Sahih-i Buhari
...
(93) Kitāb: Hükümler
(93) ...
Aişe r.anha şöyle demiştir: (Ebu Süfyan'ın hanımı) Hind, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Siz de biliyorsunuz ki Ebu Süfyan çok cimri bir adamdır, ben onun malından almaya ihtiyaç duyuyorum!" dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Örfe göre sana ve çocuklarına yetecek miktarı aW buyurdu. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Mahkemede hazır olmayan kimse hakkında hüküm verme." Bu başlık, bilginlerin ittifakıyla Allah haklarında değil, kul haklarında gaibin aleyhine hüküm verme demektir. Mesela gaib olan bir kimse aleyhine, hırsızlık yaptığına dair bir delil ileri sürüIse hakim elinin kesilmesine hükmetmez, ama çalınan mal hakkında hüküm verir. İbn Battal şöyle demiştir: İmam Malik, Leys, Şafii, Ebu Ubeyd ve bir grup bilgin, gaib hakkında hüküm vermeyi caiz görmüşlerdir. İbnü'l-Kasım'ın nakline göre İmam Malik toprak ve gayr-ı menkul gibi gaibin delili olabilecek şeylerin bulunması durumunu istisna etmiştir. Ancak o kişinin gaibliği uzar veya kendisinden haber alınamaz olursa onun hakkında hüküm verilebilir. İbn Macişun bu haberin İmam Malik' e dayanmasının sıhhatini inkar etmiş ve şöyle demiştir: "Medine' de uygulama, gaib hakkında mutlak olarak hüküm verileceği yolundadır. Hatta kişi kendisine hüküm yöneldikten sonra gaib olsa hakim hakkında hüküm verir. İbn Ebi Leyla ve Ebu Hanıfe'ye göre hakim mutlak olarak gaib hakkında hüküm veremez. Beyyine getirildikten sonra davalı kaçsa veya gizlense hakim onu üç kez çağırır. Geldiği takdirde ne ala, gelmezse aleyhinde vereceği hükmü yürürlüğe koyar. İbn Kudame'nin görüşü şöyledir: İbn Şübrüme, Evzaı ve İshak bu görüşü geçerli kabul etmişlerdir. Bu yaklaşım Ahmed b. Hanbel'den gelen iki rivayetten biridir. Şa'bı ve Sevrı ise bunun mümkün olmadığını söylemişlerdir. Ahmed b. Hanbel'den nakledilen diğer görüş de bu doğrultudadır. O şöyle der: "Ebu Hanife mesela vekili olan kimseyi bundan istisna etmiştir. Dolayısıyla gaibin vekiline karşı görülen davadan sonra aleyhine hüküm vermek caizdir." Gaibin aleyhine hüküm verilmez görüşünü savunanlar, Hz. Ali'nin naklettiği şu hadisi delil olarak göstermişlerdir: "Davacı ve davalıdan birisinin lehine diğerini dinlemedikçe hüküm verme."(Tirmizi, Ahkam) Hadis, hasendir. Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları rivayet etmişlerdir. Bu grubun diğer delilleri ise şunlardır: Taraflar arasında eşit davranmayı emreden hadis ile, davacı mahkemeye geldiği takdirde hakimin onun ileri süreceği delili davalının ifadesini almadıkça dinleyemeyeceği hadisi, davalı hazır olmadığı takdirde davacının delilinin dinlenemeyeceği, bir de duruşmada hazır olmayanın, giyabında hüküm vermek caiz olsaydı mahkemeye gelmesi gerekli olmazdı düşüncesidir. Hazır olamayanın aleyhine hüküm vermenin caiz olduğu görüşünü savunan müçtehidler buna şöyle cevap vermişlerdir: Bütün bunlar gaib aleyhine hüküm vermeye engel deliller değildir. Çünkü davacı mahkemeye geldiğinde delili mevcuttur. Dolayısıyla bu delil dinlenir ve hakim, -önceki hükmü çürütmeye yol açsa bile- gereğine göre am el edilir. Hz. Ali'nin rivayet ettiği hadis davaya gelmiş olan taraflar hakkındadır diye yorumlanmıştır. İbnü'I-Arabl şöyle der: Hz. Ali'nin hadisitarafları dinleme imkanı olduğunda sözkonusudur. Hazır olmamadan dolayı bu imkansız olduğunda hüküm vermeye engelolmaz. Tıpkı karşı tarafın bayılması veya delirmesi ya da hacr altına alınması veya küçük yaşta olması durumlarında olduğu gibi. Hanefiler şuf' a konusunda buna göre amel etmişlerdir. Yanında gaibe ait bir mal bulunan kimse hakkındaki hüküm bu maldan gaibin eşinin nafakasını vermesi şeklindedir. Müellif bundan sonra Ebu Süfyan'ın eşi Hind'le ilgili Hz. Aişe radıyaWl.hu anna hadisini zikreder. İmam Şafil ve bir grup bilgin bu hadisi hazır olmayanın aleyhine hüküm vermenin caiz olduğuna delil göstermişlerdir. Ebu Süfyan o zamanlar (gaib değil) o beldede bulunuyordu denilerek bu görüş tenkid edilmiştir. Bu konunun geniş bir açıklaması, yukarıda zikredilen hadisin şerhiyle birlikte Nafakat Bölümünde geçmişti
Referans | : | 93 7180 |