Sunan Ibn Majah
...
(11) Kitāb: The Chapters on Expiation
(11) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Rıfaa el-Cühenî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yemin etmek istediği zaman: «Muhammed'in nefsi (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim.» derdi. AÇIKLAMA 2092’de
- Bāb: ...
- باب ...
Rıfaa bin Araba el-Cühenî (r.a.)'den; şöyle demiştir: Allah huzurunda şehâdet ederim ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (genellikle) ettiği yemin: «Benim nefsim elinde olan'a yemin ederim.» (şeklinde) idi. (Yahut Rıfaa şöyle demiştir:) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (genellikle) ettiği yemin: «Allah huzurunda şehâdet ederim, nefsim elinde olan'a yemin ederim.» (şeklinde) idi. Not: Bu iki hadisle ilgili olarak Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu iki sened de zayıftır. Çünkü birinci senedde bulunan Muhammed bin Mus'ab zayıftır, ikinci senedde bulunan Abdülmelik bin Muhammed es-San'ani de zayıftır. Lakin Nesai bu hadisi Amelü'l-Yevm ve'l-Leyle'de iki sened ile rivayet etmiştir. Bu senedlerin birisi Buhari ile Müslim'in' şartı üzerine, diğeri de Buhari'nin şartı üzerine sahihtir, Bu hadisin ravisi Rıfa'a'nın bundan başka hadisi müellif'in süneninde yoktur. Buhari, Müslim. Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai'nin yanında ise hiç bir hadisi yoktur. AÇIKLAMA 2092’de
- Bāb: ...
- باب ...
Sâlim'in babası (İbn-i Ömer) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yeminlerinin ekserisi şu idi: «Kalbleri (n hallerini) değiştiren (Allah)'a andolsun ki, hayır.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yemini (bazen) şöyle idi: «Hayır ve (eğer durum böyle değilse) ben Allah'tan mağfiret dilerim.» Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (bin el-Haltab) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir defa) Ömer'in kendi babasına yemin ettiğini kendisinden işitti ve: «Şüphesiz Allah sizleri babalarınız üzerine yemin etmekten meneder.» buyurdu. Ömer demiştir ki: Ben (bu yasağı Resûl-i Kkrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiğim andan itibaren) artık ne kendim babalar üzerine yemin ettim ne de başkalarından naklen bu tür yemini ağzıma aldım. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Malik te bu hadisi rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Semûre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu., demiştir: «Ne putlar üzerine ne de babalarınız üzerine yemin ediniz.» MÜSLİM HADİSİ VE İZAHI İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim yemin eder de yemininde Lat ve Uzzâ üzerine and olsun derse, hemen Lâ ilahe illallah, desin.» MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd (bin Ebî Vakkas) (r.a.)'dtm; Şöyle demiştir: Ben (henüz yeni müslüman olmuşken bir defa) Lât ve Uzzâ üzerine yemin ettim. (Arkadaşlarım bununla) kâfir olduğumu ve bu nedenle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e baş vurmamı söylediler. Ben de durumumu O'na arzettim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: «Üç defa; AUah'tan başka ibâdete lâyık hiç bir mâbud yoktur. O. birdir, ortağı yoktur, söyle sonra sol tarafına üç defa tükür ve Euzu çek (Şeytan'dan Allah'a sığınırım de.) ve bir daha böyle yemin etme.» Diğer tahric: Nesai AÇIKLAMA İÇİN 2095 ve 2096’ya bakın
- Bāb: ...
- باب ...
