Sahih-i Buhari

...

(62) Kitāb: Peygamberin Sahabeleri

(62) ...

Urve b. ez-Zubeyr dedi ki: "Ben Abdullah b. Amr'a müşriklerin ResuIullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yaptıkIarı en ağır muameIenin ne oIduğunu sordum. Dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kıIarken Ukbe b. Ebi Muayt'ın yanına geIdiğini gördüm. Ridasını onun boynuna doIadı ve boğazını o ridası ile aIabildiğine sıktı. Ebu Bekir geIdi ve onu Allah ResuIünün üzerinden itip uzakIaştırarak: "SizIer -Rabbinizden size apaçık deliller getirmiş oIduğu haIde- Rabbim Allah'tır dediği için bir adamı mı öIdüreceksiniz?"[Mu'min, 28] dedi." Bu Hadis 3856 ve 3815 numara ile gelecektir. Fethu'l-Bari Açıklaması: 3659- "ÖIümü kastedereesine: Gelir de seni buIamazsam" hadisinden, Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'in vermiş oIduğu sözIerin kendisinden sonra halifelik makamına gelenIer tarafından yerine getirilmesinin bir görev oIduğu anIaşılmaktadır. Ayrıca bu hadis, Şia'nın Nebi efendimizin Ali ile Abbas'ın halife tayin edilmesine dair açık nassının ve ifadeIerinin buIunduğu şeklindeki iddiaIarı da reddetmektedir. İleride yüce AlIah'ın izniyIe Ahkam bahsinde İstihIaf (halifenin tayini) başlığında buna dair bir kısım açıkIamalar geIecektir. 3660- "Beş köIe, iki kadın ve Ebu Bekir" ifadeIerinde sözü geçen köIeIer: BilaI, Zeyd b. Harise, Ebu Bekir'in azatlısı Amir b. Fuheyre bunIar arasındadır. Amir ilk zamanIarda, Ebu Bekir ile MüsIüman oImuştur. Taberanl'nin Urve yoIuyIa nakIettiği rivayetine göre Allah için azaba uğratıIanlardan idi. Ebu Bekir onu satın alıp aza d etmişti. (DördüncüIeri) Safvan b. Umeyye b. Halef'in köIesi Ebu Fukeyhe'dir. İbn İshak'ın nakIettiğine göre o da BilaI MüsIüman oIunca MüsIüman oImuş, Umeyye ona işkence etmiş, Ebu Bekir onu satın aIarak hürriyetine kavuşturmuştur. Beşinci köIenin de Şukran diye açıkIanması ihtimali vardır. İki kadının biri Hatice, diğeri ise Ümmü Eymen ya da Sumeyye'dir. Bu hadisten anIaşıIdığına göre, Ebu Bekir kayıtsız ve şartsız oIarak Müslüman olan ilk hür kişidir. Fakat Ammar'ın bundan maksadı Müslümanlığını açığa vuranlar arasındakileri saymaktır. Yoksa o dönemde İslam'a girmiş bir topluluk vardı. Fakat akrabalarından Müslüman olduklarını gizliyarlardı. 3661- "Yüzünün rengi değişti" öfkeden yüzünün parlaklığı gitti. "Nihayet Ebu Bekir korktu." Muhammed b. el-Mubarek "Resulullah sallalltıhu aleyhi ve sellem'in Ömer'e hoşuna gitmeyecek bir şey yapacağından korktu" ibaresini ilave etmektedir. "Dizleri üzerine çöktü." Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1.Ebu Bekir bütün ashabtan daha faziletlidir. 2. Fazilet sahibinin kendisinden daha faziletli olan kimseyi öfkelendirmemesi gerekir. 3. Kişiyi yüzüne karşı övmek caizdir. Ancak onun fitneye düşmesinden ve gurura kapılmasından emin olmak gerekir. 4. Beşeri tabiatı gereği olarak öfke bazen insanı daha uygun olanın dışında bir işi işlemeye itebilir. Fakat dinde fazilet sahibi olan kimsenin daha uygun olana dönmekte de elini çabuk tutması gerekir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Takva sahiplerine şeytandan bir vesvese geldiğinde iyice düşünürler. Bakarsın ki onlar görüp bilmişler bile."