Sunan Ibn Majah

...

(1) Kitāb: The Book of Purification and its Sunnah

(1) ...

Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu : «Humreyi Mescidden bana ver.» Ben: Hayız halindeyim, dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Senin hayız (kan)'ın senin elinde değildir.» Diğer tahric: Müslim, Beyhaki, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Ahmed AÇIKLAMA : Tirmizi, hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Humre: Hurma çöpleri ve benzeri bitkilerden örülmüş küçücük hasıra denir. Secde için baş hizasında yere serilir, üzerine secde edilir. Yeri örttüğü için, yahut hurma çöpleri dikiş yerlerini örttüğü için ona bu isim verilmiştir. Hattabi: Humre, küçük seccade demektir, demiştir. ''Humre'yi mescid'den bana ver." cümlesi iki şekilde açıklanabilir: 1 - Nebi {s.a.v.), mesciddeydi ve Aişe (r.anha) kendi odasındaydı. Nebi (s.a.v.) ondan humre istemiş, Aişe (r.anha) hayızlı olduğu için vücudu mescid dışında bulunmakla beraber, yalnız elini mescidin içerisine uzatmasının sakıncalı olacağını sanmıştır. Bu ihtimale göre hadisin manası şudur: Nebi (s.a.v.), mescid'den, yani mescidde iken, mescidin dışında bulunan humreyi istemiş ve Aişe (r.anha)'nın, eliyle bunu kendisine doğru uzatmasını istemiştir. Aişe (r.anha) hayızlı haliyle, elini mescid'in içine uzatmasının sakıncalı olduğunu sandığı için: ''Ben hayız halindeyim'' demekle özürünü hatırlatmış; Resul-i Ekrem {s.a.v.l de elini mescide uzatmasının sakıncalı olmadığını beyan için: ''Senin hayızın senin elinde değildir.'' buyurmuştur. Buna göre; من المسجد kelimeleri قَالَ fiiline taalluk eder. 2 - Hattabi ve imamların ekserisine göre; من المسجد kelimeleri; NAVELENİ fiiline taalluk eder. Babın başlık kısmına ve hadisin zahirine uygun olanı da budur. Çünkü mescidden münavele (vermek), ehli mescide sormakla mümkündür. Nebi (s.a.v.)'in: ''Senin hayız'ın senin elinde değildir.'' buyruğu da buna delalet eder. Bu yorum şekline göre Nebi (s.a.v.) mescidin dışında, humre mescidin içinde fakat kapısına çok yakındı. Aişe (r.anha) odasında bulunuyordu. Odasından elini mescide uzatmakla humreyi alabiliyordu. Nebi (s.a.v.) ona elini mescid'in içerisine uzatıp humreyi çıkarmasını emretmiş, Aişe (r.anha) özürünü hatırlatmış, Nebi (s.a.v.l de elinin hayızlı olmadığını yani mescide uzatmasının sakıncalı olmadığını beyan buyurmuştur. İbn-i Hacer: من المسجد kelimeleri; NAVELENİ fiiline mutaallaiktir. Maksadın şu olduğu muhtemeldir: Nebi (s.a.v.), Aişe (r.anha)'ya: ''Mescidde durmadan ve dolaşmadan humreyi bana vermek için mescide gir.'' demek istemiş olabilir. Çünkü hayızlı kadının mescidi kirletmekten emin olduğu zaman durmadan ve dolaşmadan mescid'e girip çıkması caizdir. Şöyle de yorumlanabilir: ''Sen mescidin dışında olduğun halde, elini mescide sokup humreyi al, sonra bana ver.'' Bu hareket, haliyle caizdir. Bırınci yorum şekline göre kelimelerin taalluku caizse de uzak ihtimaldir.'' Kadi İyad'ın birinci şekle göre yorum yapmasının sebebi, Müslim ve Nesai'nin Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: 'Resulullah (s.a.v.) mescidde iken bir ara: ''Ya Aişe! Bana elbise ver'' buyurdu. Aişe (r.anha) da: Ben namaz kılmıyorum. dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Ona: ''O (hayız) senin elinde değildir.'' buyurdu. Aişe (r.anha) dA elbiseyi Nebi (s.a.v.)'e uzattı.'' Hattabi, Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisi ile Aişe (r.anha)'nın hadisini bir olayla ilgili olarak yorumladığı için yukarıda belirtilen birinci yorumu seçmiştir. Halbuki olayın taaddüdü açıktır. (Çünkü birisinde elbise, diğerinde humre isteniyor.) Hadiste geçen; حيضتك kelimesi ''Hayzatuki'' ve ''Hiyazatuki'' diye okunabilir. Hayzat, bir defalık kan demektir. Hizat ise hayızlı kadının kendisi için helal olmayan şeylerden uzak durması halidir. Sahih ve meşhur rivayete göre Nevevi'nin de dediği gibi bu kelime ''Hayzat'' okunur. Mana bakımından münasip olanı da budur. Çünkü kan çıkması ve akması el organında degildir. Fakat hayız hali bütün vücud organlarında ve bu arada elde de bulunur. Nitekim hayızlı kadın Kur'an-ı elleyemez. Hattabi: 'Hadisçiler bu kelimenin ''Hayzat'' olduğunu söylemişler ise de hatadır. Doğrusu ''Hizat'' tır, demiştir. Kadi İyad, Hattabi'nin sözünü kabul etmemiş ve: ''Doğrusu hadisçilerin dediğidir. Çünkü bu kelimeyle kan kasdedilmiştir. Zira Nebi (s.a.v.) : '' ... senin elinde değildir.'' buyurmuştur. Bunun manası şudur: 'Mescidlerin korunması gerekli olan necaset -ki hayız kanıdır - senin elinde değildir''' demiştir. Nevevi: Hadisçilerin tercih ettikleri şık, açık olanıdır. Hattabi'nin savunduğu şıkkın da uygunluğu vardır, demiştir. C EI-Menhel yazarı: Nevevi'nin işaret ettiği uygunluk şudur, demiştir: ''Aişe (r.anha) mescidin korunması gerekli olan hayız necasetinin eline bulaşmadığını biliyordu. Hayızdan dolayı bütün vücuduna arız olan halin elinde de bulunduğunu bildiği için elini mescide sokmaktan çekinmiştir. Bu bilgiden başka onu çekindiren hiç bir neden yoktu. Aişe (r.anha)'nın çekinme nedeni dolayısıyla Nebi (s.a.v.) şöyle cevap vermek istemiştir: 'Hayızlık hali Aişe (r.anha)'ya vücudunun tümü itibariyle peyda olmuş; vücudunun parçaları itibariyle değil'. Nitekim falanın eli hayızlıdır. denmez ki, mescide uzatılması yasaklansın.'' HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Hayızlı kadın, elini mescide sokup ondan bir şey alabilir. 2- Kadının kocasına hizmet etmesi meşrudur. 3- Hattabi: Hadiste şu fıkıh hükmü de vardır, demiştir: Eve, mescide veya benzeri bir yere girmemek için yemin eden kişi, elini veya vücudunun bir kısmını o yere sokunca yeminini bozmuş olmaz. Bütün vücudunu sokunca yeminini bozmuş olur

...
Referans:1 632