Sahih Muslim

...

(1) Kitāb: The Book of Faith

(1) ...

Bize Velid b. Şiica' ile Harun b. Abdillah ve Haccac b. eş-Şair rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Haccac —ki İbni Mtıhammed'dir —, İbni Cüreyc'den rivayet etti. (Demiş ki): Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Cabir b. Abdillah’ı şöyle derken işitmiş: Ben Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim: "Ümmetimden bir kesim kıyamet gününe kadar hak üzere üstünlük sağlamışlar olarak savaşmaya devam edeceklerdir. Sonra Meryem oğlu İsa inecek, onların emiri, gel bize namaz kıldır diyecek, o Allah'ın bu ümmete bir ikramı olmak üzere: Siz birbirinizin emirlerisiniz, diyecektir. " Diğer tahric: Müslim, 4931; Tuhfetu'l-Eşraf, 2840 DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın NEVEVİ ŞERHİ (387-393 numaralı hadisler): Bu babta meşhur hadisler yer almaktadır. Sıralarına göre hadislerin lafızIarını, anlamlarını ve hükümlerini sözkonusu edeceğiz: (387) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Meryem oğlu İsla'nın aranızda bir hakem olarak inmesi pek yakındır ... " buyruğundaki "aranızda" lafzı, hadis her ne kadar onun ineceği zamana yetişmeyecek, ümmetin bir kısmına yönelik bir hitap ise de, bu ümmet arasında inecektir, demektir. "Bir hakem olarak" buyruğu, bu şeriat ile hükmeden birisi olarak inecektir, demektir. O bağımsız bir risalete sahip ve nesh edici bir şeriatı olan bir nebi olarak inmeyecektir. O sadece bu ümmetin hakimlerinden bir hakim olacaktır. "Kıst" adalet demektir. İksat, adalet yapmak, muksit ad aletli kimse demektir. Fakat kaf harfi fethalı olarak "kast" ve bunun ism-u faili "kasıt" zulmeden birisinin halini anlatmak için kullanılır. Resulullah (sallallahu a1eyhi ve sellem)'in: "Haçı kıracak" ibaresi, onu gerçekten de kıracak, hristiyanıarın onu tazim şeklindeki geçersiz kanaatlerini çürütecektir, demektir. Burada: 1 - Münker işlerin ve batıla ait araçların değiştirilmesine delil bulunmaktadır. Domuzun öldürülmesi de bu türden bir iştir. 2- Burada gerek bizim mezhebimizin, gerek cumhurun kanaati olan küfür diyarında yahut başka bir yerde domuzu bulup da, onu öldürme imkanım ız olduğu takdirde onu öldürebileceğimize ve eğer domuzun bir saldırganlığı yoksa, ona ilişilmez diyerek mezhebimize mensup olup, istisnai olarak bu kanaati kabul eden kimselerle bu kanaati paylaşan diğerlerinin görüşlerinin çürütüldüğüne delil bulunmaktadır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Cizyeyi kaldıracak" ibaresinin doğru anlamı şudur: O cizye almayı kabul etmeyecek, kafirlerden İslam'a girmekten başka bir seçeneğe razı olmayacak. Aralarından cizyeyi ödemeye kalkışanlara ilişmekten geri durmayacak. Aksine Müslüman olmak ya da öldürülmekten başka bir seçeneği kabul etmeyecek. İmam Ebu Süleyman elHattabi ve ondan başka diğer ilim adamları (Allah'ın rahmeti onlara olsun) böyle demişlerdir. Kadı İyaz (rahimehullah) da bazı ilim adamlarından bu anlamda görüş naklettikten sonra şunları söylemektedir: Burada sözü geçen malın çoğalması cizyenin konulmasından dolayı olabilir. Cizyenin konulması ise bütün kafirlere cizye yükümlülüğünün konulması demektir. Çünkü kimse onunla savaşmayacak, savaş ağırlıklarını bırakacak, bütün insanlar da ya Müslüman olmak suretiyle yahut teslim olmak suretiyle ona itaat edecek o da teslim olanların üzerine