Jami At Tirmidhi
...
(9) Kitāb: The Book on Hajj
(9) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Şüreyh el Adevî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Ebû Şüreyh, Amr b. Saîd’e: -Mekke’ye ordu gönderirken- Ey komutan bana izin ver de sana Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke fethinin ertesi günü söylediği bir sözü anlatayım. Bu sözü benim kulaklarım işitmiş kalbim (aklım) kavramış gözlerim de görmüştür. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuşmasına Allah’a hamd ve sena ile başlamış ve şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Mekke’yi insanlar değil Allah haram kılmıştır. Dolayısıyla Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kimsenin orada kan dökmesi ve oradan bir ağaç kesmesi helal değildir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke’de yaptığı savaşından yola çıkarak kendisi için savaşmaya ruhsat görürse ona: Allah bu konuda Rasûlüne izin verdi ama sana izin vermedi deyin! Bana da gündüzün bir anında bu izin verilmişti. Mekke’nin dünkü haramlığı bugün de aynen devam etmektedir. Bu durumu burada bulunan ve duyanlar bulunmayanlara duyursun.” Şüreyh’e bunu söyleyince Amr sana ne dedi denildi. Amr b. Saîd ise: Ey Ebû Şureyh! Bunu senden daha iyi bilirim muhakkak ki bu haram bölgesi Âsi’yi barındırmaz, kan yüzünden kaçıp geleni ve bozguncuyu barındırmaz cevabını verdi. (Buhârî, İlim: 38; Müslim, Hac: 82) Hadiste geçen “Bi harbetin” kelimesi “Bi hızyetin” yani utanç duyulacak bir durumla kaçıp geleni de barındırmaz şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Şüreyh hadisi hasen sahihtir. Ebû Şüreyh el Huzaî’nin ismi Huveylid b. Amr el Adevî el Ka’bî’dir. Hadiste geçen “Vela Fârran bi harbetin” sözünün manası cinayet demektir. Yani bir kimse bir cinayet işler elini kana bulaştırdıktan sonra gelir hareme sığınırsa haremde bu kişi barındırılmaz ona cezası uygulanır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umreyi beraber yapınız çünkü Hac ve Umre günahları ve fakirliği giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kir ve pasını körüğün giderdiği gibi kabul edilmiş haccın sevâbı ise ancak Cennettir.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Âmir b. Rabia, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Hubşî, Ümmü Seleme ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahih garibtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu: “Her kim hacceder ve bu yaptığı hac süresince her türlü kötü sözden ve Allah’ın çizdiği dosdoğru yolundan dışarı çıkmak gibi bir suç işlemezse geçmiş günahları affedilir.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Ebû Hureyre hadisi hasen sahihtir. Ebû Hazim, Küfeli olup kendisine “Eşcai” de denilir. İsmi Selman olup Eşca kabilesine mensup olan Azze isimli birinin azâd edilmiş kölesidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Mekke’ye gidebilecek kadar binit ve azık imkanı olup ta haccetmeyen kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinin ne önemi vardır. Çünkü Allah Kitabında Âl-i imrân sûresi 97. ayette “… Ka’be’yi haccetmek gücü yeten tüm Müslümanların yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kim bu vazifeyi inkar edip yapmazsa bilsin ki: Allah tüm alemlerden bağımsız olup her bakımdan kendi kendine yeterlidir” böyle buyurmaktadır. Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle biliyoruz. Senedinde söz edilmiştir. Hilâl b. Abdullah meçhul bir kimsedir, Hâris’inde hadiste zayıflığı söylenir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’e gelerek; Ey Allah’ın Rasûlü! “Haccı farz kılan şey nedir?” Diye sordu. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: “Azık ve binit imkanının bulunmasıdır cevabını verdi.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Buhari, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yapmakta olup “Yiyeceği ve biniti olan kimseye hac farzdır” derler. İbrahim b. Yezîd el Havzî el Mekkî’dir. Bazı ilim adamları hafızası yönünden bu şahıs hakkında söz etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: ‘’Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse, şüphesiz Allah bütün alemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir.’’ (Âl-i imrân 97.) ayeti nazil olunca, kimileri şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasûlü her sene mi? Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu onlar yine sordular her sene mi?” Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): “Hayır” dediler. “Evet deseydim her sene farz olacaktı.” Bunun üzerine Allah, Maide sûresi 101. ayetini indirdi. “Ey iman edenler açıklandığı zaman size zorluk verip üzecek şeyleri sormayın…” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Hureyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali (r.a.)’ın hadisi hasen garibtir. Ebûl Bahterî’nin adı Saîd b. ebî Imrân’dır. Saîd b. Feyrûz’da denir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), üç kere hac yapmıştır. Hicretten önce iki hac, hicretten sonra umre ile beraber bir hac ki bu haccında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmış üç deve getirmişti, geri kalan (otuz yedi) deveyi de Ali, Yemen’den getirmişti. Ebû Cehil’in burnunda gümüş halka bulunan devesi de bunların arasında idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunların hepsini kurban etti ve hepsinden birer parça alınıp pişirilmesini emretti de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun suyundan içti.” (İbn Mâce, Menasik: 84) Sûfyân’ın rivâyeti olan bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Abdurrahman’ın bu hadisi kendi yazdığı hadislerde Abdullah b. ebiz Ziyâd’tan rivâyet ettiğini gördüm. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum; Sevrî’nin, Cafer’den, babasından, Câbir’den rivâyeti olarak tanımadı ve bu hadisi pek makbul saymadı ve şöyle dedi: Bu hadis Sevrî’den Ebû İshâk’dan ve Mücahid’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Katâde’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum “Rasûlullah (s.a.v.) kaç sefer haccetti?” Dedi ki: “Bir hac ve dört umre yaptı; Zilkade’de bir umre, Hudeybiye umresi, Hac ile birlikte yaptığı umre ve Huneyn ganimetini dağıttığı zaman yaptığı “Cirane” umresi. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Habban b. Hilâl; Ebû Habib el Basrî’dir. O güvenilen ve hürmete layık bir insandır. Yahya b. Saîd el Kattan onun güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haccetmek isteğini insanlara duyurunca hepsi toplandılar. Beyda denilen yere gelince ihrama girdi.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: “Beyda da, Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihrama girdi diyerek yalan söylüyorsunuz. Vallahi Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Telbiyeye; Zülhüleyfe mescidinin yanında ağacın bulunduğu yerden itibaren başlamıştı.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ihram için kılınan namazın sonrasında telbiye getirmeye başladı.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Abdusselam b. Harb’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. İlim adamları bunu müstehab görmüşlerdir. Yani umre yapacak kimse ihram için kıldığı namazdan sonra telbiyeye başlamalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ihram için kılınan namazın sonrasında telbiye getirmeye başladı.” (Nesâî, Menasik: 56; Müslim, Hac: 4) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Abdusselam b. Harb’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. İlim adamları bunu müstehab görmüşlerdir. Yani umre yapacak kimse ihram için kıldığı namazdan sonra telbiyeye başlamalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediğini işittim: “Hem umre hem hac yapmak üzere emrine boyun eğdim.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda Ömer ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle uygulamalarını yapmakta olup Küfeliler ve başkaları bu hadisi tercih etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, umre ve haccı birlikte yapmışlardı. Bunu ilk yasaklayan kimse Muaviye’dir.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Müslim, Hac
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel (r.a.)’den rivâyete göre: Sa’d b. ebî Vakkâs ile Dahhâk b. Kays’ın Hac ile Umreyi birlikte yapma konusunu aralarında müzakere ettiklerini işitmişti. Dahhâk b. Kays diyordu ki: “Bu işi Allah’ın emrini bilmeyenler yapar.” Bunun üzerine Sa’d: “Ey kardeşimin oğlu çirkin konuştun” dedi. Dahhâk: “Ömer b. Hattâb bu işi yasaklamıştı” deyince Sa’d şöyle cevap verdi: “Hac ve Umreyi bir arada yapmayı Rasûlullah (s.a.v.)’de; Ömer’le beraber biz de yaptık.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Şihâb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Sâlim b. Abdullah, Şam halkından bir adamın Abdullah b. Ömer’e hac ve umreyi birlikte yapmayı sorduğunu İbn Şihâb’a anlatmıştı. Abdullah b. Ömer; “Bu tür hac ve umre yapmak helaldir” dedi. Şamlı adam: “Baban bu tür hac ve umre yapmayı yasaklamıştır” deyince Abdullah b. Ömer dedi ki: “Babam yasaklamış olsa bile Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hac ve umreyi ikisini bir arada yapmıştır. Böyle bir durumda babamın emrine mi uyulur, yoksa Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrine mi? dedi. Şamlı adam: “Elbette Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrine uyulur” deyince Abdullah b. Ömer de: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu şekilde hac ve umreyi bir arada yaptığı bir gerçektir” dedi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda Ali, Osman, Câbir, Sa’d, Esma binti ebî Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları temettu haccının yapılabileceğini tercih etmişlerdir. Temettu: Hac aylarında umre yapmaya niyet etmek demektir. Bu kimse hac edinceye kadar Mekke’de kalır ve haccını da yapar kurbanını da keser kurban bulamaz ise üç gün Mekke’de yedi gün de memleketine gidince oruç tutmalıdır. Tutacağı üç gün orucun son gününün arefe günü olması müstehabtır. Zilhiccenin on gününde bu üç orucu tutamazsa Teşrik günleri denilen bayramın 2-3-4. günleri tutmalıdır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından İbn Ömer, Âişe, Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bu görüştedirler. Kimi ilim adamları da: “teşrik günleri oruç tutamaz” diyorlar ki: Küfeliler bu görüştedirler. Hadisçiler, Temettu haccını tercih ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bunlardandır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesi şöyle idi: ‘’Lebbeyk Allahumme lebbeyk lebbeyke la şerike leke lebbeyk inne’l-hamda ve’n-ni’mete leke ve’l-mulk la şerike lek.’’ Meali: “Her zaman ve her yerde emir ve komuta senindir, bende bu komuta uydum. Allah’ım her an uymaktayım senin ortağın yok her zaman uymak durumundayım tüm emirlerine… Tüm eksiksiz övgüler sana tüm nimetler senin saltanat emir ve komuta da sadece sana ait olup senin hiçbir ortağın yoktur.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Câbir, Âişe, İbn Abbâs ve Ebû Hureyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sûfyân, Şâfii, Ahmed, İshâk bunlardandır. Şâfii diyor ki: Bir kimse telbiyeden sonra Allahı büyüklemek için bir şeyler ilave ederse sakıncası inşallah yoktur. Fakat bence sadece Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesini okuması yeterlidir. “telbiyeye ilave etmekte sakınca yoktur” dememiz ibn Ömer’in hem telbiyeyi aynen söylemesi hem de ilave yapması sebebiyledir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Ömer telbiye getirir ‘’Lebbeyk la şerike leke lebbeyk inne’l-hamda ve’n-ni’mete leke ve’l-mulk la şerike lek’’ve bu Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in telbiyesidir der şunu ilave ederdi: “Emrine uydum, emrine uydum, yardımlar senden, tüm hayırlar senin elindedir, tüm istenenler senden istenmeli, tüm yapılanlar senin için yapılmalı.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi hac daha değerlidir diye soruldu da buyurdular ki: “Bol bol telbiye getirilen ve çok kurban edilerek yapılan hactır.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik
- Bāb: ...
