Sahih-i Buhari

...

(97) Kitāb: Allah'ı Birlemek (Tevhid)

(97) ...

Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (kendisinden dini öğretecek kimseler gönderilmesinin istenilmesi üzerine) aralarında Hubeyb el-Ensarl'nin de bulunduğu on kişi gönderdi. Ubeydullah b. Iyaz'ın nakline göre el-Haris'in kızı olayın devamını şöyle anlatmıştır: O kabileler Hubeyb'i öldürmek üzere ittifak ettiklerinde Hubeyb (kıllarını temizlemek için) bu kızdan bir ustura emanet alıp, kullanmışt!. Onlar Hubeyb'i öldürmek üzere Harem'den çıktıklarında Hubeyb şu beyitleri söylemiştir: Ve lestu ubali hine uktelu muslima Ala eyyi şikkin kane lillahi masra'i Ve zalike fi zati'l-ilahi ve in yeşe' Yubarik ala evsali şilvin mumezzai Aldırmam Müslüman olarak öldürülürsem eğer, Hangi yana olmuş Allah için düşüşüm! Önemi ne? Zatı yolundadır çünkü bu. Allah isterse eğer, Bereket bahşeder parçalanmış cesedin her eklemine! Akabinde İbnü'l-Haris (Ten' im mevkiinde) öldürmüştür. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların musibete uğradıkları gün sahabilerine onların haberlerini bildirmiştir. Fethu'l-Bari Açıklaması: "Zat, Sıfatlar ve Allah'ın İsimleri." Yani Allah hakkında tıpkı isimlerinde olduğu gibi "zat" ve "sıfat"larının kullanılmasının caizliği veya hakkında nas olmadığı için bunların söylenemeyeceği. "Ve zalike fi zati'l-ilahi=Bu ilahın zatı hakkındadır." Bu ifadenin geniş bir açıklaması Meğazı ve Cihad Bölümünün "Bir kimse kendisinin esir alınmasını talep edebilir mi?" başlığı altında geçmişti. (Buhari, Cihad) "Zatı Yüce Allah'ın ismiyle zikretmiştir." Yani zat kelimesini Allah'ın ismiyle birlikte zikretmiştir veya Allah'ın hakikatini zat sözcüğüyle zikretmiştir. KirmanI'nin ifadesi bu doğrultudadır. Biz de şunu ekleyelim: İmam Buharl'nin ifadesinin zahirinden anlaşılan, gayesinin "zat" kelimesini Allah'ın ismine eklemek olduğudur. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu duymuş ve herhangi bir tepki göstermemiştir. Dolayısıyla böyle söylemek caiz olur. Kirmanı "zatu'l-ilah" ifadesinde yukarıdaki başlığı destekleyen bir nokta yoktur denilmiştir. Zira Hubeyb, "zat" kelimesiyle Buharl'nin kastettiği hakiki zatı kastetmemiştir. Onun söylemek istediği, "Allah'a itaat uğrunda" veya "Allah yolunda" demektir. Buna şöyle cevap verilmiştir: Buharl'nin maksadı, genel itibariyle Allah'a "zat" demenin caiz olduğunu vurgulamaktır. Bu açıklamalardan ortaya çıkan sonuç şudur: Allah'a "zat" denmek, kelamcıların ortaya attıklan manada caiz değildir. Fakat bundan maksadın "nefis" olduğu bilindiğinde bu yaklaşım da reddedilmez. Zira nefis kelimesi Kur'an-ı Kerim'de vardır. Bu nükteden dolayı İmam Buhari bu başlığın ardından nefis kelimesinin geçtiği başlığı zikretmiştir

...
Referans:97 7402