[A'raf 201] 5. Nebi sallalltıhu aleyhi ve sellem'in dışındaki bir kimse faziletin en ileri derecesine ulaşsa dahi masum değildir. 6.Zulmedilen kimseden bağışlanma ve helallık dilemek müstehaptır. 7. Arkadaşına kızıp öfkelenerek onu babasına ya da dedesine nispet edip kendi adını anmayabilir. Çünkü Ebu Bekir, Ömer'den kızarak geldiğinde: "Be_ nimle Hattab'ın oğlu arasında bir şeyler oldu" demiş ve ondan adı ile sözetmemiştir. Bunun bir benzeri de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Şunu bilin ki Ebu Talib'in oğlu eğer onların kızlarını nikahlamayı istiyorsa ... " sözü de buna benzemektedir. 8. Diz kapağı, avret değildir. 3663- "Seb' (tercümede kıyamet) günü" maksat, bilinen hayvandır (arslan). İbnu'l-Cevzı der ki: Yani arslan koyunu yakaladığı takdirde onu arslandan kimse kurtaramaz. İşte o vakit benden başkası da ona çobanlık yapmaz. Yani sen ondan kaçarsın, fakat ben ona yakın olurum, ondan artanı da ben yerim. ed-Davudi der ki: Yani arslanın onu kapacağı gün onun yardımına kim koşabilir? Sen o arslandan kaçar gidersin, o da koyundan istediğini alır. Ben de geri kalırım. İşte'o vakit onun benden başka çobanı olmaz. Bir diğer açıklamaya göre bu, fitneler ile meşgulolunacağı vakit olacaktır. O zaman koyunlar ihmal edilecek, yırtıcı hayvanlar onları kapıp gidecek, kurt da onlarla baş başa kalacağından ötürü koyunların çobanı gibi görülecek. "Bir adam bir inek sürerken" buna dair açıklamalar daha önce Muzaraa bölümünde geçmiş bulunmaktadır. (2324 nolu hadiste) 3666- "Senin onlardan olacağını ümit ederim." İlim adamları derler ki: Allah tarafından ve Nebii tarafından kullanılan "ümit etmek", o şeyin fiilen tahakkuk edecek olması demektir. Bu açıklama ile hadis, Ebu Bekir'in faziletlerini zikreden hadisler arasına girmektedir. Hadisten Çıkarılan Bazı Sonuçlar 1. Herhangi bir işi çokça yapan bir kimse onunla tanınır. İyilik amellerinin bütün çeşitleriyle aynı kişide aynı seviyede bulunması pek nadirdir. Melekler, Adem oğulları arasındaki salih insanları sever ve onlardan dolayı memnun olurlar. 2.İnfak ne kadar çok olursa fazileti o kadar çoktur. 3. Dünya da da, ahirette de hayr temenni etmek istenen bir şeydir. 3667- "Allah sana iki ölüm tattırmayacaktır." Buna dair açıklamalar Cenazeler bahsinin baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Kabil'de hayatın olduğunu kabul etmeyenler buna delil diye yapışmışlardır. Ancak kabil' hayatını kabul eden ehl-i sünnet adına bunlara şöyle cevap verilmiştir: Maksat, Ömer'in şu sözleriyle ifade ettiği ve kaçınılmaz olan ölümün ikinci bir defa sözkonusu olmayacağını vurgulamaktır: "Allah, dünyada onun öldüğünü söyleyenlerin ellerini kessin diye gönderecektir." Halbuki bunda berzahda meydana gelecekler ile alakalı bir ifade bulunmamaktadır. Bundan daha güzel bir cevap şudur: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in kabil'deki hayatından sonra ölüm sözkonusu olmayacaktır. Aksine o hayatta kalmaya devam edecektir. Nebiler de kabirlerinde diridirler. "İki ölüm" anlamındaki lafzın tarif harfiyle zikredilmesindeki hikmet de muhtemelen budur. Ebu Bekir r.a.'