- باب ...
Hasan b. Muhammed ez Zaferânî ve Abdurrahman b. Esved, Ebû Amr el Basrî dediler ki: Ubeyde b. Humeyd, Umare b. Gâziyye’den, Ebû Hazim’den, Sehl b. Sa’d’den ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den İsmail b. Ayyaş hadisinin benzerini bize naklettiler. Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Bekr hadisi garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Füdeyk’in, Dahhâk b. Osman’dan yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’un oğlu Said vasıtasıyla Abdurrahman b. Yerbu’dan başka bir hadis rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym et Tahhan, Dırar b. Surad bu hadisi İbn ebî Füdeyk’den, Dahhâk b. Osman’dan, Muhammed b. Münkedir’den Saîd b. Abdurrahman b. Yerbu’dan ve babasından Ebû Bekir’den rivâyet etmiş olup Dırar bu rivâyetinde yanılmıştır. Ahmed b. Hasen’den işitim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: Her kim bu hadisin senedinde Muhammed b. Münkedir, İbn Abdurrahman b. Yerbu’ ve babasından diyerek rivâyet ederse mutlaka yanılmıştır. işittim şöyle diyordu: Dırar b. Sured’in, İbn ebî Füdeyk’den rivâyetini ona hatırlattığımda “o yanlıştır” dedi. Bende başkalarının da İbn ebî Füdeyk’den Dırar’ın rivâyeti gibi rivâyet ettiklerini söyledim. Dedi ki: Bunlar “hiçbir şey” değildir. Doğrusu şudur ki o hadisi ibn ebî Füdeyk’den rivâyet ettiler ve senedinde Saîd b. Abdurrahman demediler. Buhârî’nin, Dırar b. Sured’i zayıf kabul ettiğini gördüm. “Ac” Telbiyeyi yüksek sesle getirmek demektir. “Sec” ise deve kesmek demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Sâib b. Hallâd (radıyallahü anh), babasından rivâyet edip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cebrail bana geldi ve ashabıma ihlal ve telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.” (Nesâî, Menasik: 55; İbn Mâce, Menasik: 16) konuda Zeyd b. Hâlid, Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Hallâd’ın babasından rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Hallâd b. Sâib’den, Zeyd b. Hâlid’den rivâyet etmişlerdir ki sahih değildir. Sahih olan rivâyet Hallâd b. Sâib’in babasından yaptığı rivâyettir. Hallâd b. Sâib, Hallâd b. Süveyd el Ensarî’dir
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Sabit (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sabit, Rasûlullah (s.a.v.)’i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac) Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamları ihrama girerken gusletmeyi müstehab görmüşlerdir. Şâfii’de aynı görüştedir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Bir adam nereden ihrama gireceğiz Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîneliler; “Zülhüleyfe” den, Şamlılar; “Cuhfe” den, Necidliler; “Karn” dan, Yemenliler; “Yelemlem” denilen yerden ihrama girerler.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’nin doğusunda olan kimseler için “Akık-ı” mîkat yeri olarak tayin etti.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Muhammed b. Ali; Ebû Cafer, Muhammed b. Ali b. Husayn b. Ali b. ebî Tâlib’tir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ya Rasûlullah ihramda hangi çeşit elbise giymemizi emredersin? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gömlek, don, bornoz, sarık ve mest giymeyiniz ayakkabısı olmayan kimse mestlerinin topuktan aşağısını keserek giysin. Zaferan ve Vers’le boyanmış elbise giymeyin ihramlı kadın yüzüne peçe örtmesin eldiven de kullanmasın.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar
- Bāb: ...
- باب ...
Ya’la b. Ümeyye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olan bir bedevîyi üzerinde cübbe olduğu halde gördü ve onu çıkarmasını emretti.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik (Bu hadis’in farklı ve daha sahih senedi 836 dadır)
- Bāb: ...
- باب ...
Safvân b. Ya’la (r.a.), babasından bu (835.) hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Aynı şekilde Katâde, Haccac b. Ertae ve pek çok kimseler Atâ’dan ve Ya’la b. Ümeyye’den bu hadisi rivâyet ettiler. Sahih olan rivâyet Amr b. Dinar’ın İbn Cüreyc’in; Atâ’dan Safvân b. Ya’la’dan ve babasından yaptıkları rivâyettir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Beş hayvan zararlıdır, ihramlı kimse bunları haram bölgede öldürebilir. Bunlar fare, akrep, karga, çaylak, kuduz ve yırtıcı köpekler.” Diğer tahric: Müslim, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer, Ebû Hureyre, Ebû Saîd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İhramlı olan kimse yırtıcı hayvanları saldırgan kuduz köpekleri, fare, akrep, çaylak, ve kargayı öldürebilir.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederek derler ki: ihramlı kimse yırtıcı hayvanları öldürebilir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii bu kanaattedir. Şâfii der ki: İnsanlara ve hayvanlara saldırgan her yırtıcı hayvanı ihramlı kimse öldürebilir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olduğu halde kan aldırmıştı.” Diğer tahric: Müslim, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik Bu konuda: Enes, Abdullah bin Buhwyne ve Cabir’den de hadis vardır. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Nübeyh b. Vehb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ma’mer’in oğlunu nikahlamak istedi ve o günkü hac işleri görevlisi Ebân b. Osman’a gönderdi. Ona geldim ve şöyle dedim: “Karedeşin İbn Ma’mer oğlunu nikahlamak istiyor seninde nikahta hazır bulunmanı istiyor.” Bunun üzerine şöyle dedi: Kanaatimce o cahil bir bedeviden başkası değildir. Çünkü ihramlı kişi ne evlenebilir nede evlendirilebilir. Veya buna yakın bir söz söyledi. Sonra Osman’dan benzeri olarak merfu bir hadisi bize aktardı. (Ebû Dâvûd, Menasik: 38) konuda Ebû Rafi’ ve Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiştir. Osman hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, İbn Ömer ve bazı tabiin dönemi fakihleri bunlardır. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk aynı görüşte olup ihramlı kimsenin evlenmesini hoş görmezler nikah yaparsa nikahı batıldır derler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Rafi’ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne ile ihramsız iken evlendi, ihramsız iken gerdeğe girdi ikisinin arasında dünür başı ben idim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 38) Bu hadis hasen sahih olup; sadece Hammad b. Zeyd’in Matar el Verrak yoluyla Rabia’dan müsned olarak rivâyetiyle bilmekteyiz. Mâlik b. Enes, Rabia, Süleyman b. Yesâr yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Meymûne ile ihramsız iken evlendiğini bize rivâyet etmektedir. Mâlik bu hadisi mürsel olarak rivâyet ediyor. Aynı şekilde Süleyman b. Bilâl’de, Rabia’dan mürsel olarak rivâyet etmiştir. Yezîd b. el Esam’ın, Meymûne’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ihramlı değilken benimle evlendi.” b. Esam; Meymûne’nin kız kardeşinin oğludur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” Diğer tahric: Buhârî, Nikah; Ebû Dâvûd, Menasik Bu konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır
- Bāb: ...
- باب ...
Yine İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.) Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” Diğer tahric: Buhârî, Nikah; Ebû Dâvûd, Menasik
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Dinar (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebûş Şa’sâ’dan işittim İbn Abbâs’dan şöyle naklediyordu: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı iken Meymûne ile evlendi.” Diğer tahric: Buhârî, Nikah; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebûş Şa’sa’nın ismi Câbir b. Zeyd’tir. Rasûlullah (s.a.v.)’in, Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur. Çünkü; Rasûlullah (s.a.v.), Mekke yolunda evlenmişti. Kimi ilim adamları Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur çünkü, Rasûlullah (s.a.v.), Mekke yolunda evlenmiş. Kimi ilim adamları, Meymûne ile ihramdan önce evlenmiş evlenme işi ihramlı iken ortaya çıkmıştı yine ihramdan çıktıktan sonra Mekke yolu üzerindeki, “Şerif” denilen yerde gerdeğe girmişti. Yine Meymûne “Şerif” denilen yerde vefat etmiş ve aynı yere defnedilmişti
- Bāb: ...
- باب ...
Yezîd b. Esam (r.a.)’in, Meymûne’den rivâyetine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramlı değilken evlendi ve yine ihramsız iken gerdeğe girdi. Meymûne; “Serif” denilen yerde vefat etti ve onu orada zıfaf yapılan gölgeliğin altında defnettik.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî Menasik Bu hadis garibtir. Bu hadisi pek çok kimse Yezîd b. Esam’dan mürsel olarak: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramda değilken evlenmişti” denilerek rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendiniz avcılık yapmadığınız ve sizin için avlanmadığı takdirde kara avı ihramda iken sizin için helaldir.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Ebû Katâde ve Talha’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi tefsir edilip yoruma kavuşturulmuş gibidir çünkü Muttalib’in, Câbir’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak; İhramlı kimse kendisi için avlamamış veya kendisi için bir başkası tarafından avlanmamış ise av etinden yiyebilir demektedirler. Şâfii: Bu konuda rivâyet edilen en güzel ve hoş hadis budur diyerek, uygulamalarını bu hadise göre yaptığını ortaya koymuştur. Ahmed ve İshâk’da aynı görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ebû Katâde, Nebi (s.a.v.) ile beraberdi, kendisi ihramlı değildi Mekke yolunda, ihramlı birkaç arkadaşıyla birlikte geri kaldı. Tam bu arada vahşi bir eşek gördü hemen o hayvanı avlamak için atına bindi arkadaşlardan kamçısını vermelerini istedi onlar bu işe yanaşmadılar, mızrağını istedi yine uzak durdular. Bu sefer kendisi alıp yaban eşeğini sıkıştırıp avladı. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kısmı onun etinden yedi bir kısmı da yemedi. Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca ona bu konuda sordular. O’da buyurdu ki: “O av eti Allah’ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramıdır.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik
- Bāb: ...
- باب ...
