Sahih-i Buhari

...

(64) Kitāb: Peygamber (ﷺ) Tarafından Yönetilen Askeri Seferler (El-Megazi)

(64) ...

Aişe r.anha'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızı Fatıma aleyhesselam Ebu Bekr'e haber göndererek yüce Allah'ın, Medine ve Fedek'te Resulüne fey" olarak verdiğinden kendisine düşen mirası ve Hayber'in beşte birinden kalanları ondan istedi. Ebu Bekr dedi ki: Resulullah: 'Bize mirasçı olunmaz. Geriye neyi bırakırsak o bir Sadakadır. Muhammed'in ailesi ise bu maldan (ihtiyacı olanı) yer' diye buyurmuştur. Ben de Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Sadakası olan bir şeyi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dönemindeki haliyle bırakıp değişikliğe uğratmayacağım. Onlar hakkında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem neyi yaptıysa andolsun ben de aynısını yapacağım. Bu sebeple Ebu Bekr ondan (bıraktığı Sadakadan) Fatıma'ya bir şey ödemeyi kabul etmedi. Bundan dolayı Fatıma, Ebu Bekr'e kızdı, ona darıldı. Vefat edinceye kadar da onunla konuşmadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sonra altı ay yaşadı. Vefat edince kocası Ali geceleyin onu defnetti ve onun vefat ettiğini Ebu Bekr'e haber vermedi. Onun cenaze namazını da o kıldı. Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibarlı idi ama Fatıma'nın vefatından sonra Ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini fark etti. Bu sebeple Ebu Bekr ile barışmanın ve ona bey'at etmenin yollarını aradı. Geçen o aylar zarfında henüz bey'at etmemişti. Ebu Bekr'e: Bize gel ve seninle birlikte de kimse gelmesin, diye haber gönderdi. Çünkü Ömer'in de hazır bulunmasını istemiyordu. Bu sefer Ömer: Hayır, Allah'a yemin ederim tek başına onların yanına gitmeyeceksin, dedi. Ancak Ebu Bekr: Size göre onlar bana ne yapabilirler ki! Allah'a yemin ederim onların yanına gideceğim, dedi. Ebu Bekr gidip onların yanına girdi. Ali şehadet getirerek dedi ki: Şüphesiz biz senin faziletini ve Allah'ın sana verdiklerini biliyoruz. Allah'ın sana sunduğu bir hayır dolayısıyla da seni kıskanmıyoruz. Fakat sen bu işi bizi dışarıda tutarak tek başına elinde tuttun. Bizler ise Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan yakınlığımız dolayısıyla (bu işte) bir pay sahibi olduğumuz görüşünde idik. Nihayet Ebu Bekr'in gözleri yaşardı. Ebu Bekr konuşunca şunları söyledi: Nefsim elinde olana yemin ederim ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in akrabaları(nı görüp gözetmeyi) kendi akrabalarımı görüp gözetmekten daha çok severim. Fakat bu mallar ile ilgili olarak benimle sizin aranızda ortaya çıkan anlaşmazlık hususunda da hayırlı olanı yapmaktan geri durmadım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bunlar hakkında ne yaptığını gördüysem mutlaka ben de onu yapmışımdır. . Bunun üzerine Ali, Ebu Bekr'e: Yarın öğleden sonra bey'atleşmek üzere seninle sözleşiyoruz, dedi. Ebu Bekr ögle namazını kıl(dır)dıktan sonra minbere çıktı, şehadet kelimesini getirdikten sonra Ali'nin durumunu, onun bey'at etmekten geri kalışını ve kendisine mazeret olarak belirttiklerini bu hususta onun mazereti olarak zikretti. Sonra da Allah'tan yardım diledi. Ali de şehadet kelimesini getirdi. Ebu Bekr'in hakkının büyüklüğünü ifade etti. Bu şekilde davranmaya kendisini itenin Ebu Bekr'i kıskanmak olmadığını, Allah'ın kendisine vermiş olduğu fazileti de reddetmek için yapmadığını anlattı. Fakat biz bu işte bir payımızın olduğu görüşünde idik. Ancak o bizi dışarıda tutarak bu işi tekeline aldı. Bundan dolayı içimizde bir şeyler hissettik, diye ekledi. Müslümanlar buna sevinerek: İsabet ettin dediler. Ali bu hususta bariz olana (Müslümanların hilafet ile ilgili genel tutumlarına) uygun olanı yapınca Müslümanlar da Ali'ye daha bir yakınlaştılar." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi s.a.v.'den sonra altı ay yaşadı." Hz. Fatıma'nın Nebiden sonra hayatta kaldığı süre ile ilgili olarak sahih olan budur. "Kocası Ali onu geceleyin defnetti ve vefatını Ebu Bekr'e bildirmedi." İbn Sa'd, Abdurrahman kızı Amre yoluyla el-Abbas'ın onun cenaze namazını kıldığını rivayet etmektedir. Değişik rivayet yolları ile de geceleyin defnedildiğini zikretmektedir. Bu ise onun vasiyeti dolayısıyla böyle olmuştu. Çünkü böylelikle tesettüre daha fazla uyulsun istemişti. Belki de Ebu Bekr'e vefat ettiğini bildirmeyişinin sebebi onun vefatının Ebu Bekr'e saklı kalmayacağını zannedişinden dolayıdır. Müslim, Nesai ve Ebu Davud'un, Cabir yoluyla rivayet ettiği geceleyin defin işinin yasaklandığına dair hadis ise, durumun tercihe elverişli olma halleri hakkındadır. Çünkü bu hadisin bir kısmında: "Kişinin bu işi çaresizlikten yapması hali müstesna" denilmektedir. "Fatıma hayatta olduğu sürece Ali insanlar nezdinde itibar görüyordu." Yani insanlar Fatıma'ya ikram olmak üzere ona saygı gösteriyarlardı. Fatıma vefat edip, Ali'nin Ebu Bekr'in huzuruna gelmeyişi sürüp gidince bu sefer onun da diğer insanların kabul ettiğini kabul etmesini istediklerinden gösterdikleri o saygıyı azaltmaya başladılar. Bundan dolayı Aişe hadisin sonlarında şöyle demiştir: "Gelip bey'at edince bu sefer insanlar onun da maruf olana dönmesi üzerine ona yakınlık göstermeye başladılar." Anlaşıldığı kadarıyla Fatıma hayatta olduğu sürece onun Ebu Bekr'e bey'atten geri kalması hususunda mazur olduğu görüşünde idiler. Çünkü onunla meşguloluyor, hastalığında ona bakıyor ve babası sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatı dolayısıyla üzüntüsüne karşı onu teselli etmeye çalışıyordu. Ayrıca Ebu Bekr'den babasının mirasını isteyişini reddetmesi üzerine ona kızdığından ötürü Ali de ondan ilişkiyi kesmek hususunda ona muvafık davranmayı uygun görmüştü. (Müslümanlar da bütün bu sebepler dolayısıyla onu mazur görüyordu.) "Fakat Fatıma vefat edince Ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini gördü. O da bu sebeple Ebu Bekr ile barış ip ona beyrat etmenin yollarını aradı. Çünkü o aylar boyunca ona beyrat etmemişti." Kasıt Fatıma'nın hayatta olduğu sürece bey'at etmediğidir. el-Mazeri der ki: Ali r.a.'ın gösterdiği mazeretlerle birlikte bey'at etmekten geri kalışındaki bir başka mazeret şudur: İmama bey'atin hal ve akd ehli tarafından yapılması yeterli görülmüştür. Herkesin bey'atte bulunması vacip değildir. Herkesin onun huzuruna gelmesi ve onun elini tutması da gerekmez. Aksine ona muhalefet etmemek ve ona karşı baş kaldırmamak suretiyle ona itaate bağlı kalıp, ona boyun eğmek yeterlidir. Nitekim Ali'nin de durumu bundan ibaretti. O Sadece Ebu Bekr'in huzuruna gelmekte gecikmişti. Bunun sebebini de zikretmiş bulunuyoruz. "Ömer'in bulunmasını istemediğinden" Buna sebep ise Ömer'in söz ve uygulamalarında alışageldikleri güçlü ve kararlı tutumudur. Ebu Bekr ise ince ve yumuşaktı. Onlar Ömer'in hazır bulunması halinde kendilerinin maksat olarak gözettiği işin tatlıya bağlanmasına aykırı bir görüş ayrılığına sebep olabilecek çokça sitemin yapılmasından çekinmiş gibi görünüyorlar. "Onların yanlarına girme" ki sana karşı gösterilmesi gereken tazimi terk etmesinler. "Allah'ın sana takdim ettiği bir hayır dolayısıyla seni kıskanmadık." Yani hilafet dolayısıyla seni kıskanmadık "Seninle öğleden" zevalden "sonra sözleşiyoruz." "Müslümanlar Ali'ye yakınlık göstermeye başladılar." Yani ona sevgi duymaya başladılar. "İşe maruf olan şekilde dönünce" yani diğer insanların girdikleri gibi o da itaatin kapsamına girince. Kurtubi der ki: Ebu Bekr ile Ali arasında cereyan eden sitem, mazeret gösterme ve bunun anlamı üzerinde insaf ile düşünen bir kimse, onların her birisinin diğerinin faziletini kabul ettiğini, kalplerinin karşılıklı saygı ve sevgi hususunda ittifak etmiş olduğunu görecektir. Her ne kadar beşer tabiatı bazen bunlara yenik düşse de dine bağlılık böyle bir hali reddetmektedir. Tevfik Allah'tandır

...
Referans:64 4241