i sırtüstü yatarken görmüştür. Ka'nebi ise bu hadisi) "Mescidde bir bacağını diğerinin üzerine atmış vaziyette (sırtüstü yatarken görmüştür)" şeklinde rivayet etti. Tahric edenler: Buhari, salat. istizan; Müslim, libas; Tirmizî, edeb; Nesaî mesacid: Dârimî, istizan; Muvatta, sefer; Ahmed b. Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said b. el Müseyyeb'den (rivayet edildiğine göre); Hz. Ömer b. el-Hattâb ile Osman b. el Affan'da böyle (4866 daki gibi) yaparlarmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

âbir b. Abdullah (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûllullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir adam bir söz söyler de sonra (o sözün, orada bulunmayanlar tarafından işitmesini istemezmiş gibi) sağına soluna bakımrsa; o söz emânettir." Tahric edenler: Tirmizî birr; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir b. Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Üç meclisin dışında her meclis (te konuşulan sözler, birer) emânettir, (ifşa edilemez bu üç meclis şunlardır); 1. (Dökülmesi) haram (olan) kanın döküldüğü (meclis), 2. Haram (olan) bir ırzın çiğnendiği (meclis), 3. Bir malın haksız olarak ele geçirildiği (meclis)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Said el Hudrî (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti. "Kıyamet gününde Allah katında (sorumluluğu) en büyük olan emânet, kişinin başbaşa kaldıktan sonra ifşa ettiğ. karısının sırrıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Huzeyfe'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Koğucu cennet'e gir(e)mez" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en şerlisi bazılarına bir yüzle bazılarına da diğer bir yüzle varan iki yüzlü kimse(ier) dir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ammâr (b. Yasir)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Dünyada iki yüzlü olan kimsenin âhirette (cehennemdeki) ateşten iki dili olacaktır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.)'e: Ey Allah'ın Rasulü gıybet nedir? diye sorulmuş da, (Müslüman) kardeşini (gıyabında) hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır." buyurmuş, (sonra) "Eğer benim söylediğim (şeyler o) kardeşimde varsa ne buyurursun?" denmiş. Eğer söylediğin (şeyler) onda (gerçekten) varsa gıybet etmiş olursun. Eğer söylediğin (şeyler) onda yoksa iftira etmiş olursun." cevabını vermiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Aişe'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'e; Safiyye'nin şöyle şöyle (kusurlarının) olması (onun) sana (layık olmadığını itiraf etmen için) yeter; dedim. Müsedded'in dışındaki raviler (bu cümleyi şu kelimeleri de ekleyerek) rivayet ettiler: (Hz. Aişe bu sözüyle Hz. Safiyye'nin) kısa boylu olduğunu söylemek istiyordu. Bunun üzerine (Hz. Nebi bana): "Muhakkak ki sen öyle bir söz söyledin ki eğer (o söz) deniz suyuyla karıştırılmış olsaydı kesinlikle denizin suyuna galip gelir (onu ifsad eder) di." buyurdu. (Rivayete göre yine, Hz. Aişe) şöyle demiştir: " Ben (yine bir gün) Hz. Nebi'e bir adamın taklidini yaptım da (Hz. Nebi): "Benim için şu kadar (dünya malı verilmiş) olsa da ben bir insanın taklidini yapmayı sevmem" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said b. Zeyd'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki Riba'nın en şiddetlisi haksız yere bir müslümamn şerefine (dil) uzatmaktır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Büyük günahların en büyüğü kişinin haksız yere bir müslümanın şerefine dil uzatmasıdır. Bir sövmeye karşılık iki defa sövmek de büyük günahlardandır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes b. Malik'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Mi'rac'a çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları olan bir topluluğa uğradım. (Bu tırnaklarıyla) yüzlerini ve bağırlarını tırmalıyorlardı. (Cebrail'e:) Bunlar da kimlerdir? dedim. "(Gıybet etmek suretiyle) halkın etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır, cevabını verdi." Ebu Dâvud der ki: Bu hadisi bize Bakıyye'den (mürsel olarak bir de) Yahya b. Osman rivayet etti. Yahya'nın bi rivayetinde (senedde) Enes yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir Önceki 4878. hadis) İbnu'l-Musaffâ'nın (bize) dediği gibi, İsa b. Ebî ise es-Selihr tarafından Ebû'l-Muğire yoluyla da rivayet edilmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Berze el-Eslemî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmeyen kimseler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız ve onların ayıplarını araştırıp durmayınız. Çünkü her kim onların ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarını araştırır. O (şunu iyi bilsin); Allah kimin ayıbını araştırırsa (o ayıbı) evinde (en gizli bir köşede işlemiş olsa dahi meydana çıkarmak suretiyle) o kimseyi (alemin gözleri önünde) kepaze eder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Müstevrid'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim (dünyada) müslüman bir adam (ın gıybetini etmesi) sebebiyle (onun ölü etinden) bir lokma yiyecek olursa, Allah (kıyamet gününde) ona o yediği et kadar bir yiyeceği cehennem (ateşin)den yedirecektir. Kim (dünyada düşmanı yanında gıybetini yaptığı) bir müslüman sebebiyle (o düşman tarafından) kendisine bir elbise giydirilirse (bu ihanet elbisesinin) bir misli de kendisine cehennem ateşinden giydirilecektir. Kim de (dünyada) bir adamı süm'a ve riya makamına oturtursa Allah da onu kıyamet gününde riya ve süm'a makamına oturtur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanın müslümana malı, ırzı ve kanı haramdır. Kişiye şer olarak müslüman kardeşini küçük görmesi yeter

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Seni İbn Muaz İbn Enes el-Cühenî'nin) babasından (rivayet ettiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim bir müslümanı bir münafığa karşı savunursa" (ravi rivayetine şöyle devam etti:) Öyle zannediyorumki Nebi (s.a.v.) (hadisin bundan sonraki kısmında) şöyle buyurdu: "Allah (onun için) bir melek yaratır da (o melek) kıyamet gününde o kimsenin vücudunu cehennem ateşinden korur. Kim de (karalamak gayesiyle) bir müslümana bir iftira ederse Allah o kimseyi bu söylediği sözler (in vebâlin)den (tamamen temize) çıkıncaya kadar cehennem köprüsü (sırat) üzerinde bekletir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir b. Abdullah ile Ebu Talha b. Sehl el-Ensarî Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Her kim bir müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği br yerde yalnız bırakır. Kim de bir müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder." (Bu hadisin ravilerinden) Yahya: Bunu (bu hadisi) bana Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer'le Ukbe b. Şeddad nakletti, şeklinde rivayet etti. Ebu Dâvud der ki: (Hadisin senedinde geçen) şu Yahya h. Suleym, Nebi (s.a.v.)'in azatlı kölesi Zeyd'in oğludur, ismail b. Beştr ise Me-gale oğullarının azatlı kalesidir. Bazı yerlerde Ukbe îbn Şeddad (ismi) Utbe (b. Şeddad) diye rivayet edilmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cündüp şöyle demiştir: Bir bedevi (Hz. Nebi'in mescidinin yanına) geldi, devesini ıhtırdıktan sonra onu, bağlayıp mescide girdi ve Rasûlullah (s.a.v.)'in arkasında namaz kıldı. (Sonra) devesine varıp onu çözdü ve üzerine binip yüksek sesle: "Ey Allahım! Bana ve Muhanımed'e merhamet et ve ikimize olan bu rahmetine hiçbir kimseyi ortak etme!" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Söyler misiniz, bu adam mı, yoksa devesi mi daha cahil? Ne dediğini duymadınız mı?" dedi. (Orada hazır bulunanlar da:) Evet (duyduk), cevabını verdiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Katâde'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sizin herbiriniz Ebu Daygam yahut (Ebu) Damdam gibi olmaktan aciz midir? (Burada ravi Muhammed) b. Ubeyd (söz konusu zatın isminin Ebu Daygam mı, yoksa Ebu Damdam mı olduğunda) şüphe etti. (Hadisin kalan kısmını da şöyle rivayet etti: Bu zat) her sabah şöyle dua ederdi: "Ey Allah'ım', ben (dilleriyle) şerefimi (düşüren) kullarına hakkımı bağışladım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdurrahman b. Aclân'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Sizin herbiriniz, Ebu Damdam gibi olmaktan âciz midir?" demiş de (orada bulunan sahabiler): Ebu Damdam kimdir? diye sormuşlar (Rasûlu Ekrem efendimiz de bir önceki 4886. hadisin) manasını ifade eden şu cevabı vermiştir: "Sizden önceki (kavinı)ler içerisinde bulunan bir kimsedir. (O her sabah: Ey Allahım), ben bana küfreden kimselere şerefimi (lekeleyen bu küfürlerinden dolayı üzerlerine geçen hakkımı) bağışladım" (diye dua ederdi.) Ebu Dâvud der ki: Bu hadisi mana olarak Haşim Ibn el-Kasim da Muhammed İbn Abdullah el Ammî'den, o Sabit'den o da Enes yoluyla Pey­gamber (s.a.v.)'den rivayet etmiştir. Hammâd' in rivayeti ise daha sahihtir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Muaviye'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Eğer sen insanların gizli kusurlarını araştıracak olursan onları (n ahlâkını) bozmuş olursun" yahutta "neredeyse bozacak duruma gelirsin" buyurmuştur. Ebu'd-Derdâ dedi ki: "Bu, Muaviye'nin Rasûlullah (s.a.v.)'den işittiği (ve gereğince amel ettiği için kendisinden) yararlandığı bir sözdür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Mikdam b. Ma'dikerib ile Ebu Umame'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir devlet yetkilisi, halka su-i zan ile muamele yapmaya kalkışacak olursa onları yoldan çıkarmış olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zeyd b. Vehb'den (rivayet edildiğine göre); Hz. İbn Mes'ud'a (bir adam) getirilmiş de: Bu adam'ın sakalından şarap damlıyor, denmiş. Hz. Abdullah (b. Mes'ud da): Biz (gizli) kusur araştırmaktan nehyedildik, fakat bize bir suç açıkça görünecek olursa onu cezalandırırız, cevabını vermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ukbe b. Âmir'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.), (şöyle) buyurmuştur: "(Bir müslümana ait) herhangi bir kusuru görüp de onu saklayan kimse diri diri mezara gömülen bir kız çocuğunu (o) mezardan .çıkararak hayata kavuşturan kimse gibidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ukbe b. Âmir'in katibi Dühayn dedi ki: "Bizim şarap içen bir takım komşularımız vardı. Ben (birgün) kendilerini (şarap içmekten) men'ettim de vazgeçmediler. Bunun üzerine Ukbe'ye varıp: "Ben şarap içen bu komşularımızı (şarap içmekten) nehyettiğim halde vazgeçiremedim. Ben de onlar(ı bu işten vazgeçirmesi) için polis çağıracağım" dedim. (Ukbe de bana:) Onları bırak, cevabını verdi. Sonra Ukbe'ye bir daha varıp: Gerçekten komşularınıız şarap içmekten vazgeçmeye yanaşmıyorlar. Ben de kendilerini vazgeçirmesi) için polis çağıracağım, dedim. Yazık sana onları bırak! Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken) işittim; dedi ve (bir önceki 4891.) Müslim (b. İbrahim) hadisinin manasını rivayet etti. Ehû Dâvud der ki: Haşim ibn el-Kasım bu hadise ilaveten Leys'den (şu sözleri de) rivayet etti. (Ukbe sözlerini şöyle tamamladı: Bunu böyle) yapma; (fakat) önce onlara (yumuşaklıkla) Öğüt ver. (Eğer vazgeçmezlerse o zaman) kendilerini tehdid et

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Salim'in, babası (İbn Ömer) den (rivayet ettiğine göre) Nebi (s.a.v.)'in buyurmuştur: "Müslüman, müslüman'ın (din) kardeşidir. O'na zulmetmez, onu tehlikeye atmaz. Kim din kardeşinin bir ihtiyacının karşılanması için çalışır çabalarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Her kim (dünyada) bir müslüman'ın bir sıkıntısını giderirse bu sebeple Allah ondan kıyamet gününün sıkıntısından birini giderir. Her kim (dünyada) bir müslüman'ın kusurunu gizlerse Allah da kıyamet gününde onu(n kusurunu) gizler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Karşılıklı olarak sövüşen her iki kişinin söyledikleri (kötü sözleri)nin günahı, (kendisine küfredilerek haksızlığa uğrayan) mazlum kimse (küfrü başlatan kimseden) daha da ileri gitmediği sürece (küfre) ilk defa başlayan kimsenin üzerindedir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

lyaz b. Hımar'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah bana: Mütevazi olunuz da kimse kimseye zulmetmesin ve büyüklük taslamasın! diye vahyetti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said İbn el-Müseyyeb'den demiştir ki: (Birgün) Rasûlullah (s.a.v.), sahabilerile birlikte otururken bir adam Hz. Ebu Bekire diliyle sataştı ve onu incitti. Hz. Ebû Bekirse ona karşılık vermedi. Biraz sonra (adam) onu ikinci defa incitti. Hz. Ebu Bekir (yine) sessiz kaldı. Sonra adam Hz. Ebu Bekir'i üçüncü kez rahatsız etti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir de (ona gereken cevabı vermek suretiyle) ondan intikam aldı. Hz. Ebu Bekir intikam alma yoluna gidince Rasûlullah (gitmek üzere) ayağa kalktı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir: Ey Allah'ın Rasûlü, yoksa bana kızdın mı? dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: "(O adam sana atıp tutmaya başlayınca senin adına ona cevap vermek üzere) gökten bir melek inip onun sana karşı söylediği sözleri yalanlamaya başladı. Sen ona karşılık vermeye başlayınca (araya) bir şeytan çıkıp geldi. Bense şeytan'ın bulunduğu yerde oturmam" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Said b. Ebi Said'in) Hz. Ebu Hureyre'den (naklettiğine göre); "Bir adam, Hz. Ebu Bekir'e sövmüş..." (Hadisin kalan kısmında Said b. Ebi Said bir önceki 4896. hadis'in) bir benzerini rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah) İbn Avn dedi ki: Ben (ilmine güvendiğim kimselere): "Kim, kendisine edilen zulümden sonra hakkını alırsa artık böyleleri üzerine (ceza için) bir yol yoktur"[Şûra 41] (âyet-i kerimesinde sözü geçen) intikam almanın hükmünü sorardım. Bana Ali İbn Zeyd İbn Cud'ân, babasının hanımı olan Ümmü Muhammed'den (bir hadis naklederek bu soruma cevap verdi) İbn Avn dedi ki (bana bu hadisi başkaları da rivayet etti. Ravilerin hepsi de şöyle) rivayet ettiler: "Ümmü Muhammed, Müminlerin annesi (Hz. Âişe')nin yanına girer (çıkar)dı. (Birgün) mü'minlerin annesi (Hz. Aişe ona şöyle) demiş: Bir defasında yanımda Zeyneb bint Cahş varken Rasûlullah (s.a.v.) yanıma gelmişti. (Hz. Zeyneb'i görmeden) eliyle (karı koca arasında geçen bir hareket) yaptı. Ben de kendisine bir işarette bulunarak kendisini Zeyneb'in varlığından haberdar ettim. Rasûlullah da (bu hareketi) bıraktı ve (Hz. Aişe'nin verdiği bu habere göre) Hz. Zeyneb de Hz. Aişe'ye (dönüp O'na) dili ile sataşmış, Hz. Nebi onu (bundan) nehyetmiş ise de Hz. Zeyneb sataşmasından vazgeçmemiş. Bunun üzerine Hz. Nebi, Hz.Aişe'ye: Sen de ona dil uzat, demiş o zaman Hz. Aişe de Hz. Zeyneb'e dil uzatmış ve Hz. Zeyneb'in hakkından gelmiş. Bunun üzerine Hz. Zeynep, Ali (r.a.)'e (şikayete gitmiş) ve: "Muhakkak ki Aişe (r.anha) (bana hakaret etmekle Haşimoğullanndan olan) size (de) hakaret etmiş oldu" demiş. (Aynı şekilde varıp Haşimoğullarına şikayet) etmiş, derken Hz. Fatma (durumu arzetmek ve Hz. Zeyneb'in hakkını aramak üzere Hz. Nebi'in huzuruna) gelmiş (Hz. Nebi de) O'na: "Ka'be'nin sahibine yemin olsun ki o, (Aişe) senin babanın sevgili eşidir. (O Haşimoğullarına dil uzatmış bile olsa sakın onun aleyhinde birşeyler söyleme)" buyurmuş. Hz. Fatma da dönüp gitmiş Haşimoğullarına varıp: Gerçekten ben Hz. Nebi'e (varıp) şöyle şöyle dedim; o da bana şunları şunları söyledi, demiş; ayrıca Ali (r.a.) Nebi (s.a.v.)'e varıp O da bu mevzuda kendisiyle konuşmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anhâ)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Kendisiyle sohbet ettiğiniz mu'min) bir arkadaşınız vefat ettiği zaman onu bırakınız. Hakkında kötü sözler söylemeyiniz." Tahric edenler: Buhari, cenâiz. rikâk, fedâilü, sâhabinnebiyy; Müslim. Fedâilussahabe; ; Tirmizî Birr; menâkıb; Nesâî. cenâiz, kasâme:; Darimî, siyer; Ahmed b. Hanbel, 1-300-111-11,54, IV-252, IV-I

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Ölülerinizin iyiliklerini anınız kötülüklerin (i zikretmek)den kaçınınız" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarının içinde biri hayra diğeri de şerre yönelmiş iki kişi vardı. Birisi günah işlemekle, diğeri de ibadetle meşguldü. İbadetle meşgul olan devamlı olarak diğerini günah işlerken görür ve (her defasında da ona): "Vazgeç" derdi. (Yine) birgün (onu böyle) günah üzerinde bulup ona "vazgeç" dedi o da: Benim karşımdan çekil, benim Rabbim seni benim üzerime bir gözetleyici olarak mı gönderdi? diye cevap verdi. Bunun üzerine (beriki): Allah'a yemin olsun ki (böyle devam edersen) Allah seni affetmez yahutta seni cennete sokmaz, dedi. Bir süre sonra ikisi de vefat ettiler ve alemlerin rabbi huzurunda bir araya geldiler. (Yüce Allah) şu ibadete düşkün olana: Sen beni (im kullarıma nasıl muamele yapacağımı kesinlikle) biliyor muydun, yahut benim elimde olan (tasarruf imkanın)a sahip miydin, (de kulum hakkında benim adıma böyle kesin bir hüküm verebildin) dedi. Günahkâr olana: Git rahmetimle cennet(im)e gir, buyurdu. Diğeri için de: "Bunu cehenneme götürün" emrini verdi. Hz. Ebu Hureyre dedi ki: "Varlığım elinde olan zat’a yemin olsun ki (sözü geçen âbid adam diğeri için böyle kesin bir hüküm vermekle) öyle bir söz söylemiş oldu ki, (bu kelime) (kendi) dünyasını da âhiretini de helak etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Bekre'den (şöyle dediği rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ahirete ertelenecek cezası ile beraber, sahibi için zulüm ve akrabayı ziyareti terk kadar, Allah'ın cezalandırmayı çabuklandırmasına layık olan bir günah yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hasedden (kıskançlıktan) sakınınız. Çünkü ateşin odunu yediği gibi kıskançlık da iyi amelleri yer bitirir." Yahutta: ("odunu" lafzı yerine) "otu" (diye) buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sehl İbn Ebi Umame şöyle demiştir: "(Birgün) babamla birlikte, Ömer İbn Abdulaziz'in Medine Valiliği zamanında, Medine'de Enes İbn Malik'in yanma girdim. Bir de baktık ki Hz. Enes yolcu namazı gibi ya da ona benzer (kısa) bir namaz kılıyor. Selam verince babam (O'na): Allah sana rahmet etsin, söyle bakalım bu (kıldığın) farz bir namaz mıdır yoksa kıla geldiğin nafile bir namaz mıdır? dedi (O da:) Bu farz namazdır ve Rasûlullah'ın namazıdır. (Ben) unutarak yanıldığım birşey dışında (bunda bile bile) hiçbir yanlışlık yapmadım. Muhakkak ki Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "(Kendiliğinden) nefislerinize zorluk çıkarmayınız. Sonra size (Allah tarafından) zorluk çıkartılır. Nitekim (geçmiş ümmetlerden) bir kavim kendilerini zora koştular da Allah da onlara zorluk çıkardı. İşte kiliselerde ve mabetlerde kalıntıları bulunan "ruhbanlığı da onlar uydurmuşlardır."[Hadid 27] Sonra ertesi günü (Ebu Umame) sabahleyin (Hz. Enes'e) varıp: (Bizimle beraber çöl yolculuğuna katılman ve oradaki ibretli eserleri) görmen ve ibret alman için (sen de hayvanına) binmez misin? dedi. (Hz. Enes de:) Evet, cevabını verdi. Bunun üzerine hepsi de (vasıtalarına) bindiler ve halkı helak olmuş, yıkılmış ve yok olmuş, tavanları çökmüş bir diyara geldiler. (Ebu Umame Hz. Enes'e:) Bu diyarı tanıyor musun? diye sordu, (Hz. Enes de:) Burayı ve halkını hem de nasıl tanıyorum. Burası öyle bir kavmin diyarıdır ki, onları azgınlık ve kıskançlık helak etti. Çünkü haset iyiliklerin nurunu söndürür, azgınlık ise bunu ya doğrular, ya da yalanlar. (Yani azgınlık hasedin yapılmasını istediği kötü fiilleri ya yerine getirip onun hükmünü icra eder. Ya da onun hükmünü icra etmesine imkân vermez). Göz zina eder, Avuç, ayak, beden, dil ve mahrem yer de bunu ya doğrular, ya da yalanlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu'd-Derdâ, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştin "Kul bir şey'e la'net ettiği zaman o la'net semaya yükselir. Fakat (la'net çok korkunç bir hadise olduğundan) gök kapıları (korkularından onu kabul etmek istemezler de) hemen onun önünde kapanıverirler. Sonra yere iner; (fakat) onun önünde yer kapıları da kapanır. Sonra (gidecek bir yer bulamadığından) sağa-sola meyletmeye başlar. (Sağa ya da sola gitmek için de) bir izin bulamayınca (gerçekten la'net edilmeye lâyık) ise lanet edilen kimseye döner. (Lâyık) değilse lanet edene döner." Ebu Davud der ki, Mervan, Muhammed, senedinde bulunan Velid h. Rebah'ın aslında Rebah b. Velid olduğunu ve bu hadisi Nemraridan işit­tiğini söyledi. Yahya İbn Hassan (ondan Velid İbn Rebah diye) bahset­mekle yanılmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Semure İbn Cündüb'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Birbirinize Allah'ın lânetiyie, gazabıyla ve cehennem ateşiyle la'net etmeyin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd Derdâ Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Lânetçiler, kıyamet gününde ne şefaatçi olabilirler, ne şâhid olabilirler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre); Bir adam rüzgâra la­net etti... (Bu hadisi Musannif Ebû Davud'a rivayet eden diğer râvi) Müslim (ise bu hadisi) şöyle rivayet etti: "Hz. Nebi zamanında rüzgâr bir adam'ın etekliğini vücudundan çekip aldı. Adam da rüzgâra la'net etti." Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "O'na, la'net etme! Çünkü o emirle hareket eder ve bir kimse lâ'net'e ehil olmayan bir şeye lanet edecek olursa o lanet kendisine döner" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre bir gün); kendisinin bir şeyi çalınmış da çalan kimseye beddua etmeye başlamış. Bunun üzeri­ne Rasûlullah (s.a.v.): "(Böyle beddua ederek) onun günahını hafifletme" buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes İbn Malik'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Birbirinize düşmanlık beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun! Bir müslümanın bir din kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Eyyûb el-Ensarî'den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir müslümana kardeşini -karşılaştıklarında biri yüzünü bir tarafa, diğeri Öbür tarafa çevirecek derecede- üç günden fazla terk etmesi helâl değildir. Hayırlıları ise daha önce selâm verenleridir.” Tahric edenler: Buhari. el-Edeb'ül-Müfred, I. 416; Müslim, birr

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir mu'minin bir mu'mine üç günden fazla küsmesi helal olma/. Eğer küsen kimse (küs iken) üzerinden üç gün geçecek olursa hemen ona varıp selam versin. Eğer selamını alırsa (her ikisi de barışmanın) sevaba ortak olurlar. Eğer selamı almazsa (küslüğün) günah(ını) yüklenmiş olur." (Ravi Ahmed b. Said rivayete şu sözleri de) ekledi: "Selam veren de küslük (günahın) dan kurtulmuş olur." İzah 4913 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslüman'ın bir müslüman'a üç günden fazla küsmesi (helal) olmaz. Binaenaleyh (din kardeşine küsen kimse) onunla (her) karşılaştığında selam verir (ve bu karşılaşma ve selamlaşma) üç defa (tekerrür ettiği halde o zat) bu selamların hiçbirini de almazsa (küslüğün) günahını yüklenmiş olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah {s.a.) (şöyle) buyurmuştur: "Bir müslümanın (din) kardeşine üç (gün)den fazla küsmesi helal olmaz. Kim (müslüman kardeşine) üç günden fazla küser de (böyle küs haliyle) vefat edecek olursa cehennem'e girmeyi hak etmiş olur." Diğer Tahric eden: Ahmed b. Hanbel. III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hıraş es-Sülemî'den (rivayet edildiğine göre); kendisi Resûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işitmiş: "(Müslüman) kardeşine bir sene küs duran kimse onun kanını dökmüş gibi (günah kazanmış) olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Cennet kapıları, her pazartesi ve perşembe günleri açılır. Bu iki günde kendisiyle (din) kardeşi arasında düşmanlık bulunan kimseden başka, Allah'a şirk koşmayan herkes bağışlanır. (Aralarında düşmanlık bulunan bu iki kimse hakkında meleklere): Bu ikisini birbirleriyle barışıncaya kadar bekletiniz" denir. Ebû Davud derki: Nebi (s.a.v.) hanımlarından bazılarına kırk gün, İbn Ömer de oğlunun birine ölünceye kadar küsmüştür. Ebu Davud derki: Küslük Allah için olursa (o zaman küsen kimseye hadiste geçen) bu tehdidden bir pay yoktur. (Nitekim halife) Ömer ibn Abdtl-Aziz bir adam’a karşı (onu görmemek için) yüzünü kapatmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Huryere'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullalı (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zan'dan sakınınız. Çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Başkalarının (gizli) konuşmalarını dinlemeyin ve tecessüsde bulunmayın

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Mu'min mu'min'in aynasıdır ve mu'min, mu'min'in kardeşidir. Onun geçimini muhafaza eder ve onu arkadan da çepçevre sarıp (tehlike ve zararlardan) korur" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd-Derdâ'dan (rivayet edildiğine göre) Râsulullah (s.a.v.) (bir gün) sahabelere; "Size oruçtan da namazdan da ve sadakadan da daha faziletli olan bir amel haber vereyim mi?" demiş.(Onlarda): Evet ya Rasûlullah (haber ver), demişler. (Bunun üzerine Rasûlullah): "(O) iki kişinin arasını düzeltmektir. İki kişinin arasını açmak (ise usturanın kılı kazıdığı gibi dini kökünden söken) bir kazıyıcıdır," buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Humeyd b. Abdurrahman'ın) annesinden (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(İki müslüman'ın) arasını düzeltmek için (onların birinden diğerine, düşmanlığı kaldırıp yerine dostluk duygularını uyandırıcı asılsız haberler) taşıyan kimse yalancı değildir." (Bu hadisi Ebu Davud'a rivayet edenlerden) Ahmed h. Muhammed ile Müsedded (hu hadisi; gerçekte duymamış olduğu halde, aralan açık olan iki kişi'nin birinden diğerine sanki duymuş gibi) hayır(lı söz) aktararak yûhutta hayır(lı söz) taşıyarak (o) iki kişi'nin arasını düzelten kimse yalancı değildir" (şeklinde) rivayet ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Gülsüm bint. Ukbe dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'in üç şeyden başka bir şeyde yalan söylemeye izin verdiğini duymadım. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyururdu: "Ara düzeltmek gayesiyle (asılsız) söz söyleyip de insanların arasını düzelten kimseyi; (düşmanı mağlub etmek için) harbte (yalan) söyleyeni;, karısına (yalan) söyleyeni, kocas­na (yalan) söyleyen kadını, ben yalancı saymam