cizye yükümlülüğü kayacaktır. Kadı İyaz'ın açıklaması bu olmakla birlikte bu makbul bir açıklama değildir. Doğrusu bizim az önce yaptığımız açıklamadır. O da onun Müslüman olmayanlardan İslam'a girmekten başka bir seçenek kabul etmeyeceğidir. Buna dayanılarak ama bu günümüzdeki şeriat hükmüne aykırıdır denilebilir; çünkü kitap ehli olan bir kimse cizye vermeyi kabul ettiği takdirde onun bu teklifini kabul etmek icab eder. Onu . öldürmek de Müslüman olmaya zorlamak da caiz olmaz. Böyle bir kanaatin cevabı şudur: Sözkonusu edilen bu hüküm kıyamet gününe kadar geçerli bir hüküm değildir. Aksine bu hüküm İsa (aleyhisselam)'ın inişinden öncesine kadar diye kayıtlıdır; çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sahih hadislerle bu hükmün nesh edileceğini haber vermiştir. İsa (aleyhisselam) bunun nesh edicisi değildir. Aksine bu neshi beyan eden bizim Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dir; çünkü İsa (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim şeriatimiz ile hükmedecektir. Böylelikle onun o zamanda cizyeyi kabul etmemesi Nebimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şeriatının bir hükmü olduğuna delildir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ve mal çoğalacak" buyruğunun anlamı da: Çoğalacak, bereketler inecek ve hayırlar artacaktır. Buna sebep ise adalet ve haksızlığın olmamasıdır. Başka bir hadiste geldiği gibi "yer de ciğer parçalannı kusacaktır." (2/190) Aynı şekilde emellerin kısalacak ve kıyametin yaklaştığını öğrenecekleri için dünyaya rağbetler de azalacaktır çünkü İsa (a1eyhisselam) kıyametin alametlerinden birisi olacaktır. Allah en iyi bilendir. Diğer rivayette (388) geçen: "Öyle ki tek bir secde dahi dünyadan ve dünyadakilerden hayırlı olacaktır" sözlerinin anlamı -Allah-u alem- şudur: Emellerinin kısalacağından ve kıyametin yaklaştığını bileceklerinden namaza ve diğer itaatlere rağbetleri artacaktır. Dünyaya rağbet ve isteklerinin azalmasına sebep ise ona daha az ihtiyaç duymaları olacaktır. Hadisten açıkça anlaşılan anlam budur. Kadı İyaz (rahimehullah) dedi ki: Yani bir secdenin ecri onu yerine getiren kimse için dünyayı ve dünyadakileri sadaka olarak vermesinden daha hayırlı olacaktır. Çünkü o vakit mal dolup taşacak ve değeri azalacaktır. Cimrilik de, cihad uğrunda harcamak için ona ihtiyaç da azalacaktır. Hadiste geçen secde, secdenin kendisidir yahut namazı anlatan bir tabir de olabilir. Allah en iyi bilendir. "Sonra Ebu Hureyre diyor ki: İsterseniz: "Kitap ehlinden ölümünden önce ona iman etmeyecek kimse yoktur" (Nisa, 159) ayetini okuyunuz." Bu sözlerde Ebu Hureyre'nin bu ayet ile ilgili olarak "ölümünde" lafzındaki zamirin İsa (aleyhisselam)'a ait olduğu kanaatini taşıdığına dair açık bir delalet bulunmaktadır. Bu kanaatin anlamı da şu olur: İsa (aleyhisselam) zamanında kitap ehlinden olan herkes mutlaka ona iman edecek ve onun Allah'ın kulu ve Allah'ın kadın kulunun oğlu olduğunu bilecektir. (2/191) Bu aynı zamanda müfessirlerden bir topluluğun da kanaatidir; ama müfessirlerin çoğu ya da çoğunluğu zamirin kitap ehlinden olan kişiye ait olduğu kanaatindedir. Anlamı da şöyle olur: Kitap ehlinden her kimin ölümü yaklaşırsa mutlaka ölümü halinde ama ruhu bedeninden çıkmadan, İsa (a1eyhisselam)'a, onun Allah'ın kulu ve Allah'ın kadın kulunun oğlu olduğuna inanacaktır. Fakat