Sahih-i Buhari
...
(65) Kitāb: Kur'an-ı Kerim 'in Peygamber ﷺ Tefsiri
(65) ...
İbn Abbas şöyle demiştir: Ebu Süfyan bizzat kendisi doğrudan bana şunu anlattı: Nebi ile anlaştığımız barış süresinde [ticari bir yolculuğa] çıktım. Ebu Süfyan şöyle devam etti: Şam'da bulunduğum sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den [Bizans imparatoru] Herakleios'a gönderilmiş bir mektup geldi. Mektubu Dıhye el-Kelbi getirmişti. Onu Busra'nın en ileri gelenine teslim etti. O da mektupu Herakleios'a ulaştırdı. [Mektubu alan] Herakleios, "Burada Nebi olduğunu iddia eden bu adamın halkından biri var mı?" diye sormuş. Etrafındakiler "Evet" diye cevap vermişler. Bunun üzerine bir grup Kureyşli ile birlikte imparatorla görüşmeye çağırıldım ve Herakleios ile görüşmeye gittim. Bizi önüne oturttu. Sonra, "Hanginiz soy bakımından kendisinin Nebi olduğunu iddia eden bu adama yakın?" diye sordu. "Ben." diye cevap verdim. Bunun üzerine beni önünde kendisine daha yakın bir yere oturttu, arkadaşlarımı ise benim arkama oturttu. Ardından tercümanını çağırdı. Ona, "Onlara, benim bu adama Nebilik iddiasında bulunan kişi hakkında bir takım sorular soracağımı, eğer bana yalan söylerse onun yalanını ortaya çıkarmalarını söyle," dedi. Bunun üzerine "Allah'a yemin ederim ki, arkadaşlarımın yalanını ortaya çıkaracaklarını bilmesem kesinlikle onun hakkında yalan söylerdim," diye düşündüm. Sonra Herakleios tercümanına ona "Haseb bakımından aranızdaki durumu nasıl?" sorusunu sormasını istedi. Ebu Süfyan "O içimizde haseb sahibidir," diye cevap verdi. [Bundan sonra Ebu Süfyan ile Herakleios arasında şu konuşma geçmiştir:] Herakleios - Ataları arasında bir kral var mıydı? Ebu Süyem - Hayır. Herakleios - Size mesajını iletmeye başlamadan önce onu hiç yalanla suçladınız mı? Ebu Süfyan - Hayır. Herakleios - Elit tabaka mı, yoksa güçsüz kimseler mi ona tabi oluyor? Ebu Süfyan - Doğrusu güçsüz insanlar ona tabi oluyor. Herakleios - Ona inananların sayısı artıyor mu, eksiliyor mu? Ebu Süfyan - Eksilmiyor. Aksine artıyor. Herakleios - Onun dinine girdikten sonra beğenmeyip dininden dönen var mı? Ebu Süfyan - Hayır. Herakleios - Onunla hiç savaştınız mı? Ebu Süfyan - Evet. Herakleios - Onunla savaşınız nasıl neticelendi? Ebu Süfyan - Bir o galip geldi, bir biz. O bize zarar verdi, biz de ona zarar verdik. Herakleios - Peki o, aldatıyor mu? Sözleşmesini çiğniyor mu? Ebu Süfyan - Hayır. Ancak şu an onunla barış halindeyiz. Bu zaman içinde ne yapacağını bilmiyoruz. Ebu Süfyan bu cümle hakkında şöyle demiştir: Allah'a yemin edirim ki, bu ifade dışında [nebi'i s.a.v. kötüleyen] başka bir ifade söyleme imkanı bulamadım. Herakleios - Daha önce aranızda onun gibi Nebilik iddiasında bulu- nan oldu mu? Ebu Süfyan - Hayır. Sonra Herakleios tercümanına şu sözlerini bana aktarmasını emretti: - Ben sana onun içinizdeki hasebini sordum. Onan aranızda iyi bir hasebe sahip olduğunu söyledin. Bu, bütün Nebilerin özelliğidir. Onlar gönderildikleri toplumda hasep sahibidirler. Ben sana "Onun ataları arasında kral var mı?" diye sordum. Senbana "Hayır," cevabını verdin. Eğer ataları arasında kralolsaydı, "Bu adam atalarının krallığını yeniden kurmak istiyor," derdim. Sana "Ona tabi olanlar elit tabaka mı, yoksa güçsüz insanlar mı?" diye sordum. Sen, "Doğrusu güçsüz kimseler ona tabi oluyor," cevabını verdin. Nebilerin tabiieri de zaten onlardır. Ben sana "Nebilik