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muavviz İbn Afra kızı Rubayyi' dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) zifaf gecemin sabahında yanıma girip (şimdi) senin benimle oturuşun gibi o yatağımın üstüne oturdu. (O sırada yanımda bulunan) kızlar(ımız) deflerine vurarak Bedir (savaşı) günü şehid olan babalarımızın kahramanlıklarını dile getiriyorlardı. (Bu durum) içlerinden birinin: "Aramızda yarın ne olacağını bilen bir Nebi vardır" (mısralarını) söylemesine (kadar) devam etti. Hz. Nebi, (ancak Allah için söylenebilecek olan bu son mısrayı işitince rahatsız olup bunu söyleyen kız çocuğuna hitaben): Sen bunu bırak da söylemekte olduğun sözü söyle(meye devam et)" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.) Medine'ye gelince, Habeşliler (Hz. Nebi'in bu) gelişine sevinerek nıızraklarıyla oynadılar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Nâfi'den demiştir ki: Hz. İbn Ömer (bir yolda giderken) bir kaval (sesi) işitti de parmaklarını kulaklarına soktu ve yoldan uzaklaşıp bana: Ey nâfi, (hala) bir şeyler işitiyor musun? diye sordu. Ben: Hayır (işitmiyorum), deyince parmaklarını kulaklarından çıkarıp: Ben (birgün) Peygmber (s.a.v.)'le beraberdim. Aynen böyle birşey işitmişti de o da aynen böyle (benim yaptığım gibi) yapmıştı, dedi. (Sünen-i Ehû Davud'u Musannif Ebu Davucldan rivayet edenlerden biri olan) Ehû Ali el-lu'luî dedi ki: Ben Ebu Davud'u bu hadis münkerdir, derken işittim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Nafi: "Ben Hz. İbn Ömer'in terkisinde idim. (Yolda) kaval çalan bir çoban'a rast geldik" dedi ve hemen arkasından da (bir önceki 4924. hadisin] bir benzerini rivayet etti. Ebu Davıtd der ki: Bu hadisi rivayet edenlerden bazıları tarafından hadisin senedinde) Mut'im ile Nâfi arasına Süleyman Ibn Musa sokulmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Nâfi'den demiştir ki: Biz İbn Ömer'le birlikte (bir yolculukta bulunuyor) idik. (Bir ara) bir kaval sesi işitti." (Hz. Nafi hadisin bundan sonraki kısmında 4924 no'lu hadisin) bir benzerini nakletti. Ebû Davud der ki: Bu rivayet (bu hadise ait) rivayetlerin en münkeridir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Vail şöyle demiştir: Ben Abdullah’ı şöyle derken işittim: Ben Resulullah (s.a.v.) “Ezgi kalpte münafıklık (duyguları) meydana getirir.” derken işittim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e elini ve ayaklarını kınalamış, kadınlaşmış bir erkek getirmişler de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Bu adam'ın hali nedir böyle? demiş (kendisine): (Ey Allah'ın Rasulü gördüğünüz gibi bu) kadınlara benzemeye çalışan (bir adam)dır, diye cevap verilmiş. Bunun üzerine (Hz. Nebi); onun hakkında (sürgün edilmesi için) emir vermiş de (adam): "En - Nakî" denilen yere sürgün edilmiş. (Bu emri alan sahabiler ise): Ey Allahin Rasulü onu (orada) öldürelim mi? diye sormuşlar da; (Rasûl-i zişan efendimiz): Bana namaz kılanları öldürmek nehy edildi, buyurmuştur. (Bu hadis'in ravilerinden) Ebu Usame dedi ki: "Nakî Medine'nin bir nahiyesidir. Baki (mezarlığı) değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ümmü Seleme'den (rivayet edildiğine göre Bir gün Peygamber'in hanımlarının) yanında, kadın tabiatlı bir erkek varken Hz. Peygamber yanlarına gelivermiş. O sırada (bu kadın tabiatlı erkek, Hz. Ümmü Seleme'nin) erkek kardeşi Abdullah'a: "Eğer yarın Allah size Tâif'i fethetmeyi nasib ederse sana bir kadın göstereceğim. Dörtle gelir, sekizle gider" demekteymiş. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) hanımlarına hitaben: "Böylelerini evlerinizden çıkanırız" buyurmuştur. Ebu Davud dedi ki: Bahsedilen kadının karnında dört boğum vardı. Diğer tahric. Buhari, nikah, meğazi; Ebu Davud, libas, İbn Mace, nikah, hudud

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınlaşan erkeklerle, erkekleşen kadınlara lanet etmiş ve kadınlaşan erkekleri kasd ederek: "Onları ve falan falan isimli kimseleri evlerinizden çıkarınız" buyurmuştur. Diğer tahric: Buhari, libas, meğazi; Ebu Davud, libas; Tirmizî. edeb: İbn Mace, nikâh

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Âişe'den dedi ki: Ben kız (şeklinde yapılmış oyuncaklarla oynardım. Bazan (bu bebeklerle oynarken) yanımda küçük kızlar da bulunurdu. Rasûlullah (s.a.v.) de yanıma giriverirdi. O girince (beni yalnız bırakıp) dışarı çıkarlar. (Rasûlullah yanımdan) çıkınca da, (içeri ) girerlerdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Aişe'den dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) Tebük ya da Hayber savaşından gelmişti. (Aişe'nin) sofasın(ın önünde) de bir perde vardı. (Tam o sırada) rüzgar esip Aişe'ye ait oyuncak bebeklerin üzerin)den (sözü geçen) perdenin bir ucunu açıverdi. Bunun üzerine (Hz. Nebi:) "Bu(nlar) da ne ey Aişe?" dedi. (Hz. Aişe r.a. de:) Bunlar oyuncaklarım, cevabını verdi. (O sırada Hz. Nebi) bebekleri arasına bir de çaputtan (yapılmış) kanatlı bir at gördü ve: "Bebekler arasında gördüğüm bu (oyuncak) da nedir?" dedi, Hz. Aişe: Attır, cevabım verdi. (Bunun üzerine) Hz. Nebi: "(Peki) bunun üzerindeki(ler) nedir?" dedi, (Hz. Aişe r.a. de): Kanatlarıdır, karşılığını verdi. (Hz. Nebi): "Atın kanatları olur mu?" dedi, (Hz. Aişe:) Sen Hz. Süleyman'ın kanatlı atları olduğunu duymadın mı? cevabını verdi. (Hz. Aişe rivayetine devam ederek) dedi ki: Bunun üzerine (Hz. Nebi öyle bir) güldü (ki) azı dişlerini ble gördüm

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Aişe'den dedi ki: "Ben altı veya yedi yaşımda iken Rasûlullah (s.a.v.) benimle nikahlandı. Medine'ye geldiğimiz zaman kadınlar (bana) geldiler (ravi) Bişr (hadisin bu kısmını); Bana (annem) Ümmii Ruman geldi, ben saiınck üzerinde bulunuyordum; beni kadınlara teslim etti; şeklinde rivayet etti. (Ve kadınlar) beni alıp götürdüler. Rasûlullah (s.a.v.) benimle zifafa girdi. Ben o sırada dokuz yaşımda idim. (Annem Ümmü Rûman beni salıncaktan indirdiği zaman) beni kapının yanına durdurdu. (Bense salıncağa bine bine iyice nefesim kesildiğinden) hih, hih (diye zorla nefes alı)yordum. (Nihayet bu yorgunluğum geçince beni tutup kadınlara teslim etti.) Ebu Davud der ki: (Hih, hih sözü) zorla nefes aldı, anlamına gelir. Bu hiih hiih sözünden sonra hadisin devamı): "Ben bir eve sokuldum -yahutta- (annem) beni (bir eve) soktu. Bir de baktım ki (evde) ensârdan bir takım kadınlar var. (Bana): Hayırlı ve mübarek olsun dediler. Sonra da götürüp Rasûlullah (s.a.v.)'e teslim ettiler şeklinde olması gerekir. Fakat (ravi Musa îbn İsmail le Bişr îbn Halid'in) rivayetlerinin biri diğerine karışmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 4933. hadisin) bir benzerini de Hz. Ebu Üsame rivayet etti. (Hz. Ebû Üsmâme'nin rivayetine göre) Hz. Aişe şöyle demiş: (Annem beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim; ensardan bir takım kadınların huzurundayım) bana "Çok hayırlı olsun" (dediler, annem) beni onlara teslim etti. Başımı yıkadılar, beni süslediler. Rasûlullah (s.a.v.) kuşluk zamanı çıkageldi. Beni kendisine teslim ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Âişe'den (rivayet edilmiştir); dedi ki: Medine'ye geldiğimiz vakit ben salıncak üzerinde oynarken bana (ensardan) birtakım kadınlar geldiler. (Benimse Medine'de saçlarım dökülmüştü. Bu rahatsızlıktan yeni kurtulmuştum. Saçlarım düzelmeye başlamıştı da o sırada) kulaklarıma kadar inen saçlarım vardı. Beni (alıp) götürdüler. (Zifaf için) hazırladılar ve süslediler. Sonra da Rasûlullah (s.a.v.)'e götürdüler. (Hz. Peygamber) benimle zifaf'a girdi. Ben dokuz yaşımda bir kızdım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 4935. hadis bir de aynı senedle yine) Hz. İbn Urve'den (biraz farklı olarak rivayet edilmiştir): (Bu rivayete göre Hz. Aişe) şöyle demiştir: "Ben salıncak üzerindeydim, yanımda arkadaşlarım vardı. Beni bir odaya soktular. Bir de ne göreyim! (Orada) ensardan bir takım kadınlar var. Bana "Hayırlı ve mübarek olsun" dediler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Yahya b. Abdurrahman b. Hâtıb'dan (rivayet edildiğine göre) Aişe (r.a.) şöyle demiştir: "Biz Medine'ye geldiğimiz zaman el-Haris İbn el-Hazret oğullarına misafir olmuştuk. Allah'a yemin ederim ki (o sırada) ben iki hurma ağacı arasında (kurulmuş) olan bir salıncak üzerinde idim. Annem yanıma gelip beni (salıncaktan) indirdi ve (Medine'de yakalandığım saç hastalığından yeni kurtulduğum için o sırada) benim kulaklarıma kadar inen bir saçım vardı. (Hadisin bundan sonraki kısmında Hz. İbn Zübeyr) bir önceki (4936.) hadisi (aynen) nakletti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Musa el-Eşârî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Tavla oynayan kimse Allah'a ve Rasûlüne karşı gelmiş demektir." Tahric edenler: İbn Mace, edeb; Muvatta, rü'ya; Ahmed İbn Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süleyman İbn Büreyde'nin babasından (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Tavla oynayan kimse sanki elini domuz etine ve kanına batırmış gibidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) güvercin peşinde dolaşan bir adam görmüş de: "(Bu adam) şeytan kovalayan bir şeytandır" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Amr'den (rivayet edildiğine göre); Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Merhametli olanlara, Rahman (olan Allah) merhamet eder. (Öyleyse siz) yerde bulunanlara merhametti davranınız da gökteki de size merhamet etsin." Müsedded (bu hadisi rivayet ederken) Abdullah ibn Amr’in "kölesi" (kelimesi) ile "bu hadisi Hz. Neb s.a.v.’e ulaştırdı" ... cümlesini hiç zikretmedi. (Hadisi doğrudan doğruya): "Nebi (s.a.v.) buyurdu ki" (diye­rek) rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den (şöyle dediği rivayet) edilmiştir "Ben, Şu oda'nın sahibi, doğru sözlü, doğruluğuna şahitlik edilmiş olan Ebu'l-Kasım'j şöyle derken işittim: "Merhamet ancak şakî birisin(in kalbin) den kaldırılır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hadisi Ebû Davud'a rivayet edenlerden biri olan) Ebu Bekir b. Ebi Şeybe ("Nebi buyurdu" demeden) Abdullah b. Amr'dan (diyerek) rivayet ettiği (halde; diğer ravi olan İbnu's-Serh'in rivayeti ise şöyledir: ...Abdullah b. Amr'dan Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Küçüğümüze acımayan ve büyüğümüzün hakkını tanımayan bizden değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Temimü'd Dâri'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.); "Din nasihatten ibarettir. Din nasihatten ibarettir. Din nasihatten ibarettir" buyurmuş. (Orada bulunan sahâbiler) Kim için (Ya Rasûlullah)? demişler, "Allah için, Kitabı için, Rasulü için, mu'minlerin emiri için ve bütün mu'minler için". Yahutta: "Müslümanların emiri için ve bütün müslümanlar için-" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Zür'a İbn Amr İbn Cerir'den (rivayet edildiğine göre) Cerir (İbn Abdullah el Becelî) (r.a.) şöyle dermiş: "Ben (kendisini) dinleyip itaat etmek ve her müslüman için halis niyyet beslemek ve onlar hakkında hayırlı davranışlarda bulunmak üzere Rasûlullah (s.a.v.) söz verdim. (Ebû Zür'a) dedi ki: (Cerir birisine) birşey sattığı, ya da birşey satınaldığı zaman: "Muhakkak ki bizim senden almış olduğumuz (bu mal), bizim için (bizim) size verdiğimizden daha sevimlidir. (Binaenaleyh, vermiş olduğun malı) tercih et(tiğin takdirde bizden geri alabilirsin)" derdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir müslümanı dünya sıkıntılarının birinden kurtarırsa Allah da onu kıyamet gününde bir sıkıntıdan kurtarır. Kim darda kalan bir kimseye kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık ihsan eder. Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da dünya ve âhirette, onun ayıbını örter. Kul (din) kardeşinin yardımında oldukça Allah da o kulun yardımındadır." Ebû Davudder ki: (Bu hadisin ravilerinden olan) Osman, (metinde ge­çen); "Kim de darda kalan bir kimseye kolaylık gösterirse" cümlesini Ebû Muaviye'den rivayet etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Huzeyfe'ten (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her ma'ruf sadakadır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd-Derdâ'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Siz kıyamet gününde kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyunuz." Ebu Davud der ki; ibn Ebî Zekeriyya, Ebu’d-Derda'ya yetişmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah) İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "Yüce Allah'ın en hoşuna giden isimler (Allah'a kulluk ifade eden) Abdullah ve Abdurrahman (gibi adlar)dır" buyurmuştur. Tahric edenler: Müslim, adab; Buhari, edeb; İbn Mace, edeb; Tirmizî, edeb; Darimî, istizan ; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sahabilerden olan Ebu Vehb el-Cüşemî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Çocuklarınızı) Nebilerin isimleriyle isimlen(dir)iniz.İsimlerin Allah'a en hoş olanları Abdullah ve Abdurrahman'dır. En doğru olanları Haris ile Hemmâm'dır. En çirkin olanları da Harb ile Mürre'dir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den demiştir ki: Abdullah İbn Ebî Talha, dünyaya geldiği zaman, Nebi (s.a.v.)'e götürdüm. Nebi (s.a.v.) bir "aba içerisinde devesini katranlıyordu. (Bana): Yanında kuru hurma var mı? diye sordu. Evet, dedim. Kendisine bir miktar (kuru) hurma verdim. Onları ağzına atarak çiğnedi. Sonra çocuğun ağzını açtı ve hurmayı ağzının ortasına yerleştirdi. Çocuk, (hoşlandığından dilini dolandırmaya başladı. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Ensarın hurmayı (ne de çok) sevdiğine bakın!" buyurdu ve adını Abdullah koydu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) Âsiye (isimli bir kadın'ın) ismini değiştirmiş: "Sen Cemilesin" demiş. Tahric edenler: Müslim, edeb; Tirmizi, edeb; İbn Mace, edeb; Darimi, istizan; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muhammed İbn Amr İbn Ata'dan (rivayet edildiğine göre); Kendisine Zeyneb bint Ebi Seleme kızının: "Kızının ismini ne koydun?" diye sormuş (O da): Ona Berre ismini verdim, deyince, (Zeyneb) şöyle demiş: Rasûlullah (s.a.v.) bu ismi yasakladı. (Nitekim) bana da Berre ismi verilmişti de Nebi (s.a.v.) (insanı kusursuz gösteren böylesi isimlerİ vermek suretiyle); "Kendinizi temize çıkarmayın, sizden kimin iyi olduğunu Allah daha iyi bilir" buyurdu. Bunun üzerine (orada bulunanlardan biri Hz. Nebi'e: Peki onun) "İsmini ne koyalım?" diye sordu. (Hz. Nebi) de: "Ona Zeyneb ismini veriniz" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Usame İbn Ahderiyye'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.)'e gelen bir cemaat içerisinde: "Esram" isimli bir adam varmış; Rasûlullah (s.a.v.) O'na: Adın ne? diye sormuş da (adam): Ben Esram'ım, demiş; (bunun üzerine Hz. Nebi de): Sen zûr'as'm, buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hâni (İbn Zeyd)'den (rivayet edildiğine göre) kendisi kavmiyle birlikte Rasûlullah (s.a.v.)'e gelince Rasulullah (s.a.v.) kavminin onu "Ebu’l-Hakem" künyesiyle çağırdığını duymuş da kendisini çağırarak: Muhakkak ki gerçek hakem Allah'dır. Hüküm (ondan çıkar, yine) ona (döner). Binaenaleyh sen niçin (böyle) Ebu'l Hakem künyesiyle çağırılıyorsun? diye sormuş (da O da): Benim kavmim bir anlaşmazlığa düştükleri zaman bana gelirler, bende aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da (benden) razı olurlar, cevabını vermiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Bu (tarafları hoşnut edecek hüküm vermek) ne kadar güzel! (Ama Hakem ismi Allah'a mahsus olduğu için kullar bu isimle künyelendirilemezler) Kaç çocuğun var? demiş. (O da): Benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah (isimli üç oğlum) var, demiş. Rasûlullah (s.a.v.): (Yaşça) hangisi daha büyük? diye sormuş. (Hâni de:) Şüreyh, cevabını vermiş. (Bunun üzerine Resulü Ekrem Efendimiz:) Öyleyse sen Ebu Şüreyhsin, buyurmuş. Ebu Davud der ki Şüreyh Zinciri kıran ve Tüster şehitte girenlerdendir. Bana ulaşan habere göre Şüreyh (Tüster'e) gizli bir yoldan girdiği için Tüster'in kapısını kırmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Said İbn el-Müseyyeb'in) babasından (rivayet edildiğine göre, Bir gün) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ona: Adın nedir? diye sormuş (O da:) Hazn'dır demiş. (Hz. Nebi de): (Bundan sonra ) sen Sehl'sin, buyurmuş. (Hz, Hazn ise babasının verdiği ismin değiştirilmesine razı olmayarak); Hayır olmaz. (Çünkü) Sehl (ova), ayaklar altında çiğnenir ve horlanır cevabını vermiş, (Bu hadisin ravisi) Said dedi ki: (Dedem Hazn, Hz. Nebi'in bu teklifini kabul etmeyince:) "Artık bundan sonra bize (devamlı olarak) üzüntü isabet edecek zannetmiştim." Ebu Davud dedi ki: Nebi (s.a.v.) "el-As" "Aziz", "Atle", "Şeytan", "Elhakem", "Ğurab", "Hubab", "Şihab" isimlerini "Hişam" ismiyle değiştirdi. "Harb" ismini "Selm" ismiyle, "Elmuzdacı" ismini "Elmünbeis" is­miyle, değiştirdi. "Afim" adıyla anılan araziye "Hadıra" ismini vermiş, "Şa'b edrDalale" ismini "Şa'b el-Hudâ" ismiyle "Benüzzinye" ismini "Benurrişde" ismiyle "Benülmuğviye" ismini de (yine) "Benürrişde" is­miyle değiştirmiştir. Ebu Davud dedi ki: Kısaltmak gayesiyle bu rivayetlerin senetlerini terk ettim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Mesrûk'tan demiştir ki: Ömer İbn el Hattab (r.a.) ile karşılaşmıştım. (Bana): Sen kimsin? diye sordu. Ben de: Mesrûk İbn el Ecdâ(ım) dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i: "Ecdâ şeytandır" derken işittim, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Semura îbn Cündüb'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Sakın kölenin ismini Yesâr, Rebah, Necîh, Efiâh koyma. Çünkü (olur ki) sen (kendine bu isimlerden birini verdiğin köleni kasd ederek): O orada mı? diye sorarsın (karşıdaki de): (Semure dedi ki:) Hayır cevabını verir." Böylesi isimler dörttür, benim adıma onları fazlalaştirmayın. Tahric edenler: Müslim, edeb; Tirmizî edeb; Ahmed b. Hanbel, 11-385. V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Semura'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) kölelerimize şu dört isim(den birin)i vermemizi bize yasakladı: Eflah, Yesar. Nafi, Rebâh." Tahric edenler: Müslim, edeb; İbn Mace, edeb

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Cabir'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "inşallah, eğer ömrüm olursa ümmetime Nâfi, Eflah ve bereket isimlerini koymalarını yasaklayacağım." (Bu hadisin ravilerinden) A'meş (burada bir parantez açarak -bu hadisi bana naki eden Ebu Süfyan gerçekten) Nâfi ismini de zikretti mi, zikretmedi mi, (iyice) bilmiyorum, dedi. (Câbir'in rivayetine göre Hz. Nebi şöyle sözlerini tamamlamıştır:) . "Çünkü (kölesini sormak üzere) geldiği zaman: Bereket burada mı? diye sorar. (Orada bulunanlar da:) Hayır! cevabını verirler. Ebû Dâvud der ki: (Bu hadisin) bir benzerini Hz. Câbir yoluyla Ebu Zübeyr de rivayet etti. (Fakat) Bereket ismini rivayet etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Allah yanında en aşağılık isim (sahibi dünyada) Melikü'l-emlâk (padişahlar padişahı) ismiyle çağrılan adam (olacak)dır." Ebu Davud der ki: Bu hadisi aynı senedle Şuayb ibn Ebi Hamza da Ebu'z-Zinad'dan: "(Kıyamet gününde) isim(ler)in en çirkini" diye rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Cebîre İbn Dahhâk demiştir ki: "Birbirinizi kötü lakablarla çağırmayın, İmandan sonra fasıldık ne kötü addır..."[Hucûrât 11] âyeti biz Seleme oğulları hakkında nazil oldu. Rasûlullah (s.a.v.) bize (yani Medine'ye) geldi. (O zaman) bizden iki ya da üç ismi olmayan hiçbir adam yoktu. Nebi (s.a.v.) (İçimizden birini bu isimlerden biriyle): "Ey falanca!" diye çağırınca (bunu işiten kimseler): "Ey Allah'ın Rasulüî (Onu bu isimle çağırmaktan) vazgeç. Çünkü o bu isimden dolayı kızıyor" demeye başladılar. Bunun üzerine şu "Biribirinize (kötü) lakablar takmayın" âyeti indirildi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Zeyd b. Salim'in) babasından (rivayet edildiğine göre) Ömer ibn El-Hattâb (r.a.) Zeyd İbn Sabit'in kendi kendisine Ebu İsa künyesini veren oğlunu dövdü. El Mugîre İbn Şu'be de kendisine "Ebu İsa" diye künyelenmişti. Hz. Ömer O'na: Sana Ebu Abdullah künyesini alman yetmiyor mu? diye çıkıştı. Bunun üzerine Mugîre, "Bu künyeyi bana Rasûlullah (s.a.v.) verdi" dedi. Hz. Ömer de: Onun gelmiş, geçmiş hataları affedilmiştir. (Bize gelince) biz kendi başımızayız. (Allah'ın bize nasıl muamele yapacağını bilmiyoruz)" diye çıkıştı. Bunun üzerine (Mugîre) ölünceye kadar Ebu Abdullah künyesini taşımaya devam etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes İbn Mâlik'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) Ona: Ey Oğulcuğum, diye hitap edermiş. Ebu Davud der ki: "Ben Yahya İbn Maîrii, Ibn Mahbûb çok hadis ri­vayet eden bindir" diye överken işittim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Benim adımla adlanınız, fakat künyemle künyelenmeyiniz..."' Ebu Dâvud dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Ebu Hüreyre'den Ebu salih de rivayet etmiştir. Ebu Süfyan'ın Cabir'den (olan) rivâyetiyle Salim İbn Ebu Ca'd'ın Cabir'den; Süleyman el-Yeşkerf nin ve İbnü'l Münkedir'in Cabir'den rivayeti de böyle olduğu gibi, ve Enes b. Mâlik'in rivayeti de (yine böyledir)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Câbir'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Benim ismimle isimlenmiş olan kimse künyemi de almasın. Künyemi almış olan ismimi almasın." Ebu Dâvud der ki: Bu hadisin manasım İbn Adan babası vasıtası ile Hz. Ebu Hür ey re den rivayet etti. Ebû Zur'a vasıtasıyla da Ebû Hureyre'den rivayet edilmiştir. Ancak diğer iki rivayetle arasında farklı­lık vardır. Abdurrahman fbn Ebi Amre'nin Ebû Hureyre'den rivayeti de böyledir. (Bu rivayette) Abdurrahman'a muhalefet edilmiştir. Bu hadis-i şerifi, Es-Sevrî ile Ibn Cüreyc, Ebu z-Zübeyr'in rivayeti gi­bi rivayet ettiler. Ma'kıl Ibn Ubeydillah ise Ibn Şirin inki gibi rivayet et­ti. Bu hadisde Musa Ibn Yesar'm Ebu Hureyre' den olan rivayeti iki fark­lı şekilde gelmiştir. Bu farklılığın birisi Hammâd İbn Halid'e, diğeri de İbn Ebî Füdeyk' e aittir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muhammed İbn el-Hanefiyye'den (rivayet edildiğine göre) Hz. Ali (r.a.) şöyle demiştir: Ben Resûlullah (s.a.v.)'e: Eğer senden sonra bir çocuğum dünyaya gelirse ona hem senin ismini hem de künyesini vereceğim, dedim de: Evet (koyabilirsin) buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: Bir kadın Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Resulü! Ben gerçekten bir oğlan çocuğu dünyaya getirdim de ona Muhammed ismini ve Ebu'l-Kasım künyesini verdim. Bunun üzerine bana senin bundan hoşlanmayacağın haber verildi. (Ne buyurursun)? diye sordu. (Hz. Nebi de:) "Benim ismimi (koymayı) helal künyemi (vermeyi de) haram kılan şey nedir?" yahutta: "Benim künyemi (vermeyi haram, ismimi (koymayı da) helal kılan şey nedir?" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes İbn Malik'ten demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (herkes gibi bizim aramıza da girerdi.Bir de benim Ebu Umeyr künyesiyle anılan bir küçük kardeşim vardı. Kırmızı gagalı serçe kuşuna benzeyen kuşuyla oynar dururdu. Bir süre sonra (bu kuş) öldü. Bir gün Nebi (s.a.v.) onun yanma giriverdi de onu üzgün bir halde gördü. Bunun üzerine (Orada bulunanlara): Bunun hali nedir? diye sordu (onlar da:) Kuşu öldü, dediler. (Hz. Nebi de:) Ey Ebu Umeyr, kuşcağiz (a) ne oldu? diye Onunla şakalaştı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anhâ)'dan (rivayet edildiğine göre) kendisi (birgün Hz. Nebie): Ey Allah'ın Rasulü, benim her arkadaşınım künyesi var. (Ben de bir künye alabilir miyim?) diye sormuş da, (Hz. Nebi: O'nun kızkardeşinin oğlunu kast ederek): Sen de oğlun (hükmüne olan) Abdullah'la künyelen, buyurmuş. (Ravi) Müsedded (bu Abdullah kelimesini) "Abdullah İbnü'z-Zübeyr" diye rivayet etti. (Ravi Urve hadisinin kalan kısmını şöyle) rivayet etti: "Bunun üzerine (Hz. Aişe) "Ümmü Abdullah künyesini almıştı." Ebu Davud dedi ki: Bu hadisin benzerini de yine aynı şekilde (yani Hişam Ibn Urve'nin, babası Urve yoluyla Hz. Aişe'den rivayet ettiği gibi) Kurrân Ibn Temmam ile Ma'mer de Hişam'dan rivayet ettiler. Ebu Usâme ise Hişam ve Abbâd yoluyla Hamza'dan rivayet etti. Hammâd Ibn Seleme ile Mesleme Ibn Ka'nab da Ebu Üsame gibi yine Hişam'dan rivayetti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süfyan İbn Esîd el-Hadramî'den demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'ı şöyle derken işittim: "Sana inandığı halde bir (din) kardeşine kendisini kandıracak yalan bir söz söylemen ne kadar büyük bir hıyanettir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Kılabe'den demiştir ki: Ebu Mesûd, Ebu Abdullah'a - yahutta -Ebu Abdullah, Ebu Mesûd'a: "Rasûlullah (s.a.v.)'i; (Bazı kimseler) şöyle bir iddiada bulundular, sözü hakkında neler söylerken işittin? demiş de (Ebu Abdullah, yahutta Ebû Mesûd) şöyle demiş: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i (bu söz hakkında) şöyle buyururken ısıttım: "Zeamû (iddia ettiler) kelimesi kişinin ne kötü bir bineğidir!" Ebu Davud dedi ki: (Sözü geçen) bu Ebu Abdullah, Huzeyfe'dir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zeyd İbn Erkam'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) kendilerine bir hutbe okumuş da (hutbe esnasında) "Emmâ ba'd" tabirini kullanmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "(Sizden) biriniz (üzüm çubuğuna) kernı demesin. Çünkü (hakiki) kerm müslüman kişidir, fakat siz (üzüm çubuklarına) üzüm bağları deyiniz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Sizden) biriniz sahibi olduğu kimseye: Kulum, cariyem demesin, köle olan kimseler de (sahiplerine): Rabbinı, demesin. Sahip olan (sahip olduğu kimseye): Oğlum, kızım diye hitap etsin. Kendisine sahip olunan kimse de (sahibine): Efendim diye hitab etsin. Çünkü siz­ler kölesiniz Rabb (rızık verip besleyip büyüten) de Aziz ve Celil olan Allah'dır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 4975. hadisi) Hz. Ebu Hureyre'den Ebu Yunus da (rivayet etmiştir. Ancak (Hz. Ebu Hureyre) bu haberde Hz. Nebi (s.a.v.)'i anmadı. (Yani hadisi kendi sözü olarak zikretti)1 ve şöyle dedi: (Fakat köle efendisine) "seyyidi (efendim) ve (yahutta) mevlâya (efendim) desin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah İbn Büreyde'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Münafığa seyyid (efendi) demeyiniz. Çünkü eğer (siz ona böyle seyyid demeye devam ederken birgün başınıza) seyyid oluverirse aziz ve celil olan Allah'ı öfkelendirmiş olursunuz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Ebu Ümâme İbn Sehl İbn Huneyf'in) babasından (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sakın hâ!... Biriniz; nefsim habis oldu, demesin. Fakat; nefsim lakis oldu, desin." Diğer Tahric: Buhari, edeb; Müslim, edeb Ahmed b. Hanbel, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (ranha)'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sakın biriniz içim bulandı, demesin, fakat nefsim kötüleşti, desin." Diğer tahric: Buhari, edeb; Müslim, edeb: Ahmed b. Hanbel. VI. 51.66. 209. 231, 281. AÇIKLAMAKSI: İmam Hattabi'nin de açıkladığı gibi aslında "lekise” ve “habuse” fiilleri arasında mana bakımın­dan bir fark yoksa da, yani her ikisi de pis oldu, kötü oldu anlamına gelirler­se de Resulü Zişan efendimiz "habüse" kelimesinin çirkinliği ve insan üze­rindeki nefret uyandırıcı olumsuz te'siri sebebiyle ümmetine bu kelimeyi bı­rakıp yerine daha edebî ve nefret uyandırıcı yönü daha az olan "lakıset" ke­limesini kullanmalarını tavsiye etmiştir. Çünkü insanın kendi nefsi hakkında ya da belli bir şahıs hakkında böyle nefret uyandıran bir kelime kullanması hiç de akıllıca bir iş değildir. "İçi dışına çıkacak, kusacak hale geldi" demek olan "Caşe" fiilini terk edip yerine "lakıset" fiili kullanmalarını tavsiye buyurması da yine aynı hik­mete mebnidir. Resul-ü zişan efendimizin ümmetine olan bu tavsiyesinde onları sürekli edebli ve mantıklı olmaya, herşeyin güzelini kullanıp çirkinini terk etmeye teşvik gayesi mevcuttur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Huzeyfe'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah ve falan kimse diledi demeyiniz. Fakat (önce) Allah sonra falan diledi, deyiniz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Adiyy İbn Hatem'den (rivayet edildiğine göre), Bir hatip Peygamber (s.a.v.)'in huzurunda bir hutbe okuyarak: "Her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse doğru yolu bulur, kim de onlara isyan ederse..." demiş de (Nebi (s.a.v.) (o hatibe): "Kalk" yahutta "git! Sen ne fena bir hatipsin" buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû'l-Melâh'dan (rivayet edildiğine göre) Bir adam şöyle demiştir: Ben (bir gün) Rasûlullah (s.a.v.)'in terkisinde idim. Hayvanının ayağı sürçüverdi. Bunun üzerine ben "Hay burnu sürtülesice şeytan" dedim. (Hz. Nebi de:) Burnu sürtülesice şeytan, deme. Çünkü sen bunu söyleyince o, ev gibi oluncaya kadar büyür ve: "(Bu iş) benim kuvvetimle (oluyor)" der. Fakat sen "Bismillah de! Çünkü sen bunu söyleyince, o karasinek gibi kalıncaya kadar küçülür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir adamı: 'Artık insanlar helak oldular' derken işittiğinde... (bil ki) onların en çok helakte olanı o adamdır." Musa (İbn İsmail ise bu cümleyi) şöyle rivayet etti: "Bir adam: 'Artık insanlar helak oldular' dedi mi (bil ki) insanların en çok helak olanı o adamdır." Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisi hocam el-Ka'nebî'ye rivayet eden) Mâ­lik bu konuda şöyle dedi: İnsan bu sözü halkın dinî işlerindeki (gevsek) durumunu görüp de üzüldüğünden dolayı söyleyecek olursa, ben bunda bir sakınca görmem, kendini beğenip de başkalarını küçümseyerek bu sö­zü söylüyorsa o zaman bu yasaklanmış olan çirkin bir sözden başka birşey değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sakın çöl arapları (şu yatsı) namazımızın ismi hususunda sizi tesir altına almasınlar, Uyanık olun! Bu (namaz) yatsı (namazı)dır. Fakat onlar develeri yüzünden yatsıyı gecenin karanlığına kadar geciktirirler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Salim İbn Ebi'l-Ca'd'den (rivayet edildiğine göre râvi Mis'ar'in (hakkında) -O'nun Huzaa (kabilesin)den olduğunu zannediyorum- dediği bir adam: "Keşke şu namazı kılsaydim da bir rahata erseydim" demiş. (Orada bulunan) bazı kimseler bu sözünden dolayı o adamı ayıplar gibi bir tavır takınmışlar, bunun üzerine (sözü geçen adam:) Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i - Ey Bilâl, kalk namaza (çağır da) bizi namazla rahatlat, derken işittim" demiştir. İzah 4986 da

