Sahih-i Buhari
...
(67) Kitāb: Nikâh
(67) ...
Sehl'den, dedi ki: "Bir adam Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanından geçip gitti. Bu adam hakkında ne dersiniz, diye sordu. Ashab: Bu adam bir kıza talip olursa onunla evlendirilmeye, bir şefaatte (iltimasta) bulunursa, o şefaati kabul edilmeye, konuşursa da dinlenilmeye layık birisidir, dediler. (Sehl) dedi ki: Sonra sustu. Biraz sustu. Müslümanların fakirlerinden bir adam geçince: Bu adam hakkında ne dersiniz, diye sordu. Onlar: Bir kıza evlenmek için talip olursa nikahlanmamaya, şefaat (iltimasta) bulunmak isterse şefaati kabul olunmamaya, konuşursa da dinlenilmemeye layıktır dediler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Bu, ötekinden yeryüzü dolusu kadar daha hayırlıdır, diye buyurdu." Bu hadis 644 7 numara ile gelecektir Fethu'l-Bari Açıklaması: "Kefaetler dindedir." el-Ekfa' kelimesi "kufv"in çoğuludur. Benzer ve denk anlamındadır. Dinde denkliğin aranacağı hususu üzerinde ittifak edilmiştir. Bu sebeple Müslüman bir kadın asla bir kafire helal olmaz. "Ve o sudan bir insan yaratan, ondan neseb ve sıhrı akrabaları çıkaran O'dur."(Furkan, 54) İmam Malik kefaetin (evlenecek eşler arasındaki denkliğin) sadece dine has olduğunu açık bir şekilde ifade etmiş bulunmaktadır. Aynı zamanda bu görüş İbn Ömer ve İbn Mesud'dan da nakledilmiştir. Tabiınden de Muhammed İbn Sırın ve Ömer İbn Abdulaziz'den bu görüş nakledilmiştir. Cumhur neseb hususunda da kefaetin göz önünde bulundurulacağını kabul etmektedir. Ebu Hanife dedi ki: Kureyş birbirine denktir. Araplar da aynı şekildedir. Fakat Arap olmayan bir kimse Araplara denk (küfv) olmadığı gibi, Araplardan da herhangi bir kimse Kureyşlilere denk değildir. Bu aynı zamanda Şafiilerin de bir görüşüdür. Sahih olan ise Haşim ve Muttaliboğullarının diğerlerine göre daha önde olduklarıdır. Bunun dışındakilerin hepsi ise birbirine denktir. Sevri dedi ki: Meval1'den olan bir kimse, Arap bir kadınla nikahlanacak olursa bu nikahı feshedilir. Bir rivayete göre Ahmed de bu görüşü benimsemiştir. Şafii ise orta yol tutarak şöyle demektedir: Birbirlerine denk olmayanların nikahı haram değildir ki, bundan dolayı yapılmış olan bir nikahı reddedeyim. Ancak bu, kadına ve velilere karşı işlenmiş bir kusurdur. Onlar buna razı olurlarsa nikah sahih olur ve onların kullanmadıkları bir hakkı olarak kalır. Eğer velilerden bir kişi bu nikaha razı olmazsa onu feshedebilir. Nakledildiğine göre nikahta veliliğin şart koşulması, kadının kendisine denk olmayan birisi ile nikahlanmayı kabul etmek suretiyle değerini düşürmemesi içindir. Kefaet hususunda nesebin de göz önünde bulundurulacağını belirten herhangi bir hadis sabit olmamıştır. "Nebi sa1Ia11ahu a1eyhi ve sellem'in Zeyd (yani İbn Harise'yi) evlatlık edindiği gibi." "Salim'i bir evladımız olarak görüyorduk." el-Berkanı bu rivayette Buhari'nin hocası Ebu'l-Yeman yolu ile Ebu Davud da Yunus'un ez-Zührı'den diye naklettiği rivayetinde şu fazlalık vardır: "O benimle ve Ebu Huzeyfe ile birlikte aynı odada kalırdı. Beni üstüm başım açık gördüğü de olurdu." Kasıt, iş yaparken ki elbiselerinin iş dolayısıyla üzerinden açıldığı halde kendisini görmüş olduğudur. " ... diye hadisi zikretti." Yani onun geri kalan kısmını el-Berkanı ve Ebu Davud şöylece zikretmektedirler: "Bu husustaki görüşün nedir? Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona: Süt emzir dedi. O da Salim'e beş defa süt emzirdi. Böylelikle Salim onun süt çocuğu durumunda oldu." Buna dayanarak Aişe de erkek ve kız kardeşlerinin kızlarına kendisini görmelerini, huzuruna girmelerini uygun gördüğü kimselere -yaşça büyük olsa dahi- beş defa süt emzirmelerini söyler ve bu kimseler de onun huzuruna girerdi. Ama Ümmü Seleme ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in diğer zevceleri, beşikte iken süt emmemiş olduğu takdirde herhangi bir kimsenin huzurlarına girmelerine izin vermeyi kabul etmemişler ve Aişe'ye şöyle demişlerdir: Allah'a yemin ederiz, biz bilemiyoruz. Belki bu, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in diğer insanları dışarıda tutarak, sadece Salim'e vermiş olduğu bir ruhsattır. Zubeyr'in kızı DuMa'nın başından geçen olay ile ilgili Aişe'nin rivayet ettiği (babdaki) ikinci hadis ile ilgili açıklamalar, daha önce Hac bölümündeki Muhsar ile ilgili bablarda geçmiş bulunmaktadır. Bu hadisten anlaşıldığına göre yemin kastı gütmeksizin söz arasında yemin etmek caizdir. Kadının farz olan haccı eda etmek için kocası ile danışması vacip değildir. Böyle denilmiş olmakla birlikte, bu, farz haccını engellemesinin kocası için caiz olmaması, ondan izin istemesi gereğini de kaldırmaz. "Malı ve şerefi dolayısıyla" ... Buradan anlaşıldığına göre, soylu ve şerefli bir kimsenin aynı şekilde soylu birisi ile evlenmesi müstehabtır. Ancak dindar olmayan soylu bir kadını nikahlamak ile dindar olmakla birlikte soyu o derecede bulunmayan bir kimseyi nikahlamak arasında seçim yapması gerektiği takdirde dindar olanın öncelenmesi sözkonusudur. Bütün niteliklerde de aynı ilke uygu- "Güzelliği" ... Buradan da güzel olan kadınla evlenmenin müstehab olduğu anlaşılabilir. Ancak mütedeyyin olnayan güzel bir kadın ile mütedeyyin olup güzel olmayan kadından birisini tercih etmek durumunda kalması hali müstesna. Bununla birlikte dindarlıkları eşit olursa, güzelolanla evlenmek daha uygundur. "Vasıfları, nitelikleri güzel bir kadın" da "güzel kadın" tabirinin kapsamında görülür. Mehrinin ağır ve külfetli olmaması da bunlar arasındadır. "Sen dindar olanı seç." Cabir yoluyla gelen bu hadisin rivayetinde: "Sen dindar olanı nikahlamaya bak" şeklindedir. Buyruğun anlamı da şudur: Dindar ve mürüwet sahibi olana yakışan, her hususta dindarlığı göz önünde bulundurmasıdır. Özellikle de uzun bir süre beraber kalınacaklar için bu böyledir. Bu sebeple Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona istenen vasıfların en ilerisi olan dinine bağlı olan hanım ile evlenmeyi emir buyurmuştur. İbn Mace'de yer alan Abdullah İbn Amr'ın rivayet ettiği hadise göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: "(Sırf) güzellikleri için kadınlarla evlenmeyiniz. Belki onların güzellikleri onları aşağılara düşürür. -Yani onları helake götürür.- Kadınlarla malları için de evlenmeyiniz. Çünkü malları serkeşlik etmelerine sebep olabilir. Fakat dindarlıkları sebebiyle onlarla evleniniz. Şüphesiz dindar ve siyah i bir cariye (dindar olmayandan) daha faziletlidir." "Elleri toprakla dolasıca" ... Yani ellerin toprağa değsin. Bu tabir fakirlikten kinayedir. Kip olarak dua anlamında haberdir. Fakat bu sözle ifade ettiği hakikat anlamı kastedilmez. el-Umde müellifi bunu bu şekilde açık olarak dile getirmiştir. Başkası da şunu eklemektedir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir Müslüman hakkında bu sözü söylemesi halinde bu duası kabul olunmaz. Çünkü onun (duasının kabulolunması için) Rabbine koştuğu şarta aykırıdır. Kurtubı dedi ki: Hadisin anlamı şudur: Bu dört özellik, bir kadın ile evlenmeyi daha çok isteten hususlardandır. Bu buyruk, mevcut olan dun•ın hakkında bir haberdir. Yoksa emir anlamında değildir. Hatta zahiri bütün bu soepler dolayısıyla nikahlama maksadını gütmenin mubah olduğunu göstermektedir. Ancak din dolayısıyla nikahlamayı kastetmek daha uygundur. Bu hadisten hareketle, denkliğin kabul edileceği esasların bunlar olacağı, yani denkliğin sadece bu hususlara münhasır olduğu zannedilmemelidir. Bildiğim kadarıyla ilim adamları kefaetin ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahip iseler de, bu kimsenin ileri sürdüğü bir görüş değildir
Referans | : | 67 5091 |