iddiasından önce hiç onu yalan söylemekle suçladınız mı?" diye sordum. Sen, "Hayır," cevabını verdin. Buradan anladım ki, o insanlara yalan söylemekten kaçındığına göre Allah'a karşı hiç yalan söylemez. Ben sana "Onun dinine girenlerden herhangi biri memnuniyesizliğinden dolayı dininden döndü mü?" diye sordum. Sen, "Hayır," cevabını verdin. İşte gönül huzuru ile bütünleşen iman da böyledir. Ben sana, "Ona inananların sayısı artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?" diye sordum. Sen, "Her geçen gün sayılarının arttığını söyledin." Tamamlanıncaya kadar iman da böyledir. Ben sana, "Hiç onunla savaştınız mı?" diye sordum. Sen, onunla savaştığınızı ve savaşın bir sizin lehinize, bir onun lehine neticelendiğini; bazen onun size zarar verdiğini, bazen de sizin ona zarar verdiğinizi haber verdin. İşte Nebilerin durumu böyledir. Bu şekilde onlar imtihana tabi tutulurlar. Ama neticede onlar üstün gelir. Ben sana, "O aldatıyor mu?" diye sordum. Sen onun aldatmadığını söyledin. Nebiler böyledir. Onlar asla aldatmazlar. Ben sana, "Ondan önce Nebilik iddiasında bulunan oldu mu?" diye sordum. Sen, "Hayır," cevabını verdin. Eğer ondan önce başka biri Nebilik iddiasında bulunmuş olsaydı, onun için 'kendisinden önce dillendiriimiş bir iddianın peşine düşüyor,' derdim. Sonra Herakleios şöyle sordu: O size neyi emrediyor? Ben de şöyle cevap verdim: Bize namaz kılmamızı, zekat vermemizi, akrabalı'bağlarını gözetmemizi ve iffetli olmamızı emrediyor. Bunun üzerine o şöyle dedi: Eğer onun hakkında söylediklerin doğruysa, kuşkusuz o bir Nebidir. Ben bir Nebiin çıkacağını biliyordum. Ama onun sizlerden çıkacağını zannetmiyordum. Ona ulaşacağımı bilsem, onunla buluşmayı isterdim. Eğer onun yanındaolsam ayaklarını yıkardım. Elbette o, şu ayaklarımı bastığım toprakları egemenliği altına alacak. Sonra Herakleios Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine gönderdiği mektubu istedi ve onu okudu. Mektupta şöyle yazıyordu: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla; Allah'ın Nebii Muhammed'den sallallahu aleyhi ve sellem RumIarın büyüğü Herakleios'a; Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun! Seni İslam'a davet ediyorum. Müslüman ol, kurtul! İslam'a gir ki, Yüce Allah seni iki defa ödüllendirsin. Şayet müslüman olmaya yanaşmazsan farisilerin - tüm Bizans halkının vebali de senin boynunadır. "(Resulüm!) De ki: Ey Ehl-i Kitap' Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilCihlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyin." Herakleios mektubu okumayı bitirince etrafında sesler yükselmeye başladı. Gürültü gittikçe arttı. Dışarı çıkarılmamız emredildi ve biz dışarı çıkarıldık. Dışarı çıkınca arkadaşlarıma şöyle dedim: İbn Ebi Kebşe'nin konumu güçleniyor. Hatta Asfaroğullarının [sarıoğullarının - Bizans'ın] kralı onlardan korkuyor. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in konumunun güçleneceğine olan inancım tamdı. Nihayet Rabbim müslüman olmayı bana nasip etti." Zühri şöyle söylemiştir: "Herakleios Bizans'ın ileri gelenlerini davet etti. Kendisine ait bir salonda onlarla toplantı yaptı. Onlara "Ey RumIarın ileri gelenleri! Bu adama iman ederek kurtuluşa erip ahir zamana kadar hakimiyetinizi sürdürmeye ne dersiniz?" diye sordu. Bunun üzerine toplantıya katılanlar yaban eşeklerinin kaçtığı gibi kapılara yöneldiler. Bir de baktılar ki, kapılar kilitlenmiş. Bunun üzerine Herakleios "Onları bana getirinı" diye emir buyurup onların huzuruna getirilmesini istedi. Sonra onlara şöyle hitap etti: Doğrusu ben sizi denedim. Ne derece dininize bağlı olduğunuzu öğrenmek istedim. Kuşkusuz arzu ettiğim tavırları sergilediniz. Bunun üzerine toplantıya katılanlar Herakleios'a saygıdan dolayı secde edip ondan razı oldular." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Haseb bakımından aranızdaki durumu nasıl?" Ebu Süfyan bu soruya ....hüve flnazu hasebin (O içimizde haseb sahibidir) şeklinde cevap Jermiştir. Bu cevap biraz problemli görülmüştür. Bunun tam olarak soruya cevap teşkil ettiği düşünülmemiştir. Çünkü soru, nebi'in soyunun veya hasebinin olduğunu zaten içermektedir. Cevap da bunun aynısıdır. Bu şekilde bir düşünceye şöyle cevap verilmiştir:......zu hasebin ifadesinde geçen tenvin, tarzım içindir. Bu durumda Ebu SüfYan şöyle söylemiş demektir: "O içimizde şan lı bir soy veya büyük bir haseb sahibidir." İbn İshak rivayetinde Herakleios'un bu sorusu "Soy bakımından aranızdaki durumu nasıl?" şeklinde geçmektedir. Ebu Süfyan'ın cevabı da şu şekildedir: "En asil soya sahiptir. Onun soyu devenin hörgücünden daha yüksektir." Bu cevabı ile Ebu Süfyan, "O, soy bakımından bizim en şereflimizdir," demek istemiştir. "Onunla hiç savaştınız mı?" Herakleios savaşa başlamayı onlara nispet etmiştir. Sorusunu "Hiç o sizinle savaştı mı?" şeklinde sormamıştır. Bunun birkaç nedeni olabilir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: 1-Ona olan saygısını korumak için. 2-Nebi'in halkı kendisiyle savaşmadığı sürece onlara savaş açmayacağını bildiği için. 3-Mevcut inançlarını bırakmaya davet edilen insanların genellikle şiddetle karşılık verdiklerini bildiği için. Dihye'den nakledilen hadiste ise Herakleios "O sizinle savaşınca zor durumda kalıyor mu?" şeklin'de sormuş. Ebu Süfyan da "Onu an la bir halk savaştı. Bir keresinde onlar üstün geldi, diğer defasında o üstün geldi," şeklinde cevap vermiş. Bunun üzerine Herakleios şöyle demiş: İşte bu, onun Nebiliğini gösteren bir alamettir. "O bize zarar verdi, biz de ona zarar verdik." Herakleios ile Ebu Süfyan'ın görüşmesinden önce Kureyşliler ile Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem üç kez savaşmışlardı. Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yapılmıştı. Bedir'de müslümanlar müşrikleri bozguna uğratmıştı. Uhud'da ise onlar üstün gelmişti. Hendek de ise her iki taraf az da olsa diğer tarafa kayıp verdirmişti. Bu yüzden Ebu Süfyan'ın "O bize zarar verdi, biz de ona zarar verdik," sözü doğrudur. "Ben sana onun içinizdeki hasebini sordum." Hadisteki soru ve cevaplar meydana geldiği şekilde anlatılmıştır. Herakleios her cevap karşısında söylenmesi gerekeni söylemiştir. Sonuç olarak, bu soru-cevabın her biri Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Nebilik alametlerini taşımaktadır. Herakleios bunların bir kısmını okuduğu kitaplardan öğrenmiş, diğer bir kısmını ise geleneğe bakarak tespit etmiştir. "Ben bir Nebiin çıkacağını biliyordum. Ama onun sizlerden çıkacağını zannetmiyordum." Bu ifadeler, Herakleios'un o dönemde bir Nebi gönderileceğinden haberdar olduğunu, ancak söz konusu Nebiin hangi milletten çıkacağını bilmediğini gösterir. "Ona ulaşacağımı bilsem, onunla buluşmayı isterdim." Hadisin bu kısmı "Bedu'l-vahy Bölümü"nde413 "onunla buluşmak için her türlü zahmete katlanırım" anlamına gelen ......