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Muhammed İbn el-Hanefiyye'den.demiştir ki: "Babamla birlikte ensardan olan bir damadımıza hasta ziyaretine gitmiştim. (Biz orada iken) namaz (vakti) geliverdi. Aile fertlerinden birine: Ey Câriye, bana abdest suyunu getir (de abdestimi alayını); belki namazı kılarım da rahatlarım, dedi biz de o'nun bu sözünü tenkid ettik. Bunun üzerine (bize) şöyle dedi: Ben Rasûlullah (s.â.)'ı "- Ey Bilal! Kalk (ezan oku da), bizi namazla rahatlat" derken işittim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anhâ)'den demiştir ki: "Rasûlullah (s.a.v.)'in herhangi bir kimseyi dinden başka birşeye nisbet ederken asla işitmedim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes r.a.'den (rivayet edilmiştir) demiştir ki: Birgün Medine'de korkunç bir olay olmuştu. Nebi (s.a.v.) Ebu Talha'nın atına bin(ip hadisenin üzerine doğru sür'atle git) di. Kısa bir süre sonra (yanımıza dönüp): (Korkulacak) birşey görmedik, -yahutta- korkulu bir şey görmedik (fakat) bu atı bir deniz (gibi akıcı) bulduk," buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah (İbn Mes’ud radiyallahu anh)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yalandan sakınınız! Çünkü yalan (sahibini) fücur'a, fücur ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalanı söyleye söyleye ve yalanı araya araya (o hale gelir ki) nihayet Allah katında en yalancı (kimse diye) yazılır. Doğruluktan ayrılmayanız. Çünkü doğruluk (sahibini) birr'e birr de cennet'e götürür. Gerçekten insan doğruyu söyleye söyleye ve doğruyu araya araya (o hâle gelir ki) nihayet Allah katında en doğru (insan olarak) yazılır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hakim, ibn Muaviye îbn Hayde'nin) babasından demiştirki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim: "Sözleriyle bir toplumu güldürmek için konuşup da yalan söyleyen kimseye yazıklar olsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Âmir'den demiştir ki: Birgün Resulullah (s.a.v.) evimizde otururken annem beni çağırıp: "Gel sana vereceğim (şu şeyi) al" dedi. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem kendisine: Ona ne vermek istiyorsun? dedi. Annem: Ona bir kuru hurma vereceğim, cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) O'na şöyle buyurdu. Dikkat et, eğer ona bir şey vermemiş olsaydın (bu), senin hakkında bir yalan olarak yazılacaktı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Kişiye günah olarak her duyduğunu söylemesi yeter." Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisi bana rivayet eden iki şeyhten biri olan) Hafs (bu hadisi rivayet ederken) Ebu Hüreyre'yi zikr etmedi. (Yani Ebu Hüreyre'yi atlayarak hadisi doğrudan doğruya Hz. Nebiden riva­yet etti.) Hz. Ebu Hureyre'yi senedde sadece Ali b. Hafs el- Medâinî zikretti. Diğer tahric: Müslim, Mukaddime h.no: 5; Tuhfetu'l-Eşraf, 12268 AÇIKLAMA : İmam Nevevî'nin açıklamasına göre "kişiye günâh olarak her duyduğunu söylemesi yeter" sözünden maksat şudur: "İnsan genellikle doğruyu da yalanı da işitir. Bun­ları bir ayırım yapmadan her duyduğunu söyleyince ister istemez yalan haberleri de doğruymuş gibi nakletmiş olur. Dolayısıyla yalancı durumuna düşer. Çünkü yalan gerçeğe aykırı olan birşeyi gerçekmiş gibi haber vermekten ibarettir. Bunda, bu haberi veren kimsenin yalan söylemeyi kast edip etmemesi de neticeyi değiştirmez. Yani onu yalan söylemiş ol­maktan kurtarmaz." Bu hadisi Musannif Ebu Davud'un şeyhlerinden Hafs, mürsel olarak Muhammed İbn el Huseyn de muttasıl olarak rivayet etmiştir. Her iki ri­vayet şekli de bulunduğuna göre, hadisin muttasıl olduğunu kabul etmek­te bir sakınca yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Allah ve müslümanlar hakkında) iyi zann beslemek ibadetlerin iyisindendir." Ebu Davud dedi ki: (Ravi) Mehne güvenilir bir râvidir ve Basralıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Safiyye (bint Huyey Validemiz)'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) Ramazanın son on gecesinde i'tikâfta iken kendisini ziyaret için bir gece yanına varmıştım. Kendisiyle (bir süre) konuştuktan sonra kalkıp (evime) döndüm. Beni uğurlamak için benimle beraber o da kalktı. -(O sıralarda) Hz. Safiyye, Usame İbn Zeyd'in evinde kalıyordu.- (Hz. Nebi ile birlikte evin önüne vardığımız zaman) ensardan iki adam (yanımızdan) geçti. Nebi (s.a.v..)'i görünce hızlandılar. (Onların hızlandığını gören) Allah Rasulü onlara: "(Bizi görünce böyle hızlanmanıza gerek yok, eski) haliniz üzere (yürüyünüz). Çünkü bu yanımda bulunan (kadın yabancı değil) Safiyye bint Huyyey'dir" buyurdu. (Onlar da): Sübhanallah, (hâşa biz senin hakkında başka türlü nasıl düşünebiliriz) ey Allah'ın Resulü? dediler. (Hz. Nebi de): Şeytan insan(ın vücudu)nda kanın dolaştığı her yerde dolaşır. Sizin kalplerinize (kötü) bir şüphe atmasından korktum" buyurdu - yahutta-: “Bir şer (atmasından korktum)" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zeyd İbn Erkam'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; "Bir kimse yerine getirmek niyetiyle bir (din) kardeşine bir va'd'de bulunur da (bunu bir mazereti sebebiyle) yerine getiremezse ... günahkâr olmaz.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Ebi'l Hamsa'dan; demiştir ki: Nebi (s.a.v.)'le (Nebi olarak) gönderilmeden önce bir alış-veriş yapmıştım. Kendisine bir miktar vereceğim kalmıştı. Borcumu kendisine (sözleşme) yerine getireceğime dair söz vermiştim. Ama ben (bu sözümü) unuttum, (ancak) üç gün sonra hatırladım. Bunun üzerine hemen (yola çıkıp kararlaştırdığı­mız yer'e) vardım. Bir de ne göreyim! O, (sözleştiğimiz andaki) yerinde hâlâ duruyordu. (Beni görünce): Delikanlı bana zahmet verdin. Ben burada üç gündür seni bekliyorum, dedi. Ebu Davud dedi ki: Muhammed İbn Yahya (ravi Abdülkerim hakkında şöyle) dedi: Bize göre bu zat Abdülkerim İbn Abdullah İbn Şakik'dir. Ebû Davud dedi ki: Bu zatın ismi bana Ali İbn Abdullah'dan da bu şekilde erişti. Yine hana eriştiğine göre hu hadisi Bişr İbn el-Strrt, Abdülkerim Ihn Abdullah ibn Şakik'den rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Esma bin Ebi Bekr'den (rivayet edildiğine göre) Bir kadın (Hz. Nebi'in huzuruna gelip) kumaşım kasd ederek: Ey Allah'ın Rasulu, benim bir kadın komşum var; kocamın bana vermediği bir şeyle (sanki vermiş de onunla) doymuşum gibi görünmemde bana bir günah var mıdır? diye sormuş da (Hz. Nebi): "Kendisine verilmemiş birşeyle doymuş görünen kimse iki yalan elbîssi giyen kimseye benzer, buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre) Adam'ın biri (Hz. Peygamberin huzuruna gelerek): Ey Allah'ın Rasulu, beni bir binek hayvanına bindir! demiş Nebi (s.a.v.)’de: "Biz seni bir dişi deve'nin yavrusuna bindireceğiz" cevabım vermiş.(Adam): Ey Allah'ın Rasulü ben dişi devenin yavrusunu ne yapacağım? deyince Nebi (s.a.v.): Her deveyi bir dişi deve doğurmuş değil mi? diye şaka yapmış.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

en-Nu'mân ibn Beşir'den demiştir ki: Ebu Bekir (r.a.) Peygamber (s.a.v.)'in yanına girmek üzere izin istedi. Hemen arkasından (kızı) Aişe'nin. yükselen sesini işitti. Bunun üzerine içeri girince hemen yüzüne tokat atmak için Aişe'yi yakaladı ve: Bir daha seni (böyle-) sesini Rasûlullah (s.a.v.)'in sesinden daha fazla çıkarırken görmeyeceğim (tamam mı)? dedi. O sırada Nebi (s.a.v.) kendisine engel oldu (da Aişe'yi dövülmekten kurtardı). Hz. Ebu Bekir de öfkeli olarak çıkıp gitti. Hz. Ebu Bekir, çıkınca Nebi (s.a.v.) (Hz. Aişe'ye): Adam(ın dayağın)dan seni nasıl kurtardım, gördün mü? diye şaka yaptı. Hz. Ebu Bekir günlerce durduktan sonra (tekrar gelip) Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna girmek için izin istedi ve Hz. Nebi ile Hz. Aişe'yi barışmış olarak buldu. Bunun üzerine onlara: Beni kavganızın arasına soktuğunuz gibi barışınıza da sokunuz! diye şaka yaptı, Nebi de: (Gel istediğin gibi) yaptık, (kavgamızın içine soktuğumuz gibi barışımızın içine sokma işini de) yaptık, cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Avf İbn Malik el Eşcaî'den (rivayet edilmiştir) dedi ki: Tebük savaşında Rasulullah (s.a.v.)'in yanına vardım, deriden (yapılmış) bir çadırda (bulunuyor) idi. (Kendisine) selam verdim. (Selâmımı) aldı ve: "Gir" dedi. (Ben de): Her tarafıni(la mı gireyim) ey Allah'ın Resulü? dedim. Her tarafınla, cevabını verdi. Tahric edenler: Buharî cizye; İbn Mâce, fiten

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Osman İbn Ebi'l-Âtike'den (rivayet edilmiştir); dedi ki: (Avf ibn Malik, bir önceki 5000. hadiste sözkonusu edilen) "Her tarafımla mı gireyim" sözünü sırf çadırın küçüklüğünden dolayı (şaka olsun diye) söyledi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes den (rivayet edilmiştir); dediki: Rasülullah (s.a.v.) (birgün) bana: "Ey iki kulaklı!" diye şaka yaptı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah b. es-Saib b. Zeyd b. Said'in) dedesinden rivayet edildiğine göre) kendisi (birgün) Rasülullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işitmiş: "Sizden biriniz (din) kardeşinin herhangi bir malını şaka ve ciddî olarak almasın" Süleyman (b; Abdurrahman bu hadisi); "şaka olsun diye de almasın ciddiyetle de (almasın" şeklinde yukarıdaki metnin manasına uygun olarak) rivayet etti. (Hadisin kalan kısmı şöyledir): "Kim (din) kardeşinin bastonunu (bile haberli veya habersiz olarak) almışsa onu derhal geri versin" (Ebu Davud dedi ki;) Bu hadisi, bana rivayet eden iki râviden biri olan Muhammed b. Beşşâr, İbn Yezid'(in isminji zikretmedi. (Yani onu atlaya­rak sanki hadisi, bizzat Hz. Nebiin ağzından dinlemiş gibi; "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:..." diye rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdurrahman İbn Ebi Leylâ'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'in sahabilerinin bize haber verdiklerine göre, (kendileri birgün) Nebi (s.a.v.)'le yolculuk ederlerken içlerinden biri uyuyakalmış. Bunun üzerine onlardan birisi varıp o sahabinin yanında bulunan ipi almış. (Adam uyanıp da yanında bulunan ipi göremeyince) korkmuş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Bir müslüman'ın, bir müslüman'ı korkutması helâl değildir" buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah ibn Amr'den (rivayet olunmuştur) Rasûkıllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah erkekler arasından dilini, ineğin dilini (otlara) doladığı gibi (kelimelere) dolay(arak konuş)an edebiyatçıya buğzeder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim, insanların gönüllerini cezbetmek için lüzumundan fazla söz öğrenirse Allah kıyamet gününde onun nafilesini de farzını da kabul etmez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Ömer'den demiştir ki: Doğu (tarafın) da iki adam gelip bir konuşma yaptılar. Halk onların (bu konuşmalarını) (çok) beğendi, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Gerçekten söz(ler)den oluşan sihir (ler) de vardır" buyurdu. Yahutta (şöyle dedi): "Gerçekten bazı sözler sihir (gibi büyüleyici)dir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Zabye'den demiştir ki: Bir gün bir adam ayakta, bir konuşma yapıp sözü uzatmıştı. Bunun üzerine Hz. Amr ibn el-Âs şöyle dedi: Eğer (bu adam) konuşmasını fazla uzatmayıp yerinde kesse idi kendisi için daha hayırlı olurdu. (Nitekim) ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Ben özlü konuşmayı bilirim -yahutta (bu şüphe raviye-aittir) -özlü konuşmakla emr olundum. Çünkü özlü konuşmak daha hayırlıdır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre), RasûlulIah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Birinizin içinin irin ile dolması şiirle dolmasından daha hayırlıdır." (Musannif Ehıı Davud'un arkadaşlarından) Ebu Ali dedi ki: Bana ula­şan haberlere göfp Ebu Ubeyd şöyle demiştir: (Bu hadisin) manası (şudur: Kişinin kafasında) Kur’an{-ı Kerim) ve ilim daha fazla olunca bize göre bu kişinin içi şiir/e dolu değildir. "Mu­hakkak ki sözlerin bazıları sihir (gibi)dir." Sanki (bu cümle) deki mana şöyledir: (Bir kimsenin) diğer bir insanı övmekteki ifadesi o hale erişir ki (dinleyen kimse) onu doğrular nihayet (bu konuşan kimse) kalpleri kendi sözüne çevirir. Sonra (bu adam) daha önce övmüş olduğu kimseyi kötüler nihayet (bu sefer de yine bütün) kalpleri bu seferki sözüne çevirir (inan­dırır). Sanki bu haliyle dinleyenleri büyülemiş olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ubey b. Ka'b'da demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurrdu: "Şüphesiz ki bazı şiirler hikmettir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan demiştir ki: Bir çöl arabı Nebi (s.a.v.)'e gelerek (huzurunda çok fasih) bir dille konuşma' yaptı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Kuşkusuz bazı sözler sihir, bazı şiirler hikmettir” buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Sahr b. Abdullah İbn Büreyde'nin) dedesinden demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Kuşkusuz bazı sözler sihir (gibi tesirledir, bazı ilimler cehalettir. Bazı şiirler, hikmettir, bazı sözler de vebaldir." (Bu hadis-i şerif bu şekilde rivayet edilmiştir) bunun üzerine Sa'sa'a b. Sûhan şöyle dedi: "Kuşkusuz bazı sözler sihir (gibi etkili) dir" sözüne gelince (bunun manası şudur): "Hak bir adam'ın aleyhine olur. (fakat bu adam) delilleri dile getirmekte hak sahibinden daha güçlüdür. (Bu adam) konuşmasıyla toplumu etkiler ve gerçeği alır götürür. "Bazı ilimler de cehalettir" sözüne gelince (bunun da manası şudur:) Bir âlim kendini bilmediği bir konuda konuşmaya zorlar, bu da onun cahilliğini ortaya çıkarır. "Bazı şiirler hikmettir" sözüne gelince, bu hikmet olan şiirler ise (şiirlerden oluşan) vaazlar ve halkın öğüt aldığı darb-i meselelerdir. "Bazı sözler de (söyleyen kimseler için) bir vebaldir" sözüne gelince (bu) sözünü kendisini ilgilendirmeyen ve (dinlemek) istemeyen kimselere söylemendir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said b. el-Müseyyeb de demiştir ki: (Bir gün Hz.) Ömer mescidde şiir söylemekte olan Hz. Hassan (b. Sabite uğradı. (Onu şiir söyler vaziyette görünce) O'na (şöyle göz ucuyla) bir baktı, bunun üzerine Hz. Hassan (O'na hitaben): Ben bu mescidde senden daha hayırlısı var iken de şiir söylerdim." dedi. Tahric edenler: Nesâî, mesacid; Müslim, tedailüssahâbe; Ahmed b. Hanbel,V, 222; Buharî, edeb 91. İzah 5014 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Said b. el-Müseyyeb Hz. Ebu Hureyre'den de (bir önceki 5013. hadisin) manasını (rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette ravilerden Ma'mer bir önceki hadisten fazla olarak şunu da) ilave etmiştir: (Hz. Ömer camide şiir okunuşuna karşı bakışlarıyla gösterdiği tepkiye, Hz. Hassan'ın) Rasûlullah (s.a.v.)'in bu hususta vermiş olduğu izne dayanmak suretiyle karşılık vereceğinden korktuğu için O'na (mescidde şiir söylemesi hususunda) izin verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Aişe'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) Hassan b. Sabit için mescide bir minber koy(dur)muştu. (Hz. Hassan) o minberin üzerine çıkar, Rasûlullah (s.a.v.) aleyhine konuşanları hicvederdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): "Muhakkak ki, Allah'ın Resulünü savunduğu sürece, Ruhu'l-kudus Hassan ile beraberdir." buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İkrime'den (rivayet edildiğine göre) Hz. Abbas: "Şairlere gelince onların ardınca azgınlar gider."[Şuara 224] âyetini okumuş ve şöyle demiştir: (Yüce Allah) âyetin şairlerle ilgili olan bu hükümünden: "Ancak iman etmiş, salih amel işlemiş ve Alah'ı çokça zikretmiş olanlar... müstesna "[Şuara 227] buyruğu ile (anılan kimseleri, bu hükmün dışında tutarak) nesh istisna etmiş (onları hariç bırakmış)tır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazın(ı kıldık)tan (sonra yüzünü cemaate doğru) dönünce (onlara): Bu gece sizden biri(niz) rü'ya gördü mü? diye sorar ve şöyle dermiş: "Muhakkak ki (artık) benden sonra Nebilikten, sadık rüyadan başka bir şey kalmayacaktır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ubâde b. Sâmit'ten (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Mü'minin rü'yası Nebiliğin kırkaltı cüz'ünden bir cüz'dür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Kıyametin kopma) zaman(ı) yakalaşmca müslümanın rü'yası hemen hemen yalan çıkmayacaktır. (Müslümanların) rü'yası en doğru olanları, sözü en doğru olanlarıdır. Rü'ya üç kısımdır: (Birincisi) Allah'dan bir müjde olan sâlih rü'yadır, (ikincisi) şeytan'ın üzüntü vermesinden ibaret olan rü'yadır. (Üçüncüsü de) kişinin kendi kendine içinden geçirdiği düşüncelerden oluşan rü'yadır. Biriniz uykusu içinde hoşlanmadığı birşey görürse hemen kalksın namaz kılsın ve onu kimseye söylemesin." (Hz. Ebu Hureyre yahutta ravi Muhammed b. Sirin) dedi ki: "(Rü'yada) köstek (görme)yi severim. Bukağı (görmek) den hoşlanmam, (çünkü) köstek dinde sebat demektir." Ebu Davud Dedi ki: (Metinde geçen) "zaman yaklaşınca" (sözü) gece ile gündüz(ün süreleri birbirine) yaklaştığında yani eşit olduklarında anlamına gelmektedir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Rezîn'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Rü'ya yorumlanmadığı sürece bir kuşun ayağı üzerindedir. (Yani istikrarsızdır) Yorumlandığı zaman (yorumlandığı şekilde) yerine iner." (Ravi Ebu Rezin) dedi ki Öyle zannediyorum ki (Rasûlullah (s.a.v.), sözlerine devam ederek şöyle) buyurdu: "Sen onu (seni) seven ve (rü'ya tabirini) bilen kimseden başkasına anlatma

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Katâde (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Rü'ya Allah'dandır. Hulm ise şeytandadır. Biriniz, hoşlanmadığı bir rü'ya görürse sol tarafına üç defa tükürüp sonra onun şerrinden Allah'a sığınsın. Çünkü ( o zaman ) o rü'ya kendisine zarar vermez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Câbir'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir rü'ya gördüğü zaman (uyanınca) hemen sol tarafına tükürsün ve üç defa şeytan'dan Allah'a sığınsın, bir de üzerinde olduğu taraftan öbür tarafa dönsün

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Kim beni rü'yada görürse uyanıkken de görecektir. -Yahut da-: Sanki uyanık iken görmüş gibidir. (Çünkü) şeytan benim şeklime giremez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş: "Her kim bir suret yaparsa, Allah ona kıyamet gününde (yaptığı) o surete ruh verinceye kadar azab edecektir ve o kimse o suret'e ruh vere(bile)cek (güce sahip) değildir. Kim de görmediği bir rü'yayi gördüğünü iddia ederse, o kimse bir arpa tanesini (iki ucunu bir araya getirmek suretiyle) düğümlemeye zorlanır. (Bunu yapması ise imkânsızdır) ve her kim de kendisinden (işitmesini istemedikleri için) söz kaçıran bîr cemaatin konuşmasına kulak verirse kıyamet gününde onun kulağına saf kurşun eriği dökülecektir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes İbn Malik'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu gece rü'yamda (kendimizi) Ukbe İbn Râfi'in evinde imişiz gibi gördüm. (Orada) bize İbn Tabe hurmasından hurma getirildi. (Ben de bu rü'yayı): Dünyada yükselme, âhirette de (iyi) sonuç bizim içindir ve dinimiz kemâle ermiştir, diye yorumladım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(İbn Ebi Said el-Hudrî'nin) babasından (rivayet ettiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz esnediği zaman (eliyle) ağzını tutsun. Çünkü şeytan girer." Diğer tahric eden: Müslim, zühd

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süheyl'in (yine İbn Ebi Said el-Hudrî ve onun babası yoluyla yaptığı) diğer bir rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "(Birinizin) namazda esne(mesi gel)diği vakit gücü yettiği kadar ona engel olmaya çalışsın

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah aksırmayı sever, esnemekten hoşlanmaz. Binaenaleyh, biriniz esne(mesi gel)diği zaman elinden geldiğince onu önlemeye çalışsın. (Esneyip de ) hâh... hââh... diye ses çıkarmasın. Çünkü bu şeytandandır. Şeytan buna güler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aksıracağı zaman elini ya da elbisesinin bir tarafını) yüzüne koyar, (böylece) aksırmayla (çıkan) sesi alçaltır yahut da kısarmış. (Ravi) Yahya (rivâyet ederken " alçaktı ve kıstı" kelimelerinin hangisinin olduğunda) şüpheye düştü. edeb

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümanın (muslüman) kardeşi üzerinde (ki hakkı) beştir: 1. Selamı almak 2. Aksırana (elhamdülillah demesi halinde) teşmît etmek (yerhamukallah demek). 3. Davete icabet etmek, 4. Hastayı ziyaret etmek, 5. Cenazeyi uğurlamak