Sabit bin Dahhâk (bin Halife el-Eşhelî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim İslâmiyet'ten başka bir dine yalancı ve kasıdlı olarak yemin ederse o kimse dediği gibidir.» BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam: Ben o zaman şüphesiz yahûdi olayım, derken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun sözünü işitti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Yahudilik tahakkuk etmiş oldu,» buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Bakiyye bin el-Velid tedlisçidir ve bunu an'ane ile rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Büreyde (bin el-Husayb) (r.a.)'den rivayet edildiğine güre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: « (Falan işi işlemiş isem - falan sözü söylememiş isem gibi bir şarta bağlı olarak) İslâm dîninden uzak bulunayım diyen bir kimse (bu yemininde) yalancı ise, o kimse dediği gibi (İslâmiyet'ten uzak bulunmuş veya İslâmiyet'ten uzak bulunanlar gibi azaba müstahak olmuş) dır. Eğer (bu yemininde) doğru sözlü ise İslamiyet salimen ona dönmez.» EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir adamın, kendi babasının üzerine yemin ettiğini işitti ve bunun üzerine: «Babalarınız üzerine (sakın) yemin etmeyiniz. Allah'a yemin eden bir kimse doğru söylesin. Kendisi(nin ikna edilmesi) için Allah'a yemin edilen bir kimse, razı olsun! (Yeminin gereğini kabul etsin). Allah (adına edilen and) a rıza göstermeyen kimse Allah'a yakın değildir.» Not: Bunun senedindeki ravilerin sika oldukları Zevaid'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA 2102’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Meryem oğlu İsâ bir adamın hırsızlık ettiğini görmüş ve ona: Sen çaldın mı? diye sormuştur. Adam da: Kendisinden başka ibâdete liyakatli hiç bir ilâh olmayan (Allah)'a yemin ederim ki hayır, (çalmadım), demiş. Bunun üzerine İsâ (Aleyhisselâm): Allah'a İman ettim (O'nun adına yemin edeni doğruladım) ve gözümü yalanladım, demiştir.» Diğer tahric. Buhari, Müslim ve Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Yemin (sonuç itibariyle) ancak ya günaha girmektir veya pişmanlık duymaktır.» Not: Zevaid'de: Bu hadisi İbn-i Mace kendi sahih'inde rivayet etmiştir. Şu halde hadis sahihtir, denilmiştir. Halbuki, İbn-i Mace'nin kitabına Sahih ismi verilmez. (Ona sünen, denilir.) Zevaid yazarı bu hadisi İbn-i Hibban veya İbn-i Huzeyme'nin kendi sahihinde rivayet ettiğini söylemek istemiş de sehven İbni. Mace, demiş olabilir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim yemin edip de (yemininde) inaşallah (Yâni Allah dilerse) derse bu istisnası onun İçin (yararlı)dır.» Tahric bilgisi ve AÇIKLAMA 2106’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Yemin edip de (yemininde) inşâallah diyen adam, dilerse (yemininden) dönüş yapar (yeminini bozar) dilerse (yeminini olduğu gibi) bırakır. (O kimse) günaha girmiş olmaz. (Yâni yeminini bozsa kefaret ödemesi gerekmez.)» Tahric bilgisi ve AÇIKLAMA 2106’da
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Yemin edip de (yemininde) inşâallah diyen bir kimse (yeminini bozduğunda) günah işlemiş olmayacaktır. (Yâni kefaret ödemesi gerekmez) AÇIKLAMA ve Tahric: Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. Oradaki rivayette; ...... cümlesi yerine: "(yeminini bozmakla) günaha girmiş olmaz» cümlesi kullanılmıştır. Her iki ifadeden çıkan sonuç aynıdır: Yani bir adam yemin ederken inşaaIlah. sözünü kullanırsa onun yemini oluşmuş bir yemin sayılmaz. Çünkü yeminini Allah'ın dilemesine bağlamıştır. Allah'ın dilemesi şartının tahakkuk etmesi ise bizce meçhuldür. Yemin oluşmayınca, onu bozmak da söz konusu edilemez. Yani yeminine muhalefet etmesi günah sayılmaz ve muhalefet ettiği takdirde kefaret ödemesi gerekmez. İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Tirmizi. Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Müslim ise bunu mevkuf olarak yani İbn-i Ömer'in sözü olarak rivayet etmiştir. Dikkat edildi ise müellifimiz bu hadisi iki sened ile rivayet etmiştir. İlk sened merfudur. Yani Peygamber (s.a.v.)'e ulaştırılmıştır. İkinci sened (2106 nolu) ise İbn-i Ömer'e ulaşmıştır. Onun eseri ve sözüdür. İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisi de aynı hükmü ifade eder. Yeminde istisna edilince, yani inşaaIlah denilince o yemin oluşmuş sayılmaz ve dolayısıyla, ona muhalefet etmek sakıncalı değildir, kefaret gerektirmez. Sahih-i Müslim'de "Yeminde ve başka şeyde istisna" başlığı ile bir bab açılmış ve burada İbn-i Ömer'in eseri ile