Sahih Muslim

...

(2) Kitāb: The Book of Purification

(2) ...

Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki): Bize Ömer b. Yunus EI-Hanefî rivayet etti. (Dedi ki) bize ikrimetü'bnü Ammar rivayet etti. (Dediki): Bize İshak b. Ebi Talha haber verdi. Bana Enes b. Malik -ki İshak'ın amcasıdır- tahdis edip dedi ki: Bizler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte mescitte iken bir bedevi çıkageldi. Kalkıp mescidin içinde küçük abdestini bozdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı: Dur, ne yapıyorsun dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, onun işini yarıda kesmeyin, onu bırakın" buyurunca, onlar da işini bitirinceye kadar ona ilişmediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çağırarak ona: "Bu mescitlerde bu şekilde küçük abdest bozmak da, pislik de uygun değildir. Çünkü buralar ancak Aziz ve Celil Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur'an okumak içindir" buyurdu. -Yahut Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduğu gibi.- (Enes) dedi ki: Sonra oradakilerden bir adama bir emir verdi. O da bir kova su getirip, onun üzerine döktü. Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 186 DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın NEVEVİ ŞERHİ (657- 659) Bu bapta Enes (r.a.)'ın rivayet ettiği (657): "Bir bedevi mescitte küçük abdestini bozdu ... hadisi diğer rivayette (658) insanlar ona bağırmaya başladı. .. " denilmektedir. Arabi (bedevi) çölde yaşayan kimseye denir. "Onu bırakın, işini yanda kesmeyin" anlamındaki "la tuzrimuhu" ifadesindeki fiilin mastarı olan "izram" kesmek demektir. Kova anlamındaki "delv" kelimesi müzekker ve müennes olarak kullanılır. (658 nolu hadiste geçen) "zenab" de içi su dolu kova demektir. Bu Başlıktaki Hadislerden Çıkan Hükümler 1- Ademoğlunun sidiği necistir. Bu hususta icma vardır. İçtihadına itibar edilen herkesin de İcmaı ile büyük ile küçük arasında fark yoktur. Ama yüce Allah'ın izniyle bundan sonraki babta açıklayacağımız gibi, küçük çocuğun sidiğinin üzerine su serpmek yeterlidir. 2- Mescide saygı gösterilmeli, onun pislenmekten, kirlenmekten uzak tutulması gerekir. 3- Yer, üzerine su dökmekle temizlenir, ayrıca onu kazımak şartı yoktur. Bizim ve cumhurun görüşü budur (3/190). Ama Ebu Hanife -yüce Allah'ın rahmeti ona- yeri kazımadan temiz olmaz, demiştir. 4- Necasetin yıkanması neticesinde akan su temizdir; ama bu mesele hakkında ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır. Bizim mezhep alimlerimizin de üç farklı kanaati bulunmaktadır: Birincisi temiz olduğu, ikincisi necis olduğudur. Üçüncü görüşe göre ise eğer necis olan yer temizlenmiş olduktan sonra oradan ayrılırsa temizdir, necis olan yer henüz temizlenmeden ayrılmışsa necistir. İşte sahih olan bu üçüncü görüştür. Ama bu görüş ayrılığı da necasetin kendisiyle yıkandığı suyun niteliklerinin değişmeden ayrılması halinde sözkonusudur. Eğer nitelikleri değişmiş olarak ayrılmışsa Müslümanların icmaı ile necistir. İster tadı, ister rengi, isterse de kokusu değişmiş olsun nitelikteki bu değişme az ya da çok olsun fark etmez. Allah en iyi bilendir. 5- Bilmeyen kimseye -aykırı davranışı hafife alarak ya da inat olsun diye yapmamışsa- yumuşak davranmak onu azarlamadan ve eziyet etmeden onun için gerekli bilgileri öğretmek gerekir. 6- İki zarardan daha büyük olanı daha hafif olanına katlanarak önlenir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'onu bırakın" buyurmuştur. İlim adamları der ki: Rasfılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onu bırakın" buyurmasının sebebi iki masıahattır. Birincisi küçük abdestini bozarken kesilmesinden dolayı zarar görmesi sözkonusudur. Yerin necis edilmesi ise esasen gerçekleşmiş bulunuyordu. Dolayısıyla necasetin artmasına katlanmak o kişiye zarar verecek bir davranıştan daha uygundur. İkincisi ise necaset mescidin az bir bölümünde sözkonusu olmuştu. Şayet küçük abdestini bozarken onu kaldırmış olsalardı elbisesi ve bedeni de mescidin birçok yeri de necis olacaktı. Allah en iyi bilendir. (659) "Bu mescitlerde ... uygun değildir. .. yahut Allah Rasfılü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buyurduğu gibi." Buradan mescitlerin korunması, pisliklerden, çöpten, tükürmekten (3/191), yüksek sesle konuşmaktan, tartışmaktan, alışveriş ve diğer akitlerde bulunmaktan ve benzeri hususlardan uzak tutulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu hususta kısaca bazılarını zikretmemiz gereken çeşitli meseleler vardır: Mesciderde Yapılması Caiz Olan ve Olmayan Bazı Hususlar 1 - Muhaddisin mescitte oturmasının caiz olduğu üzerinde Müslümanlar icma etmişlerdir. Eğer oturuşu itikaf, ilim okumak, bir öğüdü (vaazı) dinlemek, namazı beklemek ve buna benzer herhangi bir ibadet için ise bu müstehap olur. Eğer bunlardan herhangi birisi için oturmuyorsa mübah olur. Mezhebimize mensup bazıları ise bu mekruhtur demişlerse de bu görüş zayıftır. 