Kuteybe’nin, Mâlik, Zeyd b. Eslem, Atâ b. Yesâr ve Ebû Katâde’den bize aktardığına göre bu (847.) hadisin bir benzerini aktarmış olup bu Zeyd b. Eslem’in rivâyetinde Rasûlullah (s.a.v.)’in “Yanınızda o avın etinden bir şey var mı?” fazlalığı vardır. Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Sa’d b. Cessâme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ebva ve Veddan denilen yerde ona uğramıştı oda Rasûlullah (s.a.v.)’e vahşî bir eşek hediye etmişti. Rasûlullah (s.a.v.)’de onu kabul etmeyip geri çevirmişti. Onun yüzündeki hoşnutsuzluğu görünce şöyle buyurdu: “Onu sana iade etmezdik fakat biz ihramlıyız o yüzden kabul etmedik.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başka dönemlerden bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak ihramlı kimsenin av eti yemesini hoş karşılamazlar. Şâfii diyor ki: Bu hadis bize göre, şöyle anlaşılmalıdır: Rasûlullah (s.a.v.), o avın kendisi için avlandığını zannederek hoşlanmamış ve geri çevirmiştir. Zuhrî’nin bazı arkadaşları bu hadisi Zührî’den rivâyet ettiler ve dediler ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’e yabanî eşek hediye edilmişti” fakat bu rivâyet pek sağlam değildir. Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Zeyd b. Erkâm’dan da hadis rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte hac ve umre için çıkmıştık çekirge sürüsüyle karşılaştık çekirgeleri bastonlarımızla ve kamçılarımızla vurup öldürüyorduk. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çekirgeleri yeyiniz çünkü o deniz avından sayılır.” Diğer tahric: İbn Mâce, Sayd; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebûl Mühezzim’in, Ebû Hureyre’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebûl Mühezzim’in ismi Yezîd b. Sûfyân’dır. Şu’be bu kimse hakkında ileri geri konuşmuştur. İlim adamlarından bazıları ihramlı kimsenin çekirge avlayıp yemesine izin vermişlerdir. Bir kısmı da çekirge avlayıp yiyen kimsenin sadaka vermesi gereklidir derler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn ebî Ammâr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Câbir b. Abdullah’a, sırtlan av sayılır mı? diye sordum. Evet dedi. Onu yiyebilir miyim? Dedim. Evet dedi. Bunu Rasûlullah (s.a.v.) mi böyle buyurdu dedim yine evet dedi.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ali b. el Medînî diyor ki: Yahya b. Saîd şöyle der: Cerir b. Hazım bu hadisi rivâyet etti ve Câbir’den, Ömer’den dedi. İbn Cüreyc’in rivâyeti daha sahihtir. Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedir. Bazı ilim adamlarının ameli bu hadise göredir. Yani “Sırtlan yakalayan kimseye ceza gerekir” derler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye giriş için “Fah” denilen yerde gusletmişti.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis mahfuz değildir sahih olan rivâyet Nafi’ yoluyla İbn Ömer’den gelen “O Mekke’ye giriş için yıkanırdı” rivâyetidir. Şâfii aynı görüşte olup Mekke’ye girerken gusletmeyi müstehab görür. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem hadis konusunda zayıftır. Ahmed b. Hanbel, Ali el Medînî ve başka hadisçiler bu kimseyi hadis konusunda zayıf kabul etmişlerdir. Bu hadisi sadece merfu olarak onun rivâyetinden bilmekteyiz
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye girerken üst taraftan girer alt taraftan da çıkardı.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac; Ebnu Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye gündüzleyin girmişti.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhâcir el Mekkî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Câbir b. Abdullah’a “Ka’be görülünce kişi ellerini kaldırmalı mı?” diye soruldu da bunun üzerine şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber haccettik biz öyle bir şey yapıyor muyduk?” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Ka’be’yi görünce ellerin kaldırılmasını sadece Şu’be’nin, Ebû Kazaa’dan rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Kazaa’nın ismi: Süveyd b. Hucr’dur
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye gelince mescid'e girdi önce Hacer-ül Evsedi istilam etti (yani eliyle selamladı) sonra Ka’be’yi sol yanına alarak üç sefer hızlıca yürüyerek dört seferde normal yürüyerek tavafı tamamlamış oldu sonra Makam-ı İbrahim'e gelerek “Makam-ı İbrahimi namazgah edinin” diyerek iki rekat namaz kıldı. Makamı İbrahim kendisiyle Ka’be’nin arasında idi iki rekatlık namazdan sonra Hacer-ül Esvede gelerek istilam etti (eliyle selamladı). Sonra Safa tepesine çıktı. Zannediyorum ki: “Safa ve Merve Allah’ın sembollerindendir” buyurdu. Diğer tahric: Nesâî, Menasik Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Hacer-ül Esved’den, Hacer-ül Esved’e kadar hızlıca yürüdü sonra da dört sefer normal yürüyüşle tavafı bitirmiş oldu.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Şâfii diyor ki: İlk üç şaftta hızlı yürümeyi terk eden saygısızlık etmiş olur, keffâret olarak bir şey gerekmez. İlk üç şaftta hızlı yürümeyi terk etmişse geri kalanlarda hızlı yürümesi gerekmez. Bazı ilim adamları şöyle derler: Mekkeli olanlara ve Mekke’de ihrama girenlere ilk üç şaftta hızlı yürümek gerekmez
- Bāb: ...
- باب ...
Ebût Tufeyl (r.a.)’den rivâyete şöyle demiştir: İbn Abbâs’la beraberdik Muaviye, Ka’be’nin tüm köşelerini istilam ederek tavafını sürdürüyordu. Bunun üzerine İbn Abbâs ona şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.), sadece Rükni Yemani ve Hacer-ül Esved köşelerini istilam etmişti. Muaviye dedi ki: “Ka’be’nin istilam edilmeyecek hiçbir köşesi yoktur.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve şöyle demişlerdir: “Rükn-ü Yemanî ve Hacer-ül Esved dışındaki Ka’be’nin başka köşeleri istilam edilmez.”
- Bāb: ...
- باب ...
Ya’la b. Ümeyye (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) üzerinde bürd denilen çizgili bir ihram olduğu halde sağ omuzu çıplak olarak tavaf yaptı.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis Sevrî’nin, İbn Cüreyc’den rivâyetidir bunu sadece onun rivâyetiyle bilmekteyiz ve bu hadis hasen sahihtir. Abdulhamid, Cübeyre b. Şeybenin oğludur, Ya’la ve babasından bildirildiğine göre o; Ya’la b. Ümeyye’dir
- Bāb: ...
- باب ...
Âbis b. Rabia (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’ı gördüm Hacer-ül Esvedi öpüyor ve şöyle diyordu: “Ben seni öpüyorum ve sadece bir taş olduğunu da biliyorum, Rasûlullah (s.a.v.)’in seni öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Ebû Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ömer hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Zübeyr b. Arabî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam İbn Ömer’e, Hacer-ül Esved’in istilam edilmesini sordu o da şöyle dedi: “Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Hacer-ül Esved’i hem öperken hemde istilam ederken gördüm.” Adam dedi ki: “Eğer dar bir yere sıkıştırılırsam ve oraya yaklaşmam engellenirse ne dersin? İbn Ömer bu sorunlardan hoşlanmayıp kızmış olacak ki: “Sen bu soruları Yemen’de bırak! Ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i istilam ederken ve öperken gördüm dedi.” (Buhârî, Hac: 60; İbn Mâce, Menasik: 155) Hammad b. Zeyd, Zübeyr b. Arabî’den rivâyet etmiştir. Zübeyr b. Arabî, Küfeli olup bu Ebû Seleme diye künyelenir. Enes b. Mâlik, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başka sahabîlerinden hadis işitmiştir. İlim adamlarından Sûfyân es Sevrî ve başkaları kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Yine İbn Ömer’den değişik şekillerde de bu hadis bize aktarılmıştır. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve Hacer-ül Esved’i öpmeyi müstehab görürler. İzdiham gibi sebeplerden dolayı yaklaşmak mümkün olmazsa eliyle istilam edip elini öpmesi gerekir. Hacer-ül Esved’e ulaşamadığı zaman onun hizasına geldiği zaman ona döner ve tekbir alır. Şâfii bu görüştedir
- Bāb: ...
- باب ...
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sa’y yapmaya önce safa tepesinden başlanır. Sa’fa’dan önce Merve’den başlanırsa caiz değildir. Sa’fa’dan başlamak gerekir. Tavaf yapıp ta sa’y yapmayan kimse hakkında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: Sa’fa ile Merve arasında sa’y yapmadan Mekke’den çıkan kimse Mekke’ye yakın iken hatırlarsa dönüp Safâ ile Merve arasında sa’y yapmalıdır. Memleketine dönünceye kadar hatırlamazsa haccı caiz olup Kurban kesmesi gerekir. Sûfyân es Sevrî, aynı görüştedir. Kimi alimler ise şöyle derler: Safa ile Merve arasındaki Sa’yı terk eder ve ülkesine dönerse haccı geçerli değildir. Şâfii bu görüşte olup şöyle der: Safa ile Merve arasında say yapmak vaciptir, “Hac” ancak onunla geçerlidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in Ka’be’de tavaf etmesi ve Safâ ile Merve arasında koşması müşriklere gövde gösterisi yapmak içindi.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Âişe, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları Safa ile Merve arasında yapılan sa’yı müstehab görürler. Kişi orada koşamaz ise normal olarak yürümesini bile caiz kabul etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Kesir b. Cümhan (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’i Safa ile Merve arasında normal şekilde yürürken gördüm ve kendisine Safâ ile Merve arasında koşmuyor da yürüyor musun? Dedim. Bunun üzerine dedi ki: “Eğer koşarsam Rasûlullah (s.a.v.)’i koşarken görmüşümdür, eğer yürürsem şunu iyi bil ki Rasûlullah (s.a.v.)’i yürürken görmüşümdür ve ben yaşlı bir kimseyim.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Saîd b. Cübeyr’de, İbn Ömer’den buna benzer bir hadis rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Nebi (s.a.v.) biniti üzerinde tavaf etti, Hacer-ül Esved köşesine geldiğinde elindeki deynekle istilam edercesine işaret etti.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Menasik; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Ebû-t Tufeyl ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından bazıları özürsüz olarak Ka’be’yi binit üzerinde tavaf etmeyi hoş karşılamamışlardır. Şâfii’nin görüşü budur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Ka’be’yi elli sefer tavaf ederse annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Enes ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi garibtir. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum şöyle dedi: Gerçekten bu hadis İbn Abbâs’ın kendi sözü olarak rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Eyyûb es Sahtiyanî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Saîd b. Cübeyr’in oğlu Abdullah’ı babasından daha üstün sayarlardı. Onun Abdulmelik b. Saîd b. Cübeyr adında bir kardeşi vardır. Aynı şekilde (866'yı) ondan da rivâyet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) iki rekatlı tavaf namazında iki ihlas sûresi olan Kâfirûn ve Kulhüvallahû ehad sûrelerini okurdu.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Buhârî, Hac
- Bāb: ...
