Sahih Muslim
...
(1) Kitāb: The Book of Faith
(1) ...
Bize Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi, Ebu Ma'mer -Rekaşi ve İshak b. Mansur hepsi Ebu Asım'dan -lafız İbnu'l-Müsenna'nın olmak üzere- tahdis etti. Bize ed-Dahhak -yani Ebu Asım- tahdis etti. Bize Hayve b. Şureyh haber verdi. Bana Yezid b. Ebi Habib, İbn Şumase el-Mehri'den şöyle dediğini tahdis etti: Ölümüne yakın Amr b. el-As'ın yanında idik. Yüzünü duvara çevirerek uzunca ağladı. Oğlu: Babacığım Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana şöyle bir müjde vermemiş miydi? Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana şu müjdeyi vermemiş miydi, demeye koyuldu. (İbn Şumase) dedi ki: Sonra yüzünü çevirerek dedi ki: Hazırladıklarımız arasında en faziletli şey, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahadet etmektir. Gerçekten ben üç (farklı) halde bulundum. Kendimin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e benden daha çok buğz eden bir kimsenin olmadığı ve imkan bulup da onu öldürmekten daha çok sevdiğim hiçbir şeyin bulunmadığı bir halini görmüşümdür. Eğer o hal üzere ölmüş olsaydım elbette cehennemliklerden olurdum. Allah İslam'ı kalbime yerleştirince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip: Sağ elini uzat ta sana bey'at edeyim, dedim. O da sağ elini uzattı. Bu sefer ben elimi geri çektim. "Ne oluyor sana ey Amr" buyurdu. Ben: Şart koşmak istedim, dedim. Allah Resulü: "Neyi şart koşacaksın" buyurdu. Ben: Bana günahlarımın bağışlanmasını, dedim. O: "İslam'ın kendisinden önce olanları yıktığını, hicretin kendisinden önce olanları yıktığını, haccın da kendisinden önce olanları yıktığını bilmiyor muydun?" dedi. Bu halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den daha çok sevdiğim, gözümde ondan daha üstün bulduğum hiçbir kimse yoktu. Onu ta'zim ettiğimden dolayı kendisine doya doya bakamıyordum. Bana onun niteliklerini anlatmam istenseydi yapamayacaktım. Çünkü ona doya doya bakabilmiş değildim. Şayet o hal üzere ölmüş olsaydım şüphesiz cennetliklerden olacağımı ümit edecektim. Sonra birtakım işlere bulaştık. Onlarda halim nedir bilemiyorum. Ben ölecek olursam sakın benimle birlikte hiçbir ağıtçı ve ateş bulunmasın. Beni defnettikten sonra üzerimi toprakla iyice kapatın. Sonra kabrimin etrafında bir deve kesilip, etinin dağıtılacağı bir süre kadar kalın ki varlığınızla yalnızlığımı gidereyim. Rabbimin elçilerine nasıl cevap vereceğime bir bakayım. Yalnız Müslim rivayet etmiştir: Tuhfetu'I-Eşraf, 10737 DAVUDOĞLU İZAHI İÇİN buraya tıklayın NEVEVİ ŞERHİ: Bu babta Amr b. el-As (r.a.)'ın rivayet ettiği ve onun vefat olayını anlatan hadis ile (318 numarada gelecek olan) İbn Abbas (r.a.)'ın (2/136) yüce Allah'ın: "Onlar ki Allah ile birlikte başka bir ilaha ib'adet etmezler." (Furkan, 68) buyruğu ile "ey nefisleri aleyhine ileri giden kullarım ... " (Zümer, 53) buyruklarının nüzul sebebi ile ilgili hadisi yer almaktadır. Amr (r.a.)'ın rivayet ettiği hadisin isnadı ve metni ile ilgili açıklamaları yaptıktan sonra İbn Abbas (r.a.)'ın rivayet ettiği hadisi ele alacağız. Bu hadisin senedinde Muhammed b. Müsenna el-Anezi vardır ki nispetinde ayn ve nun harfleri fethalıdır. Ebu Ma'n er-Rakaşi'nin nispetinde re harfi fethalı, kaf harfi şeddesizdir. Adı Zeyd b. Yezid'dir. Ebu Asım ise en-Nebil lakaplı olup, adı ed-Dahhak b. Mahled'dir. İbn Şumase el-Mehri'nin babasının adı olan Şumase'deki şın harfi fethalı da, dammeli de (Şumase şeklinde) okunabilir. Her iki söyleyişi el-Metali sahibi zikretıniştir. Adı ise Abdurrahman b. Şumase b. Zi'b Ebu Amr'dır, Ebu Abdullah olduğu da söylenmiştir, elMehri nispeti de mim harfi fethalı, he harfi sakindir. Hadisin Metnindeki Lafızlar İle İlgili Açıklamalar: "Ölüm döşeğinde iken" ölümü yaklaşmış iken demektir. "Üç halde idim." (Hal lafzını anlatmak için kullandığı tabak kelimesinin çoğulu olan atbaki kullanmıştır.) Yüce Allah da (bu anlamda): "mutlaka sizler biri diğerine mutabık halden hale (tabaktan tabağa) geçeceksiniz." (İnşikak, 19) buyurulmaktadır. İşte "üç" anlamındaki "selas" lafzını "etbak"ın anlamını kastederek müennes