Sahih-i Buhari

...

(81) Kitāb: Kalbi İnceltmek (Ar-Riqaq)

(81) ...

Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Allahümme urzuk ald Muhammedin kClten = Allah'ım Muhammed ailesine geçinecek kadar nzık ihsan eyle!" diye dua ederdi. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi s.a.v.'in ve sahabilerinin" hayatlarında "nasıl yaşadıkları" ve "dünya nimetlerinden" yani onun lezzetlerinden "uzak durmaları" ve bu hususta geniş davranmaları. "(Bazen) açlıktan karnımı yere dayardım." Yani karnımı yere yapıştırırdım. Ebu Hureyre böyle yaparak ya karnına taş bağlamaktan elde ettiği yararın aynısını kazanıyordu ya da bu onun baygın olarak yere düşmesinin kinayeli bir anlatımıdır. Nitekim Ebu Hazim'in At'ime Bölümünün baş tarafında yaptığı nakilde onun açlıktan düşüp bayıldığı "Ömer İbn Hattab'a rastladım, ondan bir ayeti bana okutmasını istedim" dedikten sonra şöyle devam eder: "Birkaç adım atar atmaz bitkinlikten ve açlıktan yüz üstü yere yığıldım. (Kendime gelince) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i başucumda buldum." "Bazen de açlıktan karnıma taş bağlardım." Ahmed İbn Hanbel'in nakline göre Abdullah İbn Şakık şöyle anlatmıştır: "Ebu Hureyre ile bir sene birlikte kaldım. Bana '(o günler) bizi görseydin. Üzerimizden günler geçiyordu da herhangi birimiz belini doğrultacak bir yiyecek bulamıyardu. Hatta bazılarımız taşı alıp karın boşluğuna getiriyor ve sonra belini doğrultmak için onu elbisesi ile bağlıyordu' dedi."(Ahmed İbn Hanbel, II, 324) Alimler karna taş bağlamanın faydası, kişinin belini doğrultup ayağa kalkmasına yardımcı olmasıdır demişlerdir. "Geldiler, izin istediler, kendilerine izin verildi ve evde yerlerini aldılar." Yani Suffa ehlinden her bir fert kendisine layık olan yere oturdu. Suffa halkının o anda kaç kişi olduğuna vakıf olamadım. Ancak Salat Bölümünün baş taraflarında "Ebvabu'l-Mesacid" başlığı altında Ebu Hazim'in naklettiği bir rivayette Ebu Hureyre şöyle demekte idi: "Suffa ehlinden yetmiş kişi gördüm." Bu hadiste onların yukarıdaki olayda bu sayıdan daha çok olduklarına işaret vardır. "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah'a hamdetti, besmele çekti." Yani sözkonusu sütte az olmasına rağmen bereket ihsan ettiği ve orada bulunanların tümü süte kanıp hatta arttığı için Rabbine hamdetti ve içmeye başlarken besmele çekti. "Şeribel fadlete geri kalan sütü içti" bu cümledeki "el-fadla" sütün geri kalanı demektir. Hadisten Çıkan Sonuçlar 1 - Bir şeyi oturarak içmek müstehabtır. 2- Bir topluluğa hizmet eden kişi onlara meşrubat dağıtırken kabı onların her birinden alır ve yanındakine verir. Misafirlerden herhangi birinin o bardağı yanındakine vermesine müsaade etmez. Çünkü bu tavır misafire değer verilmediği anlamını taşır. 3- Bu hadiste büyük bir mucize görülmektedir. 4- En son noktasına ulaşsa bile doymak -bunun haram olduğunu söyleyenlerin aksine- caizdir. Zira yukarıdaki olayda Ebu Hureyre Nebi'e "Süt için gidecek bir yol bulamıyorum!" demiş ve Resulullah s.a.v. de onun bu ifadesini kabul etmiştir. 5- Hadise göre bir kimsenin ihtiyaç içinde olduğunu gizlemesi ve buna işaret etmesi, onu açığa dökmekten ve açıkça söylemekten daha evladır. 6- Bu olayda Hz. Nebi'in ne kadar cömert olduğunu ve gerek ailesini, gerekse hizmetçilerini kendi nefsine tercih ettiğini görmekteyiz. 7- Hz. Nebi'in zamanında bazı sahabilerin durumu maddi bakımdan dardı. Ebu Hureyre ise açıkça istemeyecek kadar nezih olup buna işaret etmekle yetiniyordu. O şiddetli ihtiyaç içinde olduğu halde Nebie itaati kendi nefsinin payalmasına tercih etmişti. Ayrıca bu olayda Suffa ehlinin fazileti de görülmektedir. 