ın: "Allah sana iki ölümü (el-meyteteyn) tattırmayacaktır" sözü, Nebiler dışında sözkonusu olan, bilinen ve meşhur olan iki ölümü tattırmayacaktır. Hadisten anlaşıldığına göre Ebu Bekir'in ilmi Ömer'den ve ondan daha aşağıdaki mertebede bulunanlardan daha fazla idi. Aynı şekilde böyle büyük bir hadise karşısındaki sebatı dolayısıyla onlardan üstündür. "Ey yemin eden kişi yavaş ol!" Acele etme (dedi). Cenazeler bölümündeki rivayet yolunda, "Ebu Bekir'in dışarı çıktığında Ömer'in insanlar ile konuşmakta olduğu, bunun üzerine ona: Otur dediği halde oturmadığı, Ebu Bekir'in şahadet getirmesi üzerine insanların Ömer'i terk ederek ona yöneldikleri" belirtilmektedir .. 3668- "Herkes hıçkırarak ağladı." Ses çıkarmadan ağladı, diye de açıklanmıştır. "Ömer dedi ki: Hayır, sana bey'at ediyoruz. Çünkü sen bizim efendimiz, bizim en hayırlımızsın, aramızda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in en sevdiği kişi sensin." Bazı raviler bu hadisin bu kadarını münferid olarak rivayet etmişlerdir. Bunu da Tirmizi rivayet etmiştir. Ömer, Ebu Bekir'e: "Sen bizim efendimizsin ... dedi." Bunu da İbn Hibban rivayet etmiş olup, bu konuda bu hadisten daha açık bir delildir. "Birisi: Sa'd b. Ubade'yi öldürdünüz, dedi." Az kalsın onu öldürecektiniz, demektir. Yüz çevirmekten ve onu desteklememekten kinaye olduğu da söylenmektedir. Ancak Musa b. Ukbe'nin, İbn Şihab yoluyla naklettiği rivayetteki ifadeler bu açıklamayı reddetmektedir: "Ensardan birisi: Sa'd b. Ubade'ye dikkat ediniz, onu ezmeyiniz, deyince Ömer: Onu öldürün, Allah onun canını alsın, dedi." Evet, Ömer gerçek manasıyla onun öldürülmesini kastetmemiştir. "Allah onun canını alsın" ifadesi de ona bir bedduadır. Birinci açıklamaya göre ise bu onun ihmal edilmesi ve ondan yüz çevirilmesine dair haber vermek anlamındadır. Malik'in rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Ben öfkeli halimle: Allah Sa'd'ın canını alsın, çünkü o bir şerre ve fitneye sebep olan bir kişidir, dedim." İbnu't-Tın der ki: Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun" demeleri, Araplar arasında herhangi bir kabilenin başına kendisinden olmayan bir kimsenin emir olmadığı şeklindeki adeti bildiklerinden dolayıdır. Fakat onlar: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisini işitince bu kanaatlerinden vazgeçtiler ve boyun eğdiler. Derim ki: "İmamlar Kureyş'tendir" hadisinin bu lafızia kimin tarafından rivayet edildiğine dair açıklamalar ileride Ahkam bölümünde gelecektir. Ensarın: "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun" sözü Nebi salı allah u aleyhi ve sellem'in bir halife tayin etmediğine delil gösterilmiştir. İleride geleceği üzere Ömer de bunu açıkça ifade etmiştir. Kurtubı, el-Müfhim adlı eserinde şöyle demektedir: Eğer Muhacir1erden ve Ensardan herhangi bir kimse, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in muayyen bir kimsenin halifeliğine dair açık bir ifade kullandığını bilen olsaydı, hiç şüphesiz bu hususta anlaşmazlığa düşülmez ve bu konu üzerinde görüşme yapmazlardı. Devamla der ki: Ehl-i sünnetin cumhurunun görüşü budur. Bunun Ebu Bel;ir'in halifeliğini açıkça bildirdiğini söyleyenler ise bu hususta onun imamlığı daha bir hak ettiği, halifelik makamına getirilmeye daha bir layık olduğu anlamının çıkartılmasını gerektiren genel bir takım usullere ve halden çıkartılan bir takım karinelere dayanırlar. Derim ki: Ebu Bekir'in hayatı ile ilgili (tercümesi) açıklamalar yapılırken bunların bir kısmı geçmiş bulunmaktadır. Bunların bir diğer kısmı da yüce Allah'ın izniyle Meğazi bölümünün sonlarında Nebi Efendimizin vefatı anlatılırken gelecektir.