Sahih Muslim

...

(32) Kitāb: The Book of Jihad and Expeditions

(32) ...

Bana Abdullah b. Muhammet! b. Esma Ed-Dubaî de rivayet etti. (Dediki): Bize Cüveyriye, Mâlik'ten, o da Zührî'den naklen rivayet etti ki, Zührî'ye Mâlik b. Evs rivayet etmiş. (Demişki): Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. Ben de ona gün yükseldiği vakit geldim; ve kendisini evinde bir serîr Üzerine oturmuş; bazılarının üzerine yapışmış; deriden bir yastığa dayanmış olduğu halde buldum. Bana: — Yâ Mâlik! Mesele şu ki, senin kavminden birkaç hâne sahibi koşup geldiler. Ben de kendilerine biraz atıyye ayrılmasını emrettim. Şunu al da aralarında taksim ediver! dedi. Ben: — Bunu benden başkasına emretsen iyi edersin! dedim. — Al onu yâ Mâlik! dedi. Az sonra Yerfe geldi. Ve: — Osman, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr ve Sa'd için (içeri girme­lerine) iznin var mı yâ Emfrelmü'minîn? dedi. Ömer: — Evet! dedi. O da kendilerine izin vererek içeri girdiler. Sonra tekrar gelerek: — Abbâsla Alî için iznin var mı? dedi. Ömer (yine) : — Evet! cevâbını verdi. Onlara da izin verdi. Derken Abbâs: — Tâ Emirel-mü'minîn! Benimle şu yalancı, günahkâr, vefasız, hâin arasında hüküm ver! dedi. Cemaat dahi: — Evet, yâ Emirel-mü'minîn, aralarında hüküm ver de kendilerini rahata kavuştur! dediler. (Mâlik b. Evs: Bana öyle geliyor ki, onlar bu cemaati bunun için önceden göndermişler; demiş.) Bunun üzerine Ömer: — ikiniz durun! Size Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! ResûIullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyormusunuz? dedi. Cemâat: — Evet! cevâbını verdiler. Sonra Abbâs'la Âlî'ye dönerek: — Sizin ikinize (de) Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyor musunuz? diye sordu. — Evet! dediler. Bunun üzerine Ömer şunları söyledi: — «Hakîkaten Allah (Azze ve Cell), Resulü (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'e öyle bir hâssa bahsetmiştir ki, bunu ondan başka hiç bir kimseye tahsis etmemişti. Teâlâ Hazretleri: Allah Resulüne beldeler halkından ne ganimet verdi ise bu sadece Allah ve Resulüne aittir! buyurdu. (Râvi: Bundan önceki âyeti okudu mu, okumadı mı bilmiyorum! diyor.) Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'se Benî Nadîr'in mallarını sizin aranızda taksîm etti. Vallahi kendini size tercîh etmedi. Sizi bırakıp da onlan kendisi almadı. Ta ki şu mal kaldı! Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) bundan senelik nafaka alır; bilâhare kalanı Beytü'l-mal'e yardım olarak koyardı.» Sonra şöyle dedi: «Sîze Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Bunu biliyor musunuz?» Cemâat: — Evet! dediler. Sonra Abbas'la Alî'ye de cemaata sorduğu gibi: «Bunu biliyor musunuz?» diye sordu. — Evet! dediler. Ömer (sözüne devamla) şunları söyledi: — Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) vefat edince Ebû Bekir: Ben Resulullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'in velî-i ahdiyim, dedi. Siz geldiniz! Sen kardeşin oğlundan mirasını istiyordun; o da karısının mirasını babasından istiyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem), «Bize mirasçı olunmaz:Bıraktığımız sadakadır.» buyurdu. Siz ikiniz onu da yalancı, günahkâr, vefasız, hâin saydınız! Halbuki Allah onun doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi' bir zât olduğunu biliyor! Sonra Ebû Bekir vefat etti. Ben de Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr'in velî-i ahidleri oldum. Siz beni de yalancı, günahkâr, vefasız, hâin gördünüz! Halbuki Allah benim doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi* bir kimse olduğumu biliyor. Ben de bu (hükümet) işi (ni) üzerime aldım. Sonra bana sen ve şu geldiniz. ikiniz birliksiniz; matbumuz bir! Onu bize ver, dediniz. Ben de derim ki: Dilerseniz onu size, vereyim! Şu şartla ki: Onu Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) ne yapardı ise siz de öyle yapacağınıza Allah'a söz verin! Onu bu şartla alırsınız! Öyle mi? — Evet! dediler. (Ömer devamla) şunu söyledi: — Sonra bana, aranızda hüküm vereyim diye geldiniz! Hayır, vallahi! Sizin aranızda bundan başka bir şeyle kıyamet kopuncaya kadar hüküm veremem! Eğer ondan âciz kalırsanız bana iade ediverin

...
Referans:32 4577