Sahih-i Buhari

...

(65) Kitāb: Kur'an-ı Kerim 'in Peygamber ﷺ Tefsiri

(65) ...

Cabir İbn Abdillah el-Ensari"den rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: Fetret-i vahiy'den bahsederken Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem konuşması esnasında şöyle buyurdu: Yürürken gökten bir ses işittim. Bakışlarım! göğe çevirdim, bir de ne göreyim! Hira'da bana gelen melek gökyüzü ile yeryüzü arasında bir kürsüde oturmuş halde orada. Ondan çok korktum ve evime dönüp "Beni örtün! Beni örtün!" dedim. Onlar da beni örttüler. Bunun üzerine Allah Teala: "Ey örtüye bürünen! (İnziva arzu eden!) Ayağa kalk ve insanları uyar! Rabbinin büyüklüğünü an! Elbiseni tertemiz tut, maddf manevf kirlerden ann, pis ve murdar olan her şeyden kaçın!"(Müddessir 1-5) ayetlerini indirdi. Ebu Seleme şöyle demiştir: Ayette geçen ...........ricz (pis ve murdar olan) kelimesinden maksat Cahiliyye halkının taptığı putlardır. Cabir şöyle dedi: Sonra vahiy peşpeşe inmeye başladı. Fethu'l-Bari Açıklaması: Bu rivayetin "Hz. Nebi'e ilk gelen [vahiy] uykuda gördüğü sadık rüya şeklinde idi," bölümü Aklı rivayetinde Bed'u'l-vahy Bölümü'nde "vahiy" ziyadesi ile birlikte geçmişti. Bu da göstermektedir ki, Hz. Nebi'e ilk gelen vahiy rüya şeklindedir. Ancak genelolarak onun Nebiliğini gösteren ve sadık rüyalardan önce gerçekleşmiş bazı olaylar vardır. Mesela; İmam Müslim'in naklettiği taşın Hz. Nebi'e selam vermesi olayı bunlardan biridir. İbnu'l-Murabıt şöyle demiştir: "Hz. Nebi'in gördüğü rüyalar, ne karmakarışık rüyalardır, ne de şeytanın bir aldatmasından ibarettir." Bu rivayetin zahirine göre sadık rüyalar Hz. Nebi'e yalnızlığın sevdirilmesinden önce gösterilmiştir. Hz. Nebi'e önce yalnızlığın sevdirilmesi, sonra da sadık rüyaların gösterilmesi ihtimali de vardır. Ancak ilk görüş daha kuwetlidir. ..........tehannüs kelimesinin ibadet etmek anlamına geldiğini söylemiştit ifadesi apaçık bir idracdir. Şayet bu ifade Aişe r.anha'nın sözünün bir devamı olsaydı rivayet ......kalet şeklinde devam ederdi. Rivayette Hz. Nebi'in ibadet şekli açıklanmamıştır. Ancak İbn İshak'ın Ubeyd İbn Umeyr'den naklettiği rivayette şöyle bir ifade geçmektedir: "Hz. Muhammed kendisine müracaat eden yoksulları doyururdu." Bazı alimler Hz. Nebi'in tefekkür ederek ibadet ettiğini söylemiştir. Muhtemelen Hz. Aişe bizzat yalnız kalmayı ibadet olarak isimlendirmiştir. Çünkü insanlardan, özellikle de batıl üzere olan insanlardan uzaklaşmak genelolarak ibadet kapsamına girmektedir. Nitekim Hz. İbrahim'in insanlardan uzaklaşması ibadet olarak görülmüştür. Bu durum onun "Ben Rabbimin emrettiği yere hicret edeceğim, "(Ankebut 26) sözüne yansımıştır. Bu durumun ibadet olup olmayacağı meselesi Uso.ı ilminin bir konusudur. Şöyle ki; Hz. Nebi kendisine vahiy gelmeden önce, ondan önce gönderilmiş bir Nebiin şeriatına göre ibadet ediyor muydu? Çoğunluk bu soruya "Hayır" yanıtını vermiştir. Çünkü Hz. Nebi birine tabi olsaydı, kendisine uyulması uzak bir ihtimalolurdu. Şayet Hz. Nebi bir Nebie uysaydı, onun tabi olduğu bu Nebiin ismi nakledilirdi. Yukarıdaki soruya "Evet" diyenler de olmuştur. İbn Hacib bu görüşü tercih etmiştir. Hz. Nebi'in kendisinden önce bir Nebie tabi olduğunu söyleyenler de bu Nebiin kim olduğu konusunda sekiz görüş ileri sürmüşlerdir. a) Hz. Adem. Bu görüşü İbn Berhan nakletmiştir. b) Hz. Nuh. Bu görüşü Amidi nakletmiştir. c) Hz. İbrahim. Bir grup alim bu görüşü benimsemiş ve "Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy!"