Sahih Muslim

...

(2) Kitāb: The Book of Purification

(2) ...

Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti. Bize Muğlre -yani elHizami-, Ebu'z-Zinad'dan tahdis etti. O el-A'ree'den, o Ebu Hureyre'den (H). Bize Nasr b. Ali de tahdis etti. Bize Abdula'la, Hişam'dan tahdis etti. O Muhammed'den, o Ebu Hureyre'den (H). Bana Ebu Kureyb de tahdis etti, bize (3171a) Halid -yani b. Mahled- Muhammed b. Cafer'den tahdis etti. O Ala'dan, o babasından, o Ebu Hureyre'den (H). Bana Muhammed b. Rafi"de tahdis etti. Bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'ten haber verdi, o Ebu Hureyre'den (H). Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. Bize Muhammed b. Bekr tahdis etti. (H) Bize el-Hulvani ve İbn Rafi' de tahdis edip dediler ki: Bize Abdurrezzak tahdis etti. Hepsi birlikte: Bize İbn Cureyc bildirdi, dediler. Bana Ziyad'm haber verdiğine göre Abdurrahman b. Zeyd'in azatlısı Sabit kendisine şunu haber vermiştir: O Ebu Hureyre'yi -hepsinin rivayetlerinde- Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi naklettiğini dinlemiştir. Hepsi de rivayetlerinde: "Onu yıkayıncaya kadar" demişlerdir. Ancak onlardan hiçbiri "üç defa" dememiştir. Yalnız daha önce kaydettiğimiz Cabir, İbnu'l-Müseyyeb, Ebu Seleme, Abdullah b. Şakik, Ebu Salih (3171b) ve Ebu Rezın müstesnadır. Onların hadisi rivayetlerinde üç defa sözkonusu edilmiştir. Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 12228, 13897, 14089, 14533 DAVUDOĞLU ŞERHİ AŞAĞIDA NEVEVİ ŞERHİ (641- 645 :) (641) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz uykudan uyandığı zaman ... buyurdu." (3/178) Şafii ve diğer ilim adamları -yüce Allah'ın rahmeti onlara- Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Elinin geceyi nerede geçirdiğini bilemez" buyruğunun şu anlama geldiğini söylemişlerdir: Hicazhlar taşlarla istinca yapıyorlardı. Onların ülkeleri de sıcaktı. Onlardan biri uyudu mu terlerdi. Uyuyan bir kimsenin elinin o necis yerde yahut bir sivilce (yara), bir pire ya da bunun dışında bir pislik üzerinde gezinmeyeceğinden emin olamaz. Bu hadiste hem bizim mezhebimize, hem de cumhurun mezhebine göre çok sayıda meseleye delalet vardır. 1- Az miktardaki suya bir necaset gelecek olursa bu necaset az da olsa ve onun niteliklerini değiştirmese dahi o suyu necis eder; çünkü ele bulaşan bir necaset görülmeyecek kadar oldukça az olur. İki kulle (testi) almayacak hatta ona yakın miktardaki bir suyu almayacak kadar küçük hacimli kapları kullanmak adetleri idi. 2- Suyun necasetin üzerine gelmesi ile necasetin suya gelmesi arasında fark vardır. Necaset suya gelecek olursa suyu necis eder; ama su necaset üzerine gelirse onu izale eder. 3- Yedi defa (necis kabın) yıkanması bütün necasetler hakkında genel bir hüküm değildir. Şeriat bu hususta özelolarak köpeğin yaladığı kap hakkında varid olmuştur. 4- İstinca yapılan yer taşlarla temizlenmiş olmaz. Aksine o namaz için bağışlanır bir necaset olarak kalmaya devam eder. 5- Necasetin üç defa yıkanması müstehaptır. Çünkü necis olması muhtemelolan hakkında üç defa yıkamak emredildiğine göre necis olduğu kesin bilinen için bu emrin sözkonusu olması öncelikledir. 6- Necis olduğundan şüphe olunan yerin üç defa yıkanması müstehaptır. 