merfu başka hadisler rivayet edilmiştir. Nevevi bu hadislerin şerhinde özetle şöyle der: "Mezkur hadisten anlaşılıyor ki; bir adam yemin ederken, yemini ile beraber ve fasılasız olarak «inşaaIlah» derse, yeminini bozmakla günaha girmiş olmaz (ve kefaret ödemesi de gerekmez). Keza yemini de oluşmuş sayılmaz. Yemindeki istisnanın müteber oIması için iki şart vardır: Birinci şart; İnşaallah sözünün yemin cümlesine aralıksız olarak eklenmesidir. İkinci şart da, yemin cümlesi henüz bitmemiş iken, inşaaIlah demeye niyet etmektir. Kadı iyaz: inşaaIlah sözü yemin cümlesine fasılasız olarak eklendiği zaman, edilen yeminin oluşmuş sayılmayacağı hususunda tüm müslümanlar icma etmişlerdir. Yemin cümlesi bitip, ara verildikten sonra söylenen inşaallah sözü de bazı selef alimlerinin dediği gibi istisna sayılmış olsaydı, hiç kimse, hiç bir yeminde günaha girmiş olmazdı, kefaret ödemesi de gerekmezdi. (Çünkü yemin eden herkes yemininden bir süre sonra, yeminini bozmak istediğinde, günaha girmemek ve kefaret. ödemeye gerek bırakmamak için, bir süre önce ettiği yemine atfen "inşaaIlah" diyebilir'' demiştir. Kadı iyaz sözüne devamla: Yemin edilirken buna eklenecek inşaallah sözü ile yemin cümlesi arasında fasıla bulunmaması keyfiyeti hakkında alimler ihtila! etnıişlerdir. Yani yemin cümlesi ile inşaallah cümlesi arasında ne kadar ara ve fasıla olmaması gerekir? 1. Malik, Evzai, Şafii ve Cumhura göre yemin cümlesi ile inşaallah cümlesinin birlikte söylenmesi gerekir. İki cümle arasında susmamak icabeder. Ancak nefesin kesilmesi nedeni ile verilen ara zararsızdır. 2. Tavus, el-Hasan ve Tabiilerden bir cemaata göre, yemin eden adam oturduğu meclisten kalkmadıkça, yeminine eklemek üzere söyleyeceği inşaallah sözü istisna sayılır. 3. Katade'ye göre yemin eden adam oturduğu yerden kalkmadıkça veya konuşmadıkça istisna edebilir. 4. Said bin Cübeyr'e göre adam dört aya kadar istisna edebilir. 5. ibn-i Abbas'a göre kişi ne zaman hatırlarsa o zaman istisna edebilir. Bazı alimler: Yukardaki ilk görüşten sonraki görüşlerden maksad; inşaallah sözü mübarek bir sözdür. her konuşmada anılmalıdır, unutulduğu takdirde hatıra gelir gelmez yine denilmelidir. Bu hususta; yani inşaallah sözünün unutulması halinde, bilahare hatırlanınca söylenmesi Kehf suresinin 23. ayeti ile emredilmiştir. Bu görüş sahibIerinin maksadı yemin eden adam yemin ettikten bir süre sonra istisna ederse yani inşaallalı derse yemini çözülür ve yeminine muhalefet etmesi bir günah sayılmaz, demek değildir, demişlerdir. Şu halde yemin ettikten bir süre sonra istisna etmekle yemin çözülmez ve yemin bozdurulduğu takdirde günaha girilmiş olur, dolayısıyla kefaret ödenir." Allah Teala'ya yemin edildiğinde istisna etmenin, yani inşaallah demenin hükmü yukarda anlatılmış oldu. Nevevi bundan sonra boşama, köle veya cariyeyi azadetme ve diğer konularda istisna etmenin hükmünü şöyle anlatır; "Boşama, azadetme ve Allah'a yemin etmekten başka her hangi bir konuda istisna yapılırsa bunun hükmü hususunda alimler değişik görüşler beyan etmişlerdir. Önce bu konulara ait misaller getirelim, sonra alimlerin görüşlerini anlatalım. Mesela: Bir adam: inşaallah ..karım benden boştur, inşaallah kölem hürdür, inşaallah karım bana annemin sırtı gibidir, inşaallah Ali'nin bende bin lira alacağı vardır, Allah hastama şifa verirse inşaallah, bir ay oruç tutmak Allah için benim adağımdır, gibi bir söz söylerse, bu sözde kullandığı inşaallah cümlesi istisna sayılır mı, sayılmaz mı? Bilindiği gibi istisna sayılırsa o yemin oluşmuş sayılmaz. İstisna sayılmaz ise yemin oluşmuş olur. 1. Şafii, Kufe alimleri, Ebu Sevr ve başkalarının mezhebine göre Allah adına yapılan yeminde istisna müteber ve geçerli olduğu gibi diğer şeylerde de istisna muteber ve geçerlidir. Bu itibarla boşama, köle - cariye azad etme, zihar, adak, ikrar vesair işlerde inşaallah cümlesi kullanıldığı zaman bu akidlerin hiç birisi oluşmuş olmaz. Bu görüşü bir örnekle aydınlatalım: Bir adam karısına: Sen inşaallah benden boşsun, derse bu sözle karısı boşanmış olmaz. Azadetme. zihar. adak ve diğer meseleler de böyledir. 