Sunan Ibn Majah
...
(3) Kitāb: The Book of the Adhan and the Sunnah Regarding It
(3) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah bin Zeyd (bin Abd-i Rabbih) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza davet için borazanı arzulamış ve çan ittihazını emretmiş ve çan yapılmıştı. Sonra (mezkur) Abdullah bin Zeyd rüya görmüş ve rüyasını şöyle anlatmıştır : Ben rüyamda üzerinde iki yeşil elbise bulunan bir adam gördüm. Bir çan taşıyordu. Ona: — Ey Allah'ın kulu! Şu çanı satar (mı) sın? dedim. Adam: — Bununla ne yapacaksın? diye sordu. Ben: — Onunla namaza çağırırım, dedim. O: — Seni şu çandan daha hayırlı bir şeye delalet etmiyeyim mi? dedi. Ben : — Delalet edeceğin şey nedir? diye sordum. Adam: — Şunu söylersin, dedi Ravi demiştir ki: Abdullah bin Zeyd, bu rüyadan sonra sabahleyin çıkarak Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına varmış ve gördüğü rüyayı ona anlatmak üzere: 'Ya Resulallah! Ben rüyamda üzerinde iki yeşil elbise bulunan bir adam gördüm. Bir çan taşıyordu.' demiş ve gördüğü rüyayı anlatmıştır. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabilere : «Sizin arkadaşınız bir rüya görmüştür.» buyurduktan sonra (rüya gören Abdullah'a) : «Bilal ile beraber mescide çık da gördüğün ezan kelimelerini ona öğret. Bilal da çağırsın. Çünkü Onun sesi, seninkinden daha gürdür.» buyurdu. Abdullah demiştir ki: Ben Bilal ile mescide çıkarak Ona ezan kelimelerini öğretmeye başladım. O da o kelimelerle çağırıyordu. Bunun üzerine Ömer bin El Hattab ezan sesini işitince çıka-geldi ve : — Ya Resulallah! Vallahi Abdullah'ın rüyada gördüğünün mislini ben de rüyamda görmüştüm* dedi.. Ravi Ebu Ubeyd demiştir ki: ( (Rüya sahibi) Abdullah bin Zeyd El-Ensari (r.a.)'in bu rüya hakkında aşağıdaki şiirleri söylediğini Ebu Bekir El-Hakemi bana haber vermiştir. Ezan için, celal ve ikram sahibi Allah'a çokça hamd ederim. Çünkü bana ezanı Allah'tan bir müjdeci getirdi. Benim yanımda o ne güzel müjdecidir. Ezan kelimelerini üç gece üst üste bana getirdi. Her gelişinde öğrendiğimi daha da pekiştirdi.» Tahric: Bu hadisi Ebu Davud, Ahmed, Darimi, Beyhaki, İbn-i Hibban ve İbn-i Huzeyme de rivayet etmişler, Tirmizi de rivayet ederek hasen - sahih olduğunu söylemiştir. Bazı rivayetlerde ezan kelimeleri tafsilatlı olarak geçmemiştir. AÇIKLAMA : Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetinde Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in şiirleri nakledilmemiştir. Ebu Davud'un rivayetinde ravi AbduIIah bin Zeyd (r.a.) şunu da demiştir: ''Rü'yamda bana ezanı tarif eden zat ezanı tamamladıktan sonra benden biraz geri çekildi ve sonra: Namaza ikamet etmek istediğin zaman: Allahu Ekber, Allahu Ekber Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Hayya ale's-selah, Hayya ale's-selah, Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah, Ked kametu's-selah, Ked kametu's-selah, Allahu Ekber, Allahu Ekber, La ilahe İllallah. dersin demiştir.'' Hadisin baş kısmında Resulullah (s.a.v.)'in borazanı arzuladığı ve çan yapılmasını emrettiği bildirilmiştir. Bundan sonra gelen İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisinde ve başka hadislerde Nebi (s.a.v.) 'e yahudilerin borazanı ve hıristiyanların çanı gibi bir şeyle namaza davet yapılması bazı sahabilerce teklif edilmiş ise de yahudilere ve hıristiyanlara benzememek için Nebi (s.a.v.)'in borazan ve çan'dan kerahat ettiği bildirilmiştir. Bu hadis ile sözü edilen hadisler arasında bir çelişki yoktur. Şöyle ki, borazan ve çan teklifi yapıldığı zaman Nebi (s.a.v.) bunu istememiştir. Bilahere halkın namaza çağırılması için sürdürülen istişareler neticesinde duyulan zaruret karşısında Nebi (s.a.v.)'in borazan kullanılmasına bir ara temayül etmiştir. Buradaki rivayet, zaruret dolayısıyla belirlenen temayülü yansıtmış olsa gerek. Bu parçada geçen; فنحت cümlesi iki şekilde manalandırılabilir 1- Tercemede görüldüğü gibi '' ....ve çan yapılmıştı." 2- " ... ve çan yapımına başlıyan kişi hakkında kınama yapılmıştı." Sindi, ikinci şekle göre mana vermiştir. Başkaca mana verene rastlamadım. Bence bu tür mana uygun değildir. ÇünK\.l Nebi (s.a.v.), çan yapımını emrettiğine göre bu emri yerine getirmek üzere çan yapımına başlayan zatın müslümanlarca kınanması düşünülemez. Zira bile bile onu kınamak, Nebi (s.a.v.)'in emrini tasvip etmemek demektir ki hiç bir sahabiden beklenemez. Ancak şöyle olabilir: Nebi (s.a.v.)'in emrini duymamış olan kimseler kınamada bulunmuş olabilirler. Lügat kitapIarına göre, mezkur cümle birinci şekilde manalandırılabilir. Çan yapılmış olsa bile ne çanla, ne de borazanla bir defa olsun namaz'a çağrı yapılmamıştır. Çünkü hemen o sırada Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in rüya olayı vuku bulmuştur. Hadiste geçen ezan kelimelerinin manasına gelince; Allahu Ekber, Allahu Ekber: 'Allah en büyüktür. Allah kibriya ve azametinin mahiyetinin tanınmasından çok daha yücedir.' Veyahut: 'Allah azametine layık olmayan her hangi bir şeyin ona isnad edilmesinden çok yücedir. 'Yahut da: 'Allah her şeyden yücedir.' Ezan tekbirle başlar. Çünkü tekbir kısa olmakla beraber Allah'ın zatının ve layık olduğu bütün kemal sıfatlarının varlığını ifade eder. Ezan, her yüce makamda anılması müstahab olan bir zikirdir. Ezan genellikle yüksek yerde okunur. Her yüksek yerde Allah'ın büyüklüğünü anmak müstahab olduğu 'için ezan tekbirle başlar. Mirkat sahibi: Tekbirin dört defa tekrarlanması, bu hükmün Dünya'nın her dört cephesinde cari olduğuna işaret için olabilir, demiştir. Eşhedu en la ilahe illa'llah Eşhedu enne Muhammeden ResuluIlah: 'Ben, dilimle ikrar ve kalbimle tasdik ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ma'bud yoktur. Muhammed, Allah'ın resuıüdür. Hayye Ale's-Selah: Namaza yönelin. Hayye Ale'l-Felah: Felah ve dileğe kavuşmaya yöneliniz. Kadi İyad, ezanın taşıdığı anlam hakkında şöyle der: Ezan, iman sistemini içine alan veciz bir sözdür. Once Allah'ın varlığı, kemal sıfatlarını taşıdığı ve buna ters düşen bütün eksikliklerden uzak, pak ve nezih olduğu ifade edildiği. Bu ifade, tekbir cümlesinde mevcuttur. Sonra Allah'ın birliği ve her türlü benzer ve ortaktan temiz olduğu Şehadet kelimesiyle ilan ediliyor. Dini vazifelerin hepsinden önce gelen iman ve tevhid esası belirtildikten sonra şahadetin ikinci cümlesiyle Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nübüvvet ve Risaletinin hak ve gerçek olduğu açıkca belirtiliyor. Tevhid'den sonra İslam dininin ikinci muazzam temeli olan Nebi'e iman ilanı ile aklen inanılması gereken iman sistemi kemale ermiş olur. Bundan sonra iman sisteminin ışığı altında yapılması gerekli olan ibadete davet ediliyor. Namaz daveti Nebi (s.a.v.)'e imandan sonraya bırakılıyor. Çünkü namazın farz oluşu, akıl ile bilinemez. Ancak Nebi (s.a.v.) vasıtasıyla bilinebilir. Bundan sonra Felaha davet ediliyor. Felah, dileğe kavuşmak ve cennet nimetlerinde ilelebed yaşamaktır. Felah çağrısı, ölümden sonra dirilmeyi, ahiret mükafatını veya cezasını hatırlatır. Islam akaid sistemi'nin sonuncusu ahiretle ilgili şeylere iman etmektir. Hadiste tekbir dört defa tekrarlanmıştır. Buna fıkıhçılar ''Terbi' = Dörtleme'' demişlerdir. Ebu Hanife, Şafii, Ahmed ve alimlerin cumhııru bu hadisi ve bundan sonra gelecek olan 708 nolu Ebu Mahzure hadisini delil göstererek Terbi'a hükmetmişlerdir. Diğer taraftan müslümanların bilhassa hac mevsiminde toplandıkları Mekke halkının terbi' uygulamasına dayanarak ne sahabilerden ne de başkalarından hiç kimse Mekke halkının kullandığı terbi'e itiraz etmemiştir, derler. Malik, Ebu Yusuf ve Zeyd bin Ali ise tekbirin iki defa tekrarlanması görüşünü benimsemişlerdir. En-NeyI yazarı: Gerçek şudur ki terbi' rivayetleri daha kuvvetlidir. Çünkü bu rivayetlerde diğer rivayetlerde bulunmayan bir fazlalık vardır. Bu fazlalık makbuldür. Çünkü bir çelişki arzetmez. Tahricİ de sahihtir, demiştir. Hadisin zahirine göre, ezan'ın dayanağı Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in gördüğü rüyadır. Ebu.Davud'un rivayetine göre Abdullah bin Zeyd (r.a.), rüyasını anlatınca Nebi (s.a.v.) Ona: '' ... Şüphesiz bu, doğru bir rüyadır.'' buyurmuştur. Nebi (s.a.v.), rüyanın doğruluğuna hükmetmiştir. EI-Menhel yazarı, bunun nedenini şöyle açıklar;; 'Nebi (s.a.v.)'in AbduIlah bin Zeyd (r.a.)'in rüyasını doğrulamasının sebebi şudur: Ömer (r.a.) rüyasında ezanı görünce Nebi (s.a.v.)'e haber vermek üzere huzura vardığında Nebi (s.a.v.), ona: ''Senden önce ezanla ilgili vahiy geldi.'' buyurmuştur. Şu halde ezanın dayanağı rüya değil vahiydir. Bu duruma göre önce vahiy gelmiş, sonra AbduIIah bin Zeyd (r.a.) rüyasını anlatınca gelen vahyin uygulamaya konulması emri verilmiştir. Hadisin: ''Çünkü Bilal'in sesi seninkinden yüksektir.'' parçası ile ilgili olarak Hattabi demiştir ki : Bu, kimin sesi daha yüksek ise ezan okuma öncelikle onun hakkı olduğuna delalet eder. Zira ezan bir ilamdır. Kimin sesi daha yüksek ise o okumalıdır. Ömer (r.a.)'in de AbduIIah bin Zeyd (r.a.) gibi ezanı rüyasında gördüğü hadisten anlaşılıyor. EI-Menhel yazarının ezan babındaki beyanına göre Ömer (r.a.) ve Abdullah (r.a.)'dan başka sahabilerden bir cemaat'ta ezanı rüyalarında görmüşlerdir. Taberani'nin rivayetine göre Ebu Bekir (r.a.) de görmüştür. Gazali'nin dediğine göre 10 küsur sahabi ezanı rüyalarında görmüşlerdir. İbn-i Hacer: Bu rivayetlerden yalnız AbduIlah bin Zeyd (r.a.)'in ve Ömer (r.a.)'in olayları sabittir. Diğerleri sabit değildir, demiştir. HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Namaz için ezan okumak meşrudur. 2- Ebu Davud'un rivayetinde belirtildiği gibi namaz için kamet etmek meşrudur. 3- Ezanda yüksek ses matIubtur. (İstenir) 4- Ezanın tekbirinde terbi' meşrudur. 5- Ebu Davud'un rivayetiyle sabit olduğu gibi önce ezan okunması ve namaza kalkılacağı zaman kamet edilmesi meşrudur
- Bāb: ...
- باب ...
