Sunan Abu Dawud
...
(6) Kitāb: Prayer (Kitab Al-Salat): Detailed Injunctions about Ramadan
(6) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) kesin emir vermemekle beraber Ramazan(m gecelerini) ihyaya teşvik ederdi. Sonra "kim inanarak ve (ecrini) umarak Ramazanı(n gecelerini) ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" buyururdu. Durum böyle iken Resûhıllah (s.a.v.) vefat etti. Ebû Bekr'in halifeliği döneminde ve Ömer (r.a.)'in halifeliğinin ilk yıllarında da durum böyleydi. Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisi Ukayl bile Yûnus ve Ebû Uveys de aynı şekilde "Kim Ramazanın (gecelerini) ihya ederse..." diye rivayet etti(ler). Ukayl ise, aynı hadisi bir de; "Kim Ramazanda (gündüzleri) oruç tutar geceleri de namaz kılarak onu ihya ederse" (şeklinde) rivayet etti. Diğer tahric: Buhârî, teravih; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, savm; Nesaî, kıyamü'l-leyl, siyam; İbn Mâce, ikâme; siyam; Muvatta', ramazan; Dârimî, savm
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre merfu olarak rivayet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (şöyle) buyurmuştur: "Her kim inanarak ve sevabını umarak ramazanda oruç tutarsa, geçmiş günâhları affedilir ve her kim inanarak ve sevabını umarak Kadir gecesini ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır." Ebû Davud dediki: Bu hadisi aynı şekilde Yahya b. Ebi Kesîr ve Muhammed b. Amr da Ebû Seleme'den rivayet etti(ler). Buhari, iman; savm, teravih, leyletu'l-kadr; Müslim, müsâfirîn; Tirmizî, savm, Nesaî, kıyâmu'l-leyl; sıyâm, cenâiz; iyman; İbn Mâce, ikâme, sıyâm; Muvatta', ramazan, Dârimî, savm; Ahmed b. Hanbel, musned, I, 191, 195; II, 232, 241, 281, 289, 347, 385, 408, 423, 430, 473, 486, 483, 503, 369; V
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi s.a.v.'in zevcesi Âişe (r.anhâ)'dan rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) (bir gece) mescidde namaz kılmış, cemaat de ona uymuş, sonra ertesi gece (yine mescidde) namaz kılınınca cemaat çoğalmış, sonra üçüncü gece (cemaat) yine toplanmış, fakat Resûlullah (s.a.v.) onların yanına çıkmamış. Sabah olunca; "yaptığınızı gördüm. Aslında beni sizin yanınıza çıkmaktan alıkoyan herhangi bir engel yoktu. Yalnız (bu namazın) size farz kılınacağından korktum" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Ramazanda halk mescidde kendi başlarına ve dağınık bir şekilde namaz kılıyorlardı. Resûlullah (s.a.v.) bana (bir hasır sermemi) emretti. Ben de kendisi için bir hasır serdim. Onun üzerine namaza durdu. (Râvi hadisin bundan sonraki kısmında) şu (önceki 1373. hadiste anlatılan) olayı (nakl etti). Hz. Âişe bu hadiste -Nebi (s.a.v.)'i kast ederek- dedi ki; "Ey insanlar şunu iyi biliniz ki, vallahi Allah'a şükürler olsun, bu geceyi gafil olarak geçirmedim. Sizin durumunuz da bana gizli kalmadı.” buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Zerr (r.a.)'den; demiştir ki: Ramazanda Resülullah (s.a.v.)'Ie birlikte oruç tuttuk. Ramazan ayından yedi gün kalıncaya kadar bize farzdan başka bir hiçbir şey kıldırmadı. Yedi gün kalınca bize gecenin üçte biri geçinceye kadar namaz kıldırdı. Altıncı (yani yirmi dördüncü gece) olunca (yine farzdan başka bir) namaz kıldırmadı. Beşinci (yani yirmi beşinci gece) olunca gecenin yarısı geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Bunun üzerine; Ey Allah'ın Resulü bu gecenin ihyâsı için bize daha fazla namaz kıldırsan? dedik. (Şöyle) buyurdu: "Bir kimse imam çekilinceye kadar onunla beraber