Sunan Abu Dawud
...
(11) Kitāb: The Rites of Hajj (Kitab Al-Manasik Wa'l-Hajj)
(11) ...
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre el-Akra' b. Habis Nebi (s.a.v.)'e: Ey Allah'ın Rasülü, hac (bize) her sene mi farzdır, yoksa (ömrümüzde) bir kerre mi? diye sormuş, (Nebi (s.a.v.) de); "Yok, hayır. Bir kerredir. Kim daha fazla yapacak olursa, o nafiledir." diye cevap vermiştir. Müslim, hac; Tirmizî, hac, tefsir-i sûre; Nesâî, Menâsik; îbn Mâce; menâsik; Dârimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 255, 292, 301, 321, 325; II- 508. Ebu Davud dediki; "Seneddeki Ebu Sinan, Ebu Sinan ed-Duveliyy'dir. Aynı şekilde Abdu'l Celil b. Humeyd ile Süleyman b. Kesîr de ez-Zührî'den (bu ravtnin ismini Ebu Sinan olarak) rivayet etti. Ukayl de rivayetinde yerine demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Vâkid'den; demiştir ki: Veda haccında Resûlullah'ı (s.a.v.), hanımlarına; "Bu (hacdan) sonra (sizler için) hasırların üstleri (vardır.)" buyururken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Hiç bir müslüman kadın'a yanında kendisine nikâhı düşmeyen bir adam bulunmaksızın, bir gecelik yol'a çıkması helâl değildir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve âhiret gününe imân eden bir kadının bir gün ve gecelik yola çıkması helâl olmaz..." (Daha sonra Ebû Hureyre sözlerine devamla önceki (1723.) hadisin manâsını da (nakletmiştir). Nüfeylî: "bize (bu hadîsi) Mâlik rivayet etti" dedi. Müslim, hac; İbn Mâce, menâsik Ebû Dâvûd dedi ki: el-Ka'nebî ile en-Nüfeylî (senedde) "babasından" sözünü zikretmediler. İbn Vehb ile Osman b. Ömer de Ka'nebi’nin rivayet ettiği gibi (bu hadîsi) Malik'den (rivayet ettiler)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den; demiştir ki: "Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur, (Râvi, suheyl) Önceki (1724.) hadisin benzerini zikretti... Farklı olarak "berîd" (sözünü) ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Sa'îd'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve âhiret gününe imân eden bir kadının yanında babası veya erkek kardeşi veya kocası veya oğlu veya nikâhı haram olan birisi bulunmaksızın üç günlük ve daha fazla yola çıkması helâl değildir.”
- Bāb: ...
- باب ...
İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.): "Kadın beraberinde bir mahrem bulunmadıkça üç (günlük) sefere çıkmasın" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet edildiğine göre İbn Ömer, Safîyye ismindeki cariyesini (hayvanının) arkasına bindirirdi. (Câriye bu şekilde) onunla beraber Mekke'ye kadar yolculuk ederdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.): "İslâm'da hacca gitmemek olmaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'tan; demiştir ki: Hacc'a giderlerdi ve (yanlarına) azık almazlardı. (Hadîsi Ebü Davud'a nakleden râvilerden biri olan) Ebû Mesüd (İbn Abbas'dan naklen şunları) söyledi: Yemen halkı yahutta Yemen'den bazı kimseler azıksız olarak hacca gidiyorlardı ve "biz mütevekkiliz" diyorlardı. Bunun üzerine Allah (c.c.) "Bir de (hac seferinize yetecek mikdarda) azıklamnız. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insana yük olmaktan) sakınmaktır."[Bakara 197] (ayet-i kerimesini) indirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Mücâhid dedi ki: İbn Abbas (r.a.) şu; "Rabbinizin lütfundan istemenizde bir günah yoktur."[Bakara 198.] mealindeki ayeti okudu da; "(mü'minler İslâm'ın ilk yıllarında) Mina'da ticaret yaprrfazlardı. Bunun üzerine Arafat'tan (Mina'ya) dönünce ticâret yapmalarına izin verildi," dedi
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Abbas'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.); "Haccetmek isteyen kimse acele etsin" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Ümâme et-Teymi'den; demiştir ki: Ben hac yolunda (hacılara binek hayvanlarını) kiraya veren bir kimseydim, halk bana; Senin haccın olmuyor, diyorlardı. Bir de İbn Ömer'e rastladım ve; Ey Ebû Abdurrahman ben hac yolunda (binek hayvanlarını hacılara) kiraya veren bir kimseyim. (Bu sebeple) halk bana "senin haccın olmuyor" diyorlar (Sen ne dersin?) diye sordum. İbn Ömer: Sen İhrama girmiyor musun, telbiye yapmıyor musun, Beyt'i tavaf etmiyor musun, Arafat'tan inip taşları atmıyor musun? dedi. Ben de; Evet (bütün bunları yapıyorum), diye cevap verdim. Öyleyse senin haccın oluyor. (Çünkü) Nebi (s.a.v.)'e bir adam gelip senin sorduğun şeyin aynısını sormuştu da Resûlullah (s.a.v.) sükût etmişti, şu: "Rabbinizden nzık istemenizde günah yoktur"[Bakara 198.] mealindeki âyet ininceye kadar cevâb vermemişti. (Bu ayetin inmesi üzerine) Resûlullah (s.a.v.) onu çağırtıp kendisine bu âyeti okuyarak; “Senin (bu şekilde) haccın sahihtir" buyurmuştu, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, İnsanlar haccın ilk zamanlarında, hac mevsimlerinde Minâ'da, Arafat'ta ve Sûkuzu'l-Mecâz'da alış-veriş yaparlardı. (Fakat) ihrâmlı olarak alışveriş yapmaktan da korkarlardı. Bunun üzerine noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah "(Hac mevsiminde) Rabbinizden rızık istemenizde bir günâh yoktur"[Bakara 198.] (âyet-i kerimesini) indirdi. (Râvi îbn Ebi'z-Zi'b) dedi ki: Ubeyd b. Umeyr'in bana haber verdiğine göre O (îbn Abbâs) Kur'ân'da bu (hac mevsimleri) kelimesini okurmuş
- Bāb: ...
- باب ...
(Musannif Ebû Davud'un dediğine göre kendi şeyhi) Ahmed b. Salih bir hadis rivayet etmiştir (ki bu hadisin) manası (şudur): İbn Abbâs'ın hürriyetine kavuşturduğu kölesinin Abdullah b. Abbas'dan rivayet ettiğine göre insanlar haccın ilk zamanlarında (hac mevsiminde) alış-veriş yaparlardı... (Musannif Ebû Davud'un rivayetine göre Ahmed b. Salih daha sonra önceki (1734.) hadisin) manasını (en son kelimesini teşkil eden) "mevâsimü'l-hacc (Hac mevsimleri)"ne kadar nakletmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Ravhâ'da bulunuyordu. Bir deve kervanına rastlayarak onlara selam verdi ve; "Siz kimsiniz?" dedi. (Onlar da); Müslümanlarız, cevabını verdiler ve; Sen kimsin? dediler. (Resûlullah (s.a.v.)'in yanında bulunan) sahabiler de, "Resûlullah" diye cevap verdiler. Bunun üzerine bir kadın (fırsatı kaçıracağından) korktu (koşarak gitti), bir çocuğun pazusundan tutup kendi tahtırevanından çıkardı ve; Ey Allah'ın Resûlu, bunun için de hac (sevabı) var mıdır? dedi. (Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de); "Evet, senin içinde ecir vardır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) Medine halkı için Zu'l-huleyfe'yi, Şamlılar için Cuhfe'yi, Necid halkı için Karn'ı mîkat olarak tayin etti. Yemen halkı için de Yelemlem'i mîkat tayin ettiği (haberi) bana ulaştı
- Bāb: ...
- باب ...
Amr b. Dînâr Tâvûs'tan o da İbn Abbas'tan; Abdullah b. Tavus ise Tâvûs'tan naklen; "Resûlullah (s.a.v.) mikat tayin etti" dediler (ve önceki (1737.) hadisin) mânâsını (rivayet ettiler). Bunlardan birisi "Yemen halkı için Yelemlem'i (tayin etti)" dedi. Diğer birisi de "Elemlem'i (tayin etti)" dedi. (Bu iki râvinin ifadelerine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu yerler, adı geçen yerlerin halkı ile bu yerlerin halkı olmadıkları halde hac veya umre maksadıyla buralara uğrayan kimseler için (mikat tayin edilmiş)dir. (Mekke'ye) bundan daha yakın olanlar ise..." (İbn Tavus rivayetinde) dedi ki: (Bu kimseler) istedikleri yerden (ihrama girerler) yine Mekke halkı da Mekke'den ihrama girerler
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Zâtu Irk'i, Irak halkı için, ihrama girme yeri (mîkat) olarak ta'yin etti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) maşrik halkı için "Akîk"i mîkat ta'yin etti
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi, Resûlullah (s.a.v.)'i, "Kim hac veya umre için Mescid-i Aksa'dan ihram'a girip Mecsid-i Harâm'a kadar (ihramda) kalırsa onun geçmiş ve gelecek günah(lar)ı bağışlanır," veyahutta "Onun için cennet(e girmek) kesinleşmiştir." buyururken işitmiştir. (Râvi) Abdullah, (Yahya b. Ebî Sûfyan'ın) bu iki (cümle) den hangisini söylediğinde şüpheye düşmüştür. İbn Mâce menâsık Ebû Davud dediki: Allah Vekî'e rahmet etsin. Beytul-Makdis'den ihrama girdi. Yani Mekke'ye kadar (ihramda kaldı)
- Bāb: ...
- باب ...
el-Hâris b. Amr-es-Sehmi demiştir ki, Resûlullah (s.a.v.) Minâ'da ya da Arafat'ta iken yanına varmıştım; halk etrafına toplanmıştı. Araplar geliyorlardı, yüzünü görünce "Bu mübarek yüzdür" diyorlardı. O gün Resûlullah (s.a.v.) Zâtu Irk'ı Iraklılara mik'at tayin etti
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.an'ha) den; demiştir ki: Esma bint Umeys, (Zulhuleyfe'de) ağacın altında Muhammed b. Ebî Bekr'i doğurdu da, Resûlullah (s.a.v.) Ebû Bekr'den (Esma'nın) yıkanmasını ve ihram'a girmesini istedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.); "Hayizlı ve nifaslı (kadınlar) ihram yerine geldikleri zaman gusl edip, ihram'a girerler ve Beyt'i tavaf'ın dışında bütün hac ibadetlerini yerine getirirler" buyurmuştur. (Bu hadisi Ebû Davud'a rivayet eden iki ravî'den biri olan) Ebû Ma'mer rivayetine "temiz oluncaya kadar" sözünü de eklemiştir. (Diğer ravf) İbn İsa ise, (hadisin senedinde sadece) "A ta'dan Oda İbn Abbas'dan" diyerek Mücâhidle İkrime'den bahsetmediği gibi) "Beyt'i tavaf etmenin dışında kalan hac ibadetlerini (yerine getir" şeklinde) rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha) demiştir ki: Ben, Rasûllullah (s.a.v.)'e ihram'a girmesi için ihramdan önce, ihramdan çıkması için de Beyt'i tavaf etmeden önce koku sürdüm
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.a.hâ)dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) ihrâmlı iken, (O'nun) saç ayrımındaki misk pırıltısını hâlâ görür gibiyim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki; Resülullah'(s.a.v.)'i, (zamklı bir madde ile) başının saçlarını toplamış olduğu halde yüksek sesle telbiye ederken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ihram'a girerken başı(nın saçları)nı bal ile toplamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Hudeybiye yılında, hac kurbanları arasında bir de, Ebû Cehl'e ait olan ve başında gümüşten bir halka bulunan kurbanlık bir deve gönderdi. (Bu hadisin diğer râvisi) İbn Minhâl (bu cümleyi) "altından bir halka" diye nakletti. Nüfeylî' (buna bir de) "müşrikleri bununla öfkelendiriyordu." (cümlesini) ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Âişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Veda Haccı'nda ailesi için bir sığır kestirmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) umre yapan zevceleri için, aralarında (ortaklaşa) olarak bir sığır kestirmişti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Zülhuleyfe'de Öğleyi kıldıktan sonra bir deve istemiş de onu hörgücünün sağ tarafından nişanlayıp, ondan kan akıtmış, boynuna da iki nalın takmıştır. (Daha) sonra da devesini getirip üzerine binince (deve) kendisini düzlüğe çıkarınca, (burada) hacca telbiye getirmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (önceki 1752.) hadis (yani) Ebu'l-Velîd (hadisi) Şu'be'den de (rivayet edildi. Ancak bu hadisin râvisi) "kanı eliyle sildi" ifadesini kullandı. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Hemmâm da rivayet etti. (Ve); "kanı ondan parmağıyla sildi" ifadesini kullandı. Ebu Davud dedi ki: Bu (hadis) sadece Basralıların rivayet ettiği hadislerdendir
- Bāb: ...
- باب ...
el-Misver b. Mahreme ile Mervân'dan; demişlerdir ki: Resûlullah (s.a.v.) Hudeybiye (müsalahası) yılında (umre için Medine'den yola) çıkıp da Zulhuleyfe'ye vardığında kurbanlığın boynuna gerdanlık taktı (sonra) işaretledi ve ihrama girdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha) dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) (Beyt-i şerife) boynunda nişan takılı bir koyun göndermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b.Ömer)'den; demiştir ki: Ömer b. el-Hattab, buhtî (denilen türden bir deveyi Beyt-i şerife) gönder(mek üzere işaretlemişti. Bu deveyi üç yüz dinara satın almıştı. Nebi (s.a.v.)'e gelip; Ey Allah'ın Resulü ben bir buhtîyi (Beyt-i şerife) gönder(mek üzere işâretlemiş)dim. Ona karşılık olarak bana üçyüz dînar teklif edildi. Onu satıp da parasıyla başka (kurbanlık) develer satın alabilirmiyim? dedi. (Resûl-i Ekrem de:) "Hayır, kurban et onu!" buyurdu. Ahmed b. Hanbel, II, 145; Beyhakî, es-Sünenu'l-kûbrâ, V, 241. Ebû Dâvûd dedi ki: (Resûlullah (s.a.v.)'in bu (hükmü)nün sebebi (Ömer r.a.'in) onu işaretlemiş olmasıydı
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.)'in develerinin gerdanlıklarını ellerimle ördüm, sonra o develeri işaretledi, boyunlarına gerdanlık taktı ve Beyt-i şerif'e gönderdi. (Kendisi de) Medine'de kaldı, ama (bununla) kendisine helâl olan hiç bir şey haram olmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Urve ile Amre bint Abdirrahman'dan rivayet edildiğine göre Âişe (r.anhâ.) (şöyle) buyurmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) Medine'den (Beyt-i Şerife) kurbanlık gönderirdi. Kurbanlığının gerdanlığını da ben örerdim. (Kurbanlığı gönderdikten) sonra ihrama giren kimsenin sakınacağı şey(ler)den sakınmazdı. Şunlarda tahric etti: Buhârî, hac, vekâle; Müslim, hac; Nesâî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, VI
- Bāb: ...
- باب ...