2- Mezhebimize göre mescitte uyumak caizdir. İmam Şafil (rahimehullah) el-Umm adlı eserinde bunu açıkça ifade etmiştir. İbnu'l-Munzir de el-İşraj adlı eserinde şöyle demektedir: İbnu'l-Müseyyeb, Hasan, Ata ve Şafil mescitte uyumaya ruhsat vermişlerdir. İbn Abbas da: Mescidi uyuyacak yer edinmeyiniz demiştir. Yine ondan eğer namaz kılmak için orada uyuyacaksan bunda bir sakınca yoktur dediği de rivayet edilmiştir. Evzai mescitte uyumak mekruhtur, Malik yabancılar için bunda bir sakınca yoktur. Bununla birlikte mukim kimseler için bunu uygun görmüyorum demişlerdir. Ahmed de: Şayet misafir ya da benzer durumda birisi ise bir sakıncası yoktur. Eğer orayı gündüzün ortasında dinlenecek yer ve gece kalacak yer edinecek olursa olmaz. Aynı zamanda bu İshak'ın da görüşüdür. İbnu'l-Münzir'in nakilleri bunlardır. Mescitte uyumanın caiz olduğunu söyleyenler Ali b. Ebi Talib (r.a.)'ın, İbn Ömer'in, Suffa ehlinin, kemer sahibi kadının, yabancıların, Sumame b. Usal'in, Safvan b. Umeyye ve başk~larının mescitte uyuduklarını delil gösterirler. Bunlar ile ilgili hadisler sahihte de meşhurdur. Allah en iyi bilendir. Müslümanların izni ile kafirin mescide girmesine imkan tanımak caizdir, izinsiz girmesi ise engellenir. 3- İbnu'l-Münzir der ki: Kendisinden ilim bellenmiş olan herkes mescitte abdest almayı mübah kabul etmiştir. Ancak ıslatacağı yahut insanların bundan dolayı rahatsız olacakları bir yerde abdest alması mekruhtur. Maliki İmam Ebu'l-Hasan b. Battal bu görüşü İbn Ömer, İbn Abbas, Ata, Tavus, Nehaı, Maliki İbnu'l-Kasım ve pek çok ilim adamından nakletmiştir. İbn Sirin, Malik ve Suhnun'dan ise mescidi korumak için bunu mekruh gördüklerini nakletmektedir. Allah en iyi bilendir. 4- Mezhebimize mensup bir topluluk hayvanların, delilerin ve mümeyyiz olmayan küçük çocukların belli bir maksat ve ihtiyaç olmaksızın mescide alınmaları mekruhtur. Çünkü onların mescidi necaset ile kirletmeyeceklerinden emin olunamaz ama haram değildir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) deve üzerinde tavaf etmiştir; fakat bu mekruh olmasını ortadan kaldırmaz. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu işi caiz olduğunu açıklamak için ya da başkaları tarafından görülüp, ona uyulması için yapmıştır. Allah en iyi bilendir. 5- Mescide necaseti sokmak haramdır. Bedeninde necaset bulunan kimsenin ise eğer necaseti mescide bulaştıracağından korkarsa mescide girmesi caiz olmaz. Eğer bundan yana emin olursa caiz olur. Mescitte kan aldırmaya gelince, şayet kan için bir kap yoksa haramdır. Eğer kanı bir kaba damlayacak olursa mekruhtur. Mescitte bir kabın içinde küçük abdest bozması hakkında iki görüş vardır. Daha sahih olana göre bu haramdır, ikincisine göre mekruhtur. 6- Mescitte sırtüstü yatmak, ayağı sallamak, parmakları birbirine kenetlemek, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunları yaptığına dair sahih ve meşhur hadisler dolayısıyla caizdir. 7 - Mescitleri süpürmek ve temizlemek bu husustaki sahih ve meşhur hadisler dolayısıyla müekked müstehaptır. Allah en iyi bilendir. "Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı: Dur, ne yapıyorsun, dediler," Hadisteki "meh meh" yasaklamak, alıkoymak için söylenen bir sözdür. Behbeh olarak da söylenir. ilim adamları bu sükun üzere mebni bir isimdir, sus anlamındadır demişlerdir. Metali'sahibi de şöyle der: Bu bir azar, bir işten vazgeçirmek için söylenen sözdür. Bunun aslının "ma ha za: bu ne" olduğu sonra kolaylaştırmak için hazfedildiği söylenmiştir. Bu kelime tekrar edilerek "mehmeh" diye söylenir. Sadece bir defa meh olarak da söylenir. Behbeh demek de bunun gibidir. Yakub dedi ki: Bu söz işi tazim etmek için -noktah hı ile- "be h beh" gibidir. Kesreli ve tenvinli de söylenir. Bazı hallerde birincisi tenvinli, ikincisi ise tenvinsiz kesreli söylenir. Metali'sahibinin sözleri bunlardır. Bunu başkası da aynı şekilde zikretmiştir. Allah en iyi bilendir. "Bir kova su getirip, üzerine döktü." Buradaki "feşenneh" onu döktü fiili şın ve sin ile rivayet edilir ama asıl nüshaların ve rivayetlerin çoğunluğunda şın iledir, onu döktü demektir. Kimi ilim adamları ikisi arasında fark gözeterek sin ile kolayca dökmek, şın ile kısım kısım dökmek anlamındadır demiştir. Allah en iyi bilendir

...
Referans:2 661