“... Sâlim'in babası (Abdullah bin Ömer) (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir : namaza giderken onları güçlük ve meşakkate sokan toplanma usulü için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendileriyle istişarede bulunmuş, halk borazandan bahsetmişler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yahûdilerin nedeniyle borazandan hoşlanmamış, sonra halk çandan bahsetmişler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hıristiyanlar sebebiyle ondan da hoşlanmamıştır. İstişare gecesi ensâr'dan Abdullah bin Zeyd (radıyallahü anh) isimli bir adam ve Ömer bin El-Hattâb (radıyallahü anh), ezanla daveti rü'yalarında görmüşler. Ensâr'dan olan zât geceleyin Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek (rüyasını anlatmış) Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl (radıyallahü anh)'a bu çağrıyı emretmiş. Bilâl (radıyallahü anh) de ezan okumuştur. demiştir ki: Bilâl (radıyallahü anh), sabah namazı çağrısında; (Namaz uykudan hayırlıdır.) cümlesini ilâve etmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bu ilâveyi olduğu gibi bırakmıştır. (radıyallahü anh) : "Yâ Resûlallah! Abdullah (radıyallahü anh)'in gördüğünün mislini ben de gördüm. Lâkin o benden önce davrandı, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mahzure bin Mi'yer (r.a.)'in kucağında yetim olarak yetişmiş olan Abdullah bin Muhayriz (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Ebu Mahzure kendisini Şam'a göndermeye hazırlarken Abdullah şöyle demiştir: Ben, Ebu Mahzure (r.a.)'e Ey Amca! Ben Şam'a doğru yola çıkıyorum. Ve şüphesiz senin ezan okuyuşun bana sorulacaktır, dedim. (Ravi Abdülaziz demiştir ki) Abdullah, Ebu Mahzure (r.a.)'in şöyle dediğini bana haber vermiştir : Ben, bir nefer (on kişilik grub) içinde yola çıkmıştım. Biz yolun bir yerinde bulunuyorduk. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında namaz için ezan okudu. Biz de müezzin sesini, ondan yüz çevirdiğimiz halde işittik. Bunun üzerine biz onunla alay ederek ve bağırarak ezan okuduk. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sesimizi) işitti ve bize bir topluluk gönderdi. Gelenler bizi Onun huzurunda oturttular. O da: «Sesini yüksek olarak işittiğim şahıs hanginizdir?» diye sordu. Kavmin hepsi beni işaret ettiler ve doğru söylediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hepsini salıverdi ve beni alıkoyarak bana: «Kalk ezan oku» buyurdu. Ben de kalktım. O esnada Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den ve bana emrettiği ezandan nefret ettiğim kadar, hiç bir şeyden nefret etmiyordum. Nihayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda ayakta durdum. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizzat bana ezan kelimelerini telkin ederek şöyle buyurdu: De ki: Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah Sonrabana buyurduki «(Şunu okurken) sesini yükselt. » Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah Hayya ale’s-selah, Hayya ale’s-selah Hayya ale’l-Felah, Hayya ale’l-Felah, Allahu ekber Allahu ekber la ilahe illallah Sonra ben ezan okumayı bitirince beni çağırdı ve içinde bir miktar gümüş bulunan bir keseyi bana verdi. Sonra elini Ebu Mahzure (r.a.h)'in başının ön kısmı üzerine bırakıp yüzü, memeleri ve ciğeri üzerinden geçirdi. Nihayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in eli Ebu Mahzure (r.a.)'nin göbeğine ulaştı. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah seni mübarek kılsın, bereketi, üzerinde olsun.» buyurdu. Bundan sonra ben: Ya Resulallah! Mekke'de ezan okumayı bana emrettin (mi?) dedim. O: «Evet. Sana emrettim.» buyurdu. Artık Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e karşı duyduğum nefret, tamamen gitti. Ve hepsi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için muhabbete dönüştü. Sonra ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Mekke valisi Attab bin Esid (r.a.)'in yanına vardım. Ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in emrinden dolayı Attab varken, namaz için ben ezan okudum. Ravi (Abdülaziz) demiştir ki: Ebu Mahzure'ye yetişenler bu hadisi Abdullah bin Muhayriz'in bana haber verdiği şekil üzere baaıa tahdis ettiler." Not : Zevaid'de: Bu hadis, Buharİ'nin sahihinden başka, hadis kitablarında mevcuttur. Lakin musannifin rivayetinde bir ilave vardır. Musannifin rivayetine ait isnad, sahih olup, ricali sikalardır, denmiştir. Diğer tahric: Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai AÇIKLAMA : Bu kitaplardaki rivayetlerde de bizzat Nebi (s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e ezan telkin buyurduğu ve terci' usulünü öğrettiği ifade edilmiştir. fakat AbduIlah bin Muhayriz (r.a.)'in Şam'a gönderilmesi hazırlığı ile ilgili husus olsun, Nebi (s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e Mekke'de ezan okuması emri ile ilgili olarak aralarında geçen konuşma olsun, o rivayetlerde mevcut değildir. Darekutni ve Beyhaki'nin rivayeti, müellifin rivayetine yakın bir uzunluktadır. EI-Menhel yazarının ''Ezan babı''nda naklettiğine göre Beyhaki'nin rivayeti mealen şöyledir: ''Ebu Mahzure (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: 'Ben, on gencin içinde, Nebi (s.a.v.) ile beraber Huneyn'e doğru yola çıktım. Sahabiler ezan okudular. Ben, yanımdaki gençlerle beraber, sahabilerle alayederak ezan okumaya giriştik. Nebi (s.a.v.) : ''O gençleri bana getirin.'' buyurdu. (Bizi Onun huzuruna götürdüklerinde) O, bize: ''Ezan okuyun.'' buyurdu. Gençler ezan okudular. Benim sesim, hepsinin sesinden daha yüksekti. Nebi (s.a.v.) : ''Sesini işittiğim adam budur. Git Mekke halkına ezan oku ve Attab bin Esid (r.a.)'e deki: Resulullah (s.a.v.), Mekke halkına ezan okumamı bana emretti." buyurdu ve: Ezanı şöyle oku'' buyurdu . Allahu Ekber (4 defa) Eşhedu en la ilahe illallah (2 defa) Eşhedu enne Muhammeden Resulullah (2 defa) Sonra bana: dön de de ki: Eşhedu en la ilahe illallah (2 defa) Eşhedu enne Muhammeden Resulullah (2 defa) Hayya ale's-selah (2 defa) Hayya ale'l-felah (2 defa) Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallah Müellifin rivayet ettiği Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisine göre Nebi (s.a.v.) ona bizzat ezanı telkin buyururken: Tekbiri dört defa tekrarlatmış. Şahadet kelimelerini ikişer defa tekrarlatmış. Sonra şahadet kelimelerini yüksek sesle ikişer defa okumasını emretmiş. Sonra; Hayya ale's-selah'ı iki defa ve Hayya ele'l-felah'ı iki defa tekrarlamasını ve son olarak kelime-i Tevhid-i bir defa okumasını telkin buyurmuştur. Bu hadise göre ezanda terci' meşrudur. Bu hususta alimler arasında ihtilaf vardır: Hanefi alimleri ile Kufe alimlerine göre ezanda terci' müstahab değildir. Delilleri de AbduIIah bin Zeyd (r.a.)'ın hadisidir. Onlar: 'Rivayetlerin ekserisinde terci' yoktur. Müezzinlerin reisi olan Bilal (r.a.)'ın ezanında terci' yoktu. İbn-i Ummi Mektum (r.a.)'ın ezanında da terci' yoktu. Bu iki zat, Nebi (s.a.v.)'in müezzini idiler. 'terci' yalnız .Eb Mahzure (r.a.)'in hadislnde vardır, Ebu Mahzure (r.a.) ezan okurken şehadet kelimelerini Nebi (s.a.v.)'in istediği gibi yüksek sesle okumadığı için Nebi (s.a.v.), şehadet kelimelerini ona tekrar okutmuş olabilir. Nitekim Nebi (s.a.v.) Ona: ''Dön de sesini yükselt.'' buyurmuştur.' demişlerdir. Bu görüşteki alimlerin delillerinden birisi de İbnü'l-Cevzi'nin dediği, şu husustur: Ebu Mahzure (r.a.) kafir idi. Müslüman olup, Nebi (s.a.v.) ona ezanı telkin edince şehadet kelimeıerini ona tekrarlatmıştır. Taki iyice bellesin. Ve müşrik olan arkadaşlarının yanında tekrarlayabilsin. Çünkü müşrikler, şehadet kelimelerinden nefret ettikleri kadar hiç bir şeyden nefret etmezlerdi. Nebi (s.a.v.) ona şehadet kelimelerini tekrarlatınca, Ebu Mahzure (r.a.) tekrarlamayı, Yani terci'i ezandan saymıştır. ' EI-Menhel yazarı bu görüşü naklettikten sonra şöyle der: ''Lakin yukarıda söylenenlerin tümünü, Ebu Davud'un rivayet ettiği hadis reddeder. Şöyle ki: Bu rivayette Ebu Mahzure: 'Ben: Ya Resulallah! Ezan sünnetini bana öğret,' dedim demiş, Nebi (s.a.v.) de: ''Sen şahadet kelimelerini alçak sesle söylersin, sonra yüksek sesle söylersin'' buyurmuştur.' demiştir. Görüldüğü gibi Nebi (s.a.v.) şahadet kelimesini önce alçak sesle okumasını, sonra yüksek sesle okumasını, ezanın sünnetinden kılmıştır. Şafii, Malik, Ahmed ve alimlerin cumhuruna göre ezanda terci' meşrudur. Delilleri de Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisidir. Onun hadisi, sahih bir hadis olup diğer hadislere ters düşmeyen bir ilaveye sahiptir. Bu ilaveyi kabul etmek vacibtir. Diğer taraftan, Ebu Mahzure (r.a.)'nin hadisi tarih bakımından Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in hadisinden sonradır. Nevevi, Müslim'in şerhinde: 'Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisi, hicretin 8. yılı Huneyn savaşından sonra buyurulmuş, Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in hadisi ise (Medine'ye hicret edildikten sonra) ilk zamanlarda olmuştur,' demıştir. Terci' Maliki alimlerine göre mendubtur. Şafii ve Hanbeli alimlerince en sahih görülen mezhebIerin görüşüne göre terci' sünnettir. Müezzin, bilerek veya unutarak terci' terkederse ezanı sahihtir. Fakat fazileti kaçırmış olur. Hadisçilerden ve başkalarından bir cemaat: Ezan da terci'in yapılması ve yapılmaması hususunda müezzin muhayyerdir, demişıerdir. Doğrusu, ezanda terci'in varlığıdır. Özetle terci yapılması ve terkedilmesi, hadislerde sabittir. Dileyen yapar, dileyen terkeder. Bu husustaki rivayetlerin değişik oluşu, kıraatlardaki değişiklik gibidir. Darekutni'nin rivayetine göre Ebu Mahzure (r.a.) şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.), Huneyn'e gitmek üzere yola çıkınca, ben Mekke ehlindan dokuz kişiyle beraber Onu izlemek üzere yola çıktık. Biz Huneyn yolunda iken, Nebi (s.a.v.) Huneyn'den döndü ve bir yerde karşılaştık. Bu esnada Onun müezzini ezan okudu ... Darekutni'nin bu rivayeti, Ebu Mahzure (r.a.)'e yapılan ezan telkininin Huneyn savaşı dönüşünde olduğunu açıkça bildirmekle, Nevevi'nin hadis tarihi hususundaki sözünü te'yid etmektedir. AbduIIah bin Muhayriz (r.a.), Ebu Mahzure (r.a.)'in kucağında büyüdüğü için, Ona: Amca, diye hitab etmiştir. AbduIIah (r.a.)'