Sahih-i Buhari
...
(88) Kitāb: Mürtedler
(88) ...
Ebu Musa el-Eş'ari şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna vardım. Yanımda Eş'arllerden iki adam vardı. Bunlardan biri sağımda, diğeri de solumda idi. Bu sırada Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dişlerini misvaklıyordu. Yanımdaki iki kimse de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den iş istediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ey Ebu Musa!" veya "Ey Abdullah b. Kays!" diye seslendi. Ebu Musa şöyle devam etti: Ben şöyle cevap verdim: Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ediyorum ki bu iki kişi içlerinden geçen iş istemeyi bana bildirmediler, dolayısıyla ben onların böyle bir iş isteyeceklerini bilmiyordum. Bu sırada ben onun yukarı kalkmış olan du dağının altındaki misvakına bakıyordum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "İş isteyen kimseyi biz işimizde istihdam etmeyiz fakat sen ey EbU Musa -yahut ey Abdullah b. Kays- Yemen'e git!" buyurdu. Sonra ibn Abbas'ın arkasından Muaz b. Cebeloraya gitti. Muaz, Ebu Musa'nın yanına geldiği zaman Ebu Musa onun için bir yastık koydu ve ona "Bineğinden in!" dedi. Ebu Musa'nın yakınında bir bağla sıkıca bağlanmış bir adam bulunuyordu. Muaz, Ebu Musa'ya "Bu nedir?" dedi. Ebu Musa "Bu bir Yahudi idi, islam'a girdi, sonra da yine Yahudi oldu" dedi. EbU Musa, Muaz'a "otur" dedi. Muaz da üç kere "Allah'ın ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hükmü olarak (dininden dönen bu kişi) öldürülünceye kadar oturmam!" dedi. Akabinde Ebu Musa'nın emri üzerine o kişi öldürüldü. Bundan sonra Muaz ile Ebu Musa gece yaptıkları ibadeti aralarında konuşmaya başladılar. Bunlardan biri "Bana gelince, ben gece ibadeti yapar ve uyurum. ibadetimden umduğum sevabı uykumdan da umarım" dedi. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Erkek ile Kadın mürtedin hükmü." Yani bunların hüküm itibariyle aynı mı yoksa ayrı mı oldukları. ibnü'I-Münzİr şöyle demiştir: Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginlerine göre dinden dönen (mürted) kadın öldürülür. Hz. Ali ise "Köle edinilir'' demiştir. Ömer b. Abdulaziz'in görüşüne göre ise dinden dönen kadın başka bir yerde satılır. Sevrı'ye göre hapsedilir ve ölüm cezası uygulanmaz. Sevrı bu görüşün İbn Abbas'a ait olduğunu söylemiştir. Sevrı ayrıca Ata'nın görüşünün de bu doğrultuda olduğunu belirtmiştir. İmam Ebu Hanıfe'ye göre dininden dönen hür kadın hapse atılır, şayet cariye iseefendisine onu İslam'a girmeye zorlaması emredilir. "İbn Ömer, Zührı ve İbrahim en-Nehaı ise mürted olan kadın öldürülür demişlerdir. İbn Ömer'in görüşünü Moğoltay, İbn Ebi Şeybe'nin nakline dayandırmıştır. Zührı ve İbrahim en-Nehal'nin görüşünü Abdurrezzak Ma'mer vasıtasıyla Zührı'ye dayandırarak şöyle nakletmiştir: Müslüman olduktan sonra kafir olan kadına tövbe verilir, tövbe ederse canını kurtarır, aksi takdirde öldürüıür.(Abdurrezzak, Musannef) Darekutnl'nin İbnü'l-Mükedder vasıtasıyla nakline göre Cabir "Kadının biri dininden dönünce Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun katlini emretti" demiştir. "İman etmelerinden, Resulün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkarcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet eder?"