Mü'minlerin annesi (Âişe) dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) (Beyt-i Şerife) kurbanlık gönderdi, (o kurbanın) gerdanlığını da yanımda bulunan (renkli) yün(ler )den ben ördüm. Sonra aramızda ihrâmsız olarak kaldı. (İhrâmsız bir) erkeğin ailesine yaklaştığı gibi (ailesine) yaklaşırdı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) kurbanlık deve sürüp giden bir adam görmüş de ona; "Deveye bin!" buyurmuş. O kimsede; (Ya Rasûlullah) bu (Kurbanlık) bir devedir, diye cevap vermiştir. (Bu emir ve cevap üç defa tekrarlanmıştır.) Bunun üzerine (Rasûlullah) ikinci veya üçüncü defasında; "Yazıklar olsun sana, şuna bin" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zubeyr, Câbir b. Abdillah'a kurbanlık deveye binme meselesini sordum. O dedi ki: (Ben) Resûlullah (s.a.v.)'i; "Ona binmeye mecbur kaldığın vakit başka hayvan buluncaya kadar her zamanki gibi bin" buyururken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Naciye el-Eslemî'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v.) onunla (Beyt-i Şerife) bir kurbanlık göndermiş ve "Ona (Beyt-i Şerife varamayacak şekilde) bir acizlik gelecek olursa, kes. Sonra (boğazında takılı olan) nalını kanına batır, sonra da insanlara bırakıver
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Eslem'li bir kimseyi on sekiz deve ile birlikte (Beyt-i Şerife) göndermişti. (O zat); Onlardan birisi yürümekten âciz kalacak olursa ne (yapmamı uygun) görürsün? dedi. (Resûl-i Ekrem de); “Onu boğazlarsın, sonra (boynundaki nişanlık) nalınını kanına boya ve hörgücünün yanıbaşına vur. O deveden sen de yeme, beraberindekilerden birisi de (yemesin)" buyurdu. Yahutta "yol arkadaşlarından birisi de (yemesin)" dedi. Ebû Dâvûd dedi ki: (Ebu't-Teyyah'ın) bu hadiste yalnız kaldığı kısım "Ondan sen de yeme, yol arkadaşlarından birisi de(yemesin)" sözüdür. (Müsedded) Abdülvâris ('den rivayet ettiği) hadisinde ise, “sonra onu vur" (sözü) yerine (sözünü) nakletmiştir. Ebu Davud dediki; Ben Ebu Seleme'yi, "(Sözü, ravisine) isnadı ve manayı doğru (nakl) ettin mi, kâfidir" derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) kurbanlık develerini kestiği zaman otuz tanesini kendi eliyle kesti, geriye kalanlarını da bana emretti, ben kestim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Kurt'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şânı yüce olan Allah katında günlerin en büyüğü kurban (bayramı) günüdür. Sonra da karr günüdür" İsa('nın) rivayet etti(ğine göre) Sevr; "O, (karr günü, Kurban Bayramı'nın) ikinci gün(ü)dür" demiştir. (Râvî Abdullah b. Kurt) dedi ki: Resûlullah (s.a.v.)'e beş veya altı tane kurbanlık deve getirilmişti. (Resûlullah'ın kesime) kendilerinden başlaması için (kendiliklerinden) ona yaklaşmaya başlıyorlardı. (Develerin) yanları ve başları yere düşünce (Resûlullah) gizli bir söz söyledi, anlayamadım. (Önümdekine) "ne diyor?" diye sordum. "İsteyen (bu kurbandan) kesip alabilir'(diyor)" diye cevâp verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ğurfe b. el-Hâris el-Kındî'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'ı Veda Haccında gördüm. (Kendisine) hediy kurbanlıkları getirilince; "Bana Ebû Hasan'ı çağırınız!" dedi. Bunun üzerine derhal kendisine Ali (r.a.) çağrıldı. O'na (hitaben); "Şu süngünün (kabzasının) alt kısmından tut" buyurdu. Resûlullah (s.a.v.) de süngünün (kabzasının) üst kısmından tuttu. Sonra onu kurbanlık develere (ikisi birden) çaldılar. (Resûlullah s.a.v.) işini bitirince devesine bindi ve Ali (r.a.)'yı da arkasına aldı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Sâbi'den rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.) ve ashabı kurbanlık develeri sol (ön ayakları) bağlı ve geri kalan ayakları üzerinde dikili olarak boğazlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ziyâd b. Cubeyr'den; demiştir ki: Minâ'da İbn Ömer'le birlikte idim. Kurbanlık devesini çökdürerek boğazlayan bir adam'a rastladı (ve ona): Onu bağlı olarak ayağa kaldır.'(Nebiimiz) Muhammed (s.a.v.)'in sünnetine uy!" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) bana, develerine bakmamı, derileriyle çullarını (fakirlere) dağıtmamı, kasaba bunlardan bir şey vermememi emretti. Ve; "Ona biz kendimizden (birşeyler) veririz." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Sâ'id b. Cübeyr'den; demiştir ki: Abdullah b. Abbâs'a: Ey Ebû Âbbâs, ben, Resûlullah (s.a.v.)'ın girdiği ihramın zamanı hakkında sahâbîlerin görüş ayrılığına düşmelerine şaşıyorum, dedim. (Bana şöyle) cevap verdi: Gerçekten bunu insanların en iyi bileni benim. Resûlullah (s.a.v.)'in haccı, (sadece) bir kere olduğu için (insanlar) bu konuda ihtilâfa düştüler. (Şöyle ki:) Resûlullah (s.a.v.) hac maksadıyla (yola) çıktı. Zülhuleyfe'deki namazgahında iki rekât(lik namaz)'ını kıldı. Namazını bitirince bulunduğu yerde hacca niyet edip hac için yüksek sesle telbiye getirdi. Bunu kendisinden işiten kimseler kendisinden (işittikleri gibi) bellediler. Sonra (devesine) binip de devesi O'nu kaldırıp doğrultunca (ikinci) bir telbiye (daha) getirdi. Bazı kimseler de kendisinden bunu işitmiş oldular. İşte bu (ihtilâfın sebebi) oraya (halkın) bölük bölük gelmiş olmaları ve devesi onu kaldırdığı sırada Rasûlullah'ı telbiye getirirken işitenlerin, "Resûlullah (s.a.v.) telbiyeyi devesi kendisini kaldırdığı zaman getirdi." demeleri, daha sonra Rasûlullah (s.a.v.) (deveyle biraz daha ileri) gidip te Beydâ'nın tepesine çıktığı sırada getirdiği telbiyeyi duyan diğer bazı kimselerin de; "Rasûlullah (s.a.v.) Beydâ tepesinde hacca niyet etti." demeleridir. Allah'a yemin olsun ki O, namazgahında ihram'a girdi ve devesi kendisini kaldırınca telbiye getirdiği gibi, Beydâ tepesine çıktığında da telbiye getirdi. Said (b. Cübeyr) dedi ki: Abdullah b. Abbas'ın (bu) sözüne sarılan(lar) iki rekât(lık namazlarını bitirdikten sonra yüksek sesle telbiye getirirler)
- Bāb: ...
- باب ...
Salim b. Abdullah’tan rivayet edildiğine göre, babası Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Şurası (sizin) Resûlullah (s.a.v.) hakkında iddiada bulunduğunuz Beydâ'nızdır. Resûlullah (s.a.v.) ise, atıcak mescidin yanında, yani Zülhuleyfe mescidinde ihrama girdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeyd b. Cüreyc'den rivayet olunduğuna göre Ubeyd, Abdullah b. Ömer (r.a.)'e: Ey Ebû Abdurrahman! Görüyorum ki, sen arkadaşlarının yapmadığı dört şeyi yapıyorsun, demiş, İbn Ömer (r.a.) de: Onlar nedir Ey İbn Cüreyc demiş. Ubeyd: Senin Kabe rükünlerinden yalnız (iki rükün olan) Rükn-i Yemânîlere dokunduğunu gördüm. Ve yine gördüm ki "Sıbtiyye" denilen ayakkabıları giyiyorsun. Ve yine gördüm ki (elbiseni veya saçım) sarıya boyuyorsun. Bir de Mekke'ye vardığında başkaları hilâli gördükleri vakit telbiyede bulunurken senin terviye gününe kadar telbiye getirmediğini gördüm, cevabım vermiş. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer (r.a.) şunları söylemiş: Rükünlere gelince: Ben, Resûlullah (s.a.v.)'i iki Rükn-i Yemânî'den başkasına dokunurken görmedim. Sıbtiyye denilen ayakkabıları giymemin sebebi: Resûlullah (s.a.v.)'i kılsız ayakkabı giyerken görmüş olmamdır. Onlarla abdest alırdı. Binâenaleyh ben de öyle ayakkabı giymeyi tercih ederim. Sarı boyaya gelince: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i sarı boyalı elbise giyerken gördüm. Bu sebeple ben de sarı boyalı elbiseyi giymeyi severim. Telbiye meselesinde dahi Resûlullah (s.a.v.)'i hayvan, kendisini kaldırıp doğrultuncaya kadar telbiye ederken görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.) den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) öğleyi Medine'de dört (rekât) olarak kıldı, ikindiyi de iki (rekât) olarak Zülhu-leyfe'de kıldı. Sonra geceyi Zülhuleyfe'de geçirdi. Nihayet sabah olunca hayvanına bindi. Kendisini, hayvan kaldırınca yüksek sesle telbiye getirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b.Mâlik'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) öğle namazını kıldıktan sonra binitine binmiş, Beydâ dağına çıkınca da yüksek sesle telbiye getirmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe bint Sa'd b. Ebî Vakkâs'dan; Sa'd b. Vakkâs (şöyle) demiştir: Nebi (s.a.v.) (hacca gitmek için) el-für’ yolunu seçecek olursa;' bineği kendisini kaldırdığı zaman yüksek sesle telbiye getirerek ihram'a girerdi. Eğer Uhud yolunu seçecek olursa, Beydâ dağı üzerine çıktığı zaman yüksek sesle telbiye getirerek ihrama girerdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Dubâa bint ez-Zübeyr b. Abdilmuttalib, Resûlullah (s.a.v.)'e gelip, Ey Allah'ın Resulü, ben hacca gitmek istiyorum (ihrama girerken) şart koşabilir miyim? demiş. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de; "Evet" cevabını vermiştir. (Bunun üzerine Dubâa), Şartı nasıl koşayım? deyince, (Resûl-i Ekrem efendimiz); "Ey Allah'ım emrine amadeyim, ey Allah'ım beni engellediğin yerde ihramdan çıkmam şartıyla emrine âmâdeyim de" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) (umresiz olarak) sadece hac yapmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan demiştir ki: Zilhicce hilâline yakın (bir günde) Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca (Resûlullah (s.a.v.): "Hacca niyet etmek isteyen (hacca) niyet etsin. Umre'ye niyet etmek isteyen de umreye niyet etsin" buyurdu. Vuheyb hadisinde, Musa (Resûl-i Ekrem'in) "Eğer hedy kurbanını göndermiş olsaydım ben de umreye niyet ederdim" (buyurduğunu) rivayet etti. (Mûsâ), Hammâd b. Seleme hadisinde de (Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu) rivayet etti: "Bana gelince; ben hacca niyet ediyorum. Çünkü yanımda hedy kurbanlığı vardır." (Bu hadisi Ebû Davud'a farklı şekilde nakleden râvîler, hadisin bundan sonraki kısmında Hz. Âişe'nin sözlerini naklederlerken, hadisin bundan) sonrasında ittifak ettiler: (Hz. Âişe dedi ki:) Ben de umreye niyet eden(ler) arasındaydım. Yolun bir kenarına varınca hayızlandım. Ben ağlarken Resûlullah (s.a.v.) yanıma çıkageldi: "Seni ağlatan şey nedir?" dedi. ben de "Keşke bu sene hac yolculuğuna çıkmasaydım, dedim. (Bunun üzerine). "Umreyi bırak, saçını çöz ve taran" buyurdu. Mûsâ (bu cümleyi) "Hacca niyet et" (şeklinde) Süleyman ise, "Müslümanlar haclarında ne yapıyorlarsa, sen de onu yap" (buyurdu) diye rivayet etti. (Medine'ye) dönüleceği gece Resûlullah (s.a.v.) Âbdurrahman'a Hz. Âişe'yi (umre için ihrama girmek üzere) Ten'îm'e götürmesini emretti. Mûsâ (bu rivayete şunları) ilâve etti: (Hz. Âişe (r.anha) terkettiği) umresinin yerine (yeniden) ihrama girdi ve Beyt'i tavaf etti. (Bu suretle) Allah (onun) umresini de haccını da gerçekleştirmiş oldu. (Daha önceki) terk ettiği umreden dolayı bir kurban lazım gelmedi. Ebû Dâvûd dedi ki Musa, Hammad b. Seleme hadisine (şu cümleleri de) ilâve etti. Âişe (r.anha) Batha gecesinde (hayızdan) temizlendi
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Veda haccı yılında Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte (hac için yola) çıkmıştık. Bizden kimisi sadece umreye, kimisi hacla birlikte umre'ye, kimisi de sadece hacca niyetlenmişti. Resûlullah (s.a.v.) de sadece hacca niyetlenmişti. Sadece hacca niyet edenlerle, hac ile birlikte umreye niyet edenler, kurban (bayramı) gününe kadar ihramdan çıkamadılar
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'l-Esved'den aynı senedle önceki (1779.) hadisin benzeri rivayet olunmuştur. Ancak râvî İbn Vehb bu hadise (şunu da) ilave etmiştir: "Ama sadece umreye niyet eden kimseler, (bayramdan önce) ihramdan çıktılar
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Âişe'den; demiştir ki: Veda haccı senesi Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte yola çıktık ve umreye niyet ettik. Sonra Resûlullah (s.a.v.): "Kimin yanında Hedy kurbanı varsa umre ile beraber Hacca'da niyet etsin. Sonra ihrama devam ederek neticede her ikisinin ihramından birden çıksın."buyurdu. Ben Mekke'ye hayızlı olarak vardım. Beyt'i tavaf etmediğim gibi Safa ile Merve arasında sa'y da yapmadım. Bunu Resûlullah (s.a.v.)'e arz ettim de: "Saçını çöz, taran ve hacca niyet et, umreyi bırak" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Haccı edâ ettiğimiz vakit, Resûlullah (s.a.v.) beni (kardeşim) Abdurrahman b. Ebû Bekr ile Ten'im'e gönderdi. (Orada) umre için ihrama girdim. Resûlullah (s.a.v.): "Bu senin (kazaya kalan) umrene bedeldir" buyurdu. Artık sadece umreye niyet edenler, Beyt'i tavaf ettiler ve Safa ile Merve arasında sa'y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Minâ'dan döndükten sonra hacları için son bir tavaf daha yaptılar. Hacla umreyi beraber yapanlara gelince: Onlar yalnız bir tavaf yaptılar. Buhari, hac; Müslim, hac; Nesâî, menâsik Ebu Davud dedi ki: Bu hadis-i şerifi aynı şekilde, İbn Şihab'dan, İbrahim b. Sa'd ile Ma'mer de rivayet ettiler. (Ancak bunlar Âişe r.a.'ya ait olan) "Hac ile umreyi beraber yapanlara gelince..." (cümlesini) nakletmediler
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Biz hacca (niyet ederek) telbiye getirmiştik. Şerife vardığımız zaman hayızlandım. Az sonra Resûlullah (s.a.v.) yanıma geldi. Ben ağlıyordum. "Ey Âişe, niye ağlıyorsun?" diye sordu. Ben de. Hayızlandım. Keşke bu sene haccetmemiş olsaydım, diye cevap verdim. Bunun üzerine; "Sübhânellâh! Bu, Allah'ın Âdem kızlarına takdir buyurduğu (her kadının başına gelen) bir şeydir. Beyt'i tavafın dışında bütün hac ibâdetlerini yap" buyurdu. Mekke'ye vardığımız zaman Resûlullah (s.a.v.) (ashabına); "Yanında hedy kurbanı olanların dışında dileyen haccını umreye çevirsin" dedi ve kendisi de bayram günü aileleri için bir sığır kurban etti. Bathâ gecesi olunca, Âişe temizlendi ve; Ya Resûlallah (s.a.v.) arkadaşlarım hac ve umreyle dönüyor bense yalnız bir hac la dönüyorum (ne dersin?) dedi. Resûlullah (s.a.v.)'in emretmesi üzerine Abdurrahman b. Ebî Bekr Âişe'yi Ten'im'e götürdü. Âişe de (orada umre için) ihrama girdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte (hac için yola) çıktık. Sadece hacca niyet edeceğimizi sanıyorduk. (Mekke'ye) gelince Beyt-i tavaf ettik. Resûlullah (s.a.v.) (Beyt-i Şerife) hedy kurbanı sevketmemiş olan kimselerin ihramdan çıkmalarını emretti. Bunun üzerine hedy kurbanı sevketmemiş olanlar ihramdan çıktı(lar)
