Sahih-i Buhari

...

(87) Kitāb: Kan Parası (Ad-Diyat)

(87) ...

Abdullah'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "La ilahe illailah deyip, benim Allah'ın Resulü olduğuma şehadet eden bir Müslümanın kanı üç şey hariç helal olmaz. Bunlar cana can olmak üzere kısas edilmek, evlilik geçirip zina etmek ve dininden ayrılıp, mensup olduğu İslam toplumunu terk etmektir." Fethu'l-Bari Açıklaması: Başlıkta yukarıdaki' ayetin zikredilmesi, onun hadisin lafzı ile tam uyum halinde olmasındandır. Her halde İmam Buhari -ayet her ne kadar ehli kitap hakkında inmiş ise de- ayetin delalet ettiği hükmü n İslam'da da devam etmekte olduğunu açıklamak istemiştir. Teammüden öldürme olaylarında kısasta uyulacak prensip budur. "Bir Müslümanın kan!. .. " Bu cümleden maksat, bir Müslümanın kanının tamamını akıtmanın helal olmadığıdır. Bu, kanı akıtılmasa bile bir Müslümanın katledilmesinin haram olduğunun kinayeli olarak ifade edilmesidir. "La ilahe illailah deyip ... şehadet eden ... " Bu cümle, hadiste yer alan ""rl=kişi" kelimesinin ikinci sıfatı olup, "Müslüman"dan maksadın iki kelime-i şehadeti getiren kimse olduğunu açıklamak için zikrediimiştir. "Üç şey hariç." Yani üç özellikten biri hariç demektir. "Cana can." Kim birisini haksız yere teammüden öldürecek olursa şartına riayet edilerek katledilir. "Evlilik geçirip zina etmek." Böyle bir kişinin recm yoluyla katledilmesi helal olur. Hadiste geçen "cemaat" kelimesinden maksat, Müslümanların toplumudur. Buna göre mana, onlardan ayrılan veya irtidad etmek suretiyle onları terk eden demektir. İbn Dakik el-Id şöyle demiştir: Dinden dönmek (ridde), bilginlerin İcmaıyla erkekler açısından bir Müslümanın kanının mubahlığına sebeptir. Kadına gelince bu konuda ihtilaf vardır. İbn Dakik el-Id, bu hadisin zina cezası açısından kadınla erkeğin hükmünün aynı olması dolayısıyla irtidad olayında da kadının hükmünün erkeğin hükmüyle aynı olduğunu söyleyen çoğunluğa delil teşkil ettiğini ifade etmiştir. Nevevi" ....... = dininden ayrılan ... " ifadesinin ne şekilde olursa olsun dinden dönen herkes için genelolduğunu söylemiş ve netice olarak böyle bir kimsenin, İslama dönmediği takdirde katledilmesi gerekir demiştir. "........= toplumu terk eden" ifadesi ise, bid'atla veya iemayı kabul etmemekle toplumdan ayrılan herkesi kapsar. Rafızı, Harid ve başkalarının tutumlarında bunu görmek mümkündür. Nevevi böyle söylemiştir. Bu konu ileride etraflıca ele alınacaktır. Kurtubi, el-Mülhim isimli eserinde şöyle der: ......el-Mufariku li'l-cemaa= toplumdan ayrılan" ifadesi, ...........= dinini terkeden" ifadesinin sıfatıdır. Çünkü bir kimse dinden döndüğünde Müslümanların topluluğundan ayrılmış dur. Ne var ki irtidad etmemiş bile olsa Müslümanların topluluğunun dışına çıkan herkes, bu kategoriye girer. Sözgelimi gerekli olduğunda kendisine had cezası uygulanmasından kaçınan ve Müslümanlara karşı savaşanlar böyledirler. Haridierden ve başka zümrelerden bağı, yol kesici ve hirabe suçunu işleyenler bunun canlı örneğidirler. Kurtubi şöyle der: "......." kelimesi, genelliği ile bu kimseleri de kapsar. Gerçek böyle olmasaydı "şu üç kişi" şeklindeki sınırlama, isabetli olmazdı. Zira bu, (Rafızı, Harieı vb.leri gibi) yukarıda zikredilen ve kanları helal olan kimselerin istisna edildiği anlamına gelirdi. Bu durumda "üç kişi" şeklindeki sınırlama da (hasır) isabetli olmazdı. Ancak şarlin ifadesi böyle bir kusurdan münezzehtir. Bu da bize gösteriyor ki "topluluktan ayrılma" niteliği, bütün bunların tümünü kapsamaktadır. Kurtubi şöyle devam eder: Bunun açıklamasına gelince, topluluktan ayrılan herkes, dinini terk etmiş