Sahih-i Buhari
...
(62) Kitāb: Peygamberin Sahabeleri
(62) ...
Amr b. Meymun dedi ki: Ömer r.a.'i öldürülmeden birkaç gün önce Medine'de gördüm. Huzeyfe b. el-Yeman ile Osman b. Huneyf ile birlikte ayakta durmuş şöyle diyordu: Ne yaptınız, araziye kaldıramayacağı kadar yük yüklemiş olmaktan korkuyor musunuz yoksa? Onlar: Biz ona kaldırabileceği kadar yük yükledik. Ona yüklediğimizde fazla büyük bir şey yok, dediler. Onlara dedi ki: İyi düşünün, sizler o araziye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemiş olmayasınız. Onlar yine: Hayır dediler .. Bunun üzerine Ömer dedi ki: Eğer Allah bana esenlik verecek olursa Irklıların dul kadınlarını benden sonra birisine ebediyen muhtaç bırakmayacağım. (Amr) dedi ki: Üzerinden tam dört gün geçti ki, isabet aldı. (Devamla) dedi ki: Ona suikast yapıldığı sabah ben ayakta iken benimle onun arasında sadece Abdullah b. Abbas vardı. -O iki saf arasından geçti mi, saflarınızı düzgün tutunuz, derdi. Nihayet onların safları arasında bir boşluk görmeyince öne geçer ve tekbir alırdı. Bazen Yusuf ya da Nahl suresini yahut da ona yakın bir sureyi birinci rekatte okurdu, ki (geç kalan) cemaat toplanabilsin (namaza yetişebilsin).- Ancak tekbir alır almaz onun: O köpek beni Öldürdü -yahut beni yedi" dediğini işittim. Ona hançeri sapladığı zaman bunu söylemişti. O kefere iki tarafı kesen bir bıçak ile kaçıp gitti. Sağında ve solunda kimin yanından geçtiyse mutlaka hançeri ona saplıyordu ve nihayet hançerini onüç kişiye sapladı. Bunların yedisi öldü. Müslümanlardan bir adam onun bu halini görünce üzerine başlığı bulunan bir cübbesini (bornoz) bıraktı. Kafir yakalanacağını anlayınca intihar etti. Ömer, Abdurrahman b. Avfın elinden tutarak onu öne geçirdi. Ömer'in arkasında duranlar da onları gördüler. Mescidin kenarındakiler ise Ömer'in sesini işitmemenin dışında hiçbir şeyin farkına varmamışlardı. Bu arada: Subhanallah deyip duruyorlardı. Abdurrahman onlara kısa bir namaz kıldırdı. Namazı bitirdiklerinde (Ömer): Ey İbn Abbas bir bak beni kim öldürdü, dedi. Bir süre dolaştıktan sonra geri geldi ve: Muğire'nin kölesi, dedi. O: O eli iş tutan, sanatkar köIesi mi, diye sordu, İbn Abbas: Evet deyince, Ömer: Allah kahretsin onu, ben onun hakkında iyilik emretmiş idim. Ölümümü MüsIümanlığı iddia eden bir adam eliyIe kılmayan AlIah'a hamdoIsun. Sen ve baban Medine'de bu gavurların çoğaImasını çok seviyordunuz. --Abbas da araIarında köleIeri en çok olan bir kişi idi.-- Bunun üzerine İbn Abbas: Arzu edersen yaparım --yani (onIarı) öIdürürüz-- dedi. Ömer: Doğru söylemiyorsun. OnIar sizin dininizi konuşmaya başladıktan, sizin kıbIenize yöneIerek namaz kıIdıktan, sizin gibi haccettikten sonra mı (bu işi yapmaya kaIkacaksınız)? Daha sonra Ömer evine götürüIdü. Biz de onunIa birlikte gittik. İnsanIar bugünden önce adeta hiçbir musibetIe karşlIaşmamış gibi idiler. Kimisi: Bir zararı oImaz diyordu, kimisi öleceğinden korkuyorum diyordu. Ona bir nebiz getirildi, onu içti. Fakat karnından çıktı. Sonra ona süt getirildi, onu da içti, yine yarısından