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hilâl b. Yesaf'dan demiştir ki: (Birgün) Salim b. Ubeyd'le birlikte bulunuyorduk. (Orada bulunan) cemaatten biri aksirdı ve hemen arkasından: "esselamu aleykum" dedi. Bunun üzerine Salim: Sana da, anana da, (selam olsun) diye mukabedele bulundu. (Bu mukabeleden) sonra (adamın bu mukabeleden alındığını hissettiği için) "Her halde sen benim söylediğim (bu söz)den alındın" dedi. (Adam da): Annemin ismini hayırla da şerle de anmamanı isterdim, karşılığını verdi. (Bunun üzerine Salim) şöyle dedi: Ben sana (bu hususta) sadece Rasûlullah (s.a.v.)'in söylediğini söyledim. Biz (bir gün) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında bulunuyorduk. Topluluktan birisi aksırmışti da akabinde "Esselâmu aleykum" demişti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (Ona): "Sana da anana da" diye karşılık vermişti ve sonra (bize hitab ederek): "Sizden biriniz aksırdiğı zaman Allah'a hamdetsin" (Ravi Hilal, Salim'in Hz. Nebi'den naklettiği hamd şekillerini hafızasında iyice muhafaza edemediği için) bir takım hamdler rivayet etti. Sonra (rivayetine devam ederek, Salim'in Hz. Nebi'den) şu sözleri (naklettiğini) söyledi: "... ve yanında bulunan kimse de ona - Allah sana merhamet etsin desin, (aksıran kimse de) onlara: "Allah bize de size de mağfiret etsin" diye karşılık versin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir Önceki 5031.) hadisi Hilal b. Yesaf, Nebi (s.a.v.)'den bir de Halid b. Arface ve Salim İbn Ubeyd el-Eşcaî yoluyla rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz aksırdığı zaman "elhamdulillah alâ kulli hâl (her halükârda Allah'a hamd olsun)" desin. (O'nun bu hamdini işiten din) kardeşi veya arkadaşı (şüphe râvidendir): "Yerhamükellah (Allah sana merhamet etsin)" desin. (Arkadaşının bu duasına karşılık olarak) aksıran kimse de (ona:) "Yehdikumullah ve yuslihu hâleküm (Allah size hidayet versin ve halinizi ıslah etsin)" diye dua eder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den şöyle de(diği rivayet edil)miştir: "(Din) kardeşine (aksırdığı zaman) üç defaya kadar (yerhamükelah diye) dua et. (Bundan) daha fazla olan aksırmalar ise nezle(den)dir. (Artık nezleden olduğu anlaşılacağı için duaya devam etmek gerekmez)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Said b. Said'den demiştir ki: Benim kesin bildiğim şu ki; Hz. Ebu Hureyre bu (bir önceki 5034.) hadisi Hz. Nebi'den (merfu' olarak) mânası ile rivayet etmiştir. (Lafızlarını rivayet ettiğini bilmiyorum). Ebu Davud dedi ki: Sözü geçen hadîsi (lafzıyla birlikte); Ebu Nuaym, Musa b. Kays, Muhammed b. Adan, Said, Ebu Hureyre - senediyle Peygamber (s.a.v.)'den (merfu' olarak) rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ubeyd b. Rifâe'z-Züraki'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Aksıran (bir müslüman)ı üç defa(ya kadar teşmit (etmeye devam) edersin, (üç defadan fazlasına gelince) eğer teşmit (dua) etmeyi istersen, teşmit (e devam) et. (Ama) istersen (bundan) vazgeç (e bilirsin. Yani teşmite devam edip etmemek senin isteğine bağlıdır)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(İyas b. Seleme'nin) babasından (rivayet edildiğine göre); Bir adam Nebi (s.a.v.)'in yanında aksırmış da Nebi (s.a.v.) ona: "Yerhamukellah" diye dua etmiş. Sonra (adam yine) aksırmış. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): "Bu adam nezledir" buyurmuş (ve teşmitten vazgeçmiş)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Ebû Bürde'nin) babasından şöyle de(diği rivayet edil)miştir: Yahudiler kendilerine "yerhamükellah" diye dua etmesi ümidiyle Nebi (s.a.v.)'in yanında aksırırlardı da (Hz. Nebi onlara): "Allah size hidâyet versin ve kalbinizi ıslah etsin" diye karşılık verirdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes (r.a.)'den demiştir ki: İki adam Nebi (s.a.v.)'in yanında aksırdı da, onlardan birine dua etti, diğerine etmedi. Bunun üzerine: Ey Allah'ın resulü (sen bu adamların ikisi de aksırdığı halde bunlardan) birine dua ettin, diğerine ise dua etmedin (bunun hikmetini açıklar mısınız)? diye soruldu da, (Hz. Nebi): "Çünkü bu Allah'a hamd etti (bu yüzden ben de kendisine dua ettim). Diğeri ise Allah'a hamd etmedi" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Yaîş bin Tihfete bin Kays el-Ğıfari'den demiştir ki: Babam Suffe ashabından idi. (Bir gün) Rasûlullah (s.a.v.); (bizim ev halkına): "Haydin bizimle beraber Aişe'nin evine siz de gelin" dedi. Bunun üzerine (tuttuk, Hz. Aişe'nin evine) gittik. (Hz. Nebi): Ey Aişe bizi doyur, dedi. (Hz. Aişe) de içine et ve hurma katılmış ince bulgurdan yapılmış bir yemek getirdi (onu) yedik, sonra (tekrar): Ey Aişe bizi doyur, dedi. (Hz. Aişe) de hurma, kavut, keş ve yağ karışımı güvercin (eti) kadar (az) bir yemek getirdi. Onu da-yedik sonra: Ey Aişe bizi sula, dedi. (Hz. Aişe) de bir bardak süt getirdi. (Onu) içtik. Sonra (tekrar): Ey Aişe bizi sula, dedi. Küçük bir bardak (dolusu süt daha) getirdi. (Onu da) içtik. Sonra: İsterseniz (burada) uyursunuz, isterseniz mescide gidersiniz, dedi. Ben (mescidde) ciğer (ağrısın) dan dolayı yüzü koyun uzanmış yatarken, bir de baktım ki; bir adam ayağıyla beni dürtüklüyor. (Bana): "Bu yatış Allah'ın öfkelendiği bir yatıştır" diyor. Baktım, bir de ne göreyim! Rasûlullah (s.a.v.) imiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdurrahman ibn Seyhan'ın) babasından rivayet edildiğine göre Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim etrafı çevrili olmayan (açık olan) bir dam üzerinde uyur (da düşüp ölür)se (Allah'ın o'na yapılacak haksızlıklardan dolayı ilgilileri dünyada sorumlu tutacağına dair vermiş olduğu) ahidden kendini uzaklaştırmiş olur.”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muaz b. Cebel'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Abdestli olarak ve (Allah'ı) zikrederek yatıp da geceleyin uyanıp Allah'dan dünya ve âhiret işlerinden bir hayır isteyen hiç bir müslüman yoktur ki, Allah ona o istediğini vermiş olmasın." Sabit el-Bunanî dedi ki: Ebu Zabye bizim yanımıza gelmişti de bu hadisi bize Muaz b. Cebel yoluyla Nebi (s.a.v.)'den rivayet etmişti. Falanca da (bana) şöyle dedi: "Ben (bir gece) uykudan uyandığımda gece yapılacak olan bu duaları okumak istedim de muvaffak olamadım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbas'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin (yatağından) kalktı da ihtiyacını görüp elini yüzünü yıkadı. Sonra (tekrar yatıp) uyudu. Ebû Dâvud dedi ki: (Hz. İbn Abbas ihtiyacını gördü derken) Küçük abdest bozdu, demek istiyor

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Seleme'nin aile fertlerinin birinden (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.)'in yatağı(nın konumu) insanın kabrine konuluşu gibiymiş. Mescid de baş tarafında (kalır) imiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Hafsa'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (a.s.) uyumak istediği zaman sağ elini (sağ) yanağının altına koyup sonra üç defa: "Ey Allahım, kıyamet günü kullarını (hesaba çekmek üzere tekrar) dirilttiğinde beni azabından koru!" diye dua edermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sa'd b. Ubeyde'den (şöyle) dedi(ği rivayet edil)miştir: Berâ b. Âzib'in bana naklettiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.)'in kendisine şöyle buyurmuştur: "Yatağına gir(mek iste)diğin zaman (eğer abdestin yoksa aynen) namaz için aldığın abdest gibi bir abdest al, sonra sağ tarafının üzerine yat ve: "Ey Allahım, ben yüzümü sana teslim ettim, işimi de sana havale ettim, (azabından) korkarak ve sevabını umarak (bütün İşlerimde) sırtımı sana dayadım. Senden kurtulup sığınılacak ancak sen varsın, indirmiş olduğun kitabına ve göndermiş olduğun nebî'nc iman ettim, diye dua et. (Böyle yaptığın takdirde) ölürsen İslam üzere ölürsün. Bunlar son sözlerin olsun." el-Bera (b. Azib sözlerine devam ederek) demiş ki: Ben (kendi kendime): "Bu sözleri (bir daha) hatırlayayım" dedim. "Göndermiş olduğun Resulüne..." diye okudum da (fahr-i kainat efndimiz): "Hayır (öyle değil), göndermiş olduğun Nebine" buyurdu. Tahric edenler: Buharî, vudu, de'va, tevhid, Müslim, zikr; Tirmizi, deavat; İbn Mâce, dua; Darimî, istizan; Ahmed b. Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el Berâ b. Âzib'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) kendisine: "Yatağına abdestli olarak girince yastığı sağ tarafına al..." buyur­muş Hz. Berâ b. Azib daha sonra (bir önceki 5046. hadisin) benzerini rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki (5047.) hadisi Sa'd b. Ubeyde ve el Berâ (b. Âzib) yoluyla A'meş ile Mansur da rivayet etti. (Bu hadisi A'meş ile Mansur'dan nakleden) Süfyan(-i Sevrî): (Ancak A'meş ile Mansur'dan) birisi (sözü geçen hadisi): "Yatağına abdestli olarak girdiğinde" şeklinde rivayet etmişken diğeri: "(Yatağına gireceğinde) namaz için aldığın abdest gibi abdest al" şeklinde rivayet etmiştir, dedi ve (bir önceki 5046 nolu) Mu'temir (hadisin)in manâsını rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Huzeyfe (r.a.)'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.) uyu(mak istedi)ği zaman: "Ey Allah'ım, senin isminle ölür, senin isminle dirilirim" derdi. Uykudan uyanınca da "Bizi öldürdükten sonra (tekrar) dirilten Allah'a hamd olsun. (Yaratıkları) öldükten sonra diriltmek de ona (mahsus)tur" derdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına gir(mek iste)diği zaman yatağını (önce) gömleğinin iç ucuyla bir silksin.. Çünkü o (daha önce o yataktan kalktığı zaman) yatak üzerinde kendi yerine (tozdan topraktan ve haşerelerden) nelerin yerleştiğini bilemez. Sonra sağ tarafı üzerine yatsın ve: (Ey Allahım!) 'Yanımı ancak senin isminle (döşeğe) koydum, onu ancak senin isminle kaldırırım. Eğer nefsimi (öldürüp de yanında) tutarsan ona merhametle muamele et. Eğer (öldürmez de tekrar bu âleme) gönderirsen salih (kul)ları(nı) koruduğun şeylerle onu da koru' desin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) yatağına girdiği zaman şöyle dua edermiş: "Ey göklerin, yerin ve herşeyin Rabbi olan, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevratı, İncili ve Kur'ani indiren Allahım! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım. (Çünkü) onun alnı senin elindedir. Evvel sensin, senden önce hiçbir varlık yoktur. Zahir sensin(zuhur yönünden) senin üstünde, hiçbir varlık yoktur. Bâtın (gizli) sensin, (gizlilik bakımından) senden ilerde hiçbir varlık yoktur. (Zahir olduğun halde zuhurunun şiddetinden seni herkes göremez, zatını idrâk edemez)" (Bu hadisin râvüerinden) Vehb (b. Bakiyye) rivayetine (şu sözleri de) ekledi: "Benden borçlarımı öde ve beni fakirlikten kurtar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali (r.a)'den (rivayet edildiğine göre) Resûlullah (s.a.v.) yatağına yatarken şöyle dua edermiş: "Ey Aliahım, alnından tuttuğun şeylerin şerrinden kerem sahibi olan zâtına ve tam olan kelimelerine sığınırım. Allah'ım, borcu ve günahı sen giderirsin. Allah'ım, (Senin) askerin yenilmez, va'dinin aksi yapılmaz ve zenginlik sahibine senden (gelecek azaba karşı) zenginliği fayda vermez. Seni her türlü eksiklikten tenzih (ve takdis) ederim. Sana hamd(-ü senalar) ederim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre) Rasûllullah (s.a.v.) yatağına gir(mek üzere yatağının üzerine otur)duğu zaman,- "Bizi doyurup sulayan, bize yeten ve bizi sığındıran Allah'a hamdolsun! Nice kimseler vardır ki, onların ne işlerini üzerine alıp kendilerine yeten(ler)i vardır, ne de barındıranları vardır" demiştir. Tahric edenler: Müslim, zikr; Tirmizî daavat; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'l-Ezheri'l-Enmarî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin yatağına yattığı zaman şöyle dua edermiş: "Allah'ım! Adınla yanımı (yatağa) bıraktım. Ey Allah'ım! Günah(lar)ımı affet, şeytanımı (benden) uzaklaştır. Rehinelerimi çöz, beni (mukarreb meleklerin toplandığı) yüksek meclise koy!" Ebu Davud der ki: Bu hadisi Sevr'den Ebu Hammâm eî-Ehvâzî de ri­vayet etti. (AncakEbu Hemmâm, Ebu'I Ezher el-Enmârî yerine): Ebu Züheyr el-Enmarî'yi zikretti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Ferve b. Nevfel'in) babasından (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) Ferve'ye: "(Yatağına yattığın zaman) “Kul yâ eyyühel kâfirûn" suresini (bir defa) oku; Bitirince uyu. Çünkü o, şirkten beraet etmektir" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anha)dan rivayet edildiğine göre); Nebi (s.a.v.) her gece yatağına girdiği zaman avuçlarını birleştirir, sonra onlara üfürerek içlerine: "kulhuvellahu ehad," "kul euzu birabbil-felak" ve "kul euzu birabbin-nâs" sûrelerini okur, sonra ellerini cesedinden erişebildiği yerlere sürermiş. Önce, onları başına yüzüne ve cesedinin ön kısmına (sürmekle işe) başlar ve bu işi üç defa tekrarlarmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İrbad b. Sariye'den (rivayet edildiğine göre) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyumadan önce el-Musebbihat (denilen sureleri) okur ve: "Bu surelerin içerisinde bir âyet vardır ki bin âyetten daha faziletlidir" buyururdu. Diğer tahric: Tirmizî, sevabu'l Kur'an

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) yatağına yattığı zaman şöyle dua edermiş: "Bana yeten (ve halka muhtaç etmeyen, verdiği ev bark ile) beni barındıran, yediren ve içiren, bana iyilik edip iyiliğini arttıran, bana (ni'metlerini) veren ve bollaştıran Allah'a hamdolsun. Allah'a her hâl(im)de hamdolsun, herşeyin besleyip büyütücüsü ve gerçek sahibi ve herşeyîn ma'bûdu olan Allah'ım! (Cehennem) âteş(in)den sana sığınırım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim bir yatağa yatar da orada Allah'ı zikretmezse (bu durum) kendisi için kıyamet gününde bîr hasret ve nedamet olur. Kim de bir mecliste oturur da orada aziz ve celil olan Allah'ı zikretmezse (bu durum) kıyamet gününde kendisi için hasret ve nedamet olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ubâde b. Sâmit'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a,) şöyle buyurmuştur; "Her kim geceleyin uyanır da uyandığı zaman: 'La ilahe illallahu vehdehû lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehul hamdu ve hüve alâ külli şey'in kadir, sübhanellahi vel hamdülillahi ve lâ ilahe illallahu vellahu ekber, velâ havle velâ kuvvete illa billah" Meali: ------------- (Allah'dan başka ilah yoktur, o tekdir ve ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd onundur ve o herşeye gücü yetendir. Ben Allah'ı hertürlü noksanlıktan tenzih ederim Hamd, Allah'a mahsustur. Allah'dan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür, (günahlardan) dönüş ve (kulluk görevine) güç (yetiriş) ancak Allah(ın izni ve inayeti) iledir) ------------ deyip sonra: "Rabbiğfirlî (Ey Allahım, Rabbim! Beni bağışla) diye dua ederse (o kimsenin günahları bağışlanır.) el-Velîd (bu hadisi naklederken tereddüde düşerek) dedi ki: - Yahutta-(Hz. Nebi) şöyle buyurdu: "Dua edecek olursa kabul edilir. Eğer kalkar da abdest alır sonra namaz kılarsa namazı kabul edilir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin (uykudan) uyanınca: "La ilahe illâ ente, Allah hümme estağfiruke lizenbî ve es'eluke rahmeteke, Âllâhümme zidnî ilmen, velâ tuziğ kalbî ba'de iz hedeytenî ve heb Iî min ledunke rahmeten inneke entel-vehhâb Meali: ---------- (: Senden başka ilah yoktur seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. Allahım, günâhlarım için senden af dilerim ve rahmetini isterim Allah'ım! İlmimi arttır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma ve kendi katından bana rahmet ver, şüphesiz ki sen çok bağışlayıcısın)" ------------------ diye dua edermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali (İbn Ebî Tâlib r.a.) dedi ki: Hz. Fatıma değirmen taşından meydana gelen elindeki rahatsızlıktan Nebi (s.a.v.)'e acınmıştı. Bu sırada Nebi'e (s.a.v.) bazı esirler getirilmişti. Bunun üzerine Hz. Fatıma bir esir istemek üzere Hz. Nebi'e geldi (fakat evinde olmadığı için) kendisini göremedi. Bu geliş sebebini Hz. Aişe'ye bildirdi. Nebi (s.a.v.) gelince Hz. Aişe Hz. Fatıma'nın geldiğini (ve sebebini) kendisine haber vermiş. Bunun üzerine (Hz. Nebi) bize çıkageldi. Biz yataklarımıza yatmıştık. Biz (kendisini karşılamak için yataklarımızdan) kalkmaya davrandık. Yerlerinizde durun, dedi ve aramıza oturdu. Hattâ göğsümün üzerinde ayaklarının serinliğini hissettim. Hemen arkasından: Size istediğinizden daha hayırlısını göstereyim mi? Yataklarınıza yattığınız zaman otuz üç defa "Sübhanellah", otuz üç defa "elhamdü­lillah", otuzdört defa da "Allahü ekber" deyiniz. Bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır. Diğer tahric edenler: Buharî, nefakat, fedailüsaahabe, daavât; Müslim, zikr

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'l Verd b. Sümame'den (rivayet edildiğine göre, Bir gün Hz. Ali (b. Ebi Tâlib, Ali) b. A'bed'e şöyle demiş: Sana kendimden ve Rasûlullah (s.a.v.)'in kızı Fatima'dan bahsedeyim. O Hz. Nebi'in aile fertleri arasında en çok sevdiği kimse idi ve benim yanımda (fakir bir hayat sürüyor) idi. O (eliyle) değirmen çekerdi hatta değirmen elinde iz bırakmıştı. Tulumla (eve) su çekerdi, hatta (tulumun ipleri) boynunda iz yapmıştı. Ve evi (kendi elleriyle) süpürürdü, öyle ki elbisesi toz toprak içinde kalmıştı. (Yemek) tencere (sinin altında ateş) yakardı da elbiseleri islenmişti. Bu sebeplerden dolayı onun başına (birçok) sıkıntı (lar) gelmişti). Derken (birgün) Nebi (s.a.v.)'e bir takım kölelerin getirilmiş olduğunu işittik. Bunun üzerine ben (kendisine): Babana gitsen de ondan (günlük işlerinde) senin çalışmana gerek bırakmayacak bir hizmetçi istesen dedim. O da (kalktı) Hz. Nebi'e vardı. Hz. Nebi'in yanında onunla konuşan bir takım insanları görünce (derdini anlatmaktan) utanıp geri döndü. (Ertesi günü) kuşluk vakti (Hz. Nebi) yanımıza çıkageldi. Biz yorganlarımızın içinde idik. Hz. Fatıma'nın başı ucuna oturdu. Hz. Fatıma babasından utandığı için başını yorganının içine çekti. Bunun üzerine (Hz. Nebi) O'na: Muhammed ailesine olan dünkü ihtiyacın ne idi? diye (iki defa) sordu. (Hz. Fatıma da) her ikisinde de sükût etti. Bunun üzerine ben (söze başladım): Ey Allah'ın Resulü, Allah için sana ben cevap vereyim: Bu (kadıncağız) benim yanımda (fakirlikten dolayı) un öğütmek için kendi elleriyle değirmen çekmektedir. Öyle ki (değirmen) eline iz yaptı. Tulum ile su taşıdı da (tulum) boynunda iz bıraktı. Ev süpürdü, elbiseleri toz toprak içinde kaldı. (Yemek) tencere(sinin altında nefesiyle ateş) yaktı da elbiseleri is içerisinde kaldı. Bu esnada bize, sana bir takım kölelerin, ya da hizmetçilerin- geldiği (haberi) ulaştı. Ben de kendisine: Git ondan (bir hizmetçi de) iste, dedim...." (daha sonra Ebu'l-Verd bir önceki 5062.) el-Hakem hadisinin manasını daha uzun olarak rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 5063.) haberi Nebi (s.a.v.)'den Hz. Ali yoluyla Şebes b. ibî de (rivayet etmiştir). Bu rivayete göre Hz. Ali şöyle demiştir: Ben (faziletlerini) Rasûlullah (s.a.v.)'dan duyduğumdan beri, bu zikirleri Sıffîn gecesi dışında (hiçbir gecede) terk etmedim. Bu zikirleri ancak gecenin son saatlerinde hatırladım da, hemen onları söyleyiverdim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah İbn Amr r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki zikir çeşidi vardır ki, bunlara devam eden nıüslüman bîr kul mutlak cennete girer. Bunlar kolaydır. Ama bunları yapanlar azdır. Her namazın ardında on defa: "Sübhanellah", on defa: "elhamdu lillah", on defa: "Allahü ekber" der. (Böylece) bunlar (günde) yüz elli defa söylenmiş olur. Mizanda ise binbeşyüz (eder). Yatağına yattığında otuz dört defa: "Allahü ekber" otuzüç defa "Elhamdülillah", Otuzüç defa: "Sübhanellah" der. (Bu suretle) bunlar yüz defa dil ile söylenmiş olur. Mizanda ise bin (kabul edilir. Ravi Abdullah b. Amr dedi ki): Rasûlullah (s.a.v.)'i bunları eli(nin parmakları) ile sayarken gördüm. (Sahabe-i kiram): Ey Allah'ın Resulü bunlar kolay olduğu halde yapanlar neden az oluyor? diye sordular da (Hz. Nebi) şöyle cevap verdi: Sizden biri yatağindayken şeytan ona gelir. Bunu söylemeye fırsat vermeden uyutur. Namaz kılarken gelir. (Namazın sonunda) bunları söylemeden önce ona bir ihtiyacını hatırlatıverir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hz. Nebi'in amcası Ebu Talib'in oğlu ez-Zübeyr'in kızlarından Ümmü Hakem'in yahut da Dubaa'nın oğlundan rivayet edildiğine göre) bu iki kadından birisi şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir takım esirler ele geçirmişti. Bunun üzerine ben, kızkardeşim ve Nebi (s.a.v.)'in kızı Fatıma ile birlikte Nebi (s.a.v.)'e gittik. Kendisine (hep birlikte) içinde bulunduğumuz sıkıntılardan yakındık ve kendisinden esirlerden bir kısmının bize verilmesi için emir buyurmasını istedik de: Bedir (şehidlerinin) yetimleri sizi geçtiler, cevabını verdi. Sonra (ravi) Fazl b. Hasen (bir önceki 5065. hadiste anlatılan) tesbih hadisesini anlattı (ve bu tesbihlerin) her (farz) namazın arkasında (çekileceğini) söyledi, (fakat) uyku (ya yatarken çekilecek tesbihat)dan söz etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) (Hz. Nebi'e): Ey Allah'ın Resulü, sabaha ve akşama çıktığım zaman okuyacağım bazı kelimeler emr et, demiş de (Hz. Nebi) şöyle buyurmuş: Sabahladığın, akşamladığın ve yatağa yattığın zaman şunları oku: "Allahumme fâtırassemâvati vel ardi. Âlimel ğaybi veşşehâdeti Rabbe külli şey'in ve melîkehü! Eşhadü en Iâ ilahe illa ente. Eûzü bike min şerri nefsî ve şerri şeytani ve şirkini Meali: ------------ (:Ey Göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi ve açığı bilen! Herşeyin Rabbi ve meliki olan Allah'ım! Senden başka ilah olmadığına şahidlik ederim nefsimin şerrinden şeytan'ın şer ve şirkinden sana sığınırım)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) sabaha çıkınca: "Allahumme bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike Nemû-tü ve ileyke'nnüşûr Meali: ------------- (: Allahım senin hıfz ve himayenle sabaha çıktık. Akşama da seninle çıktık, seninle yaşıyoruz seninle öleceğiz, ölümden sonra kalkış sanadır)" ------------- diye dua edermiş. Akşama çıkınca da: "Allahumme bike emseyna ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileyke nnüşûr Meali: ----------- (Allah'ım seninle akşamladık, seninle yaşar, seninle ölürüz. Senin (iznin)le ölürüz. Ölümden sonra kalkış da sanadır" diye dua edermiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Malik r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Her kim sabaha ya da akşama çıktığında "Allahumme innî esbahtu üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve melâiketeke ve cemîe halkike enneke entellahu la ilahe ifla ente ve enne Muhammeden abdüke ve rasülüke Meali: --------------- (Allahım (senin izin ve inayetinle) sabah vaktine eriştim, seni, arşını taşıyanları, (diğer) meleklerini ve yaratıklarının tümünü şâhid tutuyorum ki, sen kendinden başka ilah olmayan yegâne Allah'sın, Muhammed de senin kulun ve elçindir)" --------------- diye dua ederse Allah onun dörtte birini Cehennemden azad eder. Her kim bu duayı iki defa okursa Allah onun yarısını (cehennemden) azad eder. Üç defa okuyanın dörtte üçünü, dört defa okuyanın bütün vücudunu azad eder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(İbn Büreyde'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabaha yahut da akşama eriştiğinde: 'Allahumme Rabbi lâ ilahe illa ente halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü, eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u bi ni'metîke ve ebû'ü bizenbi fağfirli innehü lâ yağfirüzzünûbe illâ ente Meali: ------------ (: Allahım sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın ben senin kulunum ve gücüm yeterince ahdin ve va'din üzerindeyim. Yaptığım kötülüklerden sana sığınırım (üzerimdeki) nimetlerini ve günahlarımı itiraf ederim. Beni affet. Çünkü günahları ancak sen affedersin) ------------ der de (o günün) gündüzünde veya gecesinde ölürse (mutlaka) cennete girer

