Muwatta Malik
...
(36) Kitāb: Judgements
(36) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi efendimizin hanımı Ümmü Seleme (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Ben beşerim (insanım). Huzurumda muhakeme olursunuz da olur ki bir kısmınız diğerlerinden daha iyi delilini dile getirir. Ben de ondan duyduğuma göre, lehinde hükmederim. Dolayısıyla kardeşinin hakkından herhangi bir şeyi lehine hükmettiğim kimse, onu kardeşinden katiyyen almasın. Zira ben ona (cehennem) ateşinden bir parça kesmişimdir» Diğer tahric: Buhari, Şehadat; Müslim, Akdiye
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. Müseyyeb (r.a.)'den: Bir müslümanla bir yahudi Hz. Ömer b. el-Hattab (r.a.)'m huzurunda muhakeme oldular. Hz. Ömer (r.a.)'da Yahudinin haklı olduğunu görerek lehinde hüküm verdi. Bunun üzerine Yahudi Hz. Ömer'e: «— Vallahi, doğru hükmettin» dedi. Hz. Ömer de ona kırbaçla vurdu. Sonra: «— Nereden bildin?» diye sordu. Yahudi ona şöyle cevap verdi: «— Biz biliyoruz ki doğru hüküm vermesiyle tanıdığımız her hakimin sağında bir, solunda bir melek vardır. Bu melekler, o hakim gerçekle beraber oldukça onu doğrultur ve gerçeğe ulaştı» rırlar. Hakim gerçekten aynhrsa melekler (göğe) yükselir ve o hakimi terkederler.»
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Halid el-Cühenî (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Size en hayırlı şahidi bildireyim mi? O, şahidliği kendinden daha istenmeden şahidlik yapan, yahud kendisine sorulmadan şahid olduğunu bildiren kişidir.» Diğer tahric:] Müslim, Akdiye
- Bāb: ...
- باب ...
Rebia b. Ebi Abdurrahman dedi ki: Ömer b. el-Hattab (r.a.)'a Iraklı bir adam gelerek: «— Sana başı ve sonu olmayan bir iş için geldim.» deyince, Hz. Ömer: «— O nedir?» dedi. Adam: «— Ülkemizde baş gösteren yalan yere şahidlik,» cevabını verdi. Hz. Ömer de: «— Gerçekten öyle mi oldu?» dedi. Adam: «— Evet» deyince, Hz. Ömer: «—Vallahi, islam'da hiç bir kimse fasıkların şehadetiyle hapsedilmez» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Malik'e rivayet edildiğine göre, Ömer b. Hattab (r.a.): «Düşman'ın ve töhmet edilenin şahitliği caiz değildir.» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Yesar ve diğerlerine: «Hadd tatbik edilen bir kişinin şahitliği caiz midir?» diye soruldu. Onlar da: «Tevbe etmişse, evet.» dediler
- Bāb: ...
- باب ...
Cafer'in babası Muhammed (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şahitle birlikte yemin edilmesine hükmetti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebuz-Zinad'dan: Ömer b. Abdülaziz, Küfe valisi Zeyd b. el-Hattab'ın torunu Abdülhamid b. Abdurrahman'a şöyle yazdı: «Bir şahidle birlikte yeminle hükmet.» İbn Abdilber der ki: Muvatta'da mürseldir. Ayrıca bkz. Müslim, Akdıye
- Bāb: ...
- باب ...
İmanı Malik der ki: Aralarında akrabalık olmayan bir topluluk birlikte bir mükatebe anlaşması yapsalar da bir kısmı sorumluluklarını yerine getirmeyecek hale gelse ve diğer kısmı da hepsi hürriyetlerine kavuşana kadar çalışsalar, bu çalışan kişiler çalışmayan kişilerin adına ödemiş oldukları parayı hisseleri oranında onlardan alabilirler. Çünkü bu köle topluluğu birbirlerine kefildirler. Şeybanî
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdülah el-Ensari (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Minberimin yanında yalan yere yemin eden, cehennemde yerini hazırlamış olur» Diğer tahric: Ebu Davud, Eyman; îbn Mace, Ahkam
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Umame'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Yalan yeminiyle müslüman bir kişinin hakkını alan kimseye Allah cenneti haram eder ve Cehennemi farz kılar.» «— Az bir şey olsa da mı ya Resulallah?» dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— Erak ağacından bir çubuk da olsa, Erak ağacından bir çubuk da olsa, Erak ağacından bir çubuk da olsa» buyurdu. Bu sözünü üç defa tekrar etti. Diğer tahric: Müslim, iman
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Rehin, bağlanmaz.» İbn Abdilber der ki: Muvatta ravileri mürsel olarak rivayet eder. Ancak Ma'n b. İsa, Ebu Hureyre'ye vasleder
- Bāb: ...