dışarı çıktı. Artık öIeceğini anIadıIar. Yanına girdik. İnsanIar da yanına girip ondan övgüyIe söz etmeye koyulduIar. Genç bir adam geIerek dedi ki: Müjdeler oIsun ey mu'minIerin emiri, AlIah'ın sana müjdesi var. Çünkü sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sohbetinde buIundun ve bildiğin şekilde erken bir zamanda MüsIüman oIdun. Sonra halifeliğe getirildin ve adaIet yaptın, sonra da şehid oIdun. Ömer dedi ki: Bunun ne Iehime, ne aIeyhime çıkmayarak başa baş çıkmasını çok arzu ederim. Geri dönüp gittiğinde eIbisesi yere değiyordu. Ömer: Bu delikanlıyı bana geri çağırınız, dedi. Kardeşimin oğIu dedi. EIbiseni yukarı kaIdır. Çünkü böylesi eIbisenin ömrünü uzatır, Rabbine karşı da senin daha takvalı oImana sebep oIur. Ey Abdullah b. Ömer üzerimdeki borçIara bir bak! BorçIarını hesap ettiler, seksen aItıbin ya da ona yakın oIduğunu gördüIer. Dedi ki: Şayet Ömer'in ailesinin malı bu borcu karşıIarsa sen de bu borcumu onIarın malından karşlIa. Aksi takdirde Adiy b. Ka'b oğullarından iste, onIarın malları buna yetmezse Kureyş'ten iste, fakat Kureyş'ten sonra başkalarından kimse bir şey isteme ve benim adıma bu borcu öde. mu'minIerin annesi Aişe'ye git ve: Ömer'in sana selamı var, de -fakat mu'minlerin emiri deme, çünkü artık ben bugün mu'minIerin bir emiri değilim- ve şunIarı ekle: Ömer b. eI-Hattab, iki kardeşinin yanında defnedilmek için izin istiyor. İbn Ömer (gitti) selam verdi ve içeri girmek için izin istedi. Sonra Aişe'nin huzuruna girdi. Oturmuş ağladığını gördü. Ona dedi ki: Ömer b. el-Hattab'ın sana selamı var. İki arkadaşı ile birlikte defnedilmek için izin istiyor. Aişe dedi ki: Ben orayı kendim için arzu ediyordum. Fakat bugün burasının Ömer'e ayrılmasını kabul ederek onu kendime tercih edeceğim. İbn Ömer geri dönünce, işte Abdullah b. Ömer de geldi, dediler. Beni kaldırınız dedi. Bir adam ona destek vererek kaldırdı. Ne haber getirdin, diye sordu. İbn Ömer: Sevdiğin haber, ey mu'minlerin emiri dedi, izin verdi. Ömer: Allah'a hamdolsun. Benim için bundan önemli bir şey yoktu. Nihayet benim işim bittikten sonra beni taşıyın. Sonra selam ver ve Ömer b. el-Hattab izin istiyor, de. Eğer bana izin verirse beni içeriye sokunuz. Eğer beni geri çevirecek olursa siz de beni Müslümanların kabristanına geri götürünüz, dedi. Mu'minlerin annesi Hafsa ile başka kadınlar onunla birlikte geldiler. Biz onu görünce ayağa kalktık. Yanına girdi ve bir süre onun için ağladı. Erkekler izin istedi, Hafsa da onlar dolayısıyla içerideki bir yere girdi. İçerden onun ağlamasını duyduk. Yanındakiler: Ey mu'minlerin emiri vasiyet et, halife tayin et, dediler. Ömer dedi ki: Ben bu işe Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerinden razı olarak vefat etmiş olduğu şu kimselerden daha bir hak sahibi olanı bulamıyorum deyip Ali, Osman, Zubeyr, Talha, Sa'd ve Abdurrahman'ın adını verdi ve şunları ekledi: Abdullah b. Ömer de yanınızda hazır bulunacak, fakat bu işte onun hiçbir dahli olmayacaktır. -Ömer bu sözlerini ona bir çeşit taziyede bulunmak (teselli etmek) için söylemişti.