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah (b. Mesûd r.a)'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) akşam vaktine erişince şöyle derdi: "Emseynâ ve emsel mülkü lillahi vahdehü lâ şerike leh (: Akşam vaktine eriştik. Allah'a ait mülk de akşam'a erişti. Allah'a hamd olsun Allah'dan başka ilah yoktur o tekdir ve ortağı yoktur.) (Cerir'in rivayetinde şu ilave vardır. Zübleyd İbrahim İbn Süveyd'in şöyle dediğini söylerdi: Lâ ilâhe illallahu vahdehü lâ şerike leh, lehul mülkü ve lehul hamdu ve huve alâ kul­li şey'in kadir. Rabbi es'eluke hayra ma fi hazıhi'l-leyle ve hayra mâ ba'dehâ ve eûzu bike min şerri ma fi hâzihi'l-leyleti ve şerri ba'dehâ Rabbi eûzü bike mine'I kese! ve min sûil kibr evilküfr. Rabbi eûzü bi­ke min azabinnar ve azabil kabr Meali: ----------- (: Allah'dan başka ilah yoktur, o tektir ve ortağı yoktur mülk onundur hamd de ona mahsusdur, hem de o herşeye kadirdir. Allah'ım senden bu gece'nin ve ondan sonraki gecelerin hayrını dilerim bu gece'nin ve ondan sonraki gecelerin şerrinden de sana sığınırım. Ey Allahim, tenbellikten, ihtiyarlığın kötülüğünden -yahutta küfrün kötülüğünden- sana sığınırım. Allah'ım, cehennem azabından ve kabir azabından sana sığınırım.)" ----------- (Nebi efendimiz) sabah vaktine erişince de aynı şekilde: "Sabahladık Allah'a ait olmak üzere mülk de sabahladı..."diye dua ederdi. Ehu Davud dedi ki: Şu be bu hadisi Seleme b. KüheyTden naklen: "İhtiyarlığın kötülüğünden'' diye rivayet etti. "Küfür kötülüğünden"sözünü rivayet etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Sellâm'dan (rivayet edildiğine göre); Kendisi Hıms mescidinde iken mescide bir adam gelmiş (Mescidde bulunan kimseler): "Bu adam (uzun süre) Nebi (s.a.v.)'e hizmet etti" demişler. Bunun üzerine (Ebu Sellâm) kalkıp da bu adam'ın yanına varmış ve: Bana Rasûlullah (s.a.v.)'den seninle onun arasına râvilerin girmediği (ve doğrudan doğruya) kendisinden işittiğin bir hadis söyle, demiş. (O adam da) şöyle demiş: Ben Rasûlullah (s.a.a)'i şöyle buyururken işittim: "Her kim sabaha ve akşam vaktine eriştiği zaman: Radiytu billahi Rabben ve bi islami dinen ve bi Muhammedi Nebiyyen Meali: ------------ Rabb olarak Allah'dan, din olarak İslamdan ve Nebi olarak da Muhammed'den razıyım, ------------ derse onu memnun etmek Allah üzerine bir hak olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Gannâmi'l-Beyâzî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahı ettiği zaman: Allahümme mâ esbaha bî min ni'metin feminke vahdek, lâ şerike lek, felekel hamdu velekeşşükrü Meali: ----------- Allahım, benimle birlikte sabah vaktine erişen nimetlerin hepsi de tek olan sendendir. Senin ortağın yoktur. Hamd de şükür de sana mahsustur, ----------- diye dua eder o gününün şükrünü eda etmiş olur. Akşam vaktine erişince bunun gibi dua eden kimse de o gecesinin şükrünü edâ etmiş olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cübeyr b. Ebî Süleyman b. Cübeyr b. Mut'ım'den demiştir ki: Ben İbn Ömer'i şöyle derken işittim: "Rasûlııllah (s.a.v.) akşam ve sabah vakitlerine eriştiği zaman şu duaları okumayı asla terk etmezdi: "Allahümme inni es'elkül âfiyete fiddünya velâhira. Alfahünıme inni es'elükelafve vel âfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehli ve mâlî, Allahümmestür, avreti - (Osman bu kelimeyi)avrâtî diye rivayet etti- ve âmin rav'âtî Aliahümmehfaznî min beyni yedeyye ve min halfî ve an yeminî ve an şimalî ve min fevkî ve eûzu bi azanıetike en uğtâle min tahtı Meali: ------------ Allahım, senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allahım! Senden dinim, dünyam, aile fertlerim ve malım hakkında afv ve afi­yet dilerim, Allah'ım ayıbımı ört, korkularımdan emin kıl, Allahım beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek her türlü tehlikeden) koru. Altımdan (gelecek belalarla) helak olmaktan senin büyüklüğüne sığınırım. Ebıı Davud dedi ki: Veki (Hz. Nebi' in hadisin sonunda geçen altımdan helak olmaktan - sözüyle) yere batmayı kast ettiğini söyledi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hâşim oğullarının azatlı kölesi Abdül-Hamid'in Hz. Peygamber'in kızlarından birine hizmette bulunmuş olan annesinden rivayet edildiğine göre); Nebi (s.a.v.) (sözü geçen) kızına (lüzumlu duaları) öğreterek: "Sabah vaktine eriştiğin zaman: Sübhanellahi ve bi hamdihî lâ kuvvete illa billahi maşaallahü kâne ve mâ lem yese' lem yekun, a'lemü ennelfahe ala külli şey'in kadir ve ennellahü kad ehata bi külli şey'in ilmen Meali: ------------ Bana verdiği sayısız nimetlerinden' dolayı Allah'a hamd ederek onu her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. (Allah'a kulluğu) güç (yetirmek) ancak Allah'ın (yardımı) iledir. Allahın dilediği olur dilemediği olmaz. (Şuna) inanıyorum ki, Allah'ın herşeye gücü yeter ve Allah ilmiyle herşeyi kuşatmıştır ------------ diye dua et. Çünkü bu kelimeleri sabahleyin söyleyen bir kimseyi Allah akşama kadar korur, onları akşam vakti söyleyen kimseyi de sabaha kadar korur" dediğini söylemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabaha eriştiğinde: "Akşama girerken ve sabaha ererken hepiniz Allah'ı tesbih edin ve hamd O'nadır. Göklerde de yerde de günün sonunda da öğleye eriştiğinizde de"[Rûm 17-18] âyet-i kerimesini, "... İşte siz de böylece çıkarılacaksınız."[Rûm 19] âyetine kadar okursa gündüzün kaçırmış olduğu hayrı telafi etmiş olur. Kim de bunu akşam vaktine eriştiğinde okursa gecesinde kaçırmış olduğu hayrı telâfi etmiş olur." (Ebu Davud'un şeyhlerinden Ahmed b. Said el-Hemdânî'nin bu hadisi Leys'den ihbar sigasiyle: ahberanî diyerek rivayet etmesine karşılık, diğer şeyhi) er-Rebî (muanan olarak yani); Leys'den diyerek rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Ayyaş'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabaha eriştiğinde "Lâ ilahe illâhü vahdehu Iâ-şerike leh lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey'in kadir Meali: ----------- Allah'dan başka ilah yoktur, o tekdir ve ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd de O'na mahsustur ve o herşeye kadirdir ----------- derse (bu zikir) onun için (sevab bakımından) İsmail (Aleyhisselam)ın evladından bir köle âzad etmeye denk olur ve ayrıca o kimse için on iyilik (sevabı) yazılır, on (küçük) günahı silinir. (Cennetteki yeri) on derece yükseltilir. Akşama kadar şeytandan korunmuş olur. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söyleyecek olursa onun için aynı şeyler sabaha kadar da o!ur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Malik Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Her kim sabaha eriştiğinde: "Allahümme innî esbahtu uşhiduke ve uşhidu hamelete arşike ve inelâiketeke ve cemîa halkike, enneke entellahu lâ illahe illa ente vahdeka lâ şerike lek ve enne Muhanımeden abduke ve Resuluk Meali: ------------ Ey Allahım ben (senin izin ve iradenle) sabaha eriştim, senin kendisinden başka bir ilah olmayan tek Allah olduğuna ve ortağın bulunmadığına (dair) seni, Arşının taşıyıcılarını, meleklerini ve tüm yaratıklarını şahit tutuyorum ------------ derse o günde kazanmış olduğu (küçük) günahları affedilir. Eğer bu kelimeleri akşamleyin söylerse geceleyin kazanacağı bütün (küçük) günahları affedilir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Müslim b. el-Haris et-Temimi'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) kendisine gizlice şöyle demiştir: Akşam namazını kıldığında yedi defa "Allahümme ecirnî minnennâri = (Ey Allahim beni cehennemden kurtar)" diye dua et. Eğer bu duayı okuduktan sonra o gecede ölecek olursan senin için (cehennemden) kurtuluş (beratı) yazılır. Sabah namazını kılınca da aynı duayı oku. Çünkü eğer sen (sabah namazından sonra aynı duayı okuduktan sonra) ölecek olursan o gün (akşama kadar) senin için kurtuluş (beratı) yazılır. (Muhammed ibn Şuayb dedi ki:) Ebu Said'in bana bildirdiğine göre el-Haris şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bu duayı bize gizlice söyledi. Biz de bunu sadece (çevremizde bulunan) kardeşlerimize söyleriz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Müslim b. el-Haris b. Müslim et-Temimi'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (bir önceki 5079. hadisin) bir benzerini: "Ondan kurtuluş (beratı yazılır)" sözüne kadar söylemiş; şu farkla; ki (akşam namazını bitirince cümlesi ile sabah namazını bkirince anlamındaki) iki cümlenin başında (bir de) "Hiçbir kimse ile konuşmadan" sözüne ilave etmiştir. (Bu hadisi Musannif Ebû Davud'a rivayet eden) Ali Ibn Sehl bu hadisi "Haris b. Müslim'in babası, Haris'e haber verdi ki..." sözleriyle rivayet etti. Ali (b. Sehl) ile (Muhammed) b. el-Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöyle dediğini rivayet ettiler: ""Rasûlullah (s.a.v.) bizi bir seriyye ile birlikte göndermişti. Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı (olanca hızıyla) koşturup arkadaşlarımı geçtim. Bunun (üzerine yaptığımız baskını gören) düşman askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara "Lâ ilahe illallah sözüyle korununuz" dedim. Onlar da (hepsi) bu kelimeyi söylediler (ve dolayısıyla müslümari oldular. Müslüman oldukları içinde hem canlarını hem de mallarını kurtarmış oldular). Bunun üzerine arkadaşlarım: Bizi ganimetten mahrum ettin, diye beni kına(maya başla)dılar. Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gelince benim yaptığım bu işi kendisine anlattılar, Rasûlullah (s.a.v.) beni çağırdı ve yaptığım işi (çok) beğendi. "Şunu unutma ki (yüce) Allah (bu yaptığın işten dolayı) sana (müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar (sevap) yazmıştır" dedi. (Ravi) Abdurrahman da bu hadisi, (Hz. Nebi'in bahsetmiş olduğu bu sevabıfn miktarını) unuttum-, şeklinde rivayet etti. (Bu hadisi Ebu Davud'a aktaran Şeyh Ali b. Sehl rivayetine devam ederek el-Haris b. Müslim'in sözlerine şöyle devam ettiğini söyledi): "Sonra Rasûlullah (s.a.v.) (bana) Sana benden sonra (yapmaya devam edeceğin) bir vasiyet yazacağım, dedi ve (dediğini) yaptı. (Vasiyyetin) üzerini mühürIeyip bana verdi ve bana dedi ki: (Hadisin bundan sonraki kısmında Ali b. Sehl, Ebû Davud'un diğer Şeyhlerinin bir önceki hadiste geçen: Ey Allahım, beni cehennem ateşinden kurtar- anlamındaki dua ile ilgili) hadislerinin manasını rivayet etti. (Muhammed) b. el-Musaffa ise ravi Abdurrahman İbn Hassân'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Ben el-Haris b. Müslim b. el-Haris el-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu'd-Derdâ (r.a.)'dan demiştir ki: Kim sabaha ve akşama erişdiği vakitlerde yedişer defa: "Hasbiyellahu lâ ilahe illa huve aleyhi tevekkeltu ve huve Rabbu'l-arşi'l-azim Meali: Ondan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim. O ulu arşın da sahibidir" diye dua ederse Allah onu üzen her şeye karşı ona yeter (bu kelimelere olan güveninde) ister sadık olsun, ister (sadık olmayıp) yalancı olsun

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Muaz b. Abdullah b. Huleyb'in) babasından demiştir ki: Biz yağmurlu ve çok karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Rasûlullah (s.a.v.)'i aramak üzere (dışarı) çıkmıştık. Kısa bir süre sonra kendisini bulduk. (Bize): "Namazı kıldınız mı?" diye sordu. (Ben kendisinin söze devam edeceğini zannederek) birşey söylemedim. Bunun üzerine "Oku!" dedi. (Ben aynı düşünceyle yine) bir şey söylemedim. Sonra (tekrar) "Oku!" dedi (ben aynı düşünceyle yine) birşey söylemedim. Sonra (tekrar): "Oku!" dedi. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resulü ne söyleyeyim" dedim. "Akşama ve sabaha eriştiğin zaman kulhüvallahu ehad (suresi) ile mutavvezeteyn (surelerini) üç defa oku! Her türlü şerre karşı sana yeter" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Mâlik'den demiştir ki: (Hz. Nebi'e): Ey Allah'ın Rasulü, bize sabah ve akşam vakitlerine eriştiğimizde ve (uyumak için) yatağa yattığımızda okuyacağımız bir dua öğret de okuyalım, dediler de onlara: Allahümme fâtırassemavati vel ardi, âlimel ğaybi veşşehadeti, ente Rabbü kulli şey'in vel melaiketu yeşhudüne enneke lâ ilahe illâ ente, feinna neûzu bike min şerri enfusinâ ve min şerri'ş-şeytanirracimi ve şirkihi ve en nakterife sûen alâ enfüsinâ ev necürrahü ilâ müslimin: Meali: ---------- Ey göklerin ve yerin yatarıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen Allahım! Sen herşeyin Rabbisin senden başka ilah olmadığına melekler de şahitlik ederler. Biz nefislerimizin şerrinden (Allah'ın rahmetinden) koğulmuş olan şeytanın şerrinden ve (şeytan'ın bizi) şirke düşürmesinden, nefislerimiz aleyhine (olacak) kötü (işler) yapmaktan yahut müslümana kötülük yapmaktan sana sığınırız..." ---------- diye dua etmelerini (tavsiye) buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ehu Dâvud dedi ki: Şu (bir önceki 5083. hadisteki) senetle Rasulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurdu(ğu da rivayet edilmiştir:) Biriniz sabah vaktine eriştiği zaman "esbahnâ ve esbehalmulku lillahi Rabbil âlemin. Allahumme innî es'eluke hayra hâzelyevmi fethahû ve nasrahû, nurahû ve bereketehû ve hüdahu ve eûzu bike min şerri mâ fihi ve şerri mâ ba'dehu. Meali: ------------- Biz sabah vaktine eriştik. Mülk de âlemlerin Rabbi olan Allah'ın (mülkü olarak) sabaha erişti. Ey Allahım! Senden (bu günün) hayrını ve (düşmanlarıma karşı) zaferini ve yardımını, nurunu, berelini, hakka uymada sebat etme duygusunu isterim. Bugünün ve ondan sonraki günlerin şerrinden sana sığınırım" ------------- desin, akşama erişince de bunun benzerini söylesin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şerik el-Hevzenî dedi ki: (Birgün) Aişe (radiyallahu anha)nın yanma girmiştim. Kendisine: "Rasûlullah (s.a.v.) geceleyin uykudan uyanınca (duaya) hangi dua ile başlardı?" diye sordum da: Sen bana senden önce kimsenin sormadığı bir soru sordun, dedi. O gece uyandığı zaman on defa: "Allahu ekber" derdi ve on defa "elhamdulillah", on defa: "Sübhanellahi ve bihamidih" on defa da, "Sübhanel melikil kuddûs" derdi. On defa (Allah'dan) af dilerdi'on defa: "La ilahe ilallah" derdi. Sonra da on defa: "Allahümme innî eûzu bike min dîkıddünya ve dîkı yevmil kıyeme (: Ey Allahim dünyanın ve kıyamet gününün sıkıntısından sana sığınırım) diye dua ederdi. Sonra (teheccüd) namaz(ın)a başlardı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) yolculukta iken seher vaktinde (uykusundan) kalktığında şöyle dua ederdi. "Semia sâmiun bil hamdilllah ve nimetihi ve husni belâihi aleynâ. Allahumme sâhibnâ fefdil aleyna Aizen billahi mine'n-nâri Meali: ------------ Ni'metlerinden ve bizi tabi tuttuğu güzel imtihanından dolayı (yüce) Allah'a (olan) hamdimizi bir dinleyen işitsin (ve şahit olsun). Ey Allahım, bize yardım et bize nimetlerini bol bol ver. (Bunu) Cehennem'den Allah'a sığınarak (söylüyorum)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kasım (b. Muhammed) den demiştir ki: Ebû Zer şöyle derdi: "Her kim sabaha erişince: "Allahumme mâ haleftu min halfin ev kultu min kavlin ev nezertu min nezrin, femeşîetuke beyne yedey zâlike kullini mâ şi'te kâne ve mia tem teşe' lem yekûn. Allahummeğfir Iî ve tecâvez lî anhu. Allahumme femen salleyte aleyhi fealeyhi salavâ'tî ve men leante fe aleyhi la'netî kâne fistisnâ în yevmihî zâlike (ev zâlikel yevmi Meali: ----------- Ey Allahım. Ettiğim hiç bir yemin, konuştuğum hiçbir söz, yaptığım hiçbir nezir yok ki, bunların tümünün önünde senin iraden bulunmasın. Senin istediğin olur, istemediğinse olmaz. Ey Allah'ım beni affet, benim için (bu yeminlerimin, söz ve nezirlerimin yapılmasında yada yerlerine getirilmesindeki hatalarımı) bana bağışla! Ey Allah'ım, senin rahmetin kime ise benim acımam da onadır. Senin la'netin kime ise benim la'netim de onadır" ------------- derse (o kimse) bu gününde (dil sürçmelerinden kurtulma hususunda) bir istisna içinde olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Osman b. Affân, Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Her kim (akşamleyin) üç defa: "Bismillahillezi lâ yadurru mea ismini şey'un fil ardi velâ fissemai ve huvessemîu'l alîm Meali: ------------ İsminin anılması) ile yerde ve gökte (bulunan belâ ve musibet cinsinden) hiçbir şeyin zarar ver(e)mediği Allah'ın ismi ile (korunuyorum). O (hem her sözü işiticidir, hem de (herşeyi) bilicidir" ------------ dîyen kimseye (o gece) sabah'a kadar ona ansızın bir musibet gelmez. Kim de bu kelimeleri sabahleyin söylerse akşam'a kadar ona ansızın bir musibet gelmez." (Ebu Mevdud) dedi ki: (Bu hadisi rivayet eden) Ebân b. Osman'a (bu hadisi rivayet ettikten sonra) günlerden birgün (ansızın bir) felç geldi. Bu­nun üzerine hadisi (ondan bana) rivayet etmiş olan kimse (Muhammed b. Ka'b) Ebân'a bakmaya başladı. (Bunu gören Ebân): Niçin bana (böyle) bakıyorsun? Allah'a yemin olsun ki ben (Osman adına yalan bir söz uydurmadım. Osman da Nebi (s.a.v.)'in adına yalan söz uydurmadı. Fakat bu gün benim başıma gelenler geldi. (Çünkü ben) öfkelenmiştim de bu duayı okumayı unutmuştum. Tahric edenler:Tirmizi, Daavât; İbn Mâce, DuâI; Ahmed b. Hanbel, I

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Yine Ebân b. Osman ve Osman (b. Afvan) yoluyla Nebi (s.a.v.)'den bir (önceki 5088. hadisin) bir benzeri rivayet edilmiştir.) fakat ravi hadiste bir önceki hadiste zikredilen) felç olayından bahsetmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câer b. Meymûn'den (rivayet edildiğine göre) Abdurrahman b. Ebi Bekre, babasına: Ey babacığım her sabah seni: "Allahumme afini fi bedenî, Allahumme afini fi sem'i, Allahumme afini fi basari lâ ilahe illa ente’’ Meali: ‘’Ey Allahım. Sen benim vücudumda (özellikle) kulağıma ve gözüme âfiyet ver, senden başka ilâh yoktur" diye dua ederken duyuyorum. Sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa okuyorsun- (Bunun hikmeti nedir?) diye sormuş da (babası): -Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)'i bu duayı okurken işittim. O'nun sünnetine uymayı (gönülden) arzu ettim, diye cevap vermiş. (Hadisi Ebû Davud'a nakleden iki hocasin)dan biri olan Abbas (b.Abdulazim) bu hadis-i şerif'e (şu sözleri de) ilave etmiştir: -Sen sabahleyin ve akşamleyin üç(er) defa; "Allahümme innî eûzu bike minel küfri vel fakri, Allahumme inni eûzu bike min azabil kabri la ilahe illa ente’’ Meali: ‘’Ey Allahım! Küfür'den ve fakirlikten sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım" diyorsun (yüce Allah'a) bu kelimelerle dua ediyorsun (bunun hikmeti nedir)? diye sordum da (bana): "Ben onun sünnetine uymayı (gönülden) arzu ediyorum da (onun için böyle yapıyorum)" cevabını verdi ve (sözlerine devam ederek) şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.v.) sıkıntıya düşen'in duası şudur buyurdu. "Allahumme rahmeteke crcû fela tekilnî ila nesî tarafte aynin ve aslih li şe'nî küllehu la ilahe illa ente’’ Meali: ‘’Ey Allahım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (bile olsa) nefsime bırakma. Halimi tümüyle düzelt senden başka ilâh yoktur." Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bana naklen şeyhlerimden) bazıları (bu hadisi bana rivayet ederken) arkadaşlarının rivayetlerini (daha başka kelimeler) ekleyerek rivayet ettiler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre:den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabahleyin yüz defa sübhanellahilazim ve bihamdih (: Ulu Allah'ı hamdiyle beraber tenzih ederim), derse ve akşamleyin de aynı şekilde hareket ederse onun elde ettiğinin bir benzerini yaratıklardan hiçbiri elde edemez

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Katade(nin) haber verdi(ğine göre); kendisine Nebi (s.a.v.)'in hilali (yeni ayı) gördüğü zaman üç defa: "Hilâl'e hayrın ve rüşdin âmentu billezî halekake. (Allah'ım! Bu ayı) hayır ve düğruluk ayı kıl! Seni yaratana inandım" der, sonra: "El-hamdulillahillezi zehebe bi şehri keza ve câe bi şehri, keza (falanca ayı götürüp falanca ayı getiren Allah'a hamd olsun)" diye hamdettiği rivayeti ulaşmıştır. İzah 5093 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Katade'den (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (s.a.v.).hilali (yeni ay'ı) gördüğü zaman yüzünü ondan çevirir (sonra dua eder) miş. Ebu Davud der ki: Bu mevzuda Nebi (s.a.v.)'den (rivayet edilmiş ve) senedi (Hz, Nebie) ulaştırılmış sahih bir hadis yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz.Ürnrnü Seleme'den demiştir ki: Rasulullah (s.a.v.) benim evimden her çıktığında mutlaka gözünü göğe dikip şu duayı okurdu: "Allahumme innî eûzu bike en edille ev udalle ev ezille ev uzelle ev ezlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye (: AHlah'ım! dalalete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını delalete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan cahillik etmekten ve bana câhilce muamele edilmesinden sana sığınırım

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Mâlik'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; "Bir adam evinden çıkınca "Bismillah tevekkeltu al-allah, lâ havle velâ kuvvete illa billah: Allah'ın ismiyle (daşırı çıktım) Allah'a tevekkkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah'dandır" derse, o zaman kendisine (bir melek tarafından o adam'a: "Sen bu duanın bereketiyle) doğru yol'a iletildin, şerlere karşı koymakta yeterli hale getirildin (ve onlardan) korundun" diye karşılık verilir. Bunun üzerine şeytanlar ondan uzaklaşır. Diğer bir şeytan da ona: Senin için doğru yola iletilen, yeterli hale getirilen ve korunulan bir kimseyi (yoldan çıkarmak) nasıl (mümkün olur)? der

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Malik el-Eş'arî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi evine girdiği vakit: "Allahumme innî es'eluke hayral mevlici ve hayral mahreci bismillahi velecnâ ve bismillahi haracnâ ve al-Allahi Rabbena tevekkelnâ (: Ey Allahım, senden giriş ve çıkışın en hayırlısını istiyorum. Allah'ın adıyla girdik ve (yine) Allah'ın adıyla çıktı ve Rabbimiz olan Allah'a dayandık)" desin, sonra (ev) halkına selâm versin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz.Ebu Hureyre, Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Rüzgâr Allah'ın rahmet(ler)inden bir rahmettir. (Mu'minlere) rahmet, (kâfirlere de) azab getirir. Binaenaleyh onu görünce, ona sövmeyiniz de Allah'dan onun hayrını isteyiniz. Şerrinden de Allah'a sığınınız

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Hz. Âişe'den demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i küçük dilini görebileceğim şekilde gülerken asla görmedim. Çünkü o sadece gülümserdi. Bir bulut yada rüzgâr gördüğü zaman bu(nun verdiği sıkıntı) yüzünden belli olurdu. Bu sebeple ben (birgün kendisine): Ey Allah'ın Resulü, halk bir bulut gördükleri zaman onda yağmur bulunduğu ümidiyle sevinirler. Oysa onu gördüğün zaman senin yüzünde bir rahatsızlık (alameti) görüyorum (bunun hikmeti nedir?) diye sordum da: Ey Âişe! O bulutta (helak edecek) bir azab bulunmadığından beni hangi şey emin kılabilir? Oysa (geçmişte) bir kavim rüzgârla helak edilmiştir, yine (geçmişte) başka bir kavim de azab (taşıyan bulutları) görmüş de: Bu (ufukta beliren) bize yağmur getirici bir buluttur" (Ahkaf 24) demişlerdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anhâ)'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) ufukta belirmeye başlayan bir bulut gördüğünde namazda bile olsa (yapmakta olduğu) işi bırakır, sonra: "Allahümme innî eûzu bike min şerri* hâ Meali: Ey Allahim, (bunun) şerrinden sana sığınırım" derdi. Eğer yağmur yağarsa (o zaman da): "Allahumme sayyiben henîen Meali: Ey Allah'ım, (bu yağmuru) faydalı (bir şekilde inen (bir yağmur) kıl" derdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes (İbn Malik)'den demiştir ki: (Birgün) Râsûlullah ile birlikte iken yağmura tutulduk, Râsûlullah (s.a.v.) hemen (yağmur'un altına) çıkıp (vücudunun) bir kısmından elbisesini sıvazladı, nihayet orası yağmurla ıslandı. Bunun üzerine biz: Ey Allah'ın Resulü, bunu niçin yaptın? diye sorduk. Çünkü bu Rabbimin katından yeni geliyor, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zeyd b. Halid'den (rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Horoz'a sövmeyiniz. Çünkü, o, (sizi) namaza uyandırır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Horoz ötüşünü duyduğunuzda yüce AIIah'dan fazlını (bereket ve ihsanını) isteyiniz. Çünkü o (anda) melek görmüştür. Eşek anırması işittiğiniz zaman ise şeytan'dan Allah'a sığınınız. Çünkü o (o anda) şeytan görmüştür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cabir b. Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: . "Köpeklerin ulumasını ve eşeğin anırmasını duyduğunuzda Allah'a sığınınız. Çünkü sizin göremediğinizi görürler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Câbir b. Abdullah ile Ali İbn Ömer İbn Huseyn İbn Ali'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Geceleyin yolda ve sokakta) ayak sesleri kesildikten sonra (evlerden dışarıya) çıkmayı azaltınız. Çünkü Yüce Allah'ın (geceleyin) yer­yüzüne saldığı (birçok) canlı yaratıkları vardır." (Ebu Davud der ki: Diğer şeyhim İbrahinı) b Mervan ise bu hadisi (ba­na): "Bu saatte Allah'ın (sokaklarda doksan) yaratıkları vardır." (şeklinde) rivayet etti. Sonra da bir önceki hadisteki gibi, köpek havlamasıy-la, eşeklerin anırmasısndan bahsetti ve rivayetine şunu da ilâve etti: (Bir Önceki hadisin) bir benzerini de Şurahbilü'l-Hacib, Cabir b. Abdullah zinciriyle Rasûlullah'a (s.a.v.)'den naklen, İbn'ül-Hadi rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Ubeydullah b. Ebi Rafi'in) babasından demiştir ki: "Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i -Hasen b. Ali'nin kulağına Hz. Fatima'nın onu dünyaya getirdiği zaman namaz için (okunan ezan gibi) ezan okurken gördüm

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan demiştir ki: "(Yeni doğan) çocuklar Rasûlullah (s.a.v.)'e getirilirdi. (Hz. Nebi de) onlara bereketle dua ederdi." Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bana rivayet eden diğer şeyhim) Yusuf (İbn Musa bu rivayette): "Ve onlara tahnikte bulunurdu" (cümlesini de) ekledi. Fakat (Osman b. Ebî Şeybe'nin rivayetinde bulunan "Onlara bereketle (dua ederdi" cümlesini) rivayet etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Âişe'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.): "İçinizde mugarrebler görüldü mü?" buyurmuş, yahutta ("görüldü mü, kelimesi yerine) başka bir kelime (söylemiş); Ben de: "Ey Allah'ın Resulü) "Mugarrabler nedir? diye sordum; (Hz. Nebi): Kendilerine cinnileriiı ortak olduğu kimselerdir, diye buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah ismini vererek (size) sığınacak olursa ona yardım ediniz. Her kim sizden Allah'(ın yüzü suyu) hürmetine (birşey) isterse ona (istediği şeyi) veriniz." (Ehû Davud dedi ki: Bu hadisi bana rivayet eden şeyhlerimden biri olan) UheyduUah (hu son cümleyi bana): "Sizden Allah için (birşey) isteyene (istediği şeyi) veriniz." (şeklinde) rivayet etti. (Diğer şeyhimin rivavetinde geçen yüzü suyu hürmetine kelimesini rivayet etmedi.) İzah 5109 da

