Sahih-i Buhari
...
(3) Kitāb: İlim
(3) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mecliste toplulukla konuşurken bir bedevî gelerek ona: Kıyamet ne zaman?" diye sordu. Allah Resulü konuşmasına devam etti. Bazıları "Nebi s.a.v. adam'ın sorusunu duydu ama soru sorma şeklini yadırgadı, bu sebeple cevap vermedi" derken bazıları da "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın sözünü duymadı" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşmasını tamamlayınca: Kıyametin vaktini soran kişi nerede?" buyurdu. Adam: "Buradayım ey Allah'ın elçisi!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Emanet kaybedildiğinde kıyameti bekle" buyurdu. Adam: "Emanet nasıl kaybedilir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İş ehil olmayana bırakıldığında kıyameti bekle" buyurdu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Amr'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir yolculuk sırasında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizden arkada kaldı. Sonradan gelip bize yetişti. O esnada namaz vakti gelmiş ve biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımıza mesh ediyorduk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en yüksek sesi ile iki veya üç kere şöyle bağırdı: Ateşte yanacak topukların vay haline!. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur. "Ağaçlar arasında bir ağaç vardır ki yaprağı düşmez. Bu ağaç müslümana benzer. Bana bu ağacın ne olduğunu söyleyiniz". İnsanlar çöl ağaçlarını saymaya başladılar. (Abdullah b. Ömer diyor ki:) Aklıma onun hurma ağacı olduğu geldi. Ancak utandığımdan bunu söylemedim. Daha sonra ashab-ı kiram: "Ey Allah'ın Resulü onun ne olduğunu bize bildir" dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): O hurma ağacıdır" buyurdu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer şunu rivayet etmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Ağaçlardan bir ağaç vardır ki yaprağı dökülmez. Bu ağaç Müslümana benzer. Bana onun ne olduğunu söyleyiniz" Bunun üzerine insanlar çöllerdeki ağaçları saymaya başladılar. (Abdullah diyor ki) "Benim aklıma hurma ağacı geldi." Daha sonra oradaki ashab: "Ey Allah'ın Resulü bize o ağaç hangi ağaçtır, anlatır mısın?" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "O, hurma ağacıdır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Şerik İbn Abdullah İbn Ebu Nemir, Enes bin Malik'in şöyle dediğini bizzat ondan işittiğini söylemiştir: Biz mescitte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte otururken deve üzerinde bir adam girerek devesini mescide çöktürdü, sonra bağladı. Ardından "Muhammed hanginiz?" diye sordu. Nebi s.a.v. ashabı arasında yan tarafına dayanmış olarak oturuyordu. Biz "Şu beyaz tenli ve yan tarafına dayanmış olarak oturan adamdır" dedik. Adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Ey Abdülmuttalib'in oğlu (torunu)!" dedi. Nebi s.a.v. yine: "Buyur dedi. Adam: "Sana bazı şeyler soracağım ve seni sıkıştıracağım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyurdu. Adam: "Allah aşkına söyle, bir gün ve gecede beş vakit namaz kılmayı sana Allah mı emretti?". Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Allah'ım buna şahittir evet" buyurdu. Adam: "Allah aşkına söyle, senenin şu (Ramazan) ayını oruçlu geçirmemizi sana Allah mı emretti?". Allah'ım buna şahittir, evet" dedi. Adam: "Allah aşkına söyle, şu zekatı zenginlerimizden alıp fakirlerimize dağıtmanı sana Allah mı emretti?" Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Allah'ım buna şahittir evet" buyurdu. Adam: "Senin getirdiklerine ben İman ettim. Ben gerideki kavmimin de elçisiyim. Ben Benî Sa'd b. Bekir kabilesinden Dımam b. Sa'lebe'yim" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah bin Abdullah bin Utbe bin Mes'ud'un zikrettiğine göre Abdullah bin Abbas ona şunu haber vermiştir: "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir adam'a mektup göndermiş ve bunu Bahreyn'in büyüğüne (yöneticisine) vermesini emretmiştir. Bahreyn büyüğü de bunu Kisra'ya vermiştir. mektubu okuyunca yırtınıştı. (ibn Müseyyeb'in şöyle dediğini zannediyorum) Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların (ülke ve yönetimlerinin) parça parça olmaları için beddua etti. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Enes İbn Mâlik r.a.'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir mektup yazdırdı (yahut yazdırmak istedi). Ona "Onlar (mektubun gönderildiği kişiler) mühürsüz mektubu okumazlar" denildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de üzerinde "Muhammedün Resulullah" yazılı bulunan gümüşten bir yüzük edindi. Ben onun elinde gümüşün beyazlığını görür gibiyim. (Hadisi rivayet eden kişi diyor ki:) Katade'ye sordum: "Bu yüzüğün nakşının Muhammedün resûlullah olduğunu kim söyledi?", Katade "Enes söyledi" dedi. Tekrar: 2938, 5870, 5872, 5874, 5875, 5877, 7162 Diğer tahric: Tirmizi Edeb; Müslim, Libas
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Vâkıd el-Leysî'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlarla birlikte mescitte otururken üç kişi mescide geldi. İkisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bulunduğu yöne yöneldi, biri başka tarafa gitti. Bu iki kişi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in. huzurunda beklediler. Birisi halkada bir boşluk görerek oraya oturdu, diğeri oturanların arkasına oturdu. Üçüncüsü ise arkasını dönerek gitti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözünü tamamlayınca şöyle dedi: "Size şu üç kişinin durumunu bildireyim mi? Birisi Allah'a sığındı Allah da onu kendi korumasına aldı. Diğeri haya etti, Allah da ondan haya etti. Üçüncüsü yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi. Tekrar: 474 Diğer tahric: Müslim 4/1713 (2176), Buhari 1/156 (66) ve Müsned-i Hanbel 604 (sahih)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre babasından şunu aktarmıştır: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devesinin üzerine oturdu, bir kişi de devesinin yularını tutuyordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bu gün hangi gündür?" diye sordu. Biz bu güne başka bir isim vereceğini zannederek sustuk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem). Kurban günü değil mi?" dedi. Biz: "Evet" dedik. Nebi s.a.v. şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki bu gününüzün, bu ayınızın, bu beldenizin haram olması gibi, canlarınız mallarınız, ırz ve namuslarınız aranızda haramdır. Burada olan olmayanlara tebliğ etsin. Burada olan, kendisinden daha iyi kavrayacak birine tebliğ etmiş olabilir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Mes’ud r.a. şöyle dedi: Nebiyy-i Muhterem (sallallahu aleyhi ve sellem) va`z (ve nasîhat) husûsunda bize bıkkınlık gelmesin diye halimize bakıp (ona göre) gün ve (saat) kollardı. Tekrar: 70, 6411. Diğer tahric: Tirmizi edeb; Müslim, Sıfat-ıl Kıyame