- Eğer emirlik Sa'd'a isabet ederse o bu işe ehildir. Aksi takdirde kim emir olarak görevlendirilirse ondan yardım istesin. Ben onu acizliğinden dolayı da, hainliğinden dolayı da azletmiş değilim. Şunları da ekledi: Benden sonraki halifeye ilk muhacirlerin haklarını bilip vermesini, onların saygıdeğer hallerini korumasını tavsiye ederim. Muhacirler! den önce Medine'yi yurt edinen ve imana bağlanan Ensa-r hakkında da ona hayır tavsiyede bulunurum. Onların iyilik yapanlarının iyiliklerini kabul etsin, kötülük yapanlarının kötülüklerini affetsin. Diğer ülkelerdeki insanlar hakkında da ona hayır tavsiye ederim. Çünkü onlar İslamın destekleyicisidiL Malın (ve, servetin) toplayıcıları, düşmanların kalbine öfke salanlardL Onlardan ancak ihtiyaçlarından arta kalanı ve razı oldukları şeyleri alsın. Ona bedevi Araplara da hayırla davranmasını tavsiye ederim. Çünkü onlar Araplar'ın aslı, İslam'ın temel unsurlarıdır. Onların mallarından orta yollu olanlarını alsın ve bu aldığını araları.ndaki fakirlere geri.versin. Ayrıca ona Allah'ın zimmeti ile Resulüonün sallallahu aleyhi ves•ellem zimmetini de tavsiye ederim. Onlara karşı akitlerini ekiksiz yerine getirsin ve onları korumak için savaşsın. Güç yetirdiklerinden fazlası onlara yükletilmesin. Ömer ruhunu teslim ettikten sonra onu dışarı çıkarttık ve yürümeye koyulduk. Abdullah b. Ömer selam vererek dedi ki: Ömer b. el-Hattab izin istiyor. Aişe: Onu içeri alınız, dedi. Ömer içeri alındı ve orada iki arkadaşı ile birlikte konuldu. Defn işi bitirilince bu kişiler bir araya gelip toplandı. Abdurrahman (b. Avf) dedi ki: Sizler işlerinizi aranızdan üç kişiye havale edin. (Herkes kendi hakkından başkasılehine feragat etsin.) Zubeyr: Ben kendi işimi (hakkımı) Ali'ye verdim, dedi. Talha: Ben de işimi (hakkımı) Osman'a verdim dedi. Sa'd: Ben de işimi (hakkımı) Abdurrahman b. Avf'a devrettim, dedi. Abdurrahman (Ali ile Osman'a): İkinizden bu işten kim vazgeçerse o işi (haIifeyi seçme işini) ona bırakalım. Allah da, Müslümanlar da kendisine göre en faziletlilerini seçeceği hususunda ona şahitlik ederler dedi. Her ikisi de susunca Abdurrahman: Peki bu işi bana havale eder misiniz, dedi. Allah'a yemin ederim, aranızdan en faziletli olanı seçmek hususunda elimden geleni yapacağım. İkisi de: Evet dedi. Onlardan birisinin elini tutarak şunları söyledi: Senin Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile akrabalığın vardır. Bildiğin üzere de İslamda belli bir geçmişin vardır. Allah'a yemin ederim ki, eğer seni emir tayin edersem şüphesiz adaletle davranacaksın ve eğer Osman'ı emir tayin edersem şüphesiz onu dinleyip ona itaat edeceksin. Sonra diğeriyle baş başa kalarak aynı şeyi ona da söyledi. Bu ahdi aldıktan sonra: Ey Osman elini kaldır dedi, ona bey'at etti, Ali de ona bey'at etti. Sonra o evde bulunan diğerleri de ona bey'at ettiler." Fethu'l-Bari Açıklaması: Ömer'den sonra "(Osman'a) bey'at "olayı" "Ömer b. el-Hattab r.a.'