Sahih-i Buhari

...

(68) Kitāb: Boşanmak

(68) ...

Urve İbn Zubeyr'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe radıyallahu anha dedi ki: "Mu'min kadınlar Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hicret ettikleri takdirde yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! mu'min kadınlar hicret edenler olarak size geldiklerinde onları imtihan edin ... LLs buyruğu gereğince onları imtihan ederdi. Aişe dedi ki: mu'min kadınlardan bu şartı kabul edenler böylelikle imtihanı da ikrar ve kabul etmiş oluyordu. Kadınlar sözleri ile bunu ikrar edince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onlara şöyle buyururdu: Artık gidiniz, ben sizinle bey'atleşmiş bulunuyorum. (Aişe radıyallahu anha dedi ki): Hayır, Allah'a yemin ederim ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eli asla (yabancı) bir kadının eline değmemiştir. Şu kadar var ki kadınlarla sözlü olarak bey'atleşiyordu. Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınlardan Allah'ın kendisine emrettiğinden başka bir ahit almadı. Onlardan ahit aldıktan sonra: -Sözlü olarak- artık sizinle bey'atleştim, diye buyururdu." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Zimmi yahut harbi bir erkeğin nikahı altındaki müşrik ya da Hıristiyan kadın Müslüman olursa." Başlıktan maksat, kadının kocasından önce İslam'a girmesinin hükmünü açıklamaktır. Kadının mücerred Müslüman olması dolayısıyla aralarında ayrılık mı gerçekleşir yoksa kadının muhayyerlik hakkı sabit mi olur yoksa iddet süresi içerisinde nikah bekletilir mi? Eğer İslam'a girerse nikah devam eder, değilse birbirlerinden ayrılmış mı olurlar? Bu hususta bilinen görüş ayrılıkları vardır. Buhari'nin eğilimi ise ileride açıklayacağımız üzere mücerred Müslüman olmakla aralarında ayrılığın gerçekleşceği doğrultusundadır. "Hıristiyan kadın kocasından bir an (saat) önce dahi Müslüman olsa ona haram olur." Bu kendisi ile zifafa girilmiş olanı da, olmayanı da kapsayan genel bir hükümdür. Yahudi yahut Hıristiyan bir erkeğin nikahı altında bulunan Yahudi yahut Hıristiyan bir kadın hakkında Tahavı, Eyyub yoluyla İkrime'den,.o İbn Abbas'tan şöyle dediğini nakletmektedir: "Birbirlerinden ayrılırlar. (Çünkü) İslam hep üstündür ve ona üstün gelinmez." Senedi sahihtir. "Ata" İbn Ebi Rebah'a antlaşmalı (zimmi)lerden Müslüman olan bir kadından sonra iddeti içerisinde kocası Müslüman olduğu takdirde o kadın onu;, karısı kalmaya devam eder mi, diye sorulunca, o hayır, kendisinin istemesi hali dışında yeni bir nikah ve mehir ile karısı ona dönebilir, demiştir." Bunu İbn Ebi Şeybe bir başka yoldan, Ata'dan bu manada mevsul olarak rivayet etmiştir. Bu rivayet de eşlerden birisinin Müslüman olması halinde birbirlerinden ayrılacaklarını ve iddetin bitmesinin beklenmeyeceğiniaçıkça ortaya koymaktadır. "Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır. .. " Bu Buharl'nin önceki görüşü tercih ettiği hususunda açık bir ifadedir. Çünkü bu sözler Buharl'ye aittir ve onun Ata'nın bu başlıkta zikri geçen sözünü pekiştirmek içindir. Bununla birlikte bu görüş zahiri itibariyle bundan önceki başlıkta İbn Abbas'tan kaydetmiş olduğu rivayet ile çatışma halindedir. Orada: "Ay hali olup, temizleninceye kadar ona