- باب ...
İmâm-ı Mâlik der ki: Bizce mükateb bütün taksitlerini daha zamanı gelmeden öderse caizdir. Efendisi bunu kabul etmemezlik yapamaz. Çünkü kölenin borcunu ödemesi ondan bütün şartları veya hizmet etme şartlarını ya da sefere çıkma şartlarını kaldırmıştır. Kölelik sebeplerinde bazıları kalmış olsaydı köle tamamen hürriyete kavuşamaz, dokunulmazlığı tamamlanmaz, şahitliği kabul edilmez, miras sabit olmaz ve buna benzer işleri yapamazdı. Köle hürriyetine kavuştuktan sonra efendisinin ona herhangi bir hizmet yapmayı şart koşması da doğru değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Abdullah b. Abd el-Karî der ki: Ebu Musa el-Eş*arî'nin yanından, Ömer b. el-Hattab'a bir adam geldi. Ömer, adam'a halkı sordu, oda Ömer'e açıklamalarda bulundu. Sonra Hz. Ömer ona: «— Oralara ait yeni bir haberin var mı?» diye sordu. Adam: «— Evet, adamın biri irtidad etti» dedi. Hz. Ömer: «— Ona ne yaptınız?» diye sordu. Adam: «— Yakaladık ve boynunu vurduk» diye cevap verdi. Hz. Ömer: «— Onu üç gün hapsederek, her gün bir ekmek verip tevbeye davet etmediniz mi? Olur ki tevbe eder ve Allah'ın emrine dönerdi.» dedi. Sonra Hz. Ömer sözüne şöyle devam etti: «— Allah'ım ben (orada) bulunmadım. Öldürülmesini de emretmedim. Bana bildirilseydi öldürülmesine razı olmazdım.»
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: Sa'd b. Ubade, Resululiah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: «— Ne buyurursun? (Ya Resulallah) karımla beraber yabancı bir erkeği yakalarsam, dört şahid getirebileceğim zamana kadar ona mühlet mi vereyim?» dedi. Resululiah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— Evet» diye cevap verdi. Diğer tahric: Müslim, Lian
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb (r.a.)'den: îbni Hayberî adında Şamlı bir adam, karısıyla birlikte yabancı bir erkek yakalayınca hemen o erkeği öldürdü; ya da hem erkeği, hem de kadını öldürdü. Muaviye b. Ebî Süfyan, bu konuda hüküm veremedi. Ebu Musa el-Eş'ari'ye bir mektup yazarak, konuyu kendi adına Ali b. Ebi Talib'e sormasını istedi. Ebu Musa el-Eş'arî de konuyu Hz. Ali'ye sordu. Hz. Ali: «— Böyle bir şey benim bölgemde olmamıştır. Bu konuyu araştırıp bana bildirmeni istiyorum» dedi, Ebu Musa ona: «— Muaviye b. Ebi Süfyan, bu konuyu benim sana sormamı yazmış» deyince Hz. Ali: «— Ben, Ebu Hasanım, dört şahid getiremezse ipi (öldürülenin velilerine) teslim edilir. (Onlar da kısas olarak onu öldürebiirler)» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Cemile Süneyn'den: Süleym oğullarından bir adam Ömer b. Hattab devrinde (sokağa) atılmış bir çocuk buldu. «Onu Ömer b. Hattab'a getirdim» dedi. Ömer b. Hattab da: «— Bu çocuğu niçin aldın?» deyince adam: «— Ölüm tehlikesiyle karşı karşıya buldum ve aldım» dedi. Ömer b. Hattab'a, o adamı tanıyan biri: «— Ya Emir'el Mu'minin, o adam doğru bir kişidir» deyince Ömer ona: «— Öyle mi?» dedi. Tanıdık biri: «— Evet» diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer b. Hattab (adama hitaben): «— Gidebilirsin o hürdür, vela'sı sana ait, bakımı da hazineye aittir», dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımı Hz. Aişe (r.a.) der ki: Ebu Vakkas'ın oğlu Utbe, kardeşi Sa'd'e, «Zem'amn cariyesinin oğlu bendendir, ona sahip ol» diye vasiyet etmişti. (Mekke'nin) fethi senesinde Sa'd onu aldı: «-— O, kardeşimin oğlu; onu kardeşim bana vasiyet