Sahih Muslim
...
(2) Kitāb: The Book of Purification
(2) ...
Bize İshak b. Mansur tahdis etti, bize Habban b. Hilal tahdis etti, bize Eban tahdis etti. Bize Yahya'nın tahdis ettiğine göre Zeyd kendisine şunu tahdis etti: Ebu Sellam kendisine Ebu Malik el-Eş'arl'den şöyle dediğini tahdis etti: Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Abdest imanın yarısıdır. Elhamdulillah mizanı doldurur. Subhanallah ve'l-hamdulillah da göklerle yer arasını doldururlar -yahut doldurur-, namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır, Kur'an senin lehine ya da aleyhine bir huccettir. Bütün insanlar sabah gider ve nefsini satar. Bu sebeple ya onu hürriyetine kavuşturur (azad eder) yahut onu helake götürür. '' Diğer tahric: Tirmizi, 3517; Tuhfetu'l-Eşraf, 12167 DAVUDOĞLU ŞERHİ AŞAĞIDA NEVEVİ ŞERHİ: Müslim (rahimehullah) dedi ki: "Bize İshak b. Mansur tahdis etti ... Ebu Malik el-Eş'ar'i'den." Bu Darakutni'nin ve başkalannın hakkında bazı tenkitlerde bulunduğu isnadlardan birisidir. Onlar derler ki: Bu isnadta Ebu Sellam ile Ebu Malik arasında bir ravi düşmüştür. (3/99) Düşen ravi ise Abdurrahman b. Gunm'dır. Düştüğünün delili de Muaviye b. Sellam bu hadısi kardeşi Zeyd b. Sellam'dan, O dedesi Ebu Sellam'dan, O Abdurrahman b. Gunm'dan, o Ebu Malik el-Eş'ari'den diye rivayet etmiş olmasıdır. Bu hadisi Nesai, İbn Mace ve başkaları da böyle tahriç etmişlerdir. Bu itiraza Müslim adına şu şekilde cevap vermek mümkündür: Müslim'in halinin zahirinden anlaşılan onun Ebu Sellam'ın bu hadisi Ebu Malik'ten dinlediğini bilmesidir. Bu durumda Ebu Sellam bu hadisi hem Ebu Malik'ten dinlemiş, hem de Abdurrahman b. Gunm'dan, o Ebu Malik'ten diye de dinle miştir. Bazen onu bizzat ondan, bazen de Abdurrahman'dan diye rivayet etmiştir. Durum her ne olursa olsun metin sahihtir, hakkında bir tenkit sözkonusu değildir. Allah en iyi bilendir. Habban b. Hilal'in isminde ha harfi fethalı okunur, Eban'dan daha önce kitabın baş taraflarında söz edilmiş, munsarıf ve gayrı munsarıf olabileceği, tercih edilenin de munsarıf olduğu belirtilmiş idi. Ebu Sellam'ın adı Mantur elN.rec el-Habeşı ed-Dımeşkl'dir. Onun bu nispeti Habeşlilere değil Yemen'den Himyer'in bir kolunadır. Ebu Malik'in adı hakkında ihtilM edilmiştir. Haris, Ubeyd ve Ka'b b. Asım olduğu, Amr olduğu da söylenmiştir. Şamlı raviler arasında sayılır. "Abdest imanın yarısıdır. .. yahut onu helake götürür." Bu İslam'ın esaslarından pek büyük hadistir. İslam'ın önemli birtakım kaidelerini kapsar. Tuhur (abdest)ten kasıt abdest alma eylemidir. Bu sebeple tercih edilen ve çoğunluğunun görüşüne göre tı harfinin ötreli okunacağıdır, az önce geçtiği gibi fethalı okunması da caizdir. Şatr ise yarısı demektir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Abdest imanın yarzsıdır" buyruğunun anlamı hususunda farklı açıklamalar yapılmıştır. Onun için verilecek mükMat imanın ecrinin yarısına kadar kat1andırılıp, yükselir demek olduğu söylendiği gibi iman kendisinden önceki günahları siler, süpürür, abdest de böyledir. Çünkü abdest ancak iman ile birlikte sahih olur. İman şartına bağlı olması dola~;.'ısıyla yarısı demektir anlamında olduğu da söylenmiştir. Bir diğer açıklamaya göre burada imandan kasıt namazdır. Nitekim yüce Allah: "Allah sizin imanınızı boşa çıkaracak değildir." (Bakara, 2/143) buyurmaktadır. Taharet (şer'i temizlik) namazın sıhhati için bir şarttır. Bundan dolayı yarısı gibi değerlendirilmiştir. Şatr lafzının gerçek manada yarım olması da zorunlu değildir. Görüşler arasında doğruya en yakın olan budur. Bunun şu anlama gelme ihtimali de vardır: İman kalp ile tasdik, zahiren de inkiyad (emre itaat ve bağlılık) demektir. Bu ikisi imanın birer şatrı (yarısı)dır. Taharet (abdest) ise namazı da ihtiva eder. (3/100) Bu sebepten dolayı namaz da zahiren emre bağlılığı ortaya koyar. Allah en iyi bilendir. "Elhamdulillah mizanı doldurur." Bu da ecrinin büyük olduğu ve bu ecrin mizanı doldurduğu anlamına gelir. Amellerin tartılacağına ve tartıların ağır ve hafif geleceğine dair Kur'an ve sünnetin nasıarı birbirini pekiştirmektedir. "Subhanallah ve elhamdulillah göklerle yer arasını doldururlar -yahut doldurur. -" Bu buyruğun anlamı ile ilgili olarak şöyle denilebilir: Eğer bunların sevapıarı bir cisim olarak takdir edilirse göklerle yer arasını doldurur. Faziletlerinin büyük olmasının