(Nahl 123) ayetini görüşlerine delilolarak getirmiştir. d) Hz. Musa. e) Hz. İsa. f) Bütün Nebilerin şeriatlarından kendisine ulaşan bilgiler. Bu görüşü ileri sürenler "İşte o Nebiler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onlann yoluna uy, "(En'am 90) ayetini delilolarak getirmişlerdir. g) Bir isim vermeden kendisinden önceki Nebilere uyduğunu söyleyenlerin görüşü. Amidi bu görüşü tercih etmiştir. Bu görüşler içinde üçüncü görüşün daha güçlü olduğu aşikardır. Çünkü Hz. Nebi'in, hac ve tavaf gibi birçok ibadette Arapların sürdürdükleri İbrahim şeriatına uyma konusunda gösterdiği hassasiyet rivayet edilmiştir. Hz. Nebi'in kendisinden önceki bir Nebie uyması meselesi, onun Nebiliğinden önce söz konusudur. Nebiliğinden sonraki durum hakkında ise el-En'am suresinin tefsirinde ayrıntılı açıklama yapılmıştır. ************ İbn Hacer burada sekiz görüş olduğunu ifade etti, ancak yedi görüş sıraladı. Asıl nüshaya müracaat ettiğimizde, durumun muhtasardaki gibi olduğunu fark ettik. Bunun iki nedeni olabilir. a- Fethu'l-Bari istinsah edilirken sekizinci madde atlanmış olabilir. b- İbn Hacer sekizinci maddeyi zikretmeyi unutmuş olabilir. ************ .........Feğattani ifadesi İbn İshak'ın "Siyer"inde ........feğattebeni şeklinde geçmektedir. Her iki kelime de aynı anlamı ifade etmektedir. Meleğin Hz. Nebi'i sıkmasının hikmeti şu şekilde izah edilir: a) Hz.Nebi'in başka bir şey ile meşgul olmasını engellemek. b) Kendisine vahyedilecek sözün ağırlığına dikkat çekmek üzere durumun cidiyetini ve ağırlığını göstermek. Melek, Hz. Nebi bu sıkmaya sabredince kendisine vahiy vermiştir. Vahiy verme işi her ne kadar Allah'ın ilmine göre gerçekleşecek olsa da, burada Hz. Nebi'e göre meselenin zflhir olması için bunun gösterilmesi kastedilmiş olabilir. c) Bir görüşe göre melek Hz. Nebi'i sınamak, onun kendi kafasından bir şey söyleyip söylemeyeceğini görmek için böyle yapmıştır. Hz. Nebi kendi kafasından bir şey söylemeyince, bu durum onun böyle bir şey yapamayacağına delalet etti. d) Bir görüşe göre de melek, Hz. Nebi'e zorlansa bile okumaya güç yetiremeyeceğini göstermek istemiştir. e) Bir diğer görüşe göre ise bundaki hikmet, tahayyül, vehim ve vesvesenin cismin sıfatı olmadığını gostermektir. Hz. Nebi'in cismi için bu özellikler gerçekleşince o, bunun Allah'ın bir işi olduğunu anladı. Görüştüğümüz bazı alimler, bunun Hz. Nebi'e özgü bir durum olduğunu, daha önceki Nebilerden hiçbirinin ilk vahiy esnasında böyle bir olayla karşılaştıklarının nakledilmediğini anlattılar. Meleğin üçüncü kez Hz. Nebi'i sıkmasından, bir konuyu pekiştirmek veya daha açık hale getirmek isteyen birinin üç kez tekrar yapabileceği sonucu çıkartılır. Kitabu'l-ilm'de de geçtiği gibi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem böyle yapardı. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ev halkından kendisini örtmelerini istemesi, içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan korku sebebiyle olmuştur. Genellikle insanlar örtüye büründükleri zaman korkulan diner. Ubeyd İbn Umeyr'in mürsel rivayetinde hadisin "Sevin!" kısmı şu şekilde geçmektedir: "Hz. Hatice şöyle dedi: Sevin! Ey Amcamın oğlu! Sebat göster. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, senin bu milletin Nebii olmanı ümit ediyorum!" Ebu Meysera'nın mürsel rivayetinde hadisin "Musa'ya gelen" kısmı şu şekilde geçmektedir: Sevin! Ben şahitlik ederim ki sen, Meryem'in oğlunun müjdelediği Nebisin. Sen Musa'ya verilen vahyin bir benzerine sahipsin. Elbette sen gönderilmiş bir Nebisin. Kuşkusuz sana cihad etmen emredilecek." Varaka'nın Müslümanlığı konusunda nakledilen haberlerin en sarihi budur. Bu rivayeti İbn İshak nakletmiştir

...
Referans:65 4954