Jami At Tirmidhi

...

(47) Kitāb: Chapters on Tafsir

(47) ...

Ka’b b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedir savaşı hariç Tebük savaşına kadar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı hiçbir savaştan geri kalmamıştım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir savaşından geri kalan hiç kimseyi kınamamıştı. Çünkü o savaşa kervanı kastederek çıkmıştı. Sonra Kureyş kervanlarına imdad için çıkıp gelmişlerdi. Allah’ın Enfal sûresi 42. ayetinde buyurduğu gibi sözleşmeksizin Bedir’de buluşmuş oldular. Hayatıma yemin ederim ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müşriklerle karşılaşmasının en şereflisi Bedir savaşıdır. Buna rağmen Akabe gecesindeki buluşmamız yerine Bedir’de buluşmuş olmamı da arzu etmem çünkü Akabe gecesinde İslam üzere söz vermiştik o gün daha kıymetli ve değerlidir. Bundan sonra Tebük savaşına kadar hiçbir yerde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den geri kalmadım. Tebük Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı son savaş idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), savaşa çıkılması için insanlara ilanatta bulundu Ka’b b. Mâlik bu hadisi uzun uzadıya anlattı ve sonunda şöyle dedi: “… Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gittim. Onu mescidde oturur buldum çevresinde Müslümanlar vardı o insanlar arasında ayın ışıltısı gibi ışık saçıyordu adeta… Bir işe sevindiği zaman yüzü gülerdi. Geldim önüne oturdum; “Ey Ka’b! Annenin seni doğurduğu günden beri üzerine gelen en hayırlı güne sevin müjdeler sana… Ben de; Ey Allah’ın Rasûlü bu müjdeli haber sizden mi yoksa Allah’tan mı? dedim. Allah tarafındandır buyurdu ve şu âyetleri okudu: (Tevbe sûresi 117. 118.) “Gerçek şu ki, mü’minlerden bir kısmının, kalpleri kaymak üzereyken Allah, peygamberi sıkıntılı bir zamanda, O’na uyan Muhâcirleri ve Ensâr’ı affetti sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü o Allah, gerçekten mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” “ve savaştan geriye kalan üç kişinin (ki onlar: Ka’b b. Mâlik, Hilâl b. Ümeyye, Mürâre b. er-Rabî’dir.) de tevbesini kabul etti. Yeryüzü genişliğine rağmen, onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan, yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Bunun üzerine O da, yine merhametle o üç kişiye yöneldi ki, pişmanlık duyup tevbe etsinler; çünkü kendisine yürekten yönelen, sığınan herkesi, acıması-esirgemesiyle kuşatıp tevbeleri kabul eden, yalnızca Allah’tır.” bizim hakkımızda Tevbe sûresi 119. âyet’te nazil oldu: “Ey iman edenler! Yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın, doğrulardan olun ve hem de doğrularla beraber olun.” diyor ki: Ey Allah’ın Peygamberi dedim. Tevbemin kabul ediliş sebebi sadece doğruyu söylemem ve tüm mal varlığımı Allah ve Rasûlü yolunda bağışlamamdan dolayıdır. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Malının bir kısmını kendine ayır, bu senin için hayırlıdır.” Ben de Hayber’deki hissemi alıkoyacağım dedim. Ka’b sözlerine şöyle devam etti: Ben iki arkadaşımla birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e doğruyu söylediğim zaman gönlümde Müslümanlıktan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e doğruyu söylemekten daha büyük bir nimeti Allah bana vermemiştir. Biz yalan söylemedik. Değilse yalan söyleyenler gibi biz de helak olurduk. İçtenlikle dilerim ki Allah’ın beni doğrulukla denediği gibi başka birisini denemesin. Bu olaydan sonra bilerek hiçbir yalan söylemedim. Ömrümün geri kalan kısmında da Allah’tan beni korumasını içtenlikle isterim. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Tevbe: 17) Bu hadis Zührî’den değişik bir senedle rivâyet edilmiştir. Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik’in babası Ka’b b. Mâlik amcası Ubeydullah’tan ve Ka’b’ten denilmiş aynı zamanda başka türlü bir sened daha zikredilmiştir. Yunus bu hadisi Zührî’den, Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik’in babası Ka’b b. Mâlik şöyle anlattı… şeklinde de rivâyet edilmektedir

...
Referans:47 3102