Sahih-i Buhari

...

(93) Kitāb: Hükümler

(93) ...

Zeyd b. Sabit şöyle anlatmıştır: Ebu Bekir (hafızların) Yemame'de şehit olmalarından dolayı bana haber gönderdi. Yanında Ömer de vardı. Ebu Bekir şunları söyledi: Ömer bana geldi ve dedi ki: "Yemame gününün şiddetli savaşında Kur'an hafızlarından birçoğu şehit oldu. Ben diğer savaş sahalarında da harbin şiddetli olup, Kur'an hafızlarının şehit edilmelerinden, bu sebeple de Kur'an'dan büyükçe bir kısmın zayi olup gitmesinden endişe ediyorum. Bundan dolayı senin Kur'an'ın kitap halinde toplanmasını emretmenin güzel bir şey olacağını düşünüyorum." Ebu Bekir Zeyd'e şöyle dedi: Ben de Ömer'e "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yapmadığı bir işi nasıl yaparım?" dedim. Ömer bana "ValIahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve bana bu hususta müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah benim göğsümü Ömer'in göğsünü açmış olduğu iş için açtı da ben de bu işte Ömer'in düşündüğü gibi düşündüm. Zeyd, olayın devamını şöyle anlattı: Ebu Bekir bana şunlarısöyledi: "Sen genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz. Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için vahyi yazıyordun. Dolayısıyla şimdi Kur'an'ı araştır ve bir araya topla!" Zeyd şöyle devam etti: "Allah'a yemin ederim ki, eğer bana dağlardan birini nakletmeyi teklif etmiş olsalardı, o iş bana Ebu Bekir'in teklif ettiği Kur'an'ı toplama işinden daha ağır olmazdı. Onlara 'Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz?' dedim." Ebu Bekir "Vallahi bu hayırlı bir iştir" dedi ve beni teşvik etmeye ve bana müracaatta bulunmaya devam etti. Nihayet Allah Ebu Bekir ile Ömer'in göğüslerini genişlettiği bu işe benim de göğsümü açıp genişletti ve ben de onlar gibi düşünmeye başladım. Bunun üzerine Kur'an'ı araştırdım ve onu yazılı bulunduğu hurma dallarından, inceltilmiş deri ve bez parçalarından, taş levhalardan ve hafızların ezberlerinden toplamaya koyuldum. Nihayet et-Tevbe suresinin sonunu "........." ayetini sonuna kadar Huzeyme'nin yahut Ebu Huzeyme el-Ensarl'nin yanında buldum ve bunu ilgili olduğu sureye kattım. Neticede toplanan bu sahifeler, Ebu Bekir'in yanın aziz ve celil olan Allah kendisini vefat ettirinceye kadar kaldı. Sonra vefat ediR{:e ye kadar hayatı boyunca Ömer'in yanında kaldı. Bundan sonra Ömer'in kızı Hafsa'nın yanında kaldı. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Hüküm yazıcı katibin güvenilir ve akıllı bir kimse olmasının müstehap 01duğu." Başlıkta geçen "katip" kelimesinden maksat, hüküm ve başka şeyleri yazan kimse demektir. İmam Buhari bu konuda Zeyd b. Sabit'le, Hz. Ebu Bekir ve Ömer arasında Kur'an'ın toplanması konusunda geçen olayı konu alan hadise yer verdi. Bu hadisin geniş bir açıklaması, Fezailü'I-Kur'an bölümünde geçmişti. Burada hadise yer verilmesinden maksat, Hz. Ebu Bekir'in Zeyd'e "Sen genç ve akıllı bir adamsın. Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz" şeklindeki ifadesidir. İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir: Bu hadis aklın, insanda bulunan güzel özelliklerin aslı ve esası olduğunu göstermektedir. Zira Hz. Ebu Bekir, Zeyd'i akıllı olmaktan daha fazla bir şeyle nitelememiştir ve bu niteliği onun güvenilirliğine ve kendisinde töhmet olmamasına sebep olarak göstermiştir. Biz de şunu ifade edelim: Gerçek onun dediği gibi değildir. Çünkü Ebu Bekir sözkonusu nitelemenin ardından şöyle demiştir: "Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için vahyi yazıyordun." Bundan dolayı o Zeyd'i akıllı olarak nitelemekle yetinmiştir. Çünkü Zeyd'in güvenilirliği, yeterliliği ve akıllılığı olmasaydı, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona vahiy yazdırmazdı. Hz. Ebu Bekir'in onu "akıllı olmakla ve herhangi bir kusurla itham edilmemekle" nitelemesi, bunların dışında başka bir şeye değinmemesi bu niteliğin onda devam ettiğine işaret etmektedir. Aksi takdirde "akıllı" kelimesiyle birlikte sırf "Biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz" cümlesi, onun yeterliliği ve güvenilirliğinin sabit olması açısından kafi değildir. Nice aklı parlak ve bilgili kimse vardır ki hıyanetleri ortaya çıkmıştır. Mühelleb şöyle devam eder: İmam Buharl'nin bu başlığına göre sultanın ve hakimin katip tutması caizdir. Hadise göre herhangi bir konuda bilgi sahibi olan kimse, o konunun çözümü gündeme geldiğinde başkasından daha evladır. Beyhakl'nin hasen isnadla nakline göre Abdullah b. ZUbeyr şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah b. el-Erkam'ı katip yaptı. Abdullah onun adına civardaki ülke krallarına mektup yazıyordu. Abdullah Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in nazarında güvenilirlik açısından öyle bir dereceye ulaşmıştı ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona mektup yazmasını emrediyor, sonra yazdığı nı mühürlüyor ve okumuyordu. Nebi s.a.v., Zeyd b. Sabit'i de katip olarak görevlendirdi. Zeyd vahiy ve hükümdarlara mektup yazıyordu. Abdullah'la Zeyd bulunmadığında Cafer b. Ebi' Talib katiplik yapıyordu. Zaman zaman sahabilerden bazıları Nebi s.a.v. Efendimize katiplik yapmıştır. Beyhakl'nin, lyaz el-Eş'arl'den nakline göre Ebu Musa bir hıristiyanı katip yaptı. Hz. Ömer de bundan dolayı onu azarladı ve "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin"(Maide 51) ayet-i kerimesini okudu. Buı;un üzerine Ebu Musa "Valiahi ben onu dost edinmedim. O sadece yazı yazıYor" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer "Müslümanlar arasında yazı yazanı bulamadın mı? Onları (kendine) yaklaştırma! Zira Allah onları uzaklaştırmıştır. Onlara güvenme! Allah onların hain olduğunu ifade etmektedir. Allah kendilerini zelil kıldıktan sonra onları aziz etme" demiştir

...
Referans:93 7191