olmaktadır. Ancak mürted, dinin tamamını terk ederken, irtidad etmeksizin topluluktan ayrılan bir kısmını terk etmektedir. Ancak bu yaklaşım, tartışmaya açıktır. Çünkü üçüncü özelliğin aslı irtidaddır. Dolayısıyla irtidadın bulunması şarttır. İrtidad etmeksizin ayrılan kimseye mürted denemez. Dolayısıyla "sınırlama" (hasr) konusunda aykırı bir durum söz konusu olur. Bunun cevabı ise şöyledir: Hasr, bizzat katli belirlenmiş olan kişi hakkındadır. Kurtubl'nin saydıklarına gelince, bunlardan herhangi birini öldürmek, muharebe ve mukatele durumu gerçekleştiğinde mubah olur. Çünkü böyle bir kimsenin esir edildiğinde -hirabe suçluları hariç- öldürülmesi, bilginlerin ittifakıyla caiz değildir. Hirabe suçunda da tercih edilen böyledir. Fakat namazı terk eden kimsenin katledilmesi meselesi bununla çelişmektedir. İbn Dakik el-Id bu konuya değinerek şöyle demiştir: Bu hadis, namaz kılmayı terk eden kimsenin bundan dolayı öldürülemeyeceğine delil gösterilmiştir. Çünkü namaz kılmamak, hadiste verilen üç istisnadan değildir. Babamın hocası Hafız Ebü'l-Hasan b. el-Mufaddal el-Makdisı meşhur beyitlerinde delil olarak bunu kullanmıştır. Sonra sözkonusu beyitleri yazmıştır. O beyitlerden bazıları maksadımızı anlatmak için yeterlidir: Ta'zir eder hakim kılmayanı namazı, Ta'zirin her çeşididir bence cezası! Kanı masumdur kişinin, kural budur Üç şeyden birini işlerse cezasını bulur! Nevevi şöyle devam eder: Maliki mezhebinden olan bu bilgin (Kurtubl) kendi mezhebinin görüşünün aksi bir yaklaşımı tercih etmiştir. Şafillerden de İmamü'l-Haremeyn bu konuda bir problem olduğunu belirtmiştir. Bizim bu konudaki kanaatimiz şudur: Namaz kılmayan kimsenin durumu hakkında ihtilaf edilmiştir. Ahmed b. Hanbel, İshak ve bazı Maliki alimleri ile Şafiilerden İbn Huzeyme, Ebü't-Tayyib b. Seleme, Ebu Ubeyd b. Cüveyriye, Mansur el-Fakih, Ebu Cafer et-Tirmizi namazı terk eden kimsenin -vacipliğini inkar etmemiş bile olsa- kafir olacağı kanaatini benimsemişlerdir. Çoğunluk ise namaz kılmayan kişinin had cezası olarak katledileceği kanaatine varmışlardır. Hanefilerle onlar gibi düşünen Müzenı, namaz kılmayan kimsenin kafir olmayacağını ve öldürülme cezasının uygulanmayacağını söylemişlerdir. Namaz kılmayan kimsenin kafir olmadığına dair en güçlü delillerden birisi Ubade b. es-Samit'in rivayet ettiği şu hadistir: "Beş namazı Allahu Teala kullara farz kılmıştır. "(Muvatta, Salatu'l-leyl; İbn Mace, İkametu's-salaı; Nesai, Salat; İbn Hibban, Sahih, V, 23) Bu hadiste şöyle bir ifade yer almaktadır: "Bu namazlan kılmayan kimse için Allah katında herhangi bir ahd yoktur. Allahu Teala dilerse o kişiye azap eder, dilerse onu cennetine koyar." Hadisi İmam Malik, Sünen imamları rivayet etmişlerdir. İbn Hibban, İbnü'sSeken ve başka bilginler sahih değerlendirmesinde bulunmuşlardır. Ahmed b. Hanbel ve onun paralelinde düşünen bilginler, namaz kılmayan kimsenin kafir olduğunu belirten hadislerin zahirierini esas alırken, onlara muhalif olanlar haberleri birbiriyle.cem ve telif etmek için "namazı terketmeyi helal sayan" şeklinde yorumlamışlardır. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. Hocamız Tirmizi şerhinde şöyle demektedir: Bazı bilginler, hadiste sıralanan kanı helal olan üç kişiden bir kimsenin üzerine saldıran kişiyi öldürmeyi istisna etmişlerdir. Çünkü böyle bir kimseyi etkisiz hale getirmek için öldürmek caizdir. Hocamız bu açıklamasıyla Nevevl'nin istisna edilen üç kişinin genelliğinden, birisine saldıran ve benzeri kişileri tahsis ettiği yolundaki ifadesine işaret etmektedir. Çünkü böyle bir kimse etkisiz hale getirilirken öldürülebilir

...
Referans:87 6878