(4445 nolu hadiste) 3671- "Babama insanların en hayırlısı kimdir, diye sordum." Muhammed b. Suka'nın Münzir'den, onun Muhammed b. Ali'den naklettiği rivayetinde şöyle denilmektedir: "Babama: Babacığım Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern'den sonra insanların en hayırlısı kimdir, diye sordum. O, bilmiyor musun oğlum, dedi. Ben, hayır deyince, Ebu Bekir'dir dedi." Bunu Darakutnı rivayet etmiştir. el-Hasen b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin babasından rivayetinde de: "Subhanallah, e\.Tladım Ebu Bekir'dir, dedi" şeklindedir. Kurtubı, el-Mufhim adlı eserinde özetle şunları söylemektedir: "el-Fedail" lafzı fadile'nin çoğulu olup, kendisi sebebiyle ona sahip olanın şerefinin ve mevkiinin yükseldiği güzel haslet demektir. İster hak, ister halk nezdinde olsun. (Fazilet) birincisine ulaştırmadığı takdirde, ikincisine itibar edilmez. Filan kişi faziletlidir dediğimiz takdirde, bu onun Allah nezdinde belli bir yeri vardır demektir. Böyle bir bilgiye ancak Resulullah'tan gelen bir nakil ile ulaşılabilir. Ondan gelen bu nakil eğer kat'i ise biz de bu hususta bunu kat'i olarak biliriz. Zanni ise gereğince amel ederiz. Eğer bu hususta bir haber bulamayacak olursak yüce Allah'ın hayır işlemek hususunda yardımcı olduğunu ve hayır işlemenin sebeplerini kolaylaştırdığını gördüğümüz kimse için şeriatte bu hususta varid olmuş deliller dolayısı ile onun böyle bir mevkiye kavuşacağını da ümit ederiz. (Kurtubi devamla) dedi ki: Bu husus böylece anlaşıldığına göre, ehl-i sünnet arasında kat'i olarak bilinen husus Ebu Bekir'in fazilette ilk sırada olduğu, ona an sonra da Ömer'in geldiğidir. Ama ikisinden sonra kimin geldiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur Osman'ın önceleneceği kanaatindedir. Malik'ten bu hususta kanaat belirttiği nakledilmemiştir. Mesele idihadı bir meseledir. Dayanağına gelince; bu dört kişiyi yüce Allah Nebiine halifelik etsinler ve dinini dosdoğru uygulasınlar dfye seçmiştir. Bu sebeple onun nezdil1de onların konumu halifelik sıralarına göredir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 3673- "Eğer sizden herhangi bir kimse ... " hadisinde ilk olarak "ashabım" sözü ile özel bir takım ashabı olduğu hissettirilmektedir. Yoksa hitap zaten ashaba idi. Ayrıca "sizden biriniz ... infak etse" diye buyurmuştur. Bu da yüce Allah'ın: "Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar (diğerleriyle) bir olmaz."