Sahih Muslim
...
(43) Kitāb: The Book of Virtues
(43) ...
Bize Amr b. Muhammed En-Nâkıd ile İshâk b. İbrahim El-Hanzali, Ubeydullah b. Said ve Muhammed b. Ebi Ömer EI-Mekki hep birden İbni Uyeyne'den rivayet ettiler. Lâfız İbni Ebi Ömer'indir. (Dedilerki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivayet etti. (Dediki): Bize Amr b. Dinar, Said b. Cübeyr'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : İbni Abbas'a: — Nevf El-Bikâli Beni İsrail'in Nebii Musa (Aleyhisselâm)'ın Hızır (Aleyhisselâm)'ın arkadaşı Musa olmadığını söylüyor, dedim. Bunun üzerine şunu söyledi: — Allah'ın düşmanı yalan söylemiş. Ben Übey b. Kâ'b'ı dinledim. Diyordu ki: Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim; «Musa (Aleyhisselâm) Beni israil'in ortasında hutbe okumak için ayağa kalktı da kendisine insanların hangisi en âlimdir diye soruldu. Musa: En âlim benim, dedi. Bunun üzerine Allah onu muaheze eyledi. Çünkü ilmi Allah'a tefviz etmedi. Allah ona: İki denizin kavuştuğu yerde benim kullarımdan bir kul var, o senden daha âlimdir, diye vöhy indirdi. Musa : «Ey Rabbim! Benim için onunla buluşmanın yolu nedir?» diye sordu. Kendisine : — Bir zenbilin içine bir balık koyarak sırtına al. Bu balığı nerede kaybedersen, o zat oradadır, denildi. Musa yola revan oldu. Onunla birlikte hizmetçisi de yola çıktı. Bu zat Yûşa' b, Nûn idi. Musa (Aleyhisselâm) bir zenbilde bir balık taşıyordu. Hizmetçisi ile birlikte yürüyerek gittiler. Nihayet bir kayaya vardılar. (Orada) gerek Musa (Aleyhisselâm) gerekse hizmetçisi uyukladılar.Derken zenbildeki balık harekete gelerek zenbilden çıktı. Ve denize düştü. Allah ondan suyun akıntısını kesti. Hattâ (su) kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Musa ile hizmetçisi için şaşacak bir şey olmuştu. Günlerinin kalan kısmı ile o geceyi de yürüdüler. Musa'nın arkadaşı ona haber vermeyi unutmuştu. Musa (Aleyhisselâm) sabahlayınca hizmetçisine : — Sabah kahvaltımızı getir. Gerçekten bu yolculuğumuzda müşkilâtla karşılaştık, dedi. Ama emrolunduğu yeri geçinceye kadar yorulmadı. Hizmetçi : — Gördün mü, kayaya geldiğimizde gerçekten ben balığı unuttum. Ama onu hatırlamayı bana ancak şeytan unutturdu. Ve denizde şaşılacak bir şekilde yolunu tuttu, dedi. Musa : — İşte bizim istediğimiz buydu, dedi. Hemen izlerini takib ederek geriye döndüler. Kendi İzlerini takib ediyorlardı. Nihayet kayaya geldiler. Orada örtünmüş bir adam gördü. Üzerinde bir elbise vardı. Musa ona selâm verdi. Hızır ona : — Senin bu yerinde selâm ne gezer. — Ben Musa'yım! — Beni İsrail'in Musa'sı mı? — Evet! — Sen Allah'ın İlminden bir ilmi bilmektesin ki, Allah onu sana öğretmiştir. Onu ben bilmem. Ben de Allah'ın ilminden bir ilim üzerindeyim ki, onu bana öğretmiştir. Sen bilmezsin, dedi. Musa (Aleyhisselâm) ona : — Sana öğretilenden hakkı bana öğretmek sortiyle sana tâbi olabilir miyim? diye sordu. (Hızır) : — Sen benimle beraber sabra takat getiremezsin, iyice bilmediğin bir şeye nasıl sabredebilirsin ki? dedi. (Musa) — Beni İnşaallah sabırlı bulacaksın. Sana hiç bir hususda karşı gelmem, dedi. Hızır ona : — O halde bana tâbi olursan, bana hiç bir şey sorma. Ta ki kendim sana ondan bir şey anıp söyleyinceye kadar! dedi. Musa : — Pekâlâ! cevâbını verdi. Müteakiben Hızır'la Musa deniz sahilinden yürüyerek yola revan oldular. Derken yanlarına bir gemi uğradı. Bunlar kendilerini gemiye almaları hususunda gemicilerle konuştular.Gemiciler Hızır'ı derhal tanıdılar. Ve ikisini de ücretsiz olarak gemiye bindirdiler. Derken Hızır geminin tahtalarından birine vurarak onu çıkardı. Bunun üzerine Musa ona : — Bir cemâat bizi parasız gemilerine bindirdiler. Sen onların gemisine kastederek yolcularını boğmak için onu yaraladın. Gerçekten çok büyük bir iş yaptın, dedi. Hızır: — Ben sana benimle beraber sabra güç yetiremezsin demedim mi? dedi. Musa : — Unuttuğumdan dolayı beni muaheze etme. Bu iş de benim başıma güçlük de çıkarma, dedi. Bundan sonra gemiden çıktılar. Sahilde yürürlerken bir de baktılar ki, bir çocuk sair çocuklarla oynuyor. Hızır hemen onun kofasından tutarak eliyle onu kopardı ve çocuğu öldürdü. Bunun üzerine Musa : — Masum bir nefsi kısas hakkın olmaksızın öldürdün mü? Gerçekten yadırganacak bir şey yaptın! dedi. Hızır: — Ben sana benimle beraber sabra güç yetiremezsin demedim mi, dedi. Musa : — Ama bu birinciden daha şiddetli idi, dedi ve ilâve etti: Bundan sonra sana bir şey sorarsam bir daha benimle arkadaşlık etme. Benim tarafımdan özür derecesine vardın! dedi. Yine yürüdüler. Nihayet bir köye vararak köylülerden yiyecek istediler. Onlar kendilerini misafir kabul etmekten çekindiler. Bu sefer o köyde yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır onu doğrulttu. Hızır eliyle şöyle işaret ediyor. Eğrilmiş diyordu. Onu doğrulttu. Musa ona : — Bir kavim ki, kendilerine geldik de bizi ne misafir aldılar, ne doyurdular. Dilesen bunun için ücret alabilirdin, dedi. Hızır: — Artık bu senle, benim aramızın ayrılmasıdır. Sabredemediğin şeyin te'vilini sana haber vereceğim, dedi.» Resulullah (Sallaliahu Aleyhi ve Sellem) buyurmuşlarki: «Allah Musa'ya rahmet eylesin. Dilerdim ki, sabretmeliydi de Hızır'la beraber görüp geçirdiklerini bize anlatmalıydı...» Ravi diyor ki: Resulullah (Sallaliahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: «Birincisi Musa'nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denize bir gaga vurdu. Bunun üzerine Hızır ona : Benim ilmimle senin ilmin Allah'ın ilminden ancak şu serçenin denizden azalttığı su kadar azaltmıştır, dedi.» Said b. Cübeyr şöyle demiş: İbni Abbâs şu âyeti okuyordu: «Önlerinde bir hükümdar vardı ki, işe yarar geminin hepsini gasben alacaktı.» Şu âyeti de okuyordu: «Çocuğa gelince: O kâfirdi.»
Referans | : | 43 6163 |