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Daha önceki işimi, daha Sonraki işimi bildiğim gibi bilmiş olsaydım, hedy kurbanlığını göndermezdim
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte biz sadece, hacca niyet ederek yola çıktık. Âişe ise, sadece umreye niyet ederek yola çıktı. Şerife vardığımızda Hz. Âişe hayızlandı. (Mekke'ye) gelince biz Kâ'be'yi ve Safa ile Merve arasını tavaf ettik. Resûlullah (s.a.v.) yanında hedy bulunmayanlarımızın ihramdan çıkmasını emretti. (Bize) ne helal (olacak)? dedik. (Resûlullah (s.a.v.): "İhrâmsıza helâl olan herşey!" buyurdular. Bunun üzerine kadınlarla cima' ettik, güzel kokular süründük ve elbiselerimizi giyindik. Arefe günüyle aramızda ancak dört gece vardı. Sonra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. (Daha) sonra Resûlullah (s.a.v.) Âişe (r.anhâ)'nın yanına girdi. Hz. Âişe (r.anhâ) ağlıyordu. (O'na); "Hâlin nedir?" diye sordu. Hâlim hayız görmüş olmamdır. Halk ihramdan çıktı, bense çıkamadım, Beyt'i de tavaf edemedim. Başkaları şimdi hacca gidiyorlar, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.); "Bu, Allah'ın âdem kızlarına takdir buyurduğu birşeydir. Yıkan sonra hacca niyet et!" buyurdular. (Âişe de öyle) yaptı ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Nihayet temizlenince Kâ'be ile Safa ve Merve arasını tavaf etti. Sonra Resûlullah (s.a.v.): "Hac ile umrenin, ikisinin de ihramından çıktın," buyurdu. Âişe; Ya Resûlullah! Ben içimden hacca gidip, Beyt'i tavaf etmediğimi hissediyorum, dedi. (Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de: Öyle ise, Ey Abdurrahmân! Bunu götür de Ten'im'den umre yaptır!" buyurdular. Bu hadise, Hasbe gecesi olmuştu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu’z-Zubeyr Câbir'i şöyle derken dinlemiş: Nebi (s.a.v.) Âişe'nin yanına girdi... dedi (ve) şu (önceki 1785. hadisteki) olayın bir kısmım (anlattıktan sonra) 've hacca niyet et" cümlesine ilâve olarak; "Haccet, tavafın ve namazın dışında hacıların yaptığı herşeyi yap." sözlerini nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah'dan demiştir ki: Biz Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte sadece hac yapmak için ihrama girmiştik. Ona başka bir-şey karışmayacaktı. Dört gecede, Zilhiccenin dördünde Mekke'ye vardık. Biz tavaf ve sa'yi yaptıktan sonra Resûlullah (s.a.v.) ihramdan çıkmamızı emretti ve; "Eğer (yanımda) kurban(lar)ım olmasaydı bende ihramdan çıkardım " buyurdu. Sonra Süraka b. Mâlik ayağa kalkarak: Ey Allah'ın Resulü, bizim bu ihramdan çıkışımız sadece bu seneye mi mahsûsdur, yoksa edebiyete kadar (devam edecek) midir, ne dersin? dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) de; "Bilâkis o ebediyyen devam edecektir" buyurdu. Evzaî dedi ki: Ben bu hadisi, Atâ b. Ebî Rebâh rivayet ederken işittim (fakat) iyi ezberleyemedim. Nihayet İbn Cüreyc'le karşılaştım da o bunu bana yeniden hatırlattı, (sağlam bir şekilde ezberledim)
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ve ashabı Zilnicenin dördünde (Mekke'ye) ayak bastılar. Beyt(-i Şerif)i ve Safa ile Merve arasını tavaf ettikleri zaman, Resulullah (s.a.v.); "Yanında kurbanlıkları bulunanların dışındakiler haclarını umreye tebdil etsinler" buyurdu. Terviye günü (denilen Zilhiccenin 8. günü) olunca (ashâb-ı kiram) hac için (yeniden) ihrama girdiler. Bayram günü olunca gelip (tekrar) Beyt(-i Şerif)i tavaf ettiler, fakat Safa ile Merve arasını tavaf etmediler
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.) dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) ve ashabı hacca niyet etmiş(ler)di ve o gün Nebi (s.a.v.) ile Talha'dan başka hiç birinin yanında kurbanlık yoktu. Ali (r.a.) de bir kurbanlıkla birlikte Yemen'den geldi ve; Ben Resûlullah (s.a.v.)'in girdiği gibi ihrama girdim, diyerek niyet etti. Nebi (s.a.v.)'de ashabına haclarını umreye çevirmelerini, (yani) yanında kurbanlığı olmayanların (önce) tavaf yapıp sonra tıraş olarak ihramdan çıkmalarını emretti. Bunun üzerine sahâbe(-i kiram kendi aralarında); Cinsel organlarımızdan meni damlarken Minâ'ya mı gideceğiz? diye konuştular. Bu (konuşmaları) Resûlullah (s.a.v.)'e ulaşınca; "Arkamda bıraktığım şu iş bir daha önüme çıksaydı, yanımda kurbanlık getirmezdim, yanımda kurbanlık olmasaydı, ben de ihramdan çıkardım" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu (bizim hacla birlikte hac mevsiminde iki ihramda yaptığımız ve) kendisiyle faydalandığımız bir umredir. Kimin yanında kurbanlık yoksa, o kimse ihramdan derhal (ve) tamamıyla çıksın! Çünkü umre kıyamet gününe kadar hacca dahil olmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.); "Bir kimse (sadece) hacca niyet eder, sonra Mekke'ye gelir de Beyt-i ve Safa ile Merve'yi tavaf ederse ihramdan çıkabilir ve bu (yaptığı) umredir," buyurmuştur. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi İbn Cüreyc de bir adam vasıtasıyla Ata'dan (şu şekilde) rivayet etmiştir: "Nebi (s.a.v.)'in ashabı sadece hacca niyet ederek (Mekke'ye) gelmişti. (Ashabının niyet ettiği) haca umreye çevirtti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) sadece hacca niyet etmişti. (Mekke'ye) gelince Beyt (Şerif)'i ve Safa ile Merve arasını tavaf etti. (Bü hadisi Ebû Davud'a nakleden diğer râvî) İbn Şevker dedi ki: (Resûlullah (s.a.v.) tavaftan sonra) "tıraş olmadı" (Bundan sonra her iki râvî de şu cümleleri nakletmekte) birleştiler: (Yanında) kurban (bulunduğun)dan dolayı kendisi ihramdan çık(a)madı ve (Beyt-i Şerife) kurban göndermemiş olan kimselerin tavaf ile sa'yi yapıp, saçlarını kısaltmalarından sonra ihramdan çıkmalarını emretti. İbn Meni' ise, rivayetinde "saçlarını kısalttıktan sonra" sözüne şu sözleri de ilâve etmiştir: "Yahut da tıraş olduktan sonra ihramdan çıkmalarını"(emretti)
- Bāb: ...
- باب ...
Sa'îd b. el-Müseyyeb'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.)'in ashabından bir adam Ömer r.a.'e gelerek; Resûlullah (s.a.v.)'in,,(ruhunun) kabzedildiği hastalığında hacdan önce umre yapmaktan nehyettiğini bildirdi
- Bāb: ...
- باب ...
Basra halkından olan Ebû Şeyh tarîkiyle Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den nakledildiğine göre: Mu'âviye b. Ebî Süfyân, Peygamber (s.a.v.)'in ashabına (şunları) söylemiştir: Siz Resûlullah (s.a.v.)'in pek çok şeylerle birlikte kaplan derisinden yapılmış eğer üzeri)ne binmekten de nehyettiğini biliyor musunuz? Evet (biliyoruz), dediler. (Bunun üzerine Hz. Mu'âviye), Hac ile umrenin arasını birleştirmeyi yasakladığını da biliyor musunuz? dedi. (Ashâb-ı kiram da), Buna gelince hayır, diye cevâb verdiler. (Hz. Mu'âviye de), İyi biliniz ki, bu da o (yasak) olanlardandır, fakat siz unutmuşsunuz, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben, Resûlullah (s.a.v.)'i, "Umre ile hac için lebbeyk! Umre ile hac için lebbeyk!" derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) gece sabaha kadar Zülhuleyfe'de kaldıktan sonra (devesine) bindi ve (devesi) kendisini Beydâ Tepesi'nde yukarı kaldırınca Allah'a hamdetti ve "Sübhânallah, Allahü ekber" dedi. Sonra da hac ve umre için ihram'a girdi, halka da hac ve umre için ihrama girmeleri emrini verdi. (Halk bu emir gereğince umre yaparak) ihramdan çıktılar. Nihayet terviye günü olunca (yeniden) hac için ihrama girdiler. Ve (bayram günü) Resûlullah (s.a.v.) yedi tane deveyi ayakta oldukları halde kurban etti. Buhari, hac; Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, V, 9. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisten Enes''in tek başına rivayet ettiği kısım, "O (Hz. Nebi), önce elhamdülillah, Subhânellah, Allahu ekber dedi, sonra hac için ihrama girdi" cümlesidir
- Bāb: ...
- باب ...
el-Berâ b. Âzib'den; demiştir ki: Ben, kendisini Resûlullah (s.a.v.) Yemen'e vali ta'yin ettiği zaman Hz. Ali'nin yanında idim. (Hz. Berâ) dedi ki: Onun yanında kilolarca (mal) elde ettim. Kendisi Yemen'den Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldiği vakit Fâtıma (r.anha.)'yı boyalı elbiseler giyinmiş ve evide güzel misklerle kokulandırmış bir halde buldu. (Hz. Fâtima) dedi ki. Sana ne oluyor da (ihramdan çıkmıyorsun) oysa Resûlullah (s.a.v.) ashabına (ihramdan çıkmalarını) emretti, onlar da ihramdan çıktılar. (Hz. Ali) dedi ki: Ben de O'na, "Ben Nebi (s.a.v.) ne niyetle girdiyse ben de o niyete ihrama girdim (O ise henüz ihramdan çıkmadı)" diye cevap verdim ve Nebi (s.a.v.)'in yanına geldim. Bana: İhrama girerken nasıl hareket ettin? diye sordu. Ben de: "Nebi (s.a.v.)'in girdiği gibi ihrama girdim" diye niyet ettim cevabını verdim. (O'da): "Ben (Beyt-i Şerife) hedy kurbanlığı gönderdim ve (hac ile umreyi) birleştirdim. Sen kurbanlardan 67'sini yahutta 66'sım kes 33'ünü yahutta 34'iinü kendine bırak (kestiğin) develerin her birinden biraz (et parçası)da bana bırak" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Vâil'den; demiştir ki: es-Subeyy b. Mâ'bed şöyle dedi: Ben (Hac ile umrenin) ikisine birden niyet et(miş)tim. Ömer bana; "Nebiinin sünnetine uymuşsun" dedi. Şunlar da rivayet etti: Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
es-Subeyy b. Mâ'bed demiştir ki: Ben Hıristiyan bir Araptım. Daha sonra müslüman oldum. Kendi aşiretimden Hüzeym b. Sürmele denilen bir adama gelerek; Yahu, ben gerçekten cihada çok düşkünüm. Hac ve umrenin üzerime farz olduğunu gördüm. (Hacla umreyi) ikisini birlikte yapsam nasıl olur? diye sordum. Bana; Hacla umreyi beraber yap, sonra da kolayına gelen (cinsten) bir kurban kes, dedi. Bunun üzerine hac ve umre için ihrama girdim. Uzeyb (denilen yer)e gelince Selmân b. Rabîa ve Zeyd b. Sûhân ile karşılaştım. Ben hacla umre için ihrama girmiş haldeydim. (Beni bu halde görünce) birisi diğerine, Bu (adam) devesinden daha anlayışlı değildir, dedi. (Bunu duyunca) sanki üzerime dağ yıkılmış zannettim. Hz. Ömer'e kaıdar gelip: Ey mü'minlerin emiri! Ben Hıristiyan bir Araptım ve müslüman oldum. Cihada gerçekten çok düşkünüm. Hac ve umrenin üzerime farz olduklarını gördüm. Bunun üzerine kavmimden bir adama geldim. (Durumumu anlattım. Bana); "îkisini birleştir ve kolayına gelen (cinsten) bir kurban kes" dedi. Ben de ikisi için birden ihrama girdim, dedim. Bunun üzerine Ömer (r.a.) bana; Nebiinin sünnetine uymuşsun, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b. el-Hattab, Resûlullah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittiğini söylemiştir: "Bu gece bana aziz ve celil olan Rabbimden bir elçi geldi de..." (Hz. Ömer) dedi ki: (Resûl-i Ekrem bu olayı anlatırken) kendisi Akik (denilen vadi)de (idi)- "Bu mübarek vadide namaz kıl. Hac ile birlikte umreye de niyet et dedi." Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi el-Velid b. Müslim ile Ömer b. Abdilvâhid de rivayet etmiştir. Bu hadisin Yahya b. Kesîr'den gelen rivayetinde "Ve "(Ey Muhammed) Hacc ile birlikte umre’ye" diye niyet et" cümlesi vardır. Aynı şekilde bu hadis’in, Ali b. el-Mubârek'in, Yahya b. Kesîr'den rivayet ettiği metninde de; "Rabbimden gelen elçi bana) dedi ki: "ve (Ey Muhammed) Hacla birlikte umreye" diye niyet et" cümlesi vardır
- Bāb: ...
- باب ...
Sebre'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte (hac için yola) çıkmıştık. Usfan'a varınca Süraka b. Mâlik el-Müdlicî; Ey Allah'ın Resulü, bize (analarından) bugün doğmuş kimselere açıklama yapar gibi (hac hakkında) açıklama yap, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Allah Teâlâ, size şu haccımzla birlikte umreyi de meşru' kıldı. (Mekke'ye) vardığımızda Beyti ve Safa ile Merve arasını tavaf eden (ler) ihramdan çıksın(lar). Ancak yanında kurbanlık olanlar ihramdan çıkmasınlar" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre Muâviye O'na; Ben Resûlullah (s.a.v.)'in saçından (bir kısmını) Merve'de makasla kısalttım-veya-Merve'de O'nun saçının-makasla kısaltıldığını gördüm demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
îbn Abbâs'dan rivayet edildiğine göre, Kendisine Muâviye (şöyle) demiştir: Sen benim Resûlullah (s.a.v.)'in saçlarından (bir kısmını) bir Arap makasıyla kısalttığımı bilmiyor musun? (Râvi) hasen rivayetine, "hac (niyetiyle girildiği ihramdan çıkması) için" sözünü ilâve etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan şöyle dediği nakledilmiştir: Nebi (s.a.v.) umre için, ashabı da hac için ihrama girdi(ler)
- Bāb: ...
- باب ...
Salim b. Abdullah’tan, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resûlullah (s.a.v.) Veda Haccında umreyle haccı (birleştirerek) temettü' yaptı ve hedy kurbanı kesti. Hedyi Zulhüleyfe'den beraberinde götürdü. Resûlullah (s.a.v.) önce umre, sonra da hac için telbiye getirdi. Halk da Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte umreyle haccı (birleştirerek) temettü' yaptı(lar). Halkdan bazıları hedy kurbanı almış ve göndermiş, bazıları da almamıştı. Resûlullah (s.a.v.) Mekke'ye varınca halka (hitaben); "Sizden her kim hedy kurbanı getirdi ise o kimse haccınıedâ edinceye kadar kendisine haram olan hiç bir şeyi (kendisine) helâl kılamaz. Sizden kim hedy getirmedi ise, hemen Beyt'i ve Safa ile Mene'yi tavaf etsin ve saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Daha sonra hac için telbiye getirerek kurban kessin! Hedy kurbanı bulamayan (kimse) hac esnasında üç, ailesi yanına döndüğü zamanda yedi gün oruç tutsun" buyurdu. Resûlullah (s.a.v.), Mekkeye vardığında tavaf yaptı ve ilk işi rüknü selâmlamak oldu. Sonra yedi tavafın üçünde remel ile yürüdü, dördünü ise, âdi yürüyüşle yürüdü. Nihayet Beyt'i tavafım bitirince (Hz.İbrahim'e âid) makamın yanında iki rekat namaz kıldı. Sonra selam vererek namazdan çıktı ve Safâ'ya giderek Safa ile Merve arasında yedi tavaf yaptı. Sonra haccını bitirinceye kadar (ihramlı olduğu için) kendisine haram kılınan hiç bir şeyi kendisine helâl kılmadı. Bayram günü kurbanını kesti. Ve (Mekke'ye) inip, Beyt'i tavaf etti. Ondan sonra (ihram'a girince) kendisine haram kılınan her şeyi kendisine helâl kıldı. Halkdan (yanında) hedy götürenler de Resûlullah (s.a.v.)'İn yaptığı gibi yaptılar
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Hafsa (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Kendisi (Veda Haccında) Ya Resûlullah, (bu) insanlara ne oluyor da sen umre (için girdiğin) ihramından çıkmadığın halde onlar ihramdan çıktılar? demiş. Resûl-i Ekrem de; "Ben başımı keçeledim, kurbanıma nişan taktım. Binâenaleyh kurbanı kesinceye kadar ihramdan çıkamam" buyurmuşlar
- Bāb: ...