ı isabet almadan" yani öldürülmeden "birkaç gün" ileride geleceği üzere dört gün "önce gördüm." "Medine'de" yani hacdan döndükten sonra Medine'de gördüm. Bu da ittifakla 23 h. yılında olmuştur. "Huzeyfe b. el-Yeman ile Osman b. Huneyf'in başında durup onlara: Ne yaptınız? Araziye kaldıramayacağı bir yük yüklemiş olmayasınız. dedi." Sözkonusu arazi, Sevad arazisidir. Ömer onları arazinin haracını ve oradaki ahali için de cizye vergisini tespit etmek üzere göndermişti. Bu açıklamayı Ebu Ubeyd, Kitabu'I-Emval adlı eserinde yapmıştır. "Ben" safta durup cemaat1e birlikte sabah namazını "bekliyorken." "Benimle onun" yani Ömer'in "arasında Abdullah b. Abbas'tan başkası yok- tu." "Ömer iki saf arasından geçti mi, saflarınızı düzeltiniz, der, nihayet onlar da" yani saflarda bulunan şahıslarda "bir boşluk görmeyince öne geçer ve tekbir getirirdi." Ebu'l-İshak'ın, Amr b. Meymun'dan naklettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Hançerlendiği gün Ömer'i görmüştüm. Birinci safta namaza durmaktan beni alıkoyan tek sebep onun heybeti idi. Heybetli bir adamdı. Ben onun arkasındaki safta idim. Ömer öndeki safa yüzünü dönmedikçe tekbir getirmezdi. Eğer safta bir kişinin öne çıktığını ya da bir diğerinin arkada durduğunu görürse elindeki kamçı ile onu (hafifçe vurur) düzeltirdi. İşte beni hemen arkasında durmaktan alıkoyan da bu olmuştu." "Onu hançerleyince, o köpek beni öldürdü -ya da yedi- dedi." Cerir'in naklettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Öne geçti. Henüz tekbir alır almaz Ebu Lu'lue onu hançerleyince, o köpek beni öldürdü dedi." Sözü geçen Ebu İshak yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: "elMuğire b. Şu'be'nin kölesi olan Ebu Lu'lue karşısına çıktı. Ömer onu henüz fazla geride bırakmamışken hançeriyle ona üç darbe indirdi. Ömer'in eliyle şöyle yaparak şunları söylediğini gördüm: "O köpeği yakalayınız, beni öldürdü." Ebu Lu'lue'nin adı ileride geleceği üzere Feyruz'dur. İbn Sa'd, Zühri'ye kadar ulaşan sahih bir sened ile şöyle dediğini nakletmektedir: "Ömer ergenlik yaşına gelmiş bir esirin Medine'ye girmesine izin vermezdi. Nihayet el-Muğire b. Şu 'be Kufe valisi iken ona bir mektup yazdı. Ona yanında sanatkar bir köle olduğundan sözediyor, Medine'ye onu sokmak için izin istiyor ve şunları söylüyordu: Bunun diğer insanlara faydalı olacak işleri de vardır. O demirei, nakkaş ve marangoz birisidir. Bunun üzerine Ömer ona izin verdi. Muğire her ay onu yüz (dirhem) getirmekle yükümlü tutmuştu. Köle, Ömer'e üzerindeki ödeme yükünün ağır olduğundan şikayet etti. Ömer kendisine: Yaptığın işlere göre ödemek zorunda olduğun bu miktar fazla değildir. Ancak köle öfkelenerek geri dönmüştü. Ömer birkaç gün geçtikten sonra yine köle onun yanından geçti. Ömer ona: Bana ulaşan haberlere göre sen: İstersen rüzgar ile buğday öğütecek bir değirmen yapabilirim demişsin doğru mu? Köle yüzünü ekşiterek ona döndü ve dedi ki: Sana insanların dillerinden düşürmeyecekleri bir değirmen yapacağım. Ömer yanındakilere yönelerek: Bu köle beni tehdit etti, dedi. Birkaç gün geçtikten sonra iki uçlu, kabzası ortada bir hançeri elbisesinin