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayım. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Vail'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah insanlara her Perşembe vaaz verirdi. Bir adam ona: "Keşke bize hergün vaaz versen" dedi. Abdullah: "Sizi usandırma korkusundan dolayı bunu yapmıyorum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi usandırmamak maksadıyla vaaz vermek için uygun zamanlarımızı kolladığı gibi, ben de sizin istekli olduğunuz zamanları kolluyorum" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye r.a. şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini işittim: "Allah kimin için hayır dilerse onu dinde fakih (anlayış sahibi) kılar. Ben yalnızca taksim eden bir kişiyim, veren Allah'tır. Allah'ın emri gelinceye (kıyamet kopuncaya) kadar bu ümmet Allah'ın emri üzere kalacak, muhalefet edenler onlara zarar veremeyeceklerdir. Tekrar: 3116, 3641, 7312, 7460 Diğer tahric: Muhtelif raviler ve az farklarla Buhari, ilim; Müslim, zekat; İbn-i Mace, mukaddime; Dârimî, Mukaddime
- Bāb: ...
- باب ...
Mücahid şöyle demiştir: ibn-i Ömer r.a. ile birlikte Medine'ye kadar yolculuk yaptım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den yalnızca bir hadis rivayet ettiğini duydum. O şöyle dedi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Ona hurma göbeği getirildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Ağaçlardan öyle bir ağaç vardır ki o Müslümana benzer". Ben "O ağaç hurmadır" demek istedim. Bir de baktım ki ben topluluktaki en küçük kişiyim, bunun üzerine sustum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O ağaç hurmadır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Kays b. Ebu Hazim şöyle demiştir: Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle dediğini duydum: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Gıpta etmek ancak iki şeyde söz konusudur: Bir kimseye Allah mal vermiş, bu malını da hak yolda harcamaya muvaffak kılmıştır. Bir kimseye Allah bilgi ve hikmet vermiş, o kişi de o hikmete göre hükmetmekte ve onu öğretmektedir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Rivayet edildiğine göre îbn Abbas ile Hur İbn Kays İbn Hısn ei-Fezârî Musa A.S.'ın (Kur'an'da buluştuğu bahsedilen) arkadaşı hakkında görüş ayrılığına düştüler. İbn Abbas bunun Hızır olduğunu söyledi. Onların yanından Ubey bn Ka'b geçiyordu. İbn Abbas onu çağırarak sordu: "Ben ve bu arkadaşım, Hz. Musa'nın kendisi ile buluşmak için yol sorduğu kişi hakkında tartıştık. Onunla ilgili olarak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir şey söylediğini işitmiş miydin?" dedi. Ubey şöyle dedi: "Evet, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle söylediğini işittim: Hz. Musa, İsrailoğullarından bir grup ile birlikte iken bir adam gelerek: Senden daha bilgili bir kimse biliyor musun? Diye sordu. Hz. Musa "hayır" diye cevap verdi. Bunun üzerine Yüce Allah Hz. Musa'ya vahyederek şöyle dedi: "Evet senden daha bilgili bir kimse. O da kulumuz Hızır'dır" dedi. Musa onun yanına nasıl gideceğini sordu. Yüce Allah balığı onun için bîr alâmet kıldı. Musa'ya "Balığı kaybettiğinde dön, çünkü onunla orada buluşacaksın" denildi. Hz. Musa denizde balığın izini sürerdi. "(Musa (a.s.)'ın yanındaki yol arkadaşı olan genç adam:) Gördün mü? dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti. Musa: işte aradığımız o idi, dedi. Hemen İzlerinin üzerine geri döndüler." Hemen ardından o bilge kişiyi (Hızır) buldular. Daha sonra Hızır ile Musa arasında Allah'ın kitabında haber verdiği olaylar yaşandı. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni kendisine doğru çekerek "Allah'ım ona kitabı öğret" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Abbas şöyle demiştir: "İhtilama (buluğ çağına) yaklaştığım bir dönemde, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mina'da bir duvara doğru yönelmediği halde (yani önüne sütre almaksızın) namaz kıldırırken dişi bir eşek üzerinde gelerek safın bir bölümünün önünden geçtim. Eşeği otlaması için salarak saf’a girdim. Benim bu davranışım yadırganmadı". Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Mahmûd İbnü'r-Rebi' şöyle demiştir: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ben beş yaşında iken bir kova daki su'dan ağzına alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Rivayet edildiğine göre İbn Abbas ile Hur İbn Kays İbn Hısn el-Fezârî Hz. Musa'nın (Kur'an'da buluştuğu bahsedilen) arkadaşı / bilge kişi hakkında görüş ayrılığına düştüler. İbn Abbas bunun Hızır olduğunu söyledi. Onların yanından Ubey İbn Ka'b geçiyordu. İbn Abbas onu çağırarak sordu: "Ben ve bu arkadaşım, Hz. Musa'nın kendisi ile buluşmak için yol sorduğu kişi hakkında tartıştık. Onunla ilgili olarak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir şey söylediğini işitmiş miydin?" dedi. Ubey şöyle dedi: "Evet, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle dediğini işittim: "Hz. Musa, İsrailoğulhrından bir grup ile birlikte iken bir adam ona gelerek: -Senden daha bilgili bir kimse biliyor musun? Diye sordu. Hz. Musa "hayır" diye cevap verdi. Bunun üzerine Yüce Allah Hz. Musa'ya vahyederek şöyle dedi: "Evet senden daha bilgili bir kimse var. O da kulumuz Hızır'dır" dedi. Musa onun yanına nasıl gideceğini sordu. Yüce Allah balığı onun için bir alâmet kıldı. Musa'ya "Balığı kaybettiğinde dön, çünkü onunla buluşacaksın" denildi. Hz. Musa denizde balığın izini sürerdi. (Musa (a.s.)'ın yanındaki yol arkadaşı olan genç adam:) 'Gördün mü?" dedi, 'Kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı." O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti. Musa: 'işte aradığımız o idi' dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler". Ardından buldular. Daha sonra Hızır ile Musa arasında Allah ın kitabında haber verdiği olaylar yaşandı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa r.a., Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah'ın benim aracılığımla gönderdiği hidayet ve ilim, bol yağmura benzer. Bu yağmur bazen toprağın öyle bir kısmına isabet eder ki bu kısım bereketlidir, suyu kabul eder, çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da bir kayalık gibi olur, suyu üstünde tutar da Allah insanları onunla faydalandırır. Bu sudan hem içerler hem de hayvanlarını sularlar, ekin ekerler. Diğer bir kısmı ise düz ve kaypaktır. Ne suyu tutar, ne çayır bitirir. Allah'ın dinini anlayıp da Allah'ın benim aracılığımla gönderdiğinden yararlanan, bunu öğrenen ve öğreten kimse ile bunu duyduğu vakit kibrinden kafasını kaldırmayan ve Allah'ın benim aracılığımla gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kişinin örneği işte budur
- Bāb: ...