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın ismini vererek size sığınırsa onu himayeniz altına alınız kim de sizden Allah için birşey isterse ona (isteğini) veriniz." (Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi bana rivayet eden üç şeyhden ikisi (Sehl ile Osman (bu cümleye ilave olarak): "Sizi davet eden (in dâvetin)e icabet ediniz." (cümlesini de) rivayet ettiler. Sonra (şu cümleyi rivayette üçüde birleştiler: "Kim size bir iyilikte bulunursa siz de onu mükâfatlandırınız." (Sözü geçen üç şeyhimden) Müsedded ile Osman (yukarıdaki rivayetlere ilâve olarak: "Eğer (onu mükâfatlandıracak birşey) bulamazsanız, onun iyiliğini karşıladığınıza kanaat getirinceye kadar ona dua ediniz." (cümlesini de) rivayet etti(Ier)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Zümeyl'den demiştir ki: "Ben Hz. İbn Abbas'a: "Benim kalbimde hissettiğim bu duygu nedir? diye sordum." Neymiş o! (Söyle de bilelim), dedi. Ben de: Vallahi onu söylemem, dedim. Bunun üzerine bana: Şüphe ile ilgili bir şey mi? (Yoksa) dedi ve gülerek: "Bundan hiçbir kimse kurtulamamıştır, buyurdu. Nihayet Aziz ve Celîl olan Allah: "Sana indirdiklerimizde şüphe ediyorsan, senden önce indirdiğimiz kitapları okuyanlara sor..."[Yunus 94] âyet-i kerimesini indirdi. Bunun üzerine (Hz. İbn Abbas) bana: Eğer içinde bir şüphe hissedecek olursan: "O hem evveldir, hem âhirdir, hem zahirdir, hem bâtındır ve o herşeyi bilendir."[Hadid 3] de buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den demiştir ki: (Hz. Nebi'in) sahabîle-rinden bazı kimseler (gelip): "Ey Allah'ın Rasulü, biz içimizde söylenmesini (bile) büyük (bir suç) gördüğümüz birşey(ler) hissediyoruz, biz onu söyleyince (dünyanın tümüyle) bizim olmasını (bile) istemeyiz" dediler. (Bunun üzerine Hz: Nebi): Demek böyle birşey hissetiniz öyle mi? dedi. Evet, dediler. (Hz. Nebi): İşte bu, açık bir imandır, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan demiştir ki: Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Rasulü, birimiz içinde kendisine (sıkıntı) veren (öyle) bir duygu hissediyor ki; onun (yanıp) kömür olması kendisine onu (başkalarına) söylemesinden daha sevimlidir, dedi. (Hz. Nebi de:) Allahu ekber, AUahu ekber, Allahu ekber. (Şeytan'ın) vesvese vermek için (kurduğu) tuzağını bozan Allah'a hamdolsun" cevabını verdi. Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisin ravilerinden) İbn Kudâme (bu hadisi rivayet ederken) "tuzağını bozan" kelimesi yerine "işini bozan" kelimesini rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Osman dedi ki: Sa'd b. Malik bana dedi ki: Muhammed (s.a.v.)'in "Her kim babası olmadığını bildiği halde babasından başkasını (babam diye) iddia ederse ona cennet haram olur." dediğini kulaklarım duydu, kalbim iyi belledi. (Ebu Osman sözlerine devam ederek) dedi ki: (Bu hadisi Sa'd'den duyduktan) kısa bir süre sonra Ebu Bekre ile karşılaştım ve hadisi kendisine okudum da (bana ayren Sa'd'in dediği gibi): "Bunu Muhammed (s.a.v.)'den kulaklarım duydu, kalbim de iyice belledi" dedi. (Ravi) Âsim dedi ki ben (Ebu Osman'a) Ey Ebu Osman! Senin yanında (bu hadisin doğruluğuna dair) iki kişi şahidlik etmiştir. Bu iki adam kimdir? dedim de: Birisi Allah yolunda -yahut İslam uğrunda- ilk ok atan kimsedir. Öbürü ise (Tai kalesi kuşatıldığı zaman) Tai'den yaya olarak (Hz. Peygambere) gelip (Müslümanların safına katılan) yirmi küsur kişiden biridir" dedi ve (Ebu Bekre'yle ilgili bir takım) fazilet(ler)i anlattı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse kendini azad eden kimselerin izni olmaksızın bir kavmi kendisine veli edinirse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Kıyamet gününde onun farz,ve nafile hiçbir ibadeti kabul edilmeyecektir." Tahric edenler: Müslim. Itk; Tırmizî, Vesaya; Darimî, siyer; Ahmed b. Hanbel, IV, 238, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes İbn Malik'den demiştir ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)' şöyle derken işittim: "Her kim babasından başka bir adam'ın kendi babası olduğunu- iddia ederse yahutta (bir köle) kendisini efendilerinden başkasına nisbet ederse kıyamete kadar Allah'ın laneti sürekli olarak onun üzerine olsun

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Aziz ve Celil olan) Allah, cahiliyye (döneminin) kibrini ve övünme adetini sizden giderdi. (İnsanlar iki kısımdır: Birincisi Allah katında övülmüş olan) takva sahibi mu'min (kimseler, ikincisi de Allah katında yerilmiş olan) bedbaht ve Allah'ın yolundan çıkmış (kimseler. Binaenaleyh) siz (hepiniz) Ademoğlusunuz. Adem topraktan (yaratılmış)tır. (Allah'a yemin olsun ki) insanlar (ya bu) kavimler(i) ile övünmeyi bırakırlar -ki o kavimler (böyle cahiliyye adeti üzere yaşadıkları için şimdi) cehennem kömürlerinden bir kömürdürler- yahud da Allah katında burnuyla dışkı yuvarlayan bok böceğinden (mayıs böceğinden) daha değersiz bir hale düşerler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hz. Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'un) babasından demiştir ki: Kavmine haksız yere yardım eden kimse (bir kuyuya yüzüstü) düşüp de kuyruğundan çekil(erek kurtarılmaya çalışd)an deve gibidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdurrahman b. Abdullah'ın) babasından demiştir ki; "Ben Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna varmıştım. Kendisi deriden (yapılmış) bir çadırda bulunuyordu..." (Abdurrahman*ın babası Abdullah b. Mes'ud rivayetine devam ederek bir önceki 5117. hadisin) bir benzerini rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Vâsıla b. el-Eska'nın kızından (rivayet edildiğine göre) Kendisi babasını şöyle derken işitmiş: (Ben Hz. Nebi'e): Ey Allah'ın Resulü asabiyet nedir? diye sordum da: Zulümde (haksızlıkta) kavmine yardım etmendir, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süraka b. Malik Cü'şüm el-Müdiicî'den demiştir ki: (Bir gün) Rasûlullah (s.a.v.) bize bir hutbe irad ederek şöyle buyurdu: "Sizin en hayırlınız, günaha girmemek şartıyla yakınlarını savunan(ınız)dır." Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisin ravilerinden) Eyyûb b. Süveyd zayıftır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cübeyr b. Mut'imden (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: (Halkı) asabiyyet (soy-sop) davasına çağıran bizden değildir. Asabiyyet (soy-sop) davası uğrunda savaşan bizden değildir. Asabiyyet (soy-sop) davası uğruna ölen bizden değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Musa'dan (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kavm'in kız kardeşinin oğlu o kavimdendir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Farslı (İranlı)lardan azatlı bir köle olan Ukbe'den demiştir ki: Al bu da benden. Ben Farslı bir gencim diyerek müşriklerden birine bir darbe indirdim. Bunun üzerine Rasûlullah {s.a.v.): bana bakarak: Al bu da benden, ben ensarlı bir gencim, deseydin ya? buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Mikdam b. Ma'dikerib'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse (din) kardeşini sevdiği zaman kendisini sevdiğini ona bildirsin." Tahric edenler: Tirmizî, zühd; Ahmed b. Hanbel, IV

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes b. Malik'den (rivayet edildiğine göre) Bir adam Peygamber (s.a.v.)'in yanında iken oradan birisi geçmiş de (O adam): Ey Allah'ın Resulü, ben bu adamı seviyorum, demiş. Nebi (s.a.v.) de ona: (Peki sen bu sevgini) kendisine bildirdin mi? demiş.(Adam da): Hayır, cevabım vermiş. Nebi ona: (Git) ona (sevdiğini) bildir, demiş. (Hz. Enes rivayetine devamla) şöyle dedi: Bunun üzerine (bu adam) o kimseye varıp: "Ben seni Allah için seviyorum" dedi, (öbür adam da): Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin, cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Zer r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Kendisi (birgün kendisini kasdederek Hz. Nebi'e): "Ey Allah'ın Rasulü bir cemaati(n yaptığı salih amelleri) sevip onların amellerini yapamayan bir kimse (hakkında ne buyururursunuz?)" diye sormuş da (Hz. Nebi): Ey Ebû Zer! Sen sevdiğin kimseyle berabersin, buyurmuş, (Hz. Ebû Zer rivayetine devam ederek) şöyle dedi: Bunun üzerine, gerçekten ben Allah'ı ve Resulünü seviyorum, dedim. Kuşkusuz sen sevdiğinle berabersin, buyurdu. Daha sonra (Ebû Zer rivayetine devam ederek şunları) söyledi: "Ebû Zer gerçekten ben Allah'ı ve Resulünü seviyorum, sözünü tekrarladı. (Buna karşılık) Rasûlullah (s.a.v.) de (: Kuşkusuz, sen sevdiğinle berabersin, sözünü) üç defa tekrarladı. Diğer tahric edenler: Buhârî, edeb. ahkâm, edailüssahabe; Müslim birr; Tirmizî, zühd; Darimî, rikak; Ahmed b. Hanbel, III, 104, 110, 165, 167-168, 172-173. 178, 192, 197, 200, 202-203, 207-208, 226-228, 255, 276, 283, 288, V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes b. Malik'den demiştir ki: Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'in sahabilerinin (müslüman olduktan sonra) şu olaya sevindiklerinden daha azla sevindikleri birşey görmedim: Bir adam (Hz. Nebi'in huzuruna gelip): "Ey Allah'ın Resulü, bir adam, işlediği hayırlı amellerden dolayı bir adamı seviyor, fakat onun gibi amel edemiyor, dedi. Rasûlullah (s.a.v.)'de: "Kişi sevdiğiyle beraberdir," buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kendisiyle istişare edilen (yani bir mesele hakkında fikrini almak üzere kendisine başvurulan) kimse güvenilen birisi (olmalı)dır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Mes'ud el-Ensarî'den demiştir ki; Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Rasulü benim hayvanım yola devam etmekten kesildi kaldı. Bana bir binek hayvanı ver, dedi. (Hz. Nebi de): Ben sana verebilecek bir at bulamam, fakat sen falan kimseye var, herhalde o sana bir binek hayvanı verebilir, buyurdu. (Söz konusu adam) sözü geçen kimseye vardı; O kimse de kendisine bir binek verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Her kim bir hayra önderlik ederse ona da hayrı işleyen kimsenin sevabı gibi (sevab) vardır, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu'd-Derda'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Birşeyi (haddinden fazla) sevmen (seni) kör ve sağır eder

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Musa r.a.'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: (Dünyevi ve uhrevî müşkillerini hallettirmek için huzuruma gelip soru sormak isteyen kimselerin) bana (gelebilmeleri için) aracı olunuz da sevaba erişiniz ve Allah da (bu vesileyle) Peygamberinin dilinde dilediği hükmü versin

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Muaviye'den (şöyle dediği rivayet edilmiştir): Hayra aracı olunuz da sevaba eriniz. Gerçekten biri işi yapmak istiyorum da sizin aracı olup da sevaba erişmeniz için geciktiriyorum. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.): "Hayırlı islere vesile olunuz da sevaba erişiniz" buyurdu. Diğer Tahric eden: Nesaî, zekat

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 5132. hadisin) bir benzeri de Nebi (s.a.v.)'den Hz. Ebu Musa yoluyla rivayet edilmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Alâ (b. Hadremî)'nin çocuklarının birinden (rivayet edildiğine göre) el-Alâ b. el-Hadremî Bahreyn'de Nebi (s.a.v.)'in valisi imiş de Hz. Nebi'e mektup yazdığı zaman (her defasında da mektubuna "el-Alâ'dan Allah'ın Resulüne" şeklinde) kendi ismiyle başlarmış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Alâ b. el-Hadremî'den (rivayet edildiğine göre) kendisi Nebi (s.a.v.)'e mektup yazmış da (sıra isminin zikrine gelince "el-Alâ'dan Allah'ın Rasulüne" şeklinde önce) kendi isminden başlamış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Abbâs'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) Heraklius'a (gönderdiği mektupla ona selâmı şöyle) yazdı: "Allah'ın Resulünden Rum'un ulusu Herakl'e! Selam, hidayete uyan(lar)ın üzerine olsun" (Muhammed) İbn Yahya'nın Hz. İbn Abbas'dan rivayetine göre Hz. Ebû Süfyan O'na şöyle demiş: Biz Herakl'ın yanına girdik. Bizi önüne oturttu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)'in (kendisine göndermiş olduğu) mektubu istedi. Bir de baktık ki mektupta (şu sözler var)! "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla (başlarım)! "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla (başlarım)! Allah'ın Resulü Muhammed'den Rum'un ulusu Hirakl'e. Selam hidayete uyanların üzerine olsun. Gelelim mevzumuza

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir çocuk babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulup da satın alıp azad etmesi müstesna

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hamza b. Abdullah b. Ömer'in) babasından demiştir ki: Nikâhımın altında bir kadın vardı. Kendisini seviyordum. (Babam) Ömer ise ondan hoşlanmıyordu. Bana: Onu boşa dedi. Ben kabul etmedim. Bunun üzerine Ömer, Peygamber (s.a.v.)'e varıp bunu kendisine anlattı. Nebi (s.a.v.)'de (bana): Onu boşa, diye emretti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Behz b. Hakîm'in) dedesinden demiştir ki: (Hz. Nebie): Ey Allah'ın Rasulü kime iyilik edeyim? diye sordum da, Annene, sonra annene, sonra (yine) annene, sonra babana sonra da sıra ile en yakınına ve en yakımna"dedi ve şöyle buyurdu: "Bir adam (kendisini hürriyete kavuşturan) efendisinden (yahutta yakınından) yanında bulunan ihtiyaç fazlası o mal kıyamet gününde sahibinin yanına (zehirinin çokluğundan dolayı) başının kılları dökülmüş (zehirli) bir yılan olarak çağn(lıp getiri)Iir." Ebu Davud der ki; "Akra" tehirinden başının kılları dökülen demek­tir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Kuleyb b. Menfaa'nın) dedesinden (rivayet edildiğine göre) Kendisi (birgün) Nebi (s.a.v.)'e gelip: Ey Allah'ın resulü kime iyilik edeyim? demiş de, (Nebi efendimiz): Annene, (sonra) babana, (sonra) kızkardeşine, (sonra) erkek kardeşine ve (sözü geçen bu kimselerden) sonra gelen yakınına (iyilik et). Bu (yapılması) gereken bir vazifedir. (Bunlar) ilişkileri devam ettirilmesi gereken yakınlardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah b. Amr)dan (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v.); "Kişinin anne ve babasına lanet etmesi en büyük günahlardandır" buyurmuş da (kendisine); "Ey Allah'ın Resulü, insan anne ve babasına nasıl lanet eder? demiş. (Rasûlullah (s.a.v.)'de): "Kişi bir adam'ın babasına lanet eder, o da onun babasına lanet eder. O (bir başkasının) annesine lanet eder, o da (onun) annesine lanet eder" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Üseyd Malik b. Rabia'dan demiştir ki: Biz (birgün) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında iken huzuruna Seleme oğullarından bir adam gelip: Ey Allah'ın Rasulü, anne ve babama ölümlerinden sonra da yapabileceğim iyilik kaldı mı? dedi. Evet, onlara dua etmek, onlar için Allah'dan mağfiret dilemek, ölümlerinden sonra (varsa) ahidlerini (vasiyyetlerini) yerine getirmek, yakınlığı ancak onlar vasıtasıyla olan akrabalarla ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmak ve (onların) arkadaşlarına ikram ve hürmet etmek" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kişi'nin babası öldükten sonra baba dostlarına sılada bulunması iyiliklerin en iyisindendir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Ebu't-Tufeyl)den demiştir ki: Ben Nebi (s.a.v.)'i Ci'râne'de (ganimetler arasında bulunan) etleri bölüştürürken gördüm. O gün ben (yeni yetişmiş) bir gençtim ve (kesilmiş) deve kemikleri taşıyordum. O sırada karşıdan bir kadın çıkıverdi, Nebi (s.a.v.)'in yanına geldi. Hz. Nebi de abasını ona serdi. O da (aba'nın) üzerine oturdu. Ben (orada bulunanlara): Bu da kim? diye sordum. Kendisini emzirmiş olan süt annesidir, dediler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ömer b. es-Sâib'in haber verdiğine göre, (Birgün) Rasûlullah (s.a.v.) otururken süt babası çıkagelmiş, bunun üzerine (Hz. Nebi) onun için elbisesinin bir ucunu yere sermiş, o da üzerine oturmuş, sonra süt annesi çıkagelmiş, (bu sefer de) elbisesinin öbür tarafını yırtıp onun altına sermiş, o da bunun üzerine oturmuş, sonra süt biraderi çıkagelmiş, Rasûlullah (s.a.v.) onun için ayağa kalkmış ve onu önüne oturtmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim'in bir kızı olur da onu diri diri toprağa gömmez, hor görmez, çocuğunu, -yani erkek çocuğunu- ona tercih etmezse, Allah onu cennet'e sokar." (Bu hadisi rivayet eden iki raviden biri olan Osman:) "Yani erkek çocuğunu" kelimesini rivayet etmedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Said el-Hudrî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim üç kızın geçimini üzerine alarak onları (İslam terbiyesi üzere), terbiye eder, evlendirir ve (evlendirdikten sonra da) onlara (olan) iyiliğini sürdürürse onun için (mükâfat olarak) cennet vardır...”

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Yine) aynı senetle Süheyl (b. Ebi Salih)'den (bir de bir önceki 5147. hadisin) manası (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre Hz. Nebi: "Her kim) üç kız kardeşin yada üç kızın yahutta iki kızın veya iki kız kardeşin (geçimini üzerine alır da onları büyütür ve evlendirirse onun mükafatı cennettir)" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Avf b. Malik el-Eşcaî'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Asil ve güzel olduğu halde kocasından dul kalıp da yetim çocukları için (onlar ev bark sahibi olup kendisinden) ayrılıncaya kadar yahutta (onlar) ölünceye kadar, kendini (kocaya varmaktan) alıkoyan (ve bu hususta karşılaştığı sıkıntılar sebebiyle) yanakları kararan kadınla ben kıyamet gününde (biribirimize yakınlıkta) şu ikisi gibiyiz." (Ravi) Yezid, (bu hadisi rivayet ederken Hz. Nebi'in bu hadisi söylerken yaptığı hareketi aynen göstermek için) orta parmağıyla şehadet parmağına işaret etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Sehl'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) orta parmağıyla baş parmağının yanında yer alan şehadet parmağını bitiştirerek: "Yetim'in geçimin üzerine alan ile ben cennette işte böyleyiz." buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre); Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Cibril, komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki sonunda (kendi kendine) onu mirasçı kılacak, dedim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Mücâhid'den (rivayet edildiğine göre) Abdullah b. Amr, bir koyun kesmiş de (aile fertlerine: "Bu koyun'un etinden) yahudi komşuma da verdiniz mi? (Bundan ona da vermeyi unutmayınız) Çünkü ben Rasûlullah (s.a.v.)'i: Cibril bana komşuyu o kadar (çok) tavsiye etti ki; neticede ben onu (bana) varis kılacak zannettim, derken, işittim." demiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre r.a.'den demiştir ki: Bir adam, Nebi (s.a.v.)'e gelerek komşusundan acındı. (Hz. Nebi de): Git ve ondan gelen sıkıntılara sabret! buyurdu. Sonra (adam) iki veya üç defa daha geldi. Bunun üzerine (Hz. Nebi): Git, eşyanı yola at! buyurdu. Bunun üzerine (adam gidip) eşyasını yola attı. (Eşyayı yolda gören) halk ona (bunun sebebini) sormaya başladı. (Adam da) olayı onlara anlatıyordu. (Olayı Öğrenen kimseler de o kötülük yapan) komşuyu "Allah bunu onun da başına getirsin!" diyerek lanet ediyorlardı. Derken o kötü komşu geldi ve eşyalarını sokağa atan kimse: ("Artık evine) dön benden bir daha hoşlanmayacağın bir davranış görmeyeceksin" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ârihet gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Alllah'a ve ârihet gününe iman eden kimse komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse ya hayır söylesin yada susun

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anhâ)'den demiştir ki: Ben (Nebi s.a.v.'e:) Ey Allah'ın Resulü! Benim iki tane komşum var. (Ziyaret etmem veya hediye vermem icab ettiği zaman bunların) hangisinden başlayayım? dedim de, Kapısı en yakın olandan, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ali Aleyhisselam'dan demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'in son sözü: "namaz'a (sarılın) namaza!... (Bir de) sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler hakkında Allah'dan korkun" oldu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ma'rur b. Süveyd'den demiştir ki: Ebu Zerr'i, Rebeze'de üzerinde kalın bir aba olduğu halde gördüm. Kölesinin üzerinde de (o abanın) bir eşi vardı. (Orada bulunan) cemaat: Ey Ebû Zer! Kölenin üzerinde bulunan abayı alsan da onun (senin üzerinde bulunan) şu abayla birleştirsen (güzel) bir elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen (olmaz mı)? dedi. Ebu Zer de şu cevabı verdi; Ben annesi Acem olan (Arap olmayan) bir kimseyle atışmış ve onu annesiyle ayıplamıştım. Bunun üzerine (gidip) beni Rasûlullah (s.a.v.)'e şikâyet etti. Rasûlullah (s.a.v.)'de: Ey Ebû Zer! Sen kendisinde cahiliyyet (izleri) bulunan bir kişisin. Muhakkak ki bu köleler, sizin kardeşlerinizdir, Allah (bazı dünyevi imkânlar vererek) sizi (dünyada) onlara üstün kılmıştır. Eğer siz (in emirleriniz)e uygun hareket etmezlerse onları satınız. (Fakat) Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz, buyurdu. Diğer tahric edenler: Buhari. iman, cdeb; Müslim, eyman: Tirmizî, birr, tefsir; Ahmed b. Hanbel, V, 161, İbn Mace. edeb

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Ma'nir b. Süveyd'den demiştir ki: Biz Rebeze'de Ebu Zer.'in yanına girmiştik. Bir de gördük ki üzerinde bir kumaş var ve aynısından kölesinin üzerinde de var. Bunun üzerine (kendisine): Ey Ebu Zer! Kölenin kumaşını alıp da kendi kumaşına (ilave etsen sana bir takım) elbise olur. Kölene de başka bir elbise giydirsen" dedik. (Bize) şöyle cevap verdi: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i: "(Köleleriniz) Allah'ın kendilerini sizin ellerinizin altına koyduğu kardeşlerinizdir. Kimin kardeşi kendi elinin altına ise, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ona gücünü aşan bir iş yüklemesin. Şayet ona gücünü aşan bir iş yüklerse kendisine yardım etsin" derken, işittim. Tahric edenler: Buhari, iman, edeb; Müslim, eyman, Tîrmizî, birr; Ahmed b. Hanbel. V, 161, İbn Mace. edeb Ebu Davud dedi ki, bu hadisi yine aynı şekilde İbn Numeyr de el-A'meş'ten rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Mes’ud el-Ensarî'den demiştir ki: Ben bir kölemi dövüyordum. (Birden bire) arkamdan: "(Şunu) bilki (ey) Ebû Mesûd! diye bir ses işittim. -İbn el Müsennâ (bu sesi) iki defa (işittim) diye rivayet etti.- (Sonra bu ses): "Allah'ın gücünün sana olan üstünlüğü, senin gücünün bu köleye karşı olan üstünlüğünden daha fazladır" (diye devam etti). Bunun üzerine hemen (sesin geldiği tarafa doğru) dönüp baktım bir de ne göreyim; Nebi (s.a.v.) ! Hemen: "Ey Allah'ın Rasulü, yüce Allah'ın rızası için bu köle hürdür" dedim. Şunu iyi bil ki, eğer sen (bu azad etme işini) yapmasaydın (kölene yaptığın bu işkenceden dolayı) cehennem ateşi seni saracaktı, dedi. (Ravi bu son cümlede tereddüd etti de sonra şöyle dedi:) Yahutta: "Sana cehennem ateşi dokunacaktı" dedi. Tahric edenler: Müslim, eyman; Tirmizi birr

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 5159. hadis'in) manası aynı şekilde ve aynı senedle A'meş'den de (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre Ebû Mes'ûd): " Ben kendime ait siyah bir köleyi kamçıyla dövüyordum..." demiş (fakat bir önceki hadiste geçen) azad etme olayını anlatmamıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Zerr r.a.'den demiştir ki: Rasulullah (s,a.v..) şöyle buyurdu: "Kölelerinizden, siz(in emirlerinizle uygun hareket edenlere, yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden de giydirin, onlardan siz(in emirleriniz)e uygun hareket etmeyenleri ise satınız. Allah'ın yarattıklarına işkence etmeyiniz