talip olunmaz" denilmektedir. Her iki rivayetin telif edilmesi mümkündür. Çünkü onun: "Ay hali olup temizleninceye kadar ona talip olunmaz" sözleriyle iddeti içerisinde kaldığı sürece kocasının da Müslüman olmasının bekleneceğini kastetmesi ihtimali bulunduğu gibi, aynı şekilde ona talip olmanın tehir edileceğini de kastetmesi ihtimal dahilindedir. Çünkü iddet bekleyen bir kadına talip olunmaz. Bu ikinci ihtimale göre her iki haber arasında bir çelişki, bir çatışma kalmamış olur. Bu hususta İbn Abbas'ın ve Ata'nın görüşlerinin zahiri ne uygun olarak Tavus, es-Sevrı ve Kufe fakihleri de görüşlerini belirtmiş, Ebu Sevr de onlara bu hususta muvafakat ettiği gibi İbnu'l-Münzir de bu görüşü tercih etmiştir. Buharı de bu görüşe meyillidir. Kufeliler ile onlara uygun kanaat belirtenler, eğer karı koca birlikte Dar-ı İslam/da iseler, kocasına bu süre içerisinde Müslüman olmasının teklif edilmesi ve onun da bunu kabul etmemesinin şart olduğunu söylemişlerdir. Katade, Malik, Şafii, Ahmed, İshak ve Ebu Ubeyd de Mücahid gibi söylemişlerdir. Şafii, Ebu Süfyan kıssasını delil gösterir. O -Meğazi'de geçtiği gibiMekke'nin fethedildiği sene Merru'z-Zahran'da Müslümanların Mekke'yi fethedecekleri günün gecesinde Müslüman olmuştu. O Mekke'ye girince karısı Ukbe'nin kızı Hind sakalından onu yakalayarak Müslüman olmasına tepki gösterince, o da karısına Müslüman olmasının uygun olacağını söylemiş, kendisi de ondan sonra Müslüman olmuş, fakat birbirlerinden ayrıldıklarına hüküm verilmediği gibi yeni bir akid de söz konusu edilmemiştir. Aynı şekilde ashab-ı kiram'dan belli bir topluluğun da hanımları kendilerinden önce İslam'a girmişlerdir. Hakım İbn Hizam, İkrime İbn Ebu Cehil ve diğerleri gibi ... Bunların nikahlarının yenilendiğine dair bir rivayet nakledilmemiştir. Bu husus Meğazi bilginlerince bilinen meşhur bir konudur. Bu konuda aralarında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Ancak çoğunluk bunu erkeğin İslam'a girişinin kendisinden önce Müslüman olan kadının iddet süresi bitmeden önce gerçekleştiği şeklinde yorumlamışlardır. "Mücahid dedi ki: Bütün bunlar Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Kureyşliler arasındaki bir barış antlaşmasında idL" Karısı İslam'a girmişmüşrik bir erkeğin Müslüman olması, İslam'a giren karısının iddeti bitinceye kadar gecikecek olursa, karısının nikahı altında kalmasının caiz olduğunu kimse kabul etmişdeğildir. Bu hususta icma' bulunduğunu nakledenlerden birisi de İbn Abdilberr'dir. Bununla birlikte Zahirl mezhebine mensup bazılarının bunun caiz olduğunu söyleyip, sözü geçen iema'ı reddettiği ne de işaret etmiş bulunmaktadır. Eskiden beri bu husustaki görüş ayrılığının sabit olduğu belirtilerek icma iddiasına karşı çıkılmıştır. Böyle bir görüş (müşriğin nikahı altında kalmanın cevazı) Ali'den ve İbrahim en-Nehaı'den nakledilmiştir. Bunu İbn Ebi Şeybe onlardan güçlü yollarla rivayet etmiş bulunmaktadır. Ebu Hanife'nin hocası Hammad da bu doğrultuda fetva vermiştir. el-Hattabı bu husustaki açıklanması zor konuya cevap vererek şunları söylemiştir: Bu süre zarfında iddetin devam etmiş olması halinde -özellikle süre iki sene ve birkaç ay gibi uzun ve çoğunlukla görülmemiş türden ise- bile bu böyledir. Çünkü