ın ravisi olan Abdülaziz bin Abdülmelik bin Ebu Mahzure (r.a.), anılan isminden ve isnaddan da anlaşıldığı gibi Ebu Mahzure (r.a.)'in torunudur. Nebi (s.a.v.), Ebu Mahzure (r.a.)'e ezah okuttuktan sonra ona bir miktar gümüş vermiştir. Sindi. bu hususta şöyle der: ''İbn-i Hibban; bunu delil göstererek ezan için ücret almanın caiz olduğunu ve ücret almanın yasağına ait hadisin bu hadis'e muarız oldugunu söylemiştir. Fakat ibn-i Seyyidi'n-Nas, İbn-i Hibban'ın görüşünü şöyle reddetmiştıı: Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisi, ezan için ücret alma'nın nehyine ait hadis ravisi Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'in müslümanlığı kabul etmesinden öncedir. Bu sebeple Osman (r.a.)'in hadisi, Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisinden sonradır. Sonraki hadise itibar edilir. Diğer taraftan. Nebi (s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e başka maksadlarla gümüş verdiği muhtemeldir. Ücret olarak verdigi kesin bilinmediği için diğeı' hadise muarız olamaz. Hatta gümüş verilişinin en yakm ihtimali, onu islama ısındırmaktır. Çünkü Ebu Mahzure (r.a.), yeni müslüman olmuştu. Nebi (s.a.v.), o gün Müellefe-i Kulub denilen, yani gönülleri İslamiyet'e henüz ısınmamış olanlara bağışlar yapmıştı. Ebu Mahzure (r.a.)'e de bu kabilden yardım ettiği ihtimali kuvvetlidir. Bu tür olaylar, çeşitli ihtimallere müsait olunca ondaki kaplılık dolayısıyla delil olmaya elverişli değildir.'' Nebi (s.a.v.)'in. mübarek elini Ebu Mahzure (r.a.)'in başına koyması, sonra göğsüne sürerek ta göbeğine kadar geçirmesine gelince, mübarek elini sürmekle Ebu Mahzure (r.a.)'e bereket sağlanması ve telkin edilen ezan kelimelerini iyice bellemesi maksadıyla yapılmış olabilir. Mübarek elini böylece geçirdikten sonra ona bereketle dua etmesi bu görüşü kuvvetlendirir. Bir de mübarek elini sürmesi ve dua etmesi, Ebu Mahzure (r.a.)'in Nebi (s.a.v.)'e ve ezana karşı duyduğu nefretin muhabbete dönüşmesi maksadıyla yapılmış olabilir. Nitekim Ebu Mahzure (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in kendisine ezan telkinini yaptıktan sonra mübarek elini vücuduna sürüp kendisine dua edince, Nebi {s.a.v.)'e karşı duyduğu bütün nefretin muhabbete dönüştügünü ifade etmiştir. HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Ezan şekli tayin ve tesbit edilmiştir, 2- Ezanda terci' meşrudur. Alimlerin terci' hakkındaki ihtilafları yukarıda anlatıldı. 3- Öğretici, öğrenciye karşı şefkatli davranmalıdır. 4- Büyük zatların mübarek ellerini kendilerinden küçük olanların baş ve yüzlerine. göğüslerine sürmeleri meşrudur:
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Mahzure (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bana ezanı ondokuz kelime olarak, ikameti de onyedi kelime olarak öğretmiştir. Ezanı İkamet onyedi kelimedir (Ezan şöyledirJ (اللَّه أكبر، اللَّه أكبر، اللَّه أكبر، اللَّه أكبر. Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber أشهد أن لا أله إلا اللَّه، أشهد أن لا أله إلا اللَّه. Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah, أشهد أن مُحَمَّداً رسول اللَّه، أشهد أن مُحَمَّداً رسول اللَّه. Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah حي على الصلاة، حي على الصلاة. Hayya ale’s-selah, Hayya ale’s-selah, حي على الفلاح، حي على الفلاح. Hayya ale’l-felah, Hayya ale’l-felah, اللَّه أكبر، اللَّه أكبر. لا إله إلا اللَّه)). Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallah (Kamet şöyledir:) (اللَّه أكبر، اللَّه أكبر، اللَّه أكبر، اللَّه أكبر. Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber أشهد أن لا أله إلا اللَّه، أشهد أن لا أله إلا اللَّه. Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah, أشهد أن مُحَمَّداً رسول اللَّه، أشهد أن مُحَمَّداً رسول اللَّه. Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah حي على الصلاة، حي على الصلاة. Hayya ale’s-selah, Hayya ale’s-selah, حي على الفلاح، حي على الفلاح. Hayya ale’l-felah, Hayya ale’l-felah, قد قامت الصلاة، قد قامت الصلاة. Ked kametus-salah, ked kametu’s-salah اللَّه أكبر، اللَّه أكبر. لا إله إلا اللَّه)). Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallah Tahric: Bu hadisi Ahmed. Nesai. Ebu Davud. Darimi, Darekutni, El-Hakim, Taberani, Şafii ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Beyhaki bir kaç yönden zayıf olduğu hakkında konuşmuşsa da İbn-i Dakiki'l-İyd onun söylediklerini reddederek hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Tirmizi de, hadisi rivayet ederek hasen - sahih olduğunu söylemiştir. AÇIKLAMA : Hadisin manasına gelince: Hadiste geçen kelimeden maksad, cümledir. Yani ezan 19 cümleden ibarettir. Terci'e ait dört cümle de bu sayıya dahildir. Şafii alimleri ve ilim ehlinden bir cemaat ezanın ondokuz cümleden ibaret olduğuna, bu hadise dayanarak hükmetmişlerdir. Ebu Hanife, Sevri ve Ahmed, ezanın 15 cümleden ibaret olduğuna hükmetmişlerdir. Onların delili, AbduIIah bin Zeyd (r.a.)'in (706 nolu) hadisidir. Bu alimler, terci'e ait dört cümleyi saymamışlardır. EI-Menhel yazarı, ezan keyfiyetine ait babta rivayet olunan Ebu Mahzure'nin mezkur hadisini açıklarken özetle şöyle der: ''Ebu Mahzure'nin hadisiyle amel etmek, AbduIlah bin Zeyd'in hadisiyle amel etmeye şu sebeplerden dolayı takdim edilir: 1- Ebu Mahzure'nin hadisi, AbduIlah bin Zeyd'in hadisinden tarih bakımından sonradır. Çünkü Abdullah bin Zeyd'in hadisi Hicretten. sonra Müslümanlar Medine'de.; yerleşince buyurulmuştur. Halbuki Ebu Mahzure'nin hadisi, Hicretin 8. yılına aittir. 2- Ebu Mahzure'nin hadisinde, terci'e ait dört cümle ilavesi vardır. Sika ravinin ilavesi makbuldür. 3- Ebu Mahzure'ye ezanı bizzat Nebi (s.a.v.) telkin buyurmuştur. 4- Mekke ve Medine halkının ameli, Ebu Mahzure'nin hadisine göredir. İmam Malik'e göre, ezan on yedi cümleden ibarettir. Çünkü ona göre ezanın başında iki defa tekbir alınır. Ona göre de terci' vardır. İmam Malik'in delili Müslim'in Ebu Mahzure (r.a.)'den yaptığı rivayettir. O rivayette tekbir iki defa tekrarlanmıştır.'' Kamet'in onyedi cümle olduğu hususuna gelince; EI-Menhel ynzarı bu konuda da şöyle der: ''Hadis, ikamet'e ait cümlelerin çift olduğuna delildir. Yalnız tevhid kelimesi tektir. Ebu Hanife, Sevri ve İbnü'l-Mübarek. bununla hükmetmişler. Delilleri de bu hadistir. Buna göre tekbir cümlesi dört defa, diğer cümleler ikişer ikişer defa tekrarlanır. Tevhid kelimesi bir defa okunur. Malik'e göre kamet on cümledir. Buna göre tekbir cümlesi iki defa tekrarlanır. Diğer cümleler birer defa okunur. Şafii'nin kavl-i kadimi (ilk görüşü) de böyledir. Bu görüşün mesnedi ise Buhari, Müslim ve başkalarının Enes'ten rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: "Ezanı çift ve kameti tek cümlelerle okumak üzere Bilal (r.a.)'e emredilmiştir.'Bir de Medine halkının uygulamasına dayanılmıştır. Şafii'ye göre kamet 11 cümleden ibarettir. Buna göre tekbir cümlesi ve; Ked kametu's-selah cümlesi ikişer defa tekrarlanır. Diğer cümleler birer defa okunur. Ömer bin El-Hattab, oğlu Abdullah, Enes, Hasan-ı Basri, Zühri, Mekhul. Evzai, Ahmed, İshak, Davud ve İbnü'l-Münzir'in kavli budur. Bunların delili, Buhari'nin Enes (r.a.)'den rivayet ettiği şu mealdeki hadistir:. ''Ezanı çift ve; ''Ked kametu's-selah'' cümlesi, hariç, kameti tek okuması için Bilal (r.a.)'e emredilmiştir.' Bir de İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet olunan ve Enes (r.a.)'in hadisine benzeyen hadis'e istinad etmişlerdir. Enes (r.a.)'in hadisi ve kametin tek cümlelerle okunması ile ilgili tamamlayıcı bilgi 6 nolu ''Kamet'' babında verilecektir. İnşaallah
- Bāb: ...
- باب ...
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini Sa'd (EI-Karazi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Bilal (r.a.)'a (ezan okurken) iki parmağını kulağına sokmasını emrederek: «Şüphesiz o, senin sesini daha çok yükseltir.» buyurmuştur.» Not: İsnaddaki Sa'd (r.a.)'ın evladı zayıf olduğu için isnadın zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cuhayfe (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben, El-Ebtah'ta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardım. Kendisi, kırmızı bir çadır altındaydı. Biraz sonra Bilal (r.a.), çıkıp ezan okudu. Ezanında döndü ve iki parmağını kulaklarına soktu." Not: Bu isnadda Haccac bin Ertad bulunur. O da zayıftır. AÇIKLAMA : Sünenimizin haşiyesi Sindi'nin beyanına göre Tirmizi ilk hadisi sahih bir senedie rivayet etmiştir. Halbuki yaptığım incelemeye göre Tirmizi 'Ezanda kulağa parmak sokmak babı'nda bu hadisi değil, bundan sonra gelen Ebu Cuhayfe (r.a.)'in hadisini başka bir senedie rivayet ederek, hasen - sahih olduğunu söylemiştir. Notta belirtildiği gibi ilk hadisin ravisi Sa'd El-Karazi (r.a.)'in evladı zayıf görüldüğü için, isnad zayıf sayılmıştır. Bununla beraber, ezanda parmakları kulağa sokmanın meşruluğu sahih senedlerle rivayet olunan Ebu Cuhayfe (r.a.)'in hadisiyle sabittir. Ebu Cuhayfe (r.a.)'in hadisine gelince; Bunu Buhari ve Müslim kısa ve uzun metinler halinde rivayet etmişler. El-Hakim, Nesai, Ebu Davud, Beyhaki ve İbn-i Huzeyme de rivayet etmişlerdir. Tirmizi'nin rivayetinde, burada olduğu gibi Bilal (r.a.)'ın ezan okurken parmak uçlarını kulaklarına soktuğu ilavesi de mevcuttur. Diğerlerinde bu ilave yoktur. Tirmizi, Ebu Cuhayfe (r.a.)'in hadisinin hasen - sahih olduğunu söyledikten sonra: Ilim ehli, müezzinin ezan esnasında iki parmağını kulaklarına sokmasını müstehap saymışlardır. Bazı alimler, kamet'te de aynı şeyin yapılmasını müstehap saymışlardır. Evzai'nin kavli de buduı". Ebu Cuhayfe (r.a.)'in adı Veheb es-Suvai'dir. Ebu Davud'un rivayetinde Ebu Cuhayfe (r.a.), mealen şöyle demiştir: 'Ben, Mekke'de Nebi (s.a.v.)'in yanına vardım, Kendisi, tabaklanmış deriden ma'mul kırmızı, mahruti bir çadırdaydı, Bilal (r.a.), (Ebtah'a) çıkarak ezan'ı okudu. Bilal (r.a.); ....... ve ..... gelince boynunu sağa, sola çevirdi. (Fakat göğsü ile ayağıyla kıbleden) başka yöne dönmedi. .. ' EI-Menhel yazarı şöyle der: ''Yani Bilal (r.a.); Hayya ale's-selah ve Hayya ale'l-felah derken boynunu sağa sola döndürmüş ve göğsünü kıbleden çevirmemiş, ayagıyla da dönmemiştir. Hadis, ezan okunurken, yalnız Hayya ale's-selah ve Hayya ale'l-felah denildiğinde başın sağa, sola döndürüleceğini, başka zaman döndürülmeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu dönüş birkaç türlü olabilir: 1- Boynunu sağa döndürdükten sonra iki defa; Hayya ale's-selah der, sonra boynunu sola döndürür ve iki defa; Hayya ale'l-felah der Nevevi: Döndürme çeşitlerinin en sıhhatIisi budur. Irak alimleri ve Horasan alimlerinden bir cemaat, kesin olarak böyle hükmetmişlerdir. 