Sahih-i Buhari

...

(64) Kitāb: Peygamber (ﷺ) Tarafından Yönetilen Askeri Seferler (El-Megazi)

(64) ...

(İbn Şihab dedi ki): Bana Urve b. Zübeyr, Said b. el-Museyyeb, Alkame b. Vakkas ile Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud, Nebi s.a.v.'in zevcesi Aişe r.anha'dan diye, ifkde bulunanlar (ona iftira edenlerlin o iftiralarını söyledikleri ile ilgili olarak naklettiği hadisinde, onların her biri bana bir bölümünü anlattı. Onların kimi onun hadisini diğerinden daha iyi bellemiş, ona dair anlattıklarını daha sağlam bir şekilde hıfzetmiş idi. Ben de bu adamların her birisinin Aişe'den diye bana anlattığı hadisi ayrı ayrı belledim. Onların naklettikleri hadisin her bir bölümü diğerini -her ne kadar onların kimisi bir diğerinden onu daha iyi bellemiş ise de- tasdik ediyordu. Dediler ki: "Aişe dedi ki: Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir sefere çıkmak istediği takdirde zevceleri arasında kura çekerdi. Kura hangisine isabet ederse Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O zevcesini de beraber alıp sefere çıkardı. Aişe dedi ki: Çıktığı bir gazada aramızda kura çekti. O gazada kur'a bana isabet etti. Bu sebeple ben de hicab emri nazil olduktan sonra. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte (sefer) çıktım. Ben hevdecimde olduğum halde taşınıyor (deveye yükleniyor)dum ve hevdecimin içinde olduğum halde (devemin üzerinden) yere indiriliyor idim. Bu şekilde yolumuza devam ettik. Nihayet Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O gazasını tamamlayıp geri dönünce biz de dönüş yolunda Medine'ye yaklaştığımız sırada gecelerden birisinde yola koyulmak için ilan verildi. Yola çıkma ilanı verilince ben de kalktım ve askerin bulunduğu karargahın dışına Çıkacak şekilde yürüyüp gittim. İşimi gördükten sonra bineğimin yanına geri döndüm. Elimle göğsümü yoklayınca Zafar boncuğumdan gerdanlığımın kopmuş olduğunu gördüm. Geri dönüp gerdanlığımı aramaya başladım. Onu arayışım beni alıkoydu. (Aişe devamla) dedi ki: Beni (hevdecimi) deveye yüklemekle görevli olanlar gelip hevdecimi taşıyarak üzerine bindiğim deveye yerleştirdiler. Beni de hevdecim içinde zannediyorlardı. O dönemde kadınlar hafifti, kilolu değillerdi, yağ ve et bağlamamışlardı. Onlar ancak çok az miktarda yemek yerlerdi. Bundan dOlayı hevdeci taşımakla görevli olanlar onu kaldırıp deveye yüklediklerinde hevdecin hafifliğinin farkına varmamışlardı bile. Ben de henüz yaşı küçük birisi idim. Deveyi çöktüğü yerden kaldırıp yola koyuldular. Ben ise ordu yoluna koyulup gittikten sonra gerdanlığımı buldum. Geriye askerlerin konakladıkları yere geldim, orada onlardan hiç kimse kalmamış, hiçbir eser bırakmamışlardı. Ben de daha önce kaldığım yere yöneldim ve onların benim hevdecte olmadığımı anlayacaklarını ve dönüp beni arayacaklarını bildiğimden orada kalakaldım. Bulunduğum yerde oturmakta iken uyku beni bastırdı ve uyudum. Safvan b. el-Muattal es-Sülemı ve daha sonra (onlara nispeti sonunda) ezZekvanı ordunun ardından gidiyordu. Sabahleyin benim kaldığım yere ulaştı. Uyumakta olan bir insanın karartısını görmüş. Beni görür görmez tanımış. Çünkü hicap (örtünme) emrinden önce beni görmüştü. Beni tanıyınca istirca'da bulunması üzerine ben de uyandım. Hemen cilbabımla yüzümü örttüm. Allah'a yemin ederim, birbirimizle tek kelime konuşmadık. Onun da istirca'dan başka bir söz söylediğini de duymadım. Hemen devesinden indi ve devesini çöktürdü. Üzerine kolaylıkla bineyim diye de devesinin ön ayağına bastı. Ben de kalkıp deveye bindim. O da devenin yularını tutup önden çekmeye başladı. Nihayet tam öğle vaktinde öğle sıcağının bastırdığı bir sırada askerin konaklamış olduğu karargaha vardık. (Aişe) dedi ki: Böylece helak (olması mukadder) olan helak oldu. İftiranın en büyüğünü üstlenen kişi Abdullah b. Ubey b. Selliloldu." Urve dedi ki: "Bana bildirildiğine göre bu iftira onun (İbn Sellil'un) huzurunda yayılıyor, dile dolanıyordu, kendisi de bunu doğruluyor, anlatılanları dinliyor ve başkasına da anlatıyordu." Yine Urve dedi ki: "Bu ifke karışanlar arasında Hassan b. Sabit, Mistah b. Usase ve Cahş kızı Hamne dışında kimselerin ismi verilmemiştir. Bunlar kim olduklarını bilmediğim daha başka kimseler ile birlikte (bu iftiraya) katılmışlardı. Ancak bunlar yüce Allah'ın da buyurduğu gibi bir usbe (8, LO kişilden ibaret idiler. Denildiğine göre bu işte en büyük mesu1iyet Abdullah b. Ubey b. Sellil'e aittir." Urve dedi ki: "Aişe, huzurunda Hassam'a ağır sözler söylenmesinden hoşlanmaz ve: "Şüphesiz benim babam ve babamın babası ile benim ırzım Muhammed'in ırzını size karşı korumaya feda olsun." beyitini söyleyen odur, derdi." Aişe dedi ki: "Nihayet Medine'ye geldik. Medine'ye geldikten sonra bir ay süreyle hastalandım. insanlar ifki (iftirayı) uyduran kimselerin sözlerini konuşup duruyorlardı. Bense bunlardan hiçbir şeyin farkında değildim. Fakat hastalığım halinde daha önce hastalandığım vakit Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'tan görmeye alıştığım ince muameleyi görmeyişim beni şüpheye düşürüyordu. Resulullah'ın bütün yaptığı yanıma gelip selam vermesinden ibaretti. Sonra da: Şu sizin kızınız nasıldır, diye sorup gidiyordu. işte bu durum beni şüpheye düşürüyordu. Fakat ben o kötülüğün farkına bile varmamıştım. Nihayet nekahet döneminde dışarı çıktım. Mistah'ın annesi ile birlikte elMenası' denilen yere doğru çıkmıştım. Orası bizim ihtiyaçlarımızı görmek üzere gittiğimiz bir yerdi. Oraya ancak geceleri giderdik. Bu hal ise evlerimize yakın yerlerde tuvaletler yapımına başlanmadan önce idi. O sırada ilk Arapların durumu gibi uzak çöllük arazilerde ihtiyaçlarımızı defeder ve evlerimize yakın yerde hivalet yapmaktan rahatsız olurduk. Bu sebeple ben ve Mistah'ın annesi -ki o Ebu Ruhm b. Abdulmuttalib b. Abdi Menafın kızı idi. Annesi de Sahr b. Amir'in kızı olup, Ebu Bekir es-Sıddik'in teyzesi idi. Oğlu da Mistah b. Üsase b. Abbad b. el-Muttalib'dir.