Sahih-i Buhari

...

(63) Kitāb: Medine'deki Yardımcıların (Ensar) Faziletleri

(63) ...

Nebi s.a.v.'in eşi Aişe r.anha dedi ki: "Aklım erdiğinden beri anne babamı hep dini kabul etmiş olarak hatırlıyorum. ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in günün iki tarafında, sabah akşam bize gelmediği bir günümüzün geçtiği de olmuyordu. Müslümanlar belalara maruz kalınca Ebu Bekir Habeşistan topraklarına doğru hicret etmek üzere çıkıp gitti. Nihayet Berk el-ğimad denilen yere ulaşınca Kare kabilesinin efendisi olan İbnu'd-Dağine onunla karşılaştı. Ona: Ey Ebu Bekir nereye gitmek istiyorsun diye sordu. Ebu Bekir ona dedi ki: Kavmim beni dışaı çıkardı. Bu sebeple ben de yeryüzünde dolaşmak ve Rabbime ibadet etmek istiyorum. İbnu'd-Dağine dedi ki: Ey Ebu Bekir, senin gibi birisi ne çıkar, ne çıkartılır. Çünkü sen hiçbir şeye sahip olmayana mal verirsin. Akrabalık bağını gözetirsin, çaresiz kalmış kimselerin yükünü kaldırmasına yardım edersin. Misafire ikram edersin. Haklı olunan hallerde karşı karşıya kalınan musibetlere karşı da yardımcı olursun. Ben seni himayeme alıyorum. Geri dön ve kendi şehrinde Rabbine ibadet et. Ebu Bekir geri döndü, İbn ed-Dağine de onunla beraber bineğine binerek gitti. İbnu'd-Dağine akşama doğru Kureyş eşrafını dolaşarak onlara dedi ki: Şüphesiz Ebu Bekir gibi bir kimse ne yurdundan çıkar, ne de çıkartılır. Sizler hiçbir şeyi olmayana bir şeyler veren, akrabalık bağını gözeten,' yükünü kaldıramayan kimsenin yükünü taşımasına yardımcı olan, misafiri ikram edip ağırlayan, haklı olunan hallerde musibetler'e karşı karşıya kalındığı takdirde yardımcı olan birisini mi şehrinizin dışına çıkartacaksınız? Kureyş İbnu'd-Dağine'nin 0'nu himayesine almasına karşı çıkmadı. İbnu'dDağine'ye dediler ki: O halde Ebu Bekir'e söyle de Rabbine evinde ibadet etsin, orada namazını kılsın ve orada dilediği kadar (Kur'an) okusun. Bunları yaparak bizleri rahatsız etmesin ve bu işini açık bir şekilde yapmasın. Çünkü bizler kadınlarımızın ve çocüklarımızın fitneye maruz kalmalarından (dinleri hakkında tereddüte düşmelerinden) korkuyoruz. İbnu'd-Dağine bunları Ebu Bekir'e söyledi. Ebu Bekir bir süre böylece devam etti. Evinde Rabbine ibadet ediyor, namazını açıktan kılmıyor, evi dışında bir yerde Kur'an okumuyordu. Daha sonra Ebu Bekir'in hatırına bir başka fikir geldi. Evinin avlusuna bir mescid bina etti. Orada namaz kılıyor, Kur'an okuyordu. Bunun üzerine müşriklerin kadınları ve çocukları onun etrafında gelip toplanıyorlardı. Onun bu haline hayret ediyor veseyrediyorlardı. Ebu Bekir Kur'an okuduğu vakit gözlerine hakim olamayarak çokça ağlayan bir adam idi. Bu hal Kureyş'in müşrik eşrafını korkutmaya başladı. Bunun için İbnu'd-Dağine'ye haber gönderdiler. O da yanlarına gelince dediler ki: Biz senin Ebu Bekir'i himaye etmeni kabul etmiştik. Ancak Rabbine evinde ibadet etmesi şartıyla bunu kabul etmiştik. O bu şartı çiğneyerek evinin avlusunda bir mescid bina etti, açıkça namaz kılmaya ve orada Kur'an okumaya başladı. Bizler ise hanımlarımızı ve çocuklarımızı dinleri hususunda tereddüte düşürmesinden korktuk. Ona bu işten vazgeçmesini söyle. Şayet yalnızca