- باب ...
Enes, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "ilmin kaldırılması, cehaletin yerleşmesi, içkinin içilmesi ve zinanın yaygınlaşması kıyamet alâmetlerindendir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. şöyle demiştir: Size benden sonra kimsenin anlatmayacağı bir hadis anlatacağım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle dediğini işittim: "İlmin azalması, cehaletin yaygınlaşması, zinanın yaygınlaşması, elli kadının bir erkeğin yönetiminde kalacağı şekilde kadınların çoğalarak erkeklerin azalması kıyamet alâmetlerindendir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Ömer'in oğlu Hamza'nın rivayet ettiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini duydum: "Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki süt'e olan kanıklığım ta tırnaklarımdan çıktı. Sonra fazlasını Hattab oğlu Ömer'e verdim". Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Ey Allah'ın Resulü bunu ne ile te'vil ettin?" diye sordular. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: "İlim ile" buyurdu. Tekrar: 3681, 7006, 7007, 7027, 7032 Diğer tahric edenler: Darimî, Rüya; Tirmizi Rüya
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Amr İbnü'l-As'ın rivayet ettiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) veda haccı sırasında Mina'da durdu. İnsanlar ona soru soruyorlardı. Bir adam gelerek: "Farkında olmadan kurban kesmeden önce tıraş oldum" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ''Şimdi kurbanını kes, sakıncası yok' buyurdu. Bir başkası gelerek: Farkında olmadan şeytan taşlamadan önce kurban kestim, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) : "Şimdi şeytanı taşla, sakıncası yok" buyurdu. Yapılması gerekenden önce veya sonra yapılmış olan şeylerle ilgili olarak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ne sorulduysa Nebi s.a.v. Yap, bir sakıncası yok" buyurdu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hac sırasında "Şeytan taşlamadan önce kurban kestim (benim için bir sorumluluk olur mu?)" diye soruldu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sakıncası yok anlamında işaret etti. Adam "Kurban kesmeden önce tıraş oldum" dedi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sakıncası yok anlamında işaret etti. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Salim şöyle demiştir: Ebu Hureyre r.a. Nebi s.a.v.'in şöyle dediğini söylemiştir: "ilim kabzedilecek, cehalet ve fitneler yayılacak, herc çoğalacak". Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Herc nedir ey Allah'ın Resulü?" diye sordular. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eli ile ölümü kasdeder gibi işarette bulunarak "İşte budur" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Esma' şöyle demiştir: (Güneş tutulduğu bir sırada) namaz kılarken Aişe'nin yanına gittim. "İnsanlara ne oluyor (neden korkuyorlar?)" diye sordum. Başıyla gökyüzünü gösterdi. Bir de baktım ki insanlar namaza durmuşlar. Âişe "Sübhanallah" dedi. Ben "Bu bir ayet (işaret) midir?"diye sordum, başıyla "evet" diye işaret etti. Bunun üzerine ben de namaza durdum. Üzerime baygınlık çökünce (yanımdaki kırbadan) başıma su dökmeye başladım. Namazdan sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'a hamd-ü sena edip şöyle buyurdu: "Daha önce bana gösterilmemiş her şey, hatta cennet ve cehennem bile bana burada gösterildi. Bana 'kabirlerinizde Mesih Deccal'in fitnesine benzer (veya yakın) bir şekilde imtihan edileceksiniz' dîye vahyedildi. Kabre giren kişiye sorulacak: Bu adam (Hz. Muhammed) hakkında ne biliyorsun? Mu'min (veya kesin inançlı bir) kişi: "O, Muhammed'dir, Allah'ın resulüdür. Bizlere apaçık deliller ve hidayeti getirdi. Biz de onun davetine icabet ettik ve ona tabi olduk. O Muhammeddir (üç kere)' diyecek. O kişiye: "Rahat bir şekilde uyu. Senin ona kesin olarak inandığını anladık'' denilecek. Münafık (veya kalbinde şüphe bulunan) kişi ise: "Bilmiyorum. İnsanların bir şeyler söylediğini duydum, ben de aynısını söyledim" diyecek. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cemre şöyle demiştir: İbn Abbas Benî Abdülkays heyeti Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sordu: "Bu topluluk (bu heyet) kimdir? Sahabîler: "Onlar, Rebîa'dır" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Merhaba (hoş geldiniz). Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin" buyurdu. Onlar şöyle dediler: "Ey Allah'ın elçisi! Biz senin yanına ancak Haram aylarda gelebiliyoruz. Bizimle senin aranda Mudar kabilesinin kâfirlerinden falanca kabile var. Bize öyle kesin bir şey söyle ki bunu akrabalarımızdan geride bıraktıklarımıza bildirelim ve bununla (bunu yaptığımızda) cennete girelim". Ayrıca içecekler hakkında da soru sordular. Nebi s.a.v. onlara dört şeyi emretti, dört şeyi yasakladı. Onlara; yalnızca Allah'a inanmayı emrederek şöyle sordu: "Yalnızca Allah'a inanmak nedir bilir misiniz?" Onlar: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Nebi s.a.v. şöyle buyurdu: (Yalnızca Allah'a iman ) Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve ganimetin beşte birini (devlet hazinesine) vermeniz demektir'. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara şu dört şeyi (kullanmayı) yasakladı: Şarabın içinde saklandığı sırmalı sırmasız Hantem, Dübbâ, Nekîr, Müzeffet (mukayyer de demiş olabilir) gibi kaplardır. Onlara şöyle dedi: "Bunları ezberleyin ve geride kalanlarınıza da bildirin
