Sahih-i Buhari

...

(64) Kitāb: Peygamber (ﷺ) Tarafından Yönetilen Askeri Seferler (El-Megazi)

(64) ...

Aişe r.anha dedi ki: "Sa'd, Hendek günü isabet aldı. Hibban b. el-Arika diye anılan Kureyşli bir adam ona bir ok atmış ve bu oku onun (Ekhal diye bilinen) kolundaki atar damara isabet etmişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu, yakınında bulunup kolaylıkla ziyaret edebilmek için ona mescidde bir çadır kurdurmuştu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hendekten geri dönüp silahlarını çıkarıp guslettikten sonra Cibril aleyhisselam onun yanına başındaki tozu silkeleyerek geldi ve: Silahını mı çıkardın? AIlah'a yemin ederim ben silahımı çıkarmadım. Haydi onların üzerine çık git, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Nereye, diye sordu. Cibril Kurayza oğullarını işaret etti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların üzerine yürüdü ve hükmünü kabul ederek indiler. O da hüküm vermeyi Sa'd'e havale etti. Sa'd dedi ki: Benim onlar hakkındaki hükmüm şudur: Savaşçılar öldürülecek, kadınlar ve çocuklar esir alınacak, malları paylaştırılacak." Hişam dedi ki: Babamın bana Aişe'den naklen haber verdiğine göre Sa'd dedi ki: "Allah'ım, sen de biliyorsun ki Resulünü yalanlamış, onu dışarı çıkarmış bir kavme karşı senin uğrunda cihad etmekten daha çok sevdiğim bir şey yoktur. Allah'ım, ben öyle anlıyorum ki artık bizlerle onlar arasında savaşı sona erdirmiş bulunuyorsun. Eğer bundan sonra Kureyş ile savaşılacaksa beni de o savaşa kadar yaşat ki senin uğrunda onlarla cihad edeyim. Şayet onlarla savaşı sona erdirmiş isen benim bu yaramın kanaması durmasın ve bundan dolayı öleyim. Hemen akabinde kan boynundan fışkırdı. Onlar -ki mescidde Gıfar oğullarına da ait bir çadır da vardı- kendilerine doğru akan kandan başka bir şeyden tedirgin olmadılar. Bunun üzerine: Ey çadır ahalisi, sizin tarafınızdan bize bu gelen nedir, diye seslendiler. Bir de baktılar ki Sa'd'in yarasından kanlar akıyor. Said ondan dolayı vefat etti. -Allah ondan razı olsun.-" Fethu'l-Bari Açıklaması: "Mescide yaklaşınca ... " Denildiğine göre mescitten kasıt Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Kurayza oğulları yurdunda onları kuşattığı günlerde namaz için hazırlamış olduğu yerdir. Yoksa maksat Medine'deki Mescid-i Nebevi değildir. "Efendiniz için ayağa kalkımz." Yüce Allah'ın izniyle ileride İsti'zan (izin isteme) bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir. "Haklarında Allah'ın hükmüyle hüküm verdin. -Bazen de: el-Melik'in hükmüyle hüküm verdin demiştir.-" Cabir yoluyla gelen ve İbn Aiz'in kaydettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Allah Resulü: Ey Said, bunların hakkında hüküm ver, diye buyurdu. Said: Allah'ın ve Resulünün hüküm vermesi daha bir haktır dedi. Allah Resulü: Haklarında hüküm vermeni yüce Allah sana emretmiş bulunuyor, diye buyurdu." İbn İshak'ın kaydettiği ve Alkame b. Vakkas'tan gelen mürsel rivayette şöyle denilmektedir: "Andolsun onlar hakkında yedi semanın üzerinden Allah'ın hükmü ile hüküm verdin." es-Süheyli der ki: "Yedi semamn üzerinden" ifadesinin