kendi evi içerisinde Rabbine ibadet etmek ile yetinmeyi arzu ederse yapsın. Şayet bunu açıkça yapmaktan başka bir teklifi kabul etmezse ondan senin himayeni tekrar sana geri iade etmesini söyle. Çünkü biz senin himayeni bozmak istemedik. Fakat bizler Ebu Bekir'in açıkça ibadet etmesini de kabul etmiyoruz. Aişe (devamla) dedi ki: Bunun üzerine İbnu'd-Dağine Ebu Bekir'e gelerek dedi ki: Benim senin için, nasıl akit1eştiğimi biliyorsun. Ya bu akdin hududu içerisinde kalırsın yahut da bana himayeni geri verirsin. Çünkü ben Arapların, kendisine bir himaye verdiğim bir kimseye karşı bu ahdimi bozduğumu işitmesini istemiyorum. Bunun üzerine Ebu Bekir, ben de senin himaye ni sana geri iade ediyorum, buna karşılık yüce Allah'ın himayesine razıyım, dedi. O sırada Nebi henüz Mekke'de idi. Nebi Müslümanlara: Bana hicret edeceğiniz yer iki kara taşlık arasında hurmalıklı bir yer olarak gösterildi, dedi. Bu iki kara taşlık (Medine'nin) iki Harresidir. Bu sefer hicret edenler Medine'ye doğru hicret etti. Daha önce Habeşistan'a hicret etmiş olanların hepsi de Medine'ye geri döndü. Ebu Bekir de Medine'ye gitmek üzere hazırlandı. Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine: Acele etme! Çünkü ben bana da (hicret için) izin verileceğini ümit ederim dedi. Bu sefer Ebu Bekir: Babam sana feda olsun, böyle bir şey ümit ediyor musun diye sordu. Evet, diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Bekir de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte gitmek için hicret etmekten geri kaldı. Yanında bulunan iki deveyi de dört ay boyunca Arabistan kirazı yapraklarıyla besledi. Aişe dedi ki: Bir ara biz öğle sıcağına doğru Ebu Bekir'in evinde oturmakta iken birisi Ebu Bekir'e, işte Resulullah, yüzünü örtmüş olduğu halde geliyor, dedi. -Allah Resulünün de o saatte bize gelmek adeti yoktu.- Ebu Bekir, babam anam ona feda olsun, Allah'a yemin ederim bu saatte onun gelmesi için mutlaka önemli bir sebep vardır, dedi. (Aişe) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi ve izin istedi. Ebu Bekir de ona izin verince içeri girdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir'e: Yanında kim varsa dışarı çıkart, dedi. Ey Allah'ın Resulü, babam sana feda olsun. Bunlar senin ehlin(yakınların)dir, dedi. Allah Resulü: (Mekke'den) çıkmak hususunda bana izin verildi, dedi. Ebu Bekir: Ben de seninle yol arkadaşı mıyım? Babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Evet diye buyurdu. Ebu Bekir: Babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, şu iki devemden birisini al, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Bedelini ödemek şartıyla dedi. Aişe dedi ki: Biz de alelacele onların hazırlıklarını yaptık. Bir heybeye onlara yiyeceklerini koyduk. Ağzı bağlanacağı sıra Ebu Bekir'in kızı kardeşim Esma belinin kuşağından bir parça yırtıp ayırdı ve onunla dağarcığın ağzını kapattı. Bu cihetle Esma'ya "Zatu'n-Nitakayn: İki kuşaklı" denildi. Aişe der ki: Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Ebu Bekir, Sevr dağındaki bir mağaraya gittiler ve orada üç gece gizlendiler. Her gece yanlarında Ebu Bekir'in oğlu Abdullah gecelerdi. Abdullah