ay hali bazen arızı bir rahatsızlık dolayısı ile gecikebilir. Bu açıklamadan anlaşılan manayı Beyhaki de cevap olarak vermiş bulunmaktadır. Bu hususta bunun dayanak alınması daha uygundur. Müteahhir alimlerden birisi de bu hususta bir başka yol izlemiş bulunmaktadır. el-İmad İbn Kesir'in es-Sıretu'n-Nebeviyye adlı eserinde az önce geçenleri söz konusu ettikten sonra şunları söylediklerini okudum: Başkaları da şöyle demiştir: Hayır, zahiren görünen, kadının iddetinin bittiğidir. O kadın ile nikah akdi yenilenmiştir, diyenlerin rivayetinin de zayıf olduğunu ifade etmiştir. Bundan da anlaşılan şudur: Kadın İslam'a girdikten sonra kocasının İslama girişi gecikecek olursa, sırf bu sebepten dolayı nikahı fesh olmaz. Aksine başkası ile evlenmek yahut kocası Müslüman oluncaya kadar beklemek arasında muhayyerdir. Bu durumda eski kocasının nikah akdi devam eder. Bundan da başkası ile evlenmediği sürece onun karısı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun delili ise başlıktaki hadiste yer alan: "Eğer karısı nikahlanmadan önce kocası da hicret ederse ona geri verilirdi" ifadesindeki genelliktir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. "Hicret edenler olarak ... " el- Ezherl der ki: Hieretin asıl anlamı bedevı (çölde yaşayan göçebe)nin çölden kasabaya yerleşik yere Çıkıp gitmesi ve orada ikamet etmesidir. Burada hicretten maksat ise, kadınların Müslümanlar olarak Mekke'den Çıkıp Medine'ye gitmeleridir. "mu'min kadınlardan bu şartı kabul edenler mihneti de (imtihan edilmeyi) de kabul etmiş oluyordu." Bununla iman şartına işaret etmektedir. Taberi'nin, el-Avfi yoluyla İbn Abbas'tan rivayet ettiği şu sözleri bundan da açıktır: "Kadınların imtihanı, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şahadet etmeleri şeklinde idi." Yine Taberi ve el-Bezzar'ın, Ebu Nasr yoluyla İbn Abbas'tan diye naklettiği: "Onları şöyle imtihan ediyordu: Allah'a yemin olsun ki, kocama olan nefretimden dolayı çıkmadım. Allah'a yemin ederim, bir yeri beğenmediğim için bu yere gelmedim. Allah'a yemin ederim, dünyalık arayarak çıkmadım. Allah'a yemin ederim, ancak Allah ve Resulüne sevgim için çıkıp geldim, demeleri istenirdi" ile İbn Ebi Nedh'in, Mücahid'den buna yakın şu lafızIa naklettiği: "Onlara niçin geldiklerini sorunuz. Eğer kocalarına kızdıklarından, gazap ettiklerinden ya da bir başka sebepten dolayı gelmiş ve iman etmemiş iseler, onları tekrar kocalarına geri döndürünüz." Katade yoluyla gelen: "Onların imtihan edilmeleri, Allah adına yemin ederek serkeşlik sebebiyle çıkmadıklarını, ancak İslam'ı ve Müslümanları sevdikleri için çıktıklarını söylemeleri istenirdi. Bunu söylediler mi bu sözleri kabul edilirdi" şeklindeki bütün bu rivayetler, el-Avfi'nin rivayetine aykırı değildir. Çünkü onun bu rivayeti, diğerlerinde bulunmayan bir fazlalığı da kapsamaktadır. Buna dair yeterli açıklamalar daha önce el-Mumtehine suresinin tefsirinde (4891 nolu hadiste) geçmiş bulunmaktadır. Hicret eden mu'min kadınların imtihan edilmeleri hükmünün devamı hususunda görüş ayrılığı vardır. Neshedildiği söylenmiştir. Hatta bazıları neshi üzerinde icma olduğunu dahi iddia etmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır

...
Referans:68 5288