Sahih-i Buhari

...

(81) Kitāb: Kalbi İnceltmek (Ar-Riqaq)

(81) ...

Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır: "Kıyamet günü ilk çağrılacak kimse Adem Nebidir. Zürriyeti ona arz olunup görülür. Onlara 'Bu, babanız Adem'dir!' denilir. Adem 'Lebbeyke ve sa'deyke (ya Rab)!' der. Allah ona 'Zürriyetinden cehennem kafilesi çıkar (gönder)!' buyurur. Adem 'Ya Rab! Ne kadar çıkarayım?' der. Allah 'Her yüz kişiden doksan dokuzu çıkar!' buyurur." Sahabiler "Ya Resulallah' Araızdan her yüz kişiden doksan dokuzu alındığı zaman bizden ne kadar kişi geri kalacak?" dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Benim ümmetim, diğer ümmetler içinde siyah öküzdeki beyaz kıl gibidir!" buyurdu. Fethu'l-Bari Açıklaması: . "Haşr (toplanma)." Kurtubi şu açıklamayı yapmıştır: "el-Haşr" toplamak anlamına gelir. Haşr dört çeşittir: Bunlardan ikisi düada,ikisi ahirettedir. Dünyada olanlardan birisi Haşr suresinde sözü edilendir. İkincisi ise kıyamet alametleri arasında zikredilen haşrdır ki bunu Müslim Huzeyfe b. Useyd'den şöyle nakletmiştir: "Sizler kıyamet öncesinde on alameti görmedikçe kopmaY6lcaktır. "(Müslim, Fıten) Haşrın üçüncü çeşidi ölülerin tümünün dirilmesinden sonra kabirlerinden ve başka yerlerden toplanıp "mevkıf" denilen toplantı mahalline gelmeleridir. Yüce Allah "Hiçbirini bırakmaksızın onları (tüm ölüleri) mahşerde toplamış olacağız"(Kehf, 47) buyurmaktadır. Haşrın dördüncü çeşidi cennete veya cehenneme gitmek üzere toplanmaktır. Biz de şunu ekleyelim: Haşrın birinci çeşidi başlı başına bağımsız bir haşr değildir. Çünkü maksat o gün her mevcut olanın toplanmasıdır. Birincisi ancak özel bir fırka için vaki alandır. "Onlar nerede istirahat ederlerse, o ateş de beraberlerinde istirahat eder." Bu ifade, ateşin onlar haşr yerine ulaşıncaya kadar kendilerinden ayrılmayacağına işaret etmektedir. Söz konusu haşr, haşrın üçüncü çeşidi olmaktadır. Hattabi şöyle der: Hadiste sözü edilen bu haşr, kıyametten önce olup, insanlar canlı olarak Şam' da toplanacaklardır. Kabirden kalkıp mahşer yerine gitmek üzere olan haşra gelince, bu develere binme ve onun üzerine ardarda binme gibi tablonun aksinedir. Sözkonusu haşr yukarıda yer alan İbn Abbas hadisinin ifadesi ile "yalın ayak, çıplak ve yaya" şeklinde olacaktır. Halimi ise sözkonusu haşrın kabirden çıktıktan sonra olacağı kanaatini benimsemiştir. Gazzali de bunu kesin bir dille ifade eder. İsmaili şöyle der: Ebu Hureyre hadisinin zahiri insanların yalın ayak, çıplak ve yaya olarak mahşere geleceklerini ifade eden İbn Abbas hadisine ters düşmektedir. İsmaili şöyle der: Bu iki haber şöylece cem ve telif edilebilir: Bazen "haşr" ile kendisine bitişik olduğu için "neşr" ifade edilebilir. Neşr, yaratıkların kabiderinden yalın ayak ve çıplak olarak çıkarılmaları ve hesap vermek için mahşer yerine sevk edilip, toplanmalarıdır. Bu takdirde muttakiler develere binmiş olarak oraya geleceklerdir. Bir başkası ise bu iki rivayeti, onlar kabiderinden İbn Abbas hadisinde anlatıldığı şekilde çıkacaklar, sonra durumları -Ebu Hureyre