bu imanın kendisine bir faydası olmaz; çünkü bu iman ölüm halinde ve ruhun alınması sırasında gerçekleşen bir imandır. Böyle bir halde ise yapılan işin yahut söylenen sözün bir hükmü yoktur. Bu halde iken Müslüman olmak, kafir olmak, vasiyet, alışveriş, köle azad etmek ve bunun dışındaki diğer sözlerin hiçbiri sahih değildir; çünkü yüce Allah'ın: "Yoksa tövbe kötülükleri işleyip, durup da nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Ben şimdi gerçekten tövbe ettim diyenlerin ve kafir olarak öleceklerin ki değildir. " (Nisa, 18) buyruğu bunu gerektirmektedir. Bu görüş daha güçlüdür; çünkü birinci görüş kitap ehline mensup olan kişiyi tahsis ebnektedir. (Yani özelolarak İsa'nın nüzulü döneminde olan kitap ehlini kapsamaktadır) ama Kur'an'ın zahirinden anlaşılan ise İsa'nın zamanında olsun, onun nuzülünden önceki zamanda olsun bütün kitap ehlini kapsayacak genel bir buyruk olmasını gerektirmektedir. Ayrıca bunu: "Ölümlerinden önce" diye okuyanların kıraati de desteklemektedir. (Nisa, 159'daki) "ona" zamirinin Nebimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e "ölümünde" lafzındaki zamirin ise kitap ehlinden olan kişiye ait olduğu da söylenmiştir. Senette (389) "Ata b. Mina" isminde mim kesreli, sonu ise memdud elif'tir. Meşhur olan budur fakat el-Metali sahibi hem med'li okunur, hem kasr ile okunur demiştir. Allah en iyi bilendir. Rvsulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Genç develer bırakılacak ve onlara ragbet edilmeyecektir" buyruğuna gelince, "el-kılas" lafzı "kalus"un çoğuludur. Develerin genç olanları hakkında kullanılır yani bunlara rağbet edilmeyecek, bunlara sahip olmak arzusu duyulmayacak. Buna sebep de malların çoğalması, amellerin azalması, mala ihtiyaç duyulmayıp, kıyametin yaklaşacağının bilinmesidir. Genç develerin sözkonusu edilmesinin sebebi ise Arapların mallarının en değerlileri olan deve türünün en üstünü olmalarından dolayıdır. Bu yönüyle yüce Allah'ın: "Doğumu yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman" (Tekvir, 4) buyruğunun anlamına benzemektedir. "Onlara itibar edilmeyecek. " Yani onlara kimse aldırmayacak, sahipleri onları önemsemeyecek, onlara dikkat ebneyecek. Zahir olan anlam budur. Kadı İyaz ve el-Metali sahibi -Allah'ın rahmeti onlara olsun- şöyle demişlerdir: Onlara itibar edilmemesi zekatlarının istenmemesi demektir. Çünkü zekatı kabul edecek kimse bulunmayacaktır ama bu gerek bu hadisten, gerek başkalemndan anlaşılan çeşitli sebeplerden dolayı batıl bir açıklamadır. Doğrusu bizim az önce kaydettiğimizdir. Allah en iyi bilendir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Düşmanlık yok olup gidecektir" buyruğundan kasıt adavet ve düşmanlıktır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Malı (almaya) çağnlacaklar ama kimse onu kabul etmeyecek. " buyruğunda geçen kimsenin onu kabul ebneyişinin sebebi belirttiğimiz üzere malın çokluğu, emellerin kısalmış olması, ona ihtiyaç duyulmaması ve kıyametin yaklaştığının bilinmesi sebebiyle ona olan rağbetin azalması olacaktır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (393): "Ümmetimden bir taife ... çarpışacaktır" buyruğu ile ilgili açıklamayı ve bu hadis ile (2/193) "kıyamet Allah Allah diyen kimsenin başına kopmayacaktır" hadisinin bir arada nasıl anlaşılacağını açıklamış bulunmaktayız

...
Referans:1 395