- ihtiyacımızı gördükten sonra ben ve Mistah'ın annesiodama doğru geliyorduk. Mistah'ın annesinin ayağı çarşafına takıldı. Kahrolası Mistah, dedi. Ben ona: Ne kötü bir söz söyledin. Bdir'de bulunmuş bir adama mı ağır söz söylüyorsun, dedim. Annesi bana: Be kızım, sen onun neler söylediklerini duymadın mı, dedi. Aişe dedi ki: Neler söyledi, diye sordum. Annesi bana ifk hadisesini dillerine dolayanların neler söylediklerini bildirdi. (Aişe devamla) dedi ki: Bu sebeple mevcut hastalığım daha da arttı. Ben evime dönünce Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bulunduğum yere girdi, selam verdi. Sonra da: Şu sizin kızınız nasıldır, dedi. Ben de ona dedim ki: Bana annemin babamın yanına gitmeme izin verir misin, dedim. Ben anlatılanlara dair haberleri onlardan dinleyip, kesin bir bilgi sahibi olmak istemiştim. Rsulullah sallallahu aleyhi ve selle da bana izin verdi. Anneme: Anacığım dedim. Bu insanlar neleri dillerine dolamış anlatıyorlar, dedim. Annem: Kızcağım kendine acı! Allah'a yemin ederim kumaları bulunan, kocası tarafından sevilen her bir güzel kadının aleyhine mutlaka çokça söz söylenmiştir. Bunlardan kurtulan pek azdır, dedi. (Aişe) dedi ki: Ben: Subhanallah, insanlar bunları da dillerine doladı mı, dedim. O gece sabaha kadar ağlayıp durdum. Ne gözyaşım dindi, ne de gözüme uyku girdi. Sabah olduğunda yine ağlıyordum. (Bu hususta) vahyin gelmesi gecikince Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendilerine sormak ve hanımından ayrılmak hususunda onlara danışmak üzere Ali b. Ebi Talib ile Üsame b. Zeyd'j çağırdı. Üsame Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hanımının tamamıyla temiz ve suçsuz olduğuna dair ve kendisinin onlar ile ilgili özel kanaati doğrultusunda görüş belirtti. Üsame: O senin hanımındır. Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz, dedi. Ali: Ey Allah'ın Resulü! Allah bu hususta işi senin aleyhine daraltmış değildir. Hem onun dışında pek çok kadın da vardır. Sen cariyeye sor, o sana doğruyu söyleyecektir dedi. (Aişe) dedi ki: Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Berire'yi çağırdı ve: Ey Berire sen, seni kuşkulandıracak herhangi bir şey gördün mü, diye sordu. Berire ona: Seni hak ile gönderene yemin ederim. Ben kesinlikle onun aleyhine değerlendirebileceğim hiçbir şey görmüş değilim. Şu kadar var ki o yaşı küçük bir kızdır. Ailesine hamur yoğururken uyur da evdeki ecil hayvan gelir ondan yer (onda gördüğüm kusur bundan ibarettir), dedi. Aişe dedi ki: Allah Resulü aynı gün kalkıp minber üzerinde Abdullah b. Ubey konusunda (yapacaklarından) mazur görülmesini isteyerek dedi ki: Ey Müslümanlar topluluğu, aile halkıma ağır sözler söyleyecek kadar eziyeti bana ulaşmış bir kimseye karşı (yapacaklarım dolayısıyla) beni kim mazur görür? Allah'a yemin ederim ben aile halkım hakkında hayırdan başka hiçbir şey bilmiyorum. Andolsun onlar yine hakkında hayırdan başka hiçbir şey bilmediğim bir adamı sözkonusu ediyorlar. O benim aile halkımın yanına ancak benimle beraber girer. (Aişe) dedi ki: Abdull-Eşhel oğullarından olan Sa'd b. Muaz kalkarak: Ey Allah'ın Resulü, bu hususta ben seni mazur görürüm (sana yardım ederim). Eğer o kişi Evslilerden ise boynunu uçururum. Şayet kardeşlerimiz olan Hazredilerden ise sen bize emret, biz de senin emrini yerine getiririz, dedi. (Aişe) dedi ki: Hazredilerden bir adamayağa kalktı. -Hassan'ın annesi ise onunla aynı boydan olup amcasının kızı idi. Bu kişi Hazredilerin efendisi Said b. Ubade idi.