arasına sakladı. Sabah karanlığında mescidin köşelerinden bir köşede gizlendi. Nihayet Ömer çıkıp insanları, 'namaza namaza!' diyerek uyandırdı. Ömer'in bu işi yapmak adet i idi. Ömer ona yaklaşınca köle üzerine atılarak ona birisi göbeğin altında olmak üzere üç hançer darbesi indirdi. Göbeğin altındaki darbe aynı zamanda bağırsakları tutan iç deriyi (peritoneumu) de delmişti. Onun için asıl öldürücü darbe de o olmuştu." Müslim de Ma'dan b. Ebi Talha yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: "Ömer verdiği bir hutbede dedi ki: Bir horozun beni üç defa gagaladığını gördüm. Gördüğüm kadarıyla bunun tek anlamı, ecelimin çok yaklaşmış olduğudur." "Onlardan yedisi öldü." Yani diğerleri de yaşadı. Ömer, Abdurrahman b. Avfın elini tutarak "insanlara namaz kıldırmak üzere öne geçirdi." "Abdurrahman onlara kısa bir namaz kıldırdı." Sözü geçen İbn Şihab rivayetinde şu fazlalık vardır: "Daha sonra Ömer'in kanaması arttı ve nihayet baygın düştü. Birkaç kişi ile birlikte onu taşıdık ve evine koyduk. Sabah aydınlanıncaya kadar hala baygınlığı devam ediyordu. Yüzlerimize bakıp: İnsanlar namaz kıldı mı, diye sordu. Ben, evet dedim. O da: Namazı terk eden kimsenin İslam'ı yoktur, dedi. Daha sonra abdest alıp namaz kıldL" "Etrafındakiler dağılınca: Ey İbn Abbas bir bak, beni kim öldürdü, dedi." Ebu İshak yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: Ömer: Ey Abdullah b. Abbas çık da insanlar arasında bu iş sizin bilginiz altında mı oldu diye seslen. Herkes bundan Allah'a sığınırız. Biz böyle bir şeyi bilmedik, haberimiz olmadı dedi." Mübarek b. Fedale de şu fazlalığı zikretmektedir: "Ömer insanlara bilmeden bir kötülük yapmış olduğunu zannetti. Bu sebeple İbn Abbas'ı çağırdı. -Onu sever ve kendisine yakın tutardı.- Ben bu işin insanların bilgisi ile olup olmadığını öğrenmek istiyorum, dedi. İbn Abbas dışarı çıkınca yanlarından geçtiği her topluluğun ağladıklarını gördü. Sanki ilk evlatlarını kaybetmiş gibi idiler. İbn Abbas dedi ki: Bundan dolayı sevindiğini yüzünden anladım. "Müslümanlık iddiasında bulunan ... " İbn Şihab yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: "Benim katilimi, Allah'ın nezdinde bana karşı delilolarak getireceği tek bir secdesi dahi bulunmayan bir kişi kılan Allah'a hamd olsun, dedi." Mubarek b. Fedale'nin rivayetinde de: 'La ilah e illailah diyen ve bana karşı delil getiren" şeklindecrrr:--Bundan anlaşıldığına göre, Müslüman bir kimse kasten birisini öldürecek olursa ebediyen ona mağfiret olunmaz diyenlerin kanaatlerinin aksine mağfirete nail olması ümit edilir. İleride buna dair geniş açıklamalar Nisa suresinin tefsirinde gelecektir.