Sunan an Nasai
...
(5) Kitāb: The Book of Salah
(5) ...
Mâlik b. Sa’saa (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: yanında uyku ile uyanıklık arasında idim. O esnada üç kişiden birisi yanıma yaklaştı, içerisi hikmet ve iman dolu bir altın tas getirildi, o kişi göğsümden karnımın aşağısına kadar yardı, kalbimi su ve zemzem ile yıkadı, hikmet ve iman ile doldurdu. Sonra katırdan küçük eşekten büyük bir binit getirildi. Cibril (aleyhisselâm) ile birlikte yola devam ettik. Dünya semasına varınca kim o denildi. Cibril: Cibril’im) dedi. Yanındaki kimdir? Denilince; Cibril: dedi. O peygamber olarak gönderildi mi? Cibril: dedi. Hoş geldi sefa geldi, ne mutlu geliş denildi. (aleyhisselâm)’ın yanına varıp selâm verdim. Merhaba oğul ve peygamber dedi. Sonra ikinci semaya geldik. Kim o denildi. Cibril: Cibril’im) dedi. Yanındaki kimdir? denildi. (Muhammed’dir) dedi. Burada da aynı şekilde karşılandık. Burada da Yahya ve Îsa (aleyhisselâm)’a selâm verdim. Merhaba kardeş ve peygamber dediler. Sonra üçüncü semaya vardık, (Kim O) denildi. Cibril: Cibril’im) dedi. Yanındaki kimdir denildi. (Muhammed) dedi. Yine aynı şekilde karşılandık, burada da Yusuf (aleyhisselâm)’ın yanına varıp selâm verdim. O da: Merhaba kardeş ve peygamber dedi. Sonra dördüncü semaya vardık, orada da aynı şekilde karşılandık. Orada da İdris (aleyhisselâm)’ın yanına vardım ve selâm verdim. O da: kardeş ve peygamber) dedi. Sonra beşinci semaya vardık aynı şekilde karşılandık. Orada da Harun (aleyhisselâm)’a gelip selâm verdim. O da: kardeş ve peygamber) dedi. Sonra altıncı semaya vardık, orada da aynı şekilde karşılandık. Mûsâ (aleyhisselâm)’a varıp selâm verdim. O da: Merhaba kardeş ve peygamber dedi. Yanından ayrılınca ağladı. Neden ağlıyorsun denilince şöyle dedi: Ya Rab! Benden sonra peygamber olarak gönderdiğin bu delikanlının ümmeti benim ümmetimden daha üstün olup pek çoğu Cennete girecekler. Sonra yedinci semaya vardık, aynı şekilde karşılandık. Orada da İbrahim (aleyhisselâm)’a vardım ve selâm verdim. O da: peygamber oğlu peygamber) dedi. Sonra beyti Mamur denilen yere çıkarıldım. Oranın ne olduğunu Cibril’e sorunca şöyle dedi: Burası Beyti Mamur’dur; burada her gün yetmiş bin melek namaz kılar, buradan çıkan bir daha buraya giremez. Sonra bana Sidretül Münteha yaklaştırıldı. Bir de baktım ki meyveleri Hecer testileri gibi yaprakları ise fil kulakları gibidir. Ağacın altında ikisi zahir, ikisi batın dört nehir akmaktadır. Bunları Cibril’e sordum. O da şöyle dedi: denilenler Cennettedir; Zahır olanlar ise Bu’ta ve Nil’dir. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Mûsâ (aleyhisselâm)’ın yanına dönünce; (ne yaptın?) dedi. Ben de: elli vakit namaz, farz kılındı) dedim. Mûsâ: insanları senden iyi tanırım; İsrailoğullarından neler neler çektim, senin ümmetin bu elli vakit namaza hiç dayanamaz. Rabbine dön, bu yükün biraz hafifletilmesini iste) deyince; Rabbime döndüm ve biraz hafifletmesini istedim. Kırk vakte indirdi. Tekrar Mûsâ’nın yanına dönünce: yaptın?) dedi. (Kırk vakte indirdi) dedim. Bana yine ilk sözünü söyleyince, yine Rabbime döndüm; otuz vakte indirdi. Yine Mûsâ’ya döndüm bana aynı ilk sözünü söyleyince yine Rabbime döndüm, yirmi vakte indirdi. Sonra on, sonra beş’e indirdi. Yine Mûsâ’ya geldim, bana yine aynı ilk sözü söyleyince: tekrar dönmeye utanırım) dedim. Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: farz kıldığım yükü hafiflettim, böylece ibadet ve iyiliklerini on katıyla mükafatlandıracağım.) (Buhârî, Salat: 1; Müslim, İman:)
Referans | : | 5 448 |