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe ibnü'l-Haris, Ebu İhab İbn Azîz'in kızı ile evlendi. Bir kadın gelerek kendisine "Ben Ukbe'yi de onun evlendiği kadını da emzirdim" dedi. Ukbe kadına "Senin beni emzirdiğini de (daha önce) bunu bana söylediğini de bilmiyorum" dedi. Daha sonra bineğine binerek Medine'ye Resulullah'ın yanına gitti. Ona bu durumu sordu: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sana böyle söylendiği halde nasıl (evliliğe devam edersin)?" dedi. Bunun üzerine Ukbe karısından ayrıldı. Kadın daha sonra başka bir adamla evlendi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Abbas, Hz. Ömer'den şunu rivayet etmiştir: Ben ve Ensar'dan bir komşum Beni Ümeyye İbn Zeyd yurdunda oturuyorduk. Bu yurt, Medine'nin "avalî" denilen bölgesinde idi. Nebi s.a.v.'in yanına nöbetleşe giderdik, bir gün o gider, bir gün de ben giderdim. Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittiğimde o gün içinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelen vahiy vb. haberleri getirirdim, o gittiğinde de aynı şekilde yapardı. Gitme sırasının arkadaşımda olduğu bir gün arkadaşım Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitti. Onun yanından gelince şiddetli bir şekilde kapımı çaldı ve "Ömer orada mı?" diye sordu. Ben ürktüm ve hemen onun yanına çıktım. O "Büyük bir şey oldu. Ömer dedi ki: Hafsa'nın yanına girdim, ağlıyordu. Ben "Allah Resulü sizi boşadı mı?" diye sordum. O "Bilmiyorum" dedi. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına girdim, ayakta durarak ona "Eşlerini boşadın mı?" diye sordum. O "Hayır" diye cevap verdi. Ben "Allahu ekber" dedim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mes'ud el-Ensarî şöyle demiştir: Bir adam Nebimize: Ey Allah'ın Resulü! Falanca bize namaz kıldırırken namazı uzattığından neredeyse cemaatle namaza yaklaşmıyorum (arasıra terk ediyorum)"demişti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gün verdiği vaaz sırasındaki öfkeli halinden daha öfkeli olarak görmedim. şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Sizler nefret ettiriyorsunuz, insanlara namaz kıldıran kişi (namazı) hafif tutsun. Çünkü namaz kılanların (cemaatin) içinde hasta, zayıf ve ihtiyaç sahibi olanlar vardır. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd ibn Hâlid el-Cühenî'den rivayet edilmiştir. Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e buluntu mal hakkında soru sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bağını (veya kabını), kılıfını iyice belle, sonra bir yıl boyunca mal bulduğunu etrafa duyur. Sonra onu kullan. Sahibi gelirse malı ona ver". Adam: "Yitik deve de böyle midir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanakları (yahut yüzü) kızaracak derecede öfkelendi ve şöyle buyurdu: "Deveden sana ne? Onun su tulumu da (suluğu da), tabanı da vardır. Suya gider, ağaç (yapraklarından) yer. Sahibi buluncaya kadar onu kendi haline bırak". Adam: "Ya yitik davar?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Ya senin, ya kardeşinin, ya da kurdundur" buyurdu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Musa şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hoşuna gitmeyecek şeyler soruldu. Ona sorulan sorular çoğaldıkça öfkesi arttı ve "Bana istediğinizi sorun" buyurdu. Bunun üzerine bir adam: "Benim babam kimdir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Baban Huzafe'dir" dedi. Başka bir adam kalkarak "Benim babam kimdir ey Allah'ın Resulü?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin baban Şeybe'nin azatlısı Sâlim'dir" buyurdu. Hz. Ömer, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzünde kızgınlığın belirtisini görünce şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü biz Allah'a (c.c.) tevbe ediyoruz. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Zührî şöyle demiştir: Enes İbn Mâlik bana şunu haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minbere çıktı. Abdullah İbn Huzâfe ayağa kalkarak "Benim babam kimdir?" diye sordu. Resûlullah Baban Huzâfe'dir" buyurdu. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Bana sorunuz" sözünü çokça tekrarladı. Bunun üzerine Hz. Ömer dizleri üzerine oturarak şöyle dedi; "Biz Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan ve peygamber olarak da Muhammed'den razıyız. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Enes r.a. şöyle demiştir: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verdiğinde üç kere verirdi. Bir söz söylediğinde bunu üç kere tekrarlardı. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Enes şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir söz söylediğinde, sözü anlaşılsın diye üç kere tekrar ederdi. Bir topluluğa uğrayıp da selam verdiğinde üç kere selam verirdi." Diğer tahric: Tirmizi Edeb
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Amr'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir yolculukta Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizden arkada kaldı. Sonradan bize yetişti. Namaz vakti gelmişti. Biz de abdest alıyor ve acele bitirelim diye ayaklarımıza mesh ediyorduk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en yüksek sesi ile iki veya üç kere şöyle bağırdı: Ateşte yanacak topukların vay haline