2. Malik ve Evzai'ye göre inşaallah sözü ile yapılan istisna ancak Allah'a yapılan yeminlerde geçerlidir. Bunun dışındaki işlerde geçerli değildir. Bu görüşe göre bir adam karısına: Sen inşaallah benden boşsun, derse karısı boşanmış olur. Diğer mes'eleler de bunun gibidir. Peygamber (s.a.v.) anılan hadiste «Eğer kişi inşaallah derse» buyurmuştur. Şu halde sözü edilen istisnanın dille söylenmesi gereklidir. Sadece kalb ile istisnaya niyet etmek kafi değildir. Ebu Hanife. Şafii, Malik, Ahmed ve bütün alimler böyle demişlerdir. Ancak bazı Maliki alimler istisnaya kalben niyet etmenin kafi olduğunu söylemişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Musa (el-Eş'arî) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: (Tebuk seferi için hazırlık yapılırken) ben Eş'arîlerden küçük bir cemaat içinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vararak kendimiz için binek hayvanı istedik, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize: «Vallahi sizi bindiremem ve sizi bindireceğim hayvan yanımda yoktur» buyurdu. Ebu Musa demiştir ki, bunun üzerine biz Allah'ın dilediği kadar bekledik. Sonra (Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e ganimete ait) develer getirildi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bunlardan semizlikten) hörgüçleri beyazlaşmış üç dişi devenin bize verilmesini emretti. Biz (develeri teslim alıp) gidince, bazılarımız diğer arkadaşlarımıza: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e müracaatla kendimiz için binek hayvanlarını istedik. Kendisi bize binek hayvanı veremeyeceğine yemin etti. Sonra da bize binek hayvanları verdi. (Herhalde biz O'na yeminini unutturduk, bundan sonra iflah olamayız) Geri dönelim, dediler. Bunun üzerine biz (geri dönüp) huzura çıktık ve: Ya Resulallah! Biz sana gelip binek hayvanları bize vermeni istedik. Sen bize binek hayvanları veremeyeceğine yemin ettin. Sonra da bizi bindirdin, dedik. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize: «Vallahi sizi ben bindirmedim. Sizi Allah bindirdi. Vallahi ben bir şey için yemin edip sonra o şeyden başka bir şeyin deha hayırlı olduğunu bildiğimde inşaallah şüphesiz yeminimin kefaretini öderim ve daha hayırlı olan şeyi işlerim.» buyurdu veya «Daha hayırlı olanı işlerim ve yeminimin kefaretini öderim» buyurdu. Diğer tahric: Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 2109’de
- Bāb: ...
- باب ...
Ad!y bin Hatim (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demıçtir: «Kim bir şey için yemin edip sonra ondan başka bir şeyi daha hayırlı bilirse, daha hayırlı olanı yapsın ve yemininin kefaretini ödesin.» Diğer tahric: Müslim, Nesai AÇIKLAMA 2109’da
- Bāb: ...
- باب ...
Mâlik el-Cüşemî (r.a.)'den; Şöyle demiştir: (Bir defa ben): —Yâ Resûlallah amucam oğlu yanıma gelir (= bana ihtiyacı olur), ben de ona (bir şey) vermemeye ve ona sila-ı rahm etmemeye yemin ederim, dedim. O, buyurdu ki: «Yemininin kefaretini öde.» Diğer tahric: Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: — «Akrabalık ilişkisini kesmek veya iyi olmayan başka bir şey için yemin eden kimsenin biri (yemininin gereğini yapması) o şeye ısrar etmemesi (bırakması) dır.» Not: Bunun senedinde bulunan ravi Harise bin Ebi'r-Rical'ın zayıflığı üzerinde ittifak edildiği Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr bin Şuayb'ın dedesi (ibn-i Amr) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim bir şey için yemin edip de ondan başka bir şeyin daha hayırlı olduğunu bilirse, yeminini terketsin. Çünkü yeminini terk etmesi, o yeminin kefaretidir.» Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbâs (r.a.)'dan; Şöyle elemiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kuru hurmadan bir sâ' yemin kefareti ödedi ve insanlara bunu emretti, (bir sâ' kuru hurma) bulamayan kimse buğdaydan yarım sâ' verir. Not; Bunun senedinde bulunan Ömer bin Abdillah bin Ya'lanın zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir AÇIKLAMA 2113’te
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbâs (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Ailesinin zahiresini (piyasada) bol olan maddelerden veren adamlar vardı ve ailesinin zahiresini (piyasada) güçlükle bulunan maddelerden veren de vardı. Bunun üzerine (yemin kefareti olarak verilecek yiyecek maddesi hakkında) «Ailenize yedirdiğinizin ortalamasından» emri ilâhisi indi." AÇIKLAMA (2112 ve 2113): 9. babta geçen hadiste yemin kefaretinin kuru hurmadan bir sa olduğu bildirilmiştir. Bir sa kuru hurma bulamayan kimsenin yarım sa buğday vermesine ait hadisin son kısmı, ifade tarzının zahirine göre İbn-i Abbas (r.a.)'ın sözüdür. Bu kısmın Peygamber (s.a.v.)'in buyruğundan olması da muhtemeldir. Yemin kefaretinin 10 yoksulu yedirmek veya giydirmek, yahut bir köleyi azadlamak olduğu ve bunlara gücü yetmeyenIerin üç gün oruç tutmaları olduğu aşağıda meali yazılacak Maide suresinin 89. ayetinde bildirilmiştir. Kişi dilerse 10 yoksulu yedirir, dilerse onlan giydirir, arzu ederse bir köleyi azadIar. Bunlardan istediğini tercih edebilir. Bunların hiç birisini vermeye gücü yetmezse üç gün oruç tutar. Şu halde hadiste sözü edilen bir sa kuru hurma veya yarım sa buğday her yoksula verilen mikdardır. 