- O bundan önce de salih bir insandı. Fakat hamiyetinin etkisi altında kaldı ve Sa'd'e şu cevabı verdi: Allah'a yemin ederim yalan söylüyorsun. Onu sen öldüremezsin, onu öldürmeye gücün de yetmez. Eğer senin kabilenden olsaydı öldürülmesini de arzu etmezdin. Sa'd'ın amcasının oğlu olan Useyd b. Hudayr kalkarak Said b. Ubade'ye: Allah hakkı için yalan söylüyorsun. Andolsun onu öldüreceğiz, sen bir münafıksın ve münafıkları savunmak üzere tartışıyorsun, dedi. (Aişe) dedi ki: Evs ve Hazrec kabileleri galeyana geldi. Öyle ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem minberin üzerinde ayakta duruyorken az kalsın birbirleriyle vuruşacak1ardı. Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları teskin edip durdu. Nihayet onlar da sustular, o da sustu. (Aişe) dedi ki: O gün, gün boyunca ağlayıp durdum. Ne gözyaşlarım dindi, ne de gözü me uyku girdi. Annem babam da yanıbaşımda sabahı etti. İki gece ve bir gündüz devamlı gözyaşım kesilmeksizin ağlayıp durdum ve bu süre boyunca da gözüme uykU girmedi. Öyle ki ağlamaktan dolayı ciğerim parçalanacak sandım. Annem babam yanımda oturuyordu, ben ağlıyorken Ensardan bir kadın yanıma girmek için izin istedi. Ben de ona izin verdim, o da gelip oturdu ve benimle birlikte ağlamaya başladı. Biz bu halde iken Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımıza geldi. Selam verdikten sonra oturdu. Bundan önce o söylenenlerin söylendiğinden beri yanımda oturmuş değildi. Ona hakkımda hiçbir vahiy gelmeksizin bir ay geçmişti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem oturun ca teşehhüd getirdikten sonra dedi ki: İmdi ey Aişe! Senin hakkında bana şunlar şunlar ulaştı. Eğer sen bunlardan uzak ve beri isen şüphesiz Allah da seni temize çıkaracaktır. Eğer bir günah işledinse Allah'tan mağfiret dile ve ona tevbe et. Şüphesiz kul (günahını) itiraf ettikten sonra tevbe ederse Allah da onun tevbesini kabul eder. Aişe dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözlerini bitirince gözyaşlarım kesiliverdi. Öyle ki bir damla gözyaşı dahi hissetmiyordum. Babama: Söyledikleri hususunda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e benim ile ilgili olarak cevap ver, dedim. Babam: Allah'a yemin ederim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ne söyleyeceğimi bilemiyorum, dedi. Anneme: Söyledikleri ile ilgili olarak Resulullah'a cevap ver dedim. Annem de: Allah'a yemin ederim Rsulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ne diyeceğimi bilemiyorum dedi. Bu sefer ben -henüz yaşı küçük ve okuyup bildiği Kur'an miktarı pek çok olmayan bir kızcağız olduğum halde- dedim ki: Allah'a yemin ederim kesinlikle biliyorum ki siz bu sözleri işitip durdunuz ve nihayet bu sözler içinizde yer etti ve anlatılanları tasdik edecek hale geldiniz. Andolsun ki sizlere suçsuz, günahsız olduğumu söyleyecek olsam beni tasdik etmeyeceksiniz. Eğer herhangi bir hususa dair size itiraf ta bulunacak olsam -ki Allah benim ondan beri ve uzak olduğumu biliyor- o takdirde beni doğrulamaya kalkışacaksınız. Allah'a yemin ederim bana ve size dair bulduğum tek örnek Yusuf'un babasının söylediği: "Bana düşen güzelce sabretmektir. Sizin o anlattık1arınıza karşı