2- Müezzin, boynunu sağa döndürüp; Hayya ale's-selah dedikten sonra yüzünü kıbleye çevirir, sonra tekrar boynunu sağa döndürüp ikinci defa; Hayya ale's-selah der. Sonra boynunu sola döndürüp; Hayya ale'l-felah der. Tekrar yüzünü kıbleye çevirir. Daha sonra yine boynunu sola döndürüp ikinci defa; Hayya ale'l-felah der. 3- Boynunu sağa döndürüp bir defa; Hayya ale's-selah der. Sonra boynunu sola döndürüp ikinci defa; Hayya ale'l-felah der. Bundan sonra aynı şekilde; Hayya ale'l-felah der. Şafii, Nehai, Sevri, Evzai, Ebu Sevr ve bir rivayete göre Ahmed bin HanbeI'e göre müezzinin, yerde olsun başka bir şey üzerinde olsun ezan okurken göğsünü kıbleden döndürmeden ve ayaklarının yerini değiştirmeden, yalnız boynuyla sağa sola dönmesi müstahabtır. Hanbeliler'e göre ihtiyaç halinde yalnız göğsünü döndürmek müstahabtır. Delilleri de bu hadisin zahiridir. Malik'e göre müezzin ezan okurken dolaşmayacağı gibi, boynuyla sağa sola bakmayacaktır. Ancak çevredekilere ezan sesini duyurmak maksadıyla sağa sola boynunu döndürebilir. Ebu Hanife, İshak ve bir rivayete göre Ahmed: Müezzin, dolaşmaz, sağa sola boynuyla döner. Ancak minare üzerinde ezan okuyunca, minare etrafında dolaşır, demişlerdir. Dolaşır diyen alimler, İbn-i Mace ve Beyhaki'nin Haccac bin Ertat tarikinden Avn bin Ebi Cuhayfe (r.a.)'den, Onun da Ebu Cuhayfe'den rivayet ettiği (711 nolu) hadise dayanmışlardır. Çünkü bu hadiste Bilal (r.a.)'ın ezan okurken dolaştığı bildiril(yor. Ezanda dolaşılmaz, diyen alimler' İbn-i Mace ve Beyhaki'nin rivayetine şöyle karşılık vermişlerdir: Bu rivayet zayıftır. Çünkü Haccac, zayıf ve tedlisçi'dir. Bilhassa an'ane ile rivayet ettiği zaman çok zayıf sayılır. Diğer taraftan, bu rivayet sika ravilerin Avn bin Ebi Cuhayfe aracılığıyla Ebu Cuhayfe'den yaptıkları rivayete muhaliftir. Bu nedenle reddedilmesi gerekir. Üçüncüsü, bu rivayetteki istidare (dönüp dolaşmak), rivayetlerin arasını bulmak üzere yalnız boyunla sağa sola dönmeye yorumlanır. El-Hafız, el-Fetih'te: İstidare hususunda rivayetler muhteliftir. Bazı rivayetlerde Bilal (r.a.)'ın döndüğü. diğer bazı rivayetlerde Bilal (r.a.)'in dönmediği bildirilmiştir. ''Döndü'' diyen raviler zayıftır. O ravilerin seviyesinde olan veya onlardan kuvvetli olan raviler: Dönmedi, demişlerdir. Rivayetlerin arasını şöyle bulmak mümkündür. Döndü, diyenler: Başını döndürdü, demek istemişler; Dönmedi, diyenler de bedeniyle dönmediğini kasdetmişler, demiştir.'' Bilal (r.a.)'in parmaklarını kulaklarına sokması hususuna gelince; Tuhfetu'l-Ahvezi yazarının naklen beyanına göre El-Hafız şöyle demiştir: 'Hangi parmağın kulağa sokulacağı hususunda size bir şey varid olmamıştır. Nevevi şahadet parmaklarının kulak deliği üzerine konmasının müstahab olduğunu kesin olarak bildirmiştir. Hadisteki parmak tabirinden maksad parmak ucudur.' EI-Menhel yazarı da bu hususta şöyle der: "Alimler müezzinin ezan okurken iki parmak ucunu kulak deliği üzerine koymasını müstahab saymışlardır. Delilleri de Tirmizi'nin Ebu Cuhayfe'den rivayet ettiği hadistir. İbn-i Mace ve El-Hakim de bu hadisin benzerini rivayet etmişlerdir. Parmak uçlarıyla kulak deliğini tıkamak, sesin daha toplu olmasına yardımcı olur. Nevevi: 'Arkadaşlarımız, parmakları kulağa sokmada şu fayda vardır: İcabında adam sağır olduğu veya uzak yerde bulunduğu için veyahut da başka sebeplerden müezzinin sesini işitmez. Müezzine parmakları Imlağına koymasından ezan okuduğunu anlar. Şayet müezzinin bir eli sakat ise diğer el parmağını kulağına sokması müstahabtır' demiştir. Kamet eden kişinin kıbleye doğru ayakta durması müstahabtır: Bununla boynunu sağa sola döndermesi müstahab mıdır? Bu hususta üç görüş vardır: 1- Müstahabtır. İmamü'l-Harameyn, arkadaşların bu hususta ittifakını nakletmiştir. 2- Müstahab değildir. Bağavi, bu görüşü tercih ederek: Çünkü kamet hazır bulunan cemaat içindir. Bu sebeple sağa sola dönmeye ihtiyaç yoktur, demiştir. 3- Cami büyükse sağa sola: yüz çevirir, aksi takdirde çevirmez. HADİSİN FIKIH YÖNÜ 1- Ezanda; Haya ale's-selah - Hayya ale'l-felah derken boynunu sağa sola döndürmek müstahabtır. Alimlerin bu husustaki görüşleri yukarıda anlatılmıştır. 2- Ezanda parmak uçlarını kulak deliklerine sokmak müstehabtır.'' El-Fıkıh Ale'l-Mezahibi'l-Erbaa (Dört mezheb'in fıkıh kitabı)'nın Ezan bölümünde müezzinin ''Hayye alel...'' lerde sağa sola dönüşü ile ilgili olarak şöyle denilir: ''Hanefi, Şafii ve Hanbeli alimlerine göre müezzin mezkur cümleleri okurken yalnız boynu ile sağa sola dönmelidir. Hanefiler'e göre minareden ezan okunduğu zaman ezanın her yönde duyulması için müezzinin minare etrafında dolaşması sünnettir. Şafiiler'e göre müezzin minarede olsun başka yerde olsun ezan okuduğunda kıbleden dönmeden sesini herkese duyurabilirse dönmemesi gerekir. Fakat köy büyük olup dönüp dolaşmadan sesini her tarafa duyuramıyorsa kıbleden başka yönlere dönmesi sünnettir. Malikiler'e göre sesini halka duyurmak için müezzinin kıbleden başka yönlere dönmesi ihtiyacı duyduğu taktirde mendubtur. Hanbeliler'e göre müezzinin minare üzerinden ezan okuması halinde bile ezan boyunca bedeniyle kıbleden dönmemesi sünnettir. Ancak göğsü ile sağa sola dönebilir;
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Müezzinlerin boyunlarına takılmış olan müslümanların iki hasleti vardır. Bu haslet müslümanların namaz ve orucudur.» Not: Zevaid'de ravi Bakiyye bin El-Velid'in tedlisçiliği dolayısıyla isnadın zayıflığı bildirilmiştir .. AÇIKLAMA : Orucun imsak ve iftar zamanının tayini umıımiyetle ezana bağlı olduğu için müslümanların oruç ibadetinin sıhhati bakımından muezzinlere büyük bir sorumluluk payı düşer. Namaz vakitlerının tayini de böyledir. Bu nedenle müezzinlerin gerek imsak ve iftar vakıtlerine gerekse namaz vakitlerine son derece ehemmiyet ve titizlik göstermeleri gereklidir. Zaman bakımından hatalı ezan Qkuyuşları müslümanların oruç ve namaz ibadetlerini ifsad edebilir. Ahmed, İbn-i Hibban, Şafii, Ebu Davud ve Beyhaki ile diğer hadisçilerin Ebu Hureyre'den rivayet ettikleri başka bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: imam zamin (cemaatin namazını koruyucu ve buna riayetçildir. Müezzin de emindir. Allahım imamları irşad eyle (yüklendikleri işte muvaffak eyle) Müezzinleri de afveyle (yüklendikleri emanette işledikleri kusurları bağışla) Bu hadis de ibn-i Ömer'in mezkur hadisini te'yid eder mahiyettedir. Çünkü müezzin'in emin oluşundan maksad müslümanların, namaz, oruç ve belirli vakitlere bağlı diğer ibadetlerinde onun okuduğu ezan'a itimad etmeleridir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Semure (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bilal (r.a.), ezanı vakitten hiç geciktirmezdi. İkameti bazen biraz geciktirirdi." Tahric: Cabir bin Semure (r.a.)'in hadisini Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, El-Hakim ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA : "'Ebu Davud'un rivayeti şöyledir: ''Bilal (r.a.) (namaz vakti girince) ezan okurdu, sonra mühlet verirdi. Nebi (s.a.v.)'in (hücreden) çıktığını görünce kamet ederdi. Tirmizi, de Ebu Davud'un rivayetine benzer bir lafızIa rivayette bulunduktan sonra, Cabir r.a.'in hadisinin hasen olduğunu söylemiştir. El-Menhel yazarı 'Müezzin imamı bekler babı'nda rivayet olunan Cabir (r.a.)'in hadisini açıklarken şöyle der: "Hadis, ezan ile kamet arasında bir süre beklenmesinin meşruluğuna delalet eder. Çünkü, ara verilmemesi halinde cemaatla namaz kılmak isteyenlerin çoğu cemaatı kaçırır. Bilhassa kaldığı yer camiye uzak olan kimseler, cemaate yetişemez. Bu nedenle kameti tehir etmek, hayır ve takva yolunda bir nevi yardımlaşmadır. Verilecek ara miktarı Tirmizi ve Hakiın'in Cabir (r.a.)'den rivayet ettikleri şu mealdeki hadiste tesbit edilmiştir. 'Nebi (s.a.v.), Bilal (r.a.)'e: "Ezanın ile kametin arasında yemek yiyenin, yemeğini yiyebileceği; su içenin suyunu içebileceği; abdesti sıkışık olanın kaza-i hacet edebileceği bir süre miktarınca ara ver.'' buyurmuştur.' El-Hafız, el-Fetih'te: 'Bu hadisin isnadı zayıf olmakla beraber, Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisinden ve Selman (r.a.)'ın hadisinden şahidi vardır. Bu iki hadisi Ebu'ş-Şeyh tahric etmiştir. Ubeyy bin Ka'b'ın bir hadisi de şahit durumundadır. Fakat hepsi zayıftır. İbn-i Battal: Ezan ile kamet arasındaki bekleme süresinin her hangi bir sınırı yoktur. Bekleme süresi, vaktin girişinin temkini ve cemaatın toplanması kadardır, demiştir' der. EI-Fıkh Ale'l-Mezahib'de ezan ile kamet arasındaki bekleme hakkında şu bilgi verilmektedir: Hanefi ve Şafii alimlerine göre ezan okunduktan sonra, daimi cemaat toplanıncaya kadar müezzin oturmalıdır. Vaktin faziletini korumakla beraber cemaat toplanınca kamet etmelidir. Akşam namazı, bundan müstesnadır. Çünkü akşam ezanı ile kamet arasında kısa bir ara vermelidir. Maliki mezhebine göre ilk vaktin faziletini korumak esastır. Ezan okunduktan sonra farzdan önce kılınması emrolunan sünneL kılındıktan sonra, gelecek cemaat beklenmeden namaz kılınmalıdır. Yalnız öğle namazında istİva gölgesinden başka kişinin gölgesi, kendisinin boyunun dörtte biri kadar uzanınca kamet edilmelidir. Şiddetli sıcakta. bu sürenin vaktin yarısı kadar uzatılması menduptur. Tek başına namaz kılan ile mevcut cemaattan başka kimsenin gelmesi beklenmediğinde, farz'dan önceki sünnet kılınır kılınmaz derhal kamet edilmelidir. Hanbeli mezhebine göre ezandan sonra sıkışık olanın, abdestini bozacak; abdest almak isteyenin, abdestini tamamlayacak ve bunların, iki rek'at namaz kılacak süre kadar beklenip kamet edilmesi menduptur. Akşam namazında ezan ile kamet arasında. kısa bir ara verilmesi menduptur.' HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Namaz vaktinin girdiği anlaşılınca, ezan derhal okunmalıdır. 2- Kameti bir miktar tehir etmelidir. Tehir süresi hususundaki tafsilat yukarıda geçti
- Bāb: ...
- باب ...