ıe teceşşemtü likaehu ifadesi ile nakledilmiştir. Kadı Iyaz bu lafzı tercih etmiştir. Ancak onun bu tercihi İmam Müslim'in naklettiği rivayete hastır. Ayrıca söz konusu rivayet İmam Buharı tarafından da nakledilmiştir. İmam Nevevı bu ifade hakkında şöyle demiştir: .....le teceşşemtü likaehu "Ona ulaşmak için her türlü sıkıntıya, meşakkate katlanırım, ama ona ulaşamamaktan endişe ediyorum." anlamına gelir. Aslında Herakleios'un bu konuda bir mazereti yoktur. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in özelliklerini öğrenmişti. Ama imparatorluk hırsına yenik düştü. İmparatorluğunun sürmesini arzuladı ve tercihini bu yönde kullandı." Ayrıca İmam Nevevı bu hadis hakkında şunları söylemiştir: Bu kıssadan birçok faydalı bilgiye ulaşılır. Bunları şu şekilde sıralamamız mümkündür: 1-Kafirlerle savaşmadan önce onları mektup yazarak İslam'a davet etmek caizdir. Bu konu ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Kendilerine İslamı davetin ulaştığı kimseleri uyarmak farzdır. Diğer insanları ise uyarmak müstehaptır. 2-Haber-i vahid ile amel etmek gereklidir. Eğer gerekli olmasaydı, mektubun Dıhye el-Kelbı ile gönderilmesinin bir anlamı olmazdı. 3.-Karineler doğru olduğunu gösterdiği takdirde yazılı metnin gereği ile amel etmek gereklidir. "Rahman ve Rahım olan Allah'ın adıyla;" Nevevı bu konuda şöyle demiştir: "Hadisin bu kısmından mektuba besmele ile başlamanın müstehap olduğu sonucu ortaya çıkar. Hatta mektubun gönderildiği kişi kafir olsa bile bu hüküm değişmez." "Allah'ın Nebii Muhammed'den sallalliıhu aleyhi ve sellem" Bu ifade "Bed'u'lvahy" ve "Cihad" Bölümlerinde "Allah'ın Nebii Muhammed İbn Abdillah'tan" şeklinde geçmektedir. Bu cümle, Nebilerin her ne kadar Allah katında insanların en değerlisi olsa da, aynı zamanda O'nun kulu olduklarına da işaret eder. Sanki bu ifade, Hıristiyanların Hz. İsa hakkındaki iddialarının batıl olduğuna bir işarette bulunmaktadır. Medainı'nin anlattığına göre Herakleios "Allah'ın Nebii Muhammed s.a.v.'den Rumların liderine" ifadesini okuyunca, kardeşi buna çok sinirlenmiş ve mektubu çekip almış. Herakleios ona "Neyin var?" demiş. Kardeşi, "Baksana! Önce mektuba kendi ismi ile başlamış. Seni de 'Sahibu'r-rOm" olarak isimlendirmiş. Bunun üzerine Herakleios ona şöyle demiş: "Kuşkusuz sen, düşüncesizin birisin. Ne yazdığını okuyup öğrenmeden bu mektubu atmamı mı istiyorsun? Eğer o bir Nebise, mektuba kendi adıyla başlaması daha uygundur. Ayrıca 'Sahibu'r-ROm' demesi de doğrudur. Benim ve onların sahibi de Allah'tır." "Rumiarın büyüğü" Bu ifade, onların saygı gösterip lider olarak benimsedikIeri kimse anlamına gelir. "Müslüman ol kurtul!" Bu ifade, İslam'a girenlerin afetlerden kurtulacağına dair bir müjdedir. Bu müjde sadece Herakleios'a ait değildir. Aynı şekilde "İslam'a gir ki, Yüce Allah seni iki defa ödüllendirsin," hükmü de sadece onun için değildir. Aksine bu, kendi Nebiine ve Nebi s.a.v.'e iman eden herkes için geçerlidir. "İslam'a gir ki, Yüce Allah seni iki defa ödüllendirsin." Bu ifadede geçen ...eslim (Müslüman ol!