10 yoksulu yedirmek gerektiğine göre bir yeminin kefareti 10 sa kuru hurma veya 5 sa buğday olmuş olur. DÖRT MEZHEB ALİMLERİNİN GÖRÜŞLERİ : 1. Hanefiler'e göre 10 yoksulun her birisine yarımşar sa buğday veya kuru hurma ve arpadan birisinden bir sa ödenir. Buğday unundan da verilebilir. Bundan yine yarım sa verilir. Arpa unundan bir sa vermek de caizdir. Kişi dilerse buğday veya onun unundan yarım sa'ın bedelini, yahut kuru hurma veya arpa, yahut arpa unundan bir sa'ın bedelini verebilir. Yukarda anılan gıda maddelerini veya bedelini ya on yoksula verir. Ya da bir yoksula 10 gün süre ile verir. Kuru üzüm ve diğer hububattan da vermek caizdir. Yemin kefaretinin yukardaki meblağlar olduğuna dair bu görüşün, Ömer. Ali, Zeyd bin Sabit, Nahai, Şa'bi ve Sevri (r.a.)'den de rivayet edilmiştir. 2. Diğer üç mezheb imamlarının görüşüne göre yemin kefareti her yoksula bir müd olmak üzere toplam on müddür. Sa ve müd hakkında geniş bilgi 1793 - 1794 nolu hadislerin izahı bölümünde verilmiştir. Sa hakkındaki görüşler: 1. Hanefiler'e göre bir sa 1040 dirhemdir. Bir dirhem de 3,12 gr. kabul edilirse 1040 X 3,12 = 3244,8 gr. eder. Şu halde bir sa, yaklaşık olarak 3250 gr. buğday ve arpa gibi hububat alan bir hacim ölçeğidir. 2. Şafiiler'den Nevevi ve Hanbeliler'e göre bir sa 685 5/7 dirhemdir. Bir dirhem 3,12 gr. kabul edilirse bir sa: 685 5/7 X 3,12 = 2139,42 gr. buğday gibi hububat alan bir hacim ölçeğidir. 3. Malikiler'e göre bir sa 682,66 dirhemdir. Bir dirhem 3,12 gr. kabul edilirse bir sa: 682,66 X 3,12 = 2129,92 gr. buğday gibi bir hububat alan hacim ölçeğidir. Müd ise sa'ın dörtte biri büyüklüğünde olan bir hacim ölçeğidir. Yukarda anlatıldığı gibi yemin kefaretinin bir çeşidi, 10 yoksulu yedirmektir. Beher yoksula ne kadar yiyecek maddesi verileceği hususunda mevcut ihtilaiı özlü olarak hatırlatayım: 1. İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Zeyd bin Sabit, Said bin el-Müseyyeb, Kasım bin Muhammed, Süleyman bin Yesar, Ata, el-Hasan, Malik ve Şafii'ye göre o memleket halkının zahiresinin çoğu hububatın hangisinden ise ondan her yoksula bir müd verilir. Şu halde 10 yoksula toplam 10 müd verilir . 2. Ömer, Ali, Aişe ve Irak alimlerine göre her yoksula iki müd, yani yarım sa buğday verilir. Buna göre 10 yoksula toplam 20 müd, yani 5 sa buğday verilir. 3. Ebu Hanife, Şa'bi, Nahai, Said bin Cübeyr ve Mücahid'e göre her yoksula yarım sa buğday veya bir sa arpa, kuru üzüm, kuru hurma gibi bir yiyecek maddesi verilir. 4. Ahmed bin HanbeI'e göre her yoksula buğdaydan bir müd veya arpa ve kuru hurma gibi bir maddeden yarım sa, yani iki müd verilir. Bir yemin kefaretinin tamamını bir günde tek bir yoksula vermenin caiz olmadığı hususunda ittifak vardır. Bii günde 10 yoksula veya 10 günde aynı yoksula vermek ise Caizdir. Dört mezheb alimlerinin bu konu ile ilgili değişik görüşleri ve kefaretin muteber sayılması için birtakım değişik şartları vardır. Bu husus için fıkıh kitabıarına baş vurmak gerekir. İkinci hadiste bir parçası anılan Maide suresinin 89. ayetinin tamamının meali şöyledir: «Allah sizi rastgele yeminlerinizden dolayı muaheze etmez ve lakin bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesab sorar. (İşte bile bile edip bozduğunuz) yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin orlalamasmdan on yoksulu yedirmek yahut giydirmek veyahut bir köleyi azadlamaktır. (Bu kefareti) bulamayan, üç gün oruç tutar. İşte yeminlerinizin kefareti budur. Yeminlerinizi koruyun (Pek yemin etmeyin - ettiğiniz yemini bozmak daha hayırlı değilse bozmayın). Şükredersiniz, diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor.» Bu ayet-i kedme'de yeminin dört çeşit kefaretine temas buyuruluyor. Bunlardan birisi 10 düşkünü yedirmektir. Diğeri 10 yoksulu giydirmektir. Bir başkası bir köleyi azadlamaktır. Bu üç nevi arasında bir sıralama yoktur. Yani yeminini bozan kişi bunlardan dilediğini seçer. Şayet bunlardan hiç birisini yapamazsa üç gün oruç tutar. 10 yoksulu yedirmekle ilgili gerekli bilgiyi yukarda verdik. 