Osman bin Ebi'l-As (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Nebi {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bana yaptığı son tavsiye ezan için ücret alan bir müezzini ittihaz etmemem idi." Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve El-Hakim AÇIKLAMA : EI-Menhel yazarı, bu hadis ile ilgili olarak aşağıdaki ma'lumatı vermiştir: ''Hadisin zahiri, ezan için ücret almanın nehyine delalet eder. Bu hususta alimler arasında ihtilaf ve verdikleri tafsilat vardır: 1- Ebu Hanife ve bazı alimlere göre ezan okumak için ücret almak şart koşulmuş ise, bu ücret haramdır. Bunların delillerinden birisi mezkur hadistir. Delillerinden birisi de İbn-i Hibban'ın rivayet ettiği şu mealdeki hadistir: 'Adamın birisi İbn-i Ömer (r.a.)'e: Ben Allah yolunda gerçekten seni severim, demiş. İbn-i Ömer (r.a.) de Ona: Ben, Allah yolunda gerçekten senden nefret ederim, diye karşılık vermiş. Adam: Sübhanellah! Ben Allah yolunda seni seviyorum. Sen Allah yolunda bana buğzediyorsun, deyince İbn-i Ömer (r.a.): Evet. Çünkü sen okuduğun ezan için ücret istersin, demiştir.' Bir başka delilleri de İbn-i Mes'ud (r.a.)'den rivayet olunan şu mealdeki hadistir: 'Dört şey vardır ki, onlar üzerinde ücret alınmaz. Bu şeyler: Ezan, Kur'an okumak, miras taksimini hesaplamak ve şer'i hüküm vermektir. ' 2- Şafiiler'in üç görüşü vardır. En sıhhatli kavle göre; Devlet reisi, hazineden veya kendi malından ezan ücretini ödeyebilir. Cemaattan olanlar veya başka şahıslar kendi mallarından ezan ücretini ödeyebilirler. İkinci görüşe göre; hiç kimsenin ezan ücretini ödemesi caiz değildir. Üçüncü görüşe göre; Devlet yetkilisi ödeyebilir, şahıslar ödeyemez. 3- Hanbeli mezhebine göre fahri olarak ezan okuyacak kimse bulunursa, ücretli müezzin tutmak caiz değildir. Aksi takdirde hazineden nafakası ödenir. Evzai de böyle demiştir. 4- Malikiler'e göre iki görüş vardır. İbnü'l-Arabi: "Sahih kavle göre; ezan, namaz kıldırmak, şer'i hüküm vermek ve bilumum dini hizmetlerin ifası için ücret almak caizdir. Çünkü halife, bütün dini hizmetlerin yöneticisi olarak ücret alır. Devlet memurları, onun adına çalıştıkları için onun gibi ücret almaları tabiidir. Bunun temel delili : Nebi (s.a.v.)'in şu mealdeki hadisidir: "Zevcelerimin nafakasından ve atadığım valinin masrafından sonra bıraktığım bu şey sadakadır.'' HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Kavmin büyüğü müezzin tutarak halkın namazlarını cemaatla kılmalarına yardımcı olmalıdır. 2- Müezzin, ezan okumak için ücret istememelidir. Bu husustaki alimlerin görüşlerini yukarıda anlattık
- Bāb: ...
- باب ...
Bilal (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah ezanında tesvib etmemi emretti. Ve yatsı ezanında tesvib etmemi bana yasakladı
- Bāb: ...
- باب ...
Bilal (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek : Sabah namazı (vakti) ni haber vermek istemiş de Bilal (r.a.)'e: O uyuyor, denmiş. Bunun üzerine Bilal (r.a.): Namaz uykudan hayırlıdır, namaz uykudan hayırlıdır, demiş; Bunun üzerine bu cümle sabah ezanına yerleştirilmiş ve böylece (tesvib) durumu sabitleşmiştir." Not: Zevaid'de isnadındaki ravilerin sika olduğu, ancak onda bir inkıta' bulunduğu çünkü Said bin el-Müseyyeb'in Bilal (r.a.)den hadis dinlemediği bildirilmiştir. AÇIKLAMA : Tesvib: Bir şeyi ilan ettikten sonra, tekrar ilan etmeye dönmektir. kamete de tesvib denilir. Dua etmek, ceza veya mükafat vermek, namaza çağırmak... v.s. manalara da kullanılır. Bir de müezzinin ezan içindeki; ''Es-selatu hayrun mine'n-nevm = Namaz uykudan hayırlıdır" cümlesini söylemesine denir. Hadisteki tesvib'den maksad, bu cümleyi ezan arasında iki defa okumaktır. Bilal (r.a.)'ın ilk hadisini Tirmizi ve Beyhaki de rivayet etmişler, Beyhaki, ravi Abdurrahman (r.a.)'in Bilal (r.a.) ile buluşmadığını söylemiştir. Bilal (r.a.)'in ikinci hadisini Taberani de rivayet etmiştir. Bilal (r.a.)'den rivayet olunan bu iki hadisin senedinde inkıta' varsa da Ebu Davud, Ahmed, İbn-i Hibban, Nesai, Beyhaki ve Tahavi'nin rivayet ettikleri Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisinde, Ona ezanı öğretirken şöyl,e buyurduğu rivayet edilmiştir: "Eğer ezan, sabah namazı için ise, sen; ''es-Selatu hayrun mine'n-nevm, es-Selatu hayrun mine'n-nevm'' diyeceksin ... " Tuhfetu'l-Ahvezi yazarı, 'Tesvib babı'nda şöyle der: ''Sabah namazındaki tesvib hakkında Enes (r.a.)'den rivayet olunan şu mealdeki hadisi İbn-i Huzeyme, Darekutni ve Beyhaki rivayet etmişler, Beyhaki isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Müezzinin sabah ezanmda : *Hayya ale'l-felah* dan sonra: *es-Selatu hayrun mine'n-nevm* demesi sünnettendir.'' Bu hususta rivayet olunan başka hadisler Nasbu'r-Raye'de mezkurdur: Bilmiş" ol ki; Sabah ezanında mezkur cümleyi okumak, Ebu Mahzure (r.a.) hadisi ve bir kısmı zikrolunan başka hadislerle, sabittir.'' EI-Menhel yazarı, 'Ezan babı'nda rivayet olunan Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisiyle ilgili olarak aşağıdaki ma'lumatı vermiştir: ''Sabah ezanında tesvibin meşruluğunun aslı, Taberani'riin de kendi senediyle rivayet ettiği gibi şudur: Billal (r.a.), Nebi (s.a.v.)'e gelerek sabah namazı vaktini haber vermek istemiş ve Onu uyku halinde bulmuştur. Bu nedenle Bilal (r.a.),. iki defa: *es-Selatu hayrun mine'n-nevm* demiştir. Nebi (s.a.v.) de: ''Ey Bilal! Sabah namazı için ezan okuduğun zaman, ezanın arasına şu okuduğunu yerleştir.'' buyurmuştur. İbn-i Mace de, Taberani'nin rivayet ettiğinin benzerini Said bin El-Müseyyeb tarikiyle rivayet etmiştir. Anılan bu rivayetler, Malik'in, el-Muvatta'da rivayet ettiği şu mealdeki hadisle çelişmez: 'Müezzin, Ömer bin El-Hattab (r.a.)'e gelerek, sabah namazı vaktini haber vermek istemiş, Onu uyur görünce: *es-Selatu hayrun mine'n-nevm* demiş. Ömer (r.a.) de müezzine: Şu okuduğunu sabah ezanı içerisine yerleştir, demiştir.' Çünkü Ömer (r.a.)'in maksadı müezzinin, bu cümleyi yersiz kullanışına itiraz etmektir. Sanki müezzine : Resulullah (s.a.v.) şu cümleyi sabah ezani içine yerleştirİniş, sen de oraya yerleştir, demek istemiştir. Ömer (r.a.)'in kendiliğinden bu cümleye itiraz ettiği sanıimasın., Yukarıda verilen bilgiler, tesvib'in sadece sabah ezanında okunmasının meşru olduğuna delalet eder. cumhurun görüşü de budur. İbn-i Mace'nin rivayet ettiği (715 nolu) Bilal. (r.a.)'ın hadisi de, cumhurun görüşüne delil teşkil eder. Tirmizi de aynı hadisI rivayet etmiştir. Nahei, bütün namazlarda; Hasan bin Salih sabah ve yatsı ezanlarında tesvibin sünnet olduğunu söylemişlerse de delilleri yoktur. Çünkü hadisler, bunun yalnız sabah ezanında meşru olduğuna delalet eder. Fecir'den önce ve fecir'den sonra olmak üzere, sabah namazı için iki ezanın meşruluğuna hükmeden alimlere göre her ikisinde tesvib yalnız ilk ezanda mı meşrudur? yoksa ikisinde de meşru mudur? diye alimler arasında ihtilaf olmuştur: Şafii alimlerine göre her iki ezanda da tesvib vardır. Maliki mezhebinin zahirine göre hüküm böyledir. Onların delili tesvib'e ait rivayetlerin mutlak oluşudur. Yani sabah'ın ilk ezanı kaydı yoktur. Subutu's-Selam sahibi tesvib'in ilk ezana mahsus olduğuna taraftar olmuştur. İbn-i Huzeyme de bu görüşü savunmuştur. Nesai ve Beyhaki'nin Sünen-i Kübralarındaki rivayet de böyledir. Tahavi'nin Ebu Mahzure'den rivayet ettiği hadiste Nebi (s.a.v.l'in kendisine ilk ezanda tesvib okunmasını öğrettiği bildirilmiştir . Hulasa dört mezheb imamı, sabah ezanında tesvib ile hükmetmişlerdir. Sabah namazı için bir ezan okunur, diyenler ile iki ezan okunur, diyenler arasında bir ayrılık yoktur. HADİSLERİN FIKIH YÖNÜ : 1- Sabah ezanında tesvib, meşrudur. 2- Yatsı namazında tesvib, yasaktır. Diğer namazlar, uyku vaktine rastlamadığı için, bunlara ait ezanlarda, tesvib söz konusu değildir)
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyad bin el-Haris es-Sudai (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: Ben, bir yolculukta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberindeydim. Bana emretti. Ben ezan okudum, sonra Bilal (r.a.) ikamet etmek istedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : «Suda'nın kardeşi ezan okumuştur. Kim ezan okursa o ikamet eder.» buyurmuştur.*' Diğer tahric: Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki AÇIKLAMA : İsnadındaki ravilerden El-İfriki (Abdurrahman bin Ziyad)'ın zayıf olduğu Yahya bin Sa'd, El-Kattan ve Ahmed tarafından söylenmiş ise de, Buhari sika olduğunu beyanı ile onun durumunu kuvvetlendirerek mukaribü'l-hadis olduğunu söylemiştir. Tirmizi de: İlim ehlinin ekserisinin uygulaması, ezan okuyan tarafından kamet edilmesidir, demiştir. Sindi: 'Alimlerin bu hadisi kabul ederek uygulamaları hadisi takviye eden nedenlerdendir. Bu sebeple hadis delil olmaya elverişlidir. Onun için Ebu Davud hadisin zayıflığı hakkında bir şey söylememiştir', demiştir. Ebu Davud'un sünenindeki rivayet daha uzundur. Bu rivayet mealen şöyledir: ''Ziyad bin El-Haris es-Sudai'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: Sabah namazı için birinci ezan vakti gelince Nebi (s.a.v.) bana emretti. Ben de ezan okudum. Sonra ben: Ya Resülallah kamet edeyim demeğe başladım. Nebi (s.a.v.) de her söyleyişimde doğu tarafına fecre bakıyordu ve: ''Hayır kamet etme'' buyuruyordu. Nihayet fecir doğunca Nebi (s.a.v.) abdestini bozmaya gitti sonra yanıma dönüp geldi. Bu arada geride kalan sahabiler de yanımızda toplanmış oldular. Hz. Nebi abdest aldıktan sonra Bilal (r.a.) kamet etmek istedi. Nebi (s.a.v.) Ona: ''Südai'nin kardeşi ezan okudu. Kim ezan okursa o kamet eder'' buyurdu. Ziyad dedi ki: Bunun üzerine ben kamet ettim.'' Bu hadisin zahirine göre kim ezan okursa onun kamet etmesi gerekir. Ebu Davud, Ahmed ve Beyhaki'nin rivayet ettikleri Abdulla h bin Zeyd (r.a.)'in hadisine göre: Abdullah, rüyasında ezanı görüp Nebi (s.a.v.)'e gelerek haber verince Nebi s.a.v. Abdullah'ın gördüğÜ ezanı Bilal (r.a.)'a telkin etmesini emretmiş. O da telkin yapmış. Bilal de ezan okumuştur. Sonra Abdullah Nebi (s.a.v.)'e: Ezanı ben rüyamda gördüm, ben okumak isterdim, demiş. Nebi (s.a.v.) de: "O halde sen kamet et'' buyurmuştur. Bu hadisin zahirine göre bir şahsın ezan okuması ve başkasının kamet etmesi caizdir. Bunun caizliği hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Ancak hangisinin daha iyi olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki : Ebu Hanife, Malik, Ebu Sevr ve Hicaz ile Kufe halkının ekserisi AbduIIah bin Zeyd (r.a.)'in hadisinin zahirini tutarak: Ezan okuyanın ve başkasının kamet etmesi arasında bir fark. yoktur, demişlerdir. Şafiiler ve Hanbeliler Ziyad bin El-Haris'in hadisini delil göstererek: Ezan okuyanın kamet etmesi evladır, demişlerdir. Bunlar: AbduIlah bin Zeyd (r.a.)'in hadisinde sened ve metin bakımından ihtilaf vardır. Ziyad'ın hadisi sened bakımından Abdullah (r.a.)'ın hadisinden daha sağlamdır. Diğer taraltan AbduIIah'ın hadisi ezan'ın meşru kılındığı hicretin ilk senesi buyurulmuştur. Ziyad'ın hadisi kesinlikle bundan sonradır. Tarih bakımından sonra olan hadisi tutmak evladır,' demişlerdir. En-NeyI yazarı: Ziyad'ın hadisi tarih bakımından AbduIlah'ın hadisinden sonra olmamış olsaydı bile bu hadis Abdullah'a mahsustur denilecekti. Sebebi ise, kendisinin ezan rüyasını görmek meziyetidir, demiştir. Yukarıda beyan edilen husus, ezanın bir kişi tarafından okunması haline mahsustur. Eğer bir kaç kişi beraber ezan okurlarsa duruma bakılır. Şayet aralarından kamet için birisini seçerlerse mesele yoktur. Eğer bunda ittifak edemezlerse aralarında kur'a çekilir. Şayet bir kaç kişi ard arda ezan okurlarsa bakılır, eğer ilk okuyucu görevli müezzin ise veya daimi müezzin yoksa ilk okuyucu kamet eder. Şayet daimi müezzin bulunur da kendisinden önce ezan okuyan olmuşsa en sıhhatli kavle göre daimi müezzin kamet etmelidir. Bütün bu şıklarda kamet etmesi evla olandan başkası kamet edecek olursa, sahih kavle göre onun yaptığı kamet geçerlidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Müezzin ezan okuduğu zaman, siz onun söylediğinin mislini söyleyiniz.»" Not: Zevaid'de: Ebu Hureyre (r.a.)'in bu hadisteki, isnadı Kütüb-i Sitte sahiblerinin kitabıarında tahric ettikleri gibi. ''Zühri'den. O da Ata'dan, O da Ebu Said'den olmak üzere bilinmiş ve hıfzedilmiştir, Ahmed, müsnedinde bunu Ali ve Ebu Rafi' hadisinden; Bezzar da. müsnedinde Enes'in hadisinden rivayet etmişler, denilmiştir: AÇIKLAMA : Telhis'te bildirildiğine göre bu hadisi Tirmizi, İbn-i Hibban ve El-Hakim de Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Buradaki senede göre İbn-i Şihab, Said bin El-Müseyyeb aracılığıyla Ebu Hureyre (r.a.l'den rivayette bulunmuştur. Notta belirtildiği gibi Kütüb-i Sitte sahipleri İbn-i Şihab'ın Ata' aracılığıyla Ebu Said-i Hudri'den aynı mealdeki hadisi rivayet etmişlerdir. Bunların rivayet ettikleri hadisin lafzı sünenimizde 720 numarada geçmektedir. Hadis metninin izahı orada gelecektir)
- Bāb: ...