etmişti» dedi. Bunun üzerine Abd b. Zem'a atılarak: «— (O) benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğlu, annesiyle birleşme hakkı babama aitken doğdu» dedi. Bunun üzerine taraflar, aralarında anlaşamayınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'a gittiler. Sa'd: «__ Ya Resulallah! O benim yeğenimdir. Kardeşim, onu bana vasiyet etmişti» dedi. Abd b. Zem'a da: «— O benim kardeşim; babamın cariyesinin oğlu; annesiyle birleşme hakkı babama aitken doğdu» dedi. Bunun üzerine, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «—O sana aittir, ey Abd b. Zem'a» buyurdu. Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— Çocuk, firaş sahibine aittir. Zina yapanın çocuk üzerinde hiç bir hakkı yoktur.» buyurdu. Daha sonra çocuğu Ebu Vakkas'ın oğlu Utbe'ye benzettiği için (Ümmül-Mu'minin) Zem'a kızı Sevde'ye hitaben: «— Onun karşısında örtün» buyurdu. Böylece o çocuk Ölünceye kadar Sevde'yi göremedi. Diğer tahric: Buhari, Buyu; Müslim, Rada
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Ümeyye'nin oğlu Abdullah'dan: Kocası ölen bir kadın dört ay on gün iddet bekledi. Sonra iddeti bitince evlendi ve kocasının yanında dört buçuk ay kaldıktan sonra eksiksiz bir bebek doğurdu. Bunun üzerine kocası, Ömer b. Hattab'a gelerek durumu anlattı. Ömer de, yaşlı ve cahiliyet devrinden kalma kadınlardan bir kısım (tecrübeli) kadınları çağırarak, onlara bu konuyu sordu. İçlerinden bir kadın: «— Bu kadının durumunu ben sana izah edeyim. O, ilk kocasından hamile olunca, kocası öldü. Gebe olduğu halde, aybaşı görmesi üzerine, rahmindeki çocuğun gelişmesi durdu, ikinci kocasının menisi çocuğa temas edince rahminde çocuk harekete geçti ve büyüdü» dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, yaşlı kadımn sözünü doğru bularak karı-kocayı birbirinden ayırdı ve (onlara): «— Hakkınızda bildiğim tek şey iyiliktir» dedi ve çocuğu ilk ölen kocasına verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Yesar'dan: Hz. Ömer b. Hattab, îslamdan önce doğan çocukları islam geldiğinde kim benimdir derse onun sayıyordu. (Ömer'e) Bir kadının çocuğunun kendilerine ait olduğunu iddia eden iki adam geldi. Bunun üzerine Hz. Ömer b. Hattab, bilir kişi çağırdı. O da bu adamlara baktı ve: «— Bu çocuk her ikisine de ait olabilir.» deyince, Hz. Öm^r b. Hattab, bilirkişiyi (acele etmesi ve incelemekteki kusuru yüzünden) kırbaçladı. Sonra çocuğun annesini çağırdı ve: «— Bana çocuğun kimden olduğunu söyle» dedi. Kadın da: «— Bu çocuk şu iki adamdan birine ait olmalıdır. Biri benimle develerimizi güderken devamlı düşüp kalkardı. Öyle ki hamile kaldığımı zannettik. Sonra benden ayrıldı. Ben kendimi hamileyim sanmakta iken; aybaşı oldum. Sonra benimle şu ikinci adam düşüp kalkmaya başladı. Dolayısıyla çocuğun hangisinden olduğunu bilmiyorum, dedi. Ravi der ki: Kendi sözü kadın tarafından da tasdik edilince bilir kişi, «—Allahü ekber» dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a.) çocuğa: «— Hangisini istersen, ona git» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b. Hattab (r.a.) der ki: Ne oluyor şu cariyesi olan efendilere de önce cariyeleriyle temasta bulunuyor, sonra çocuk yapmak istemiyorlar. Efendinin birleştiğini kabul ettiği bir cariyenin bana başvurması halinde, çocuğunu efendisi üzerine kaydederim. Bunu göz önüne alarak ister azledin, ister çocuk yapın
- Bāb: ...