[Hadid, 10] buyruğunu hatırlatmaktadır. Bununla birlikte Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'e yetişmiş ve bu şekilde ona hitap etmiş bazı kimselere, kendilerinden önce gelenlere ağır sözler sarfetmelerinin yasaklanmış olması, Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem'e yetişmeyip, onunla muhatap olmamış kimselerin kendilerinden öne geçmiş olanlara ağır sözler söylemelerinin yasaklanmış olmasının öncelikli olmasını gerektirmektedir. Burada hitab, ashabtan başkasınadır. Maksat sadece zihinselolarak var olacakları sayılan Müslümanlardır. Böylelikle ileride var olacaklar fiilen var olmuş gibi sözkonusu edilerek bunun gerçekleşeceğinin kesin olarak ifade edilmesi cihetine gidilmiştir, diyen kimseler yanılmaktadır. Bu görüşe yapılan itiraz şöylece açıklanır: Aynı rivayette açıkça muhatap olanın Halid b. el-Velid olduğu da ifade edilmektedir. O ise ittifakla o dönemde fiilen var olan ashab-ı kiram'dan idi. Beydavı der ki: Hadisin anlamı şudur: Sizden herhangi bir kimse Uhud kadar altın infak etse, onlardan herhangi birisinin bir mud ya da onun yarısı kadar buğday infak etmesinin faziletine ve ecrine erişemez. Bu farklılığın sebebi ise, infakı daha faziletli olanın daha ihlaslı ve niyetinin daha samimi oluşudur. Derim ki: Daha faziletli oluşta bundan da daha büyük bir sebep, o infaka duyulan ileri derecedeki ihtiyaçtır. İnfak sebebiyle daha faziletli oluşa işaret etmek suretiyle savaş sebebiyle de daha faziletli oluşa işaret etmiş olmaktadır. Nitekim ayet-i kerime'de: "Fetihten önce infak edenler ve savaşanlar" [Hadid, 10] diye bu" yurulmaktadır. Burada da sözünü ettiğim sebebin önemine işaret edilmektedir. Çünkü Mekke'nin fethinden önce infak ve kıta! pek büyük bir işti. Buna sebep ise ona olan ileri derecedeki ihtiyaç ile buna önem verenlerin azlığı idi. Oysa bundan sonra ortaya çıkan durum böyle değildir. Çünkü Müslümanlar Mekke'nin fethinden sonra çoğaldılar ve insanlar Allah'ın dinine büyük kalabalıklar halinde girmeye başladılar. Elbetteki bu dönemde yapılanlar öncekilerin değerine ulaşamaz. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Tamamlayıcı Bir Bilgi: Ashaba Küfreden Kimsenin Durumu Sahabeye küfreden kimsenin durumu hakkında görüş ayrılığı vardır. Iyad der ki: Cumhurun kanaatine göre tazir edilir. Bazı Maliki alimlerine göre ise öldürülür. Şafiiler ise bu cezayı Ebu Bekir ve Ömer ile Hasan ve Hüseyin'e sövenler hakkında özelleştirmişlerdir. Kadı Hüseyn bu hususta iki görüş olduğunu nakletmiştir. es-Sübkı ise Ebu Bekir ve Ömer'i tekfir eden kimseler hakkında bunun kuwetli bir görüş olduğunu belirtmiştir. Aynı şekilde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, iman sahibi olduğunu açıkça ifade ettiği ya da cennet ile müjdelediği kimseleri -buna dair haber Nebiden tevatür yoluyla nakledilmiş olması halinde- tekfir edenlerin durumu da böyledir. Çünkü böyle bir davranış ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i yalanlamayı ihtiva eder. 3674- "Eris kuyusu (bahçesine) girinceye kadar." Eris, Medine'de bilinen bir bahçedir. Kuba'ya yakın bir yerdedir. Buradaki kuyuya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mührü Osman r.a.'