Sahih Muslim

...

(1) Kitāb: The Book of Faith

(1) ...

Bana Muhammed b. Rafi de tahdis etti. Bize Abdurrezzak tahdis etti. Bize Süfyan, A'meş'den bildirdi. O Zekvan'dan, o Ebu Hureyre'den hadisi merfu olarak rivayet etti ve: "Zina eden zina etmez" diyerek sonra da hadisi Şube'nin hadisi rivayet ettiği şekilde aynen zikretti. Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 12383 NEVEVİ ŞERHİ (200-206): Bu bapta (200) "Zina eden zina ettiği zaman mümin olarak zina etmez ... " hadisi yer almaktadır. (204) öbür rivayette ise: "Sizden herhangi bir kimse ganimetten çalarken mümin olarak çalmaz." (205) diğer rivayette: "Tevbe etmek imkanı da vardır" buyurulmaktadır. Mümin Olarak Haram İşleyenin Durumu Bu hadis, ilim adamlarının anlamı hususunda ihtilaf ettikleri hadislerdendir. Muhakkiklerin söyledikleri sahih görüşe göre anlamı da şudur: Mümin bu gibi masiyetIeri imanı kamil olduğu halde işlemez. Bu hadis bir şeyin nefy edilmesi (yokluğu) maksadıyla kullanılmakla birlikte, onun kemalinin ve seçkin halinin nefyedilmesinin kastedildiği lafızlardandır. Nitekim faydalı olandan başka ilim yoktur, devenin dışında mal yoktur. Ahiret hayatı dışında yaşamak yoktur demek de bunun gibidir. Bizim sözünü ettiğimiz şekilde bu hadisi tevil edişimizin sebebi Ebu Zerr'in ve başkalarının rivayet ettikleri: "La ilahe illal/ah diyen cennete girer. Zina etse de, hırsızlık yapsa da" hadisi ile Ubade b. es-Samit (radıyaııahu anh)'ın sahih ve meşhur olan şu hadisidir: Ashab O'na (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hırsızlık yapmamak, zina etmemek, emirlere karşı gelmemek (isyan etmemek) ... üzere bey' at ettiler. Allah Rasulü daha sonra kendilerine şöyle buyurdu: 'f\ranızdan bu bey'atine eksiksiz riayet edenin mükdfatını vermek Allah'a aittir. Ama kim bu yasaklardan herhangi birisini işleyip de dünyada cezalandırılacak olursa, o, o günahına kefaret olur. Kim bunlardan birisini yapmakla birlikte cezalandırılmayacak olursa, onun işi de yüce Allah'a kalır. Dilerse onu affeder, dilerse onu cezalandırır." İşte bu iki hadis ve sahihteki diğer benzerleri ile birlikte aziz ve celil Allah'ın da: "Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez, ondan başkasını da dilediğine bağışlar." (Nisa, 48) buyruğu ile birlikte bunların yanında hak ehlinin zina edenin de, hırsızlık yapanın, katilin ve şirkin dışında diğer büyük günah sahiplerinin bu sebeple kafir olmayacakları üzere iemaları da vardır. Aksine bunlar imanı eksik müminlerdir. Tövbe ederlerse (uhrevi) cezaları düşer. Şayet büyük günahları üzerinde ısrar ederek ölürlerse Allah'ın meşieti a1tındadırlar. Yüce Allah dilerse onları affedip, doğrudan onları cennete koyar, dilerse onları azaplandırdıktan sonra cennete koyar. İşte bütün bu deliller bizim bu hadisi ve benzerlerini tevil etmeye bizi mecbur etmektedir. Diğer taraftan bu tevil dilde gayet açık, uygun ve çokça kullanılan bir usuldür. Zahiren birbirleriyle çelişen iki hadis gelmiş ise bu iki hadisin bir arada telif edilmeleri gerekmektedir. İşte burada böyle iki hadis gelmiş bulunuyor. O halde bunların telifi kap eder, biz de bunları telif etmiş bulunuyoruz. Bazı ilim adamları bu hadisi şeriatta haram kılındığının delilinin varid olduğunu bilmekle birlikte onu helal kabul ederek bu işi yapan kimseler hakkında yorumlamışlardır. Hasan ve Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi dedi ki: Hadisin anlamı Allah'ın dostlarına ad olarak verilen ve övmek