(4590 numaralı hadis) "Dilersem yaparım." İbnu't-Tin der ki: Onun bunu söylemesinin sebebi Ömer'in onların öldürülmesini emretmeyeceğini bilmiş olmasıdır. "Yalan söyledin." Bu Ömer'in dini hususlardaki alışılagelmiş salabetinin gereği olan bir üslupdur. Çünkü o İbn Abbas'ın: "Dilersen bunu yaparız" şeklindeki sözlerinden, dilersen onları öldüreceğiz demek istediğini anlamıştı. O da bundan dolayı bu şekilde ona cevap verdi. Hicazlılar da: Yanılıyorsun diyecek yerde "yalan söylüyorsun" derler. Ona "onlar namaz kıldıktan sonra mı" demesinin sebebi müslümanın öldürülmesinin helal olmadığını bilmesidir. Muhtemelen İbn Abbas aralarından Müslüman olmamış kimselerin öldürülmesini de kastetmiş olabilir. "Ona bir nebiz getirildi. O da onu içti." Ebu Rafi' yoluyla nakledilen hadiste: "Yarasının miktarını görmek için" fazlalığı vardır. Ebu İshak rivayetinde de şöyle denilmektedir: "Sabah olunca doktor yanına geldi. En sevdiğin içecek hangisidir, diye sordu. O da: Nebiz dedi. Bir nebiz getirilmesini istedi, içti yarasından dışarıya çıktı. Bu irindir, siz bana süt getirin dedi. Ona süt getirildi, onu da içti. O süt de yarasından dışarıya çıkınca, doktor: Vasiyetini yap, dedi. Zannederim bugün ya da yarın ömrün nihayete erer." Bir Uyarı Burada sözü geçen "nebiz"den kasıt, suda bir miktar ıslatılmış birkaç hurma demektir. O dönemde suyu tatlandırmak için böyle yapıyorlardı. İleride geniş açıklamalar Eşribe (içecekler) bölümünde gelecektir. "Erken dönemde Müslüman oldun" (anlamını verdiğimiz) kelimesi "kaf, dal ve mim" harflerinden olup, kaf harfi üstün okunursa fazilet, kesreli okunursa erken Müslüman olmak anlamlarına gelir. "Ey Abdullah b. Ömer, üzerimde ne borç olduğuna bir bak. Borcunu hesap ettiler. Seksen altı bin yahut ona yakın olarak buldular." Cabir yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: "Sonra: Ey Abdullah dedi. Allah'ın hakkı ve Ömer'in senin üzerindeki hakkı için sana ant veriyorum. Öldüğüm takdirde beni gömdükten sonra Ömer'in ailesine ait mallardan seksenbin değerindeki bir şeyleri satacak ve o miktarı Müslümanların Beytu'l-Mal'ine koyacaksın. Abdurrahman b. Avf ona (sebebini) sorunca: Ben bu parayı yaptığım bir hac ve zaman zaman karşılaştığım bir takım zorluklar sebebiyle harcamıştım diye cevap verdi." Böylelikle Ömer'in borç sebebi de bilinmiş oldu. İbnu't-Tin der ki: Ömer böyle biriazminat ödemekle yükümlü olmadığını biliyordu. Ancak o herhangi bir amelinin karşılığını dünyada peşinen almak istemedi. "Çünkü ben bugün mu'minlerin emiri değilim." İbnu't-TIn der ki: O bu sözlerini kesin olarak öleceğini anlayınca söylemişti. Böylelikle mu'minlerin emiridir, diye Aişe'nin ona bu hususta bir iltimas göstermemesi gerektiğine de işaret etmiş oldu. İleride Ahkam bölümünde bunun zahirine muhalif ifadeler gelecektir. Bu olumsuz ifade İbnu't-Tin'in işaret ettiği ihtimale göre yorumlanır, Abdullah'a söylediği bu sözleriyle de Aişe r.a.a'dan bu isteğinin bir emir değil, bir talep olduğunu anlatmak istemişti. "Ali, Osman ... 