sebebi ise subhanallah demekle yüce Allah'ın tenzih edilmesi (her türlü eksiklikten münezzeh olduğunun bildirilmesi) ve elhamdulillah diyerek de işlerin yüce Allah'a havale edilip, ona ihtiyacın arz edilmesi anlamlarını kapsadıklarındandır. Allah en iyi bilendir. "Namaz nurdur." Yani o masiyetlerden alıkoyar, hayasızlıklardan ve münkerden uzaklaştırır, doğruya iletir. Tıpkı nur ile aydınlanıldığı gibi. Bunun, namazın ecri kıyamet gününde namaz kılan için bir nur olacaktır anlamında olduğu söylendiği gibi, namaz kılarken kalp onun sebebiyle başka şeylerden boşalıp, zahiri ve batını ile yüce Allah'a yöneldiğinden ötürü hakikatlerin mükaşefesine ve kalbin genişleyip, marifet nurlarının parıldamasına sebep olduğu için de ona nur denilmiştir diye de açıklanmıştır. Şanı yüce Allah da: "Sabır ve namaz ile (Allah'tan) yardım isteyin." (Bakara, 45) buyurmaktadır. Namazın nur olmasının şu anlamda olduğu da söylenmiştir: Namaz kıyamet gününde namaz kılanın yüzü üzerinde açıkça görünen bir nur olacaktır. Nitekim dünyada da namaz kılmayanların aksine namaz kılanın yüzünde bir parlaklık ve aydınlık olur. Allah en iyi bilendir. "Sadaka burhandır. " Tahrir sahibi der ki: Yani delil ve belgelere başvurulduğu gibi, sadakaya da sığınılır. Çünkü ku la kıyamet gününde malını nerede harcadığı sorulacak olursa onun verdiği sadakalar bu soruya verilecek cevabın burhanları (delilleri, belgeleri) olacak, o: Malımı tasadduk ettim diyecek. (Devamla) der ki: Sadaka veren kimsenin kendisiyle tanınacağı bir aiametle alametlendirilecek olması da mümkündür. Böylelikle bu alamet onun halinin ne olduğuna dair bir burhan olur ve malını nerede harcadığı ona sorulmaz. Tahrir sahibinden başkası da şöyle demektedir: Yani sadaka, sadaka verenin imanına dair bir delildir; çünkü münafık sadakaya inanmadığından ötürü sadaka vermez. Bundan dolayı sadaka verenin verdiği sadaka imanının sıdkına (doğruluğuna) delildir. Allah en iyi bilendir. "Sabır bir ziyadır." Bunun anlamı şeriatta sevilen sabır türüdür. Bu da yüce Allah'a itaat üzere sabır, masiyetleri işlemekten uzak durmakta sabır ve aynı zamanda dünyada hoşlanılmayan türlü hal ve musibetlere karşı sabırdır. Maksat ise sabrın övülen bir halolup, sabırlı kimsenin her zaman için doğruluk üzerinde aydınlanan ve sürekli olarak hidayet üzere olan bir kimse olduğunun anlatılmasıdır. (3/101) İbrahim el-Hawas dedi ki: Sabır, kitap ve sünnet üzere sebat etmektir. İbn Ata dedi ki: Sabır, bela halinde güzel bir edeple durmaktır. Üstat Ebu Ali ed-Dekkak (rahimehullah) da şöyle demektedir: Sabrın hakikati takdire itiraz etmemektir. Şikayet etmek maksadıyla olmamak üzere uğradığı belayı açıklamak ise sabra aykırı değildir. Çünkü Eyyub (aleyhisselam): "Rabbim başıma bu bela gelip çattı." (Enbiya, 21/83) dediği bildirilmekle birlikte yüce Allah da onun hakkında: "Gerçekten biz onu sabredici bulduk, o ne güzel kuldur." (Sad, 38/44) buyurmaktadır. Allah en iyi bilendir. "Kur'an senin lehine ya da aleyhine bir deli/dir" anlamı gayet açıktır yani onu okuyup, gereğince amel edecek olursan ondan yararlanırsın, aksi takdirde o senin aleyhine bir delil olur. "Bütün insanlar sabahleyin gider ... " Bütün insanlar bizzat kendisi için çalışır. Kimisi itaat etmek suretiyle nefsini yüce Allah'a satarak azaptan azat eder, kurtarır, kimisi de onu şeytana ve hevaya uymak suretiyle onlara onu satar ve böylelikle onu helak eder. Allah en iyi bilendir. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: İSNADI VE TAHRİCİ: Bu hadisi Nesaî ile İbni Mace'de tahriç etmişlerdir. Hadisin isnadı hakkında Dare Kutnî ile diğer bazı hadis uleması söz etmiş ve Ebu Sellam ile Ebu Malik arasından ravi Abdurrahman b. Gunm'un düştüğünü söylemişlerdir, «Buna delil Muaviye b. Sellam'ın aynı hadisi kardeşi Zeyd b. Sellam 'dan, o da dedesi Ebu Sellam'dan, o da Abdurrahman b.Gunm'dan, o da Ebu Malik'i Eş'arî'den naklen rivayet etmiş olmasıdır. Hadisi Nesaî, İbni Mace ve -diğer imamlar bu şekilde tahric etmişlerdir» derler. Nevevî: «Müslim tarafından buna şöyle cevap verilebilir: Zahîre göre! Müslim bu hadisi Ebu Sellam'in Ebu Malik'ten dinlediğini işitmiştir ve Ebu Sellam bunu hem Ebu Malik 'ten hemde Abdurrahman b. Malik 'ten bazanda Abdurrahman b. Gunm 'dan rivayet etmiştir. Ne olursa olsun bu metin sahihtir. Ta'n edecek yeri yoktur.» diyor
Referans | : | 2 534 |