- باب ...
Hişam'm babası Urve'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «— Boş arazi onu ıslah edenindir. Orada (sonradan gelip) haksız yere eken, diken ve bina yapanın hiç bir hakkı yoktur.»
- Bāb: ...
- باب ...
Salim, babası Abdullah'tan rivayet eder: Ömer b. Hattab (r.a.) dediki: «Boş arazi, orayı ıslah edenindir.» İmam Malik der ki: Bu hususta hüküm bize göre de böyledir
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Hazm'ın torunu, Ebu Bekr b. Muhammed'in oğlu Abdullah'a şöyle rivayet edildi: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mezhur ve Müzeynib adlı derelerden akan su hakkında: «Yukarıdakiler, bahçe ve ekinlerini tamamen sulayıncaya kadar suyu tutarlar, sonra aşağıdakilere salıverirler» buyurdu. Diğer tahric: Ebu Davud, Akdiye; îbn Mace, Ruşn
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'dan: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Otların korunması için, suyun fazlası esirgenmez» Diğer tahric: Buhari, Şirb; Müslim, Musakat
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman'ın kızı Amre'den-Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «Kuyunun suyu esirgenmez» buyurdu. Bu mürseldir. Ebu Kurra Musa b. Tarık ile Said b. Abdurrahman el-Cumahî vasfetmişlerdir. Her ikisinin de senedi aynıdır: Malik -Ebu'r-Rical-annesi-Hz. Aişe
- Bāb: ...
- باب ...
Amr'ın babası Yahya el-Mazinî'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «Bir kimseye zarar vermek doğru olmadığı gibi, zarar gördüğü birine aynı şekilde zararla karşılık vermek de doğru değildir.» buyurdu. Diğer tahric: îbn Mace (Ahkam), mevsul olarak rivayet eder
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem «Sizden biri duvarına komşusunun kiriş koymasına engel olmasın» buyurdu. Sonra Ebu Hureyre der ki: «Sizin bu işten çekinmenize şaşıyorum. Vallahi o kirişi omuzlarınıza koyarım» Diğer tahric: Buhari, Mezalim; Müslim, Musakat
- Bāb: ...
- باب ...
Amr'ın babası Yahya el-Mazini'den: Dahhak b. Halife, el-Urayd denen bir nehirden kendisi için bir su kanalı açtı. Bu suyu Muhanımed b. Mesleme'nin arazisinden geçirmek istedi. (Çünkü su ile kendi arazisi arasında bu kişinin arazisi bulunuyordu.) Muhamnıed geçirtmek istemedi. Dahhak ona: «— Neden bana engel oluyorsun? Burdan geçecek sudan yararlanırsın, o sudan içersin. Sana zararı olmaz» dedi. Muhammed yine razı olmayınca Dahhak, konuyu Ömer b. Hattab'a anlattı. Ömer b. Hattab da Muhammed b. Mesleme'yi (huzuruna) çağırdı ve Dahhak'a izin vermesini emretti. Muhammed: «— Hayır, olmaz» deyince Ömer: «— Niçin bir müslüman kardeşinin faydalanacağı şeye mani oluyorsun? Halbuki ondan sen de yararlanırsın, daima bu su ile arazini sulayabilirsin, sana hiç zarar vermez» dedi. Muhammed de: «— Allah'a yemin ederim ki hayır» deyince Ömer: «— Allah'a yemin ederim ki, senin karnın üzerinden bile olsa bu suyu geçirecek» dedi. Bunun üzerine Ömer, Dahhak'a o araziden suyu geçirmesini emretti. O da geçirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Amr'ın babası Yahya el-Mazini der ki: Dedemin bahçesinde Abdurrahman b. Avf in su arkı vardı. Abdurrahman b. Avf, bu su arkını bahçenin kendi arazisine daha yakın bir tarafina almak istedi. Bahçe sahibi buna razı olmayınca, Abdurrahman b. Avf konuyu Ömer b. Hattab'a anlattı. Ömer de, Abdurrahman b. Avf in lehine suyun yerinin değiştirilmesine hükmetti
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. Muhayyisa'mn oğlu Haram'dan: Bera b. Azib'in devesi bir adamın bahçesine girdi ve ona zarar verdi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle hükmetti: Bahçe sahipleri gündüzün bahçelerini koruyacaklardır. Geceleri hayvanların zarar verdikleri şeyler hayvan sahipleri tarafından ödenecektir. İbn Abdilber der ki: Malik ile ibn Şihab'ın ravileri böylece mürsel olarak rivayet ederler. Hadis, sikaların mürselierindendir. Hicazlılar ile bir grup Irak'h kabul etmişler, Medine örfü de böyle olmuştur. Ayrıca bkx. Ebu Davud, Buyu
- Bāb: ...