anlamı: Hükmün yukarıdan indiğidir. Cahş kızı Zeyneb'in şu sözü de buna benzemektedir: "Yüce Allah beni yedi semanın üzerinden nebisi ile evlendirdi." Yani onunla evlenmesine dair hüküm yukarıdan inmiştir. (es-Süheylı) der ki: Bununla birlikte yüce Allah'ın celaline layık olan bir anlam ile yukarda oluş (fevkıyyet) ile nitelendirilmesi imkansız bir şey değildir. Ancak teşbihe götüren ve sınırlıanlamı vehmettiren herhangi bir anlamın da sözkonusu olmaması gerekir. "Oku ile kolundaki atar damarına isabet ettirdi." el-Ekhel denilen damar kolun ortasında yer alır. el-Halil der ki: Bu damar hayat damarıdır. Denildiğine göre her uzuvda onun bir kolu bulunmaktadır. Kolda olana el-ekhal, sırtta olana el-ebhar, uylukta olanına en-nesa denilir. Bu damar koptuğu takdirde kan durmaz. "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların üzerine gitti." Yani onları muhasara etti. Musa b. Ukbe'de de bunun benzeri bir hadis rivayet edilmiştir. Orada şu fazlalık da vardır; "Onları on küsur gece muhasara etti." İbn Sa'd'de "onbeş gün" denilmektedir. Sözü geçen Alkame b. Vakkas yoluyla gelen hadiste de: "Yirmibeş gün" denilmektedir. İbn İshak'ın babasından, onun Ma'bed b. Ka'b'dan rivayeti de bunun gibidir. Orda şöyle denilmektedir: "Onları yirmibeş gün muhasara etti ve sonunda muhasara onlara ağır gelmeye başladı. Kalplerine korkuyu saldı. Bunun üzerine başkanları Ka'b b. Esed kendilerine iman etmelerini yahut bizzat kendilerinin hanımlarını ve çocuklarını öldürüp, ölesiye çarpışmayı yahut cumartesi gecesi Müslümanlara gece baskını yapmayı teklif etti. Ancak kavmi: İman etmeyiz, cumartesi gece savaşmayı da mübah göremeyiz, çocuklarımız ve kadınlarımzdan sonra da biz hayatı ne edelim, dediler. Bunun üzerine Ebu Lubabe b. Abdu'I-Munzir'e haber gönderdiler. -Onunla antlaşmalı idiler.- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hükmünü kabul ederek inmek hususunda ona danıştılar. O da -boğazlanacaklarını kastederek- boğazına işaret etti. Daha sonra pişman oldu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mescidine gidip yüce Allah onun tevbesini kabul edinceye kadar kendisini mescide bağladı." "Ben haklarında" bu husus ile ilgili olarak "hüküm veriyorum." "Savaşçıları öldürülsün." Bundan önceki hadiste bunun açıklaması geçmiş bulunmaktadır. İbn İshak'ın zikrettiğine göre Bint el-Haris'in evinde hapsedildiler. Ebu'I-Esved'in Urve'den naklettiği rivayette ise Üsame b. Zeyd'in evinde hapsedildiler. Onların her iki evde de hapsedildikleri belirtilerek iki rivayet bir arada telif edilebilir. İbn İshak dedi ki: Onlar için hendekler kazıldı ve boyunları vurulduktan sonra kanları hendeklere aktı. Malları, kadınları ve çocukları da üslümanlara paylaştırıldı. Atlar için de payayrıldı. Böylelikle atlara pay verilen ilk vakıa o oldu. Sayıları hususunda ihtilaf edilmiştir. İbn İshak'a göre 600 kişi idiler. Ebu Amr da, Sa'd b. Muaz'ın tercümesini verirken böyle demiştir. Ebu Aiz de Katade'nin mürsel rivayetinde: "700 kişi idiler" denilmektedir. es-Süheyli der ki: Sayılarını yüksek verenkimseler 800 ile 900 kişi idiler demektedir. Cabir