- باب ...
Selîm b. Esved'den rivayet edildiğine göre Ebû Zer (r.a.); "Hacca niyet edip de sonra haccını umreye tebdil eden kimse(ler) hakkında, bu (ruhsatı) ancak, (Veda Haccında) Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte bulunan kimseler içindir" dermiş
- Bāb: ...
- باب ...
Bilal b. el-Haris'den; demiştir ki: Ben; Ya Resûlullah, haccı feshederek (umreye çevirmek) sadece bize mi mahsûsdur, yoksa bizden sonrakiler için, (de geçerli) midir? diye sordum. "Hayır! Sadece bize mahsûsdur" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Fadl b. Ab-bâs, Resûlullah (s.a.v.)'in terkisinde bulunuyordu. Nebi (s.a.v.)'e Has'am Kabilesi'nden bir kadın fetva istemeye geldi. Derken Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmaya başladılar. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Fadl'ın yüzünü öbür tarafa çevirmeye başladı. Kadın: Yâ Resûîullah! Allah'ın, kullarına hac hakkındaki farizası babama pir-i fâni iken yetişti. Babam deve üstünde duramıyor. Binâenaleyh, onun namına ben hac edebilir miyim? dedi. Resûlullah (s.a.v.); "Evet" cevabını verdi. Bu (hâdise) Veda Haccında oldu
- Bāb: ...
- باب ...
Hafs b. Ömer dedi ki: Âmir oğullarından bir adam; Ya Resûlullah (s.a.v.) babam ihtiyar bir kimsedir. Hacca ve umreye gücü yetmiyor, (yaya veya binitli olarak) yolculuğa da (dayanamıyor), dedi. (Resûl-i Ekrem de); "Babanın yerine hac ve umre yap" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) bir adamı" Şübrüme için lebbeyk" derken işitti de (O'na): "Şübrüme kimdir?" diye sordu. (O adam da): Kardeşimdir -yahutta- "Yakınımdır" deyince (O'na): "Sen kendin için hac yaptın mı?" diye sordu. (O adam da): "Hayır" deyince; "Sen (önce) kendin için bir hac yap da ondan sonra Şübrüme'nin yerine hac yap" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.)'in telbiyesi (şundan ibaretti): LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK LEBBEYKE LA ŞERİKE LEKE LEBBEYK İNNEL HAMDA VE'N-Nİ'METE LEKE VE'L-MUL LA ŞERİKE LEK "Tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, senin ortağın yoktur, emret! Hamd sana mahsûstur, nimeti veren sensin, mülk (kâinatın mutlak egemenliği) senindir, senin benzerin ve ortağın yoktur." (Bu hadisin râvilerinden Nâfi') dedi ki: Abdullah b. Ömer telbiyesine (şu kelimeleri de) eklerdi: "Emret, emrine amadeyim, emret! Senden saadetler dilerim, hayır(lar) senin elindedir, dilek(ler) sana (arzedilir) amel(ler) de sanadır
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillâh'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) telbiye getirerek sesini yükseltti. (Hz. Cabir, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in okuduğu) telbiyeyi İbn Ömer hadisi(nde (1812.) anlatıldığı) gibi anlattı. Dedi ki: Halk, "Yüksek dereceler sahibi (Allahım)" gibi kelimeler ilâve ediyorlardı. Nebi (s.a.v.) de (söylenenleri) işittiği halde, ses çıkarmıyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Hallâd b. es-Sâib el-Ensârî babası (es-Sâib) den rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem (şöyle) buyurmuştur: "Bana Cibril aleyhisselâm gelip ashabıma ve yanımdakilere ihlâlde seslerini yükseltmelerini emretmemi söyledi
- Bāb: ...
- باب ...
el-Fadl b. Abbâs'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) cemre-i akabe'de taşları atıncaya kadar telbiyeye devam etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Minâ'dan Arafat'a Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte sabahleyin hareket etmiştik. Kimimiz telbiye getiriyordu, kimimiz de tekbir getiriyordu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Umre yapacak bir kimse Hacer-i(Esved'i) selamlayıncaya kadar telbiyeye devam eder
- Bāb: ...
- باب ...
Esma bint Ebî Bekr (r.anha)'dan; demiştir ki: Biz hac maksadıyla Resûlullah'la birlikte (yola) çıkmıştık. Arç (denilen yer)e varınca Resûlullah (s.a.v.) (hayvanından) indi. Biz de indik. Aişe (r.anha) Resûlullah (s.a.v.)'in yanına oturdu, ben de babamın yanına oturdum. Ebû Bekr (r.a.) ile Resûlullah (s.a.v.)'in (ortaklaşa kullandıkları) bir tek yük hayvanı vardı. Ebû Bekr (r.a.)'a ait bir hizmetçinin yanında bulunuyordu. Ebû Bekr oturdu, hizmetçisinin (hayvanıyla birlikte) gelmesini bekliyordu. Derken çıkageldi ve yanında yük hayvanı yoktu. Hayvanın nerede? diye sordu. (O da): -Dün gece onu kaybettim, dedi. Ebû Bekr (r.a.): (Zaten) bir tane hayvan (vardı) sen de onu kayıp (mı) ettin? dedi. Ve ona vurmaya başladı. Resulullah (s.a.v.) gülümseyerek (şöyle) diyordu: "Şu ihramlıya bakın ne yapıyor?" İbn Ebû Rizme dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) gülümseyerek "şu ihramlıya bakın ne yapıyor?" dedi; (Bundan) fazla bir tepki göstermedi
- Bāb: ...
- باب ...
Safvân b. Ya'lâ b. Umeyye'nin babası (Ya'la)'dan rivayet etdiğine göre, Nebi (s.a.v.) Ci'rane'de iken üzerinde "halûk" kokusu yahutta sarılık (izi) bulunan çübbeli bir adam gelmiş. (Bu zât): Ya itesûlullah, umremi yaparken ne şekilde hareket etmemi tavsiye edersin? diye sormuş. Bunun üzerine noksan sıfatlardan münezzeh ve şânı yüce olan Allah, Nebi (s.a.v.)'e vahy indirmiş. Vahyin gelişi bitince; "Umreyi soran zât nerede?" diye sormuş. (Ve o zât'a hitaben), "Vücudundan "halûk"un kokusunu -yahut da- sarılığı yıka, cübbeni çıkar, haccında ne yaptınsa, umrende de onu yap!" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'lâ b. Umeyye şu (önceki (1819.) hadiste geçen) olayı anlattı ve (şunları da) söyledi: Nebi (s.a.v.) o adama; "Cübbeni çıkar" dedi. O da cübbeyi başından çıkardı. (Daha sonra Ya'lâ) hadisin tamamını nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'lâ b. Münye'nin babasından şu (bir önceki 1820.) haber (nakledildi) (ve bu) haberde (Ya'lâ ayrıca): Resûlullah (s.a.v.) (o adama cübbesini) çıkarmasını ve (vücudunu) iki veya üç kere yıkamasını emrettiğini de söyledi ve (sonra) hadisi(n geri kalan kısmını) nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'lâ b. Ümeyye'nin babası Ümeyye'den rivayet ettiğine göre, sakalını ve başını sarıya boyamış, üzerinde cübbe bulunan ve umre için ihram'a girmiş olan bir adam Ci'râne'de Nebi (s.a.v.)'e gelmiş... (Daha sonra Ya'lâ b. Ümeyye) hadisi(n tamamını) nakletti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki: Bir adam Resûlullah (S.A.V.)'e; -İhramlı (bir kimse) elbiselerden hangilerini (giymeyi) terkeder? diye sordu. (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde); "Gömlek, bornoz, don, sarık, alaçehre veya safran çiçeğiyle boyanmış elbise ve mest giyemez. Ancak (dikişsiz) ayakkabı bulamayan kimse müstesnadır. Kim (dikişsiz) ayakkabı bulamazsa mest giysin (Ama) onları topuklardan aşağı olacak şekilde kessin," buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Önceki (1823.) hadisin manasını İbn Ömer Nebi (S.A.V.)'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer vasıtasıyla Nebi (S.A.V.)'den önceki (1823.) hadisin manası rivayet edilmiştir. Ancak (Nâfi bu rivayetine) şunları ilâve etmiştir: "İhramlı kadın yüzünü örtemez ve eldiven giyemez." Buhârî, cezâu's-sayd; Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; Muvatta, hac; Ah-med b. Hanbel, VI, 119; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra, V, 47. Ebû Dâvûd dedi ki: 1. Şu (bir önceki) hadisi (aynen) el-Leys'in rivayet ettiği gibi, Mûsâ vasıtasıyla Nâfi'den (merfû olarak) Hatim b. İsmail ile Yahya b. Eyyûb de rivayet etti: 2. Bu hadisi Musa b. Târik da, Mûsâ b. Ukbe vasıtasıyla mevkuf olarak İbn Ömer'den rivayet etti. 3. Bu hadisi aynı şekilde (İbn Ömer'den) mevkuf olarak Ubey-dullah b. Ömer ile Mâlik ve Eyyûb de rivayet etmiş(ler)dir. 4. İbrahim b. Saîd el-Medînî de (bu hadisi) Nâfi' ve İbn Ömer vasıtasıyla Nebi (S.A.V.) den (merfû' olarak ve şu manaya gelen lâfızlarla rivayet etti:) "İhramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven takınamaz." 5. Ebû Dâvûd dedi ki: İbrahim b. Saîd el-Medinî, Medine halkından bir râvîdir.Kendisinden (rivayet edilen) fazla bir hadis yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.) "İhramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven takamaz" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, kendisi Resûlullah (S.A.V.)'i kadınları ihramlarında iken eldiven ve peçe takmaktan, alaçehre ve safran sürülmüş şeyleri giymekten nehyederken ve; "Kadınlar bunun dışında kalan giyeceklerden (ister) aspurla boyalı (olsun, ister) ipekli zinet, don, gömlek veya mest (olsun) istedikleri türden elbiseleri giysinler" (derken) işitmiştir. Ebu Davud dediki: Bu hadisi İbn İshak vasıtasıyla İbn Ömer'den Abde (b. Süleyman) ile Muhammed b. Seleme de "ve ma mes-selversu vezza'ferânüfninessiyâbi" cümlesine kadar rivayet ettiler. Fakat daha gerisini nakletmediler
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'in İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre İbn Ömer Üşümüş de, "Ey Nâfi, üzerime bir elbise atıver" demiş. (Nâfi diyor ki): Ben de üzerine bir bornoz attım. Bunun üzerine; "Sen bunu benim üzerime atıyorsun ama, Rasûlullah (S.A.V.) ihramlı bir kimsenin onu giymesini yasak etti dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: "Ben Rasûlullah (S.A.V.)'i (şöyle) buyururken işittim; "Don, eteklik bulamayan (ihramlı kimseler) içindir. Mest de dikişsiz ayakkabı bulamayan (ihramlı kimseler) içindir." Buhari, hac; Müslim, hac; Nesai, Menasik; Tirmizi, hac Ebu Dâvud dedi ki: Bu, Mekkelilerin hadisidir. Kaynağı ise, Basra'lı Câbir b. Zeyd'dir. Zeyd donu zikretmekle teferrüd etmiş, mestleri kesmekten hiç bahsetmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Mü'minlerin annesi Âişe (r.anhâ) dedi ki: Biz Peygamber (S.A.V.)'le birlikte Mekke'ye (gitmek üzere yola) çıkmıştık. îhrama gireceğimizde alınlarımıza kokulu madde(ler) sürdük. Birimiz terlediği zaman kokulu madde yüzüne akardı. Nebi (S.A.V.), bunu görürdü de o kimseyi (bu kokuyu sürünmekten) nehyetmezdi
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed b. İshâk'dan; demiştir ki: Ben İbn Şihâb'a (ihramh bir kadının mestleri topukların altından keserek giymesinden) bahsettim de bana (şöyle) dedi: Salim b. Abdullah(ın) bana haber verdiği(ne göre), Abdullah İbn Ömer böyle yaparmış. Yani ihramlı kadın(lar) için mestleri kesermiş. Sonra (ailesi) Safiyye bint Ubeyd O'na, Âişe (r.anhâ)'nın; "Gerçekten Rasûlullah (S.A.V.) mest hususunda kadınlara izin vermişti" dediğini söyledi. Artık (İbn Ömer) bu (tutumu)nu bıraktı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû İshâk'dan; demiştir ki: Ben el-Berâ b. Âzib'i şöyle derken işittim: "Rasûlullah (S.A.V.), Hudeybiye (de Mekke) halkı ile barış yapınca, Mekke'ye sadece silah dağarcığı ile girmek şartıyla onlarla anlaşma yaptı... (Şu'be der ki: Ben Ebû İshâk'a); Silah dağarcığı nedir? diye sordum. (Ebû îshâk da); "Kın ve içindeki (kılıç)dır, diye cevâb verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Biz Rasûlullah ile birlikte ihramlı iken yanımıza süvariler gelirdi. Karşımıza geldikleri zaman (her) birimiz çarşafını başından yüzüne sarkıtır (ve yüzünü örter)di. Bizden uzaklaştıkları zaman da (yüzünü) açardı
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmu'l-Husayn'dan; demiştir ki: Veda Haccında Peygamber (S.A.V.) ile birlikte haccettik, de Usâme ile Bilâl'i gördük. Biri Nebi (S.A.V.)'in devesinin yularını tutuyor, diğeri de elbisesini kaldırarak O'nu sıcaktan koruyordu. Böylece cemre-i akabe'de (taşları) attı. Şunlarda rivayet etti: Müslim, hac; Nesâî, İydeyn; Ahmed b. Hanbel V, 417; VI
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihramlı iken kan aldırmıştır. Diğer tahric: Buharî, cezau's-sayd, savm; Müslim, hac; Tirmm, hac, savmöO; Nesaî, hac; İbn Mace, siyanı, menasik; Darİmî, menasik; Muvatta', hac; Ahmed b. Hanbel, I, 215, 221, 222, 236, 244, 248, 249, 250, 258, 260, 280, 283, 286, 292, 299, 305, 306, 315, 333, 344, 346, 351, 372, 374; III
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (S.A.V.) ihramlı iken başındaki bir rahatsızlıktan dolayı kan aldırmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Resülullah (S.A.V.) ihramlı iken ayağının üzerinde bulunan bir ağrıdan dolayı kan aldırmıştır. el-Fethu'r-rabbânî, XI, 208; Hakîm, el-Müstedrek, I, 453. Ebu Davud dediki: Ben Ahmed'i, "İbn Ebî Arube bu hadisi Katâde'den mursel olarak rivayet etti," derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Nübeyh b. Vehb'den; demiştir ki: Ömer b. Ubeydullah b. Ma'meiy gözlerinden rahatsız oldu. Bunun üzerine (Ömer) Ebân b. Osman'a -ki Süfyân, Ebân'ın (o sene) hac emiri olduğunu söylüyor- gözlerine ne yapacağını (sormak üzere bir adam) gönderdi. Ebân da; Onlara sabr çek. Çünkü ben Osman (b. Affân)'ı bunu Rasûlullah (S.A.V.)'den rivayet ederken işittim, diye haber gönderdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Huneyn'in babası (Huneyn)'den rivayet ettiğine göre, Abdullah b. Abbâs ile el-Misver (el-Ebvâ" (denilen yer)de görüş ayrılığına düştüler. İbn Abbâs, "îhramlı kimse başını yıkayabilir" dedi. el-Misver de "İhramlı kimse başını yıkayamaz" dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Huneyn'i (bu meseleyi sormak üzere) Ebû Eyyûb el-Ensârî'ye gönderdi. (Abdullah b. Huneyn) onu kuyunun iki direği arasında bir örtü elbise ile örtülü olduğu halde yıkanırken buldu. (Abdullah b. Huneyn) dedi ki: Kendisine selâm verdim. "Sen kimsin?" dedi. Abdullah b. Huneyn'im. Rasûlullah'ın ihramlıyken başını nasıl yıkadığını sormam için beni sana Abdullah b. Abbâs gönderdi, dedim. Ebû Eyyûb elini örtünün (elbisenin) üzerine koyarak onu biraz aşağı indirdi, Nihayet başı göründü. Sonra kendisine su döken adama: Dök! dedi. O da başına su döktü. Sonra başını elleriyle ovarak ellerini öne ve arkaya götürdü ve; Resûlullah (S.A.V.)'i işte böyle yaparken gördüm, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdü'd-dâr oğullarının kardeşi Nübeyh b. Vehb'den rivayet olunduğuna göre, Ömer b. Ubeydullah, Ebân b. Osman b. Affân'a -ki o gün Ebân hac emriydi ve her ikisi de ihramlı idi- (şu soruyu) sormak üzere ( bir adam) gönderdi: "Ben Talha b. Ömer'i Şeybe b. Cübeyr'in kızıyla evlendirmek istiyorum, senin de nikahta hazır bulunmanı arzu ediyorum (ne dersin)?" Ebân bu isteği uygunsuz buldu ve; Ben babam Osman b. Affan'ı; Resûlullah (S.A.V.) ihramlı bir kimse ne evlenebilir ne de evlendirebilir, " derken işittim," cevabını verdi. Diğer tahric: Müslim, nikah; Tirmizî, hac; Nesai, menasik, nikah; îbn Mace, nikah; Darimî, nikah; Muvatta', hac; Ahraed b. Hanbel, I
- Bāb: ...