becerikli; anlayışlı bir genç delikanlı idi. Seher vakti Resulullah ile Ebu Bekir'in yanından ayrılır, geceyi Mekke'de geçirıniş gibi Kureyş ile sabahlardı. Abdullah, Allah Resulü ile Ebu Bekir hakkında Kureyş müşriklerinin hazırladıkları hilelerden duyduklarını iyice beller, karanlık basınca gider Resulullah ile Ebu Bekir'e haber verirdi. . Ebu Bekir'in kölesi Amir b. Fuheyre bol süt1ü, sağmal koyun otlatır ve akşamdan bir süre geçtikten sonra Resulullah ile Ebu Bekir'e getirirdi. Onlar da taze süt içerek gecelerlerdi. O süt kendi sağmallarının sütü idi. İçine kızgın taş konularak ısıtılıyordu. Nihayet gecenin sonunda Amir (b. Fuheyre) mağaranın önüne gelip sağmal koyunlara seslenirdi. Mağarada bulundukları üç gece boyunca Amir hep böyle yaptı. Resulullah ile Ebu Bekir ed-Dll oğullarından bir adamı da ücretle tutmuşlardı. Bu kişi Abd b. Adiy oğullarından idi. Maharetli bir yol kılavuzu idi. el-As b. Vail es-Sehmi oğulları için antlaşmalı olarak elini kana sokmuştu. Ama yine de Kureyş kafirlerinin dini üzere idi. Her ikisi de ona güvenerek develerini ona teslim ettikten sonra üç gece sonra üçüncü gecenin sabahında develerini de beraber getirmek üzere Sevr mağarasında buluşmak üzere onunla sözleştiler. Amir b. Fuheyre ile kılavuz onlarla birlikte yola koyuldu ve (kılavuz) onları alarak Sevahil yolundan gitti." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Anne babamı" Ebu Bekir ile Ümmü Ruman'ı "Dine bağlı" yani İslam dinine bağlı idiler. "Müslümanlar" Haşim ve Muttalib oğullarını Ebu Talib şi'binde muhasara, ettiklerinde müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kalarak "ibtila olunduklarında" Nebi salı allah u aleyhi ve sellem de daha önce açıklandığı üzere Habeşistan'a hicret etmek için ashabına izin verdiğinde ... "Ebu Bekir de Habeşistan'a doğru hicret etmek üzere çıktı." Böylelikle daha önce oraya giden Müslümanlara katılmak istemişti. Önce Hc1'heştan'a hicret etmiş olanların ewela Cidde'ye gittiklerini açıklamış idik. Cidde Mekke'nin sahilidir. Oradan deniz yoluyla Habeşistan'a gideceklerdi. "Berku'I-Gımad" Mekke'den Yemen cihetine doğru beş günlük mesafededir. "O Kare'nin efendisi idi." Kare, Hun oğullarından meşhur bir kabiledir. "Kavmim beni çıkardı." Yani çıkmama sebep teşkil etti. "Dolaşmak istiyorum." Muhtemelen Ebu Bekir, İbn ed-Dağine'den nereye gitmek istediğini saklamıştır. Çünkü o bir kafir idi. Yoksa daha önce onun Habeşistan'a gitmek üzere yola çıktığı açıklanmış bulunmaktadır. Bilindiği gibi, belli bir süre yeryüzünde tek başına yürümeden gitmek istediği yoldan oraya ulaşamazdı. Dolayısıyla onun bu gidişi için dolaşmak (seyahat) denilebilir. Yoksa gerçek anlamıyla seyahat, yerleşmek amacıyla belirli bir yere gitmek maksadını gözetmemektir. "Ben seni himayeme alıyorum." Seni rahatsız edecek kimselere karşı seni koruyorum. "Bunun üzerine" Ebu Bekir "geri döndü. İbnu'd-Dağine de onunla birlikte gitmek üzere bineğine bindi." Kefalet bölümündeki rivayette "İbnu'd-Dağine bineğine bindi ve Ebu Bekir ile döndü" denilmektedir. "Senin gibi birisi çıkmaz." Kendi isteğiyle başka bir yerde ikamet etmek niyetiyle vatanından çıkmaz. Çünkü senin