namaz kılarsa, ona geceyi ihya etme sevabı verilir." Dördüncü (yani yirmi altıncı gece) olunca (bize) namaz kıl(dır)madi. Üçüncü (yani yirmi yedinci gece) olunca ehli (ailesi)ni, hanımlarım ve halkı topladı hepimize namaz kıldırdı. Öyle ki, felahın geçeceğinden korktuk. (Ravi Cübeyr) dedi ki: Felah nedir? dedim. (Ebû Zer) "sahur" diye cevab verdi. Ayın geri kalan kısmında bize (bir daha nafile) kıldırmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre; ramazanın son on günü girince Nebi (s.a.v.) geceleri ihya eder, (ibâdete koyulur) paçaları sıvar ve ailesini uyandırırmış. Ebü Dâvûd dedi ki; (bu hadisi rivayet eden) Ebû Ya'fûr'un ismi Abdurrahman b. Ubey b. Nistâs'tır. Diğer tahric: Buhari, leyletu'l-kadr; Müslim, i'tikâf; Nesaî, kıyamu'l-leyl İbn Mâce, siyam; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: (Bir gece) Resûlullah (s.a.v.) (mescide) çıktı. Bir de gördü ki, halk ramazanda mescidin bir köşesinde (cemaatle) namaz kılıyorlar. Bunun üzerine: "Bunlar(ın hâli) ne?" buyurdu. Bunlar ezberlerinde Kur'ân olmayan kimselerdir. Übeyy b. Ka'b namaz kılıyor. Onlar da onun namazına (uyarak) namaz kılıyorlar, diye cevab verildi. Nebi (s.a.v.) de: "Doğru hareket ediyorlar. Yaptıkları ne güzel!" buyurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis sahih değildir. (Çünkü) Müslim b. Hâlid zayıftır. Sadece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Zirr' (b. Hubeyş')den; demiştir ki:Ubeyy b. Ka'b'a: Ey Ebâ Münzir, bana kadir gecesini anlat. Çünkü bu arkadaşımız (İbn Mes'ûd)'a soruldu da "Kim bir yılı ihya ederse o'na rastlar" diye cevap verdi; dedim. Bunun üzerine Ubeyy de: Allah Ebû Abdirrahman'a rahmet eylesin o Kadir gecesinin ramazanda olduğunu biliyordu, dedi. (Diğer râvi) Müsedded (bu hadise); "Fakat (Ebû Abdurrahman, halkın) güvenmelerini uygunsuz gördü" (cümlesini), yahutta "(Halkın güvenmelerini) arzu etmedi" (cümlesini) ilâve etti. (Hadisin bundan) sonra(ki kısmında her iki râvi de Übeyy'in); "Vallahi o (kadir gecesi) Ramazandadır ve yirmi yedinci gecesindedir" dediğinde ve istisna etmediğinde birleştiler. (Zirr b. Hubeyş) dedi ki: (Ben Ubeyy'e), Ey Ebâ Münzir bunu nasıl biliyorsun? dedim. (Bana): Resûlullah'ın bize bildirdiği alâmet(Ier)le biliyorum, diye cevab verdi. (Âsim dedi ki:) Zirr'e; "alâmet(ler) ne(ler)dir? "diye sordum: Bu gecenin sabahında güneş tas gibi doğar, yükselinceye kadar pırıltısı olmaz, diye cevab verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Üneys (r.a.)'den; demiştir ki: Selime oğullarının meclisinde bulunuyordum, en küçükleri de ben idim. "Bizim için Resûlullah (s.a.v.)'e kadir gecesini kim sorar?" dediler. Bu (toplantı) Ramazanın yirmi birinci (gecesinin) sabahında (yapılmıştı). Bunun üzerine çıktım, akşam namazında Resûlullah (s.a.v.)'le karşılaştım. (Namazı kıldıktan) sonra evinin kapısının önüne durdum. Yanıma gelince; "(içeri) gir" dedi. Hemen girdim. (Önümüze) akşam yemeği getirildi. (Yemeğin) azlığından (elimi) geri geri çektim. (Yemek) bitince: “Bana ayakkabılarımı ver" dedi ve kalktı. Onunla birlikte ben de kalktım. (Bana): "Bir ihtiyacın varmış gibisin" dedi. Evet, Selime oğullarından bir cemaat beni sana gönderdiler: Sana Kadir gecesini sormak istiyorlar, diye cevap verdim. Bunun üzerine: "Bu gece kaç(ıncı gece)?" dedi. Yirmi iki(nci gecesi)dir, diye cevap verdim. "İşte O(Kadir gecesi), bu gecedir" buyurdu. Sonra döndü yirmi üçüncü geceyi kast ederek; "Belki de gelen gecedir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Üneys