- باب ...
«Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın zevcelerinden* Ümmü Habibe (r.anha.)'den rivayet edildiğine göre ; Kendisine ait gün ve gecede Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun yanında bulunduğunda müezzinin ezan sesini işittiği zaman; Ümmü Habibe (r.anha), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den müezzinin okuduğunu tekrarladığını işitmiştir," Not: Zevaid'de: Bunun isnadı sahihtir. Ravi Abdullah bin Utbe'nin rivayetini Nesai ve İbn-i Huzeyme kabul etmişlerdir. Abdullah, İbn-i Huzeyme'ye göre sika'dır. Diğer raviler de sikalardır, denilmiştir. AÇIKLAMA : İbn-i Huzeyme, El-Hakim ve Tahavi'nin de rivayet ettikleri bu hadis de, müezzinin ezan sesini işiten kişinin ezan cümlelerini tekrarlamasının meşruluğuna delalet eder. Konu hakkında geniş izahı bundan sonraki 720. hadisin açıklaması bahsinde göreceksiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Ezan sesini işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediği gibi deyiniz.» Tahric: Bu hadisi Kütüb-i Sitte sahiplerinin hepsi, ayrıca Malik, Beyhaki ve Tahavi rivayet etmişlerdir. AÇIKLAMA : El-Menhel yazarı, hadisin açıklamasıyla ilgili olarak şöyle der: ''Hadisin zahirine göre müezzine sözle icabet (yani dediğini tekrarlamakl ezan sesini işitene mahsustur. Buna göre müezzini ezan yerinde görüp ezan okuduğunu bilip de, uzaklık veya sağırlık gibi bir nedenle sesini işitmeyen kişinin sözle icabet etmesi istenmez. Hadisin: ''.....Müezzinin dediği gibi...'' tabiri, müezzinin ezandan bir cümleyi bitirince, işitenin o cümleyi tekrarlamasının istendiğine delalet (kanıtlık) eder. Yani müezzinden önce veya onunla beraber cünıleleri okumamalıdır. Müezzini takip etmelidir. Tahavi'nin Ümmu Habibe (r.a.)'den rivayet ettiği şu mealdeki hadis de bu durumu destekler: "Nebi (s.a.v.), Ümmü Habibe (r.anha)'nın yanında bulunurken, müezzinin sesini duyduğu vakit müezzınin sükut ettiğini tekrar buyururlarmış.'' Hadisin zahirine göre işiten kişi, müezzinin okuduğu bütün cümleIeri hatta; *Hayya ele* leri tekrarlar, Fakat Ömer (r.a.)'in hadisi; *Hayya ale* cümlelerini bundan istisna eder. Çünkü Ömer (r.a.)'in hadisinde: ''Ezan sesini işiten kişi; *Hayya ale* cümlelerini işittiği zaman: *La havle vela kuvvete illa Billah* der.'' buyurulmuştur. Ömer (r.a.)'in hadisini Müslim, Ebu Davud, Beyhaki ve Nesai rivayet etmişler; Buhari de bunun benzerini Muaviye (r.a.)'den rivayet etmiştir. cumhurun mezhebi de budur.'' Tuhfetu'I-Ahvezi yazarı, bu babta şöyle der: Aliyyu'l-Kari, el-Mirkat'ta: Ezan sesini işiten kişi, müezzin'in dediği gibi söyler. Ancak; *Hayya ale* lerde: *La havle vela kuvvete illa Billah* der. Sabah ezanında müezzin; *es-selatu hayrun mine'n-nevm* dediğinde, onu işiten kişi: *Sedekte ve berirte ve bil hakki netekte* = ''Doğru söyledin. Bol hayır kazandın ve hakkı söyledin.'' sözüyle karşılık verir. demiştir. El-Kari'nin; *Hayya ale* lerle ilgili istisnası doğrudur. Çünkü Ömer (r.a.)'in hadisi bana delildir. Ama sabah ezanındaki mezkur söz ise, buna delalet eden bir hadise ben rastlamadım. Muhammed bin İsmaili el-Emir, Subutu's-Selam'da: Sabah ezanındaki tesvibe; *Salat* sözüyle karşılık verileceği söylenmiştir, der. Bu bir istihsandır. Mutemed bir sünnete dayanmaz.'' EI-Menhel yazarı şöyle der: ''Usul alimlerinin bir kısmı: Umümi ve hususi delillerin arasını bulmak mümkün olduğu zaman hepsini işletmek gerekir, demişlerdir. Öyleyse ezan sesini işiten kişinin; *Hayya ale* leri tekrarlamasının ve sonra; *La havle vela kuvvete illa Billah* duasını okumasının müstehablığı niçin söylenemesin? Böyle hükmedilince ezan icabeti ile ilgili umumi hadisler ve; *Hayya ale* ler denilirken; *La havle...* duasının okunmasını emreden hususi hadisler ile amel edilmiş olur. * Hayya ale * lar namaza ve felaha bir çağrıdır. Bu çağrıyı işiten kişinin kendi nefsini davet etmesi, sonra da; *La havle...* sözünü söylemesi sakıncalı değildir. Yine hadisin zahirine göre müezzinin sabah namazında okuduğu; *es-selatu hayrun mine'n-nevm* cümlesini işiten, aynısını tekrarlayacaktır. Bazı alimler: Bu sözü işiten kişi *sedekte* duasını okur, demişlerdir. Lakin sünnette delilleri yoktur. Nevevi, bu husustaki ihtilafı naklettikten sonra: 'Bu cümleyi işiten kişi; *sedekte* sözünü söyler. Bazıları: *Sedeke Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, es-selatu hayrun mine'n-nevm* denmemelidir, demiştir.'' Demiri'nin dediğine göre İbnül Hila bu hususta bir haberin varid olduğunu iddia etmişse de böyle bir haber tanınmamaktadır. Hadisin zahirine göre abdestsizllk, cünüblük, hayızlık halleri dahil, her durumda müezzine icabet edilir. Çünkü icabet Allah'ı anmaktır. Her mu'min, Allah'ı anmalıdır. Ancak abdest bozarken veya cinsi münasebette bulunurken ezan sesini işitenler, bilahere icabet ederler. - Namazda iken ezan sesini işitenin icabeti hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir: Şafiiler ile Hanbeliler'e göre farz olsun nafile olsun, namaz esnasında ezana icabet yoktur. Eğer icabet edip ''Hayye ale's-Salah'' veya ''Essalatu Hayrun ... '' derse namazı bozulur. Şafiiler'e göre namazda olduğunu ve bu sözün insana bir hitab, olduğunu bilirse namaz bozulur. Aksi takdirde namazı bozulmaz. Hanefiler'e göre farz olsun nafile olsun namazda ezana icabet edilmez. Namazda ezana icabet edilmeyeceğine hükmedenler, namaz bitince icabet edileceğini söylerler. Namazda ezan'a icabet edilmemesinin delili, Buhari ve Müslim'in İbn-i Mes'ud (r.a.)'den merfu' olarak rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: ''Şüphesiz namazda meşguliyet vardır.'' Yani, namazda matlub olan (kişiden istenen) amellerle meşgul olmak ve başka şeylerle meşgul olmamaktır. Nebi (s.a.v.)'in namazdayken verilen selama icabet etmeyi yasaklaması ezan'a icabet etmenin yasaklığını te'yid eder. Çünkl verilen selamı cevablamak müezzine icabet etmekten daha önemlidir. İCABETİN HÜKMÜ : Hadisin zahirine göre ezan'a icabet etmek vacibtir. Hanefiler, Malik'in arkadaşlarından İbn-i Veheb ve Zahiriye mezhebine mensup alimler, icabetin vücubuna hükmetmişlerdir. Delilleri de bu ve benzeri hadislerdir. Malik, Şafii, Ahmed ,ve fıkıhçıların cumhuruna göre ezan icabeti ile ilgili emir istihbab içindir. (Yani müstehab sünnettir) Tahavi de bu kavli seçmiştir. Emri, vucub'tan müstahablığa döndüren delil, Müslim ve Tahavi'nin Alkama tarikinden Abdullah'tan rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: 'Biz, Resulullah (s.a.v.)'in yolculuklarından birinde onun beraberindeydik. Bir müezzinin: ''Allahu Ekber'' sesini işitince Resulullah (s.a.v.): ''O, fıtrat üzerindedir.'' buyurdu. Müezzin şehadet kelimelerini söyleyince, ResuluIlah (s.a.v.): ''Ateşten çıktı.'' buyurdu. Biz acele ederek ezan okuyanı tanımak istedik. Baktık ki, koyun güdüyor. Namaz vaktin'e yetiştiği için ezan okumuş.'' Tahavi: İşte Resulullah (s.a.v.), ezan sesini işitmiş de, dediğinden başka bir şey buyurmuştur. Bu olay. icabet emrinin vucub için değil, müstahablık için olduğuna delalet eder, demiştir. Ezan sesini işiten kişi Terci' yapacak mı? Hadisin zahirine göre yapacaktır. Çünkü terci' de müezzinin söylediği sözlerden birisidir. Nevevi: En ihtiyatlısı ve en kuvv9tHsi, işitenin terci' yapmasıdır, demiştir. Birkaç müezzin birden ezan okursa, kişi hepsinin sesini işittiği zaman yalnız ilk işittiğine mi icabet edecek? Yoksa başka türlü mü icabet edecek? Bu hususta selef arasında ihtilaf bulunduğu, Kadi İyad tarafından bildirilmiştir. Nevevi: Ben, bu hususta arkadaşlarımızın bir sözüne rastlamadım. Mesele çeşitli şekillere muhtemeldir. Tercihe şayan şudur ki; İcabet, sünnet-i Müekkededir. Terkedilmesi mekruhtur. Çünkü sahih hadisler, icabeti açıkca emretmişlerdir. Bu emir, ilk ezan'a mahsustur. Çünkü emir, bir şeyin tekrar tekrar yapılmasını gerektirmez. Ama fazilet ve sevabın aslı, ilk ezan'a icabet etmeye mahsus değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurdu demiştir: «Müezzinin sesini işittiği zaman kim: وأنا أشهد أن لا إله إلا اللَّه وحده لا شريك له، وأشهد أن مُحَمَّداً عبده ورسوله، رضيت باللَّه رباً، وبالإسلام ديناً، وبمحمد نبياً «Ben de şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, birdir. Ortağı yoktur. Ve şahadet ederim ki, Muhammed. Onun kulu ve Resulüdür. Ben, Allah'ı Rab olarak, İslamiyeti din olarak ve Muhammedi Nebi olarak seçtim. Buna razı oldum.» derse günahı bağışlanır.»" Diğer tahric: Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai el- Hakim, Tahavi ve Beyhaki AÇIKLAMA : Tirmizi hasen - sahih ğarib olduğunu söylemiştir. Hadisin zahirine göre, müezzin ezan okurken şahadet kelimelerini söyleyince, sesini işiten kişi bu zikri okur. Ezan bittikten sonra, anılan zikrin okunmasının matlub olması da muhtemeldir. Zira işiten kişi, ezan esnasında bu zikirle meşgul olunca bazı ezan cümlelerinin icabetini kaçırmış olabilir. Yukarıdaki zikrin meali altına alınmıştır. ''Ben Allah'ı Rab olarak ... '' parçasının manası şudur: Ben, Allah'ı Rab olarak seçtim. Onunla yetindim, başkasını istemedim, bütün kaza ve kaderine razı oldum. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bana ve bütün mükelleflere Resul olarak gönderilmesine razı oldum. Onun getirdiği İslam dininin usul ve furuuna ait bilumum hükümlerine razı oldum. Emirlerine uymayı, yasaklarına saygılı olmayı kabullendim