ın parmağından düşmüş idi. "Kuyunun ağzının ortasına oturdu." Ağzın ortası ise kuyunun etrafında yapılan tümsektir. "Kardeşimi (evde) abdest alsın ve bana yetişsin diye bırakmıştım." Ebu Musa (el-Eş'ari)'nin Ebu Ruhm ve Ebu Burde adında iki kardeşi vardı. Onun Muhammed adında bir başka kardeşinin olduğu da söylenmiştir. En meşhurları ise Ebu Burde olup, adı Amir'dir. "Bir kişinin kapıyı hareket ettirdiğini gördüm." Burada izin isternek hususunda güzel bir edebe işaret vardır. İleride Ömer'in Menkıbeleri başlığının sonlarında Ebu Osman en-Nehdı yoluyla Ebu Musa'dan diye şu lafızIa rivayeti gelecektir: "Bir adam glerek kapının açılmasını istedi." Böylelikle "kapıyı hareket ettirme" ifadesinin, izinsiz olarak girmek amacıyla ittiğini değil, izin isternek üzere kapıyı hareket ettirdiği anlamında olduğu anlaşılmaktadır. 3676- "Kuyudan su çekiyordum." Yani kuyudan suyun kovaya dolmasını sağlayarak çekiyordum. "Bir ya da iki kova çekti." Kova (delv, içinde su bulunan büyük kova için kullanılır. Bu hadisi şerhedenler sözü geçen kova sayısının onun halifelik müddetine işaret olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Ancak bu kanaat tartışılır. Çünkü onun halifeliği iki küsur yıl sürmüştür. Eğer kas ıt bu olsaydı, iki ya da üç kova çekti, demesi gerekirdi. Benim anladığıma göre bu, onun döneminde yapılmış büyük fetihlere bir işarettir. Bunlar da üç fetih idi. Bundan dolayı Ömer hakkında çektiği kovaların sayısıyla ilgili bir şey sözkonusu etmemiştir. Sadece onun su çekişini azametli olmakla nitelendirmiştir. Bu da onun halifeliği döneminde meydana gelmiş olan fetihlere bir işarettir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Şafii bu hadisi açıklarken, el-Um m adlı eserinde hadisi zikrettikten sonra şunları söylemektedir: "Onun su çekişinde bir parça zayıflık vardı" sözü (halifelik) müddetinin kısalığına, erken öldüğü ne ve mürtedler ile savaşmakla fetihlerle uğraşamadığına, buna karşılık Ömer'in uzun halifelik döneminde fetihlerinin arttığına işaret vardır. "Su çekişinde bir parça zayıflık vardı." O, ağır ve yumuşaklıkla bu işi yapıyordu, demektir. "Allah ona mağfiret etsin" buyruğu ile ilgili olarak derim ki: Bunun, onun herhangi bir kusuru olmaksızın döneminde gerçekleşecek fütuhatın azlığına işaret olma ihtimali vardır. Çünkü fütuhatın azlığının sebebi, halifelik süresinin kısalığıdır. Ona mağfiret dilemenin anlamı ise, bundan dolayı kınanmayacağıdır. "Onun (Ömer'in) elinde o kova büyük bir kovaya dönüştü. Onun gibi su çeken" yaptığı ileri derecedeki büyük işler seviyesinde iş yapan "bir dahi görmedim." Dahi (abkarı), her hususta en ileri dereceye ulaşmış olan şey demektir. "Nihayet insanlar etrafında konakladı." el-Atan (etrafında konaklamak), lafzı develerin su içtikten sonra gidip çöktükleri yer demektir. Ek Bir Bilgi: Ebu Bekir r.a.'m Vefatı Ebu Bekir r.a., ezcZubeyr b. Bekkar'ın dediğine göre verem hastalığından vefat etmiştir. el-Vakidı'den rivayete göre o, soğuk bir günde yıkanmış ve onbeş gün süre ile yüksek ateşlerde kalmıştır. Yahudilerin bir çorba ya da başka bir yemeğe attıkları zehir ile öldüğü de söylenmiştir. Sahih rivayete göre o, h. 22 Cumade'lahire'nin, 13. gününde vefat etmiştir. Halifelik süresi iki yıl, üç ay ve birkaç gün sürmüştür. Başka görüşler de vardır. Bununla birlikte onun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaşı olan 63 yaşını tamamlayıp, vefat ettiği hususunda görüş ayrılığı yoktur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır

...
Referans:62 3678