Sahih-i Buhari

...

(83) Kitāb: Yemînler ve Nezirler

(83) ...

Abdullah İbn Mesud Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kendisinden yemin etmesi istendiğinde bir müslümanın malından pay elde eden kişi, Allah'ı gazaplandırmış olarak onun huzuruna Çıkar." Allah Teala bunu tasdik etmek üzere "Şüphesiz Allah'a olan ahidlerini ve yeminierini az bir pahaya değiştirenler, işte onlar için ahirette hiç bir nasip yoktur" ayetini indirdi. [-6677-] Eş'as bin Kays geldi ve "Ebu Abdurrahman size ne anlattı?" diye sordu. Onlar da şöyle şöyle anlattı, dediler. Eş'as şöyle dedi: "Bu ayet benim hakkımda nazil oldu. Amcamın oğlunun arazisindebana ait bir kuyu vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip durumu arz ettim, o da bana bu konuda ya benim delil getirmem ya da onun yemin etmesi gerektiğini söyledi. Ben de "Ya kendisine ait olduğuna dair yemin ederse?" dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: "Kendisinden yemin etmesi istendiğinde günah işleyerek bir müslümanın malından payelde eden kişi, Allah'ı gazaplandırmış olarak onun huzuruna çıkar." Fethu'l-Bari Açıklaması: (Şüphesiz Allah'a olan ahitlerini ve yeminlerini az bir pahaya değiştirenler, işte onlar için ahirette hiç bir nasip yoktur) Bu ayette yemin edilmeden yapılan ahit, yemine atfedilmiştir. Dolayısıyla bu kullanımı delil kabul ederek ahdin de yemin olduğunu söyleyenler olmuştur. Bazı Malikiler örfe göre ahit, misak, kefalet ve emanetin de yemin olduğunu, yeminin bunların ana vasfı olduğunu ve gizlenemeyeceğini söylemişlerdir. İbn Battal şöyle demiştir: Allah teala diğer yeminlerden önce ahitten söz etmiştir. Bu da ahitte yeminin varlığına delalet eder. Çünkü Allah'ın ahdi kullarına taahhüt ettiği ve verdiği şeylerdir. Nitekim ayette "Onların bir kısmı Allah'a verdiği sözü tutmuştur" buyrulmuştur. Allah'ın ahdi, vefasızlık barındırmayacağı için önce zikredilmiştir. (Allah'ı yeminlerinizle, iyilik etmenize, takva sahibi olmanıza ve insanların arasını bulmaya engel yapmayın.) İbnu't-Tin ve bir başka ilim adamı şöyle demiştir: Bu ayetin manasında ihtilaf edilmiştir. Zeyd İbn Eslem'den rivayet edildiğine göre mana şöyledir: "Doğru söylüyor olsanız da Allah'm adına çok yemin etmeyin" Bunun faydası kalplerde heybet oluşturmaktır. Allahu Teala'ın "Alabildiğine yemin eden aşağılık kimselerden hiçbirine boyun eğme"(Kalem 10) ayeti buna işaret etmektedir. Said b. Cubeyr'in görüşü ise şöyle nakledilmiştir: Mesela bir kimse akrabalarıyla ilişkisini keseceği ne yemin etse ve kendisine "Bu bağı koparma" denilse, o da "Ama yemin ettim" dese ayette yasaklık getirilen duruma düşmüş olur. Buna göre "en teberru", "kerahete en teberru = iyilik etmekten hoşlanmadığınız için" demektir. Buna göre kişinin hayırlı olan şeyi yapması ve yemininden dolayı kefaret vermesi uygundur. Taberl'nin, Ali b. Ebi Talha'dan nakline göre İbn Abbas ayete şu manayı vermiştir: "İyilik yapmamak için Allah'lIl adını yeminine engel kılma. Bunun yerine kefaretini ver ve o iyiliği yap." "Kim yalan yere kasten yemin ederse (yemin-i sabr)" Yemin-i sabr, kişinin etmesi gerekli ve yapmaya zorlandığı yemindir. Arapçada "asbarahu'l-yemine" denilir ki bunun manası kişinin hakkını almasının söz konusu oldu yerde yemin . etmesini talep etti demektir. Hadisten Çıkarılan Sonuçlar 1- Hakim, anlaşmazlık konusu olan şeyi davacı ve davalı nitelediklerirıcie, belirli hale getirdiklerinde ve tanıttıWarında kendisi gözüyle görmese bile o davaya bakabilir. 2- Hakim, davacı olan tarafa delili olup olmadığını sorar. İmam Buhari Şehadat Bölümünde "Konusu MalOlan Bütün Davalarda Delil Getirme Yükümlülüğü Davacıya Düşer" şeklinde bir başlık atmıştır. Bu rivayet İmam Malik'in şu görüşüne delil olarak gösterilmiştir: Bir kimse borçlusunun yeminini kabul etse, akabinde de delil getirmek istese bu davaya bakılmaz. Ancak karşı tarafın yemininitalep etmeden önce delil getirmemesine uygun bir mazeret ileri sürmesi durumu, bundan müstesnadır. 3- Lehine hüküm verilen kişi esasen haksız bile olsa hükümler zahire göre verilir. 4- Bu hadis, -Ebu Hanife'nin görüşünün aksine- hakimin hükmünün bir kimseye esasen helal olmayan bir şeyi mubah kılmayacağını savunan çoğunluğa delildir. İmam Nevevi bu hükmün mutlak olduğunu söylemiştir. Ancak bu görüş, İbn Abdulberr'in hakimin hükmünün mal davalarında esasen haram olan bir şeyi helal kılmayacağı yolunda icma olduğu şeklindeki nakliyle tenkit edilmiştir. İbn Abdilberrşöyle demiştir: Bilginler iç yüzü itibariyle aksi geçerli olduğu halde zahiren bir kadınla nikahlanan kimsenin bu nikahının helal olup olmadığı noktasında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk, kadınların anlaşmazlığa konu olduğu davalar, mal davaları gibidir derken İmam Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve bazı Maliki alimler, bu sadece mal davalarında böyledir demişlerdir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. 5- Hadis bir Müslümanın hakkını almak için haksız yere yemin eden kimseye ağır ifadeler kullanmaktadır. Bu ifade çoğunluğa göre geçerli bir tövbe etmek-, sizin ölen kimse için söz konusudur derken ehl-i sünnet hadiste ifade edilen ceza Allahu Teala'ın azap etmeyi dilediği kimselere yöneliktir demişlerdir. 6- Hadise göre yalan yere yapılan yemin ile davalıya karşı açılan dava düşer. Onun dininde günahkar olması hacr edilmesini gerektirmediği gibi ikrarını da iptal etmez. Böyle olmasaydı yapılan yeminin hiçbir anlamı olmazdı. 7 - Hakim davalıdan yemin etmesini istediğinde yalandan yere yemin etmesi endişesiyle kendisine öğüt verir. Böylece onun öğütle hakka dönmesini hedefler. 8- Hadis yemin etmek için özel bir mekan gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu hadisin bazı rivayet yollarında "Yemin etmek için yola çıktı" ifadesi yer almaktadır. Nebi s.a.v.'in döneminde onun minberinin yanında yemin edildiği bilinmektedir

...
Referans:83 6677