Sahih-i Buhari

...

(68) Kitāb: Boşanmak

(68) ...

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe r.anha'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Berire hakkında öngörülen uygulamalar ile üç sünnet (kanun) ortaya çıkmıştır: Bu sünnetlerden birisi şudur: Berire kölelikten azad edildi, kocasının nikahı altında kalmak hususunda muhayyer bırakıldı. (İkincisi) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vela hakkı azad eden kimseye aittir, diye buyurdu. Üçüncüsüne gelince, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içeriye girdiğinde pencerede ocak üstünde içinde et kaynıyordu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önüne ekmek ve evdeki katıklardan bir katık getirildi. O: Ben tencere içinde et görmedim mi, diye buyurdu. Onlar, öyledir. Fakat o Berire'ye sadaka olarak verilmiş bir ettir. Sen ise sadaka yemezsin, diye cevap verdiler. Allah Rasulü: O et ona bir sadaka, bize de bir hediyedir, diye buyurdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Cariyenin Satılması, Talak Olmaz." İbn Battal dedi ki: Selef cariyenin satılmasının talak olup olmayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur: Cariyenin satılması talak olmaz, demişlerdir. (Ashabdan) İbn Mes'ud, İbn Abbas, Ubey İbn Ka'b'dan ve tabiinden de Said İbn el-Müseyyeb, el-Hasen ve Mücahid'den: Bu bir talak olur, dedikleri rivayet edilmiştir. Onlar bu görüşlerine yüce Allah'ın: "Evli kadınlar ve sahip olduğunuz cariyeler müstesna. "(Nisa, 24) buyruğunu delil göstermişlerdir. Cumhurun delili ise bu başlıkta zikredilen hadistir. Buna göre Berıre azad edilmiş ve kocasının nikahı altında kalmakta muhayyer bırakılmıştır. Eğer mücerred satılması sebebiyle talak gerçekleşmiş olsaydı, onun muhayyer bırakılmasının bir anlamı olmazdı. Kıyas bakımından da nikah, bir menfaat şartı ile yapılan bir akittir. Ücretle kiralanmış bir aynda olduğu gibi, köle olan birisinin satılması bu akdi iptal etmez. Ayet-i kerime ise esir alınmış kadınlar hakkındadır. Burada "sağ ellerinizin malik oldukları" ile kastedilenler, Sahih'te, nüzul sebebine dair sabit olmuş hadise göre onlardır. (İbn Batlaı'dan özetle nakil burada sona ermektedir. ) Ashab-ı kiram'dan naklettiği görüşünü İbn Ebi Şeybe 'ınkıta'ın sözkonusu olduğu çeşitli senedierle rivayet etmiş bulunmaktadır. Ayrıca onda Cabir ve Enes'ten de bu tür rivayetler yer almaktadır. Tabiınden yaptığı nakillere gelince, İbn Ebi Şeybe'de bunlara dair sahih senedler vardır. Ayrıca İkrime ve eşŞa'bı'den de buna yakın rivayetler yer almıştır. Said İbn Mansur bu görüşü İbn Abbas'tan sahih bir senedIe rivayet ettiği gibi, Hammad İbn Seleme de Hişam İbn Urve'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: Kendi kölesini cariyesi ile evlendirecek olursa boşama kölenin yetkisindedir. Eğer kocası olan bir cariye satın alacak olursa boşama satın alanın yetkisindedir. "Üç sünnet. .. " Ahmed ve Ebu Davud'da yer alan İbn Abbas yoluyla gelen hadiste: "Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem onun hakkında dört ayrı hüküm vermiştir ... " diyerek hadisi Aişe'nin hadisine yakın bir şekilde zikrettikten sonra "ve ona hür kadın gibi iddet beklemesini emir buyurdu" fazlalığını eklemektedir. Bunu da Darakutnı rivayet etmiştir. Bu fazlalık ise Aişe yoluyla gelen hadiste yer almamaktadır. Bundan dolayı o, üç