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bürde'nin babasından (Ebu Musa el-Eş'ari r.a.) rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç kişinin ikişer (iki kat) sevabı vardır: Ehl-i kitaptan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) olup, hem kendi Nebilerine hem de Muhammede sallallahu aleyhi ve sellem'e inanan kişi, hem Allah'ın hem de efendilerinin hakkını yerine getiren köle, bir cariyesi olup da onu güzelce terbiye eden ve ona güzelce (İlim) Öğreten sonra da onu azat ederek onunla evlenen kişi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: "Şahitlik ederim ki Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (vaaz verdikten sonra) kadınlara duyuramadığını düşünerek Bilal ile birlikte kadınların yanına gitti. Onlara sadaka vermelerini emretti. Kadınların kimi küpesini, kimi yüzüğünü çıkarıp atmaya başladılar. Bilal onları eteği içinde topluyordu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şöyle soruldu: "Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet gününde senin şefaatinden dolayı en çok mutlu olacak olan kimdir?" Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gerçekten senin hadise karşı olan hırsını bildiğim için bu soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin ediyordum. Kıyamet gününde benim şefaatimden en çok mutlu olacak olan kişi samimi bir kalple (nefisle) "Lâ ilahe illallah" diyen kimsedir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Amr İbnü'l-As r.a. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu duydum: "Allah ilmi insanların arasından çekip almak suretiyle almaz. Ancak ilmi, alimleri(n ruhunu) kabzetmek suretiyle alır. Geride hiçbir alim bırakmadığında insanlar cahil kimseleri baş edinirler. Onlara soru sorulur, onlar da bilgisiz olarak fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Sâid el-Hudrî (r.a.) şöyle demiştir: Kadınlar Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Ey Allah'ın Resulü erkeklerden bize meydan kalmıyor. Bize kendinden bir gün ayır" dediler. Nebi s.a.v. de kadınlara bir gün belirledi. O günde kadınlarla buluşarak onlara vaaz verdi, bazı hususları emretti. Emrettikleri arasında şu sözleri de vardı. İçinizden âhirete (kendinden önce) üç çocuk yollayan her kadın için bu çocuklar cehenneme karşı bir siper olur". Bir kadın: "Ya iki çocuk?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), iki çocuk da öyledir' buyurdu. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Buluğa ulaşmamış üç çocuk" demiştir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebi Müleyke'nin belirttiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in eşi Hz. Âişe (r.anha) bir şey duyduğu zaman onu anlamak için mutlaka sözü söyleyene baş vururdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hesaba çekilene azap edilir" buyurdu. Hz. Âişe diyor ki: Bunun üzerine ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Yüce Allah "(Amel defterini sağ tarafından alan kişi) yakında kolay bir şekilde hesaba çekilecek [İnşikak, 8] buyurmuyor mu? diye sordum. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bu, yalnızca arzdır. Kim ince hesaba çekilirse helak olur. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Şüreyh, (Abdullah İbn Zübeyr ile savaşmak üzere) Mekke'ye ordular gönderen Amr İbn Said'e şöyle dedi: "Ey emir! İzin ver de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mekke fethinin ertesi günü insanlara yaptığı konuşmayı sana aktarayım. Bu konuşmayı kulaklarım duydu, kalbim ezberledi, gözierim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i bu konuşmayı yaparken gördü. Allah'a hamdü sena ettikten sonra şöyle dedi: "Şüphesiz ki Mekke şehrini Allah haram kılmıştır. Onu insanlar haram kılmamıştır. Dolayısıyla Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kimsenin orada kan akıtması, ağaç kesmesi helal değildir. Şayet Allah'ın Resulünün burada savaş yapmasını gerekçe göstermek isteyen biri olursa ona şöyle söyleyin: Allah, Resulüne izin verdi, size izin vermedi. Ona da yalnızca günün bir bölümünde izin verdi, sonra onun haramlığı geri döndü. Dün o nasıl haramsa bugün de öyle haramdır. (Bu sözlerimi) burada olanlar olmayanlara iletsinler". Ebu Şüreyh'e: "Amr {bu sözlere) ne dedi?" diye sordular. Ebu Şüreyh: Amr şöyle dedi: Ben bunu senden daha iyi biliyorum ey Ebu Şüreyh. Ancak Mekke hiçbir isyankârı, zimmetinde kan olan bir kaçağı, kaçmış olan bîr hırsızı barındıramaz" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Bekre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Şüphesiz ki canlarınız, mallarınız (ve ırzlarınız) sizlere bu ayımzdaki bu gününüzün haram olması gibi haramdır. Dikkat edin burada bulunan, bulunmayana tebliğ etsin". Muhammed şöyle derdi: Resulullah doğru söyledi. Onun dediği oldu. "Dikkat edin, tebliğ ettim mi? Tebliğ ettim mi?
- Bāb: ...
- باب ...
Rib'i İbn Hiraş, Hz. Ali'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Kim benim ağzımdan yalan uydurursa cehenneme girsin
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbnü'z-Zübeyr'in oğlu Amir babasından şunu aktarmıştır: (Babam) Zübeyir'e "Falan ve falan kimselerin hadis aktardığı gibi senin Resûlullah'tan hadîs aktardığını (niçin) duymuyorum?" dedim. O şöyle cevap verdi: "Gerçek şu ki ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hiç ayrılmadım (hep onunla birlikte idim), ancak onun şöyle dediğini duydum (bu sebeple çok hadis rivayet etmiyorum): "Kim benim ağzımdan yalan söz uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın
- Bāb: ...
- باب ...