maksadıyla kullanılan mümin isminin ondan alınacağı ve bunun yerine yerilme anlamındaki bir ismi hak edeceği şeklindedir. (Mü'min yerine) hırsız, zani, günahkar ve fas ık denilir. İbn Abbas (radıyaııahu anh)' dan nakledildiğine göre kendisinden imanın nuru çekilip alınır. Bu hususta merfu bir hadis de bulunmaktadır. Mühelleb dedi ki: Yüce Allah'a itaat yolundaki basireti ondan alınır. ezZührı ise bu hadise ve benzerlerine iman edileceğine ve geldikleri gibi kabul edileceklerine anlamları hususunda dalınmaması gerektiğine ve bizim bunların anlamlarını bilemeyeceğimize kanaat getirmiş ve: Bu hadisleri sizden öncekiler nasıl geldikleri gibi kabul etmişlerse siz de öylece kabul ediniz, demiştir. Hadisin anlamı ile ilgili olarak sözünü ettiğim ve pek güçlü olmayan daha başka açıklamalar da yapılmıştır. Hatta bunların bir kısmı yanlıştır. Bu sebeple onları ele almadım. Hadisin tevili ile ilgili sözünü ettiğim bütün bu görüşler ihtimal dahilindedir ama hadisin anlamı ile ilgili olarak doğru olan ilk olarak aktardığımız açıklamadır. Allah en iyi bilendir. (200) Vehb'in: Bana Yunus, İbn Şihab' dan haber verdi. .. "Mümin olarak zina etmez" hadisi ile (daha sonra gelen) "İbn Şihab dedi ki: Bana Abdulmelik b. Ebu Bekr b. Abdurrahman'ın haber verdiğine göre ... " Bu sözlerinden açıkça anlaşılan "yağma yapmaz ... " sözleri peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözlerinden değildir. (2/42) Bu Ebu Hureyre (r.a.)'a mevkuf, ona ait bir sözüdür. Fakat bir başka rivayette ise bunun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözünden olduğuna dair delil de gelmiş bulunmaktadır. Şeyh Ebu Amr b. es-Salah (rahimehullah) bu hususta güzel açıklamaları bir araya getirerek şöyle demiştir: Ebu Nuaym, el-Muharrac ala Kitabi Müslim (rahimehullah) adlı eserinde Hemmam b. Münebbih yoluyla bu hadisi tahriç etmiştir. Onda: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki sizden biriniz bir yağma yapacak olursa ... " ifadesi yer almaktadır ki, bu da bu ibarenin açık bir şekilde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' e ref edildiğini ortaya koymaktadır. İşaret edeceğimiz Buhari'nin rivayeti Ebu Nuaym'ın bu rivayetini gereksiz kılmamaktadır. Buhari bu hadisi Leys yoluyla Müslim'in kendisinden zikretmiş olduğu bu isnad ile rivayet etmiş olup, bu rivayette "yağma" "Rasfılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu" sözünden sonra araya "Ebu Hureyre onlarla birlikte bunu da katardı" ifadesini sokuşturmadan, doğrudan ona atfederek zikretmiş bulunmaktadır. Esasen Müslim (rahimehullah)'ın: "Sonra hadisi yağmayı sözkonusu ederek zikretti ama "değerli" ibaresini zikretmedi" sözünden kastı da budur. Yağma ile ilgili ifadelerin Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözü olduğuna delil getirirken bu kadarıyla yetinmemiştir. Çünkü bu rivayet hadisin ravilerinden birisinin sözü olarak müdrec olarak da sayılabilir. Bunun için de araya "Ebu Hureyre bunlarla birlikte ... de katardı" ifadesini koyarak rivayeti nakledenlerin sözlerini de delil gösterebilir. Ancak Ebu Nuaym'in rivayeti hakkında böyle bir ihtimal sözkonusu olmamaktadır. İşte bununla Ebu Bekr b. Abdurrahman'ın: "Ebu Hureyre onlarla birlikte ... de katardı" sözlerinin anlamının kendiliğinden değil de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' den rivayetle sürdürdüğü anlamındadır. Ebu Bekr'in bunu özellikle bu şekilde sözkonusu etmesi ise kendisinden başkalarının bunu rivayet