- باب ...
Osman (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Rasûlullari (S.A.V.) önceki (1841.) hadisin bir benzerini ifâde buyurmuştur. (Ancak Kuteybe bu rivayete şu cümleyi de) ilâve etti: İhram)ı bir kimse dünürlükte yapmasın
- Bāb: ...
- باب ...
Meymûne (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v. benimle evlendi(ği zaman ikimiz de) Şerifte ihramsızdık
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) Hz. Meymûne ile ihramlı iken evlenmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. el-Müseyyeb'den; demiştir ki İbn Abbâs (Resûl-i Ekrem'in) Hz. Meymûne ile ihramlı iken evlendiği(ne dair rivayetinde yanılmıştır)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.)'e ihramlının öldürmesi caiz olan kara hayvanları sorulmuş da Nebi (S.A.V.): "Beş (çeşit) hayvan vardır ki onları harem dışında da haremde de öldürmekte herhangi bir günah yoktur: Akrep, fare, çaylak, karga ve saldırgan köpektir" buyurmuş
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (S.A.V.); "Beş (çeşit hayvan vardır ki, bunlar) harem hududları dışında da haremde de öldürülebilirler: Yılan, akrep, çaylak, fare ye saldırgan köpek" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Said-el-Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.)'e ihramlının neleri öldürebileceği sorulmuş da; "Yılan, akrep, fare (öldürebilir), kargaya atış yapabilir fakat öldüremez. Yırtıcı köpek, çaylak ve saldırgan hayvan da (ihramlı tarafından öldürülebilir.) buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. el-Hâris'in babası el-Hâris'den rivayet edildiğine göre -ki Haris, Tâif'te Osman (r.a)'in amili idi- Hz. Osman için içerisinde keklik ve yaban eşeği eti bulunan bir yemek yaptı. (Hz. Osman, yemeğe davet etmek üzere) Hz. Ali'ye (bir elçi) gönderdi. (Elçi) geldiği zaman Hz. Ali develeri için (ağaçtan yaprak) silkmekteydi. Biraz sonra ellerinden yaprakları silkeleyerek (yemeğe) geldi. Kendisine "sen de ye" dediler. "Siz onu ihramsız olan kimselere yediriniz. Çünkü biz ihramlıyız. Burada bulunan en cesur kimselere (yani size) soruyorum; Allah aşkına siz, Rasûlullah'a ihramlı iken bir adamın vahşi eşek hediye ettiğini fakat onu yemedeğini biliyor musunuz" dedi. Onlar da "evet" cevabım verdiler
- Bāb: ...
- باب ...
İbni Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Kendisi (Zeyd'e hitaben): Ey Zeyd b. Erkam, sen Resûlullah (S.A.V.)'e bir av parçası hediye edildiğini ve onu kabul etmeyip, "Biz ihramhyız" dediğini biliyor musun? demiş. (Zeyd de): Evet, cevabını vermiş
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir b. Abdillah'dan; (demiştir ki:) Resûlullah (S.A.V.)'ı; "Kendiniz avlamadığınız veya sizin için avlanmadığı takdirde, ihramlı iken size kara avı(nın eti) helâldir/' buyururken dinledim. Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; Ahmed.b. Hanbel, III, 362. Ebu Davud dediki: Nebi (S.A.V.)'den (gelen) iki haber çeliştiği zaman, (bunlardan) sahabenin sarıldığı habere itibar edilir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Katâde'den rivayet olunduğuna göre, Kkendisi Resulullah (S.A.V.) ile beraberdi ve Mekke yolunun bir bölümünde bir kaç ihramlı arkadaşıyla birlikte geri kaldı. Kendisi ihramlı değildi. Derken bir yaban eşeği gördü ve atının üstünde doğrularak arkadaşlarından kamçısını kendisine vermelerini istedi, vermek istemediler. Onlardan mızrağını istedi, kabul etmediler. Bunun üzerine onu kendisi aldı sonra eşeğin üzerine, saldırarak onu öldürdü. Resûlullah (S.A.V.)'in ashabından bazıları ondan yediler. Bazıları da yemediler. Resûlullah (S.A.V.)'e ulaşınca bu meseleyi O'na sordular da (Resul-i Ekrem); "Bu Allah'ın size ikram ettiği bir rızıktır," buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.): "Çekirge deniz avı (türün)dendir." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Biz bir çekirge sürüsüne rastlamıştık. İçimizden birisi ihramlı olduğu halde kamçıyla (çekirgelere) vuruyordu. Kendisine bunun uygun (bir hareket) olmadığı söylendi. Bu olay Nebi (S.A.V.)'e haber verildi de Peygamber (S.A.V.): "O ancak deniz av(lar)ındandir" buyurdu. Tirmizî hac Ebu Davud dediki: Ebu'l-Mühezzim zayıftır, (bu ve önceki) her iki hadis de hatalıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b b. Ucre'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.) Hudeybiye (seferi)' sırasında Ka'b'ın yanına gelip: "Başının bitleri sana eziyet verdi mi?" diye sormuş. O da: Evet, cevabını vermiştir. Bunun üzerine Nebi (S.A.V.): "Başını tıraş et sonra da bir kurbanlık koyun kes yahut üç gün oruç tut, yahut da altı fakire üç sa' hurma yedir", buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b. b. Ucre'den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (S.A.V.) O'na; "İstersen bir kurban kes, istersen üç gün oruç tut, istersen altı fakir'e üç sâ' hurma yedir" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
(Ka'b b. Ucre'den rivayet olunduğuna göre), Hudeybiye (seferi) sırasında Ka'b (başındaki rahatsızlıkla ilgili bu) olayı yanına gelen Rasûlullah (S.A.V.)'e anlatmış bunun üzerine (Hz. Nebi) "Yanında kurban var mı?" diye sormuş. O da; "Hayır, cevabını vermiş. (Resul-i Ekrem de:) "O halde üç gün oruç tut yahutta her iki fakire bir sâ' olmak üzere altı fakire üç sâ' hurma tasadduk et" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Başına arız olan bir rahatsızlıktan dolayı (başını) tıraş etmiş olan Ka'b b. Ucre'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (S.A.V.) O'na, (beyt-i şerif'e) bir sığır hediye etmesini emretmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ka'b b. Ucre'den; demiştir ki: Ben Hudeybiye yılında Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte iken başıma bitler musallat oldu. Öyle ki gözlerimden endişelenmeye başladım. Derken Allah Teâlâ benim hakkımda; "içinizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan (ve bundan ötürü traş olmak zorunda kalan) kimse...[Bakara 196.] (anlamındaki âyet-i kerimeyi) indirdi. Bunun üzerine Rasûlullah (S.A.V.) beni çağırdı ve; "Başını tıraş et ve üç gün oruç tut, yahut attı fakire bir farak kuru üzüm yedir, yahut da bir koyun kurban et" buyurdu. Bunun üzerine başımı tıraş ettim sonra da bir koyun kurban ettim
- Bāb: ...
- باب ...
Abdülkerim b. Mâlik el-Cezerî de bir önceki (1860. hadisteki) olayı Ka'b b. Ucre (r.a.)'den Abdurrahman b. Ebî Leylâ yoluyla rivayet etmiştir. Ancak bu rivayete (şu sözleri) ilâve etmiştir: "Bunlardan hangisini yaparsan sana yeter
- Bāb: ...
- باب ...
el-Haccâc b. Amr el-Ensârî demiştir ki: Rasûlullah (ş.a.) şöyle buyurdu: "Kimin (bir tarafı) kırılırsa veya ayağı sakatlanırsa, hemen ihramdan çıkar ve gelecek sene hac yapması gerekir." (Râvî) İkrime dedi ki: Ben bunu İbn Abbâs'la Ebû Hureyre'ye sordum da "(Haccâc)" doğru söylemiş" diye cevap verdiler
- Bāb: ...
- باب ...
Haccâc b. Amr'dan, Nebi (S.A.V.)'in; “Kim(in bir tarafı) kırılır, veya ayağı sakatlanır veya hastalanırsa..." buyurduğu rivayet edilmiş (ve Ma'mer bir önceki (1862.) hadisin) manasını nakletmiştir. (Râvi) Seleme b. Şebîb, (Abdurrezzak'ın); "Enbeenâ Ma'mer" bize Ma'mer haber verdi" tabirini kullandığını söyledi. Şunlar da rivayet etti: Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik; Dârimî menâsik; Ahmed b. Hanbel, III
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Meymün b. Mihrân, demiştir ki: Ben Şamlıların İbnü'z-Zübeyr'i Mekke'de kuşattıkları sene umre yapmak üzere (yola) çıkmıştım. Kavmimden bazı kimseler benimle birlikte hedy kurbanlığı göndermiş(ler)di. Şamlıların yanına vardığımız zaman bizim hareme girmemize engel oldular. Bunun üzerine bulunduğum yerde kurbanlığı kestim ve ihramdan çıktım. Sonra geri döndüm. Ertesi sene (hac zamanı) olunca (yarım kalan) umremi kaza etmek için. (yola) çıktım ve İbn Abbâs'a varıp durumumu anlattım. (Geçen yıl kestiğim) kurbanın yerine bir başkasını kes, çünkü Resûlullah (S.A.V.) ashabına Hudeybiye'de kestikleri kurbanın yerine kaza umresinde yeniden kurban kesmelerini emretti, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet edildiğine göre, İbn Ömer (r.a.) Mekke'ye gireceği zaman geceyi sabaha kadar Zi Tuvâ'da geçirir, yıkanır. Sonra Mekke'ye gündüzün girerdi ve Nebi (S.A.V.)'in de böyle yaptığını söylerdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.) Mekke'ye yukarı yoldan girermiş. (Müsedded ile İbn Hanbel'in) Yahya'dan naklettiklerine göre ise, Nebi (S.A.V.) Mekke'ye Kedâ'dan (yani) Bathâ yolundan girer, aşağı yoldan çıkarmış, (Râvî) el-Bermekî (buraya şu cümleyi de) ekledi: "Yani Mekke'nin iki sarp yolundan" (girer çıkardı). Müsedded'in hadisi ise daha tamdır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) (Medine'den çıkarken) ağacın bulunduğu yoldan çıkar, (girerken de) Muarras yolundan girerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) Fetih yılında Mekke'ye Mekke'nin yukarısındâki Kedâ (denilen yol)dan, (kaza) umre(sinde) de Küdâ (denilen aşağı yol)dan girdi. (Hişam b. Urve) dedi ki: Urve, (Mekke'ye) her ikisinden girerdi. En çok Kudâ'dan girerdi. İki yolun evine en yakın olanı (Küdâ) idi
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.) Mekke'ye gireceği zaman yukarısından girerdi. (Çıkacağı zaman da) aşağısından çıkardı
- Bāb: ...
- باب ...
el-Muhâcir el-Mekkî'den; demiştir ki: Câbir b. Abdullah’a; Beyt-i (şerifi) gören bir adam ellerini kaldırırmı? diye soruldu da; Ben yahudilerden başka bunu yapan kimse görmedim. Ve Resûlullah (S.A.V.)'le birlikte hac ettik bunu o da yapmadı, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre(r.a.)'den rivayet olımduğuna göre, Nebi (S.A.V.) Fetih günü Mekke'ye girince Beyt'i tavaf etmiş ve (Hz. İbrahim'e ait) Makam'ın' arkasında iki rekat namaz kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) (Medine'den Mekke'ye gitmek üzere) yöneldi, Mekke'ye girince Hacer-i Esved'e varıp onu selâmladı sonra Beyt-i tavaf etti. Sonra Safa'ya varıp Beyt'i görebilecek şekilde üzerine çıktı, ellerini kaldırıp Allah'ı zikretmeye ve dilediği duayı okumaya başladı (Hz.Ebu Hureyre) dedi ki: "Ensar (topluluğu)da (Resûlullah'ın) alt tarafında bulunuyordu." (Bu hadisi Ebu Davud'un şeyhine ulaştıran iki râvîden birisi olan) Hâşim dedi ki: "(Hz.Nebi) Dua etti, Allah'a hamdetti ve dilediği duayı okudu.”
- Bāb: ...
- باب ...