- باب ...
Cafer b. Muhammed (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “O iki rekatlık tavaf namazında Kâfirûn ve İhlas sûrelerini okumayı severdi.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu rivâyet Abdulaziz b. Imrân’ın rivâyetinden daha sahihtir. Cafer b. Muhammed’in babasından rivâyeti babası yoluyla Câbir’in rivâyetinden daha sahihtir. Abdulaziz b. Imrân hadis konusunda zayıf sayılan bir kimsedir
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Üsey’(r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali’ye sordum; “Hangi talimatla gönderildin diye.” Buyurdular ki: “Dört şey ile gönderildim; Cennete sadece Müslümanlar gireceklerdir, Ka’be çıplak olarak tavaf edilmeyecektir, bu yıldan sonra Hac ve Umre için Ka’be’de Müslümanlarla müşrikler bir araya gelmeyeceklerdir, Rasûlullah (s.a.v.) ile sözleşmesi olan kimsenin sözleşmesindeki süreye uyulacaktır. Sözleşme ve süresi olmayanların süresi ise dört aydır.” Diğer tahric: Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hureyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Ali hadisi hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer ve Nasr b. Ali (r.anhüma) dediler ki: Sûfyân b. Uyeyne, Ebû İshâk’tan naklederek bu (871.) hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Ebû Ömer ve Nasr b. Ali derler ki: Zeyd b. Yüsey’ derler ki: Bu hadis daha sahihtir. Tirmîzî: Şu’be bu konuda vehme kapılarak bu ismi “Zeyd b. Üseyl” demektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) benim yanımdan gönlü hoş ve sevinç içerisinde çıktı sonra üzüntülü bir şekilde bana döndü. Bunun üzerine üzüntüsünün sebebini sordum. Buyurdular ki: Ben Ka’be’ye girdim keşke bunu yapmasaydım ileride onlarda bunu yapmak isterler ve onlara zorluk çıkarmış olacağımdan dolayı korkarım.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Bilâl (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ka’be içerisinde namaz kıldı.” İbn Abbâs: “Namaz kılmadı fakat tekbir aldı” diyor. (Nesâî, Menasik: 131; Buhârî, Hac: 52) Bu konuda Üsâme b. Zeyd, Fadl b. Abbâs, Osman b. Talha ve Şeybe b. Osman’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bilâl hadisi hasen sahihtir. Pek çok ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapmakta olup; Ka’be içerisinde namaz kılmakta bir sakınca görmezler. b. Enes der ki: Ka’be’nin içerisinde nafile namaz kılmakta bir sakınca yoktur, Ka’be içerisinde farz namaz kılmayı hoş karşılamam. der ki: Ka’be içerisinde farz namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Çünkü abdest ve kıble konusunda farz namazla nafile namazın durumu aynıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Esved b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, İbn Zübeyr ona dedi ki: Müminlerin anası Âişe’nin sana anlattığı hadislerden bana biraz aktar. Esved dedi ki: Âişe, Rasûlullah (s.a.v.)’in O’na şöyle buyurduğunu nakletti: “Senin bu toplumun cahiliyye döneminden yeni çıkmış olmasalardı Ka’be’yi yıkar ve iki kapı yaptırırdım.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: İbn Zübeyr, halife olunca Ka’be’yi yıktırdı ve iki kapı yaptırdı. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ka’be’ye girmeyi ve orada namaz kılmayı çok arzu ederdim. Rasûlullah (s.a.v.) elimden tutarak beni Hıcr denilen yere soktu ve şöyle buyurdu: “Ka’be’ye girmek istiyorsan Hıcr’de namaz kıl çünkü orası Ka’be’den bir parçadır. Kavmin, Ka’be’yi yaparken malzeme eksikliğinden dolayı Hıcr’ı Ka’be’den ayırdılar ve ayrı bir yer haline getirdiler.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Alkame b. ebî Alkame; Alkame b. Bilâl’dir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hacer-ül Esved, sütten daha beyaz olarak Cennet’ten inmişti, ademoğullarının hataları onu kararttı.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr ve Ebû Hureyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Rükün ve makam Cennetin yakutlarından iki yakuttur ki Allah onların nurunu almıştır. Eğer onların nurunu almamış olsaydı onlar doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis Abdullah b. Amr’dan mevkuf yani kendi sözü olarak rivâyet ediliyor. Aynı konuda Enes’den de rivâyet olup garib hadistir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Arafat’a çıkmazdan önce Minâ’da bize öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırdı ve sonra Arafat’a yürüdü.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: İsmail b. Müslim’in hafızası konusunda söz edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Yine İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Minâ’da sabahı ve öğleyi kıldı sonra Arafat’a yürüdü.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Zübeyr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Mıksem’in İbn Abbâs’tan rivâyetine gelince; Ali b. el Medînî, Yahya vasıtasıyla Şu’be’den naklederek şöyle diyor. Hakem Mıksem’den sadece beş hadis işitmiştir. Şu’be’den bu beş hadisi saydı bu hadis onun saydıkları arasında değildi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü! Minâ’da seni gölgelendirecek bir şey yapalım mı? dedik. Şöyle buyurdular: “Hayır Minâ; Önce gelenin devesini çökerteceği yerdir. Yerleşim yeri değildir.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Hârise b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İnsanların güven içinde ve en kalabalık oldukları bir anda Minâ’da namazları iki rekat olarak kıldım.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer ve ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hârise b. Vehb hadisi hasen sahihtir. İbn Mes’ûd’un şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Peygamber (s.a.v.) zamanında Ebû Bekir döneminde Ömer döneminde ve Osman’ın halifeliğinin başlarında Minâ’da namazları onlarla beraber iki rekat olarak kıldım. Mekkelilerin Minâ’da namazları kısaltmalarında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: “Mekkeliler için namazı kısaltmak yoktur ancak yolcu olanlar kısaltabilirler” demekte olup, İbn Cüreyc, Sûfyân es Sevrî, Yahya b. Saîd el Kattan, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüşte olanlardandır. Diğer bir kısmı ise: “Mekkelilerin de Minâ’da namazlarını kısaltmalarında bir sakınca yoktur” derler. Evzâî, Mâlik, Sûfyân b. Uyeyne, Abdurrahman b. Mehdî’de bu görüşe sahip olanlardandır
- Bāb: ...
- باب ...
Yezîd b. Şeyban (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Mirba’ el Ensarî biz Arafat’ta iken yanımıza geldi, Biz Amr’ın vakfe yerinden uzak saydığı bir yerde idik ve şöyle dedi. “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in size gönderdiği elçisiyim o size “İbadet yerleriniz neresi ise orada bulunun çünkü siz atanız İbrahim (a.s)’dan kalma bir miras üzerindesiniz.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Ali, Âişe, Cübeyr b. Mut’ım ve Şerid b. Süveyd es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mirba’ el Ensarî hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi sadece İbn Uyeyne’nin Amr b. Dinar’dan, yaptığı rivâyetle bilmektyiz. İbn Mirba’nın ismi Yezîd b. Mirba’ el Ensarî’dir. Onun rivâyeti olarak tek bir hadis bilinmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyş ve Kureyş’in dini üzerinde olanlar ki onlar Ahmesî’ler yani Humus’lerdir. Müzdelife’de vakfe yaparlar ve biz Allah’ın evinin sakinleriyiz derlerdi. Onların dışındakiler ise Arafat’ta vakfeye dururlardı. Bunun üzerine Allah Bakara 199. ayetini indirdi: “Sonra sizler de dalga dalga ilerleyen öteki insanlarla birlikte ilerleyin…” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisin anlamı şudur. Mekkeliler harem sınırları dışına çıkmazlardı. Arafat bölgesi ise harem bölgesi dışında sayılırdı. Bu yüzden Mekkeli olduklarını söyleyenler Müzdelife’de vakfe yaparlar ve “Biz, Allah’ın evinin sakinleriyiz” derlerdi. Mekkelilerin dışındakiler ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. Bu yüzden Allah bu ayrıcalığı kaldırmak üzere “Hepiniz de dalga dalga ilerleyen diğer insanlarla birlikte ilerleyin…” ayetini indirmişti. Humus ve Ahmesî’ler harem bölgesi insanları demektir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali b. ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Arafat’ta vakfe yaptı ve şöyle buyurdu: “Burası Arafattır, burası vakfe yapılacak yerdir. Arafat bölgesinin tamamı vakfe yeridir.” Sonra güneş batınca oradan ayrılmak için hareket etti. Üsâme b. Zeyd’i binitinin arkasına aldı. Eli ile insanlara işaret ediyordu, insanlar büyük kalabalıklar halinde sağa sola çalkalanıyorlardı, onlara bakıp; “Ey insanlar sükunetli olun” diyordu. Sonra hep birlikte denilen Müzdelife’ye gelerek iki vakit namazını bir anda birlikte kıldırdı. Sabah olunca “Kuzah” denilen yere geldi ve orada vakfe yaptı ve şöyle buyurdu: “Burası Kuzah’tır ve vakfe yapılacak yerdir Cem’in yani Müzdelife’nin tamamı vakfe yapılacak yeridir.” Sonra ilerledi Muhassir vadisine varınca devesini kamçıladı ve o bölgeden hızlıca geçti Muhassir vadisini geçince durdu. Fadl b. Abbâs’ı binitinin arkasına aldı sonra şeytan taşlama yerine gelerek taş attı. sonra kurban kesme yerine geldi ve şöyle buyurdu: “İşte burası kurban kesme yeridir. Minâ’nın tamamı kurban kesme yeridir.” Has’am kabilesinden genç bir kız fetva almak üzere Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: “Babam yaşlı bir kimse olup kendisine Hac farz olmuştur. Onun yerine haccetmem caiz midir?” diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Babanın yerine haccet” buyurdular. Bu esnada binitinin arkasında bulunan Fadl’ın boynunu geri tarafa çeviren Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Abbâs sormuştu: “Amca oğlunun boynunu niçin geri çevirdin” diye. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Fetva sormaya gelen genç delikanlı kız ve binitinin arkasında genç delikanlı erkek bunların birbirlerine bakmaları sonucunda şeytanın bir zarar verebileceğinden emin olmak için” buyurdular. bir adam daha geldi: “Ey Allah’ın Rasûlü ben tıraş olmadan haccın tavafını yapıvermişim ne olacak” deyince; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Tıraş oluver veya saçını kısaltıver zararı yoktur” buyurdular. Başka bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü, şeytanı taşlamadan önce kurbanı kesivermişim ne olacak? Dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Şeytana taş atıver zararı yoktur.” buyurdular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka’be’ye gelerek tavaf etti sonra zemzem kuyusuna geldi ve: “Ey Abdulmuttalib oğulları insanlar zemzem çekmek için sizi sıkıntıya sokmayacaklarını bilseydim bende bu kuyudan su çekerdim” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Menasik: 62; İbn Mâce Menasik: 55) Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ali hadisi hasen sahihtir ve sadece bu şekliyle Abdurrahman b. Hâris b. Ayyaş’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. çok kimse bu hadisi Sevrî’den aynı şekilde rivâyet etmişlerdir. İlim adamları bu hadisle amel ederler ve: “Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde kılınması görüşündedirler. ilim adamları ise: “Kişi cemaate katılmaz da kendi çadırında kılar ise aynen imamın yaptığı gibi iki namazı bir vakitte cem eder” demektedirler. b. Ali Ebû Tâlib’in oğlu, Ali’nin oğlu Hüseyin’in oğludur. (Allah’ın selamı hepsinin üzerinde olsun)
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Muhassir vadisinde devesini hızlıca koşturdu.” Bişrin rivâyetinde şu fazlalık vardır. “Müzdelifede huzur ve sükûnetle geçti insanlara da huzur ve sükûnet içersinde olmalarını emretti.” Ebû Nuaym’ın rivâyetinde de şu fazlalık yer alır: “Şeytan taşlamayı fiske taşı büyüklüğündeki taşlarla taşlamayı emretti ve belki de bu yıldan sonra sizi tekrar göremem” buyurdu. Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Usâme b. Zeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, İbn Ömer, Müzdelife’de bir kametle iki namazı bir arada kıldı ve “Rasûlullah (s.a.v.)’in aynı yerde aynı şekilde yaptığını gördüm” dedi. Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Menasik
- Bāb: ...