sünnet demekle yetinmiştir. ?akat İbn Mace, es-Sevrı yoluyla Mansur'dan, o İbrahim'den, o el-Esved'den, o Aişe'den, şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Berıre üç ay hali ile iddet beklemekle emrolundu." Bu da İbn Abbas'ın: "Hür kadın gibi iddet beklemesini emretti" şeklindeki i ifadesine benzemektedir. Ancak İbn Abbas'tan gelen bir başka rivayetteki: "Bir ay hali ile iddet beklemesi" ifadesine muhalifiir. Hul' yapan kadının iddeti ve hul'un bir fesh olduğunu söyleyenlerin kadının bir ay hali ile iddet bekleyeceğini kabul ettiklerine dair gerekli araştırmalar daha önce geçmiş bulunmaktadır. Burada ise hürriyetine kavuşan cariye kadının, kendisini tercih etmesinin bir talak olmadığı anlaşılmaktadır. Kıyas da bir ay hali ile iddet beklemesini öngörür. Fakat İbn Mace'nin rivayet ettiği hadis Buhari ile Müslim'in şartına göredir. Hatta sıhhat derecelerinin en üst mertebesindedir. Ebu Ya'la ve Beyhakı, Ebu Ma'şer yoluyla Hişam İbn Urve'den, o babasından, onun da Aişe r.anha'dan rivayetine göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Berıre'nin iddetini hür, boşanan kadının iddeti gibi tespit etti." Bu da güçlü bir şahittir. Çünkü Ebu Ma'şer'de bir parça zayıflık bulunsa dahi mutabaatta rivayetinin kabul edilmesi uygundur. İbn Ebi Şeybe de sahih senedierle Osman, İbn Ömer, Zeyd İbn Sabit ve daha başkalarından "cariye kadın eğer kölenin nikahı altında iken hürriyetine kavuşturulacak olursa, onun talakı köle olarak talak veren erkeğin talakı, iddeti de hür kadının iddeti gibidir" dediklerini rivayet etmiş bulunmaktadır. "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vela hakkı, azad eden kimsenin hakkıdır." Bu da ondaki ikinci sünnettir. ltk (Hadis no: 2536) ve şartlara dair bahislerde bunun sebebi ile ilgili yeterli açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Daha önce kaydettiğimiz Nafi'in, İbn Ömer'den diye naklettiği rivayette ve aynı şekilde Aişe yoluyla gelen çeşitli rivayet yollarında: "Ve la hakkı ancak kölelikten azad eden kimsenin hakkıdır" denilmektedir. Bu hadisten anlaşıldığına göre "innema: ancak", hasr ifade eder. Aksi takdirde velanın hürriyete kavuşturan kimse lehine sabit olduğunu belirtmek, başkasının böyle bir hakka sahip olduğunu söylemeyi gerektiren bir husus olmazdı. Oysa bu haberle anlatılmak istenen de budur. Bu hadisten insanın ıtk (köle azad etmek) dışında başkası üzerinde herhangi bir vela yetkisinin olmadığı da anlaşılmaktadır. Buna göre, eliyle herhangi bir kimsenin Müslüman olması halinde de vela sözkonusu olmamaktadır. İleride Feraiz bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir ve -İshak'ın kanaatinin aksine- buluntu çocuğu alanın da -seleften bir kesimin kanaatinin aksine- bir kimse ile hilf yapan (dayanışma antlaşması yapan) kimsenin de böyle bir hakkının bulunmadığı açıklanacaktır. Ebu Hanife de bu görüştedir. Hadisin genel ifadesinden harbıolan bir kimse bir köleyi hürriyetine kavuşturduktan sonra Müslüman olsa, o kölenin vela hakkı kendisine ait kalmaya devam eder. Şafil de bu görüştedir. İbn Abdilberr dedi ki: Malik'in görüşüne göre yapılan kıyas da bunu gerektirir. Ebu Yusuf da bu hususta muvafakat etmiştir. Ancak onun arkadaşları buna muhalefet etmişlerdir. Onlar, bu durumda azad edilen köle, dilediği kimseyi veli edinebilir, demişlerdir

...
Referans:68 5279