ıikretmiştir. (2/137) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Neyi şart koşacaksm" buyruğunu bu şekilde "ma" edatı başında be harfi ile kaydettik. Be'nin benzerlerinde olduğu gibi, tekid için Zaide olması mümkündür. Ne ile ihtiyatlı davranmış olacaksın anlamının kastedildiği "şart koşma"nın anlamı için de gelmiş olabilir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İslam kendisinden önce olanları yıkar" buyruğu, onu düşürür, etkisini siler demektir. "Beni defnettikten sonra üzerime iyice toprak doldurun" ifadesindeki toprak doldurmak, atmak kelimesini biz hem sin ile hem şın ile tespit etmiş bulunuyoruz. Kadı lyaı da aynı şekilde böyle demiştir. Bu da dökmek demektir diye açıklamıştır. "Şunnu: iyice toprak doldurun" ifadesinde sin ile kolay bir şekilde dökmek, şın ile dağınık, peyderpey dökmek anlamında olduğu da söylenmiştir. Hadisten Çıkartılan Hükümler 1 - İslamın, hicretin ve haccın yerinin büyüklüğü belirtilmekte, bunların her birinin kendisinden önceki masiyetleri yıktığı (silip süpürdüğü) anlatılmaktadır. 2- Ölümü yaklaşmış olan bir kimseye yüce Allah hakkında iyi zan beslemesi için dikkatini çekmek, ümitlendirici ayetIeri ve af ile ilgili hadisleri yanında zikretmek, ölüm halindeki olan ıata yüce Allah'ın Müslümanlara hazırlamış olduğu mükMatların müjdesini vermek müstehabtır. Ayrıca yüce Allah hakkında güzel bir zan besleyip, o hal üzere ölmesi için onun güzel amellerini hatırlatmak da müstehabtır. Bu edebin müstehab olduğu ittifakla kabul edilmiştir. Hadisten buna delil olan da Abdullah b. Amr'ın babasına: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana bu müjdeleri vermedi mi, demiş olmasıdır. 3- Hadisten ashabın (r.a.um) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ne kadar saygılı oldukları, onu ne kadar taıim ettikleri de anlaşılmaktadır. 4- "Benim arkamdan ağıt yakıp feryat eden bir kadın da gelmesin, ateş de gelmesin" sözleri Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu husustaki yasağına uymak içindir. İlim adamları da bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Feryat ile ağıt yakmak ise haramdır. Ölünün arkasından ateş götürmek ise hadis dolayısıyla mekruhtur. Diğer taraftan mekruh oluş. sebebinin bunun cahiliye şiarlarından oluşu olduğu da söylenmiştir. (2/138) İbn Habib el-Maliki: Ateş ile tefe'ül mekruhtur, demektedir. 5- "Üzerime toprak doldurunuz" sözlerinde kabre toprak doldurmanın müstehab olduğu ve bazı şehirlerdeki uygulamanın aksine kabrin üzerine oturulmamasının gerektiği anlaşılmaktadır. 6- "Kabrimin etrafında bir devenin kesilip, etinin paylaştırılacağı bir süre kadar durun ki sizinle ünsiyet edeyim ve Rabbimin elçilerine ne cevap vereceğime bir bakayım" sözlerinden çıkartılan faydalı birtakım sonuçlar vardır. Bazıları şunlardır: a- Hak ehlinin mezhebi olduğu üzere kabir fitnesi (sorgusu ve iki meleğin soru sorması) b- Definden sonra kabrin yanında belirttiği süre kadar ve belirttiği sebep dolayısıyla beklemek müstehabtır. c- Ölü o sırada kabrin etrafında olanları duyar. Bu, ortak olan bir miktar etin ve üzüm gibi yaş birtakım yiyeceklerin paylaştırılmasının caiz oluşuna da delil gösterilebilir. Bu hususta ise bizim mezhep alimlerimizin bilinen bir görüş ayrılığı vardır. Onlar şöyle derler: Eğer biz iki görüşten birisi olan paylaştırmak bir alışveriş değil, hakların ayırt edilmesidir görüşünü kabul edecek olursak caizdir. Eğer bu bir alışveriştir dersek bu hususta iki görüş vardır, daha sahih olanları bunun kemal derecesinde misliyetin bilinrr,emesinden ötürü faize götüreceğinden caiz değildir, ikincisi hal itibariyle eşitliklerinden ötürü caizdir. Caiz olmadığı görüşünü kabul edecek olursak izlenecek yol, et ve benzeri şeylerin önce iki kısma ayrılması sonra onlardan birisinin diğer ortağına iki kısımdan birisini mesela bir dirheme satması sonra diğerinin de kendi payına düşen kısmı üzerindeki borç olan dirhem mukabilinde satmasıdır. Böylelikle her birisi için eksiksiz (tam, kamil) bir kısım elde edilmiş olur. Bunun daha başka yolları da vardır ki burada onları zikrederek uzatmaya gerek yoktur. Allah en iyi bilendir
Referans | : | 1 321 |