ettiğine dair ona bilgi ulaşmasından dolayıdır. Bunun delili de Müslim (rahimehullah)'ın bu hadisi Yunus ve Ukayl'in İbn Şihab'dan, o Ebu Selemee'den diye (200 ve 201) rivayeti ile İbnu'l-Müseyyeb'in, Ebu Hureyre'den yağmayı sözkonusu etmeksizin rivayeti delil olmaktadır. Ayrıca Ukayl'in rivayetinde İbn Şihab'ın yağmayı Ebu Bekr b. Abdurrahman'ın kendisinden rivayetle zikrettiği gibi Yunus'un, Abdulmelik b. Ebu Bekr'den, onun Ebu Hureyre'den rivayetinde de bunu zikretmektedir. Böylelikle o bunu kendi oğlundan, o Ebu Hureyre' den işitmiş sonra da ondan bizzat işitmiş gibidir. Müslim (rahimehullah)'ın: "Ve hadisi nakletti. Yağmayı sözkonusu etmekle birlikte zikretti." Bu şekilde "zikretti" fiili zamir kullanmaksızın kaydedilmiştir. (2/43) Bu durumda ya onu kastetmekle birlikte hazfetmiştir denilir yahut "zikretmek" fiili meçhul (edilgen) bir fiil olarak halolmak üzere okunur. Yani hadisi yağmayı zikretmekle birlikte sözkonusu ederek anlattı, demek olur. Şeyh Ebu Amr İbnu's-Salah (rahimehullah)'ın sözleri burada sona ermektedir. Allah en iyi bilendir. "Zatu Şeref: Değerli" ibaresi bilinen rivayetteki şekliyle ve elden ele dolaşan meşhur asıllarda böyledir. Kadı Iyaz (rahimehullah) da Müslim'in bütün ravilerinden bunu böylece nakletmiştir. Pek değerli, değeri büyük anlamındadır. İnsanların başlarını kaldırarak (önemsedikleri için) kendisine bakıp göz diktikleri mal anlamında olduğu da söylenmiştir. Kadı Iyaz ve başkaları -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- dedi ki: Bunu İbrahim el-Harbi (şeref kelimesinde şın yerine) sin ile rivayet etmiştir. Şeyh Ebu Amr dedi ki: (2/44) Bazıları Müslim'in kitabında bunu böylece kaydetmiştir. Bu da pek değerli, değeri büyük demektir. Allah en iyi bilendir. Tövbe Zamanı ve Şartları "Bundan sonra tövbe imkanı da vardır" buyruğunun anlamı açıktır. İlim adamları (r.a.um) icma ile hadis-i şerifte geldiği gibi gargara hali (ruhun alınması esnasındaki hırıltı)ne gelinmedikçe tövbenin kabul edileceğini ifade etmişlerdir. Tövbenin üç temel şartı vardır. Masiyetten vazgeçmek, onu yaptığına pişman olmak ve bir daha ona dönmemeyi kesin olarak kararlaştırmak. Bir günahtan tövbe ettikten sonra tekrar o günaha dönecek olursa tövbesi geçersiz olmaz. Bir başka günah işlemekle birlikte bir günahtan tövbe edecek olursa o tövbesi de sahih olur. Hak ehlinin kanaati budur. Her iki meselede de Mutezile bu hususta farklı kanaattedir. Allah en iyi bilendir. Kadı Iyaz (rahimehullah) dedi ki: Bazı ilim adamları bu hadiste sözü edilen masiyetIerle bütün masiyet türlerine dikkat çekilip, onlardan sakındırdığına işaret etmişlerdir. Zina ile bütün şehevi isteklere dikkat çekmiş, hırsızlık ile dünyaya rağbet ve harama tutkuya, içki ile yüce Allah'ın yolundan alıkoyan ve onun haklarından gafil olmayı gerektiren her bir şeye, belirtilen şekilde yağma yapma ile yüce Allah'ın kullarını hafife alıp, onlara gereken değerin verilmesinin terk edilmesine, onlardan utamlmamasına, dünyalık her bir şeyin doğru olmayan yoldan elde edilmesine uzak kalınması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Allah en iyi bilendir. İsnad ile ilgili olarak söyleneceklere gelince, senette Harmele et-Tucibi, Ukayl, lbn Şihab'dan ve ed-Deraverdi de geçmektedir. ed-Deraverdi ile ilgili açıklamalar da "la ilahe illaIlah deyinceye kadar insanlarla savaşmanın emrediidiği" ile ilgili babda geçmiş bulunmaktadır. Doğruyu en iyi bilen şam yüce Allah'tır

...
Referans:1 208