- باب ...
Saîd b. Cübeyr ve İbn Ömer’den de bu hadisin benzeri rivâyet edilmiştir. Muhammed b. Beşşâr, Yahya’dan diyerek rivâyet etmektedir. Doğrusu Sûfyân’ın rivâyet ettiği hadistir. Bu konuda Ali, Ebû Eyyûb, Abdullah b. Saîd, Câbir, Üsâme b. Zeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisinin Sûfyân’dan rivâyeti, İsmail b. ebî Hâlid’in rivâyetinden daha sahih olup Sûfyân hadisi sahih hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederler akşam namazı Müzdelife’ye gelmeden kılınmaz Müzdelifeye gelince iki namazı bir arada tek kametle kılmak gereklidir ve iki namaz arasında da nafile namaz kılınmaz ilim adamlarından bir kısmının tercihleri böyledir. Sûfyân es Sevrî bunlardan olup şöyle der: “Dilerse akşam namazını kılar yemeğini yer biraz istirahat edip kamet getirir ve yatsı namazını kılar.” Bazı ilim adamları ise: “Akşam ile yatsı namazını Müzdelife’de bir ezan ve iki kametle bir arada kılar.” Yani akşam namazı için ezan okur kamet getirir akşamı kılar sonra tekrar kamet getirip yatsıyı kılar. Şâfii’nin görüşü böyledir. İbn Ömer ve Saîd b. Cübeyr hadisi hasen sahihtir. Seleme bin Küheyl Said b. Cübeyr’den rivâyet etmektedir. İshâk ise; Mâlik’in oğullarından Abdullah ve Hâlid vasıtasıyla İbn Ömer’den rivâyet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Ya’mer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) Arafat’ta iken Necidlilerden bazı kimseler O’na gelip hac hakkında sordular. Rasûlullah (s.a.v.)’de bir kimseyi görevlendirip şöyle ilan ettirdi: “Hac Arafat’tır her kim Müzdelife’de bulunması gereken gece gün aydınlanmadan önce gelip orada bulunursa hacca yetişmiş olur. Minâ’da kalma süresi üç gündür acele edip memleketine dönüş için iki gün kalan günahkar sayılmaz üç günden fazla kalan da yine günahkar olmaz. Muhammed b. Beşşâr dedi ki: Yahya’nın rivâyetinde şu ilave vardır. “Bir adamı bu iş için görevlendirdi de o da bunu duyurdu.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik
- Bāb: ...
- باب ...
Yine Abdurrahman b. Ya’mer (radıyallahü anh)’den manâca önceki hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiş olup İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne’den naklederek: “Bu hadis Sûfyân es Sevrî’nin rivâyet ettiği hadislerin en sağlamıdır” der. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve sonraki gelen kimselerin uygulamaları bu hadis üzeredir. Yani gün ağarmadan önce Arafat’ta bulunmayan kişi haccı kaçırmış demektir. Gün ağarmasından sonra gelmesi hac görevi için yeterli sayılmaz. O yaptığı umre olmuş olur bir sonraki yıl tekrar hac yapması gerekir. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Şu’be’de Bükeyr b. Atâ’dan, Sevrî’nin rivâyetine benzer bir hadis rivâyet etmiş olup, şöyle demiştir: Carûd’tan işittim o da Vekî’den işittiğini söyledi. Vekî’ bu hadisi aktardıktan sonra: “Hacla alakalı vazifelerin anası bu hadistir” demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. Mudarris b. Evs b. Hârise b. Lâm’in et Taî’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Müzdelife’de namaza çıkacağı sırada Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim ve Şöyle dedim: Ey Allah’ın Rasûlü, Tayyi denilen bölgenin iki dağı arasından geliyorum hayvanımı da yordum kendim de yoruldum üzerinde durmadığım bir dağ bırakmadım. Benim haccım olur mu?” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Bizim kılacağımız şu sabah namazına katılan burayı terk edinceye kadar bizimle beraber olan bundan öncede gece veya gündüzden bir an bile olsa Arafat’ta bulunan kimse hac vazifesini yapmış ve haccını tamamlamış sayılır.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen Tefesehu: Kelimesinin anlamı hacla ilgili vazifeler demektir. “Habelün” kumluk arazi “Cebelün” ise taşlık yerler demektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) beni geceleyin Müzdelife’den yüklerimizle birlikte gönderdi.” Diğer tahric: Buharî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ümmü Habibe, Esma b. ebî Bekir ve Fadl b. Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kurban bayramının ilk günü şeytanı kuşluk vaktinde taşlar, diğer günler ise güneşin batıya kaymasından sonra yani öğleden sonra taşlardı.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Hac; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yapar ve kurban bayramının birinci gününden sonra şeytan taşlamayı öğleden sonra yaparlar
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Müzdelife’den güneş doğmadan önce ayrılırdı.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahih olup cahiliye dönemi insanları güneş doğduktan sonra Müzdelife’den ayrılırlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Amr b. Meymun’dan işittim şöyle diyordu: Biz, Müzdelife’de vakfe’de iken Ömer b. Hattâb dedi ki: “Müşrikler güneş doğuncaya kadar Müzdelife’den ayrılmazlar ve ey sebir dağı güneşin ışıklarıyla aydınlan da biz Minâ’ya hareket edelim derlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) onlara uymadı ve güneş doğmadan önce Minâ’ya hareket etti, Ömer’de güneş doğmadan hareket etti.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i sapan taşı büyüklüğündeki taşlarla şeytan taşlandığını gördüm.” Diğer tahric: Müslim, Hac; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Süleyman b. Amr b. Ahvas’ın annesinden de hadis rivâyet edilmiş olup annesinin ismi; “Ümmü Cündüb el Ezdiyye’dir. Ayrıca İbn Abbâs, Fadl b. Abbâs, Abdurrahman b. Osman et Temîmî ve Abdurrahman b. Muâz’dan da hadis rivâyet edilmişitir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve taşların büyüklüğünün fiske taşı veya sapan taşı büyüklüğünde olmasını kabul ederler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bayramın diğer günlerinde şeytanı öğleden sonra taşlardı.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Nebi (s.a.v.) Kurban bayramının birinci günü şeytan taşlamayı biniti üzerinde yapmıştı.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Kudame b. Abdullah, Ümmü Süleyman, İbn Amr b. el Ahvas’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Bazıları ise yaya vaziyette şeytan taşlamayı tercih etmişlerdir. İbn Ömer’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), şeytan taşlamayı yaya olarak yapmıştı.” Bizce bu iki hadisin yorumu şöyledir: Rasûlullah (s.a.v.) duruma göre; bazen yaya olarak, bazen binit üzerinde şeytan taşlamıştır ki ümmeti de durumlarına göre kendisine uysunlar. İlim adamları uygulamalarını her iki hadisle de yapmışlardır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Nebi (s.a.v.), şeytan taşlama yerine yürüyerek gider, yürüyerek gelirdi.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd: Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının pek çoğu uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Kimi ilim adamları ise şöyle derler: “Kurban bayramının birinci günü binit üzerinde diğer günlerde ise yürüyerek taşlayabilir. Tirmîzî: Bu şekilde söyleyenler herhalde Rasûlullah (s.a.v.)’in yaptığını yapmayı istemişlerdir çünkü Rasûlullah (s.a.v.) sadece kurbanın birinci günü taşlama işini binitte yapmış. Kurbanın birinci günü ise sadece Akabe cemresine taş atılır
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Abdullah b. Mes’ûd, Akabe cemresi denilen yere gelince vadinin orta yerinde durdu, Ka’be’ye yönelerek cemreyi sağ kaşı hizasına aldıktan sonra yedi taş attı. Her taş atışında tekbir getirdi ve şöyle dedi: Kendisinden başka gerçek ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki kendisine Bakara sûresi indirilen Rasûlullah (s.a.v.)’de; taşları buradan atmıştır.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; İbn Mâce, Menasik Hennâd Vekî’, Mes’ûdî’den bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu konuda Fadl b. Abbâs, İbn Abbâs, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler ve taşların vadinin orta yerinden atılmasını ve her taşla birlikte tekbir getirmesini tercih ederler. Bazı ilim adamları ise vadinin ortasından atmaya gücü yetmezse gücü yettiği yerden taşlamasına izin vermişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şeytan taşlama işi ve Safa ile Merve arasında yapılan sa’y sadece Allah’ı gündemde tutmak için emredilmiştir.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Kudame b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), devesi üzerinde şeytan taşlarken gördüm, şeytan taşlayanlar arasında vurmak yok, kovmak, itip kalkmak yok ve yoldan çekil yoldan çekil sözleri yoktu.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Hanzala’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Kudame b. Abdullah hadisi hasen sahihtir. Bu hadis sadece bu şekliyle bilinmektedir. Eymen b. Nabil hadisçiler yanında güvenilir bir kişidir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Hudeybiye senesi deveyi ve sığırı yedi kişi adına boğazlamıştık.” Diğer tahric: Müslim, Hac; Nesâî, Dehaya Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Hureyre, Âişe ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğer dönem ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve deve ile sığırın yedi kişiye kadar kurban edilebileceği görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed bunlardandır. İbn Abbâs’tan ayrıca sığır yedi kişi deve ise on kişiye kadar kurban edilebilir şeklinde bir rivâyet vardır. İshâk bu görüştedir ve bu hadisi delil olarak kabul eder. İbn Abbâs hadisini sadece tek yönden bilmekteyiz