hadisinde anlatıldığı gibi -oradan "mevkıf" denilen mahşer yerine gidinceye kadar farklılık gösterecektir diyerek cem ve telif etmiştir. Bu yaklaşımı Ahmed b. Hanbel, Nesai ve Beyhaki' de yer alan Ebu Zerr hadisi teyit etmektedir: "Sözünde doğru ve doğrulanmış olan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana insanların kıyamet günü üç fırka halinde haşr olunacaklarını haber verdi: Bir fırka yediği yedik, üstü giyin ik ve binmiş olarak gelirken, diğer fırka yürüyerek, bir üçüncüsü ise meleklerin eşliğinde yüz üstü sürünerek geleceklerdir. "(Ahmed b. Hanbel, V, 164; Nesa!, Cenaiz) "Muhakkak ki sizler Allah'a yalın ayak, çıplak, yaya ve sünnetsiz olarak kavuşacaksınız. " Yani dirildikten sonra mahşerde kavuşacaksınız. "Uraten." Beyhaki şöyle demiştir: Ebu Said'in naklettiği yani Ebu Davud'un ve sahihtir değerlendirmesiyle İbn Hibbadın naklettiği bir hadise göre Ebu Said ölmek üzere iken yeni bir elbise istedi ve giydi. Sonra "Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in 'Ölü içinde öldüğü elbisesi ile diriltilir' buyurmuştur. "(Ebu Davud, Cenaiz; İbn Hibban, Sahih, XVI, 311) Bu iki haber de şöyle cem ve telif edilir: Bazıları çıplak olarak mahşere gelirken, bazıları giyinik olarak geleceklerdir ya da onların tümü çıplak olarak mahşere gelecek, sonra Nebilere elbise giydirilecektir. İlk elbise giydirilecek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hz. İbrahim aleyhisselam olacaktır ya da onlar kabirlerinden içinde öldükleri elbiselerle çıkacaklar, sonra mahşerin başlangıcında bu elbiseler üzerlerindEm sıyrılıp çıkacak ve mahşere çıplak olarak gireceklerdir. Ardından ilk elbise giyecek kişi İbrahim aleyhisselam olacaktır. Bazıları Ebu Said hadisini şehitlerle ilgili olarak kabul etmişlerdir. Çünkü elbiselerine sarılarak defnedilmeleri emri bunlar için verilmiştir. Dolayısıyla Ebu Said'in bunu Hz. Nebi'den şehit hakkında duymuş olması ve genelliğe yorumlamış bulunması ihtimal dahilindedir. "Gırlen." bu kelime "ağral"ın çoğulu olup, ölçü ve mana itibarıyla "el-aklef" yani sünnetsiz demektir. Bu, "ğırle"si duran kişidir. Gırle, sünnetçinin erkeklerin organından kestiği ,sünnet derisi demektir. "Mahluklar içinde kıyamet gününde ilk olarak elbisegiydirilecek kimse İbrahim'dir." Kurtubı, Şerh-u Müslim'de şu açıklamayı yapar: Burada geçen "halaik = yaratıklar" kelimesi ile Hz. Nebi'den başkaları kastedilmiş olabilir. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi nefsine yapılan hitabın genelliğine girmemiştir. Ancak onu talebesi Kurtubı, et-Tezkire'de şöyle tenkit etmiştir: Bu açıklama Hz. Ali hadisindeki ifadeler olmasaydı güzelolurdu. O bununla İbnü'lMübarek'in ez-Zühd'de Hz. Ali'den naklettiği şu hadisi kastetmektedir: "Kıyamet günü ilk elbise giydirilecek kişi Allah'ın dostu İbrahim'dir. Ona ince beyaz ketenden iki elbise giydirilecektir. Sonra Muhammed'e arşın sağ tarafından çizgili keten bir elbise giydirilecektir. "(Ebu Ya'la, Müsned, 1,427; İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 265) Görüldüğü üzere o bu hadisi muhtasar