gibi birisi kendi şehrinin halkına faydalı olan birisidir. "Çıkartılmaz" Yine belirtilen husus dolayısıyla kendi isteği olmaksızın kimse onu dışarı çıkartmaz. Bazı Maliki mezhebi alimleri buradan şu sonucu çıkartmışlardır: Başkasına faydalı olan bir kimsenin ağır basan bir zorunluluk olmaksızın başka bir şehre gitmesine imkan verilmez. "Kureyşiiler onun istediğini reddetmedi." Yani Ebu Bekir'i himayesi altına aldığını söylemesine karşı çıkmadı. "Bu" kafirleri "korkuttu." Çünkü onların kadınların ve gençlerin kalplerinin ince ve yufka oluşu sebebiyle İslam dinine yöneleceklerini biliyorlardı. "Biz Ebu Bekir'in (bu işleri) açıktan yapmasını kabul etmiyoruz." Yani sözünü ettikleri kadınlarının ve çocuklarının dinine girmeleri korkusu dolayısı ile ona karşı tepkisiz duramayıp, sessiz kalamayacaklarını anlatmak istiyorlardı. "Ben de Allah'ın himayesine razı oluyorum." Onun emanına ve himayesine razıyım. Hadisten dinde daha ağır olan amell uygulamanın caiz olduğu ve Ebu Bekir'in de yakininin oldukça güçlü olduğu anlaşılmaktadır. "Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem henüz Mekke'de idi." İşte bu bölümde Ebu Bekir es-Sıddık'in pek çok fazileti bulunmaktadır ki, bunlar onu başkalarından ayrıcalıklı kılmıştır. Üzerinde düşünen kimse için bunlar açıkça görülür. "Yavaş ol" acele etme. "Kendisini" hicret etmekten "alıkoydu." "Öğle sıcağında" yani zevalin ilk vakitlerinde. Bu, gündüzün en sıcak olduğu zamandır. Sıcak günlerde de çoğunlukla bu vakitte kaylule yapılır. "İşte Resulullah üstünü" başını "örtmüş olarak geliyor." "Buradakiler sadece senin yakınlarındır." Bununla Musa b. Ukbe'nin açıkladığı gibi Aişe ve Esma'ya işaret etmektedir. O rivayetinde şöyle demektedir: "(Allah Resulü): Yanındakileri dışarı çıkar, dedi. Ebu Bekir dedi ki: Burada senin aleyhine duruma şahit olacak kimse yoktur. Bu ikisi benim kızlarımdır." "Bu iki devemden birisini (al). Allah Resulü, bedelini ödeyerek diye buyurdu." İbn İshak şunu eklemektedir: "Allah Resulü ben bana ait olmayan bir deveye binmem, dedi. Ebu Bekir: O senindir dedi. Allah Resulü: Hayır, fakat bunu satın aldığın fiyata alırım, dedi. Ebu Bekir, ben bunu şu kadara satın aldım, deyince, Allah Resulü de: Ben de o bedele satın ahyorum, dedi. Ebu Bekir: Deve senindir dedi." Ebu Bekir'in kızı Esma yoluyla gelen Taberani'deki rivayette şöyle denilmektedir: "Allah Resulü: Bedeliyle ey Ebu Bekir dedi. O, madem arzu ediyorsun, bedeliyle olsun dedi." es-Süheylı de er-Revdu'I-Unuf adlı eserinde Mağribli ilim adamlarından bir kimseye: Ebu Bekir, Allah Resulü yolunda malını harcamış olmakla birlikte deveyi karşılıksız almak istememesinin sebebi sorulunca: Hicretinin ancak kendi öz malından aldığı deve üzerine gerçekleşmesini istemiştir, diye açıklamıştır. "Biz de bir heybede onlara azık hazırladık." Yani bir dağarcığa azıklarını koyduk. "Kuşak sahibi (zatu'n-nitak)" Kuşak (nitak): Göbeğin etrafında bağlanan şeye denilir. "(Aişe) dedi ki: Sonra Resulullah sallall€ıhu aleyhi ve sellem ve Ebu Bekir Sevr da\ ğındaki bir mağaraya gittiler." Hakim der ki: Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellem'in (Mekke'den) çıktığı