8- Hizmetçi efendisinin evine girmek istediğinde ondan izin alır. Bir kimse kendi evinde daha önce tanıyıp bilmediği bir şeyle karşılaştığında gereği ne ise onun doğması için bunu sorabilir. Hz. Nebi hediyeyi kabul eder, ondan alır bir kısmını fakirlere verir, sadakayı almaz, onu alabilecek kimselere verirdi. Meşrubat dağıtan sonunda içer. Ev sahibi ise ondan sonra içer. Allahlın verdiği nimetlere hamdedilir ve meşrubat içmeye başlarken besmele çekilir. "es-Semer" Ebu Ubeyd ve başkaları bu ağaç hakkında şu bilgiyi vermişlerdir: Semer denilen ağaç, çöl ağaçlarından olup iki çeşidi vardır. Bazıları "el-huble" Semer denilen ağacın meyvesidir. Bir çeşit akasya ağacı (talh) ve teke dikeni (avsec) gibi dikenli bir ağaçtır demişlerdir. Nevevı şöyle der: Bu açıklama Buhari'nin rivayetine göre isabetlidir. Çünkü onun rivayetinde yaprak huble ağacına atfedilmiştir. Burada bir hususu belirtmekte fayda vardır: Nevevıinin sözünü ettiği Buhari'de "illel huble ve varaka's-semer" şeklinde yer alan bir başka rivayettir. "Leyadau" Bu fiil, sözkonusu haberde kişinin tuvalette dışkılamasının kinayeli anlatımıdır. "Ma lehu hıltun" yani kişinin dışkısının sefalet içinde yaşamasından dolayı şiddetli bir şekilde kuruması nedeniyle birbirine karışmayıp, koyun dışkısı haline gelmesidir. "Tuazzirunı" fiilinin manası "tukifunı = bana bilgi verirdi" demektir. Arapça'da "et-ta'zi'r" ahkam hakkında bilgi vermek anlamına gelir. Taberi şöyle der: Bu fiilin manası beni dosdoğru yapar ve bana bilgi verir. Hadiste anlatılan, İslam'a daha önce girdiği ve sahabiliği daha eskiye dayandığı için Sa'd'ın Esed oğullarının kendisine ahkam öğretmesine tepki gösterdiğidir. "Hibtu izen ve dalle sa'yı= o takdirde ben ziyan etmiş, geçmişte yaptığım çalışmalarım da zayi olmuş, gitmiştir." İbnü'l-Cevzı şöyle demiştir: Burada şöyle bir soru gündeme gelebilir: "Sa'd nefsini nasıl övebilir. Bir mu'minin şiarı bu konudaki yasaklıktan dolayı böyle bir hareketi yapmamak değil midir?" Bu soruya cevabımız şudur: Bilmeyenler Sa'd'ı namazı doğru dürüst kılmadığı şeklinde ayıplayınca, onun da kendisini övmesi caiz olmuştur ve kendi faziletini zikretmek zorunda kalmıştır. Övgü, haksızlık, böbürlenme gibi şeylerden uzak olduğunda ve kişinin maksadı hakkı ortaya çıkarmak ve Allah'ın nimetine şükretmek olduğunda mekruh değildir. Bu, tıpkı bir kimsenin Allah'a şükrünü ortaya koymak veya kendisinden istifade edilsin diye ilmi seviyesini belirtmek maksadıyla ben Allah'ın kitabını ezbere biliyorum, onun tefsirini ve dini derinlemesine biliyorum demesine benzer. Zira böyle demezse durumu bilinmez. Bundan dolayı Yusuf aleyhisselam "Çünkü ben {onlan} çok iyi korurum ve bu işi bilirim" demişti,(Yusuf 55) Hz. Ali de "Bana Allah'ın kitabından istediğinizi sorabilirsiniz" derdi. İbn Mesud ise şöyle der: Herhangi birinin Allah'ın kitabını benden daha iyi bildiğini öğrenirsem ona giderim. İbnü'l-Cevzı bu konuda sahabe ve tabiundan naklen bunu teyid eden birçok haber ve nakilde bulunur. "Allahummerzuk ala Muhammedin kuten" Kurtubi şöyle der: Hadisin manası Resulullah'ın Allahu Teala'tan kendi ihtiyacına yetecek miktarı istediğidir. Çünkü "kut" bedeni besleyen ve ihtiyacı gideren şey demektir. Bu durumda kişi zenginliğin ve fakirliğin bütün afetlerinden selamette olur. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir

...
Referans:81 6460