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklı olmak ise uğursuzluktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Cüheyne'den olan ve Rasûlullah (s.a.v.)'le birlikte Hudeybiye'de bulunmuş olan Rafi b. Mekîs'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Elinin altındakilere iyi muamele etmek uğurdur. Kötü ahlâklılık ise uğursuzluktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Abbas b. Cüleyd el-Hacrî'den demiştir ici: Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim: "Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelerek: Ey Allah'ın Resulü hizmetçiyi kaç defa affedelim? dedi. (Hz. Nebi) sükût etti. Sonra (adam) bu soruyu Hz. Nebi'e tekrar sordu. (Hz. Nebi yine) sükût etti. Bu sözü üçüncü kez tekrarlayınca: "Onu günde yetmiş defa affediniz" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den demiştir ki: (Günde yetmiş defa tevbe eden, tevbe için huzuruna pek çok insan gelen) Tevbe Nebii Ebü'l-Kasim bana şöyle dedi: Her kim kölesine hakkında söylediği sözden beri olduğu halde zina isnad ederse kendisine kıyamet gününde hadd (cezası) olarak celde yapılır. Müemmel bu hadisi rivayet ederken şöyle dedi: (Bu hadisi) bize İsa, el-dayl b. Gazvan'dan rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hilal b. Yesafdan demiştir ki: Biz Süveyd b. Mukarrin'in evine inmiştik. İçimizde öfkeli bir ihtiyar vardı, yanında da cariyesi vardı. (Derken ihtiyar cariyesinin) yüzüne bir tokat vurdu. Süveyd'i o günkünden daha gazablı görmemiştim. (Süveyd bu kızgınlığıyla ihtiyara) şöyle dedi: Sen, tokatlamak için bula bula onun korunmuş olan yüzünü mü buldun? Vallahi ben bizi(m herbirimizi) Mukarrin oğullarından yedi kardeşin yedincisi olarak gördüm de bizim sadece bir tane de cariyemiz vardı. En küçüğümüz onun yüzüne bir tokat vurdu da (ceza olarak) Nebi (s.a.v.) bize (onun) azad edilmesini emretti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muaviye b. Süveyd b. Mukarrin'den demiştir ki: Ben bir kölemize bir tokat atmıştım. Bunun üzerine babam onu ve beni çağırıp (ona beni göstererek): "Bunun sana yaptığının aynısını sen de buna yap!" dedi. Biz Mukarrin oğullan - Nebi (s.a.v.) zamanında sadece bir cariyeye sahiptik. İçimizden birisi ona bir tokat attı da bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): Onu azad ediniz, buyurdu. (Bu emri alan kardeşlerim Hz. Peygamber'e): Bizim bundan başka bir cariyemiz yok, diye mazeret beyan ettiler. (Hz. Nebi de:) Öyleyse zenginleşinceye kadar (bu cariye) kendilerine hizmet etsin. Zenginleştikleri zaman onu azad etsinler, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Zâzân'dan demiştir ki: Ben (Abdullah) b. Ömer'in yanına varmıştım. Kendisine ait bir köleyi azat etmişti. Yerden bir çöp -yahutta- bir-şey (buradaki şüphe raviye aittir) alıp: (Bu azad işinde) benim için şu (yerden aldığım) şey kadar bile sevap yoktur. (Çünkü ben) Rasûlullah (s.a.v.)'i (şöyle) buyururken işittim: Kim köleye bir tokat atarsa yahut da onu döverse keffâreti onu azat etmesidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Ömer'den (rivayet edildiğine göre); Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki köle efendisine karşı samimi olup Allah'a ibadetini de güzel yaparsa, onun için iki defa sevap vardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin karısını yahutta kölesini kendisine karşı kışkırtan kimse bizden değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Malik r.a.'den (rivayet edildiğine göre, Bir adam Peygamber (s.a.v.)'in odalarından birine başını uzatarak içeriye bakmış da Rasulullah (s.a.v.) bir mızrağın uc demiriyle veya bunlardan birkaç tanesiyle (buradaki şüphe raviye aittir) onun üzerine yürümüştü. (Ravi sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Ben Rasulullah (s.a.v.)'in (elindeki bu temreni, o evinin içine bakan kimseye) saplamak için (Onun) üzerine saldırışını (hâlâ) görür gibiyim. Tahric edenler: Buhari, istizan: diyat; Müslim, edeb; Tirmizi, istizan; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a. Rasulullah (s.a.v.)'i (şöyle) buyururken işittiğini söylemiştir: "Kim bir cemaatin evin(in için)e izinleri olmadan bakar da (onlar da) onun gözünü çıkarırsa (o adam'ın bu) gözü heder olur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Kişi evin içine baktı da) Bakış (eve) girdi mi, artık (eve girmek için) izin (almaya lüzum) yoktur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hüzeyl'den demiştir ki: Bir adam geldi -Osman (b. Ebî Şeybe bu adamın) Sa'd (b. Ebi Vakkas) olduğunu rivayet etti. Nebi (a.s.)'in kapısının önüne durup izin istedi ve kapının önüne dikildi. Osman (b. Ebi Şeybe bu sözü) "kapıya karşı (dikildi)" diye rivayet etti.- Nebi (s.a.v.)'de ona: "Şöyle (dur kapı) senden (biraz sağda veya solda kalacak şekilde biraz sağa veya sola doğru çekil) yahutta şöyle (dur). Çünkü izin göz içindir" buyurdu. İzah 5175 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir Önceki 5174. hadisin) bir benzerini de Nebi (s.a.v.)'den Sa'd (b. Ebi Vakkâs) rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kelede b. Hanbel'den (rivayet edildiğine göre) Safvan b. Ümeyye, kendisini (bir miktar) süt, bir ceylan yavrusu ve ufak cins birkaç salatalıkla Mekke'nin en yukarısında bulunan Nebi (s.a.v.)'e göndermiş. (Kelede olayı şöyle anlatıyor: Hz. Nebi'in huzuruna) selâm vermeden girdim. Bunun üzerine bana: Geri dön ve esselâmu aleyküm (içeri girebilir miyim?) de! buyurdu. Bu (Olay) Safvan b. Ümeyye'nin müslüman oluşundan sonradır. Amr (b. Ebî Süfyan) dedi ki: Bu hadisi bana (Ümeyye) b. Safvan Ke­lede b. Hanbel'den rivayet etti. (Fakat): "bunu ondan (kendi kulaklarım­la) işittim" demedi. Ebu Davud dedi ki: (Her ne kadar hu hadis-i şerifi şeyhim İhn Beşşâr bana rivayet ederken Amr'dan sonra gelen ravinin ismini açıkça belirt­meden Ihn Safvan diye bildirmişse de bu hadisi hana rivayet eden ikinci şeyhim) Yahya b. Habib (o ravinin isminin) "Ümeyye b. Safvan' (olduğu­nu) rivayet etti. Ve yine (bu şeyhim) Yahya (h. Habih'in) haber verd(iği­ne göre) Amr b. Abdillah b. Safvan (bu hadisi) kendisine Kelede b. Han-bel'in bildirdiğini söylemiştir. Bu Hadisi Tirmizî de İstizan da tahric etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ribi'den demiştir ki: Âmir oğullarından bir adamın bildirdiğine göre, kendisi Nebi (s.a.v.) evde iken "Girebilir miyim?" diyerek izin istemiş de Nebi (s.a.v.) hizmetçisine: "Şu adam(ın yanın)a çık ve ona izin istemeyi öğret, ona: "Esselâmu aleyküm girebilir miyim de(mesini) söyle!" buyurmuş. Adam da bunu işitmiş ve: "Esselâmu aleyküm girebilir miyim?" demiş. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) ona (girmesi için) izin vermiş, (o da Hz. Nebi'in huzuruna girmiştir)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ribî b. Hıraş'dan demiştir ki: Bana haber verildiğine göre Âmir oğullarından bir adam (huzuruna girmek için) Nebi (s.a.v.)'den izin istemiş" (Daha sonra Hiraş, bir önceki (5177.) hadisin manasını (rivayet etti). Ebu Davud dedi ki: Aynı şekilde (bu hadisi, bize) Müsedde, Ebu Avâ-ne'den o Mahsur'dan, o da Rib'Tden rivayet etti. (Ancak bu rivayete göre Rib'î) -Âmir oğullarından birinden rivayet edilmiştir- (sözünü) söylemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âmir oğullarından bir adam'dan (rivayet edildiğine göre) Kkendisi Nebi (s.a.v.)'den (huzuruna girmek üzere) izin istemiş, (sözü geçen adam hadisin bundan sonraki kısmında 5177 nolu hadisin) manasını (rivayet etmiş ve) şöyle demiştir: Ben Hz. Nebi'nin hizmetçisine: Çık da şu adam'a izin istemesini ve "esselâmu aleyküm girebilir miyim?" demesini öğret, dediğini) işittim de bunun üzerine "esselâmu aleyküm girebilir miyim?" dedim ve (yanına girdim)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Said el-Hudrî'den demiştir ki: Ensar'ın meclislerinden bir mecliste oturuyordum. Hz. Ebu Musa, korkmuş bir halde (yanımıza) çıkageldi. Kendisine: Seni korkutan şey nedir? dedik. O: Ömer, yanına varmam için bana emir vermişti. Ben de (kapısının) yanına varıp (içeri girmek için) üç defa izin istedim, (fakat) bana izin verilmedi. Ben de geri döndüm. (Bir de baktım Ömer hemen arkamdan yetişti ve bana): Yanıma (girip) gelmene engel olan nedir? dedi. Ben de: Ben geldim. (İçeri girebilmem için) üç defa izin istedim. (Fakat) izin verilmedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: "Sizin biriniz (içeri girmek için) üç defa izin ister de kendisine izin verilmezse geri dönsün" diye buyurmuştu, dedim. (Bunun üzerine Hz. Ömer): Buna dair mutlaka bir delil getirmelisin! dedi. (Ravi Ebu Said sözlerine şöyle devam etti:) Bunun üzerine (orda bulunan ben) Ebu Said (Hz, Ebu Musa'ya): Seninle (buradan) kavmin en küçüğünden başkası kalkmaz diye cevap verdi(m) ve (ben) Ebu Said onunla beraber kalktı(m) ve o hadis(in doğruluğu) hakkında şahitlik etti(m). Tahric edenler: Buharî, istizan; Müslim, edeb; Tirmizî, istizan; Muvatta istizan, Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Musa (el-Eşârî, yani Abdullah b. Kays)'dan (rivayet edildiğine göre) Kendisi (birgün) Hz. Ömer'in (kapısının) yanına varmış (birincisinde): "Ebu Musa izin istiyor" (ikincisinde): "el Eş'arî izin istiyor" (üçüncüsünde): "Abdullah b. Kays izin istiyor" diyerek (içeri girmek için) izin istemiş de kendisine izin verilmemiş. Bunun üzerine geri dönmüş. Hemen arkasından Hz. Ömer ona (geri gelmesi için haber) göndermiş (de tekrar Hz. Ömer'in huzuruna gelmiş. Bunun üzerine Hz. Ömer, O'na): "Seni geri çeviren sebep nedir?" diye sormuş O da: Rasûlullah (s.a.v.): "Biriniz üç defa izin ister de izin verilirse (içeri girsin), yoksa dönüp gitsin" buyurdu (da onun için dönüp gitmiştim) diye cevap vermiş, (Hz. Ömer de): Bunun hakkında bana bir delil getir" demiş, bunun üzerine (Hz. Ebu Musa) hemen gitmiş ve (bir süre) sonra (yanında (Ubeyy b. Ka'b r.a. ile birlik) dönmüş. İşte Ubeyy! (Söz konusu hadis hakkında şahitlik edecek) demiş. Hz. Ubey r.a.de: Ey Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)'in sahabileri üzerinde bir işkence olma; demiş. Ömer de: Rasûlullah (s.a.v.)'in ashabı üzerinde bir işkence olmayacağım, demiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ubeyd b. Umeyr'den (rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Musa (el-Eş'ârî) Hz. Ömer'den (yanıına girmek için) izin istemiş; (Ubeyd bu rivayetine devam ederek) şu (bir önceki 5180. hadiste anlatılan) olayı (naklettti ve) bu rivayetinde (şunları da) söyledi: Sonra (Hz. Ebu Musa) Hz. Ebu Said'le birlikte (Hz. Ömer'in huzuruna) gitti ve hadis(in sıhhati) hakkında şahitlik etti. Bunun üzerine (Hz. Ömer, Hz. Ebu Musa'ya): "Demek Resul~i Ekrem'in emrinden olan bu (hadis) bana gizli kalmış. Beni (bunu öğrenmekten) pazarlarda (yaptığım) alışverişler alıkoydu. Fakat sen (bundan sonra benim yanıma girmek istediğin zaman) istediğin kadar selam ver. (Ama şahsımla ilgili olan bu meselede benden izin almana lüzum görmediğimden) izin istemezsin" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 5182. hadiste anlatılan) olay Hz. Ebu Musa el-Eş'ârî'den bir de (oğlu) Ebu Bürde b. Ebi Musa kanalıyla (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre râvi Ebu Bürde şöyle) demiştir: Bunun üzerine Hz. Ömer, (babam) Hz. Ebu Musa'ya şöyle dedi: Şunu iyi bil ki, ben seni (bu hadisten dolayı) suçlamadım, Fakat Rasûlullah (s.a.v.)'den hadis (nakletmek) çetin (bir iş)dir (de onun için üzerinde böyle titizlikle durmak lüzumunu hissettim)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Rabi b. Ebi Abdirrahman ile onların bu konuda (bilgisi olan) birçok ilim adamlarından (rivayet edildiğine göre) Hz. Ömer, Hz. Ebu Musa'ya şöyle demiştir: Şunu iyi bil ki ben (bu (5180.) hadisten dolayı) Seni suçlamadım. Fakat halkın Rasûlullah (s.a.v.) hakkında hadis uyduracağından endişe ettim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Kays b. Sa'd (b. Ubade)'den demiştir ki: (Birgün) Rasûlullah (s.a.v.) bizi ziyaret için evimize gelmişti: Esselamu aleyküm ve rahmetullah, dedi (Babam) Sa'd de: Bu selamı sesini yükseltmeden hafifçe aldı. Bunun üzerine ben: "Rasûlullah (s.a.v.)'e (evimize girmesi için) izin vermiyor musun? dedim. Sen O'nu bırak (biz selamı aldığımızı böyle hissettirmesek) bize selamı çoğaltır (biz de o selamlarla bereket buluruz), dedi. Hemen arkasından Rasûlullah (s.a.v.) (ikinci defa olarak): Esselamu aleyküm ve Rahmetullah, dedi (Babam) Sa'd (bu selamı da yine) alçak sesle aldı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) (üçüncü defa olarak) "Esselamu aleyküm ve rahmetullah" dedi. Sonra da dönüp gitti ve (babam) Sa'd de arkasından varıp: Ey Allah'ın Resulü! Ben senin selâmını işitiyordum, bize selâmı çoğaltman için (selâmını işittiğimi belli etmemeğe çalışarak) onu hafif bir sesle alıyordum, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) onunla dönüp geldi. (Babam) Sa'd d'e (Onun yıkanmasını temin etmek maksadıyla) O'nun için su ve sabun (getirilmesini) emretti. (Bunlar derhal getirildi ve Hz. Nebi de bunlarla) yıkandı. Sonra (babam) kendisine zâferanla veya alçehre ile boyanmış bir peştemal getirdi. (Hz, Nebi de) ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp: "Allahümme c'al salavâtike ve rahmeteke alâ âl-i Sa'd ibn Ubade! =(Ey Allah, Sa'd b. Ubade ailesinin makamlarını yükselt ve onlara rahmet et!" diye dua etti. Sonra biraz yemek yeyip de ayrılmak isteyince (babam) Sa'd kendisine üzeri kadife (palan) ile donatılmış bir merkep yaklaştırdı. Rasûlullah (s.a.v.) de ona bindi, (babam) Sa'd (bana): "Ey Kays! (evine kadar) Rasûlullah (s.a.v.)'e arkadaş ol" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)'de bana: "Sen de bin!" buyurdu. Ben de (Rasûlullah'ı rahatsız etmemek için) kabul etmedim. (Rasûlullah (s.a.v.): Ya binersin yahutta (evine) dönersin, (benimle yaya olarak gelip de yorulma) dedi. Bunun üzerine (evime) dönüp gittim. Hişam Ebu Mervân (bu hadisi) "Muhammed b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare'den (şeklinde muan'an olarak rivayet etti. Ebu Davüd dedi ki: Ömer b, Abdih Vâhid ile İbn Semaa da bu hadisi Kays b. Şadın ismini söylemeden Evzaî'den mürsel olarak rivayet ettiler)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Abdullah b. Büsr'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) birinin kapısına geldiği zaman kapının tam karşısında durmazdı. Fakat sağa ya da sola çekilirdi ve (çıkan ev sahibine oradan): "Esselamu aleyküm, esselamu aleyküm" derdi. Çünkü o günlerde evlere (in kapıları üzerinde perdeler yoktu)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Câbir'den (rivayet edildiğine göre, Babası Uhud savaşında şehid düşünce, babasının alacaklıları borçlarını almak için kapışma yığıldıkları gün) kendisi babasının borçları(nı erteletmek) için Nebi (s.a.v.)'e gitti(ği bu olayı Hz. Câbir şöyle anlatıyor:) Hz. Nebi'in kapısına varınca kapıyı çaldım. (Hz. Nebi): Kim o? diye cevap verdi, (ben de): Benim, dedim. Sanki benim bu cevabımdan hoşlanmamış gibi: Ben ben! dedi. Tahric edenler: Buharî, istizan: Müslim,edeb, Tirmizî, İstizan; İbn Mace, edeb; Ahmed b. Hanbel, III

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nâfi Abdil Haris'den demiştir ki: (Birgün) Rasûlüllah (s.a.v.)'le birlikte (Medine'nin bahçe aralarına) çıkmıştım. (Yine Rasûlullah (s.a.v.)'le birlikte) bir bahçeye girdim. Bana "Kapıyı (içeriden sıkı) tut (da kimse izinsiz giremesin)" buyurdu. Hemen arkasından kapı çalındı. "Kim. o?" dedim. (Nâfi b. Abdil Haris sözlerine devam ederek bir önceki 5187.) hadisi rivayet etti. Ebu Davud dedi ki: Ebu Musa el-Eş'arî hadisini [Müslim, Fedail] kast ederek dedi ki: Hz. Ebu Musa bu hadiste "kapıyı çaldı" kelimesini rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimsenin diğer bir kimseye (davet için) elçisi(ni göndermesi, o kimsenin evine girmesine) izin vermesi (demektir)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir yemeğe davet edilir de ( o davet'e ev sahibinin gönderdiği) elçiyle gelirse bu (eve girmek hususunda) kendisi için bir izindir." Ebu Dâvûd dedi ki: Denildiğine göre Katâde, Ebû Rafi'den hiçbir şey işitmemiştir. Ebu Alı el Lulüî dedi ki: Ben Ebu Davud'u şöyle derken işittim. "Katâde Ebu RafT den hiçbir şey işitmemiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ubeydullah b. Ebi Yezid'den (rivayet edildiğine göre, Kendisi) Hz. İbn Abbas'ı şöyle derken işitmiş: (Bir âyet-i kerime vardır ki); insanların çoğu (sanki) onunla emr olunmamışlar (gibi hareket ediyorlar. Bu âyet) izin âyetidir. Ben şu cariyeme dahi (sözü geçen âyetin emri uyarınca üç vakitte) yanıma izin alarak gir­mesini emr ediyorum. Ebu Davud der ki: Aynı şekilde Hz. İbn Abbas'dan bu hadisi (yani) üç vakitte evlere girerken izin istemeyi emrettiğini, Atâ da rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. îkrime'den (rivayet edildiğine göre) Irak halkından bir cemaatin Hz. İbn Abbas'a: Ey Abbas'ın oğlu! İçinde bulunan emirlerle emrolunduğumuz halde, hiç kimsenin kendisiyle amel etmediği aziz ve celil olan Allah'ın şu: "Ey iman edenler, sağ elinizin mâlik olduğu (köle ve cariyeler) bir de sizden olup da henüz bulûğ çağına girmemiş (küçük)ler (şu) üç vakitte, sabah namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesinler. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip-çıkmakta size de onlara da ne sizin üzerine bir vebal yoktur..." buyruğu hakkında görüşün nedir? diye sormuşlar. El-Ka'nebî (yani râvi Abdullah b. Mesleme, bu âyet-i kerimeyi âyetin sonunda yer alan): "Hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir" (kelimelerin) kadar okudu. Hz. İbn Abbas da şöyle demiş: Allah mu'minlere karşı çok yumuşak ve merhametlidir. Örtünmeyi (bu nedenle onların sürekli örtünmelerini ister. Bu âyet-i kerime nazil olduğu sıralarda ise halkın) evlerinde perdeler ve özel hazırlanmış (kilitli) odalar da yoktu. Bazan hizmetçiler, çocuklar yahutta adam'ın (yanında, başkasından) öksüz kalmış kız çocuğu adam hanımı ile cinsi münasebette iken odasına giriverebiliyordu. İşte bu yüzden (yüce) Allah bu açık saçıklık vakitlerinde onlara (odalara girmek için) izin istemeyi emretti. (Sonra da) onlara örtüyü ve hayrı getirdi. Ve ben (bu örtünme ve hayır geldikten sonra) bu âyetle amel eden bir kimseyi görmedim. Ebu Davud dedi ki: Ubeyduîlah ile Atâ rivayet ettikleri (bir Önceki) hadis, bu hadisi zayıflatmaktadır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Varlığım elinde olan zat'a yemin olsun ki siz iman etmedikçe cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek manada) iman etmiş olmazsınız. Ben size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Selâmı aranızda yayınız

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Âmr'dan (rivayet edildiğine göre) Bir adam Rasûlullah(s.a.v.)'e: İslam'ın hangi hasleti daha hayırlıdır? diye sormuş da (Hz. Nebi): "Yemek yedirmen, ve tanıdığına da tanımadığına da selâm verınendir" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İmrân b. Husayn'dan demiştir ki: Bir adam Nebi (s.a.v.)'e gelip "Esselamu aleyküm" dedi (Hz. Nebi de) onun selamına aynı şekilde karşlık verdi ve (selam veren şahıs) oturdu. Bunun üzerine (Peygamber efendimiz) On (sevap kazandı), buyurdu. Sonra bir başkası gelip "Esselamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek selam verdi (Hz. Nebi) bu selamı da aldı, (o adam da yerine) oturdu. (Hz. Nebi bu adam için de:) Yirmi (sevab kazandı), buyurdu. Sonra bir başkası daha geldi. O da: Esselâmu aleyküm ve rahmetullah ve berakatuh, diye selâm verdi. (Hz. Nebi) onun selamını da aldı. (Adam da yerine) oturdu. (Hz. Nebi bu adam için de): Otuz (sevap kazandı) buyurdu. Tirmizî de istizan da tahric etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 5195. hadisin) manası da (Seni b. Muaz b. Enes'in) babasından (naklen) Nebi (s.a.v.)'den (rivayet edilmiştir. Ancak Râvi Muaz b. Enes hadise şu cümleleri de) ilave etti: Sonra bir başkası daha geldi ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtuhu ve mağfiretuhu" diyerek selam verdi. (Hz. Nebi bu adam için): Kırk (sevap kazandı) işte (selam da bulunan fazla kelimeler için) sevap artışı böyle olur," buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

[Hz. Ebu Umame]den (rivayet edildiğine göre) Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların Allah'a en yakın olanı, onlara ilk önce selam verenleridir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Küçük büyüğe, yürüyen oturana, az çoğa selâm verir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a., Rasûlullah (s.a.v.)'in: "Binitli olan yaya olana selâm verir." buyurduğunu söylemiş, sonra (bir Önceki 5198.) hadisi rivayet etmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre r.a.'den demiştir ki: "Biriniz (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selâm versin. Eğer aralarına bir ağaç, duvar, veya (büyükçe) bir taş girer (de onu kardeşinden ayırır) sonra da onunla karşılaşırsa ona yine selâm versin." (Râvi) Muaviye (b. Salih) dedi ki "Bu hadisin aynısını bir de Abdulvehhâb b. Buht bana Ebu'z-Zinad, el-A'rac, Hz. Ebu Hureyre zinciriyle Rasûlullah'dan naklen rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ömer r.a. 'den (rivayet edildiğine göre) Kendisi (birgün) Peygamber (s.a.v.)'in yanına varmış, Hz. Nebi odasında bulunuyormuş. Esselâmu aleyke ya Rasûlullah, esselamu aleyküm. Ömer, (huzurunuza) girebilir mi? diyerek izin iste)miş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Sabit'ten (rivayet edildiğine göre) Hz. Enes şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.) (birgün) oynamakta olan çocukların yanından geçti de onlara selâm verdi." Tahric edenler: Buharî, istizan; Müslim, selâm; Tirmizi, istizan; İbn Mace, edeb; Darimî, istizan; Nesâi, Amelu'l-Yevmi, s

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Humeyd'den (rivayet edildiğine göre) Hz. Enes şöyle buyurmuştur: "(Birgün) Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza geldi. Ben (o gün) çocuklar arasında (oynayan) bir çocuktum. Bize selâm verdi, sonra elimi tuttu, benimle bir haber gönderdi. Ben kendisine dönünceye kadar duvarın gölgesinde oturdu. (Ravi Humeyd bu son cümleyi rivayet ederken şüphelendi de şöyle dedi): Yahutta (Hz. Enes) şöyle demişti: (Ben kendisine dönünceye kadar) duvarın yanında (oturdu)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Esma bint Yezid'den demiştir ki: (Biz) bir kadınlar topluluğu içerisinde iken Nebi (s.a.v.) (yanımızdan geçti de) bize selâm verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Süheyl b. Ebi Salih'den demiştir ki: Babamla birlikte (bir kafile ile) Şam (yolculuğun)a çıkmıştım. (Yolculuğumuz esnasında kafilede bulunanlar) içerisinde Hıristiyan (rahip)lerin bulunduğu manastırların yanından geçerken onlara selam vermeye başladılar. Bunun üzerine babam, şöyle dedi: Onlara selam'a (önce) siz başlamayınız. Çünkü Hz. Ebu Hureyre, Ra­sûlullah (s.a.v.)'i: "Onlarla yolda karşılaştığınız zaman onları yolun en dar yerine sıkıştirın"buyurduğunu söyledi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Abdullah b. Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yahudilerden birisi, size selâm verdiği zaman sadece essâmu aleyküm (ölüm sizin üzerinize olsun) diyerek selâm verir. Siz de (onun bu sözde selamına karşılık olmak) üzere: ve aleyküm (sizin üzerinize de olsun) deyiniz." Ehu Davud dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Malik, Abdullah b. Di­nar'dan rivayet etti. Aynı şekilde Abdullah b. Dinar'dan Sevri de rivayet etti. Abdullah b. Dinar da bu hadisde (geçen: "ve aleyküm" kelimesini vavlı olarak) "ve aleyküm" diye rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Nebi (s.a.v.)'in sahabilerinden olan Hz. Enes'den (rivayet edildiğine göre sahabiler) Nebi (s.a.v.)'e: Kitab ehli (olan yahudiler ve hıristiyanlar) bize selâm veriyorlar, biz onlara nasıl karşılık verelim? demişler de (Onların selamına karşılık ola­rak): "Ve aleyküm, deyiniz" buyurmuş. Ebu Davud dedi ki: Hz. Aişe'nin rivâyetiyle Ebu Abdunahman el-Cüheni ve Ebu Basra el-Gıfari'nin rivayeti de böyledir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz, bir meclise vardığı zaman selâm versin (meclisten) ayrılırken de selâm versin. Birinci (selâm) sonuncudan daha önemli değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Cüreyl el-Hüceymî'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): "Aleykesselâm ey Allah'ın Resulü" diye selâm verdim. "Aleykesselâm deme, çünkü aleykesselâm ölülerin selâmıdır" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ali b. Ebi Talib'in oğlu el-Hasen'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Bir topluluğa) uğrayan bir cemaatin yerine içlerinden birinin selâm vermesi yeterlidir ve oturanlardan birisinin de (kendilerine verilen) selamı (hepsi adına) alması yeterlidir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Berâ b. Azib'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki müslünıan karşılaştıklarında el sıkışır, Azîz ve Celîl olan Allah'a hamd eder ve birbirlerine (günahlarının bağışlanması için) af dilerlerse (günâhları) bağışlanır. İzah 5212 de

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

el-Berâ b. Azib'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İki müslüman karşılaşırlar da el sıkışırlarsa daha ayrılmadan önce (mutlaka) bağışlanmış olurlar

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Enes b. Malik r.a.'den demiştir ki: Yemenliler (Medine'ye Hz. Nebi ile görüşmek üzere) gelince, Rasûlullah (s.a.v.) (onlar hakkında ashabına) şöyle dedi: "Size Yemen halkı geldi. Onlar ilk müsafaha yapan ilk kimselerdir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aneze (kabilesin) den (olan) bir adamdan (rivayet edildiğine göre) Kendisi Hz. Ebu Zer'e Şam'dan sürgün edildiği zaman: Ben sana Rasûlullah (s.a.v.)'in hadislerinden bir hadisi sormak istiyorum, demiş. Hz. Ebu Zer de: (Hz. Nebi'in) sır(ların)dan değilse ben de sana haber veririm, cevabını vermiş. (Aneze kabilesinden olan bu adam rivayetine şöyle devam etti:) Ben de: O (Hz. Nebi'in sırlarından) bir sır değildir. Kendisiyle karşılaştığınız zaman, Rasûlullah (s.a.v.) sizinle musafaha eder miydi? (Bunu sormak istiyorum), dedim. Kendisiyle her karşılaştığımda benimle mutlaka müsafaha ederdi. Birgün (beni huzuruna çağırmak üzere) bana (bir adam) göndermiş. Ben de evimde yoktum. (Eve) gelince Rasûlullah'ın bana (bir adam) gönderdiğini haber aldım. Bunun üzerine (doğru) kendisine vardım. Makamında bulunuyordu. Beni (görünce) hemen kucakladı; bu çok, pek çok daha güzeldi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Said el-Hudrî'den (rivayet edildiğine göre) Kureyza'lılar Hz. Sa'd'ın hakemliğine (razı olarak kalelerinden inince) Rasûlullah (s.a.v.), (gelip hakemlik yapması için) Hz. Sa'd'a (bir haberci) gönderdi. Bunun üzerine Hz. Sa'd, bir eşek üzerinde oraya geldi. Nebi (s.a.v.), (Hz. Sa'd'ın geldiğini görünce): "Haydi kalkınız efendinize!" yahutta; "en hayırlınıza!" buyurdu. (Hz. Sa'd da) hayvanından indi ve Rasûlullah (s.a.v.)'in yanına gelip oturdu. Tahric edenletr: Buhârî, ıtk, istizan; Ahmed b. Haııbcl, III, 22, 71, V1-I42; Müslim, cihad

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 5215. hadis,) Şu'be'den de (rivayet edilmiştir). Bu hadisi Şu'be şöyle rivayet etti: (Hz. Nebi) mescidin yakınında idi. Ensara (hitaben): "Haydi kalkınız efendinize" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Mu'minlerin annesi Aişe (r.anhâ)'dan (rivayet edilmiştir): Dedi ki: "Rasûlullah (s.a.v.)'e şekil, davranış ve hal bakımından Hz. Fatima (r.anha)'den daha çok benzeyen birini görmedim." (Ebu Davud'un diğer şeyhi) ef-Hasen (b. Ali, bu cümleyi): - Söz ve konuşma bakımından , (daha çok benzeyen birini görmedim, diye) rivayet etti. "Yol ve davranış bakımından" kelimelerini rivayet etmedi. (Bu hadisi musannif Ebu Davud'a rivayet eden el-Hasen b. Ali ve İbn Beşşâr isimli şeyhleri hadisin kalan kısmını şu şekilde rivayet ettiler): "Hz. Fatima, Hz. Nebi'in yanına girdiği zaman (Hz. Nebi) onun için ayağa kalkar, elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu." (Hz. Nebi de) Hz. Fatima'nın yanına girdiği zaman Hz. Fatima hemen Onun için ayağa kalkar, elinden tutar, O'nu öper, kendi yerine oturdu." Diğer tahric: Buhari Fedailu’s-sahabe, edeb; Tirmizî, menakib; İbn-i Hibban zevaid h.no:

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Hureyre'den (rivayet edildiğine göre) el~Akra b. Habis Nebi (s.a.v.)'i (torunu) Hüseyin'i öperken görmüş de: Benim on tane çocuğum var, bunu onlardan hiç birine yapmadım, demiş, Rasûlullah (s.a.v.)'de: Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz, buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Âişe (r.anha)'den demiştir ki: Nebi (s.a.v.): "Müjde ya Aişe, gerçekten Allah senin suçsuzluğuna dair âyet indirdi" buyurdu. (Yine Hz. Âişe'nin rivayetine göre Hz. Nebi, bu müjdeyi verdikten sonra) kendisine (suçsuzluğunu bildiren) Kur'ân (âyetlerini) okumuştur. (Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti): Bunun üzerine annemle babam bana: "Kalk Rasûlullah'ın başından öp!" dediler Ben de: Aziz ve Celîl olan Allah'a hamdediyorum. Size değil" dedim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şa'bî'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) Cafer b. Ebi Talib'i karşıladı da onu kucaklayıp iki gözünün arasından öpmüştür

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İyas b. Dağfel'den demiştir ki: "Ben Ebû Nadra'nın Hasan b. Ali (r.a)'in yanağını öptüğünü gördüm

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Berâ'den demiştir ki: Medine'ye geldiği ilk günlerde Hz. Ebu Bekir'le birlikte (evine) girmiştim. Bir de ne göreyim, kızı Hz. Aişe sıtmaya yakalanmış yatıyor. Hz. Ebû Bekir, hemen yanına varıp: Nasılsın kızcağızım? deyip onu yanağından öptü

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Abdullah b. Ömer (başından geçen) bir olayı Abdurrahman b. Ebî Leylâ'ya anlatmış (sonra) şöyle demiş: "Bunun üzerine Nebi (s.a.v.)'e yaklaşıp elini öptük