Abis b. Rebia'dan rivayete göre, Ömer (b.el-Hattab) Hacer-i Esved'in yanına gelmiş onu öpmüş ve şöyle demiştir: Biliyorum ki sen bit taşsın. Fayda da veremezsin zarar da. Eğer Peygamber (S.A.V.)'i seni öperken görmeseydim, seni (asla) öpmezdim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer(r.a.)'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'i iki Rükn-i Yemânî'den başkasını meshederken görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den (rivayet olunduğuna göre), Kendisine Hz. Aişe'nin; "Hıcr'ın bir kısmı Beyt'dendi (Beytin sınırları içerisine dahildi)" dediği haber verilmiş bunun üzerine (İbn Ömer de) Allah'a yemin ederim ki, Aişe'nin bunu Resullullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den duyduğuna kesinlikle inanıyorum. (Şimdi) kesinlikle anlıyorum ki Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in (Kabe'nin dört rükününden) ikisini selamlamayışı sadece bu iki rüknün (Beyt'in Hz. İbrahim tarafından atılan) temelleri üzerinde olmayışındandır ve halen (Beyt'in), Hicrin dışından tavaf edişinin sebebi de bundan başka bir şey değildir. Diğer tahric: Buhari, hac; Müslim, hac
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) hiçbir tavafta Rükn-i Yemânî (denilen köşe ile) Hacer(-i Esved)i selamlamayı terk etmezdi. (Nâfi) dedi ki: Abdullah b. Ömer de (aynen) böyle yapardı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan rivayet olunduğuna göre, Resulullah (S.A.V.) Veda Haccında deve üzerinde (ve Hacer-i Esved'in bulunduğu) rüknü bastonla selamlayarak (Beyt'i) tavaf etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Safiyye bınt Şeybe'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) Fetih yılında Mekke'yi fethedince (Beyt'i) hayvan üzerinde elindeki bastonla (Hacer-i Esved'in bulunduğu) rüknü selamlayarak tavaf etti. Ben de kendisine bakıyordum
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu't-Tufeyl'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.)'i hayvanı üzerinde (Hacer-i Esved'in bulunduğu) rüknü selamlayarak Beyt'i tavaf ederken gördüm. (Bu hadisi Ebû Davud'a rivayet eden diğer râvi) Muhammed b. Râfi de (bu rivayete şunu) ekledi: Sonra Safâ'ya ve Merve'ye çıktı, yedi defa (Safa ile Merve arasını) hayvanı üzerinde tavaf etti. Şunlarda rivayet etti: İbn Mâce, menâsik, Müslim, hac
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zubeyr, Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken işitmistir. Rasûlullah (S.A.V.) Veda Haccında halka kendisini görsünlerde soru sorabilsinler diye yüksekte bulunmak için Beyt'i ve Safa ile Merve'yi hayvan üzerinde tavaf etti. Çünkü halk etrafına üşüşmüşlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.) Mekke'ye rahatsız olarak geldi. (Beyt'i) hayvanı üzerinde tavaf etti. (Hacer-i Esved'in bulunduğu) rüknü her gelişinde onu asayla selâmladı. Tavafını bitirince (devesini) çöktürüp iki rekat namaz kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (S.A.V.)'in zevcesi Ümmü Seleme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resûlullah (S.A.V.)'e rahatsızlığımdan şikâyet ettim de, "Hayvana binerek halkın arkasından tavaf et!" buyurdular. Ben de (o şekilde) tavaf ettim. O anda Resûlullah (S.A.V.) Beyt(-i Şerif)'in yanmasında namaz kılıyor ve Tûr Sûresini okuyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'lâ (b. Umeyye)'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.) bir ucunu sağ koltuk altından alarak sol omuz üzerine almak suretiyle yeşil bir kumaşa bürünmüş olduğu halde (Beyt'i) tavaf etti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.) ve sahabîleri Cî'râne'den (ihram'a girerek) ve Beyt'i (tavaf esnasında) koltuk altlarından geçirdikleri peştemallerini sol omuzları üzerine atmış oldukları halde adımlarını kısaltarak ve omuz silkeleyerek umre yapmışlardır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu't-Tufeyl'den; demiştir ki: Ben, İbn Abbâs'a; Senin kavmin Resûlullah (S.A.V.)'in Beyt'i (tavaf ederken) remel yaptığını ve bunun sünnet olduğunu iddia ediyorlar, dedim. Hem doğru söylemişler, hem de yanlış söylemişler, dedi. Ben de; Hem doğru hem de yanlış söylemişler ne demektir? dedim. Doğru söylemişler. (Çünkü) gerçekten Resûlullah (S.A.V.) Beyt'i (tavaf ederken) remel yaptı. Yanlış söylemişler. (Çünkü) o sünnet değildir. Kureyş (müşrikleri) Hudeybiye gününde; "Şu Muhammed'i ve ashabını bırakınız da nağf (denilen ve develerin burnundan düşen kurtların sebeb olduğu deve) ölümüyle ölsün" dediler. (Kureyşlüer, müslümanların) gelecek sene Mekke'de üç gün kalmaları şartıyla Resûlullah (S.A.V.) ile barış yapınca, Resûlullah (ashabıyla birlikte Mekke'ye) geldi. Müşrikler de Kuaykıân (denilen sıradağlar) tarafında idiler. Resûlullah (S.A.V.) ashabına; "Beyt'i tavaf ederken üç (turda) remel yapınız." buyurdu. Ve (İbn Abbas, işte) bu sünnet değildir, dedi. Ben; Senin kavmin ResûIIah (S.A.V.)'in Safa ile Merve arasında devesine binerken sa'y yaptığını ve bunun (sa'yı deveye binerek yapmanın) sünnet olduğunu iddia ediyorlar, dedim. Bunun üzerine (İbn Abbas): Hem doğru söylemişler hem de yanlış söylemişler, dedi. Ben de; Hem doğru hem de yanlış söylemişler ne demektir? dedim. Doğru söylemişler. (Çünkü) gerçekten Resûllah (S.A.V.) Safa ile Merve arasında devesi üzerinde olduğu halde sa'y etti. Yanlış söylemişler. (Çünkü) bu (sa'y ederken deveye binmek) sünnet değildir. (Zira) halk(ın Resulü Ekrem'e yaklaşmasın)a engel olunamazdı ve (halk bundan) vazgeçirilemezdi. Bunun üzerine sözünü (halkın rahatça) işitmeleri, yerini görmeleri ve ellerinin kendisine erişmemesi için tavafı deve üzerinde yaptı, cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan: demiştir ki: Resülullah (ashabıyla birlikte) Mekke'ye geldi. Kendilerini Yesrib'in sıtması zayıflatmıştı. Müşrikler; (Yarın) size öyle bir kavim gelecek ki, sıtma kendilerini bitirmiş, ondan çok elem çekmişler, dediler. Allah teâlâ hazretleri de Müşriklerin söylediklerini Nebiine bildirdi. Bunun üzerine (Hz. Nebi müşrikler müslümanların dinçliğini görsünler diye) ashabına tavafın üç turunda remel yapmalarını iki köşe arasında da âdi yürüyüşle yürümelerini emir buyurdu. Müşrikler onları (bu halde) görünce, "sıtmanın kendilerini bitirdiğini söylediğiniz kimseler bunlar mı? Bunlar bizden daha sağlammışlar" demeye başladılar. İbn Abbâs (sözlerine devamla) dedi ki: (Resulullah saHallahu aleyhi ve sellem) onlara şefkatinden her turda remel yapmalarını emretmedi
- Bāb: ...
- باب ...
Eslem (r.a.)'den; demiştir ki: Ömer b. el-Hattâb'ı (şöyle) derken işittim: "Allah teâlâ İslâm'ı (sağlam temeller üzerine) yerleştirdiği, küfrü ve küfür ehlini de (aramızdan) yok ettiği halde, bugün remel yapmakta ve omuzbaşmı açmakta ne fayda var? Bununla beraber biz Resûlullah (S.A.V.) zamanında yaptığımız (remel ve ıztıbâdan) hiçbir şeyi terk etme(meli)yiz
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ) demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.); "Beyt'i tavaf etmek ve Safa ile Merve arasında sa'y etmek ve Cemreleri atmak ancak Allah'ı zikretmek için meşru kılınmıştır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) (kaza umresinde Beyt'i tavaf ederken) ıztıbâ' yaptı, (Hacer-i Esved'i) selâmladı ve tekbir getirdi. Sonra (ilk) üç turda Rükn-i Yemânî'ye vardıkları zaman (ashabıyla birlikte) remel yaptı. Kureyşin gözlerinden kayboldukları zaman âdi yürüyüşle yürüdüler. Sonra (tekrar) onların karşısına çıktıkları zaman remel yaptılar (Bunu gören) Kureyş (müşrikleri), bunlar ceylan yavrusu gibiler, demeye başladılar. İbn Abbâs (r.a.) dedi ki: (Tavafın ilk üç turunda remel yapmak o günden itibaren) sünnet oldu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (S.A.V.) ve ashabı Ci'râne'de umreye niyyet etmişler, Beyt'i (tavaf ederlerken ilk) üç turda remel yapmışlar, dördünde de âdi yürüyüşle yürümüşlerdir. Ayrıca bu hadisi, İbn Mace, hac bahsinde tahric etti
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet olunduğuna göre İbn Ömer (r,a.) Hacer(-i Esved) den (başlayıp yine) Hecer(-i Esved)'e kadar remel yapmış ve Resûlullah (S.A.V.)'in de böyle yaptığını söylemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. es-Sâib'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'i iki rükün arasında; "Ey Rabbimiz bize dünyada da âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azzâbından koru"[Bakara 102.] diye dua ederken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v. Mekke'ye) ilk geldiğinde hac ve umre için tavaf ederken Beyt'i üç defa hızlıca dolaşır* sonra dört defa normal yürür daha sonra da iki rekât namaz kılarmış
- Bāb: ...
- باب ...
Cübeyr b. Mut'im (r.a.)'ın merfu olarak rivayet ettiğine göre, Nebi (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Geceden veya gündüzden dilediği saatte şu Beyt'i tavaf edecek veya namaz kılacak olan bir kimseye engel olmayınız." (Bu hadisi Ebû Davud'a ulaştıran ikinci râvi) Fadl (da şöyle) rivayet etti: Resûlullah (S.A.V.); "Ey Abdİ Menâf oğulları! Hiç bir kimseyi (dilediği saatte tavaf etmekten ve namaz kılmaktan) menetnıeyiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Ebü'z-Zubeyr dedi ki: Cabir b. Abdullah’ı, "Peygamber (S.A.V.) ve ashabı, Safa ile Merve arasında ilk (yaptıkları) sa'y'dan başka bir sa'y yapmadı(lar)" derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anM)'dan rivayet olunduğuna göre, Veda Haccında Resulullah (S.A.V.)'ın yanında bulunan ashabı, (Akabe'deki) cemreye (taş) atıncaya kadar (gerek hac gerekse umre için) tavaf etmezlerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (S.A.V.) kendisine; "Haccın ve umren için Beyt'i (bir kere) tavaf etmen, (bir kere de) Safa ile Merve arasında koşman sana yeter" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Safvân'dan; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) Mekke'yi fethedince (kendi kendime); "elbisemi giyeceğim -evim de yol üzerinde idi- Resûlullah (S.A.V.)'in nasıl hareket edeceğini göreceğim" dedim. Bunun üzerine gittim. Nebi (S.A.V.)'i yanaklarını Beyt'in (duvarları) üzerine koyarak kapıdan Hatime kadar Beyt'i selamlamakta olan ashabıyla birlikte Ka'be'den çıkarken gördüm. Resûlullah (S.A.V.) onların arasında bulunuyordu
- Bāb: ...
- باب ...
Şuayb (b. Muhammed)'den; demiştir ki: Abdullah (b. Amr b. el-As) ile birlikte (Beyt'i) tavaf ettim. (Tavaf namazı kılmak için) Kabe'nin arkasına geldiğimiz zaman; (Burada Cehennem ateşinden Allah'a) sığınmayacak mısın dedim. (Bunun üzerine Abdullah): Ateşten Allah'a sığınırız, dedi. (Namazdan ) sonra gitti.Hacer(-i Esved)i istilâm etti. Rükn(-i Hacer) ile kapı arasında durarak göğsünü yüzünü, kollarını ve avuçlarını şu şekilde (Mültezem üzerine) koydu ve onları iyice açtı sonra; "Ben Resûlullah (S.A.V.)'i böyle yaparken gördüm." dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. es-Sâib'den rivayet edildiğine göre, Kendisi (hayatının son zamanlarında gözlerini kaybeden) İbn Abbas'a delîllik ederken İbn Abbas'i Hacer(-i Esved) ile -onu kapıya doğru takib eden- Rükn(i Irakî) arasında bulunan üçüncü kısımda oturtmuş. (Bunun üzerine İbn Abbâs O'na); Sana Resulûllah (S.A.V.)'in burada namaz kıldığı haber verildi mi? diye sormuş. (O da) "evet" diye cevap vermiş. Bunun üzerine İbn Abbas kalkıp namaza durmuş
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. ez-Zübeyr'den; demiştir ki: Ben küçük yaşta bir çocuk iken Nebi (S.A.V.)'in ailesi Hz. Âişe'ye; Aziz ve celil olan Allah'ın, "Safa ile Merve, Allah'ın nişanlarındandır. Kim evi (Kabe'yi) hacceder ya da umre yaparsa ikisi arasında sa'y etmesinde kendisine bir günah yoktur." sözü hakkında görüşün nedir? Ben bugün bir kimsenin Safa ile Merve arasında sa'yetmemesinde bir sakınca görmüyorum", dedim. Âişe (r.anhâ) da bana; Hayır (mesele) senin dediğin gibi olsaydı (âyet); "O kimseye Safa ile merve arasında sa'y etmemekte bir sakınca yoktur" şeklinde inerdi. Bu âyet-i kerime ensar(dan bazı kimseler) hakkında nazil olmuştur. Bunlar (câhiliyet devrinde ihrama girerlerken) Kudeyd'in karşısında bulunan Menât için telbiye getirirlerdi ve (Menât'a saygılarından dolayı) Safa ile Merve arasında sa'y etmekten çekinirlerdi. İslâm gelince bunu Resûlullah (S.A.V.)'e sordular bunun üzerine: "Azîz ve celîl olan Allah; "Safa ile Merve Allah'ın nişânlarındandır" (âyet-i kerimesini) indirdi" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ebî Evfâ'dan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.) umre yapıp Beyt'i tavaf etmiş ve beraberinde kendisini (kâfir) halktan koruyan kimse(ler) olduğu halde Makam-(ı îbrahim)in arkasında iki rekat (namaz) kılmıştır. Abdullah (r.a.)'e; Resûlullah (s.a.v.) Kabe'ye (de) girdi mi? diye sorulmuş. (O da); Hayır diye cevap vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İsmail b. Ebî Hâlid'in (bir Önceki (1902.) hadisi kast ederek) "Ben (şu hadisi) Abdullah b. Ebi Evfâ('dan) işittim" dediği (ve bir önceki hadise) "sonra Safa ile Merve'ye gelip bunların arasında yedi defa sa'y etti. Sonra başını tıraş etti" (sözlerini) ilâve ettiği şerîk'ten (naklen) rivayet olunmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Kesîr b. Cümhân'dan rivayet olunduğuna göre, Bir adam Abdullah b. Ömer'e Safa ile Merve arasında iken: Ey Ebû Abdurrahman! Ben halk koşarken seni yürür görüyorum, demiş. (O da): Eğer yürüyorsam muhakkak ki Resulullah'ı yürürken görmüşümdür. Eğer koşuyorsam, muhakak ki Resûlullah (s.a)'i koşarken görmüşümdür ve ben yaşlı bir ihtiyarım, cevabını vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Muhammed (b. Ali) dedi ki Câbir b. Abdülah'm yanına girmiştik. Girenlerin kimler olduğunu sordu. Sıra bana gelince: Ben Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im, dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı, sonra alt düğmemi de çıkardı, sonra avucunu memelerimin arasına koydu. Ben o zaman küçük bir çocuktum. (Bana): Merhaba hoş geldin, kardeşim oğlu! (Bana) istediğini sor, dedi. Ben de sordum. Kendisi â'mâ idi. Namaz vakti gelince dokuma bir elbiseye sarınarak (namaza) kalktı. Dokuma küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki ucu geriye dönüyordu. Bize namazı kıldırdı. Cübbesi de yanıbaşında askıda duruyordu, (kendisine): Bana Resûlullah (S.A.V.)'in haccını anlat, dedim. Eliyle dokuz işareti yaptı, sonra: Gerçekten Resûlullah (S.A.V.) haccetmeden dokuz sene durdu, sonra onuncu (yıl) da kendisinin haccedeceğini halka ilan etti. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Resûlullah (S.A.V.)'e uymanın çaresini arıyor ve onun yaptığı gibi amel etmek istiyorlardı. Derken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (yola) çıktı. Onunla birlikte biz de çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca, Esma bint Umeys, Muhammed b. Ebî Bekr'i doğurdu da "ben ne yapacağım?" diye Resûlullah (S.A.V.)'e haber gönderdi. Nebi (S.A.V.)'de O'na: "Yıkan, hayız bezi ile (bağlı) bir kuşak kuşan ve (hacca) niyet et" cevabını verdi. Müteakiben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (oradaki) mescidde namaz kıldı. Sonra Kasvâ'ya bindi. Devesi kendisini "Beydâ" düzüne çıkardığı vakit, onun önünde gözüm görebildiği kadar binekli ve yaya(lar) gördüm. Bir o kadar sağında, bir o kadar solunda bir o kadar da arkasında vardı. Resûlulallah (S.A.V.) aramızda bulunuyordu. Kur'ân O'na iniyor, te'vilini de o biliyordu. O ne yaparsa biz de onu yapıyorduk. Derken tevhid'i ifade eden kelimelerle telbiye getirdi: "Tekrar tekrar icabet sana yâ Rabbi! Tekrar icabet sana, tekrar icabet sana; senin ortağın yoktur, tekrar icabet sana, gerçekten haınd de, ni'met de sana mülk de sana mahsustur. Senin ortağın yoktur." Halkda hâlen getirmekte oldukları telbiyeye devam ettiler. Resûlullah (S.A.V.) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. O da kendi telbiyesine devam etti. (O sıralarda) biz ancak hacca niyet ediyor umreyi bilmiyorduk. Onunla birlikte Kabe'ye varınca, rüknü istilâm etti ve üç tur hızlı dört de (âdi) yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra İbrahim (aleyhisselâm)'ın makamına gelip: "İbrahim'in makamında namazgah ittihaz edin"[Bakara 125.] âyetini okudu. Makamı kendisiyle Beyt-i Şerif arasına aldı. (Bu hadisin râvilerinin arasında) îbn Nüfeyl (Abdullah b. Muhammed en-Nüfeylî) ile Osman'ın rivâyet(ler)ine göre (Cafer b. Muhammed) dedi ki: "Babam (Muhammed b. Ali Şöyle) derdi: (Câbir'in) bunu (yani tavaf namazında okunan sûreleri) ancak Resûlullah'tan duyduğu için zikrettiğini zannediyorum." (Diğer râvi) Süleyman da (Muhammed b. Ali'den naklettiği rivayetinde); "Ben Câbir'in sadece "Resûlullah (S.A.V.)'in (tavafdan sonra kıldığı) iki rekatlık namazda İhlâs ve Kâfirûn (surelerini) okurdu" dediğini biliyorum," dedi. Sonra yine Beyt'e dönerek rüknü istilâm etti. Sonra (Safa) kapı(sın)dan çıktı Safâ'ya yaklaşınca "Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alâmederindendir."[Bakara 158.] âyet-i kerimesini okudu ve Allah'ı tevhîd eyledi ve; "Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tekdir. Onun şeriki yoktur, mülk onundur, ham de O'na mahsustur. Hayat veren de öldüren de odur. O herşeye gücü yetendir. Allah'dan başka ilâh yoktur. O, bir ve tekdir. Va'dini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı* dedi. Bu arada dua okudu ve söylediklerinin aynısını üç defa tekrarladı. Sonra Merve'ye indi, vadinin ortasına varınca, remel yaptı. Vadiden çıkınca normal yürüyüşüne devam etti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de de Safâ'da yaptığı hareketi tekrarladı. Merve üzerinde son tavafını yaparken: "Arkamda bıraktığım iş tekrar karşıma çıksaydı, kurbanlığı getirmez, bu haccı umre yapardım (Binaenaleyh) sizden hanginizin yanında kurbanlık yoksa, hemen, ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin," buyurdu. Nebi (S.A.V.) ile yanında kurbanlık olanların dışında herkes ihramdan çıktı ve saçlarını kısalttı. Bunun üzerine Süraka b. Çu'şum ayağa kalkıp: Ya Rasûlullah! bu iş bizim bu senemize mi mahsus yoksa ilelebed devam edecek mi? diye sordu. Rasûlullah (S.A.V.)'de parmaklarını biribirine kenetledi ve iki defa: "Umre hacca dâhil olmuştur" dedi. (Ve devamla); "hayır ebedi olarak devam edecektir, hayır ebedî olarak devam edecektir" buyurdu. Ali Yemen'den Rasûlullah (S.A.V.)'in develerini getirdi. Fâtıma (r.anhâ)'yı ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fâtıma boyalı elbiseler giymiş ve sürme çekinmişti. Hz. Ali bunu beğenmedi ve; Bunu sana kim emretti? diye sordu. Hz. Fâtıma da, "babam (S.A.V.)" cevabını verdi. Hz. Ali Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fâtıma'yı bu yaptığından dolayı azarlamak ve Resûlullah (S.A.V.) adına söylediklerini sormak için Resûlullah (S.A.V.)'e gittim ve Fâtıma'nın yaptıklarını beğenmediğimi haber verdim de; "Doğru söylemiş, doğru söylemiş, sen hacca niyyellenirken ne dedin" buyurdu. Ben de: Ya Rabbi! Resulün neye niyyetlendiyse ben de ona niyyetlendim dedim. "Benim yanımda kurbanlık var, sen ihramdan çıkma" buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdiği kurbanlıklar ile Nebi (S.A.V.)'in Medine'den getirdiği kurbanlıklar yüz adettiler. Derken Peygamber (S.A.V.) ile yanlarında kurbanlık bulunanların dışında herkes ihramdan çıktı. Terviye günü gelince Mina'ya doğru yola çıktılar ve hacca niyyellendiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (hayvana) binmişti. Minâ'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz bekledi ve kendisine bîr çadır kurulmasını istedi. Bunun üzerine Nemire'de (bir çadır) kuruldu. Müteakiben Rasûlullah (S.A.V.) yola çıktı. Kureyş câhiliyye döneminde kendilerinin yaptığı gibi O'nun da Müzdelife'de bulunan Meş'ar-i Haram'da duracağından şüphe etmiyorlardı. Oysa Rasûlullah (S.A.V.) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde kendisine ait çadırın kurulduğunu görerek oraya indi. Güneş (batıya) kayınca Kasvâ'nın hazırlanmasını emir buyurdu ve hayvana semer vuruldu. Az sonra (hayvana) binip (Urane denilen) vadinin ortasına geldi ve halka hitaben (şöyle) dedi: "Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınızda, şu gününüzde haram olduğu gibi biribirinize haramdır. Dikkat edin! Câhiliyyel işleriyle ilgili herşey ayaklarımın altına konmuştur. Câhiliyye devrinin kan davaları yürürlükten kalkmıştır. Bize ait kan davalarında yürürlükten kaldırdığını ilk kan (davası)... (Son cümlenin baş tarafını bütün râviler aynı şekilde rivayet ettikleri halde cümlenin sonunu) Osman; "(kaldırdığım ilk kan davası) İbn Rabia'nın kanıdır" diye Süleyman da; "-Rabia b. el-Hâris b. Abdi'l-Muttalib'in kanıdır." diye rivayet etmiştir. (İyas b. Rabia) beni Sa'd kabilesinde süt anadaydı. O'nu Hüzeyl kabilesi öldürdü. "Câhiliyyet döneminin ribâsı (faiz) da yürürlükten kaldırılmıştır. İlk yürürlükten kaldırdığım riba bizim -(yani) Abbas b. Abdullmuttalib'in- ribâsıdir. Bu ribânın hepsi kesinlikle yürürlükten kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'dan korkun. Çünkü siz onları Allah'ın emânetiyle (Allah'a verdiğiniz söz karşılığında) aldınız ve onları Allah'ın kelimesi ile kendinize helâl kıldınız. Evlerinize sevmediğiniz bir kimseyi ayak bastırmamaları sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa onları zarar vermemek şartıyla dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerim ve giyeceklerini uygun bir şekilde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki O'na sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız: Allah'ın kitabı. Benim hakkımda size sorulacak, acaba ne diyeceksiniz? (Ashab-ı kiram): Risâletini tebliğ, vazifeni edâ ettiğine ve nasihatta bulunduğuna şahitlik ederiz, dedikten sonra şehâdet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek üç defa, "-Şahid ol ya Rabb! Şâhid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!" buyurdular. (Hutbe bittikten) sonra Hz. Bilâl ezan okudu. Sonra kamet getirdi. Bunun üzerine (Hz. Nebi) öğleyi kıldırdı, sonra (Hz. Bilâl tekrar) kamet getirdi, (Hz. Nebi de) hemen arkasından ikindiyi kıldırdı. İkisi arasında başka bir namaz kılmadı. Sonra Kasvâ'ya binip vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş neredeyse batacak hâle gelinceye kadar vakfe hâlinde kaldı. Güneşin sarılığı biraz gitmişti. Nihayet bütün cirmi de kayboldu. (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem) Usâme'yi arkasına aldı ve yola revân oldu. Kasvâ'nın yularını o kadar kısmıştı ki neredeyse başı semerinin altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de: "Ey cemaat! Sükûneti muhafaza edin, sükûneti" diye işaret buyuruyordu. Kum tepeciklerinden birine geldikçe hayvanının dizginini düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı. Akşamla yatsıyı bir ezan ve iki kametle birleştirip kıldı. (Râvi) Osman dedi ki: Aralarında hiç bir sünnet kılmadı. Sonra Resûlullah (S.A.V.) fecr doğuncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca sabah namazını kıldı. (Râvi) Süleyman, "(sabah namazını) bir ezan ve bir ikâmetle kıldı" diye rivayet etti. (Bundan sonraki cümleyi rivayet ederken bütün râviler) birleştiler: Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Haram'a geldi sonra Meş'ar-i Haram'ın üzerine çıktı. (Burada) Osman'la Süleyman (şöyle) dedi(ler): Hemen kıbleye dönerek Allah'a hamd etti. Tekbir getirdi ve tehlilde bulundu. (Bu cümleye) Osman; "ve tevhidde bulundu" (cümlesini de) ilâve etti. Ve ortalık iyice ağarıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra Resûlullah (S.A.V.) güneş doğmadan yola koyuldu. Arkasına da Fadl b. Abbas'ı aldı. (Fadl) güzel saçlı, beyaz tenli ve yakışıklı bir adamdı. Resûlullah (S.A.V.) yola çıkınca (yanından) koşarak bir takım kadınlar geçtiler Fadl, onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirip bakmağa başla)dı. Bu sefer Resûlullah (S.A.V.) de elini öbür tarafa çevirdi. Nihayet Muhassir (denilen yer)e vardı ve (hayvanı) biraz sürdü, sonra seni büyük cemreye çıkaracak olan yola düştü. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taşı attı. Her birini atarken tekbir getiriyordu. Bunlar küçük çakıl taşları gibiydi ve onları vadinin içinden attı. Sonra kesim yerine giderek kendi eliyle altmışüç deve boğazladı. Sonra Ali (r.a.)'a emretti kalanı da o kesti. (Râvi bu son cümlenin tefsirinde) diyor ki: (Yüz deveden) geriye kalanı (Hz. Ali kesti,) (ve Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem O'nu) kurban(lar)ına ortak etti. (Kesim bittikten) sonra her deveden bir parça (et getirilmesini) emr etti, (bunlar) bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip suyundan içtiler. (Râvi) Süleyman dedi ki. Sonra (Hz. Nebi devesine) binip oradan hızla Beyt-i Şerife doğru yola çıktı. (Tavaftan sonra) öğleyi Mekke'de kıldı. Arkasından Zemzem sâkîliği yapan Beni Abdilmuttalib'e gitti ve onlara: "Ey Abdulmuttalib oğulları! (Suyu) çıkarınız. Siıyu çıkarmanız hususunda başkalarının size galebe çalacağından endişe etmesem, ben de sizinle beraber çıkarırdım" buyurdu. Onlar da kendilerine bir kova su takdim ettiler (sallallahu aleyhi ve sellem de) bu sudan içti
- Bāb: ...
- باب ...
Muhamrned (b. Ali b. Huseyn el-Bâkır)dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) Arafat'ta öğle ile ikindiyi aralarında sünnet kılmaksızın, bir ezan ve iki kametle, kılmıştır. Akşam ile yatsıyı da (Müzdelife'de) aralarında sünnet kılmaksızın, birleştirerek bir ezan ve iki kametle kılmıştır. Ebu Davud dediki: Bu hadisi Hatim b. îsmail de (muttasıl bir senedle) uzunca bir hadiste (Resulullah s.a.v.'e) ulaştırdı. Bu hadisi Cafer, babası (Muhammed) ve Câbir senediyle (muttasıl olarak Resûl-i Ekrem'e) isnâd etmekte, Muhammed b. Ali el-Cu'fi de Hatim b. İsmail'e uymuştur. Ancak Muhammed b. AH el-Cu'fî (ondan farklı olarak) "Akşam namazıyla yatsıyı bir ezan ve bir kametle kıldırdı" demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Cabir (r.a.)'den; demiştirki: Nebi (S.A.V.) sonra (şöyle) buyurdu: "Ben (kurbanlarımı) burada kestim. Minâ'nın her tarafı kesim yeridir." ve Arafat'da durdu da (şöyle) buyurdu: "Gerçekten ben şurada vakfe yaptım. Arafat'ın her tarafı vakfe yeridir." Müzdelife'de de durdu ve (şöyle) buyurdu: "Gerçekten ben şurada durdum, Müzdelife'nin her taraf (ında) durulabilir
- Bāb: ...
- باب ...
Bir önceki (1907.) hadis oradaki) senediyle Cafer (b. Muhammed)'den de rivayet olundu (ve Cafer'şu cümleyi de) ilâve etti: "-Siz konakladığınız yerde kurbanı kesin
- Bāb: ...
- باب ...
Yahya b. Said el-Kattân şu (bir önceki 1908.) hadisi Cafer (b. Muhammed) ve Muhammed b. Ali vasıtasıyla Câbir'den rivayet etmiş ve hadisteki "İbrahim'in makamını namazgah edininiz!"[Bakara 125] âyetinden sonra (şu cümleleri) ilâve etmiştir: (Cafer b. Muhammed b. Ali) dedi ki: O iki rekatde Tevhid (İhlâs).ve Kâfirûn (surelerini) okudu ve (her ne kadar bu hadiste Hz. Âli Kûfe'de dedi ki... (ifadesi) varsa da babam (Muhammed Hz. Ali'ye nisbet edilen) bu "-Ben Fâtıma'-yı azarlatmak için gittim" sözünü.Gâbir'in rivayet etmediğini ve (Câbir'in sâdece) Fâtıma (r.anhâ) ile ilgili hâdiseyi anlattığını söyledi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Kureyş ile onların dinine tâbi olanlar Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine "hums-kahraman" denirdi. Öbür.araplar da Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Allah, Nebiine Arafat'a giderek orada vakfe yapmasını, sonra oradan akın etmesini emretti. Bu Allah Teâlâ'nın; "sonra insanların akın edip döndüğü yerden siz de akın edin"[Bakara 199] âyetidir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) terviye günü öğle namazını (ve ertesi gün) sabah namazını Minâ'da kıldı (sonra Arafat'a hareket etti)
- Bāb: ...
- باب ...
Abdulaziz b. Râfî'den; demiştir ki: Enes b. Mâlik'e; Resûlullah (S.A.V.)'den anladığın bir şeyi bana haber ver! dedim ve şunu sordum; Allah Rasûlü Terviye günü öğle namazını nerde kıldı? Minâ'da; cevabını verdi. Nefir (dağılma) günü ikindiyi nerede kıldı?" dedim. Ebtah'da, cevabını verdi sonra; Âmirlerin ne yapıyorsa sen de onu yap! buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) Arafe günü sabahı sabah namazını kılınca Minâ'dan (Arafat'a) hareket etti. Nemire'de konakladı. Burası Arafat (yakının)da imamın konakladığı yerdir. Resûlullah (S.A.V.) öğle namazı vakti olunca öğle sıcağında gidip öğle ve ikindiyi birleştirdi. Sonra halka hutbe okudu, sonra gidip Arafat'ta vakfe yerinde vakfe yaptı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Haccâc, İbn'z-Zubeyr (r.a.)'i öldürünce, İbn Ömer'e (bir adam) göndererek: Resûlullah (S.A.V.) bu günde hangi saatte hareket ederdi? diye sordu. (İbn Ömer de:) O vakit gelince beraber gideriz, diye cevap verdi. İbn Ömer (vakfe yerine) gitmek isteyince (Said b. Hassân'ın) dedi(ğine göre İbn Ömer'in yanında bulunan kimseler) "güneş (batıya) kaymadı" demişler. (Bir süre sonra İbn Ömer); Güneş (batıya) kaydı mı? diye sorunca: Kaymadı, diye cevab vermişler (Said b. Hassan) dedi ki: İbn Ömer'in yanında bulunan kimseler kendisine; "güneş batıya) kaydı" dedikleri zaman hareket etti
- Bāb: ...
- باب ...
Damra oğullarından bir adam, babasından yahut amcasından rivayetle demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'i Arafe günü minber üzerinde (hutbe okur) iken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Nubayt'tan rivayet edildiğine göre, Kendisi Arefe günü Nebi (S.A.V.)'i , kızıl bir deve üzerinde konuşma yaparken görmüş
- Bāb: ...
- باب ...
Hâlid b. el-Addâ b. Hevze demiştir, ki: Arafe günü Resulullah (S.A.V.)'i bir deve üzerinde, özengiler üzerinde ayağa kalkmış olduğu halde halka hitab ederken gördüm. Ahmed b. Hanbel, V, 30. Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Hennâdfın rivayet ettiği) gibi İbnu'l-alâ da Vekî'den rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Önceki (1917.) hadisin manası el-Addâ b. Hâlid'den de rivayet olunmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Yezîd b. Şeybân'dan; demiştir ki: Biz Arafat'ta Amr (b. Abdullah b. Safvân)'ın imam(ın vakfe yerin)den uzak saydığı bir yerde iken, İbn Mirba' el-Ensarî yanımıza gelip: Ben Resûlullah (S.A.V.)'in size (gönderilen) elçisiyim. (O size); "İbâdet yerlerinizin üzerinde olun. Gerçekten siz atanız İbrahim'den kalma bir miras üzerinde bulunuyorsunuz" buyuruyor, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs'tan; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) (hayvanının) arkasında Usâme (b. Zeyd) olduğu halde (Arafat'tan Minâ'ya) ağır ağır indi ve; "Ey İnsanlar! Yavaş olunuz. Çünkü at(ları) ve develeri koşturmak hayır değildir" buyurdu. (İbn Abbâs) dedi ki: Artık ben Müzdelife'ye varıncaya kadar (hayvanların) şahlanıp koştuklarını görmedim. (Diğer râvi) Vehb (de bu hadise şunları) ilave etti: Sonra (hayvanının) arkasına el-Fadl b. Abbas'ı bindirdi ve; "Ey insanlar, at(ları) ve deve(leri) koşturmak hayır değildir. Yavaş olunuz" buyurdu. (İbn Abbâs) dedi ki: Artık ben Minâ'ya varıncaya kadar (hayvanların koşmak için) ön ayaklarını kaldırdıklarını görmedim
- Bāb: ...