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir bin Abdillah (Ensari) (r.a.)'den: şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki : «Ezan sesini işitince : اللَّهم رب هذه الدعوة التمة والصلاة القائمة، أت مُحَمَّداً الوسيلة والفضيلة، وابعثه مقاماً محموداً الذي وعدته. Allahumme Rabbe Hazihidda'vetit-taammeti ve selatil kaimeh ati Muhammeden (s.a.v.) el-Vesilete vel fadile ve beashu makamel mahmude lillezi veadtehu. (-amin-) duasını diyen hiç kimse yoktur ki, kıyamet günü onun için şefaat etmek vacib olmasın.»" Dua’nın meali: Kıyamete dek dimdik duracak olan namazın ve şu mükemmel davetin Rabbı olan Allah'ım. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e vesile ve fazilet ver; Ve Onu vadettiğin Makamı Mahmud'a gönder.' Diğer tahric: Buhari Ezan, Tirmizi Salat; Nesai, Ebu Davud, Taberani, Beyhaki, İbn-i Hibban, İbn-i Huzeyme ve Tahavi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman bin Abdillah bin Abdirrahman bin Ebi Sa'saa (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Babası (Abdullah) : Ebu Said(-i Hudri r.a.) bana şöyle söyledi demiştir: -Babası, Ebu Said'in kucağında yetişmişti.- (Ey Abdullah!) Sen kırlarda olduğun zaman yüksek sesle ezan oku. Çünkü ben, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken işittim: «Müezzini işiten hiç bir cin, insan, ağaç, taş yoktur ki, (kıyamet günü) ona şahitlik etmesin.» Diğer Tahric: Bu hadisi Buhari, ezan; Muvatta, salat ve Nesai de az bir lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle söylemiştir: Ben, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken işittim: «Müezzine, sesinin sonu kadar (veyahut), sesinin yetiştiği yer kadar mağfiret olunur. Yaş ye kuru her şey onun için istiğfar eder. Çağırdığı cemaat namazında hazır bulunana da yirmibeş hasene yazılır ve iki namaz arasındaki günahları bağışlanır.» AÇIKLAMA : Bu hadisi Ahmed, Ebu Davud, İbn-i Huzeyme, İbn-i Hibban ve Beyhaki de az lafız farkİyla rivayet etmişlerdir. Nesai de ilk iki cümleyi rivayet etmiş, daha sonra da şu mealde bir parçayı nakletmıştir: ''Müezzine, çağrısı üzerine namaz kılanların sevabının bir misli vardır.'' Hadisin: مدى صوته lafzı, çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. El-Menhel yazarı, bu yorumları şöyle sıralamıştır: 1- Bu lafzın manası, müezzinin sesinin nihayetidir. Buna göre cümlenin manası şöyle olur: Müezzin, ezan sesini yükseltmek uğrunda olanca gücünü harcadığı zaman mağfiretin en mükemmelini istemiş olur. 2- Bu sözün teşbih ve temsil vechi üzerine geldiğini söyleyenler de vardır. Buna göre mezkur lafzın manası, müezzinin sesinin yetiştiği yerin nihayetidir. Bu takdirde cümleden kasdedilen mana şudur: Müezzinin sesinin yetiştiği yerin nihayeti takdir ve tesbit edilse ve müezzinin bulunduğu yer ile tesbit edilen sınır arasındaki mesafe, onun günahı ile dolup taşsa, Allah bağışlayacaktır. 3- Bazıları: Bu lafızIa müezzinin sesinin yayıldığı bölge kastedilmiştir ve cümlenin manası şudur, demişlerdir: Müezzinin Sesinin yayıldığı bölge içinde işlemiş olduğu günahlar bağışlanır. 4- Mezkur lafzın manası üçüncü maddede belirtildiği gibidir. Cümle ile kasdedilen mananın şöyle olduğu da söylenmiştir: Ezan sesinin yayıldığı bölgede bulunanların günahları, müezzinin şefaati ile bağışlanır. 5- Müezzinin sesini işiterek çağırdığı cemaat namazında hazır bulunanların günahları, müezzinin daveti için bağışlanır. '' Yaş ve kuru her şey onun için istiğfar eder.'' parçasındaki istiğfar yerine şahadet geçer. Buna göre her şey, müezzin için ahiret günü güzel şahidlik edecektir. Nitekim Buhari'nin Ebu Said (r.a.)'den edilen rivayette söz konusu şahitliğin kıyamet günü olacağı tasrih edilmiştir, Mezkur şahadet hakkında ihtilaf edilmiştir: El-Hafız'ın, el-Fetih'te İbn-i Bezize'den naklen beyan ettiğine göre işitmek, şahitlik ve tesbih etmenin ancak dirilerden meydana gelebileceği, alışılan bir gerçektir. Acaba yaş ve kuru her şeyin şahitliği burada hallisanı ile midir? Çünkü bütün varlıklar hallisanı ile yaratıcısının büyüklüğünü ifade ederler. Yoksa bu şahitlik zahirine göre midir'' Yani bildiğimiz manadaki şahitlik midir? Allah Teala'nın bütün vaılıklarda hayat ve konuşma kabiliyetini yaratması, aklen imkansız değildir' yaıni Allah, buna kadirdir.' Doğrusu şudur ki hayvanlar, bitkiler ve bilumum cansızlar da bir bilgi, idrak ve tesbih durum u mevcuttur. Aşağıdaki ayetler bunu ispatlar: **Şüphesiz taşlardan öylesi vardır ki, Allah korkusundan aşağıya düşüverir ...** [Bakara: 74] **Hiç bir şey yoktur ki Allah'ı hmd ile tesbih etmesin. Fakat siz, onların tesbihlerini anlayamazsınız ... ** [İsra: 44] Bağavi: Ehli sünnetin mezhebi budur. Kurt, sığır ve başka hayvanların konuşma olayları da buna delildir, demiştir. Müslim'in Cabir bin Semure (r.a.)'den merfu' olarak rivayet ettiği: Şüphesiz bana selam veren bir taş'ı şu anda tanırım." hadisi de bu görüşü destekler. Ek olarak Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri Cehennem ateşinin: ''Benim bir kısmım, diğer bir kısmımı yedi." sözü de buna bir delildir. Mezkur şahadetteki hikmet ise kıyamet günü kendisi için şahitlik edilecek zat'ın derecesinin yüksekliği ve mertebesinin yüceliği ile iştihar etmesidir. Allah, kıyamet günü. bazı kimseleri şahitlerle rezil kılacağı gibi, sevdiği bazı kullarını da güzel şahadetlerle yüceltecektir. Ezan sesini duyan kimse'nin gidip cemaatla kıldığı namazdan dolayı kendisine yirmi beş hasene yazılacağı hadiste bildirilmiştir. Ebu Davud'un rivayetinde bu adama yirmibeş namazın sevabının yazılacağı bildirilmiştir. Cemaate giden kişinin cemaatla kıldığı iki farz namazı arasındaki günahlarının bağışlanacağı bildirilmiştir. Hadisin zahirine göre bütün günahları bağışlanır. Bazı alimler, bu müjdenin küçük günahlara has olduğunu söylemişlerdir. HADİSİN FIKIH YÖNÜ : 1- Ezanı yüksek sesle okumak müstahabtır. Çünkü yüksek sesle okunan ezan günahların bağışlanmasına ve varlıkların şahidlik etmesine vesile olur. Keza namaza gelmeye bir davet ve emirdir. Ne kadar çok kişiye duyurulursa sevabı o kadar fazla olur. Yalnız sağlığa zarar verecek derecede zorlanarak bağırmak hatalıdır. Nitekim Ömer (r.a.) Ebu Mahzure (r.anh)'in çok yüksek sesle ezan okuduğunu görünce: ''Karnının patlamasından korkmadın mı?'' demiştir. 2- Allah rızası için ezan okuyanın ahirette şanı yücedir. 3- Cemaatla namaz kılmanın fazileti yücedir. 4- İki farz namaz cemaatla kılındığı takdirde aralarındaki zaman içinde işlenen hatalar bağışlanır
- Bāb: ...
- باب ...
Muaviye bin Süfyan (r.a.)'dan şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki : «Müezzinler, kıyamet günü boyunları en uzun olan insanlardır.» AÇIKLAMA : Bu hadisi Müslim de rivayet etmiştir. Nevevi. hadis ile kasdedilen mana hakkında selef ve halef alimlerinin ihtilaf ettiklerini söyleyerek verilen manaları şöyle açıklamıştır: Bazı alimler: 'Bunun manası, müezzinlerin herkesten fazla ilahi rahmete özenmeleridir. Çünkü bir şeye çok özenen kimse onu görebilmek için baynunu uzatır. Bu özeniş ve görebilme gayreti, müezzinlerin görecekleri sevabın çokluğuna delalet eder.' demişlerdir. En-Nadr bin ŞumeyI: 'Kıyamet günü insanlar terler içerisinde boğulurken ter ve keder müezzinlere eziyet vermeyeceğinden kinaye olarak boyunlarının uzunluğu bildirilmiştir, demiştir. Bazıları da hadis müezzinlerin kıyamet günü başkan ve efendi oluşlarından kinayedir. Çünkü araplar, büyük adamları boyun uzunluğuyla vasıflandırırlar, demişlerdir. Hadisin manası, kıyamet günü müezzinlerin etbalarının çok olacağıdır, diyenler olmuştur. İbnü'l-Arabi: Hadisin manası müezzinlerin amellerinin herkesinkinden daha fazla olmasıdır, demiştir. Hadiste geçen ''A'nak'' kelimesi ''Unuk''un çoğuludur. Boyunlar demektir. 'Kadi İyad ve başkasının dediğine göre bazı raviler bu kelimeyi ''İ'nak" olarak rivayet etmişlerdir. Bu kelimenin manası hızlı gitmektir. Buna göre hadisin manası: 'Kıyamet günü müezzinler herkesten hızlı olarak cennete gireceklerdir' olur. MÜSLİM HADİS’İ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu, demiştir : «En seçkinleriniz sizin için ezan okusunlar ve Kur'an-ı en çok belleyenleriniz size namaz kıldırsın.» Bu hadisi Ebu Davud da rivayet etmiştir. AÇIKLAMA : Hadiste geçen ''En seçkinleriniz ... " tabiriyle din işlerinde en çok muhafazakar olanlar kasdedilmiştir. Müezzinler yüksek minarelerin üstüne çıkarak ezan okudukları için cami çevresindeki bir çok evin avlu ve mahrem yerlerini buralarda bulunan namahrem kadınları ve ev halkını görebilirler. Minareden cami çevresindeki evlerin mahrem yerlerine bakmayacak muhafazakar insanların ezan okumakla görevlendirilmeleri burada tavsiye edilmiştir. Müezzinlerin çok dikkatli olmaları gereken diğer bir husus da namaz vakitleridir. Bu vakitlere azami itina gösterebilmeleri ve ihtiyatlı davranarak müslümanların namazlarının ifsadına sebebiyet vermemeleri için takva sahibi ve muhafazakar olmaları öngörülmüştür. Hadisin zahirine göre Kur'an'ı en çok belleyen kişi kendisinden daha alim olan adama tercihen imamlığa liyakatlıdır. El-Menhel yazarının belirttiği gibi Kur'an'ı en çok belleyen'in öncelikle imamlığa liyakatı onun namazIa ilgili şer'i hükümleri bilmek şartına bağlıdır. Bu sahada alim olmadığı takdirde önceliği yoktur. Tercemede: ''Kur'an'ı en çok belleyenleriniz ... '' diye açıkladığı:mız ''Kurra'' kelimesi ''Kari'''in çoğuludur. Kari' : Okuyucu demektir. Burada kasdedilen mana hakkında çeşitli yorumlar mevcuttur. 'El-Menhel yazarı ''İmamlığa en liyakatlı olan'' babında yapılan yorumIarı şöylece sıralamıştır: 1- Kur'an'ı en çok belleyeniniz ... 2- Kur'an'ı en güzel okuyanınız ve hükümlerini en iyi bileniniz ... ikinci yoruma göre ezber'in çokluğu ve azlığı imamlık için bir ölçü değildir. 3- Fıkıh hükümlerini en iyi bileniniz ... Üçüncü yorumu tercih edenler mesned olarak şöyle demişlerdir: Ashab-ı kiram'ın durumları dikkate alındığı zaman onların en kuvvetli fıkıhçılarının Kur'an'ı daha iyi okudukları anlaşılır. O halde en iyi okuyucu tabiriyle en kuvvetli alimler kasdedilmiştir. Bunun içindir ki İbn-i Mes'ud (r.a.) : 'Birimiz Kur'an'dan bir sure bellediği zaman o suredeki helal ve harama ait hükümleri vesair bilgileri iyice kavramadıkça başka bir sure'yi beIlemeye geçmezdi,' demiştir. İbn-i Ömer (r.a.) de: 'ResuluIlah (s.a.v.)'e nazil olan her sure'deki emirleri, yasakları, helal ve haramı mutlaka biliriz,' demiştir. Hadis, Kur'an kıraatıyla meşgul olmanın yüceliğini, Kur'an öğrenimi ve öğretiminin faziletini ve Allah kelamınm azametini biIdirmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Abbas (r.a.a)'dan rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur : «Sevab isteğiyle yedi sene müezzinlik yapan adam için cehennem ateşinden bir beraat yazılmış olur.» Not: Tirmizi de bu hadisi rivayet ederek: Alimler Cabir bin Yezid el-Cu'fi'yi zayıf saymışlar, Yahya bin Said ve Abdurrahman bin Mehdi onu terketmişler, diğer taraftan Veki'in: Cabir el-Cu'fi' olmasaydı Kufe halkı hadissiz kalırdı dediği rivayet edilmiştir, der. AÇIKLAMA : Hadiste geçen *Muhtasib* kelimesi Tuhfetu'I-Ahvezi'nin beyanına göre ezanı ücret için değil, sevab isteğiyle okuyan demektir. Hadiste geçen *Beraet* kelimesi de kurtuluş demektir. el-Münavi: Allah rızası için 7 sene müezzinlik yapan kişinin Cehennem ateşinden kurtuluşunun sebebi şudur: 'Anılan uzun sürece Allah yoluna devam ettiği ve devamlı surette şehadet kelimelerini tekrar ededurduğu için vücudu tevhid ile yoğrulmuş gibidir. Bu hale gelen bir vücudu ateş yakamaz. Müezzinin okuduğu ezan için ücret almasının mendupluğu bu hadisten çıkarılır,' der
- Bāb: ...