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Useyd b. Hudayr, ensardan bir adam(dı. Başından geçen bir olayı) şöyle anlattı: "Kendisi bir toplulukta konuşuyordu. Şakacı bir adamdı. Bir ara topluluğu güldürdü. Derken Nebi (s.a.v.) (şaka olarak) bir çöpü onun böğrüne (hafifçe) dürttü. Bunun üzerine (Useyd Peygamber efendimize): Ey Allah'ın Resulü (bu çöpü bana dürttüğünden dolayı) sana kısas yapmama imkân ver! dedi.(Hz. Nebi de): (Haydi öyleyse) kısas yap, buyurdu. (Useyd): Fakat senin üzerinde gömlek var. (Çöpü bana dürttüğün zaman) benim üzerimde gömlek yoktu, dedi. Hz. Nebi de (onun bu isteğine uyarak kısas yapmasına imkân vermek için) gömleğini (yukarı doğru) kaldırdı. Bunun üzerine: Hemen Hz. Nebi'i bağrına basıp onun böğrünü öpmeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü, (işte) benim istediğim bundan ibaretti, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Ebân bint el-Vazi b. Zari; (Hz.Nebi'in huzuruna gelen) Abdulkays hey'eti arasında bulunan dedesi Zari'den demiştir: Medine'ye vardığımız zaman hayvanlarımızdan acele inip Peygamber (s.a.v.)'in elini ve ayağını öpmeye başladık. el-Münzirü'l-Eşecc bir süre tekledikten sonra (içinde elbiseler bulunan) bavuluna vardı ve (içlerinden, eteklik ve gömlekten oluşan) yeni bir takım elbiseyi giydi. Sonra Nebi (s.a.v.)'e vardı. (Hz. Nebi) ona: Sende Allah'ın sevdiği iki haslet var, hilim ve vakar, buyurdu, el-Münzir de: Ey Allah'ın Resulü! Ben bunları kendi çabamla mı elde ettim, yoksa Allah beni bu iki huy üzerine mi yarattı? dedi. (Hz, Nebi): Elbette seni Allah bu iki huy üzerine yarattı, buyurdu. Bunun üzerine o: Beni Allah ve Rasûlünün sevdiği iki haslete sahip olarak yaratan Allah'a hamd olsun, diye şükretti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Zer*den demiştir ki: Nebi (s.a.v.) (bana); Ey Ebu Zer! diye seslendi ben de: "Buyur yâ Rasûlullah, emrine icabet edip geldim" cevabını verdim

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

İmran bin Husayn r.a.'dan demiştir ki: "Biz cahiliyye döneminde (biribirimize) Allah senin gözünü aydın etsin, iyi sabahlar, derdik. İslâm (dini) gelince bundan nehyolunduk." Abdurrezzak dedi ki: Mamer, bir kimsenin: "En'amellahu bike aynen: (Allah seninle gözü(müzü) aydın etsin)" demesi mekruhtur, ama; "en'âmellahu ayneke: (Allah gözünü aydın etsin) demesinde ise bir sakınca yoktur" dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Miclez'den demiştir ki: Muaviye, İbn Zübeyr'le İbn Amir'in bulundukları yere girdi de İbn Amir hemen ayağa kalktı, İbn Zübeyr ise oturmaya devam etti. Bunun üzerine Muaviye (İbn Amir'e): Otur! Çünkü ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i: "İnsanların kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse ateş de yerini hazırlasın" derken işittim, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Ümame'den demiştir ki: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bastonuna dayanarak yanımıza çıkageldi de biz hemen kendisine ayağa kalktık. Bunun üzerine : "Öyle taz'im için bir kısmı bir kısmına ayağa kalkan Acemler gibi ayağa kalkmayınız"buyurdu. Diğer tahric edenler: Müslim, salat; İbn Mâce, Dua (etraflısı); Ahmed b. Hanbel, V, 253-256. BU HADİS’İN UZUN HALİ; İBN-İ MACE’DEN RİVAYET İÇİN BURAYA TIKLAYIN

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Katade şöyle demiştir: (Halk) susamışlardı. Bunun üzerine halkın öncü birlikleri (süratle) gittiler (ve gözden kayboldular). Ben de bu gece (süresince) Rasûlullah (s.a.v.)'den ayrılmadım. Bunun üzerine bana: "Nebisini koruduğundan dolayı Allah da seni korusun" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Gâlib (b. Hattâf el-Basrî el-Kattân)'dan demiştir ki: Biz Hasen (el-Basri)'nin kapısı (önün)de otururken bir adam gelip şöyle dedi: Babam (ın) bana anlattığına göre) dedem şöyle demiş "Babam beni Rasûlullah (s.a.v.)'e göndererek Hz. Nebi'e var, kendisine (benden) selam Söyle dedi. Ben de Hz. Nebi'e varıp babamın sana selamı var, dedim. Aleyke ve alâ ebikesselamu (selam senin ve babanın üzerine olsun), diyerek selamı aldı." Tahric edenler: Nesaî, Amelül yevmi velleyleti İzah 5232 de

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Aişe (r.anha)'dan (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) kendisine: Cebrail (a.s.)'in sana selamı var demiş de (Hz. Âişe): Ve aleyhisselâmu ve rahmetullahi, diyerek bu selam'ı almış

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hemmâm Abdillah b. Yesar'den (rivayet edildiğine göre); Ebu Abdurrahman el-Fihrî şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.)'le birlikte Huneyn'de bulundum. Şiddetli sıcağın iyice kızıştığı bir günde yolculuk ediyorduk. (Bir ara) bir ağacın gölgesi altına indik. Güneş (batıya) kayınca harp aletlerimi kuşandım ve atıma bindim. (Doğru) çadırında bulunan Rasûlullah (s.a.v.)'in yanına geldim: "Esselâmu aleyküm ya Rasûlullah ve rahmetullahi ve berekâtühu, (savaş için) öğle sonu yola çıkma vakti geldi dedim.Evet, dedi, sonra (Hz. Bilâl'e): Ey Bilal! haydi kalk, buyurdu. Bunun üzerine (Hz. Bilal) hemen: "Lebbeyk ve sadeyk ve ene fadâuk (:Buyur ben sana feda olayım)" diyerek ağacın altından (hızla) sıçradı. Sanki gölgesi bir kuş gölgesi gibi (küçük ve ince) idi. (Hz. Nebi de:) Bana atımı eğerle, buyurdu. (Hz. Bilal) hemen iki tarafı lifden olan böbürlenme ve gösterişten uzak bir eğer çıkardı (ve atı eğerledi). Hz. Peygamber de (ata) bindi. Biz de (atlarımıza) bindik (ve yol'a koyulduk). Sonra Ebu Abdurrahman hadisi (sonuna kadar) rivayet etti. Ebû Davud dedi ki: Ebu Abdurrahman el-Fihrî'nin bu hadisten başka (rivayet ettiği) bir hadis yoktur. Bu hadis (kendi sahasında) çok mahir (bir kimse) olan (Yala b. Atâ)nındır. Onu (kendisinden talebesi) Hammâd b. Seleme rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdullah b. Kinane İbn Abbas b. Mirdas'ın) dedesinden demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) güldü de Ebû Bekir (r.a.) - yahutta- Ömer (r.a.) kendisine: Allah sen(in yüzünü) güldür(meye devam et)sin, dedi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Âmir'den demiştir ki: "(Birgün) annemle birlikte bana ait duvarı çamurla tamir ederken Rasûlullah (s.a.v.) uğradı "Ey Ab­dullah bu nedir? dedi. Ben de: Ey Allah'ın Rasulu tamirine uğraştığım birşeydir. Cevabını verdim. Bunun üzerine: (Sana gelmekte olan ölüm) iş (i) buna gelecek olan yıkılma işinden daha da sür'atlidir, buyurdu. Tahric edenler: Tirmizî, zühd; İbn Mâce, zühd; Ahmed b. Hanbel, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Âmir'den demiştir ki: Biz (birgün annemle birlikte) yıkılmaya yüz tutmuş bize ait ahşap bir evi tamire çalışırken Rasûlullah (s.a.v.) yanıma uğrayıp: Bu nedir, dedi, biz de: Yıkılmaya yüz tutmuş bize ait bir evdir. Onu tamire çalışıyoruz dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) (sana gelmekte olan ölüm) "İş (in)in (bu binaya gelecek olan yıkılma) işinden daha da acele (geleceğini) zannediyorum" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Enes b. Malik'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) birgün dışarı çıkıp yüksek bir kubbe görmüş de: "Bu (da) ne? (böyle)? demiş. (Orada bulunan) sahâbîler de kendisine: "(Bu kubbe) ensardan falanca kişiye aittir, demişler, Rasûlullah (s.a.v.) hoşlanmadığı bu işi içinde saklayarak sükût etmiş. Nihayet (bu kubbe'nin) sahibi Rasûlullah (s.a.v.)'e gelip halkın içinde selâm vermiş. Rasûlullah (s.a.v.) de ondan yüz çevirmiş. (Adam selamının alınmadığını anlayınca) bu selam verme işini defalarca tekrarlamış. Nihayet adam (her defasında da selamının alınmadığını görünce) Hz. Nebideki öfkeyi ve kendinden yüz çevirdiğini sezmiş ve durumu arkadaşlarına (açarak) dert yanmış ve: "Vallahi ben Rasûlullah (s.a.v.)'i(n bu davranışını) yadırgadım" demiş, onlar da: "(Rasûlullah (s.a.v.) dışarı çıktı senin bu kubbeni (yüksek bir halde) gördü (de ondan böyle yaptı)" demişler. Bunun üzerine adam hemen kubbesini dönüp yıkmış, yerle bir etmiş. Derken Rasûlullah (s.a.v.) birgün (yine) dışarı çıkmış bu kubbeyi göremeyince (oradakilere): Kubbeye ne oldu? diye sormuş (onlar da:) Onun sahibi bize senin kendisinden yüz çevirdiğinden sızlandı. (Gidip) onu yıktı" demişler (Hz. Nebi de:) İhtiyaç fazlası her bina sahibi üzerine bir vebaldir" buyurmuş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Dükeyn b. Said el-Müzeynî'den demiştir ki: Biz (dört yüz kişi kadar bir topluluk) Nebi (s.a.v.)'e varıp kendisinden yiyecek istedik. (Nebi (s.a.v.)'de Hz. Ömer b. Hattab'a:) Ey Ömer! git bunlara (yemek) ver" buyurdu. Bunun üzerine, Ömer bizi (alıp) yüksek bir kat'a çıkardı ve kemerinin altından bir anahtar alıp (onunla bize içi çeşitli erzak dolu bir odanın kapısını) açtı

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Hubşiyy'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim arabistan kirazı ağacını keserse, Allah onu başı üzeri cehenneme atsın." Ebu Davud'a bu hadisin manası soruldu da: "Bu hadis muhtasardır (kı­saltılmıştır); her kim çölde yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir Arabistan kirazı ağacını boş yere, haksız olarak keserse Allah onun başı­nı cehenneme atsın, manasına gelmektedir" cevabını verdi

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Bir önceki (5239.) hadisin (senedi) Hz. Nebi'e kadar ulaştırıldığı gibi Urve b. ez-Zübeyr de bu hadisi(n senedini) Nebi (s.a.v.)'e kadar ulaştırmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hassan b. İbrahim dedi ki: "Ben Hişam b. Urve'ye (babası) Urve'nin köşküne dayanmış bir halde iken arabistan kirazı ağaçlarını kesmenin hükmünü sordum da (bana): Şu kapıları ve kanatları görüyor musun? İşte onlar(ın maddesi) Urve'nin arabistan kirazı ağaçlarıdır. Urve onu kendi arsasından keser ve bunda bir sakınca yoktur- derdi. (Musannif Ebu Davud'a bu hadisi rivayet eden) Humeyd (b. Mesade bu rivayete şunları da) ekledi: Bunun üzerine (Hişam bu soruyu kendisine soran Hassan'a): Ey Iraklı! Sen (bana bid'at (bir mesele) getirdin" dedi. (Hadisin kalan kısmını Hassan) şöyle anlattı. Ben de Hişam'a "Bid'at sizin tarafınızdan (geldi); (çünkü) ben Mekke'de bir kimseyi Rasûlullah (s.a.v.): "Arabistan kirazı ağacını kesen kimseye lanet etti" derken işittim (siz ise onu kesmenin caiz olduğunu söylüyorsunuz)" dedim. Sonra (Hassan bir önceki 5240. hadisin) manasını rivayet etti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Büreyde dedi ki: Ben babam Büreyde'yi şöyle derken işittim: "Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: İnsanda 360 eklem vardır. (Bu nedenle insan oğlunun) üzerine (hergün için) kendisinde bulunan her eklem karşılığında sadaka vermek borçtur." (Hz. Büreyde sözlerine şöyle devam etti. Orada hazır bulunanlar): Ey Allah'ın elçisi, buna kim güç yettirebilir? diye sordular. (Hz. Nebi de:) Mesciddeki balgamı toprağın altına gömersin. (Bu bir sadakadır. Gelip geçenleri) rahatsız edici şey (leri) yoldan kaldırırsın. (Bu da bir sadakadır). Eğer (sadaka yerine geçen böyle yapılacak başka bir iyilik) bulamazsan (bu eklemlere karşılık bir sadaka olmak üzere) iki rekat bir kuşluk namazı (kılman) sana yeter. Tahric edenler: Müslim, zekat; Ahmed b. Hanbel; V

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Zer r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Âdemoğlunun her eklemine karşı (üzerine düşen) bir sadaka (borcu) vardır. (Bununla beraber Âdemoğlunun) karşılaştığı bir kimseye vermiş olduğu selam sadakadır, iyiliğe çağırması bir sadakadır, kötülük(ler)den men'etmesi bir sadakadır. Eşiyle cinsi münasebette bulunması bir sadakadır" (Hz. Ebu Zer, sözlerine devam ederek şunları . söyledi): Orada bulunanlar: Ey Allah'ın Resulü (bir insanın) şehvetine uyması da mı, onun için sadaka oluyor?" diye sordu da (Hz. Nebi): Pekiyi onu gayr-i meşru bir yerde tatmin etseydi günah işlemiş olmayacak mıydı? Ne dersin? (Bununla beraber) bu eklemlerin hepsine birden (sadaka olarak sadece) iki rekat kuşluk namazı da yeter" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Ebu Zer'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şu (bir önceki 5243.) hadisi (yaptığı bir konuşmanın) arasında dile getirmiştir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(İman etmekten başka) hiçbir hayır işlememiş olan bir adam bir diken dalını yoldan kaldırdı. Bu diken ya bir ağaçta idi de (gelip geçeni rahatsız edeceği için) onu çekip (zarar vermeyeceği bir yere) atmıştı. Yahutta (yol üzerine) konulmuştu da onu (yoldan) kaldırdı. Bu yüzden (yüce) Allah onu affedip cennete koydu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Salim'in babasından rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.): "Uykuya yatarken evlerinizde (açıkta yanan) ateş bırakmayınız" buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan demiştir ki: Bir fare gelip (yanmakta olan) bir fitili sürümeye başladı ve onu getirip Rasûlullah (s.a.v.)'in önüne (yani) üzerinde oturmakta olduğu küçük bir hasırın üzerine attı da hasırda dirhem büyüklüğünde bir yer yandı. Bunun üzerine (Hz. Nebi): "Yatacağınız zaman lambalarınızı söndürünüz. Çünkü şeytan bu fare gibilerine böyle işler işlemeye önderlik eder de (o fare gibi şeylerle) sizi yakar" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Biz kendileriyle savaştığımızdan bu yana yılanlarla hiç barış yapmadık, (Binaenaleyh intikam alacakları) korkusuyla onlardan birini (öldürmeyi) bırakan kimse benden değildir." İzah 5249 da

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Mesud'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yılanların hepsini öldürünüz. Onların intikamından (ve bu korkusundan dolayı onları öldürmekten kaçınan) kimse ben­den değildir

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Abbas'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yılanların kendisini takib edecekleri korkusuyla onları öldürmeyi terk eden kimse bizden değildir. Biz onlara savaşa girdiğimizden beri onlarla hiç barış yapmadık

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abbâs b. Abdilmuttalib r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Kendisi (birgün) Rasûlullah (s.a.v.)'e: Biz Zemzem kuyusunu(n içine düşen şeyleri çıkarmak suretiyle) temizlemek istiyoruz. (Fakat) onun içinde küçük (ince ve beyaz) yılanlardan da var" demiş. Nebi (s.a.v.)'de onların öldürülmesini emretmiş

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Salim b. Abdullah b. Ömer'in) babasından (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yılanları, (özellikle) iki çizgili ve kısa kuyruklu olanları öldürünüz, çünkü bunlar gözü alır ve cenini düşürür." (Bu hadisin ravisi Salim) dedi ki: Abdullah (b. Ömer) bulduğu her yılanı öldürürdü. (Birgün) O'nu Ebu Lübabe yahut da (amcası) Zeyd b. el Hattab bir yılanı kovalarken gördü de: Gerçek şu ki; öldürülmeleri yasak olan yılanlar, evlerde yaşayanlardır" dedi. Diğer tahric edenler: Buhari, bedû'l-halk; Müslim, selam; Tirmizi, sayd; Ahmed b. Hanbel, II, 9, 121; III, ,452, 453, VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Lübabe r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) evlerde bulunan küçük (ve ince) yılanların öldürülmesini yasaklamıştır. Ancak (evlerde yaşayan) bu yılanlardan iki çizgili ve ebter (kısa kuyruklu olan)lar öldürülebilir. Çünkü bunlar gözü alırlar ve kadınların karnında olan cenini düşürürler

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. Nafi'den (rivayet edildiğine göre) şu bir önceki 5253. hadiste geçen) Hz. Ebu Lübabe'nin anlattığı olaydan sonra Hz. (Abdullah) İbn Ömer, evinde bir yılan bulmuş da onun (evden çıkarılmasını) emretmiş. Bunun üzerine (o yılan evden) Baki mezarlığına çıkarılmıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Bir önceki 5254. hadisi) Hz. Nafi'den Hz. Usame de rivayet etti. (Üsame'nin rivayet ettiği) bu hadiste (bir önceki hadisten fazla olarak şu cümle de bulunmaktadır:) Nafi dedi ki: "Sonra ben o yılanı (tekrar Hz. Abdullah b. Ömer'in) evinde gördüm

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Muhammed b. Ebu Yahya'dan; demiştir ki: Babam(ın) bana haber verdi(ğine göre birgün) arkadaşıyla birlikte, Hz. Ebu Said'i ziyarete gitmişler. (Babam olayın devamını şöyle anlattı): Arkadaşımla beraber (Ebu Said'in) yanından çıktık. Bir arkadaşımızla karşılaştık, O da hastalıktan yatmakta olan Ebu Said'in yanına girmek istiyordu. (Biz onun yanından ayrılıp) mescide doğru yöneldik ve (varıp) mescide oturduk. Derken (bu arkadaşımız da mescide) geldi ve bize Hz. Ebu Said'i şöyle derken işittiğini söyledi: Rasûlullah (s.a.v.): "Muhakkak ki yılanlar cinililerdendir. Her kim evinde (onlardan) birini görürse, üç defa (bu evde size yer yoktur, eğer bir daha sizi burada görürsem bu evi başınıza dar getiririm, Benden söylemesi, Artık olacak olan şeylerden dolayı bir daha da beni suçlamayın(demek suretiyle) onu sıkıştırsın. (Buna rağmen yine de eve) gelirse onu öldürsün. Çünkü o şeytandır" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Saıb den; demiştir ki: Ebu Said'in yanına varmıştım. O'nun yanında otururken, sedirinin altında bir şeyin kıpırtısını işittim ve hemen (ona doğru bir) baktım. Bir de ne göreyim, bir yılan. Bunun üzerine hemen ayağa kalktım. Ebu Said: Sana da ne oluyor (öyle), dedi. Şurada bir yılan var, dedim. Ne yapmak istiyorsun, dedi. Onu öldüreceğim, dedim. Evinde kendi odasının karşısında bulunan bir odayı göstererek: Şu odada amcamın oğlu vardı. Hendek savaşı günü ailesine (gitmek üzere Hz. Nebi'den) izin istemişti. Kendisi daha yeni evlenmişti. Rasûlullah (s.a.v.)'de (ailesinin yanma gitmesi için) kendisine izin verdi. Ve ona silahıyle gitmesini emretti. (Kendisi) evine varınca, hanımını evin kapısı önünde ayakta dikili bir halde buldu. Bunun üzerine (kıskançlığı tuttu da) süngüsü(nü) karısına çevirdi. (Süngünün kendisine çevrildiğini gören kadın) "Acele etme! (Eve bir gir de) beni dışarı çıkaran şeyi (sen de) gör!" dedi. (Aldığı bu cevap üzerine) hemen eve girdi. Bir de ne görsün; büyük bir yılan. Hemen süngüyü ona sapladı, sonra (yılan) süngü kendisine saplanmış olduğu halde hareket etmekte iken onu (süngünün ucunda) dışarı çıkardı. (Yılan bir ara süngüden kurtulup hasmının üzerine saldırdı uzun bir boğuşmadan sonra her ikisi de öldüler.) Onlardan hangisi, yılan mı yoksa adam mı erken öldü, bilemiyorum. Bunun üzerine onun kavmi Rasûlullah (s.a.v.)'e gelerek: "Ey Allah'ın Resulü): "Allah'a dua et de arkadaşımızı (yeniden) diriltsin!" dediler. (Hz. Nebi de:) Arkadaşınız için istiğfar ediniz." dedi. Sonra "cinlerden bir topluluk Medine'de müslüman oldular. Onlardan birini (evinizde) gördüğünüz zaman onu üç defa korkutunuz. Onu öldürmek istediğiniz halde öldürmekten vazgeçip sadece korkutmakla yetindikten sonra yine de size (evinizde) görünecek olursa üç(üncü defaki tehdidinizden sonra onu öldürünüz" buyurdu)

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Şu (bir önceki 5257.) hadis kısa olarak İbn Aclân'dan da (rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre Hz. Nebi) şöyle buyurmuştur: "Ona üç (defa) izin versin. (Bu izin kullanıldıktan) sonra (yılan) yine de (evde) kendisine görünecek olursa hemen onu öldürsün. Çünkü o şeytandır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hişam b, Zühre'nin azadlı kölesi Ebu's-Saib (in) rivayet ettiğine göre kendisi (birgün) Ebu Said el-Hudrî'nin yanına girmiş... (Hişam) bu rivayetinde (bir önceki hadisin) bir benzerini ondan daha geniş bir şekilde anlattı. (Bu rivayete göre Hz. Nebi) şöyle buyurmuş: Ona üç gün izin verin. Bu üç günlük izinden sonra (evinizde) size yine de görünecek olursa (o zaman) onu öldürünüz. Çünkü o şeytandır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdurrahman b. Ebi Leylâ'nın) babasından (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.)'e evlerde bulunan yılanlar sorulmuş da şöyle buyurmuş: Onlardan birini evlerinizde gördüğünüz zaman "ünşidikünnel ahdellezi ehaze aieykünne Nuh, üncidü künel ahdellezî ehaze aleykünne Süleyman enlâ tü'zûna: Meali: Bizi rahatsız etmeyeceğinize dair Hz. Nuh ile Hz. Süleyman'a vermiş olduğunuz söz aşkına (evimizi terk ediniz)" deyiniz. Eğer (buna rağmen yine de evinize) gelirlerse (o zaman) onları öldürünüz. Diğer Tahric eden: Tirmizî sayd

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. (Abdullah) b. Mesûd (r.a.)'den demiştir ki: "Gümüşden bir dal gibi bembeyaz (küçük ve ince) yılanların dışında tüm yılanları öldürünüz." Ebû Davud dedi ki; Adamın birisi bana (metinde geçen ve gümüşten bir dal gibi bembeyaz, küçük ve ince yılan anlamına gelen) cânn (hakkın­da): "O yürürken (vücudu sağa .sola hiç) eğrilmez" dedi. Gerçekten bu (söz) doğruysa onun hakkında (en belirgin) alâmet budur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Amir b. Sa'd'in babasından demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.), zehirli kertenkelenin öldürülmesini emretti ve ona Füveysik: fasıkcık adını verdi. Tahric edenler: Buharî, bedü'l-halk, enbiya; Müslim, selam; Nesâî, menasik; İbn Mace. sayd; Darımı, edahi; Ahmed b. Hanbel, I. 176. VI

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebû Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (sa.) şöyle buyurmuştur: Her kim zehirli kertenkeleyi bir vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevap vardır. Kim de onu ikinci vuruşta öldürürse ona birinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır. Kim üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevap vardır. Tahric edenler: Müslim, selam; Tirmizî, sayd; Ahmed b. Hanbel, I, 420, II

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zehirli kertenkeleyi) İlk vuruşta (öldüren kimse için) yetmiş sevap vardır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a. şöyle buyurmuştur: "Nebilerden birisi bir ağaç altına indî de kendisini (orada) bir karınca ısırdı. Bunun üzerine (yanında bulunan kimselerden eşyası)nı (oradan çekmelerini) istedi. Bu emir üzerine (eşyası) ağacın altından çıkarıldı. Sonra o karınca hakkında emir verdi de derhal (yuvası) yakıldı. Bunun üzerine (yüce) Allah kendisine; *O bir tek karıncayı) yaksaydin ya?' diye vahy buyurdu." Tahric edenler: Müslim, selam

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'in Rasûlullah (s.a.v.)'dan (rivayet ettiğine göre) Nebilerden birini bir karınca ısırmış da emir vererek karıncanın yuvasını yaktırmış. Bunun üzerine Allah O'na: "Seni bir karınca ısırdı diye ümmetlerden tesbihte bulunan bir ümmeti helak mı ettin?" diye vahy buyurmuştur

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hz. Abdullah) ibn Abbas (r.a.)'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) hayvanlardan dördünü öldürmeyi yasaklamıştır: "Karınca, bal ansı, çavuş kuşu ve göçeğen kuşu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Abdurrahman ibn Abdillah'ın) babasından; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'le birlikte bir seferde idik. Bir ihtiyacını gidermek için (bizden) ayrılmıştı. (O sırada) iki yavrusuyla birlikte bir serçe kuşu gördük ve iki yavrusunu da yakaladık. (Anne) kuş geldi ve üzerimizde kanatlarını gererek uçmaya başladı. Derken Nebi (s.a.v.) geldi ve: "Bu hayvan'ı yavrusu sebebiyle bu musibete kim uğrattı? Haydi yavrusunu ona geri verin" dedi ve (bir de) Bizim yakmış olduğumuz bir karınca yuvası gördü. Bunun üzerine: Bunu kim yaktı? diye sordu. Biz (yaktık), cevabını verdik. Ateşle cezalandırmak ateşin rabbinden başkasına yakışmaz, buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdurrahman b. Osman'dan (rivayet edildiğine göre) Doktorun biri, Nebi (s.a.v.)'e kurbağayı ilaç olarak kullanmayı sordu da Peygamber (s.a.v.) onu kurbağayı öldürmekten nehyetti

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Abdullah b. Mugaffel'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) fiske taşı atmayı yasakladı ve: "O av avlamaz. Düşmanı yaralamaz, ancak göz çıkarır, diş kırar" buyurdu

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ümmü Atiyye el-Ensariyye'den (rivayet edildiğine göre) Medine'de kızları sünnet eden bir kadın varmış da Nebi (s.a.v.) ona: "Çok derinden kesme, çünkü bu kadına daha çok tat verir. Kocası için de daha hoştur" buyurdu. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisin manası aynı senetle Ubeydullah b. Amr vasıtasıyla Abdülmelik'den de rivayet edilmiştir. Bu hadis sağlam değildir. Mürsel olarak da rivayet edilmiştir, {Ravilerden) Muhammed b. Hassan’ın kimliği) meçhuldür. (Binaenaleyh) bu hadis zayıftır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

(Hamza b. Ebi Üseyd el-Ensarî'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) kendisi (birgün) Rasûlullah (s.a.v.)'i mescidin dışında konuşurken işitmiş (ve orada Hz. Nebiin konuşmakta olduğunu gören) erkekler (Hz. Nebii daha yakından dinleyebilmek için) yolda (Hz. Nebi'in etrafında) bulunan kadınlarla karışmışlar. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) kadınlara (hitaben): "Geri çekilin, sizin yolun ortasından gitmeniz (doğru) olmaz. Size gereken yolun kenarı (ndan yürümeniz)dir" buyurdu. Bunun üzerine kadınlar duvara sürtünerek yürür oldular. Hatta (yolun kenarında bulunan) duvar(lar)a sürtünürcesine yürümelerinden dolayı elbiseleri (zaman zaman) duvar(lar)a takılıyordu. İzah 5273 te

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Hz. İbn Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) bir erkeğin (kendisine nikâh düşen) iki kadın arasında yürümesini yasaklamıştır

  1. Bāb: ...
  1. باب ...

Ebu Hureyre r.a.'nin Nebi (s.a.v.)'den (rivayetine göre) Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurmaktadır: "Ademoğlu dehre söverek bana eziyet etmektedir. Oysa dehri (yaratan) Benim; geceyi ve gündüzü Ben idare ederim. İbn es-Serc (bu hadisi rivayet ederken, Muhammed b. es-Sabah'ın rivayetinden farklı olarak) Said (den rivayet edildi) yerine "İbn el-Müseyyeb'den (rivayet edildi)" dedi