Sahih Muslim

...

(1) Kitāb: The Book of Faith

(1) ...

Bana Ebu Bekr b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs b. Ğıyas Davud'dan, o da Şa'bi'den, o da Mesruk'tan, o da Aişe'den naklen haber verdi. Aişe (r.anha) dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, İbn Cud'an cahiliye döneminde akrabalık bağını gözetir, yoksula yemek yedirirdi. Bunun ona faydası olacak mı dedim. Allah Resulü: "Hayır, ona faydası olmayacak çünkü o bir gün olsun Rabbim, din gününde bana günahımı bağışla, demiş değildir" buyurdu. Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 18623 NEVEVİ ŞERHİ: Bu babta Aişe (r.anha)'nın rivayet ettiği: "Ey Allah'ın Rasuıü ... dedim. O: HayıL .. buyurdu." (3/86) hadisinin anlamı şudur: Onun (İbn Cud'fm'ın) akrabalık bağını gözetmesi, yemek yedirmesi, türlü iyilik ve faziletlerinin -kafir olması sebebiyle- ahirette kendisine hiçbir faydası olmayacaktır. İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Rabbim din günü günahımı bana bağışla, dememiştir" sözünün anlamı budur. Yani o ölümden sonra dirilişi tasdik etmiyordu. Onu tasdik etmeyen kişi de kafirdir ve ona hiçbir amelin faydası olmaz. Kadı İyaz (rahimehullah) dedi ki: Kafirlere amellerinin bir fayda vermeyeceği ve ne herhangi bir nimet ihsanı, ne de azaplarının hafifletilmesi yoluyla bundan dolayı mükafat görmeyecekleri üzerinde icma gerçekleşmiş bulunmaktadır. Ancak aralarından bazılarının azabı diğerlerine göre -günahlarına uygun olarak- daha ağır, daha çetindir. İmam, hafız, fakih Ebu Bekr el-Beyhaki de el-Ba's ve'n-Nuşur adlı eserinde buna yakın bir görüşü bazı ilim ve nazar ehlinden rivayet etmiş bulunmaktadır. Beyhaki dedi ki: İbn Cud'an hadisi ile kafir bir kimsenin küfür üzere ölmesi halinde, işlemiş oldukları hayırların batıl ve geçersiz olduğuna dair var id olmuş ayetler ile haberlerin, bunların onları cehennem ateşinden kurtarıp, cennete girmelerini sağlayacak bir durumda olamayacakları ama küfür dışında işlemiş olduğu çeşitli suç ve cinayetleri dolayısıyla, görmesi gereken azabının bir kısmını işlemiş olduğu hayırların hafifletebilecek olması ihtimali vardır. Beyhaki'nin ifadeleri bunlardır. ilim adamları der ki: İbn Cud'an çokça yemek yediren birisi idi. O misafirler için yanına merdivenle çıkılan pek büyük bir kazan yapmıştı. Aişe (r.anha)'nın akrabaları olan Temim b. Murre oğullarından idi. Kureyş'in de ileri gelenlerindendi. Adı Abdullah'tır. Akrabalık bağını gözetmek (sıla-i rahim) ise akrcıbalara iyilik yapmak demektir. Buna dair açıklamalar daha önceden geçti. Cahiliye ise nübüwetten önceki dönemin adıdır. Bu adın veriliş sebebi ise o dönemde yaşayanların cahilliklerinin çokluğudur. Yüce JJlah en iyi bile ndir. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: İbni Cüd'an misafir perver bir adammış misafirleri için yüksek bir küp yaptırdığı ve içinden yiyecek almak için ona merdivenle çıktığı rivayet olunur. Kureyş'in reislerinden imiş. Bidayette ahlaksız ve kopuk bir cani imiş durmadan cinayet işler; işlediği cinayetlerin bedelini kabilesi ödermiş. Bu sebeple kavm-i kabilesi onu kovmuşlar. Bir gün intihar etmeyi düşünerek dağ yollarında dolaşırken dağda bîr mağara görmüş. Orada bir yılan olurda beni Öldürür korkusu ile mağrayı tetkik etmiş fakat bir şey göremeyince içeriye girmiş birde ne görsün karşısında büyük bir yılan!... Gözleri kandil gibi pırıl pırıl yanıyor!... Yılan derhal onun üzerine hücum etmiş. İbni Cüd'an can havliyle yılandan sıyrılıp kurtulmuş fakat o anda bu yılanın hakiki değil yapma olacağı hatırına gelerek yılanı eli ile tutmuş. Birde bakmış ki; yılan altından yapma gözleride yakuttur!... Derhal yılanın başını kırarak yakutları çıkarmış ve sonra mağaranın içindeki bir odaya girmiş. Orada bir sedir üzerine uzanmış öyle uzun ve büyük bir takım cesetler yatıyormuş ki bunları görünce hayrette kalmış. Zira ömründe görmediği cesamette insanlarmış başlarının ucunda gümüşten mamul bir levha bulunuyormuş. Levhayı okuyunca; anlamış ki bu cesetler Cürhüm kabilesinin eski kralları imiş. Zamanla üzerlerindeki elbiseler o kadar eskimiş ki dokunur dokunmaz dağılırlarmış, gümüş levhada : «Ben Nüfeyl b. Abrîiddar'ım Hud A.S.'ın torunlarındanım. Beş yüz sene yaşadım servet ve şan şeref uğrunda dünyanın her tarafını dolaştım. Ama bunlar beni ölümden kurtaramadı,..» ibaresi ile bazı beyitler yazılı imiş. Odanın ortasında altın, yakut, İnci ve zebercetten müteşekkil bir yığın görmüş. O yığından alabildiği kadar almış mağarayı güzelce belleyerek taşlarla kapadıktan sonra oradan gitmiş. Aldığı kıymetli mallardan babasına göndermiş. Babası kendisini affetmiş aşiretine de yardımlar da bulunmuş, nihayet günün birinde kavmine kıral olmuş. Bulduğu defineden fakir fıkarayı doyurur muhtelif ihsanlarda bulunurmuş. Bir rivayette öyle büyük yiyecek kapları yaptırmış ki oradan geçen bir misafir devesinin üzerinden inmeden o kaplardan karnını doyurabiliyormuş» Hz. Aişe (Radiyallahu Anha) 'nın Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı)'e İbni Cüd'an'ı sorması kendisi onun kabilesine mensub olduğundandır. Hadis-i şerif kafir olarak Ölen bir kimsenin sila-ı rahim yapmak fakirleri doyurmak gibi hayır hasenatının ahirette kendisine hiç bir fayda vermiyeceğini bildirmektedir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Çünkü o hiç bir gün : Yarabbi! Kıyamet gününde benim günahlarımı mağfiret buyur, dememiştir.» sözünün manasıda budur. Yani bu adam kıyamete inanmamıştır. Kıyamete imanı olmayan bir adama ise; dünyada yaptığı hayır hasenatın hiç bir faydası yoktur. Kaadî îyaz diyor ki: «Kafirlere amellerinin fayda vermiyecegine, bunlardan dolayı sevap görmiyeceklerine azaplarında hafifletilmiyoceğine icma-ı ümmet mün'akıt olmuştur. Lakin suçlarına göre küffarın azapları birbirinden şiddetli olacaktır.» Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şefa'ati sayesinde Ebu Tal'ib 'in azabının hafifletilmesine gelince yine Kaadî İyaz: «Bu tahfif onun Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i koruduğu ve ona yardım ettiği için mükafat olarak değil Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hatırı içindir. Küffar'a azab tahfifi yoktur. Yalnız onların birbirlerine nisbetle bazılarının azabı hafiftir.» diyor

...
Referans:1 518