gül1ün pazartesi, Medine'ye girdiği günün de pazartsLgÜnü olduğu hususunda haberler tevatür derecesini bulmuştur. Musa b. Ukbe de İbn Şihab'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ali, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yatağında yatakta olanın Nebi olduğu izlenimini verecek şekilde yattı. Kureyşliler ise yatakta yatan kimsenin üzerine hangisinin hücum edip, onu bağlayacağı hususunda farklı görüşleri ortaya atarak danışıp durdu. Nihayet sabah olunca karşılarında Ali'yi buldular. Ona Nebii sordular. O, bu hususta bir şey bilmiyorum deyince, onu ellerinden kaçırmış olduklarını anladılar. İbn İshak da buna yakın bir şekilde olayı anlatarak şunları eklemektedir: "Cibril ona o gece yatağında yatmaması emrini verdi. O da Ali'yi çağırarak bu gece yatağında yatmasını ve yeşil burdesi ile örtünmesini emretti. Ali de onun dediğini yaptı. Daha sonra Nebi sallallahu aleyhi ve selle m bir avuç toprak alarak onların yanına çıktı. Bu toprağı başlarına saçmaya koyuldu. Bu arada Yasin suresini "Artık onlar görmezler" [Yasin, 9] buyruğuna kadar okudu. Ahmed de İbn Abbas'tan hasen bir senedIe yüce Allah'ın: "Hani o kafir!er senin için tuzak kuruyorlardı." [Enfal, 30] buyruğu hakkında şunları söylediğini zikretmektedir: "Bir gece Kureyşliler Mekke'de birbirleriyle danışınca onlardan birisi: Sabah olunca onu zincire vurunuz dedi. Kastettiği kişi Nebi sallallahu aleyhi ve selle m idi. Bir diğeri hayır onu öldürünüz, bir başkası onu şehrinizden çıkartınız dedi. Yüce Allah Nebie haber verdi, o gece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yatağında Ali yattı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de çıktı ve mağaraya gitti. Müşrikler geceyi Nebi sallallahu aleyhi ve selle m zannederek Ali'yi koruyarak geçirdiler. Yani uyanıp kalkmasını ve aralarında söz birliği ettikleri işi yapma vaktin i bekleyip durdular. Sabah olduğunda Ali'yi gördüler ve böylelikle Allah onların tuzaklarını boşa çıkarmış oldu. -Senin o arkadaşın nerede, diye sordular. Ali bilmiyorum deyince, onun izini takip etmeye koyuldular. Dağa vardıklarında izleri karıştırdılar. Dağın tepesine çıktılar, mağaranın yanından geçtiler. Mağaranın kapısında örümcek ağını görünce, buraya girmiş olsaydı bu mağara kapısında bu örümcek ağının olmaması gerekirdi dediler. Allah Resulü o mağarada üç gece kaldı." "Orada" mağarada "gizlendiler" saklandılar. "Zeki ve anlayışlı" anlayışı hızlı, kıvrak ve maharetli birisi demektir. "Sabah erkenden" çıkar, seher vakti Mekke'ye giderdi. "Minha: Sağmal koyun" ile ilgili açıklamalar daha önce Hibe bölümünde (2629. hadiste) geçmiş bulunmaktadır. Bu tabir aynı zamanda her, koyun hakkında da kullanılabilir. "Kızgın taş konularak ısıtılmış taze süt" yani guneşte ya da ateşte kızdınlmış, taşların içine konduğu taze süttür. Bu işten kasıt ise, sütün bir parça pişmesi ve hamlığının gitmesidir. "Antlaşmalı olarak elini (kana) sokmuştu." Cahiliye dönemi insanları yeminleştikleri vakit sağ ellerini kana, hoş bir kokuya yahut da bulaşma özelliği olan herhangi bir şeye daldırırlardı. Bu onların yaptıkları yemini daha bir pekiştirici olurdu

...
Referans:63 3905