Sahih-i Buhari
...
(96) Kitāb: Kur'an ve Sünnete Sımsıkı Sarılmak
(96) ...
Ebu Hureyre şöyle demiştir: Sizler "Ebu Hureyre, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den çok hadis rivayet ediyor" diye iddia ediyorsunuz. Allah vadedendir. (Yani yalan söylersem kıyamet günü beni hesaba çekecektir.) Ben miskin, fakir bir kimse idim. Karın tokluğuna Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den hiç ayrılmazdım. Muhacirler çarşı ve pazarlarda alışveriş etmekle, ensar da malları, toprakları üzerindeki işlerinde çalışmakla meşgul bulunurlardı. Ben bir gün Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şuna şahit oldum: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Her kim ben sözümü bitirinceye kadar ridasım yayar, sonra onu yumarsa benden işitmiş olduğu hiçbir şeyi asla unutmayacaktır" buyurdu. Bunun üzerine ben üzerimde bulunan bir burdeyi yaydım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemi hak ile gönderen Allah adına yemin olsun ki bundan sonra kendisinden işittiğim hiçbir sözü unutmadım." Fethu'l-Bari Açıklaması: "Nebi s.a.v.'in hükmü insanlar için gizli değildi diyen kimseye karşı deliL." Yani Nebi s.a.v.'in hükmü, -nadir olanlar hariç- insanlara açıktı ve gizli değildi. Bu başlık, sahabilerin büyüklerinden birçoklarının Nebi s.a.v.'in teklifi fiillere dair bazı şeyleri söylerken veya yaparken yanında bulunmadıklarını açıklamak için getirilmiştir. Dolayısıyla o sahabi kendi muttali olduğu duruma göre hareket ederdi. Ya neshedici hükmü bilmediği için mensuha göre amele devam eder ya da beraet-i asliye ye göre hareket ederdi. Bu prensip yerleşince o büyük sahabinin fiilini -özellikle de idari görevlerde bulunmuşsa- başkasının rivayetine tercih eden kişiye karşı delil meydana gelmiş oldu. Büyük sahabinin uygulamasını tercih eden kişi onun yanında bulunan rivayet, bu rivayetten daha güçlü olmasaydı o buna muhalefet etmezdi anlayışı ile bu tercihi yapmaktadır. Ancak bu prensibi esas almak, zanni bir delil dolayısıyla kesin olanı terk etmeye yol açar diye reddedilmiştir. İbn Battal şöyle der: Müellif " Nebi s.a.v.'in hükümleri ve sünnetleri kendisinden mütevatir olarak nakledilmiştir ve ondan mütevatir olarak nakledilmeyen habere göre amel etmek caiz değildir" diyen Rafızi ve Haricilere cevap vermek istemiştir. Müellif şöyle der: Onların bu görüşleri sahabilerin birbirlerinden delil aldıkları ve bir kısmının diğerinin rivayetine döndükleri şeklindeki sahih rivayetle reddedilmiştir. Haber-i vahidle amel edileceğine dair icma oluşmuştur. Biz de şunu ekleyelim: Beyhaki giriş kısmında sahabiliği eskiye dayanan ve ilmi geniş olup, başkasına öğreten birisinin hafızasından bazı şeylerin silineceğine delil şeklinde bir başlık açmış ve akabinde şu hadisleri örnek vermiştir: Ebu Bekir'in Muvatta'da yer alan ninenin mirastan payını konu alan hadisi, bu bölümde zikredilen Hz. Ömer'in izin almayla ilgili hadisi, İbn Mesud'un bir kadınla nikah akdi yapıp, sonra onu boşadıktan sonra annesi ile evlenmek isteyen erkeği konu alan hadisi. İbn Mesud "Bunda herhangi bir sakınca yoktur" demiştir. Bir başka örnek ise onun küçük küçük parçalara ayrılmış gümüşü külçe halindeki gümüşle fazlalıklı olarak mübadele etmeye cevaz vermesi, sonra bu iki hükümden başka sahabilerden duyduğu yasaklıktan dolayı vazgeçmesi. Beyhaki bunun dışında başka örnekler de vermiştir. "Karın tokluğuna" yani karnımı doyurmam için. Bir başka ifadeyle Ebu Hureyre'nin Nebi s.a.v.'den çok hadis duymasının asıl sebebi, yiyecek bir şeyler bulabilmek için Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemtan hiç ayrılmamasıdır. Zira onun alıp satacağı bir şeyi olmadığı gibi, ekin ekeceği toprağı ve üzerinde çalışacağı tarlası da yoktu. O yiyecek bulamam korkusuyla Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den hiç ayrılmıyordu. İşte bu birliktelikten Resulullah s.a.v. ile onun kadar bir arada bulunmayan kimsenin duyamayacağı kadar söz duyma, uygulama görme ve rivayette bulunma fırsatı doğmuştur. Onun bunları sürekli hafızasında tutmasına -kendisinin işaret ettiği üzere- Nebi s.a.v.'in duası da yardımcı olmuştur
Referans | : | 96 7354 |