10 yoksulu giydirmeye gelince, alimler bu hususta ihtilaf etmişlerdir: Hanefiler'e göre en az üç ay giyilebilecek ve gövdenin tamamını veya çoğunu örtebilecek bir elbise olmalıdır. Kadına verilirse buna baş örtüsü de eklenmelidir. İbn-i Abbas, el-Hasan, Mücahid, Ata, Tavus ve Şafii'ye göre elbise denilebilecek bir parça giydirmek gerekir. Malik ve Ahmed'e göre verilecek elbisenin namazda örtülmesi gerekli vücud kısmını örtecek bir elbise olması gerekir ki, erkeğe bir, kadına iki parça elbise verilir. Başka görüş beyan edenler de vardır . Köle ile ilgili aynntılı bilgi vermeye bugün için gerek görmüyorum. Çünkü memleketimiz de bugün için köle bulunamıyor. Bunlardan hiç birisini bulamayan kimse üç gün oruç tutmakla mükelleftir. Bu orucun ard arda tutulmasının gerekliliği husüsunda da ihtilaf vardır: İbn-i Abbas, Mücahid, Ata, Katade, Ebu Hanife. Ahmed ve bir kaviinde Şafii'ye göre orucun üst üste tutulması gereklidir. El-Hasan. Malik ve diğer bir kavlinde Şafii'ye göre oruç aralıklı da tutulabilir. Ard arda tutulması daha efdaldir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Ebü'l-Kasım (Muhammed) (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Sizden birisi (aile ferdlerine zarar verecek bir şey için ettiği) yeminde inad ve ısrar ettiği zaman şüphesiz bu ısrarı ve inadı (Kendi yeminini bozup da) emrolunduğu kefareti ödemesine nazaran onun İçin Allah katında daha çok günahtır.» Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Müslim de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Berâ bin Â'zib (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yemin eden kimseyi ibrâr etmemizi (yeminin gereğine riâyet etmemizi) emretti. Diğer tahric: Nesai
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Safvân veya Safvân bin Abdirrahman el-Kureşî (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Mekke'nin fetih günü kendisi babasını huzura getirerek: Yâ Resulallahl Babama hicrettin faziletin)den bir pay kıl, diye istekte bulundu. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şüphesiz (Mekke fethinden sonra) hicret yoktur,» buyurdu. Teklif sahibi oradan ayrılıp (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in amcası) Abbas (r.a.)'ın yanına girdi ve: (Yâ-Abbâs!) Sen beni tanıdın mı? dedi (Ve isteğini ona da arzetti). Abbas: Evet (seni tanıdım), dedi ve Abbâs, ridasım giymeden, bir gömlekle hemen çıkıp geldi ve: Yâ Resulallahl Sen falan adamı (yâni teklif sahibini) tanırsın, bizimle onun arasındaki münasebeti de (bilirsin). Bu adam babasını, sana getirdi ki, hicret etmek üzere sen onunla (yâni babası ile) biat edesin, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «(Mekke fethinden sonra) Şüphesiz hicret yoktur» buyurdu. Abbas (r.a.) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e: Senin (bu adamın babası ile bîat etmen) üzerine yemin ederim, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mubarek elini uzatıp adamın babasının eline dokundurdu ve «Amcamı ibrar ettim (yeminini yerine getirdim) ve hicret yoktur», buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Yezid bin Ebi Ziyad vardır. Müslim mutaba (yani başka ravilerle teyid edilen) hadislerde onun rivayetlerini almıştır. Cumhür ise onu zayıf saymıştır
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) bin Abbs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Biriniz yemin ettiği zaman Allah'ın dilediği ve senin dilediğin demesin. Lakin Allah'ın dilediği sonra senin dilediğin desin.» Zevaid de: Eclah bin Abdillah'ın sikalığında görüş birliği yoktur. Ahmed, Nesai, Ebu Davud, Ebu Hatim, İbn-i Sa'd onu zayıf, İbn-i Muin, Yakub bin Süfyan ve el-İcli onu sika saymışlarıdr. Senedin kalanı sikadır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan ravi Eclah bin AbdiIlah'ın sikalığı ihtilaflıdır: İmam Ahmed, Ebu Hatim, Nesai, Ebu Davud ve İbn-i Sa'd onu zayıf görmüşler. İbn-i Main, Yakub bin Süfyan ve el-İcli de onu sika saymışlardır. Senedin kalan ravileri sika zatlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Huzeyfe bin el-Yeman (r.a.)'den şöyle demiştir: Müslümanlardan bir adam rüyasında ehl-i kitab'dan bir adamla karşılaşmış ve ehl-i kitap olan adam ona: Allah'a ortak koşmanız olmazsa siz (müslümanlar) ne güzel insanlarsınız. Siz Allah'ın dilediği ve Muhammed'in dilediği diyorsunuz, demiştir. Müslüman adam da sonra rüyasını Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatmış, bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) «Bilmiş olun ki Vallahi şüphesiz sizin bu kelimeyi kullandığınızı bilmiyordum. Şöyle deyiniz: Allah'ın dilediği sonra Muhammed'in dilediği.» buyurdu. Aişe (r.anha) ana bir erkek kardeşi Tufeyl bin Sahbere (r.a.) de bu Hadis'in