el-Cühenî (r.a.) dedi ki (Hz. Peygambere): Ey Allah'ın Resulü, benim çöl(de bir evim) var. Orada bulunuyorum ve Allah'a şükür namazı da orada kılıyorum. Bana bir gece söyle de o gece (Medine'deki) şu mescide ineyim; dedim. “23. gece in!" buyurdu. (Bu hadisin ravisi Muhammed b. İbrahim dedi ki:) Ben (Abdullah b. Üneys'in oğlu Damure'ye); "Baban o gece nasıl hareket ediyordu?" diye sordum. "Babam (o gece) ikindi namazını kılınca mescide girerdi, sabah namazını kılmcaya kadar herhangi bir ihtiyaç için dışarı çıkmazdı. Sabah namazını kılınca mescidin kapısında duran hayvanını bulurdu ve ona binip çöl(deki ev)ine varırdı, cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kadir gecesini ramazandan son on (gece) içerisinde (yani) geriye kalan dokuzuncu, yedinci ve beşinci gecelerde arayınız
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Sâid el-Hudrî (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Ramazanın ortasındaki on günde i'tikafa girerdi. Yine bir sene itikaftan çıktığı gece olan yirmi birinci geceye kadar itikâfta kaldı. (İtikaftan çıkınca): “Benimle beraber i'tikafa girmiş olanlar son (on gece)de de i'tikâfa devam etsinler. Ben bu geceyi (Kadir gecesini) gördüm, (fakat) sonra bu bana unutturuldu, kendimi (rüyamda) o gecenin sabahında su ile çamur içinde secde ederken gördüm. Onu (ramazanda) son on gece içerisinde ve tek sayılı olanlarda arayınız" buyurdu. Ebû Said (devamla) dedi ki: (Gerçekten) o gece yağmur yağdı, mescid de çardak şeklinde olduğundan akmaya başladı. (Bu) gözlerim, yirmi birinci (gece)nin sabahında Resûlullah (s.a.v.)'in burnu ve alnı üzerinde su ve çamur izlerini gördü
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said el-Hudrî'den; demiştir ki:Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "O'nu, ramazanın son on (geces)il içerîsinde ve dokuzuncu, yedinci, beşinci (geceler)de arayınız!' (Ravi Ebû Nadra) dedi ki: (Ebû Said'e); Ey Ebû Said, siz sayıyı bizden daha iyi bilirsiniz, dedim. Evet, diye cevab verdi. (Bu) dokuzuncu, yedinci ve beşinci ne demektir? diye sordum. Yirmi birinci (gece) geçti mi ondan sonra gelen (gece) dokuzuncudur. Yirmi üçüncü (gece) geçti mi, ondan sonra gelen (gece) yedinci, yirmi beşinci (gece) geçti mi ondan sonra gelen (gece) beşincidir, diye cevab verdi. Ebu Davud dediki: Bu hadisin sözlerinden bana birşey gizli kaldı mı, kalmadı mı, bilmiyorum. Diğer tahric: Buhârî, iman; leyletu'l-kadr, i'tikaf; ta'bir; edeb; Müslim, sıyâm; Ahmed b. Hanbel, III, 10; V
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Mes'ud (r.a.) dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) bize (hitaben); "Kadir Gecesini ramazanın 17. gecesinde 21. gecesinde ve 23. gecesinde arayınız" buyurdu. Sonra sükût etti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.): "Kadir gecesini (ramazanda) son yedi (gece) içerisinde arayınız" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muâviye b. Ebî Süfyân'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.); "Kadir gecesi yirmi yedinci gecedir" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan; dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'e Kadir gecesi soruldu. Ben de dinliyordum. "O her Ramazandadır" diye cevap verdi. Beyhakî, es-Sünenii'l-kübrâ, IV, 307. Ebu Davud dediki: Bu hadisi Süfyan ile Şu'be de İbn Ömer'e kadar ulaşan (bir haber) olarak Ebu İshak'tan rivayet ettiler, (senedi) Nebi (s.a.v.)'e ulaştırmadılar
