Sunan Ibn Majah

...

(12) Kitāb: The Chapters on Business Transactions

(12) ...

Ömer bin el-Hattâb (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Son inen âyet, faiz âyetidir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bu âyeti (teferruatı ile) tefsir etmeden vefat etti. Artık siz faizi de faiz şüphesi bulunan muameleyi de bırakınız. Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahihtir ve ravileri sikadır. Ancak ravi Said bin Arube'nin hafızası son zamanlarında zayıflamıştı. [AÇIKLAMA]: Bu hadis de Zevaid türündendir. Sindi: İbn-i Ömer (r.a.)'ın maksadı faiz ayetinin, helal ve haramla ilgili ayetlerin sonuncusu olduğunu ve hükmünün sabit olup mensuh olmasının söz konusu olamıyacağını bildirmektir. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu ayeti tefsir etmeden vefat ettiğini söylemekle de Ömer (r.a.) şunu demek istemiştir: Yani faizin bütün teferruatını açıklayıcı ve kıyasa mahal bırakmayacak geniş kapsamlı bir açıklamanın Resül-i Ekrem (s.a.v.) tarafından yapılmamış olduğunu bildirmektir. Yoksa bilindiği gibi Resul-i Ekrem (s.a.v.) faiz ayetini açıklayıcı ve faiz hükümlerini beyan edici bir çok hadis buyurmuştur, der. Evet yalnız İbn-i Mace'nin bu bölümde rivayet ettiği 2253 - 2273 nolu 20 kadar hadis faizin hükümlerini beyan eder. Omer (r.a.) bu eser ile faiz konusunda çok ihtiyatlı davranmanın gereğine işaret ederek faiz kokusu duyulacak şüpheli muamelelerden uzak durmak için müslümanların dikkatini çekmek istemiştir. Faizin haram kılınması hakkında kısa bir bilgi vermek uygun olur. Cahiliyet devrinde ve İslamiyet'in ilk zamanlarında yaygın olan faiz usülü daha çok şöyle idi. Parası çok olan bankerler, faizciliği. sanat haline getirmişlerdi. Mesela bir adama yüz dirhemi bir yıl vade ile yüzde 20 nisbetinde bir faizle ödünç verirlerdi. Vadesi geldiğinde adam para sahibi ile yeni bir anlaşma yaparak vadeyi bir yıl daha uzatır ve asıl para ile tahakkuk etmiş olan faize ek olarak vereceği 80 dirhemi ödemeyi kabullenirdi. Böylece ikinci vade geldiğinde 200 dirhem ödemek durumunda kalırdı. İkinci vade geldiğinde taraflar süreyi tekrat uzatır ve buna karşı 250 veya 300 dirhem ödeme yapılması üzerinde ittifak ederlerdi. Bu şekilde sürdürülen faizcilikle paranın bir kaç katı ödenirdi. Mekke'de inen Al-i İmran suresinin yukarda yazılı 130. ayeti ile bu çirkin muamele takbih (çirkin olarak ifade) edilerek müslümanların böyle yapmaları yasaklandı. Bu ayette, faizin kat kat artırılarak yenilmesi yasaklanmış oldu. Günün faiz usülü kat kat artırmak olduğu için bu durum belirtildi. Yoksa ilk anda sanıldığı gibi kat kat olmayıp bilinen bir orandaki faizin mübahlığı manası çıkarılamaz. Mesela: Anasını silahla yaralayan kişi azarlanırken: Ananı silahla yaralaman çirkin bir suçtur, denildiği zaman, kişinin anasını sopa ile yaralamasının veya dövmesinin çirkin bir suç olmadığı manası çıkarılabilir mi? Bu ayet de böyledir. O günkü faiz durumu öyle olduğu için bu ifade buyurulmuştur. Tefsir kitabIarında açıkça belirtildiği gibi bu ayetteki "kat kat faiz" tabiri, böyle olmayan faizin mübahlığını beyan için olmayıp, o günkü çirkin durumu belirtmek içindir. Bu hususta müslümanların icmaı vardır. Ayet-i Celile'yi başka türlü yorumlayan hiç bir ilim adamı yoktur. Kaldı ki Medine-i Münevvere devrinde ve Mekke'nin fethi sırasında inen ve yukarda yazılı bulunan Bakara suresinin 275 - 279 nolu ayetleri faizin çoğunu da azını da kökünden yasaklamıştır. İbn-i Ömer (r.a.) de bu hadiste helal ve haram la ilgili ayetlerin sonuncusunun faiz ayeti olduğunu bildirmekle bu ayetleri kasdediyor. İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet edildigine göre kendisi de riba, yani faiz ayetinin en son inen ayet olduğunu bildirmiştir. Buhari İbn-i Abbas (r.a.)'ın bu rivayetini "Tefsir" bölümünde rivayet etmiştir. Bazı rivayetlerde İbn-i Abbas: En son inen ayet'in; Allah'a döndürüleceğiniz sonra zulüme uğramadan herkesin kazancının tamamının verileceği günden korkunuz ... (Bakara: 281) ayetidir, demiştir. Bu iki rivayet arasında ihtilaf yoktur. Çünkü bu ayet ile faiz ayeti toptan inmiştir. Meşhur Veda haccı esnasında inen faiz ayetinin hükmü de bu esnada uygulanmıştır. Çünkü bu hac esnasında Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in yüzbini aşkın bir İslam cemaatına hitaben buyurdugu ve dünya durdukça tüm insanlık alemine ışık tutacak şaheser hutbesinde cahiliyet devrinin kötü adetlerinin tümünü kökünden kaldırmış ve faizle ilgili olarak da mealen: ''Faiz lağvedilmiştir. Fakat borcunuzun aslını vermeniz gerekir. (Faiz almakla) zulüm etmeyiniz ve (borcun aslını almamakla) zulüme uğramaymız. Faiz, Allah'ın emriyle artık haramdır. Cahiliyet devrinden kalma bu çirkin adetin her çeşidini işte ayaklarımın altında çiğniyorum. ilk kaldırdığım faiz Abdülmuttalib'in oğlu Abbas'ın faizidir.'' buyurmuştur. Altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz'un rebevi yani faizi ihtiva eden mallar olduğu nasslarla sabit olduğunu bundan önceki bablarda görmüştünüz. Bunların dışında kalan malların hangilerinin bunlara tabi olduğunu da orada anlatmıştım. Bazı malların ise bunlara tabi olup olmadığı hususunda sahabilerin ve tabiilerin ihtilaf ettiklerini belirtmiştim. Mesela: Ölçülerek satılan mallardan olan ve yiyecek maddelerinden olmayan kireç faize tabi midir, değil midir? Ebu Hanife'ye göre tabidir. Şafii'ye göre tabi değildir. Yani bir ölçek kireç veresiye iki ölçek kireçle satılabilir mi, satılamaz mı? Keza, bir koyun veresiye iki koyunla satılabilir mi, satılamaz mı? bunun gibi ihtilaflı olan meseleler vardır. Ömer (r.a.) bu eserinde, faiz şüphesi olan meselelerde ihtiyatlı davranmayı tavsiye etmiştir. O'nun bu tavsiyesinden hareketle alimler yani yetkili müctehidler arasında ihtilaf konusu edilen bu gibi meselelerde faiz ihtimali göz önünde bulundurulmalı ve bu gibi muameleleri yapmamalı

...
Referans:12 2276