Abdülaziz, Enes'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Benim sizlere çok hadis rivayet etmeme engel olan şey Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Kim kasten benim ağzımdan yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şu sözü duyduğunu söylemiştir: "Benim söylemedîğim bir şeyi benim ağzımdan söyleyen kişi cehennemdeki yerine hazırlansın". AÇIKLAMALAR BİR ÖNCEKİ (90.) SAYFADA İDİ
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şu hadisini rivayet etmiştir: "Benim adımı kendinize, veriniz, ancak benim künyemi (birbirinize) takmayınız. Beni uykusunda gören gerçekten beni görmüştür. Çünkü şeytan benim kılığıma giremez. Kim kasten benim ağzımdan yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın. Tekrar: 3539, 6188, 6197, 6993. AÇIKLAMALAR 90. SAYFADA İDİ
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe şöyle demiştir: Hz. Ali'ye: "Sizin yanınızda bir kitap var mıdır?" diye sordum. O: "Hayır, ancak Allah'ın kitabı, Müslüman bir adam’a verilen kavrama kabiliyeti ve bir de şu sahifedekiler vardır" dedi. Ben: "O sahifede ne var?" diye sordum. Ali: "Diyetler, esirin serbest bırakılması vardır. Bir Müslüman bir kafire karşılık olarak öldürülmez" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Mekke'nin fethedildiği yil Huzaa kabilesi, öldürülen bir adamlarına karşılık olarak Benî Leys kabilesinden bir adamı öldürdüler. Bu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bildirilince o bineğine bindi ve şu konuşmayı yaptı: "Allah Mekke'den öldürülmeyi (yahut fili) alıkoydu, onlara Allah'ın elçisini ve Mu'minleri musallat etti. Dikkat edin! Mekke benden önce hiç kimseye helal kılınmamıştır, benden sonra da hiç kimseye helal kılınmamıştır. Dikkat edin! Mekke bana da yalnızca gündüzün bir anında helal kılınmıştır. Dikkat edin! İçinde bulunduğum şu anda Mekke haramdır. Onun dikeni kesilmez, ağacına balta vurulmaz. Yitiğini, sahibini aramak maksadı dışında kimse alamaz. Bir kimse Öldürüldüğünde (onun velisi) şu iki şeyden birini seçme hakkına sahiptir: Ya kendisine diyet ödenir, ya da öldürülenin yakınları kısas yaptırır" Bunun üzerine Yemenli bir adam gelerek: Ey Allah'ın elçisi bunu (bu konuşmayı) benim için yazınız" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Bunu falan kimse için yazınız" buyurdu. Kureyş'ten bir adam: "İzhir otu hariç ey Allah'ın Resulü, Çünkü biz onu evlerimizde ve kabirlerimizde kullanırız" dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İzhir (otu) hariç" buyurdu. Buhari'nin bu rivayeti üzerine:" Adama ne yazıldı? diye kendisine sorulunca; "Bu hutbe yazıldı" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Vehb İbn Münebbih kardeşinden şunu rivayet etmiştir: Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı içinde, Abdullah İbn Amr hariç benden çok hadis rivayet eden yoktur. Çünkü o yazardı, ben ise yazmazdım
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Abbas şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hastalığı şiddetlendiği bir sırada o: "Bana bir sayfa getirin de size bir şeyler yazayım (yazdırayım) ta ki bundan sonra yoldan sapmayasmız" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hastalığı ağırlaştı. Elimizde Allah'ın kitabı vardır. O bize yeter" dedi. Oradaki sahabe arasında ihtilaf çıktı, sesler birbirine karıştı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Yanımdan kalkın. Benim yanımda tartışma uygun değildir" buyurdu. İbn Abbas (bu hadisi rivayet ettiği yerden) çıkarken "Resûlullah'ın yazıyı yazmaması ne büyük bir musibettir" dedi. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Hind, Ümmü Seleme'den şunu rivayet etmiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gece uyanarak: "Sübhanallah! Bu gece ne fitneler indirildi! Ne hazineler açıldı! sahiplerini (hanımlarımı) kaldırın. Dünyada nice giyinik olan (kadın) âhirette çıplaktır. Tekrar: 1126, 3599, 5844, 6218, 7069 Bu hadisi Tirmizi Fiten de tahric etti ve ‘Bu hadis hasen sahihtir.’ Dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Ömer şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatının son günlerinde bize bir yatsı namazı kıldırdı. Selâm verdikten sonra şöyle buyurdu: "Bu geceyi görüyorsunuz ya, bu geceden itibaren yüz sene başında (tam yüz yıl sonra) yeryüzünde bulunanlardan hiç bir kimse hayatta kalmayacaktır. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas şöyle demiştir: Bir gece teyzem, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in eşi Meymûne bintİ'l-Hârîs'in evinde kaldım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gece (sıra Meymûne'de olduğu için) onun yanındaydı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsı namazını (mescitte) kıldırdı, sonra evine gelerek dört rekat namaz kıldı. Sonra uyudu. Sonra kalktı ve "çocuk uyudu" (yahut buna benzer bir söz) dedi. Sonra namaza durdu, ben de (kalkıp) onun sol tarafına durdum, o beni sağına aldı, beş rekat namaz kıldı. Sonra iki rekat daha kıldı. Sonra uyudu, öyle ki onun horultusunu duydum. Sonra da namaza çıktı. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre şöyle demiştir: İnsanlar "Ebu Hureyre çok hadîs rivayet ediyor" diyorlar. Allah'ın kitabındaki şu iki âyet olmasaydı hiçbir hadis rivayet etmezdim: "İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben teubeyi çokça kabul eden ve Çokça esirgeyenim.[Bakara 159-160] Muhacir kardeşlerimiz çarşıda alışverişle, ensar kardeşlerimiz de tarlalarında çalışmakla meşgul olurken Ebu Hureyre boğaz tokluğuna Resulullah'ın yanında bulunur, onların bulunmadığı meclislerde hazır olur, onların ezberlemediklerini ezberlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şöyle dedim: "Ey Allah'ın Resulü! Ben senden pek çok hadis işitiyorum ancak unutuyorum." Nebi s.a.v. bana: "Hırkanı yere ser" buyurdu. Ben. hırkamı yere serdim. Elleriyle bir şey avuçlayıp hırkamın içine atıyor gibi yaptı. Sonra da: "Topla" dedi. Ben hırkamı topladım. Bundan sonra hiçbir şey unutmadım
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den iki kap ilim ezberledim. Birincisini yaydım, diğerine gelince şayet bunu yayacak olursam benim şu boğazım kesilir
- Bāb: ...