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdik kurban bayramı girmişti, Sığırda yedi kişi, devede ise; on kişi olarak ortak olduk.” Diğer tahric: Nesâî, Dehaya; İbn Mâce, Ezahî Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir ve Hüseyin b. Vakîd’ın rivâyetidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kurban edeceği hayvanın boynuna iki takunya takmış Zu’l-huleyfe denilen yerde hayvan’ın sağ tarafına kurbanlık olduğunu belirtmek için yararak kan akıttı ve kan izlerini de silip yok etti.” Diğer tahric: Müslim, Hac; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Ebû Hassân el A’rec’in adı Müslim’dir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden ilim adamları bu hadisle amel ederler, kurbanlık hayvanların işaretlenmesi görüşündedirler. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşleri böyledir. Yusuf b. İsa’dan işittim Vekî’den işittiğini söylüyordu bu hadisi rivâyet edince şöyle dedi: Bu konuda kendi görüşlerine iltifat etmeyin! Çünkü kurbanlık hayvanı işaretlemek sünnet onların sözleri ise bidattır. Ebû’s Sâib’den işittim şöyle diyordu: Vekî’nin yanında idik Vekî’ kendi görüşlerine göre konuşanlardan birine dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) kurbanlık develere işaret koymak üzere hayvanı yaraladı. Ebû Hanife ise bu işe “Müsle” yapmaktır diyor. O adamda bu mesele İbrahim Nehai’den rivâyet edilmiştir. O der ki: Kurbanlık hayvana işaret koymak müsle yapmak demektir. Bu söz üzerine Vekî’ çok şiddetli bir şekilde kızdı ve şöyle dedi: Ben sana Peygamber (s.a.v.) söyledi diyorum sen bana İbrahim söyledi diyorsun, bu sözünden vazgeçinceye kadar hapsedilmeyi nasılda hak etmişsin
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) kurbanlık hayvanlarını “Kudeyd” denilen yerden satın almıştı. Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik) Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu hadisin Sevrî’nin rivâyetinden olduğunu sadece Yahya b. Yemân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Nafi’ ve İbn Ömer’den, Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlığını Kudeyd’den aldığı rivâyet edilmiştir ki bu rivâyet daha sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlık hayvana taktığı gerdanlıkları kendi elimle ördüm. İhrama girmedi, giyecek cinsinden de hiçbirşeyi terk etmedi.” (Yani sadece kurbanlık hayvanları işaretlemiş oldu başka bir şey yapmadı) Diğer tahric: Buhârî, Hac; İbn Mâce, Menasik) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “Haccetmek isteyen kimseye kurbanlığına gerdanlığı taktığında ihrama girinceye kadar elbise koku vs. hiçbir şey haram olmaz. Bir kısım ilim adamları ise şöyle demektedirler: “Hac yapacak kişi kurbanına gerdanlık taktığı andan itibaren ihramlı kimseye vâcib olan tüm şeyler ona da vâcib olur.”
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlara takacağı tüm gerdanlıkları ben örerdim. Koyunlara varıncaya kadar oda bu gerdanlıkları takar fakat ihrama o anda girmezdi.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve koyunlara da gerdanlık takılabilir görüşündedirler
- Bāb: ...
- باب ...
Naciye el Huzaî (r.anha)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kendisiyle Ka’be’ye bir kurbanlık göndermişti de O da: Ey Allah’ın Rasûlü bu kurbanlık telef olacak hale gelirse ne yapmalıyım? Dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdular: Onu kes boğazındaki takılı olan gerdanlığı kanına batır sonra insanlara bırak geç insanlar onu yerler.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik Bu konuda Zûeyb ve Ebû Kabîsa el Huzaî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Naciye hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve nafile kurban hakkında derler ki: Telef olacak kurbanlığın etinden ne sahibi nede arkadaşları yemesin insanlar arasına bırakılır geçilir onlar ondan yerler ve o kimse kurban kesmiş sayılır. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüşte olup şöyle derler: “Eğer o hayvanın etinden sahibi yerse yediği kadarının bedelini öder.” Bazı ilim adamları da şöyle derler: “Bu nafile kurbanın etinden ne kadar yerse yediği kadarını tazmin eder.”
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), deve süren bir adam gördü ve ona “Deveye bin” dedi. Adam: “Ey Allah’ın Rasûlü bu kurban edilmek üzere ayrılmış bir hayvandır” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), üçüncü veya dördüncüsünde “Yazık sana deveye bin yazıklar olsun” buyurdular. Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Ali, Ebû Hureyre ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönem alimlerin bir kısmı ihtiyaç duyulduğu takdirde kurbanlık develere binilebileceğine izin vermişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Kimi ilim adamları da “Mecburiyet olmadıkça binilmesin” derler
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Nebi s.a.v.), şeytanı taşlayınca kurbanını kesti sonra tıraş olmak için berbere başının sağ yanını uzattı kesilen saçı Ebû Talha’ya verdi sonra sol yanını uzatıp tıraş oldu ve kesilen saçını Müslümanlar arasında dağıt” buyurdu. Diğer tahric: Buharî, Hac; Müslim, Hac
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), saçını kestirdi, sahabeden bir kısmı da saçlarını kestirdiler, diğer bir kısmı ise saçlarını kısalttılar. İbn Ömer diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.) bir veya iki kere “Allah saçlarını kestirenlere rahmet etsin” dedi sonra “Kısaltanlara da” buyurdu. Diğer tahric: Buharî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, İbn Ümmül Husayn, Mearib, Ebû Saîd, Ebû Meryem, Hubşî b. Cünade ve Ebû Hureyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yapar ve başın tıraş edilmesini tercih etmişlerdir. Fakat kısaltma yapana da bunun caiz ve yeterli olduğunu söylemişlerdir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kadınların saçlarını kestirmelerini nehyetti.” Bir sonraki, yani 915 nolu hadis’i ve notunu da okuyun !!! Diğer tahric: İbn-i Abbas r.a. rivayeti: Ebu Davud, Menasik EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. Beşşâr (r.a.), Ebû Dâvûd, Hemmâm, Hılas’tan bu (914.) hadisin bir benzerini aktardı ve rivâyette “Ali”yi zikretmedi. Tirmîzî: Ali hadisinde ızdırab vardır. Bu hadis Hammad b. Seleme, Katâde ve Âişe’den de rivâyet edilmiş olup “Rasûlullah (s.a.v.) kadınların saç tıraşı yapmalarını yasakladı” şeklindedir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve kadınların tıraş olmasını değil saçlarını kısaltmalarını tercih ederler
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, Bir adam, Rasûlullah (s.a.v.)’e kurban kesmeden tıraş oluverdim diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.); Kurbanını kes zararı yok” buyurdular. Bir diğer kimse: Şeytanı taşlamadan önce kurban kestim, diye sordu. “Şeytanı taşla zararı yok” buyurdular. Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Hac; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Ali, Câbir, İbn Abbâs, İbn Ömer, Üsâme b. Şerik’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Abdullah b. Amr hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparlar, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bir kısım ilim adamları ise: “Bir kimse Hac ibadetlerinde birini diğerinden önce yaparsa kurban kesmesi gerekir” derler
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i ihrama girmeden önce ve ihramı çıkarıp Ka’be’yi tavaf etmeden önce misk kokusuyla kokulandırırdım.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönem ilim adamlarının görüşü ve uygulamaları bu hadise göredir ve şöyle derler: “İhramlı kimse bayramın birinci günü şeytanı taşlar kurbanını keser saçını tıraş eder veya kısaltırsa hanımına yaklaşmak dışında her şey helal olmuş olur.” Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Ömer b. Hattâb’ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Bu vazifeleri yapan kimseye kadın ve güzel koku dışında her şey helaldir.” Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerin alimlerinden bir kısmının görüşü bu şekildedir. Küfeliler de aynı görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
Fadl b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Müzdelife’den, Minâ’ya, kadar beni binitinin arkasına almıştı, bayramın ilk günü şeytan taşlayınca kadar telbiye getirmeye devam etti.” Diğer tahric: Müslim, Hac; Nesâî, Menasik Bu konuda Ali, İbn Mes’ûd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Fadl hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Hacılar şeytan taşlayıncaya kadar telbiyeye devam ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.), merfu olarak rivâyet ettiği hadisinde şöyle diyor: “Rasûlullah (s.a.v.), umrede Hacer-ül Esvedi istilam ettiği ana kadar telbiyeye devam ederdi.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Çoğu ilim adamları bu hadisle amel ederek, umre yapan kimsenin Hacer-ül Esvedi istilam edinceye kadar telbiyeye devam etmesi kanaatindedirler. Kimi ilim adamları ise umre yapan kimse ihrama girdiği andan itibaren telbiyeye başlar Mekke evleri görününceye kadar yol boyunca devam eder derler. Uygulama bu hadisle olup Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs ve Âişe (r.anhüma)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ziyaret tavafını geceye geciktirirdi.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları ziyaret tavafının geceye ertelenmesine izin vermişlerdir. Bir kısmı ise bayramın birinci günü yapılması kanaatindedir. Kimi ilim adamları da tüm kurban bayramı günlerinde de yapılabilir diyerek genişlik göstermişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, Batha vadisine inerlerdi.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ebû Rafi’ ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi sahih hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrezzak’ın, Ubeydullah b. Ömer’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazı ilim adamları Batha’ya inmenin vâcib değil müstehab olduğu görüşündedirler. İsteyen iner derler. Şâfii şöyle der: Bathaya inmek hac ibadetinden bir parça değildir. Rasûlullah (s.a.v.)’in konakladığı bir yerdir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hasbeye inmek ibadet değildir. Rasûlullah (s.a.v.)’in konakladığı bir yerdir.” (Hasbe, Batha, Ebtah, Mahsab bu vadinin değişik isimleridir. ) Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Tahsîb; Ebtah’a inmek demektir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın çocuğunu Rasûlullah (s.a.v.)’e uzatarak: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu çocuk için de hac olabilir mi? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Evet sana da sevap vardır” buyurdular. Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Câbir hadisi garibtir
- Bāb: ...