7 - Necis olduğu sanılan bir yerin üç defa yıkanması müstehaptır, su serpmenin onda bir etkisi yoktur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yıkamadıkça, yıkamadan" buyurmuş, onu yıkamadan yahut ona su serpmeden ... buyurmamıştır. 8- İbadetlerde ve diğer hususlarda ihtiyat sınırından çıkıp, vesvese sınırına girmediği sürece ihtiyatlı olanı yapmak müstehaptır. İhtiyat ile vesvese arasındaki fark ile ilgili yapılacak açıklamalar uzun olup, ben bunları el-Mühezzeb Şerhinde kaplar ile ilgili babta açıklamış bulunuyorum. (3/179) 9- Açıkça söylenmesinden sakınılan hususlarda kinayeli lafızlar kullanmak müstehaptır. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Elinin geceyi nerede geçirdiğini bilemez" buyurmuş, eli dübürüne yahut zekerine değmiş yahut bir necaset ve benzeri yerlere değmiş olabilir buyurmamaktadır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu buyruğunun anlamı bu olsa bile Kur'an-ı Azimuşşan'da ve sahih hadislerde bunun benzerleri de pek çoktur. Ancak böyle bir yola dinleyicinin kinayeli lafızlarla maksadı anladığı bilinecek olursa başvurulur. Eğer böyle değilse karışıklığı gidermek ve istenene aykırı bir duruma düşmeyi önlemek için açık ifadeler kullanmak zorunludur. Açık ifadeler kullanılarak gelen rivayetler de buna göre yorumlanır. Allah en iyi bilendir. Bunlar bu hadiste burada kastedilen ve anlaşılan hükmün dışında hadisten çıkartılan hükümlerdir. Burada maksat olarak gözetilen hüküm ise elin yıkanmadan önce kaba daldırılmasının yasak oluşudur. Bu hususta da icma vardır ama önceki ve sonraki ilim adamlarının büyük çoğunluğu buradaki yasağın tahrimi değil, tenzihi olduğunu kabul etmişlerdir. Emre muhalefet edip, elini kaba yıkamadan daldırsa su bozulmaz ve bu şekilde elini daldıran kişi de günahkar olmaz. Mezhep alimlerimiz Hasan-ı Basrl (rahimehullah)'dan eğer gece uykusundan kalkmış ise böyle bir suyun necis olduğuna hükmettiğini nakletmektedirler. Onlar bu görüşü aynı zamanda İshak b. Rahuye ve Muhammed b. Cerir et-Taberi'den de rivayet etmişlerdir ama bu görüş oldukça zayıftır. Çünkü su ve elde aslolan temiz olmalarıdır, şüphe ile necis olmazlar. Şeriattaki kaideler de bunun böyle olduğu hususunda birbirini desteklemektedir. El hakkında güçlü kanaatin necis olduğudur, demek de mümkün değildir. Hadise gelince yasak, tenzih olarak yorumlanır. Diğer taraftan bizim ve muhakkiklerin mezhebindeki kanaate göre bu hüküm uykudan kalkmaya özel değildir. Aksine bu hususta itibar edilen elin necis olup olmadığı hususundaki şüphedir. Elin necis olup olmadığı hususunda ne zaman şüphe ederse yıkamadan onu su kabına daldırması mekruh olur. İster gece, ister gündüz uykusundan uyanmış olsun, isterse de uyumaksızın necis olup olmadığı hususunda şüphe etsin fark etmez. İlim adamlarının çoğunluğunun kanaati budur. (3/180) Bununla birlikte Ahmed b. Hanbel (rahimehullah)'dan nakledilen bir rivayete göre eğer kişi gece uykusundan uyanmış ise (yıkamadan kaba daldırması) tahrimen mekruhtur. Eğer gündüz uykusundan uyanmışsa tenzihen mekruhtur. Davud ez-Zahiri de hadiste zikredilen "geceyi geçirmek" lafzına dayanarak ona uygun kanaat belirtmiştir, bu da oldukça zayıf bir görüştür. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Çünkü o elinin geceyi nerede geçirdiğini bilemez" buyruğu ile illete dikkat çekmiş bulunmaktadır; yani o elinin necis olmadığından emin olamaz demektir. Bu da gece ve gündüz uykusu esnasında ve uyanık iken dahi necaset ihtimalinin varlığı halinde genel bir hükümdür. Öncelikle gecenin sözkonusu edilmesi ise çoğunlukla görülen halin bu oluşundan dolayıdır. Ona ait özel bir hüküm olduğu zannı ile sadece gece hakkında olduğu sözkonusu edilemez, aksine bundan sonra illeti zikretmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir. Bütün bu hükümler elin necaseti hususunda şüphe etmesi halindedir. Elinin temiz olduğundan emin olup, onu yıkamadan önce kaba daldırmak isterse mezhep alimlerimizden bir topluluk, bunun da hükmü şüphe hükmü ile aynıdır. Çünkü necaset sebepleri bazı hallerde çoğu kimse tarafından fark edilemez ve bilinemez, demişlerdir. Bundan dolayı bilmeyen kimsenin bu hususta işini gevşek tutmaması için kapıyı kapatmak sözkonusu olmuştur. Bununla birlikte mezhep alimlerimizin büyük çoğunluğunun benimsediği daha sahih olan kanaat, bunun mekruh olmadığıdır, aksine burada ilk olarak elini daldırmak ile yıkamak arasında muhayyerlik sözkonusudur; çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uykuyu sözkonusu etmiş ve illet olan şüpheye dikkat çekmiştir. İllet ortada yoksa mekruh oluşta ortadan kalkar. Şayet yasak genelolsaydı o takdirde sizden biriniz su kullanmak isterse elini yıkamadan suya daldırmasın demeli idi, böyle bir ifade daha genel ve daha güzeldir. Allah en iyi bilendir. Mezhep alimlerimiz şöyle der: Şayet su büyük bir kapta yahut bir kayada (havuzda) bulunup da ondan su dökme imkanı yoksa yanında da onunla suyu alabileceği küçük bir kap bulunmuyorsa bunun yolu suyu ağzına aldıktan sonra o su ile ellerini yıkamasıdır yahut elbisesinin temiz tarafı ile suyu alır ya da başkasının yardımını ister. Allah en iyi bilendir. Başlıktaki Senedler Hakkında Senette geçen "el-Cehdami" nisbeti ile ilgili açıklama mukaddimede geçmişti. Hamid b. Ömer el-Bekravl'nin adı (3/181) Hamid b. Ömer b. Hafs b. Ömer b. Abdullah olup, Abdullah da sahabi olan Ebu Bekre Nufey' b. Haris'in oğludur. Böylelikle Hamid dedesine nispet edilmiş olmaktadır. Senetteki Ebu Rezın'in adı Mesud b. Malik el-Klifi olup, Klife'nin alimlerinden idi. Ebu Vail, Şakik b. Seleme'nin azatlısıdır. Senette (642) Müslim (rahimehullah)'ın: "Ebu Muaviye rivayetinde: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dedi. Veki' rivayetinde: Hadisi Allah Resulüne ref edip, aynısını nakletti, dedi." Demesi onun ihtiyatının, oldukça dikkatli ve incelikli bakışının, geniş bilgisinin, son derece sağlam anlayışının bir neticesidir. Çünkü Ebu Muaviye ile Vekı"in rivayetleri farklıdır. Onlardan biri: Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, derken, diğeri: Ebu Hureyre'den hadisi Resulullah'a merfu olarak nispet etti, demiştir. Bu ise daha önce ilgili fasıllarda kaydettiğimiz gibi ilim ehli nezdinde öteki ile aynı anlamdadır. Ama Müslim (rahimehullah) mana yoluyla rivayet etmek istememiştir. Çünkü mana yoluyla rivayet birçok ilim adamı topluluğu nezdinde haram olmakla birlikte çoğunluğa göre caizdir. Ancak daha uygunu ondan sakınmaktır. Allah en iyi bilendir. Senette (644) "Ma' kil, Ebu'z-Zubeyr'den" ibaresi de vardır ki Ebu'z-Zubeyr Muhammed b. Müslim b. Tedrus olup, birkaç yerde buna dair açıklama geçmişti. Muğıre el-Hizami ise meşhur olana göre Muğire'nin mim harfinin ötreli oluşudur, kesreli de söylenir. Mukaddime'de her ikisinden söz edilmişti. Allah en iyi bilendir. DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadîsi bütün kütübü sitte sahipleri yani Buharî Müslim Ebu Davud, Tirmîzî, Nesaî ve İbni Mace muhtelif ravîlerden muhtelif lafızlarla tahriç ettikleri gibi» Tahavî «Maani'l-Asar» nam eserinde Dare Kutnî'de «EI-Evsat»ında tahric etmiş; Beyhakî, İbni Adiy ve İbni Ebî Hatim gibi zevatta onu rivayet etmişlerdir. Müslim'in de işaret ettiği gibi rivayetlerin bazısında «üç defa» kaydı yoktur. Bazılarında kaba daldırmazdan önce besmele çekileceği de zikredilmiştir. İbni Adiy'in Hasan-ı Basrî vasıtasiyle Ebu Hureyre (R.A.)'dan tahriç etliği merfu' rivayette: «Eğer elini yıkamadan kaba daldırırsa o suyu döksün.» buyurulmuştur. Hadisin ekseri rivayetleri Ebu Hureyre (R.A.)'dan gelmekle beraber onu Cabir ve İbni Ömer (R.A.) dahi rivayet etmişlerdir. Cabir rivayetinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Biriniz gece uykusundan uyandığı vakit abdest almak isterse elini yıkamadan hemen kaba daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini ve onu nereye koyduğunu bilemez.» buyurmuştur. Bu hadîsi güzel bir isnadla İbni Ömer hadisini de Dare-kutnî şu lafızlarla rivayet eder. İbni Ömer demiş ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Biriniz uykusundan uyandığı vakit elini üç defa yıkamadıkça onu hemen kabın içine daldırmasın; çünkü elinin vücudunun neresinde gecelediğini yahut nerede dolaştığını bilmez.» buyurdular. Bunun üzerine bir zat İbni Ömer'e: «Ya elimi bir havuza daldırırsam ne buyurursun?» demiş îbni Ömer ona taş atarak: «Ben sana Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den hadîs rivayet ediyorum sen bana ya elimi bir havuza daldirsam ne buyurursun diyorsun. Cevabını vermiştir. Bu hadisin isnadıda güzeldir. Böyle bir hadisi Ebu'z. Zübeyr Aişe (R.A.)'dan da Merfu' olarak rivayet etmiştir. Hadîsin muhtelif rivayetlerinin bazılarında «Elini kaba sokmadan.» diğer bazılarında «Elini kaba daldırmadan.» hatta Bezzarın rivayetinde kelimenin sonuna te'kid nunu getirilerek «Elini katiyyen kaba daldırmadan.» denilmiştir. Burada daldırmak tabiri elini sokmaktan daha vazıh görülmüştür. Çünkü mutlak surette eli kaba daldırmaya kerahat terettüp etmez. Elinde maşraba veya bardak gibi bir şey olurda suyu onunla alır. Bu surette eli kaba daldırmak tahakkuk eder fakat kerahat yoktur. Beyzavî diyorki: Bu sözde yıkama emrinin verilmesine; necaset ihtimalinin sebep olduğuna işaret vardır. Çünkü Şari' hazretleri bir hüküm beyan ederde arkasından bir illet gösterirse bu o hükme o illetin sebep olduğuna delildir.» «Çünkü elinin nerede gecelediğini bilmez.» cümlesi hakkında Nevevî şunları söylemiştir. İmam Şafiî ile diğer ulemanın beyanına göre Hicaz'lılar taşla taharetlenirlerdi. Onların memleketi sıcaktır. Bir hangisi uyudumu terler ve uyku halinde elini o pis yere yahud bir yara vesaire üzerine götürebilir. Elleri yıkama emri bundan dolayı verilmiştir

...
Referans:2 647