- باب ...
Cerir'in rivayet ettiğine göre veda haccı sırasında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanları sustur" demiş, ardından da şöyle buyurmuştur: "Benden sonra küfre dönüp de birbirinizin boynunu vurmaya kalkışmayasınız
- Bāb: ...
- باب ...
Said İbn Cübeyr şöyle demiştir: İbn Abbas'a: "Nevf el-Bekkalî, bilge adamla buluşan Musa'nın İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa değil başka bir Musa olduğunu iddia ediyor" dedim: İbn Abbas Nevf el-Bekkâlî için: "Allah düşmanı yalan söylemiş. Ubey İbn Kâ'b bize Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şunu aktarmıştır: "Hz. Musa İsrailoğullarına konuşma yapmak üzere ayağa kalktı. Kendisine: "En bilgili insan kimdir?" diye soruldu. O da: "En bilgili benim" dedi. Allah, bu konudaki bilgiyi kendisine bırakmadığı için Musa'yı azarladı ve ona: "İki denizin birleştiği yerde (bulunan) kullarımdan bir kul senden daha bilgili" diye vahyetti. Hz. Musa "Ya Rab! Ona nasıl gidebilirim?" diye sordu. Kendisine "bir zenbil içinde bir balık taşı. Onu kaybettiğin yerde o kulu bulacaksın" denildi. Hz. Musa yanına hizmetçisi Yuşa İbn Nun'u alarak yola düştü. Yanlarında zenbil içinde bir balık taşıyorlardı. Kayanın yanına varınca başlarını koydular ve uyuyakaldılar. Balık zenbilden çıkarak kurtuldu ue denizde iz bırakarak gitti. Denizde böyle bir izin bulunmasına Musa ve hizmetçisi şaşırdılar. Uyandıktan sonra o gecenin kalan kısmında ve gündüz yollarına devam ettiler. Sabah olunca Hz. Musa hizmetçisine: "Öğle yemeğimizi getir. Gerçekten bu yolculuğumuzda bir hayli yorulduk" dedi. Hz. Musa, gitmesinin emredildiği yeri geçmeden önce yorgunluk duymamıştı. Hizmetçisi: "Gördün mü, kayanın dibinde barındığımız zaman balığı unutmuşum" dedi. Hz. Musa: "İşte aradığımız da buydu" dedi. Bunun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Kayanın yanına geri gelince orada elbisesine bürünmüş bir adam gördüler. Musa selâm verdi. Hızır: "Hayret! Senin bulunduğun bu yerde selâm ne gezer?" dedi. Musa: "Ben Musa'yım" dedi. Hızır: "İsrailoğullarının Musa'sı mı?" diye sordu. Musa: "Evet" dedi. Daha sonra "Sana öğretilen üstün ilimden bana öğretmen için sana tabi olayım mı?" diye sordu. Hızır: "Sen benimle birlikte sabredemezsin. Musa! Bende Allah'ın kendi ilninden verdiği öyle bir ilim var ki sen onu bilemezsin. Sende de Allah'ın verdiği öy/e bir ilim var ki onu da ben bilmem" dedi. Musa: "Sen inşallah beni sabırlı bulacaksın. Ben senin hiçbir emrine isyan etmeyeceğim" dedi. Bunun üzerine ikisi deniz sahilinde yürüdüler. Gemileri yoktu. Bir gemi yanlarına uğradı. Onları taşıması için gemicilerle konuştular. Gemiciler Hızır'ı tanıdılar ve onları ücretsiz olarak gemiye aldılar. O sırada bir serçe gelerek geminin kenarına konup denizden bir iki damla su aldı. Hızır: "Musa! Benim ilmim ve senin ilmin, bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile Allah'ın ilmini eksiltmez" dedi. Sonra Hızır gemi tahtalarından birini söktü. Musa: "Adamlar ücretsiz olarak bizi gemiye aldıkları halde sen, içindekileri boğmak için gemilerini mi deliyorsun?" dedi. Hızır: "Sen benimle birlikte sabredemezsin demedim mi?" dedi. Musa: "Dalgınlığımdan dolayı beni sorumlu tutup, bana güçlük çıkarma" dedi. Musa'nın bu ilk itirazı gerçekten de dalgınlık eseri idi. İkisi yolculuklarına devam ettiler. Bir de baktılar ki bir çocuk başka çocuklarla oynuyor. Hızır çocuğun başını eliyle kopardı. Musa: "Bir can'a karşılık olmaksızın günahsız bir canı mı öldürdün?" dedi. Hızır: "Ben sana benimle birlikte edemezsin demedim mi?" dedi. Ravi İbn Uyeyne: Hızır'ın bu ikinci sözünün ilkinden daha güçlü olduğunu söylemiştir. İkisi yine yolculuklarına devam ettiler. Nihayet bir köye varınca köy halkından yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındı. Orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır eliyle işaret ederek duvarı düzeltti. Müsâ: "İstesen bu iş için ücret alabilirdin" dedi. Hızır: "İşte bu, ikimizin ayrılacağı zamandır" dedi. Nebi s.a.v. şöyle buyurdu: "Allah Musa'ya merhamet etsin, isterdik ki biraz daha sabretseydi de ikisinin arasında geçen başka olaylar bize anlatılsaydı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa r.a. şöyle demiştir: Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda savaşmak nedir? Birimiz öfkesi sebebiyle savaşıyor, birimiz asabiyetten dolayı savaşıyor". Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını ona doğru kaldırdı (çünkü adam ayaktaydı) ve şöyle dedi: "Kim Allah'ın kelimesi en yüce olsun diye savaşırsa işte o Allah yolundadır. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Amr r.a. şöyle demiştir: Mina'da Cemrelerin yanında / Şeytan taşlama yerinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gördüm, kendisine soru soruluyordu. Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın elçisi! Farkında olmadan şeytan taşlamadan önce kurban kestim" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şimdi git şeytanı taşla, sakıncası yok" buyurdu. Bir başkası gelerek: "Ey Allah'ın elçisi! Farkında olmadan kurban kesmeden önce tıraş oldum" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kurbanını kes, sakıncası yok" buyurdu. Yapılması gerekenden önce veya sonra yapılmış olan şeylerle ilgili olarak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ne sorulduysa Nebi s.a.v. Yap, bir sakıncası yok ! buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Alkame'nin Abdullah'tan rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le birlikte Medine harabelerinde yürürken, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. Derken birkaç Yahudi'yle karşılaştı. Yahudiler birbirlerine "Ona ruh hakkında sorun" dediler. Diğer bazıları "Ona bir şey sormayın, hoşlanmayacağınız bir şey söyleyebilir" dediler. Onlardan bir adam kalkarak "Ey Ebu'l-Kasım! Ruh nedir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu. Ben (içimden) "Ona vahiy indiriliyor" dedim. Ayağa kalktım. Vahiy hali kendisinden geçince şu âyetleri okudu: "Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki ruh Rabbim'in emrindendir. Size ilimden pek az bir nasip verilmiştir.