- باب ...
Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Babam, Veda haccında Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bana hac yaptırdı ve ben o anda yedi yaşındaydım.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.a.)’den Muhammed b. Tarîf’in hadisinin (824'ün) bir benzeri rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Muhammed b. Münkedir’den bu hadis mürsel olarak rivâyet edilmiştir. İlim adamları, küçük yaşta hacceden çocuğa büyüyünce haccetmesi gerektiği görüşünde ittifak etmişlerdir. İslamın emri olan hac yerine getirilmiş olmaz. Aynı şekilde köle de köleliği esnasında hacceder sonra da hürriyetine kavuşturulursa ileride haccetme imkanı bulursa haccetmesi gerekir. Köleliği esnasında yaptığı hac farz olacak olan haccın yerine geçmez. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk‘ta bu görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile haccettiğimizde kadınların yerine telbiye getirir ve çocukların yerine de şeytan taşlardık.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis garibtir, hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. İlim adamları kadının yerine başkasının telbiye getiremeyeceği üzerinde ittifak etmişlerdir. Kadın kendisi telbiye getirmelidir, telbiye getirirken yüksek sesle getirmesi mekruhtur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Büreyde (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: “Bir kadın Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek, annem hac yapmadan öldü onun yerine haccedebilir miyim? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de “evet onun yerine hac yap” buyurdular. Diğer tahric: Buhârî, Cezaüs Sayd; İbn Mâce, Menasik Bu hadis sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Rezîn el Ukaylî’den rivâyete göre, kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Babam çok yaşlıdır, hac ve umre yolculuğuna gücü yetmez” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Babanın yerine hac ve umre yapıver” buyurdular. Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Buhârî, Cezaüs Sayd Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadiste umrenin zikredilmesi bir başkası adına umre yapılabileceğini göstermek içindir. Ebû Rezîn el Ukaylî’nin adı Lakît b. Âmir’dir
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Nebi (s.a.v.)’e umre yapmak vâcib midir? Diye soruldu da Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Hayır, fakat umre yapmak değerli ve faziletli bir ibadettir” buyurdular. Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları umre vâcib değildir derler. Hac ve umreye iki hac denirdi. Kurban bayramında yapılana “Haccul Ekber” (Büyük Hac) Umreye de “Haccul Asğar” (Küçük Hac) Şâfii diyor ki: Umre yapmak Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnetlerindendir. Umrenin terk edilebileceğine dair ruhsat veren hiçbir delil bilmiyoruz. Nafile ibadet olduğuna dair sağlam bir rivâyet yoktur. Peygamber (s.a.v.)’den nafile ibadet olduğuna dair yapılan rivâyet ise zayıf olup bu tür rivâyetler delil olarak ortaya konulamaz. İbn Abbâs’ın umre yapmayı vâcib gördüğü rivâyeti de bize ulaşmış durumdadır. Tirmîzî: Tüm bu sözler Şâfii’nin sözleridir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Umre ikinci bir umreye kadar yapılan günahlara keffarettir. Kabul edilmiş haccın karşılığı ise ancak Cennettir.” Diğer tahric: Buhârî, Umre; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. ebî Bekir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Abdurrahman b. ebî Bekir’e emrederek Âişe (r.anha)’yı Ten’ım’de ihrama girdirip umre yaptırmasını emretti.” Diğer tahric: Buhârî, Umre; Müslim, Hac) (Bu tür umre yapmak adet hali gören kadınlar için geçerlidir herkesin fazladan umre yapması için bir model değildir. Bu gün hacca ve umreye gidenlerin üç beş sekiz umre yapıverdim demelerinin Peygamber (s.a.v.) sünnetinde bir yeri yoktur.) Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Muharriş el Ka'bî (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Ci'rane’den umreye niyet ederek geceleyin çıktı. Mekke’ye geceleyin girdi umresini yaptı aynı gece Mekke’den çıkarak Ci'rane’de sabahladı sanki geceyi orada geçirmiş gibi ertesi gün güneş batıya kayınca, Batnı Serif bölgesinden çıktı. Yolu; Batnı Serif’den, Müzdelife yolunu takip ederek gitti bundan dolayı yaptığı umre insanlara gizli kaldı.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Muharriş el Ka'bî’nin bu hadisten başka bir rivâyetini bilmiyoruz. Bu rivâyette mevsul yolla gelmiş olabilir denilmektedir
- Bāb: ...
- باب ...
Urve (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e; “Rasûlullah (s.a.v.) hangi ayda umre yapmıştır” diye soruldu. Recep ayında diye cevap verdi. Bunun üzerine Âişe (r.anha) şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) her umre yaptığında İbn Ömer onun yanında bulunmuştur, Rasûlullah (s.a.v.); Recep ayında asla umre yapmamıştır.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Muhammed’den şöyle dediğini işittim: Habib b. ebî Sabit Urve b. Zübeyr’den hadis işitmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), dört umre yaptı onlardan biri recep ayında idi.” Diğer tahric: Buharî, Umre; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir
- Bāb: ...
- باب ...
Berâ b. Âzıb (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Zilkade ayında umre yapmıştı.” Diğer tahric: Buhârî, Umre; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Ma'kıl (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında yapılan umre hacca bedeldir.” Yani hac gibi sevâb kazandırır. Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik Bu konuda İbn Abbâs, Câbir, Ebû Hureyre, Enes ve Vehb b. Hanbeş’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Vehb b. Hanbeş’e; Herem b. Hanbeş’te denilir. Beyan ve Câbir rivâyetlerini Şa'bi ve Vehb b. Hanbeş’den diyerek yaparlar. Dâvûd el Evdî ise: Şa'bi ve Harem b. Hanbeş’den diyerek rivâyet ederler. Fakat doğru olan: “Vehb b. Hanbeş” şeklindedir. Ümmü Ma'kıl hadisi bu şekliyle hasen garibtir. Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Ramazanda yapılan umrenin bir hacca denk sevap kazandırdığı Rasûlullah (s.a.v.)’den sabit olmuştur. İshâk ise şöyle der: Bu hadisin manası şöyle anlaşılmalıdır. Peygamberimizden rivâyet edilen; “Kim ihlas sûresini okursa Kur’ân’ın üçte birini okumuş gibi olur” hadisi gibi anlaşılmalıdır. Yani üç ihlas okumakla Kur’ân’ın tamamı okunmuş olmayacağı gibi Ramazanda umre yapmakla da hac yapılmış sayılmaz
- Bāb: ...
- باب ...
İkrime (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Haccac b. Amr, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini bize aktarmıştır: “Kimin bir organı kırılır, sakatlanır ve hastalanır da o yıl hac yapamaz ise bir sonraki yıl hac yapması gerekir.” İkrime dedi ki: Ben bu hadisi İbn Abbâs ve Ebû Hureyre’ye sordum râvîlerden Haccac es Savvaf doğru söylemiştir. Dediler. Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; İbn Mâce, Menasik İshâk b. Mansur, Muhammed b. Abdullah el Ensarî yoluyla Haccac’tan bu hadisin benzerini bize rivâyet etti ve şöyle dedi: Haccac b. Amr “Bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)’den söylerken işittim” dedi. Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi bu şekilde veya bunun benzeri olarak “Haccac es Savvaf” tan rivâyet etmiştir. Ma'mer ve Muaviye b. Sellam bu hadisi Yahya b. ebî Kesir’den, İkrime’den, Abdullah b. Rafi’den, Haccac b. Amr’dan rivâyet etmiştir. Haccac es Savvaf rivâyetinde Abdullah b. Rafi'i zikretmemiştir. Hadisçiler yanında Haccac güvenilir ve hafız bir kimsedir. Muhammed’den işittim Ma'mer ve Muaviye b. Sellam’ın rivâyetleri daha sahihtir. Abd b. Humeyd, Abdurrezzak yoluyla Ma'mer’den, Yahya b. ebî Kesîr’den, İkrime’den Abdullah b. Rafi’den, Haccac b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Zübeyr’in kızı Dubaa, Peygamber (s.a.v.)’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben haccetmek istiyorum niyetimle şart koşabilir miyim? Rasûlullah (s.a.v.) de; “Evet” dedi. Dubaa: “Nasıl söylemeliyim” deyince; “Lebbeyk Allah’ım lebbeyk bulunduğum yerden başlayarak beni alıkoyacağın yer ve zamana kadar” de buyurdular. Diğer tahric: Müslim, Hac; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Esma binti ebî Bekir ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.ilim adamlarından bir kısmı uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Şartlı olarak hac yapılabileceği görüşündedirler ve şöyle derler: Şart koşar ve bir hastalık veya engel ortaya çıkarsa o anda ihramdan çıkabilir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Bazı ilim adamları ise şartlı hac yapılamaz demekte ve “Şart koşsa da ihramından çıkamaz” diyerek bu kimsenin de normal hac yapan kimse gibi kabul etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Sâlim; Hacca giderken şart koşmayı hoş karşılamaz ve derdi ki: “Peygamber (s.a.v.)’in sünneti size yeterli değil midir? (Yani o yapmış mıdır diyerek böyle bir hadisten haberi olmadığını ortaya koymuş oldu) Nesâî, Menasik; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Huyey’in kızı Safiyye’nin, Minâ günlerinde hayız gördüğü Rasûlullah (s.a.v.)’a aktarıldı da bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Bizi Mekke’de bekletecek mi? dedi. “O, ziyaret tavafını yapmıştı” dediler. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “O halde mesele yok” buyurdular. Diğer tahric: Müslim, Hac; Ebû Dâvûd, Menasik Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göredir ve; Kadın ziyaret tavafını yaptıktan sonra hayız görürse Mekke’den ayrılabilir ona bir şey lazım gelmez. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kim hac yaparsa hac’taki son görevi Ka’be’yi tavaf etmek olsun ancak o günler de hayızlı olan kadınlar bunun dışındadır. Rasûlullah (s.a.v.) onların veda tavafını yapmadan Mekke’den ayrılmalarına izin vermiştir.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yapmışlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyâd b. Eyyûb, Mervan b. Şûca' el Cezerî; Husayf, İkrime, Mûcâhid, Atâ ve İbn Abbâs’tan, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e nispet ederek şu hadisi bize aktarmışlardır: “Doğum yapan ve hayızlı kadın guslederek ihrama girer hacla alakalı tüm yapılacakları yapar sadece temizleninceye kadar Ka’be’yi tavaf edemez. Bu hadis bu yönüyle garibtir
- Bāb: ...