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)'dan"rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) O'na: "Kur'ân'ı bir ayda oku (hatmet)" buyurdu. Abdullah: Ben (daha az zamanda okumaya) muktedirim, dedi. O (s.a.v.): "Yirmi günde oku" buyurdu. Abdullah: Benim (daha az zamanda okumaya) gücüm yeter, dedi. "Onbeş günde oku” buyurdu. Abdullah: (Daha kısa zamanda) okuyabilirim, dedi. "On günde oku" buyurdu. Abdullah: Daha az zamanda okuyabilirim, dedi. Nebi (s.a.v.): "Yedi günde oku (hatmet) ve bunu daha fazla azaltma" buyurdu. Buhârî, savm, fedâilu'l-Kur'ân; Müslim, sıyâm; Nesaî, sıyâm Ebu Davud, Müslim b. İbrahim'in rivayeti daha tamdır" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.anhumâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bana; "Her ayda üç gün oruç tut, bir defa Kur'an'ı oku (hatmet)" buyurdu. Bunun üzerine ben, ondan (müddeti) kısaltmasını istedim. O ise, benden (okumayı ve orucu) azaltmamı istedi. Nihayet "bir gün oruç tut, bir gün iftar et" buyurdu. Atâ dedi ki: "(Kur'an'ı hatmetmenin asgari müddeti konusunda) babam (es-Saib)'in dediğinde biz ihtilâf ettik. Kimimiz "yedi günde" derken, kimimiz "beş günde" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (b. el-Âs)'dan rivayet edildiğine göre, Abdullah Hz. Nebi (s.a.v.)'e: Ya Resûlallah! Kur'an-ı Kerim'i kaç günde okuyayım? diye sordu. Nebi (s.a.v.): “Bir ayda" buyurdu. Ben bundan daha kuvvetliyim (daha kısa zamanda okuyabilirim). (Müellifin üstadı) Ebû Mûsâ (Muhammed b. el-Musennâ) Resûlullah "Kur'an'ı yedi günde oku" deyinceye kadar Abdullah'ın "noksanlaştırmasını istediğini" ve (ikisi arasında) geçen konuşmayı tekrarladı. Abdullah: Benim bundan daha fazlasına gücüm yeter deyince, Resulullah (s.a.v.): "Üç günden daha az zamanda hatmeden (Kur'an'dan bir şey) anlayamaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (b. el-âs) -r.a.-'dan demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bana; "Kur'an'ı bir ayda oku" dedi. "Ben güçlüyüm (daha kısa zamanda okuyabilirim)" dedim. Efendimiz, "O'nu üç günde oku (hatmet)" buyurdu. Ebû Ali (el-Lü'lüî) dedi ki: Ebu Dâvûd'dan duydum ki, o Ahmed b. Hanbel'in, (seneddeki) "İsa b, Şâzân aklı başında bir kimsedir" dediğini işitmiş
- Bāb: ...
- باب ...
Îbnü'l-Hâdî'den; demiştir ki: Nâfi b. Cüoeyr b. Mut'im bana, "Kur'ân'ı kaç günde okuyorsun (hatmediyorsun)?" dedi. Ben, "öyle bir taksim yapmıyorum" dedim. Bunun üzerine Nâfi: Öyle deme, şüphesiz ResûluJlah (s.a.v.), "Kur'an'dan bir cüz okudum" buyurdu. (İbnu'l-Hadi dedi ki:) Zannederim Nâfi, Resûlullah'ın bu sözünü Muğîre b. Şu'be'den nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Evs b. Huzeyfe (r.a.)'den; demiştir ki: Sakîf Heyeti içinde Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna geldik. Ahlâf sülâlesi Mugîre b. Şu'be'ye misâfir oldu. Beni Mâlikileri de Hz. Peygamber kendisine ait bir çadıra aldı. Müsedded; "Evs, Sakîf den Resûlullah'a gelen bir heyetin içinde idi" dedi. [-129-] Efendimiz her gece yatsıdan sonra bize gelir ve -Ebû Said'in dediğine göre- ayak üstü durarak anlatırdı. Hatta uzun süre ayakta kalmaktan dolayı biraz bir ayağı üzerine biraz da diğeri üzerine yaslanırdı. Hz. Nebi'in en çok anlattığı şey, kavmi olan Kureyş'ten gördüğü ezâ ve cefâ idi. Resûlullah şöyle derdi: "Onlarla biz eşit değildik. Biz zayıf ve zelil idik (onlarsa kuvvetli idiler) -Müsedded Mekke'de der- Medine'ye gelince harb nöbetleri onlarla bizim aramızda devam etti. Kâh biz onlara gâlib geliyoruz kâh onlar bize." Bir gece Resûl-i Ekrem her zamanki geldiği vakitten geç geldi. Biz, "bu gece geç kaldın?" dedik. "Kur'ân'dan (okuduğum) cüz'üm aklıma geliverdi. Onu tamamlamadan gelmeyi istemedim" buyurdu. Resûlullah (s.a.v.)'ın ashabına; Kur'ân'ı nasıl hizblere ayırıyorsunuz? diye sordum: Üç, beş, yedi, dokuz, onbir, onüç, mufassalları tek hizb (olarak); cevabını verdiler. Ebu Davud dediki: Ebu Said'in rivayeti (Müsedded’inkinden) daha tamdır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kur'an-i Kerimi, üç günden daha az zamanda okuyan (hatmeden), manasını anlayamaz