[İsrâ, 85.] el-A'meş şöyle demiştir: "Bizim kıraatimizde de bu âyetin okunuşu böyledir. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Esved şöyle demiştir: İbnü'z-Zübeyr bana şöyle dedi: "Aişe sana çokça gizli şeyler söylerdi. Kabe konusunda sana ne söyledi?" Ben dedim ki: "Bana Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu söyledi: "Ey Âişe! Kavmin küfürden daha yeni kurtulmuş olmasaydı, Kabe'yi yıkar ve ona insanların birinden girmesi, diğerinden çıkmast için iki kapı yapardım". Bunun üzerine Abdullah İbnü'z-Zübeyr böyle yaptı. Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah İbn Musa, Mâ'ruf İbn Harbuz'dan, o Ebu Tufeyl'den o da Hz. Ali'den bunu (yukarıdaki sözü) rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Katade şöyle demiştir: Enes'in bize bildirdiğine göre Muaz deve üstünde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in terkisinde idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Muaz'a: ’’£y Muaz bin Cebel!'' dedi. Muaz: "Emret ey Allah'ın Resulü!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem tekrar: "Ey Muaz' dedi. Muaz: "Emret ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bu üç kere tekrarlandı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun Resulü olduğuna samimi kalple şahitlik eden herkesi Allah ateşe haram kılar". Muaz: "Ey Allah'ın Resulü! Bunu insanlara bildireyim de insanlar sevinsinler" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Hayır. O zaman insanlar buna güvenirler (de ameli terk ederler)" buyurdu. Muaz vefatına yakın günaha düşmekten korktuğu için bunu etrafındakilere anlatarak, onları bu hadisten haberdar etti. Tekrar: 129. Diğer Tahric: Müslim İman, Tirmizi İman da tahric ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Enes şöyle demiştir: Bana belirtildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muaz'a şöyle söylemiştir: "Kim, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın Allah'a kavuşursa cennete girer. Muaz Nebi s.a.v.'e ''İnsanları müjdeleyeyim mî?" dîye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayır ameli terk etmelerinden korkuyorum" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme r.anha şöyle demiştir: Ümmü Süleym, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Allah gerçeği söylemekten haya etmez. Kadın ihtilam olduğunda gusletmesi gerekli midir?" Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Su görünce" dedi. Ümmü Süleym elleriyle yüzünü örttü ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Hiç kadın ihtilam olur mu?" Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Evet, Allah hayrını versin! Peki çocuk niçin kadına benziyor (zannedersin). Tekrar:
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah İbn Ömer şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ağaçlardan biri vardır ki yaprağı düşmez, bu Müslümana benzer. Bana bunun hangi ağaç olduğunu söyleyiniz". (Abdullah dedi ki): "İçimden bunun hurma ağacı olduğu geçti. Ancak söylemekten utandım." Ashab: "Bu ağacın ne olduğunu bize bildir Ey Allah'ın Resulü" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "O hurma ağacıdır" buyurdu. (Abdullah dedi ki): Babama (Hz. Ömer'e) içimden geçen şeyi söyledim. Bunun üzerine o şöyle dedi: "Falan falan şeylere sahip olmaktansa o sözü söylemeni isterdim
- Bāb: ...
- باب ...
Ali r.a. şöyle demiştir: "Ben kendisinden çokça mezi gelen bir kimseydim. Mikdad'dan bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sormasını istedim. Mikdad bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sordu, o da şöyle dedi: "Bundan dolayı abdest vardır. Tekrar yerler:
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer r.a. şöyle dedi: Biri mescidde ayağa kalkıp: "Yâ Resûlallâh nereden ihlâl edelim (yâni ihrâma girip Telbiyeye başlayalım?)" diye sordu. Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: "Medîne ahâlîsi Zü`l-huleyfe`den, Şam ahâlîsi Cuhfe`den, Necid ahâlisi Karn`dan (i`tibâren) ihlâl etsinler." buyurdu. –(Abdullâh) bin Ömer der ki: "Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem`in: "Yemen ahâlîsi Yelemlem`den ihlah etsinler." buyurduğu da söyleniyor. İbn-i Ömer: "Resulullâh salla`llahu aleyhi ve sellem`in böyle bir şey söylediğini bilmiyorum." derdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer şöyle demiştir: Bir adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ihramlı kişi ne giyer?" diye sordu. Nebi s.a.v. şöyle cevap verdi: "Gömlek, sarık, pantolon, bornoz giyemeyeceği gibi, cehri veya za'feran ile boyanmış bir kumaş da giyemez. Şayet terlik bulamazsa mest giysin, onları topuklara varıncaya kadar önden kessin. Tekrar: 366, 1542, 1838, 1842, 5794, 5803, 5805, 5806, 5847, 5852. İLİM BAHSİ BİTTİ. VUDU (TAHARET-ABDEST) BÖLÜMLERİ BİR SONRAKİ SAYFA İLE BAŞLIYOR