- باب ...
Nu'man b. Beşir (r.a.)'den: Babam Beşir, beni Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'a götürdü ve: «— Ben şu oğluma kölemi bağışlamak istiyorum» dedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— Her çocuğuna bunun gibi bir hibe verdin mi?» buyurdu. Beşir: «— Hayır» diye cevap verdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: «— Bundan vazgeç» buyurdu. Diğer tahric: Buharî, Hibe; Müslim, Hibat
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımı Hz. Aişe (r.a.) der ki: Ebu Bekir es-Sıddık (r.a.), Gabe denilen yerde bana toplanacak yirmi vesk hurma hibe etti. Öleceği zaman (babam) Ebu Bekir şöyle dedi: «— Kızım vallahi ölümümden sonra senin zengin olmanı herkesten daha çok isterim. Fakir olmana da çok üzülürüm. Sana toplanacak yirmi vesk hurma bağışlamıştım. Şimdiye kadar topladıkların senin. Fakat onlar bugün varis malı olmuştur. Senin iki erkek ve iki de kız kardeşin var. Geri kalanı, Allah'ın kitabına uygun olarak aranızda paylaşın.» Ben derim ki: «— Babacığım vallahi, şu ve şu kadar da olsa onu (varislere) bırakırım. Kız kardeşlerimin biri Esma, diğeri kim?» Babam Ebu Bekir: «— Harice'nin kızının karnındaki çocuktur. O çocuğun kız olacağını sanıyorum» cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: Neden çocuklarına bağışta bulunan kişiler sonradan yaptıkları bağışı vermiyorlar? Oğlu ölen biri, malım elimde, onu hiç kimseye bağışlamadım» der. Eğer kendisi ölmek üzere olsa «o mal oğlumundur. Ben o malı oğluma bağışlamıştım» der. Bağışta bulunan kimse, vereseler bırakarak ölür, bağışlanan da o Ölünceye kadar bağışı teslim almazsa, bu bağış hükümsüz olur
- Bāb: ...
- باب ...