(Al-i İmran 86) Nesal'nin nakledip, İbn Hibban'ın sahih olarak değerlendirdiği bir rivayette İbn Abbas şöyle demiştir: Ensardan bir kişi Müslüman oldu, sonra dinden dönüp, müşrik oldu. Ardından pişman oldu. Kavmine haber göndererek, "Benim durumumu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sorun, tövbe edebilir miyim?" dedi. Kavmi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek "Filanca kişi pişman olmuş, tövbesi olup olmadığını size sormamızı istiyor" dediler. Bunun üzerine "İman etmelerinden, Resulün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkarcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet eder?"(Al-i İmran 86) ayet-i kerimesi indi. O kişiye haber gönderildi ve Müslüman oldu.(Nesai Tahrımü'd-dem, İbn Hibban, Sahih, X, 329) "Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsaniz, imanınızdan sonra sizi yeniden inkarcılığa sevkederler."(Al-i İmran 100) İkrime bu ayetin Şa's b. Kays adındaki Yahudi hakkında indiğini söylemiştir. Bu kişi Ensarın arasına eskiden aralarında cereyan eden savaşları (Buas savaşlarını) hatırlatmak suretiyle bir fitne soktu. Bunun üzerine Evs ve Hazrec kabileleri birbiriyle çarpışmaya başladı. Olayı duyan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların yanına gelerek kendilerine İslam nimetini hatırlattı. Bu söz üzerine onlar bunun şeytanın bir vesvesesi olduğunu anladılar ve birbirleri ile kucaklaşıp, sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emrini dinleyerek ve itaat içinde geri döndüler. Bu olay üzerine yukarıdaki ayet indi. Bu habere İshak Tefsir'inde uzun uzadıya yer vermektedir. Ayet-i kerime ehl-i kitap ile dost olmaktan kaçındırmaya işaret etmektedir. Zira onların kendilerine dost olan kimseyi dininden çevirmeye çalışmayacağından emin olunainaz. "İman edip sonra inkar edenleri, sonra yine iman edip, tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir. "(Nisa 137) Bu ayet Ebu Zerr tarafından "innellezıne amenu sümme keferu" .şeklinde.okunurken, Nesefi'de .......... şeklinde okunmuştur. Ileride açıklaması geleceği üzere zındıkların tövbesi kabul edilmez diyen bilgin, bu ayeti delil olarak almıştır. "Kim kalbini kafirliğe açarsa işte Allah'ın gazabı bunlaradır. Onlar için büyük bir azap vardır. "(Nahl 106) Bu ayet, -bundan sonra açıklaması yapılacağı üzere- zorlamaya maruz kalınarak yapılan fiillerden sorumluluk olmayacağı görüşüne delildir. "Hiç şüphesiz" Allahu Teala hakkı söyler. "Onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir. "(Nahl 109- 110) Bu ayet kendi isteği ve iradesiyle dinden dönen kimseye şiddetli bir tehdit yöneltmektedir. Çünkü Allahu Teala "Fakat kim kalbini kafirfiğe açarsa" buyurmaktadır. "Onlar eğer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. "(Bakara 217) İbn Battal şöyle der: Bilginler mürtede tövbe teklif edilip edilmeyeceği noktasında ihtilaf etmişlerdir. Bazıları ona tövbe teklif edilir, tövbe ederse canını kurtarır aksi takdirde öldürülür demişlerdir. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginlerinin görüşü bu doğrultudadır. Bazı bilginler ise mürted derhal öldürülür görüşünü benimsemişlerdir. Bu görüş Hasan-ı Basri ve Tavus'tan naklediimiştir. Zahiriye mezhebi bilginlerinin görüşü de bu doğrultudadır. Biz şunu belirtelim: Bu görüşü İbnü'l-Münzir, Muaz, Ubeyd b. Umeyr'den nakletmiştir. İmam Buharl'nin tutumu da buna delalet etmektedir. Çünkü o görüşünü içinde tövbe vermekten söz etmeyen ve tövbenin fayda vermeyeceğini belirten ayetlerle "Dinini değiştireni öldürünüz" hadisinin genelliğine ve bundan sonraki Muaz olayına dayanarak güçlendirmektedir. İmam Buhari bundan başka bir delil zikretmemiştir. Tahavı şöyle demiştir: Bu bilginler "İslam' dan dönen kimsenin hükmünün İslam davetini duyan harbınin hükmü gibidir. Çünkü o davet edilmeden önce çarpışmaktadır" demişlerdir. Bilginler şöyle derler: Tövbe İslam'dan şuursuzca çıkan kimseye teklif edilir. Düşünüp taşınarak çıkan kimseye gelince, ona tövbe teklif edilmez. Tahavi bundan sonra Ebu Yusuf'un onlara katıldıklarını nakleder. Fakat o şöyle demiştir: Mürted, tövbe ederek gelirse salıverilir ve durumu Allah'a hava le edilir. İbn Abbas ve Ata ise şöyle demişlerdir: Mürtedin aslı Müslümansa kendisine tövbe teklif edilmez, değilse edilir. İbnü'l-Kassar çoğunluğu oluşturan bilginlerin görüşlerini sükutı iemaya dayandırmıştır. Zira Hz. Ömer mürted hakkında "Keşke onu üç gün hapse atıp, her gün bir parça ekmek verseydiniz. Belki tövbe ederdi ve Allahu Teala da tövbesini kabul ederdi" demiştir. Tahavı şöyle devam eder: Hz. Ömer'in bu mektubundaki görüşlerini sahabeden hiç kimse tepki ile karşılamamıştır. Onlar Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Dinini değiştireni öldürünüz" emrinden "şayet bundan dönmediği takdirde" şeklinde bir mana anlamış gibidirler. Allahu Teala ise şöyle buyurur: "Eğer tövbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. "(Tevbe 5) ''Ali'ye getirildi." Yani Hz. Ali'ye getirildi. Ebü'l-Muzaffer el-İsferayını, elMilel ve'n-Nihal isimli eserde Hz. Ali'nin yaktığı kimselerin ilah olduğunu iddia eden Rafızlıerden olduğunu ileri sürmüştür. Söz konusu grup, sabiller olup liderleri Yahudi olan Abdullah b. Sebe idi. Bunlar önce Müslüman göründüler ve yukarıdaki sözü uydurdular. Bu haberin aslı üçüncü ciltte Ebu Tahir el-Muhlis, Abdullah b. Şerik eı-Amirı ve babası vasıtasıyla naklettiğimiz şu haber olabilir. Hz. Ali'ye "Mescidin kapısında senin rableri olduğunu iddia eden bir topluluk var" denildi. Hz. Ali onları çağırdı ve şöyle dedi: "Yazıklar olsun size! Ne söylüyorsunuz?" Onlar "Sen bizim Rabbimiz, yaratıcımız ve rızkımlZı verensin" dediler. Hz. Ali "Yazıklar olsun size! Ben de sizin gibi bir kulum. Sizin yediğiniz gibi yemek yerim, içtiğiniz gibi içerim. Allah'a itaat ettiğim takdirde dilerse bana sevap verir, isyan ettiğimde bana azap edeceğinden korkarım. Allah'tan korkun ve geri dönün!" Adamlar geri dönmediler. Ertesi günü tekrar Hz. Ali'ye geldiler. Bu arada Kanber geldi ve şöyle dedi: "ValIahi aynı şeyi söyleyip duruyorlar." Hz. Ali "Onları içeri al" dedi. Adamlar içerde aynı şeyleri söylediler. Üçüncü gün olunca Hz. Ali onlara "Yine aynı şeyleri söyleyecek olursanız sizi en iğrenç bir şekilde katlederim" dedi. Ancak onlar sözlerinden geri dönmediler. Bunun üzerine Hz. Ali "Kanber! Onlara