Allah'tan yardım dilerim" demekten ibarettir. Daha sonra yüzümü öbür tarafa çevirdim ve yatağıma yattım. Allah da biliyor ki gerçekten ben suçsuz idim ve şüphesiz Allah benim günahsız olduğumu bildirecektir, diyordum. Ama Allah'a yemin ederim yüce Allah'ın benim durumum ile ilgili olarak okunacak (tilavet olunacak) bir vahiy indireceğini hiç zannetmiyordum. Çünkü ben kendimi, yüce Allah'ın herhangi bir husus hakkında benim ile ilgili söz söylemeye değmeyecek kadar küçük görüyordum. Bununla birlikte Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e uykuda bir rüya göstermesini ve bununla Allah'ın beni temize çıkartacağını ümit ediyordum. Allah'a yemin ederim, Resulullah oturduğu yerden kalkmadan ve ev halkından hiç kimse dışarıya çıkmadan üzerine vahiy nazil oldu. Bu sebeple sıtmayı andıran aşırı hararet onu yakaladı. Öyleki kış gününde bile ona indirilen sözün (vahyin) ağırlığından dolayı üzerinden inci taneleri gibi terler döküıüyordu. (Aişe) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in O hali geçtiğinde o gülüyordu. Söylediği ilk sözler şunlar oldu: Ey Aişe, Allah senin suçsuz olduğunu bildirdi. (Aişe) dedi ki: Annem bana: Haydi onun huzurunda ayağa kalk dedi. Ben: Hayır, Allah'a yemin ederim onun huzurunda ayağa kalkmam. Şüphesiz ben aziz ve celil olan Allah'tan başkasına hamdetmem, dedim. (Aişe devamla) dedi ki: Yüce Allah da: "O olmadık iftirada bulunanlar sizden bir topluluktur ... "[Nur, 11] buyruğundan itibaren on ayet-i kerimeyi indirdi. Daha sonra yüce Allah bu buyrukları benim günahsız olduğuma dair indirmiş oldu. Ebu Bekir es-Sıddtk -ki yakınlığı ve fakirliği dolayısıyla Mistah b. Üsase'ye infakta bulunuyordu-: Allah'a yemin ederim Aişe için o söylediklerinden sonra ebediyyen Mistah'a hiçbir infakta bulunmayacağım, dedi. Bunun üzerine yüce Allah: "Sizden fazilet ve imkan sahipleri. .. yemin etmesin ... Allah gafUrdur, rahfmdir."[Nur, 22] buyruğunu indirdi. Ebu Bekir es-Sıddtk: Evet Allah'a yemin ederim. Allah'ın bana mağfiret etmesini severim, dedi ve daha önce Mistah'a yaptığı infakı yeniden yapmaya başladı ve: Allah'a yemin ederim bu infakı ondan ebediyyen kesmeyeceğim, dedi. Aişe dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cahş kızı Zeyneb'e benim durumum hakkında soru sormuştu. Zeyneb'e: Senin bildiğin ve gördüğün nedir demişti. Zeyneb şu cevabı vermişti: Ey Allah'ın Resulü, ben gözümü ve kulağımı korumak istiyorum. Allah'a yemin ederim hayırdan başka bir şey bilmiyorum, dedi. Aişe dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevceleri arasında benimle boy ölçüşebilecek tek kadın o idi. Allah da onu vera' ve takvası sayesinde korudu. (Aişe) dedi ki: "Ama kızkardeşi Hamne onun adına mücadeleye koyuldu. Fakat o da helak olanlar arasında helak oldu." İbn Şihab dedi ki: İşte sözünü ettiğim bu kimselerin anlattıkları hadisten bana ulaşanlar bunlardır. Daha sonra Urve Aişe'den rivayetle dedi ki: "Allah'a yemin ederim hakkında o sözlerin söylendiği kişi, subhanallah deyip duruyordu. Nefsim elinde olana yemin ederim ki asla bir dişinin örtüsünü açmış değildir." Bundan sonra da Allah yolunda öldürüldü

...
Referans:64 4141