- باب ...
(Abdullah) İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu, demiştir: «On iki yıl ezan okuyan kimse için cennet vacib olur. Ezan okuduğundan dolayı her gün onun için altmış hasene ve her ikameti için otuz hasene yazılır.» Not: Ravi Abdullah bin Salih zayıf olduğu için isnadının zayıflığı ZeviUd'de bildirilmiştir. AÇIKLAMA : Camiu's-Sağir şerhi es-Siracu'l-Münir'de, el-Alkemi'nin şeyhinden naklen beyan edildiğine göre; kadı Celaluddin el-Bulkini şöyle demiştir: 'Hadiste bildirilen ezan sevabının 12 yıl ezan okumak süresine bağlanmasının hikmeti bana soruldu. Bunun üzerine şöyle bir cevab bana belirdi: Nebi (s.a.v.)'in ümmetinden en uzun ömürlü kişi 120 yıl yaşar. 12 yıl bu yaşın' onda biridir. Her hayrın en az 10 kat arttırılması Allah'ın bir va'didir. Nitekim : ..... ''Kim bir hasene işlerse ona, işlediği hasenenin 10 katı vardır.'' ayetinde bu ilahi vaad bildirilmiştir. Buna göre 12 yıl müezzinlik yapan kişi 120 yıl müezzinlik yapmış gibi sevab kazanır. Diğer hadiste 7 senelik müezzinliğin fazileti bildirilmiştir. Bunun hikmeti ise 7 yıl'ın ortalama yaş olan 70 yıl'ın onda birisi oluşudur. Ömrü galib 70 yıl kabul edilince 7 yıl bunun onda birini teşkil eder. Şu halde 7 yıl ezan okuyan kişi 70 yıl ezan okumuş gibi sevab kazanır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: «Müslümanlar namaz vakitlerini bir şeyle bildirmek istediler. Bunun üzerine Bilal (r.a.)'e ezanı çift, ikameti de tek lafızlarla okuması emrolundu.»
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (bin Malik) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: «Bilal (r.a.)'e ezanı çift ve ikameti tek lafızlarla okuması emrolundu.» Tahric: Ezan cümlelerinin çift ve kamet cümlelerinin tek okunmasına dair Enes (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Ahmed, Beyhaki, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi. Tahavi ve Darekutni de rivayet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini Sa'd (el-Karazi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bilal (r.a.)'in ezan (lafızları) ikişer ikişer idi. Onun ikamet (lafızlar) da birer idi. Not: Sa'd el-Karazi'nin evladı (hadis rivayeti yönünden) zayıf oldukları için bu hadisin isnadının zayıflığı ve fakat hadis metninin manasının sahih-i Buhari de bulunduğu Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mevlası Ebu Rafı' (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Ben, Bilal (r.a.)'i, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda ezan cümlelerini ikişer ikişer tekrarlayarak ezan okurken ve ikamet cümlelerini birer defa okuyarak ikamet ederken gördüm. Not: Alimler Ravi Ma'mer bin Muhammed bin Ubeydullah'ın ve babası Muhammed'in zayıflığı üzerinde ittifak ettikleri için hadis isnadının zayıflığı Zevaid'de bildirilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü'ş-Şasa (Süleym bin el-Esved) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir : Biz Ebu Hureyre (r.a.) ile beraber mescidde oturuyorduk. Müezzin, (ikindi için) ezan okudu. Ezandan sonra bir adam mescidden kalkıp böbürlenerek gitti. Ebu Hureyre (r.a.) onu mescidden çıkıncaya kadar gözüyle takip etti. Sonra Eb$ Hureyre (r.a.): «Amma şu adam şüphesiz ki Ebü'l-Kasım (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e isyan etti, dedi.» Diğer tahric: Müslim, mesâcid; Ebu Davud Salat; Tirmizî, mevakît; Nesâî, saat; Dârimî, salât; Ahmed b. Hanbel, 11,410, 416, 471, 506, 537. AÇIKLAMA : Ahmed de bunu rivayet etmiş ve şu parçayı ilave etmiştir: Ebu Hureyre (r.a.) demiştir ki : Resulullah (s.a.v.): ''Siz mescidde olup da ezan okunduğu zaman sakın hiç biriniz namaz kılmadan mescidden çıkmayınız.'' buyurdu. Ebu Davud'un rivayetinde olay ikindi ezanı okunurken vuku bulmuştur. Ezan bittikten sonra adamın mescidden çıktığı Nesai'nin rivayetinde belirtilmiştir. Hadiste Ebu Hureyre (r.a.)'in ''Amma şu adam ... '' deyişi daha önce, namaz kılıncaya kadar mescidde bekleyenin faziletini belirtmiş gibi bir tavır takındığına delalet eder. EZAN'DAN SONRA MESCiD'DEN ÇIKMANIN HÜKMÜ : Hadisin zahiri ezandan sonra mescidden çıkmanın haramlığına delalet eder. Çünkü hadis mevkuf ise de merfu' hükmündedir. Çünkü bir sahabi bu gibi sözleri kendi re'yinden söylemez. Bilakis bu tür sözleri ancak Peygamber (s.a.v.)'den aldığı bilgi dolayısıyla söyler. Hanbeliler'e göre; ezandan sonra mescidden çıkmak haramdır. Malikiler'e göre,ezandan sonra ve henüz kamet edilmemiş iken mescidden çıkmak mekruhtur. İkarnet edildikten sonra da haramdır. Hanefi ve Şafii alimlerine göre ezandan sonra mescid'den çıkmak mekruhtur. Karnet edildikten sonra da hüküm aynıdır. İbnü'l-Humam: Ezan'dan sonra mescidden çıkmanın yasaklığı namaz kılmamış olup başka bir cami cemaatinin tanzimi kendisine ait olmayan kimselere mahsustur. Yani o vakit namazını kılmış bulunan kişinin ezan'dan sonra mescit'ten çıkmasına bir sakınca yoktur. Keza başka bir cami cemaatinin' düzenlenmesi kendisine ait olan kişinin ezandan sonra bir mescidden çıkıp ilişkisi olan cemaata varmasında bir sakınca yoktur, demiştir. ibrahim en-Nehai de: Müezzin kamete başlamadıkça mescidden çıkmakta bir sakınca yoktur, demiştir. Yukarıda beyan edilen alimlerin görüşü zaruret olmadığı halde mescid'den çıkan kişilere aittir. Abdestsizlik, abdestin sıkışıklığı; ve burundan kan akması gibi bir zaruret dolayısıyla mescidden çıkmakta bir sakınca yoktur. Nitekim bundan sonraki 734 nolu Osman (r.a.)'in hadisi bunu te'yid eder. İmam Malik: ''Bana ulaştığına göre bir adam hac ibadetini ifa etmek üzere gelmiş ve bu arada Said bin el-Müseyyeb'in yanında otururken ezan okunmuş. Adam ezan'dan sonra namaz kılmadan mescid'den çıkmak istemiş. Said ona: Çıkma. Çünkü bana ulaştığına göre ezandan sonra mescid'den çıkıp dönmeyen kimse'nin başına bir kötülük gelir demiş, bunun üzerine adam oturmuş. Sonra kamet biraz gecikince adam: Said beni buraya hapsetmiştir, diyerek çıkmış ve binek hayvanına binip gitmiştir. yolda hayvandan düşmüş ve bir tarafı kırılmıştır. Bilahere bunun durumu Said bin el-Müseyyeb'e bildirilince: Başına hoşlanmadığı bir şeyin geleceğini sanmıştım, demiştir.'' der. İbn-i Rüşd: ''ibnü'l-Müseyyeb'in: ''Bana ulaşmıştır ... '' sözünün manası: Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilmiştir, demektir. Çünkü bu gibi sözler re'y ile söylenmez. İbnü'l-Müseyyeb'in bildirdiği musibet ezandan sonra namaz kılmadan mescitten çıkan ve tekrar dönmeyen kişinin başına gelen dünyevi bir musibettir. Çünkü o kişi, dünyasıyla ilgili işlerini zamanı gelmiş olan namaza tercih etmiş oluyor'' demiştir. Ebu Amr bin Abdi'l-Berr: Abdestli iken ezandan sonra namaz kılmadan mescidden çıkan kişi hakkında bu hadisle hükmedilmesi üzerine alimler ittifak etmişlerdir. Keza mescitteki adam tek başına farzını kılmış ise tekrar cemaatle o namazı kılmak üzere mescidde beklemelidir. Cemaatle o namazı tekrar kılmadıkça mescidden çıkması caiz değildir. Ancak kıldığı namaz tekrar cemaatla iadesi matlub olan namazıardan değilse çıkmasında bir sakınca yoktur. Söz konusu adam'ın abdest tazelemek gibi bir maksadla tekrar mescide gelmek üzere çıkmasında bir mahzur yoktur, demiştir . Ezandan sonra mescidden çıkmayı mübah kılan mazeretlerden birisi de bu günkü birtakım insan'ların mescitlerde ihdas ettikleri bid'at ve ğayri meşru' hareketlerdir. Mesela; İmam'ın sesi bütün cemaat tarafından duyulduğu halde mübelliğlik yapmak, imam'ın ipekli elbise giymesi veya altın takınması, imamın Peygembar (s.a.v.) ve Hulafa-i Raşidin'in namaz kıldırışına aykırı bir tarzda namaz kıldırması ve benzeri hareketler o mescidden namaz kılmadan çıkmayı meşru kılar. Ebu Davud'un 'Tesvib babı'nda Mücahid'den rivayet ettiğine göre şöyle söylenmiştir: ''Ben Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.) ile beraberdim. Bir müezzin öğle veya ikindi ezanında tesvİb etti. Yani ''Es-Salatu Hayrun Mine'n-nevm'' dedi. İbn-i Ömer Mücahid'e: ''Bu mescidden çıkıp gidelim. Çünkü şu tesvİb (öğle veya ikindi ezamnda okunduğu için) bid'attır'', demiştir. HADİSİN FIKIH YÖNÜ : Hadis, ezan'dan sonra mescid'den çıkmanın yasak olduğuna delalet eder. Bunun tafsilatı yukarıda geçti. MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Osman (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir : «Mescidde iken ezan okunduktan sonra dışarı çıkan kimse bir ihtiyaç için çıkmamış ve dönmek istememiş ise, o kişi münafıktır.» Zevaid de: Bu hadisin isnadı zayıftır, senedeki İshak bin Abdillah isimli Ebu Ferve ve AbdulCabbar bin Ömer nedeniyledir bu. 733’ü okumadıysanız okuyun