mislini Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet etmiştir. Not: Bu senedin ravilerinin Buhari'nin şartı üzerine sika oldukları, Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Suveyd bin Hanzala (r.a.)'dan şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i ziyaret etmek üzere çıktık. Beraberimizde Vail bin Hucr da vardı. (Yolda) Vail'i düşmanı yakaladı. Arkadaşlar (Vail'i kurtarmak için) yemin etmeyi günah saydılar. Ben kendim yemin ederek: Bu benim kardeşimdir. Yeminim üzerine Vail'in düşmanı onu serbest bıraktı. Sonra biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardık. Ben arkadaşlarımın yemin etmeyi günah saydıklarını ve Vail'in kardeşim olduğuna yemin ettiğimi Ona arz ettim. O buyurdu ki: «Doğru söz söylemişsin. Müslüman müslüman'ın kardeşidir .» Bu hadis’i ayrıca Ebu Davud da eyman ven-nuzur da tahric etti. EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA 2121’deki Ebu Hureyre hadisi Ebu Davud’da bu hadis’ten önce olduğu için önce onun izahını okumalı. 2121 deki linki o yüzden buraya da aldım: EBU DAVUD’DAKİ EBU HUREYRE HADİSİ VE İZAH İÇ,İN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Yapılan yemin ancak yemin ettirenin niyeti üzerinedir..» (Seni yemin ettiren ne niyetle yemin ettiriyorsa yeminin odur.) MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Senin yeminin arkadaşının seni tasdik ettiği niyet üzerinedir.» (Seni yemin ettiren ne niyetle yemin ettiriyorsa yeminin odur.) EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇ,İN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Ömer (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adak adamayı men etti ve: «Bununla ancak cimri'den (birşey) çıkarılmak istenir.» buyurdu. BUHARİ HADİSLERİ VE İZAH İÇİN TIKLA EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Şüphesiz adak adamak Adem oğluna takdir edilmiş olandan başka bir şey getirmez. Lakin kendisi için takdir edilmiş olan ona güç gelir. (adak adar) ve nezir sebebi ile cimriden bir şey çıkarılmak istenir. Böylece nezir'den önce ona kolay olmayan şey (nezirle) kolaylaştırılır. Halbuki Allah Teala: İnfak et ben sana infak ederim. buyurmuştur.» MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
İmran bin Husayn (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Allah'a isyan etmek hakkında nezir yoktur ve Adem oğlunun malik olmadığı bir şeyi nezretmesi yoktur.» Diğer tahric: Müslim ve Nesai AÇIKLAMA LİNKLERİ 2125 ve 2126 da
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Allah'a isyan etmeyi (gerektiren kötü bir iş için) mezretmek yoktur. Bunun keffareti bir yemin keffaretidir..» EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Kim Allah'a itaat etmeyi nezrederse Ona itaat etsin (nezrini yapsın) ve kim Allah'a isyan etmeyi nezrederse sakın Ona isyan etmesin (nezrini yapmasın) .» EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe bin Amir el-Cüheni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Kim bir adak adayıpta onu tayin etmişse o adağın keffareti bir yemin keffaretidir.» Diğer tahric: Müslim, Tirmizi. Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA 2128’de
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim bir adak adayıp da onu belirtmezse, o adağın keffareti bir yemin keffaretidir. Kim gücünün yetmediği bir adak adarsa bunun keffareti de bir yemin keffaretidir. Kim gücü dahilinde bir adak adarsa onu yerine getirsin.» Diğer tahric: Ebu Davud
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben cahiliyet döneminde iken bir adak adadım ve müslüman olduktan sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordum. Nezrimi yerine getirmemi emretti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir erkek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek: Ya Resulallah, ben buvane de deve kesmeyi adadım, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o'na: «Cehiliyyet devri işinden bir şey senin kalbinde var (mı)? » buyurdu. Hayır, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Nezrini yerine getir.» buyurdu. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Ben derim ki, bu hadisi Ebu Davud kendi süneninde Abdullah bin Ömer'in hadisi olarak rivayet etmiştir. İbn-i Abbas'ın hadisinin senedindeki raviler de sika zatlardır. Lakin onun senedinde el-Mes'udi bulunur. Bu ravinin adı Abdullah bih Mes'ud'dur. Ömrünün son zamanlarında rivayetleri karıştırmıştır. İbn-i Hibban: onun rivayetleri karışmış, birbirinden ayırd edilemiyor, bırakılmaya müstahaktır, demiştir. AÇIKLAMA 2131’de
- Bāb: ...