İslam'a gir) ifadesi "Bed'u'l-vahy Bölümü"nde geçen iki ihtimalden birini tekit etmek için kullanılmıştır. Allah Resulü s.a.v. bu ifadeyi tekit için tekrarlamıştır. Ancak mektupta ş:ıeçen ilk i!eslim emri, "Mesih hakkında Hıristiyanlar gibi inanma!"; ikinci i!eslim emri ise, Islam dinine gir anlamına gelir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu ifadeden sonra "Allah seni ki defa ödüllendirsin," demiştir. Önemli Açıklama : Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Herakleios'a gönderdiği İslam'a davet mektubunda açıkça, kelime-i şehadetin ikinci rüknü olan kendi Nebiliğini kabule çağırmamıştır. Ama bu, "Hidayete tabi olanlara selam olsun!", "Seni İslam'a davet ediyorum", "Müslüman all" cümleleinde mevcuttur. Çünkü bu sözlerin tamamı kelime-i şehadetin iki rüknünü de içermektedir. "Arısılerinitüm Bizans halkının" Bu ifadenin açıklaması "Bed'u'l-vahy Bülümü"nde yapılmıştı. İbn Sıde (vefatı. 458) "el-Muhkem" adlı eserinde şöyle demiştir: Arıs, Sa'leb kabilesinin lehçesine göre çiftçi, Küra' lehçesine göre ise emin anlamına gelir. Bu kelime zıt anlama gelen kelimelere benzer. Yani başkasına uyan ve kendisine uyulan kimse için kullanılır. Bu kelimenin hadisteki kullanımı her iki manaya da uygundur. Eğer burada başkasına uyan manası kastedilmiş ise, hadisin anlamı şu şekilde olur: "İslam'ı girmeyi reddetme konusunda sana uyanların - halkının da vebali senin boynunadır." Yok eğer kendisine uyulan manası kastedilmiş ise, hadisin anlamı şu şekilde olur: "[İslam'ı girmeyi reddetme konusunda] kendisine uyulan insanların da vebali senin boynunadır. Kendilerine bağlı olanları haktan saptırdıkları ölçüde onların günahı sana yazılır." "Kendisine ait bir salonda onlarla toplantı yaptı." "Bed'u'l-vahy Bölümü"nde anlatıldığı üzere Herakleios ileri gelenleri bir yerde toplamış, kendisi de yüksek bir yere kurulmuştu. Oturduğu yerden onların ne yaptıklarını görebiliyordu. Canındanendişe etiği için böyle yapmıştı. Çünkü onların sözlerinden hoşlanmayıp aniden kendisini öldürmelerinden korkuyordu. "Ahir zamana kadar hakimiyetinizi sürdürmeye ne dersiniz?" Herakleios kitaplardan şunları öğrendiği için bu cümleyi kurmuştur: 1-Muhammed ümmetinden sonra başka bir ümmet meydana gelmeyecektir. 2-Muhammed ümmetinin dininden başka bir din gönderilmeyecektir. 3-Muhammed'in dinine iman edenler kurtuluşa erecektir. "Herakleios'a saygıdan dolayı secde edip ondan razı oldular." Bu ifade, RumIarın krallarına eğilerek saygı gösterme geleneğine sahip olduklarına işaret eder. Yine ihtimal dahilindedir ki, onların gerçekten yeri öptüğüne dair bir işaret de olabilir. Bu şekilde krallarını selamlayanlar çoğunlukla secdeye kapanan insanlar gibi eğilirler. Toplantıya katılanlar Herakleios'un yanından kaçmaya yeltendikten sonra, kendilerini rahatsız eden durumun ortadan kalktığını fark edip tekrar krallarına dönmüşlerdir. Böylece ondan razı olmuşlardır. NOT : Mektuba, kime gönderildiğini yazmadan önce besmele ile başlanılır. Ahmed İbn Hanbel ve Ebu Davud'un rivayetine göre Ala İbn el-Hadramı Nebi s.a.v.'e bir mektup yazmıştır. O esnada Ala, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Bahreyn valisi idi. Mektuba, "Ala'dan Allah'ın Elçisine Sallallahu Aleyhi ve Sellem" şeklinde başlamıştı. Meymun şöyle demiştir: Acemler krallarına mektup yazarken önce krallarının ismini zikretmeyi adet haline getirmişlerdir. Bu konuda Ümeyye Oğulları da onlara tabi olmuştur. ''Ahkam'' konusunda, İbn Ömer'in Muaviye'Ye mektup yazdığı ve mektuba Muaviye'nin adıyla başladığı anlatılacaktır. Yine aynı şekilde onun Abudlmelik'e bu tarz bir mektup yazdığından bahsedilecektir. Zeyd İbn Sabit'in de Muaviye'ye bu şekilde mektup yazdığı rivayet edilmiştir
Referans | : | 65 4553 |