karşı benim için kendilerini silip süpürecek bir şey yap" dedi. Bunun üzerine Kanber mescidin kapısıyla sarayarasında onlar için bir çukur kazdı ve "Çukuru kazın ve oradan uzaklaşın" dedi. Hz. Ali odun getirip çukurdaki ateşin üzerine attı ve şöyle dedi: "Ya bu sözünüzden dönersiniz ya da sizi ateşe atarım." Adamlar sözlerinden dönmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Hz. Ali onları çukura attı ve orada yandılar. Hz. Ali şu beyti okudu: Gördümmü dine aykırı işlenen bir münkeri Yakarım ateşimi, çağırırım Kamber'i Bu haberin isnadı hasendir. İbn Ebi Şeybe'nin nakline göre Katade şöyle demiştir: Hz. Ali'ye lut kabilesinden puta tapan bir takım insanlar getirildi ve o bu kişileri yakarak cezalandırdı. Bu haberin isnadı munkatıdır. "lındıklar getirildi." İmam Malik şöyle demiştir: lındıklar münafıkların inançlarını taşıyan kimselerdir. Aynı şekilde Şafiı mezhebinden bir grup fıkıh bilgini de hu görüşü ileri sürmüştür. Bunların dışındaki bilginlere göre zındık, dıştan Müslüman görünüp, içinden gizlice kafir olan kişidir. Nevevi Lügatu'r-ravda isimli eserinde zındık herhangi bir dine mensup olmayan kişidir der. Muhammed b. Ma'n, et-Tenkfb a/e'/-Mühezzeb isimli eserinde şöyle der: lındıklar puta tapan kimseler olup, zamanın ebedi olduğunu söyleyerek tenasuha inanırlar. İslamın ilk döneminde Ca'd b. Dirhem, zındıklıkla meşhur oldu ve Halid el-Kasrı bir kurban bayramı günü onu boğazından kesti. Sonra Mansur'un döneminde zındıklar çoğaldılar. Bunların içinden bazıları inancını Mansur'a açınca Mansur onları katlederek köklerini kazıdı. Sonra Mansur'un oğlu el-Mehdı onları takip etti ve daha çok katletti. Bunun ardından Me'mun döneminde Babek el-Hurremı çıktı ve el-Cebel mıntıkasına hakim olup, birçok Müslümanıkatletti ve orduları hezimete uğrattı. Nihayet el-Mutasım onu ele geçirip, asarak idam etti. Babek'in el-Hurremiyye adında tabileri vardır. Bunların tarih kitaplarındaki hikayeleri meşhurdur. "Bu olay İbn Abbas'ın kulağına gidince ... " İbn Abbas o zamanlar Hz. Ali' den önce Basra emiri idi. "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in 11 Ila h 'ın azabı ile azap etmeyin' yasaklamasından dolayı. .. " Yani Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah'ın azabıyla azap etmeyin diyerek yakarak öldürmeyi yasaklamıştır. Ebu Davud'da İbn Mesud bir başka kıssayı aktarırken şöyle der: "Ateşin yaratıcısı hariç ateşle azap etmek uygun bir yol değildiL "(Ebu Oavud, Cihad) Bu haber bir mürted kadının mürted erkek gibi ölüm cezasıyla cezalandırılamayacağına delil gösterilmiştir. Hanefiler bunu özelolarak zikrederler ve kadınların öldürülmesinin yasak edildiği hadisi delilolarak alırlar. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginleri ise kadınların öldürülmesi yasaklığının esas en kafir olup, bizzat savaşmayan ve adam öldürmeyen kadınlarla ilgili olduğunu söylemişlerdiL Çünkü kadınların öldürülmesinin yasaklığından söz eden hadisin rivayet yollarından bazılarında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadını öldürülmüş görünce şöyle buyurmuştur: "Bu kadın savaşmamalıydl." Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınların öldürülmesini yasaklamıştır. Çoğunluğu oluşturan bilginlerin bir başka delilleri ise "ır" şart edatının, müennesleri kapsamayacağıdır. Ancak bu görüş haberin ravisi olan İbn fı.bbas "mürted olan kadın öldürülür" demektedir. Ebu Bekir hilafeti döneminde mürted olan bir kadını öldürmüştür. O sırada sahabllerin çoğunluğu hayatta olup, hiç kimse Ebu Bekir'e tepki göstermemiştir denilerek tenkide uğramıştır. Bütün bunları İbnü'l-Münzir rivayet etmiştir. Darekutnı, Ebu Bekir'in haberini hasen bir yolla rivayet etmiştir. Muaz hadisine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu Yemen' e gönderince kendisine şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir erkek İslam'dan döndüğünde onu İslam'a davet et. Dönerse ne dld, dönmeıse boynunu vur! Herhangi bir kadın İslam'dan dönerse onu İslam'a davet et. Dönerse ne dld, dönmeıse boynunu vur." (Taberani, Mu'cemu'l-kebir, XX, 53) Bu rivayetin senedi hasendir. Rivayet, ihtilaf konusunda nastır. Dolayısıyla onu esas almak gerekir. Çoğunluğu oluşturan bilginlerin görüşünü erkeklerin ve kadınların zina, hırsızlık, içki içme, iffete iftira gibi şer'ı cezaların tümünde ortak olarak ceza almaları teyid etmektedir. Zina cezasının şekillerinden birisi de evlilik geçirmiş bir kimsenin {muhsan} recmedilerek öldürülmesidir. Bu uygulama kadınların öldürülmesi yasaklığından istisna edilmiştir. Aynı şekilde mürted olan kadının öldürülmesi hükmü de bu yasaklıktan istisna edilir. "Akabinde Ebu Musa'nın emri üzerine o kişi öldürüldü." Ebu Davud'da Talha b. Yahya ve Büreyd b. Abdullah'ın Ebu Berde'den nakillerine göre Ebu Musa, "Ben Yemen'de iken Muaz'a geldi ... " diyerek yukarıdaki Yahudi olayını zikretmiştir. Bu haberde "Muaz, bu kişi öldürülmedikçe hayvanımdan aşağı inmem dedi ve o kişi öldürüldü" şeklinde bir cümle geçmektedir.(Ebu Davud, Hudud) Ravilerden biri şöyle der: Katledilen o kişiye bundan önce tövbe teklif edildi. Bu haberin Ebu İshak eş-Şeybanı vasıtasıyla Ebu Berde'den bir başka rivayet yolu daha vardır. O da şöyledir: "Ebu Musa'ya İslam'dan dönmüş bir adam getirildi. Ebu Musa o kişiyi İslama davet etti. Ancak adam yirmi gece veya buna yakın bir süre bunu kabul etmedi. Sonra Muaz geldi, o da davet etti. Adam yine kabul etmeyince, boynu vuruldu." "İbadetimden umduğum sevabı uykumdan da umarım." Said'in rivayetinde ".r'-)" yerine her iki yerde de "i" fiili geçmektedir. Kısacası o, ibadet ederken daha aktif olmak için uykuyla kendisini dinlendirme esnasında da bir ecir ve sevap ummaktadır. Hadisten Çıkan Sonuçlar 1 - Bir belde üzerine bir emir tayin edilir. 2- Bir beldeyi iki emirin yönetimine bölmek mümkündür. 3- Emirlik isteme ve buna düşkün olmak çirkin görülmüştür. Ahkam bölümünde daha geniş olarak geleceği üzere bir göreve hırsla talip olana bu görev verilmez. 4- Din kardeşleri, emirler ve alimler birbirlerini karşılıklı olarak ziyaret ederler. 5- Misafire ikram edilir. 6- Münker olan bir fiile tepki göstermeye devam etmek gerekir. 7 - Hak edene şer'ı ceza uygulanması gerekir. 8. Mubah olan fiiller vacip veya mendub maksat1ara vesile olduğunda ya da bunlardan herhangi bir şeyi tamamlayıcı hale geldiğinde niyet etmek şartıyla onlardan da sevap elde edilir
Referans | : | 88 6923 |