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, O Resûlullah (s.a.v.)'e: Kur'an kaç günde okunur (hatmedilir)? diye sormuş. Efendimiz: "Kırk günde” sonra "bir ayda"; sonra "yirmi, onbeş, on ve yedi günde" buyurmuş daha aşağı inmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame ve Esved'den; demişlerdir ki: îbn Mesûd'a bir adam geldi ve; Ben mufassal(lar)'ı bir rekatte okurum, dedi. Bunun üzerine Îbn Mes'ûd şunları söyledi: Şiir geveler gibi süratli ve kötü hurma saçar gibi saçarak mı (okursun)? Resûlullah (s.a.v.) ise, (mânâda) birbirine benzeyen sûreleri bir rekatte okurdu: "Necm ve Rahman" surelerini bir rekatte "îkterabet ve el-Hakka"yı bir rekatte; "Tûr ve Zâriyâtı" bir rekatte, "Vakıa ve Nûn"u bir rekatte; "Se'ele Sâilün ve Nâzi'âf'ı bir rekatte, "Mutaffi-fîn'i ve Abese"yi bir rekatte; “(el-Müddessir ve el-Müzemmil"i bir rekatte: "Hel etâ ve Lâ-uksimu biyevmi'l-kiyâme"yi bir rekatte, "Amme yetesâ'elûne ve eI-Mürselât"ı bir rekatte, "Duhân ve İze'ş-Şemsu küvvirefi de bir rekatte (okurdu) Ebû Dâvûd dedi ki: Bu îbn Mes'ud'un -Allah ona rahmet buyursun- tertibidir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Yezîd'den; demiştir ki: Ebû Mes'ud Kâ'be'yi tavaf ederken kendisine Kur'ân-ı Kerimeden geceleyin okunması kâfi olan mikdarı sordum. Şu karşılığı verdi: Resûlullah (s.a.v.); "Her kim bir gecede Bakara sûresinin son iki âyetini okursa, bu ona kâfidir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)'dan; dedi ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "(Geceleyin) on âyet okuyan bîr kimse gafillerden yazılmaz. Yüz âyet okuyan bir kimse geceyi ihya edenlerden sayılır. Bin ayet okuyan da (sevabı) kantarlarla verilenlerden yazılır." Hâkim, el-Müstedrek, I, 555. Ebu Davud dediki: İbn Huceyre ei-Esğar, Abdullah b. Abdurrahman b. Huceyra'dır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. el-âs (r.a.)'dan; demiştir ki: Bir adam Resûlullah (s.a.v.)'e gelip: Ya Resulullah, bana (Kur'ân'dan birşey) öğret, dedi. Peygamber (s.a.v.): "Başında (elif lâm) râ olan sûrelerden üçünü oku" buyurdu. Adam: Yaşım ilerledi, hafızam durgunlaştı, dilim ağırlaştı, dedi. Peygamber (s.a.v.); "Hâ-mîm'lerden üçünü oku" buyurdu. Adam aynı mazeretleri ileri sürdü. Nebi (s.a.v.); "Müsebbihât (başında olan süreler)den üçünü oku" buyurdu. Adam yine evvelki dediklerim söyledi ve; Ya Resûlallah! Bana (her türlü hay rı) içinde toplayan bir tek sûre öğret, dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) zilzâl sûresini bitirinceye kadar okuttu (öğretti). Bunu müteakiben adam: Seni hak ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki, ebediyyen buna bir şey ilâve etmeyeceğim, dedi. Sonra arkasını dönüp gitti. Buna karşılık Nebi (s.a.v.) iki defa: "Adamcağız kurtuldu" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kur'an-ı Kerim'de otuz âyetlik bir sûre vardır. Sahibine (onu ezberleyip okuyana) bağışlaıuncaya kadar şefaat eder. O, -Tebareke'l-lezi bi yedihi'l-mülk...- (diye başlayan sûre-i mülk) tür