ve mevkuf olarak nakletmiştir. "Şu da muhakkak ki ümmetimden birtakım adamlar getirilecek ve onlar yakalanıp sol tarafa götürüleceklerdir." Yani cehennem in sol tarafına götürü leceklerdir. "Bunlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtetler olmakta devam etmişlerdir denitir." Firebr! şöyle demiştir: Ebu Abdullah el-Buhari"nin Kabısa'dan şöyle bir nakli vardır: Onlar Hz. Ebu Bekir döneminde irtidad edip dinden dönenlerdir ki Ebu Bekir onlarla çarpışmıştır. Yani onlar öld\..irüıünceye veya küfür üzere ölünceye kadar kendileriyle çarpışmıştır .. Hattabı şöyle der: Sahabilerden hiç kimse irtidad etmemiştir. lrtidad edenler ancak Arapların kabalarından ve dinde herhangi bir yardımı sözkonusu olmayan kimselerdir. Bu da meşhur sahabilere herhangi bir leke getirmez. Hadiste geçen "usayhabı'" şeklindeki ism-i tasgir kalıbı, onların sayılarının az olduğunu ifade etmektedir. Bir başkası şöyle demiştir: O zahiri itibariyle küfür üzere olan kişidir. "Ümmetim" kelimesinden maksat da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in icabet ümmeti değil, davet ümmetidir. İbnü't-Tıyn'ın görüşü şudur: Bunların münafık veya büyük günah işleyen kimseler olma ihtimali vardır. Bazıları ise şöyle demiştir: Bunlar Arapların kaba saba olanları olup, İslama istedikleri ve korktukları için girmişlerdir. Davudl'nin görüşü şöyledir: Büyük günah işleyenlerle bid'atçıların bunların arasına girmeleri imkansız değildir. Nevevl'nin görüşü şöyledir: Denildiğine göre bunlar münafık ve mürtedlerdir. Dolayısıyla onların ümmete dahil olmaları dolayısıyla alınlarında beyazlık ve ayaklarında ak seki ile birlikte mahşere gelmeleri ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerine simaları itibariyle seslenmesi mümkündür. Ancak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e 'Onlar senden sonra dini değiştirdiler yani kendilerinden ayrıldığın halin zahiri üzere ölmediler' denilecektir. Kadı Iyaz ve başkası şöyle demiştir: Buna göre alınlarındaki aklık, ayakları ndaki ak seki gidecek ve yüzlerinin nuru sönecektir. Birisi şöyle demiştir: Onların üzerinde sima olması gerekmez. Dahası Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara Müslümanlıklarına dair bilinenler sebebiyle seslenecektir. Bir başkası ise bunlar, İslam üzere ölen büyük günah işleyenlerle bid'atçilerdir demiştir. Buna göre bu zümrenin cehenneme gireceği kesin olarak söylenemez. Çünkü bunların ilkin günahlarının cezası olarak havuzdan uzak tutulmaları, daha sonra kendilerine merhamet edilmesi de mümkündür. Alınlarında beyazlık, ayaklarında ak seki bulunması ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in -ister kendi zamanında, isterse kendisinden sonra gelmiş olsunlar- onları simalarından tanıması imkansız değildir. Beyzavı şöyle demiştir: Hadisteki "mürteddıne" ifadesi, onların İslamdan döndüklerinin açık bir ifadesi değildir. Tam tersine ifade, buna muhtemelolduğu gibi, salih ameli kötüsüyle değiştiren doğru istikametten sapmış asi müminler olduklarının vurgulanması da muhtemeldir

...
Referans:81 6529