İmâm-ı Mâlik der ki: Bu meselede bize göre üzerinde ittifak edilen hüküm şudur: Bir deveyi, kendisi gibi bir deve ve üste para vererek peşin olarak almak caizdir. Yine bir deveyi, kendisi gibi bir deve ve üste para vererek, develer peşin, parayı sonradan ödemek üzere almakta da bir mahzur yoktur. Yalnız deveyi, yine deve ve üste para karşılığı, para peşin, deveyi sonradan teslim etmek üzere almak caiz değildir. Hem para, hem de deve sonradan teslim edilmek üzere alırsa, bu da doğru değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah el-Ensarî (r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: «Herhangi bir kişiye ve çocuklarına bir Umra hibe edilirse, bu o kişinin olur. Bu Umra, hiç bir zaman hibe eden kişiye geri dönmez. Çünkü hibe edenin hibesi, miras hükümlerinin geçerli olduğu bir hibedir.» Diğer tahric: Müslim, Hibat
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi (r.a.) der: Abdullah b. Ömer (r.a.)'a kız kardeşi Hz. Hafsa'dan miras olarak bir ev düştü. Hz. Hafsa (r.anha) bu evi Zeyd b. Hattab'ın kızına ömür boyu mesken olarak kullanması için vermişti. Zeyd'in kızı ölünce, Abdullah b. Ömer kendisinin olduğu görüşüyle eve sahip oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Halid el-Cüheni der ki: Bir adam, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e buluntu şeyin hükmünü sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: «— Onun kabını ve bağını tanı, sonra onu bir sene halka duyur. Sahibi gelirse ona verirsin. Gelmezse onu harcayabilirsin.» Adam: «— Ya Resulallah! Bulunan koyun ise?» dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— O senin veya başka bir din kardeşinin ya da kurt'undur.» cevabını verdi. Adam: «— Kaybolan devenin hükmü nedir?» dedi. Resulullah (s,a.v.): «— Ondan sana ne? Bol su alan karnı, sağlam ayakları var. Sahibi gelinceye kadar, ağaç yapraklarından karnını doyurur, suya gidebilir» (Yani ona dokunamazsın) buyurdu. Diğer tahric: Buhari, Lukata; Müslim, Lukata
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Bedr der ki: Şam yolunda bir kabilenin evinde misafir oldum ve içerisinde seksen dinar olan bir kese buldum, bunu Ömer b. Hattab'a söyleyince, Hz. Ömer bana: «— Bir sene, onu cami kapılarında ilan et ve Şam'dan gelenlere duyur. Bir sene geçince de, onu istediğin gibi harcıyabilirsin» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Nafi'den: Bir adam bir yitik buldu. Bu münasebetle Abdullah b. Ömer'e gelerek ona şöyle söyledi: «— Bir yitik buldum, bu hususta fikrin nedir?» Abdullah b. Ömer ona: «— Onu halka ilan et» dedi.O da: «— îlan ettim» dedi. Abdullah: <— Daha fazla ilan et» dedi. Adam: <— ilan ettim» cevabını verdi. Abdullah b. Ömer: «— Onu «ye» diyemem, isteseydin (bulduğun yerden) onu almayabilirdin?» dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ensardan Sabit b. ed-Dahhak (r.a.) der ki: Harre denilen yerde bir deve buldum ve onu bağladım, sonra Ömer b. Hattab (r.a.)'a onu arzettim. Hz. Ömer de bana onu üç defa halka ilan etmemi emretti. Ben Hz. Ömer'e, devenin arazimde olduğunu söyleyince bana: «— Onu bulduğun yere salıver» diye emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb (r.a.)'den: Ömer b. Hattab (r.a.), sırtını Ka'be'ye dayamış olarak şöyle dedi: «— Yitik bir hayvanı alan yanlış iş yapmıştır.»
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Şihab der ki: Ömer b. Hattab (r.a.) zamanında yitik develer, güven altında idiler. Yavrularlar ve kimse onlara dokunmazdı. Osman b. Affan (r.a.) halifeliği zamanında, bu develerin ilan edilmelerini, sonra da satılmalarını, sahibi gelirse parasının ona verilmesini emretti
- Bāb: ...
- باب ...
Şurahbîl b. Said'den: Sa'd b. Ubade, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir harbe katılmıştı. Annesi, Medine'de ölmek üzereydi. Annesine: «— Vasiyette bulun» denildi. O da: «— Neyi vasiyet edeyim? Mal, Sa'd'indir dedi ve Sa'd gelmeden öldü. Sa'd gelince, durum kendisine anlatıldı. Sa'd: «— Ya Resulallah, anamın yerine sadaka versem, ona faydası olur mu?» diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «—Evet» diye cevap verdi. Bunun üzerine Sa'd adlarını söyleyerek «Şu, şu bahçe annemin adına sadakadır» dedi. Diğer tahric: Nesaî, Vesaya
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi s.a.v.'in hanımı Hz. Aişe'den: Bir adam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: «Annem aniden öldü. Sanıyorum ki konuşabilseydi, tasaddukta bulunacaktı. Onun adına sadaka verebilir miyim?» dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: «— Evet» buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: el-Haris b. el-Hazreç oğullarından olan Ensardan bir adam, anne ve babasına tasaddukta bulundu ve ikisi de ölünce, bu adama onlara vermiş olduğu maldan bir hurmalık düştü. Konuyu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'a sordu: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da: «— Sadakanın sevabı sana verildi. Onu miras olarak al» buyurdu