'ın isimlerini verdi." Ömer'in cennetIe müjdelenen on kişiden altı kişiyi sözkonusu etmekle yetinmesinde, kendisi de onlardan olduğu için anlaşılmayacak bir durum yoktur. Ebu Bekir ve Ebu Ubeyde de onlar arasındadır. Ebu Ubeyde de bundan önce ölmüştü. Said b. Zeyd ise Ömer'in amcasının oğludur. Onun adını aralarında zikretmemesi bu işten uzak kalmak hususundaki aşırı hassasiyetinden dolayıdır. el-Medinı rivayetinde kaydettiği senedler ile Ömer'in Said b. Zeyd'i Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerinden razı olarak vefat ettiği kimseler arasında saydığını açıkça ifade etmiş bulunmaktadır. Ancak onu şura ehlinden (halifeyi seçecek olan danışma kurulundan) istisna edip dışarıda tutması ona olan akrabalığından dolayıdır. "Onlardan ancak kendi rızalarıyla ve ihtiyaçlarından fazlasını almasını. .. " Onlardan ihtiyaçlarından artanın dışında bir şeyalmamasını söyledi, demektir. "Mallarının orta hallilerinden" iyilerinden olmayan mallarından. Allah'ın zimmeti"nden kasıt, zimmet ehlidir. "Onların arkasından savaşmak" kasıt ise düşmanın onlara saldırmasına karşı savaşmaktır. Ömer r.a., vasiyetinde bütün kesimleri zikretmiş bulunmaktadır. Çünkü insanlar ya Müslüman ya da kafirdir. Kafir ise ya hakkında tavsiyede bulunulmayan bir harbidir ya da bir zımmıdir, onları da zikretmiş bulunmaktadır. Müslüman kimse ise ya Muhacirdir, ya Ensardandır ya da onların dışında birisidir. Hepsi hakkında sözkonusu olmak üzere ya bedevidir ya da yerleşik bir hayat sürmektedir. Bütün bunlara dair açıklamada bulunmuş old!l. "Onlara" cizye olarak "takatierinden fazlası yükletilmesin." "Abdurrahman dedi ki: ... " Kasıt Abdurrahman b. Avf'dır. "İşinizi" yani anlaşmazlığın azalması için seçmek ile ilgili işinizi "üç kişiye havale ediniz." "İki yaşlı sustu." Kasıt Ali ve Osman'dır. "Onlardan birisinin elinden tuttu." Bu kişi Ali r.a.'dır. Sözün geri kalan bölümleri zaten buna delil teşkil etmektedir. el-Medayinı ek olarak şunları da ona söylediğini zikretmektedir: "Ne dersin, eğer bu görev sana verilmeyecek olursa buradaki kimseler arasında senin görüşüne göre bu işi en çok hak eden kişi kimdir? O, Osman'dır dedi." "Daha sonra diğeriyle başbaşa kaldı ve ona da bunun gibi söyledi." el-Medıinı şunları ilave etmektedir: "Ona da Ali'ye söyledikleri gibi söyledi. Ali dedi ki -deyip şunları da eklemektedir-: Sa'd kendisine Ömer'i işaret etti. Osman bütün o geceler boyunca ashab-ı kiram'ı, insanların eşrafından Medine'ye gelenleri hep dolaştı. Bunlardan kiminle başbaşa kaldıysa mutlaka ona Osman'ın seçilmesini söylemişti. Ömer r.a.'ın Bu Kıssasından Çıkarılan Sonuçlar 1-Müslümanlara karşı şefkati ve onların iyiliğini samimi olarak istemesi, 2-Ailesinde sünneti dosdoğru uygulaması, 3-Rabbinden ileri derecede korkması, 4-Din işine bizzat kendi nefsini önemsediğinden daha çok önem vermesi. 5-Bir kimseyi yüzüne karşı övmenin oldukça aşırıya gidilmesi ya da açıkça bir yalan ihtiva etmesi hallerinde özelolarak sözkonusu olabileceği. İşte bundan dolayı Ömer elbisesini çekmesini emretmiş olmakla birlikte, o gencin kendisini övmesine de karşı çıkmamıştır. 6-Borcun ödenmesini vasiyet etmek, 7 -Hayırlı kimselere yakın defnedilmeye önem vermek, B-İmam (halife) tayini hususunda istişare etmek ve daha faziletli olanı öne geçirmek (öngörülmüştür). 9-İmamet akdi, bey'at ile gerçekleşir. Ayrıca üzerinde biraz düşünülerek açıkça görülecek daha başka birtakım hususlar da vardır. Başarıyı veren Allah'tır
Referans | : | 62 3700 |