- باب ...
Meymune bint-i Kerdem el-Yesariyye (r.amha)'dan rivayet edildiğine göre: (Bir yolculukte) kendisi babasının terkiyesinde iken babası Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yetişti ve: Ben buvane'de (kurban) kesmeyi nezrettim, dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Orada put varmı ?» buyurdu. Babam: ''Hayır'' dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Nezrini yerine getir.» buyurdu. Bu Hadis'in misli Meymune bint-i Kerdem'den de merfu' olarak rivayet edildiğine dair başka bir senedle İbn-i Maceh'e ulaşmıştır. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun ilk isnadı sahihtir. Meymune bint-i Kerdem'in sahabiliği ihtilaflıdır. İbn-i Hibban ve Zehebi, el-Kaşif ve Tabakat'ta onun sahabiliğini isbatlamışlardır. İlk rivayetin ifade tarzı da onun Peygamber (s.a.v.)'i gördüğünü teyid eder. İmam Ahmed, kendi Müsnedinde bu rivayeti şu ifade ile almıştır: ''Meymune bint-i Kerdem'den (rivayet edilmiştir, kendisi de) babası Kerdem'den rivayet (ettiğin)e göre babası Kerdem, ResuluIlah (s.a.v.)'e sormuş ... '' İmam Ahmed böylece bunu Meymune'nin babasına isnad edilen hadislerden eylemiştir. İkinci yolla yapılan isnad munkatidir. Çünkü Yezid bin Miksem, Meymune (r.a.)'den işitmemiştir. Hadisin aslı Buhari ile Müslim'de ve diğer kitabIarda Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın hadisi olarak bulunur. Diğer tahric. Benzeini Ahmed Müsnedinde 14200 no tahric etmiş
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir: Sa'd bin Ubade (r.a.), bir adak adayıp da yerine getiremeden ölen annesinin zimmetinde olan bu adağın hükmünü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o'na: «Sen annen yerine o adağı kaza et.» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (r.a.)'den rivayet'e göre: Bir kadın Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek: Ya Resulallah! Annem vefat etti ve üzerinde oruç adağı vardı. Bu adağını yerine getirmeden vefat etti, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «O'nun yerine velisi oruç tutsun.» buyurdu. Not: Bunun senedinde bulunan İbn-i Lahia'nın zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ukbe bin Amir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kız kardeşi (Ümmü Habibe) Ka'beyi ziyaret etmek üzere) baş açık ve yalın ayak yürüyerek gitmeyi nezretmiş ve Ukbe bu durumu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatmıştır. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ukbe ye: «Kızkardeşine emret binsin, başını örtsün ve üç gün oruç tutsun.» EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaşlı bir erkeğin iki oğlunun arasında yürüdüğünü gördü ve: «Nedir bu'nun hali?.» diye sordu. Yaşlının iki oğlu: Bir Nezr'dir Ya Resulullah! dediler. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ey İhtiyar bin. Çünkü şüphesiz Allah senden ve senin nezrinden müstağnidir.» buyurdu. EBU DAVUD HADİSLERİ VE İZAH İÇİN : 3295 – 3296 – 3297 – 3298 – 3299 –
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir kere) Mekke'de güneşte ayakta duran bir adamın yanından geçti: «Bu nedir ?» buyurdu. Sahabiler --Bu adam oruç tutmayı, akşama kadar gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli ayakta durnayı nezretmiştir. dediler. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Adam konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın.» buyurdu. Bu hadis İbn-i Mace'ye ikinci bir sened lede ulaştı. Allah daha iyi bilir. Diğer tahric: Bu hadisi Buhari ve Ebu Davud da rivayet ettiler