Sahih-i Buhari

...

(86) Kitāb: Allah Tarafından Belirlenen Sınırlar ve Cezalar (Hudûd)

(86) ...

Enes b. Malik r.a. şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında bulunduğum bir sırada bir adam çıkageldi ve "Ya Resulallah! Ben had cezası gerektirecek bir suç işledim. Bana cezasını uygulama!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O adama işlediği günahın ne olduğunu sormadı. Bu sırada namaz vakti geldi. O adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizle birlikte namaz kıldı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazı bitirince aynı kişi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e doğru yöneldi ve "Ya Resulallah! Ben had cezası gerektirecek bir günah işledim. Bana Allah'ın kitabını uygula" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sen şimdi bizimle birlikte namaz kılmadın mı?" dedi. Adam "evet" diye cevap verdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Şüphesiz ki Allah senin lehine günahını -yahut cezanı- bağışlamıştır" buyurdu. Fethu'l-Bari Açıklaması: İmam Buharl'nin başlığında geçen "....' lem yubeyyin" açıklamadı anlamına gelir. Hadis metnindeki" .......' lem yes'elhu anhu" ise, açıklamasını istemedi, demektir ... "Sen şimdi bizimle birlikte namaz kılmadın mı?" Ümame'nin rivayetine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Evinden çıktığında abdest alıp, onu da güzelce almadın mı?" diye sormuş o kişi de "evet, aldım" diye cevap vermiştir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sonra bizimle birlikte namazda bulunmadın mı?" demiş Adam "evet, bulundum" cevabını vermiştir. "Şüphesiz ki Allah senin lehine günahını -yahut cezanı- bağışlamıştır." Bilginler bu meselenin hükmü konusunda ihtilaf etmişlerdir. İmam Buharl'nin attığı başlığın zahiri, onun bunu "Bir kimse haddi gerektiren bir suç işlediğini ikrar eder ve ne olduğunu açıklamazsa" şeklinde yorumladığinl göstermektedir. Bu durumda devlet başkanının (yetkili makamın) suçu işleyen kişi tövbe ettiği takdirde kendisine ceza uygulaması gerekli değildir. Hattabl'nin anlayışına göre ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy yoluyla o kişiyi Allahu Teala' ın bağışlamış olduğunu öğrenmiş olabilir. Çünkü işlenen suç belirli bir olaydır. Aksi takdirde o kişinin işlediği suçu soruşturur ve kendisine had cezasını uygulardı. Hattabi bir de şunu söylemiştir: Bu hadisten anlaşıldığına göre had cezası gerektiren fiiller açığa dökülmez, aksine mÜİnkün mertebe gizlenir. Nebi s.a.v.'e gelen kişi kendisine had cezası uygulamak gereken bir fiili açığa çıkarmamıştır. Belki de günahı küçük bir mı işlemiş, ama kendisi bunun had uygulamak gereken büyük bir günah olduğunu zannetmiştir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona bunu açıklamamıştır. Zira haddin gereği olan ceza, ihtimale açık olduğu takdirde sabit olmaz. Hz. Peıgamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisine gelen o kişiye işlediği suçun ne olduğunu sormaması, ya bunun yasak olan gizlilikleri araştırma (tecessüs) fiiline girmesindendir ya da o kişinin fiilini örtmeyi tercih etmesi ve kişinin kendisine had cezası uygulanmayı istemesinin pişman olduğu ve günahtan döndüğü anlamını taşıdığını düşünmesindendir. Bilginler had uygulamak gereken bir günahı işlediğini ikrar eden kimseye ikrarından dönme telkini yapılmasını güzel görmüşlerdir. Bu telkin ya üstü kapalı yapılır ya da had cezasının düşmesi için bundan daha açık ve net yapılır. İmam Nevevi' ve bir grup fıkıh bilgini, Nebi s.a.v.'e gelen kişinin işlediği günahın küçük günahlardan olduğu kanaatine varmışlardır. Onların delili hadisin devamında o kişinin kıldığı namazın günahına kefaret olduğunun bildirilmesidir. Zira namazın kefaret olduğu günahlar, büyük değil, küçük günahlardır. En çok ve yaygın olan da günahın bu türüdür. Namaz bazen büyük günahlara da kefaret olabilir. Mesela bir kimse çok nafile namaz kılar ve bunlar birçok küçük günahın bağışlanmasına vesile olabilecek çoklukta olur. Ancak o kişinin küçük günahı ya hiç bulunmaz veya çok az bulunur, buna karşılık bir büyük günahı bulunur. İşte kıldığı namazıar, o günahına kefaret olur. Çünkü Allahu Teala güzel amel işleyen kimsenin ecrini ve sevabını zayi etmez. el-Huda müellifi yukarıdaki haberin zahirini esas almış ve şöyle demiştir: Bilginler yukarıda zikredilen Ebu Ümame hadisi açısından üç farklı kanaati benimsemişlerdir. Bunlardan birincisine göre had cezası, tam olarak belirlendikten ve işleyen kişinin bunu ısrarla ikrarından sonra gereklidir. İkincisine göre ise bu uygulama, yukarıdaki olayda adı geçen kişiye özel bir durumdur. Üçüncüsü ise had cezası tövbe ile düşer. Aynı müellif şöyle demiştir: Bu, sayılan üç yolun en sahih olanıdır. el-Hüda müellifi bu görüşün daha güçlü olduğunu şu anlayışa dayandırmıştır: O kişinin sırf Allah korkusuyla kendi isteği ile suçunu itiraf etme şeklinde yapmış olduğu gÜzel amel, daha önce işlemiş olduğu kötülüğe karşı durur. Çünkü hadlerin hikmeti, insanları o suçu işlemekten caydırmaktır. Suçu işleyen kimsenin bu şekilde davranması onun bu suçtan vazgeçtiğini gösterir. Dolayısıyla ondan had cezasını kaldırmak uygun düşmüştür. Doğruyu Allahu Teala bilir

...
Referans:86 6823