- باب ...
Hâris b. Abdullah b. Evs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Her kim hac ve umre yaparsa son yapacağı vazifesi Beytullahı tavaf etmek olsun.” Bunun üzerine Ömer dedi ki: “Yaptığın şeyle ellerin kırılsın bunu Peygamber (s.a.v.)’den işittin de bize haber vermedin öyle mi?” Diğer tahric: Ebu Dâvûd, Menasik; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Hâris b. Abdullah b. Evs hadisi garibtir. Pek çok kimse bu hadisi Haccac b. Ertae’den buradaki gibi rivâyet etmişlerdir. Rivâyetlerin bazısının senedinde Haccac’a aykırı rivâyetle bulunulmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), bir ihram ve bir niyet ile Haccı Kır'an yaptı hac ve umresi için tek bir tavaf yaptı.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Ebû Dâvûd, Menasik Bu konuda İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiinden bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve derler ki: Haccı Kıran yapan kimse umresi ve haccı için tek tavaf yapar. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Sahabe ve tabiin döneminden bazı ilim adamları ise: “İki tavaf ve iki sa'y yapar” derler. Sûfyân es Sevrî ve Küfelilerin görüşü böyledir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim hac ve umreyi bir niyetle yapmaya niyet eder ve ihrama girerse ihramdan çıkıncaya kadar her ikisi için de bir tavaf ve bir sa'y yapması yeterlidir.” Diğer tahric: İbn Mâce, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Pek çok kişi bu hadisi Ubeydullah b. Ömer’den rivâyet ediyor ve hadisin senedini Rasûlullah (s.a.v.)’e kadar ulaştırmıyorlar ki. O rivâyet daha sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Alâ b. Hadramî (r.a.)’den merfu olarak rivâyet edildiğine göre: (Mekke fethedilmeden önce) “Medîne’ye hicret edip de hac yapan kimseler hac ibadetlerini bitirdikten sonra Mekke’de üç gün kalabilirler.” Diğer tahric: Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Aynı sened ile başka şekilde de merfu olarak rivâyet edilmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir savaştan veya hacdan veya bir umreden dönüşünde bir dağ eteğine veya bir bayıra çıktığında üç defa tekbir alır ve şöyle dua ederdi: “Allah’tan başka gerçek ilah yok tek olarak O var, O’nun ortağı yok, mülk ve saltanat onundur. Her türlü eksiksiz övgüler ona mahsustur ve onun her şeye gücü yeter. Allah’a döneriz daima tevbe eder, kulluğumuzu daima ona yaparız. Seyahat edenler, secde edenler! Rabbimize hamd edenleriz. Allah verdiği sözde doğru ve gerçekleştirendir. Kuluna yardım eden ve tek başına tüm küfür ordularını yok edendir.” Diğer tahric: Buhârî, Cihad; Müslim, Hac Bu konuda Berâ, Enes ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) ile beraber bir yolculukta idik ihramlı iken deveden düşüp boynu kırılarak ölen bir adam gördü ve şöyle buyurdu: “Onu su ve sidr ile yıkayın iki parça olan ihramıyla kefenleyin başını da örtmeyin çünkü o kıyamet günü ihramlı olarak ve telbiye getirerek diriltilecektir.” Diğer tahric: Buhârî, Cezaus Sayd; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: İhramlı kimse ölünce ihramın geçerliliği kalmaz ihramlı olmayan kimseye yapılan işlemler yapılır, derler
- Bāb: ...
- باب ...
Nubeyh b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, Ömer b. Ubeydullah b. Ma'mer ihramlıyken gözlerinden rahatsızlandı ve Ebân b. Osman’a sordu o da: Acı olan göz tedavisinde kullanılan sabır çekinmesini (sürme çeker gibi) tavsiye etmiş ve Osman b. Affân’ın bu durumu Rasûlullah (s.a.v.)’den bize aktardığını bildirmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) gözünden rahatsız olana “sabır çekmesini” emretmişti. Diğer tahric: Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve ihramlının içersinde güzel koku bulunmayan herhangi bir ilaçla tedavi görmesinde bir sakınca görmezler
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, Nebi (s.a.v.) Hudeybiye’de Mekke’ye girmeden önce ihramlıyken tencere altında ateş yakarken ve bitler yüzüne dökülürken ona uğradı ve “Başındaki haşereler sana zarar vermiyor mu? Ka'b: “Evet” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.); “Tıraş ol, altı fakire bir farak sadaka ver. -Farak üç ölçek hububat alan bir ölçü birimidir.- “Veya üç gün oruç tut veya bir kurban kes.” İbn ebî Nüceyh: “Bir koyun kes” diye rivâyet etmiştir. Diğer tahric: Müslim, Hac; İbn Mâce, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin döneminden bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. İhramlı tıraş olur veya ihramlı iken giyilmemesi gereken bir elbise giyerse veya güzel koku sürünürse; Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet edildiği şekilde keffâret gerekir
- Bāb: ...
- باب ...
Beddah b. Adıy (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) çobanların bir gün şeytan taşlamalarını bir gün de hayvanlarının başında kalmalarına izin verdi.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: İbn Uyeyne de aynı şekilde rivâyet etmiştir. Mâlik b. Enes ise, Abdullah b. ebî Bekir’den, babasından, Ebûl Beddah b. Âsım b. Adiyy’den ve babasından rivâyet ediyor ki Mâlik’in rivâyeti daha sahihtir. İlim adamlarından bir kısmı çobanların bir gün taşlayıp bir gün bırakmalarına izin vermişlerdir. Şâfii bunlardandır
- Bāb: ...
- باب ...
Âsım b. Adiyy (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), çobanların Minâ’da gecelemeyi bırakıp bayramın birinci günü şeytanı taşlamalarını sonraki taşlamaları da bir araya getirerek değişik bir günde yapmalarına izin vermiştir.” Mâlik diyor ki: Abdullah b. ebî Bekir’in şöyle söylediğini sanıyorum: “İlk günde taşlarlar nefr gününde ise diğerlerini taşlarlar.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Menasik; Nesâî, Menasik Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn Uyeyne’nin Abdullah b. ebî Bekir’den rivâyetinden daha sahihtir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: Ali, Yemen’den Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına geldi ve hangi niyetle ihrama girdin dedi. Ali de dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.) hangi niyetle ihrama girdiyse ben de o niyetle girdim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Kurbanımı yanımda getirmiş olmasaydım ben de ihramdan çıkardım” buyurdular. Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis bu yönüyle hasen sahih garibtir
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Hacc’ül Ekber hangi gündür? Diye sordum; “Bayramın ilk günüdür” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir)
- Bāb: ...
- باب ...
Yine Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hacc’ül Ekber günü Kurban bayramının birinci günüdür.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik Tirmîzî: Ali bu hadisi merfu olarak değil kendi sözü olarak aktarmıştır ki öncekinden daha sahihtir. İbn Uyeyne’nin bu hadisi mevkuf olarak rivâyet etmesi, Muhammed b. İshâk’ın, merfu olarak rivâyetinden daha sahihtir. Pek çok hadis hafızı bu hadisi Ebû İshâk’tan, Hâris’den, Ali’den mevkuf olarak bize aktarmışlardır. Yine Şu’be Ebû İshâk’tan, Abdullah b. Mürre’den, Hâris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyd b. Umeyr (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: İbn Ömer; Ka’be’nin, Hacer-ül Esved ve Rükn-ü Yemanî denilen köşelerine gelince oralara el sürebilmek için aşırı bir gayret ederdi. Bunun üzerine Ey Ebû Abdurrahman dedim; Peygamber (s.a.v.)’in ashabından iki rükne karşı el sürebilmek için aşırı gayret ediyorsun nedendir acaba? İbn Ömer dediki: Öyle yapıyorsam şunu iyi bil ki; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim; “Onlara el sürmek günahlara keffarettir” buyurdu. Yine ondan işittim: “Kim, Ka’be’yi yedi defa tavaf edip bunu güzelce yaparsa bir köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” Yine ondan işittim: “Her kim Ka’be’yi tavaf esnasında attığı her bir adım sebebiyle Allah, bir günahını siler ve bir sevap yazar” buyurdu. Diğer tahric: Nesâî, Menasik Tirmîzî: Hammad b. Zeyd, Atâ b. Sâib’den, İbn Ubeyd b. Umeyr’den, İbn Ömer’den benzeri şekilde de rivâyet etmiştir. Fakat bu rivâyetinde “babasından” dememiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ka’be etrafında tavaf etmek namaz kılmak gibidir ancak tavafta konuşabilirsiniz. Her kim tavaf esnasında konuşacaksa hayırlı şeyler konuşsun.” Diğer tahric: Nesâî, Menasik; Buhârî, Hac Tirmîzî: Bu hadis İbn Tavus ve başkaları tarafından, Tavus’tan ve İbn Abbâs’tan mevkuf olarak rivâyet edilmiş olup sadece Atâ b. Sâib’in rivâyetiyle merfu olarak bilmekteyiz. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve: “Zaruret olmadıkça tavaf anında konuşulmamasını Allah’ı zikretmek ve ilim öğrenmek gibi konuların konuşulmasını müstehab görmektedirler.”
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) Hacer-ül Esved hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah kıyamet günü Hacer-ül Esved’i mahşer yerine getirecektir, ve onun iki gözü olacak onlarla görecek bir dili olacak onunla konuşacak ve kendisine istilam edenlere şâhidlik yapacaktır.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasendir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı iken içerisine koku karıştırılmamış zeytin yağı ile yağlanırdı.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmizi: Mukattet: Güzel koku karıştırılmış demektir. Tirmizi: Bu hadis ğaribtir…
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir: “Âişe, zemzem suyunu hac günlerinde yanında bulundurur ve Rasûlullah (s.a.v.)’in de yanında taşıdığını haber verirdi.” Tirmîzî rivâyet etmiştir. Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle biliyoruz
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulaziz b. Rüfey (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e Rasûlullah (s.a.v.)’den duyup gördüğün bazı şeylerden bana bahset dedim. “Zilhiccenin sekizinci günü öğle namazını nerede kıldı? Dedi ki: “Minâ’da. Minâ’dan dağılma günü ikindi namazını nerede kıldı? Dedim. “Ebtah” ta dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hac görevlerini yaptıracak olan yetkilinin yaptığı gibi yap.” Diğer tahric: Buhârî, Hac; Müslim, Hac Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Sevrî’den İshâk b. Yusuf el Ezrak’ın rivâyeti olarak ta garibtir