Sahih-i Buhari

...

(61) Kitāb: Peygamberin (ﷺ) ve Ashabının Faziletleri ve Meziyetleri

(61) ...

Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: Abdullah b. ez-Zubeyr, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Ebu Bekir'den sonra Aişe'nin insanlar arasında en sevdiği kişi idi. o da bütün insanlar arasında ona karşı en iyi davranan kimse idi. Allah'ın rızkından kendisine gelen hiçbir şeyi elinde tutmaz, tasadduk ederdi. İbnu'z-Zubeyr: Bunun bu gibi tasarruflardan alıkonulması gerekir deyince, Aişe r.anha: Benim mi tasarrufum engellenecek, dedi. Onunla konuşmamayı adıyorum. İbnu'z-Zubeyr Kureyşli bazı adamları ve özellikle de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in deyılarını ona şefaatçi gönderdi. Ancak o kabul etmedi. Aralarında Abdurrahman b. el-Esved b. Abd-i Yeğus ile el-Misver b. Mahreme'nin de bulunduğu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in deyıları olan Zühre oğuııarına mensup kimseler ona dediler ki: Biz ondan (yanına girmek için) izin istediğimizde sen de kendini içeri hidıbı geçerek yanına gir. O da bunu yaptı. (Daha sonra yemin keffareti dolayısıyla azat etmek üzere) ona on köle gönderdi, o da bu köleleri azad etti. Bundan sonra köle azad etmeye devam etti. Nihayet azad ettiği kölelerin sayısı kırka ulaştı ve şöyle dedi: "Keşke yemin ettiğim zaman yapıp da bitireceğim bir ameli sözkonusu etmiş olsaydım." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kureyş'in menkıbeleri." Kureyşliler, en-Nadr b. Kinane'nin soyundan gelirler. Ebu Ubeyde bunu kesin olarak ifade etmiştir. Bunu İbn Said, Ebu Bekir b. el-Cehm 'den diye rivayet etmiştir. Ayrıca Hişam b. el-Kelbı babasından şunu rivayet etmektedir: Mekke'de yaşayan sakinleri, Nadr oğuııarına mensup diğer insanları dışarıda tutarak kendilerinin Kureyş olduklarını iddia ediyorlardı. Nihayet Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gidip: Kureyşliler kimlerdir, diye sordular. O: en-Nadr b. Kinane'nin soyundan gelenlerdir, diye buyurdu. Kureyşlilerin Fihr b. Malik b. en-Nadr'ın soyundan gelenler oldukları da söylenmiştir. Çoğunluğun görüşü budur. Mus'abda bunu kesin olarak ifade etmiş ve şöyle demiştir: Fihr'den doğmayanlar Kureyşli değildir. Buna benzer bir rivayeti daha önce İbnu'l-Kelbi'den de nakletmiştim. Kureyş'e ilk nispet edilen kişinin Kusay b. Kilab olduğu da söylenir. İbn Sa'd'ın, el-Mikdad yoluyla rivayet ettiğine göre Kusay, Huzaalıları Harem bölgesinin dışına çıkartma işini bitirince Kureyşliler onun etrafında toplandılar. Bu toplanma haııerini anlatmak üzere o gün onlara Kureyş adı verildi. Tekarruş da toplanmak demektir. Ticaretle uğraştıkları ve iç içe oldukları için bu adı aldıkları da söylenmiştir. el-Mutarrizı der ki: Kureyş'e, denizdeki canlıların şahı olan, denizde yaşayan bir canlı dolayısıyla bu ad verilmiştir. İşte aynı şekilde Kureyşliler de diğer insanların şahıdır, efendileridir. "Kahtan'dan ... " Kahtan Yemenlilerin tamamından olanlardır. Muaviye'nin. buna karşı çıkması tartışılır. Çünkü onun delil olarak gösterdiği hadis, dini dimdik ayakta tutmak ile kayıtlıdır. Dolayısıyla Kaht€mlı olan bu kişinin çıkması Kureyş'in dini dimdik ayakta ttıtmaması şartına bağlı olabilir. Nitekim bu durum ortaya çıkmıştır. Kureyşliler din işlerini hafife alıncaya kadar halifelik onlarda kaldı ve nsanlar da onlara itaat etmeye devam etti, fakat din işlerini hafife alınca güçleri zayıfladı ve oldukça cılızlaşıp geri çekiidi. Nihayet onların halifelikten payları, İslam topraklarının çoğu dışında, ancak bazı yerlerde, sadece ismi kalmış, başka bir şeyleri kalmamıştır. Üçüncü hadis, İbn Ömer'in rivayet ettiği hadis olup "onlardan iki kişi dahi kaldığı sürece bu iş Kureyşliler arasında kalmaya devam edecektir" hadisidir. el-Kermanı der ki: Günümüzde yönetim Kureyşlilerin değildir. Peki bu durum bu hadise nasıl uyar? Daha sonra buna şöylece cevap verir: Batı topraklarında Kureyş'ten bir halife vardır, Mısır'da da aynı şekilde. Ancak onun bu görüşüne şöylece itiraz edilmiştir. Batıda bulunan kişi Tunus ve başka yerlerin hükümdarı el-Harsl'dir. Bu da altıncı yüzyılın başlarında bulunan İbn Tumert'in arkadaŞı Abdu'l-Mu'min'in kölesi Ebu Hafs'a nispet edilir. Önce Mehdi olduğunu ileri sürmüş, sonra da ona uyanlar batının önemli bir bölümünde üstünlük sağlamış ve halifelik ünvanını almışlardı. Bunlar Abdu'l-Mu'min ve soyundan gelenlerdir. Daha sonra bu durum Ebu Hafs'ın soyundan gelenlere intikal etmiştir. Abdu'lMu'min'in kendisi Kureyşli değildir. Kendisi ve onun hanedanı halifelik ünvanını kullanmıştır. Uzak Mağrib ise el-Ahmer oğullarıyla birlikte olup bunlar da ensara müntesiptirler. Orta Mağribliler ise Benu Mureyn ile birlikte olup bunlar da Berberlidirler. "Mısır'daki halife" sözüne gelince, bu doğrudur fakat elinde herhimgi bir işi çözüp bağlayacak en ufak bir yetki dahi yoktur. Halifeliğin sadece adını taşımaktadır. Bu durumda hadis, emir anlamına bir haberi ifade etmektedir. Yoksa bu iş ülkenin pek çok yerinde Kureyş'in elinden çıkmış bulunmaktadır. 3. KUR'AN KUREYŞ LİSANIYLA NAZİL OLMUŞTUR

...
Referans:61 3505