yoluyla gelen Tirmizi, Nesai ve İbn Hibban'da sahih bir senedie rivayet edilen hadise göre 400 savaşçı idiler. Bu rivayetlerin bir arada telif edilmesi şöyle mümkündür: Geri kalanlar onlara bir şekilde tabi olan kimseler idi. İbn İshak'ın naklettiğine göre onların 900 kişi olduğu da söylenmiştir. "Ben gördüğüm kadarıyla bizimle onlar arasında bir daha savaş olmayacaktır." Benim de kuwetli gördüğüm görüş şu ki Said'in bu kanaati isabetli idi. Bu olaydaki onun duası da kabul buyurulmuştur. Çünkü Hendek vakasından sonra Müslümanlarla Kureyşliler arasında bizzat müşriklerin savaş kastı ile başlattıkları bir savaş olmamıştır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem umreye gitmek üzere hazırlanmış, onu Mekke'ye girmekten alıkoymuşlardı. Az kalsın aralarında savaş olacaktı. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O sizi kendilerine karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke vadisinde (Hudeybiye'de) onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendL" (€l-Feth, 24) Daha sonra aralarında barış antlaşması akdedildi ve Resulullah sallall€ıhu aleyhi ve sellem da ertesi sene umre yaptı. Bu halanlar tarafından antlaşma bozuluncaya kadar devam etti. Ondan sonra da Resulullah sallall€ıhu aleyhi ve sellem gaza tertip ederek üzerlerine gitti ve Mekke fethedildi. Buna göre onun: "Zannederim bizimle onlar arasında savaş olmayacak" sözü, onlar bizimle savaşmak üzere üzerimize gelmeyeceklerdir, demek olur. "Beni onun için" o savaş için "hayatta bırak." "Değilse onu aç" yani yaram kanayıp gitsin. "Yarası boynundan kanadı." Göğsün gerdanlık konulan yerinden kanadı. Asıl yaranın yeri şişmiş ve bu şişkinlik göğsüne kadar ulaşmıştı. Bu sebeple yarası. oradan kanamıştı. "Başka bir şeyden tedirgin olmadılar." Kasıt mescidde olanlardır. Hadisten Çıkan Sonuçlar Kurayza oğulları kıssasından çıkartılacak bir takım sonuçlar olduğu gibi Said b. Muaz ile ilgili haberden de anlaşıldığına göre; 1- Şehadeti temenni etmek caizdir. Böyle bir temenni ölümü temenni etmeye dair olan genel yasaktan tahsis edilmiştir. 2- Kurayza oğulları kıssasından, daha faziletli olanın fazileti daha aşağıda olanı hakem tayin edebileceği anlaşılmaktadır. 3- Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellemlin zamanında ictihad yapmak caizdir. Bu da fıkıh usulünde ihtilaflı bir meseledir. Ancak tercih edilen görüş bunun ister Nebi sallall€ıhu aleyhi ve sellemlin huzurunda olsun, ister olmasın caiz olacağıdır. Böyle bir şeyin caiz olacağını kabul etmeyenler, kat'i bilgiye ulaşma imkanı varken zanna dayanmanın uzak bir ihtimaloluşunu uygun görmeyenlerdir. Ancak bunun bir zararı olmaz. Çünkü Nebiin o ictihadı takrir etmesi ile kat'i olur. Gerek bu kıssada, gerek Ebu Bekir es-Sıddik radıyall€ıhu anh kıssasında -ileride Huneyn gazvesinde geleceği üzere- Ebu Katade'nin katili ile ilgili kıssalarda ve daha başkalarında görüldüğü gibi, Nebiin huzurunda ashab fiilen ictihad yapmıştır. İleride buna dair ek bilgiler yüce Allah'ın izniyle İ'tisam (Kitap ve Sünnete sarılmak) bölümünde (7355 nolu hadiste) gelecektir

...
Referans:64 4122