- باب ...
Kureyb'in haber verdiğine göre, kendisi Üsâme b. Zeyd'e; Resûlullah (S.A.V.)'ın (hayvanının) arkasına bindiğin gece nasıl hareket ettiniz? -yahut- ne yaptınız? diye sormuş. O da (şöyle) demiş: Halkın gece istirahati için develeri çöktürdükleri dağ yoluna geldiğimiz zaman Resûlullah (S.A.V.)'de devesini çöktürdü, de küçük abdest bozdu. Züheyr (Hz. Usâme'den bu hadisi naklederken); "su döktü" demedi, de "küçük abdest bozdu" tabirini kullandı, Hz. Usâme sözlerine şöyle devam etmiş. Sonra abdest suyu isteyip gayet hafif bir abdest aldı. Ben (kendisine): Ya Resûlullah! Namaz (vakti geldi), dedim, "Namaz ilerdedir", diye cevap verip (devesine) bindi. Nihayet Müzdelife'ye geldik. (Orada) akşam namazı (için) ikâmet (edilmesini emr)etti (ve akşam namazını edâ etti). Sonra halk konak yerlerinde develerini çökerttiler ama yüklerini çözmemişlerdi. Nihayet yatsı namazı (için) ikâmet (edilmesini emr) etti ve (yatsıyı da ) edâ etti. Sonra halk (yüklerini) çözdüler. Muhammed (b. Kesîr) bu hadîse (şunları da) ilâve etti: Ben (Usâme'ye): Sabahladığınız zaman ne yaptınız" diye sordum. Usâme: (Bu sefer) onun terkisine Fadl b. Abbâs bindi. Ben yaya olarak Kureyş'in önden gidenleriyle birlikte yola düştüm, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Sonra Üsâme'yi terkisine aldı ve devesini âdi yürüyüşte sürmeye başladı. Halk ise, develerin sağına-soluna vurmaktaydılar. Resulullah (S.A.V.) onlara dönüp bakmadan: "Ey insanlar! Sakin olunuz" diyordu güneş batınca (Müzdelife'ye ) hareket etti
- Bāb: ...
- باب ...
Urve'den; demiştir ki: Ben (birgün Üsâme b. Zeyd ile) otururken Üsâme b. Zeyd'e: Resûlullah (S.A.V.) Veda Haccında (Arafat'tan Minâ'ya) giderken nasıl yürüyordu? diye soruldu. O da: Orta bir yürüyüşle yürürdü, meydan buldu mu koştururdu, diye cevap verdi. Hişâm dedi ki: Nass (denilen yürüyüş), anak (denilen yürüyüş)den daha hızlıdır
- Bāb: ...
- باب ...
Usâme (r.a.)'den; demiştir ki: Ben (Arafat'tan Müzdelife'ye gidilirken) Nebi (S.A.V.)'in terkisinde idim. (O gün Peygamber Efendimiz) güneş batınca (Arafat'tan Müzdelife'ye) hareket etti. Şunlarda tahric etti: Buhârî, vudû, hac; Müslim, hac; Nesâî, menâsik; Muvatta, hac; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abbas'ın azatlısı Kureyb, Usâme b. Zeyd'i şöyle derken işitmiştir: Resulullah (S.A.V.) Arafat'tan (Miizdelife'ye) hareket etti. Dağ yoluna varınca inip küçük abdestini bozdu ve hafif bir abdest aldı. Ben kendisine, Namaz (kılacak mısın?) dedim. "Namaz ilerdedir (namaza daha var)" buyurdu ve hemen hayvanına bindi. Müzdelife'ye gelince inip güzelce bir abdest aldı. Sonra namaz (için) ikâmet edildi. Hemen arkasından akşam namazını eda etti. (Namazdan) sonra herkes devesini olduğu yere çökertti. Sonra yatsı namazı (için) ikâmet edildi. Hemen arkasından yatsıyı edâ etti. Bu iki namaz arasında başka bir namaz kılmadı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.) akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de birlikte kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
(Önceki 1926. hadis aynı) senediyle ve manasıyla Zührî'den de rivayet olunmuştur. İbn Ebî Zi'b dedi ki: (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu namazları) birer ikâmetle birleştirerek kıldı. Ahmet (b. Hanbel) dedi ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her'(iki) namazı birtek ikâmetle kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
(Bir önceki 1927. hadisin) mânâsı Hammâd'dan da (rivayet olunmuştur. Hadisi rivayet eden Şebâbe b. Süvâr) dedi ki: (Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem akşam ve yatsı namazlarını) her birisi için bir ikâmet getirip birleştirerek kıldı. Birincisi için ezan okunmadığı gibi hiç birisinin arkasında tesbihât da okumadı. Mahled (de şöyle) dedi: Onlardan hiçbirisi için ezan okumadı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Mâlik'den; demiştir ki: İbn Ömer'le beraber (Müzdelife'de) akşam namazını üç (rekat), yatsıyı da iki rekat olarak (birleştirip) kıldım. Mâlik b. el-Hâris Abdullah b. Ömer'e: Bu namaz da nedir? dedi. O da: Ben bunları Resûlullah (S.A.V.)'le birlikte burada (bu şekilde) bir ikâmetle kıldım, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Said b. Cübeyr ile Abdullah b. Mâlik'den; demişlerdir ki: Biz akşam namazıyla yatsı namazını İbn Ömer ile birlikte Müzdelife'de bir ikâmetle (birleştirerek) kıldık. (Daha sonra bu hadisi Ebû Davud'a nakleden Muhammed b. Süleyman, önceki) Muhammed b. Kesîr hadisinin mânâsını rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
Said b.Cübeyr'den; demiştir ki: İbn Ömer'le birlikte (Arafat'tan Müzdelife'ye) hareket etmiştik. Müzdelife'ye varınca akşam ve yatsı namaz(lar)ını bize bir ikâmetle üç ve iki (rekat) olarak kıldırdı. Namazdan çıkınca: "Burada Resûlullah (S.A.V.) bize bu şekilde namaz kıldırdı" dedi. Şunlar da tahric ett: Müslim, hac; Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 418; II, 18, 33-34, 56, 62, 78, 152, V
- Bāb: ...
- باب ...
Seleme b. Kuheyl dedi ki: Ben Said b. Cübeyr'in Müzdelife'de ikâmet getirip akşam namazını üç rekat, sonra yatsıyı iki rekat olarak kıldığını gördüm. (Said b. Cübeyr namazdan) sonra da şöyle dedi: Ben İbn Ömer'i burada böyle yaparken ve; "Ben Resûlullah (S.A.V.)'i burada böyle yaparken gördüm" derken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman (b. el-Esved)'den; demiştir ki: Arafat'tan Müzdelife'ye İbn Ömer'le birlikte gitmiştim. (Müzdelife'ye kadar) yorulmadan tekbir ve tehlile devam etti. Nihayet Müzdelife'ye gelince, ezan okudu ve kamet getirdi. -Yahut da bir adam emir verdi de o ezan okudu ve kamet getirdi- (ve İbn Ömer) bize üç rekat olarak akşam namazını kıldırdı, sonra bize dönüp "(şimdi yatsı) namaz(ı)" dedi ve bize yatsıyı iki rekat olarak kıldırdı. (Namazdan) sonra akşam yemeğini istedi. (Bu hadisi Süleym'den nakleden Eş'as b. Süleym) dedi ki: Babamın bu hadisinin bir benzerini bana İbn Ömer'den İlâç b. Amr de nakletti. ( İlâç) dedi ki: Bu (namaz) hakkında İbn Ömer'e (bazı sorular) soruldu da; "Ben Resûlullah (S.A.V.) ile böyle kıldım." diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Mes'ûd (r.a.)'dan; demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'in namazı(nı) namaz vaktinin dışında kıldığını görmedim. Yalnız Müzdelife'deki müstesna. Çünkü orada akşamla yatsıyı birlikte kıldı. Ertesi gün sabah namazını da vaktinden önce kıldı
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.) (Müzdelife'de) sabahladı ve (orada) Kuzeh (denilen yer)de vakfe yaptı ve; "Burası Kuzeh'dir ve vakfe yeridir. Müzdelife(nin) de her tarafı vakfe yeridir!" buyurdu. (Minâ'ya varınca da şöyle buyurdu); "Ben kurbanı şurada kestim. Minâ(nın) her tarafı kesim yeridir. Binaenaleyh (kurbanlarınızı) konak yerlerinizde kesiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Ben Arafat'ta şurada vakfe yaptım. Arafat'ın her tarafı vakfe yeridir. Müzdelife'de şuracıkta vakfe yaptım. Müzdelife'nin de her tarafı vakfe yeridir. (Kurbanı) şurada kestim. Minâ'nın her tarafı kesim yeridir. Binaenaleyh (kurbanlarınızı) konak yerlerinizde kesiniz
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdillah (r.al)'ın haber verdiğine göre, Resülullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Arafat'ın her tarafı vakfe yeridir. Minâ'nın her tarafı kesim yeridir. Müzdelife'nin her tarafı da vakfe yeridir. Mekke'nin her yolu (Mekke'ye giriş-çıkış için uygun) bir yoldur ve kesim yeridir
- Bāb: ...
- باب ...
Ömer b. el-Hattâb'dan; demiştir ki: Câhiliyye döneminin halkı Sebir (dağı) üzerine güneşin doğduğunu görünceye kadar (Müzdelife'den) dağılmazlardı. Nebi (S.A.V.) onlara muhalefet ederek güneş doğmadan önce (Minâ'dan) hareket etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ubeydullah b. Ebî Yezîd b. Abbâs'ı,şöyle derken dinlediğini haber vermiştir: Ben Resûlullah (S.A.V.)'in Müzdelife gecesinde ailesinin zayıfları arasında önden gönderdiklerindenim
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'tan; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) Müzdelife gecesinde Abdulmuttalib oğulları(ndan) biz(im gibi) çocukları (Minâ'ya) eşeklerle önden gönderdi. (O esnada) uyluklarımıza hafifçe vurarak; "Ey yavrularım, güneş doğuncaya kadar Cemre(-i Akabe)'ye (taş) atmayınız." diyordu. Tirmizî, hac; Nesâî, menâsik; İbn Mâce, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 311, 326, 343. Ebû Dâvûd dedi ki: (kelimesi) hafifçe vurmak demektir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) ailesinin zayıflarını gece karanlığında (Minâ'ya) önden gönderirdi ve onlara güneş doğuncaya kadar Cemre(-i Akabe)'ye taş atmamalarını emrederdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha) dan; demiştir ki: Nebi (S.A.V.) Kurban (bayramında) geceleyin Ümmü Seleme'yi (Müzdelife'den Minâ'ya) gönderdi de (Ümmü Selme) fecirden önce (Akabe Cemresine) taş(lar)ı attı, sonra (Mekke'ye) gidip ifâza tavafını yaptı. O gün Resûlullah (S.A.V.)'in Ümmü Seleme'nin yanında olacağı (nöbet) gün(ü) idi
- Bāb: ...
- باب ...
Esma (r.anhâ'nın haccın)'dan bahseden (bir râvi) O'nun (Akabe Cemresine) taş(ları fecrden Önce) attığını haber verdi (ve) dedi ki: Ben (kendisine); Biz taşları geceleyin attık, dedim de; "Biz Resûlullah (S.A.V.) zamanında böyle yapardık" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir (r.a)'den; demiştir ki: Resûlullah (S.A.V.) (Müzdelife'den Minâ'ya) ağır ağır gitti ve ashabına da fiske taşı gibi (küçük çakıl taşları) atmalarını ve Muhassır vadisinden de hızlıca geçmelerini emretti
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (S.A.V.), Veda haccında: "Bu(gün) hangi gündür?" diye sordu. (Ashâb-ı kiram da): Kurban (bayramı) günüdür diye cevap verdiler. (Bunun üzerine): "Bu(gün) Hacc-i Ekber günüdür" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.) demiştir ki: Ebu Bekr, kurban bayramı günü Minâ'da; Bu seneden sonra hiçbir müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak kimse de (çıplak olarak Kabe'yi) tavaf etmesin. Hacc-ı ekber günü, kurban bayramı günüdür. Hacc-i ekber, Hac(dan ibâret)tir, diye ilân edecek olan kimseler arasında beni(de) gönderdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Bekre (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (S.A.V.) (Veda) haccında (halka) bir hutbe irad edip (şöyle) buyurmuştur: (Takvim düzeni açısından) zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki (ilk) durumuna dönmüştür. (Artık) sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır, (ve) üçü peşi peşinedir ki, Zilka'de, Zilhicce ve Muharremdir. Bir de Cümade'l- (âhir) ile Şa'ban arasında yer alan Müdar'in Receb'i dir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebî Bekre (r.a.), Nebi (S.A.V.)'den (önceki 1947. hadisin) mânâsını rivayet etmiştir. Buhari, ilim; Müslim, kasame; Ahmed b. Hanbel, V, 37. Ebû Dâvûd dedi ki: İbn Avn, İbn Ebî Bekre (diye bilinen Râvijnin ismini bu hadisfin senedinde açıkladı. Dedi ki: (Bu hadis) Abdurrahman b. Ebî Bekre'den rivayet olunmuştur. O da Ebû Bekre'den rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b.Ya'mur ed-Deyl(em)î'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.) Arafat'ta iken yanına varmıştım. Necid halkından da bazı kimseler ^Yahut bir grup- geldiler. (İçlerinden) birine (Hz. Nebi'e hacla ilgili sorular sormasını) emrettiler. (O da) Resûlullah (S.A.V.)'e, (Arafat'ta vakfeye yetişemeyen kimsenin) hacc(ı) nasıldır? diye sordu. Resûlullah (S.A.V.) de birisine emretti. (O adam da aldığı emre uyarak) "Hac, hac, Arafe günü (vakfe yapmak) demektir, kim Müzdelife gecesi sabah olmadan (Arafat'a) gelirse haccı tamdır. Minâ günleri üçtür, kim acele eder de iki gün de (Mekke'ye dönerse) ona bir günah yoktur. (Minâ'da) geciken de günahkâr olmaz" diye yüksek sesle bağırdı. Sonra (o bağıran adamın) arkasından bir başka adam gönderdi. O da aynı şeyleri yüksek sesle ilân etmeye başladı. Tirmizî, hac, tefsir sure; İbn Mace, menâsik; Nesai, menâsik, Ahmed b. Hanbel IV, 309-310, 335; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 116; Hâkim, el-Müstedrek, I, 464; İbn Hıbbân, Sahih, VI, 76. Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi Mihrân da Süfyân'dan (hac kelimesini) -iki-defa tekrarlayarak- "Hac, hac (Arafat'ta durmaktır)" dedi, (şeklinde) rivayet etti. Yahya b. Safd el-Kattân ise Süfyân 'dan (hac kelimesini) bir kerre (söyleyerek) "hac (Arafat'ta durmaktır) ded”, (şeklinde rivayet etti)
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. Mudarris et-Tâî'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'E geldim (ve): Ya Resûlullah, ben Tayy dağlarından geliyorum. Hayvanımı da kendimi de yordum. Vallahi (yol boyunca) üzerinde vakfe yapmadık tek bir kum yığını bırakmadım. Benim için hacdan (bir nasib) var mıdır? dedim. Resûlullah (S.A.V.): "Kim bizimle beraber şu (sabah) namaz(ın)a yetişecek olursa ve bundan önce de gündüzün veya geceleyin Arafat'a gelmiş olursa, haccı tamam olur ve (ihramdan çıkış) temizliğini yapar." buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ashab'dan birinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi (S.A.V.) Minâ'da halk'a bir hutbe irad edip onları (Kendileri için tayin ettiği) yerlerine yerleştirdi (ve yine bu maksatla kıble (cihet)nin sağına işaret ederek, "Muhacirler buraya konsun"; Kıble (cîheti)'nin soluna işaret ederek: "Ensâr da buraya konsun, (diğer) halk onların çevresine yerleşsinler" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Bekroğullarından iki kişiden; demişlerdir ki: Biz Resûlullah (S.A.V.)'i teşrik günlerinin ortasında hutbe okurken gördük. Biz onun hayvanının yanında idik. Bu hutbe Resulullah'ın Minâ'da irad ettiği hutbe idi
- Bāb: ...
- باب ...
Câhiliyye döneminde (puthanelerden) bir evin sahibesi olan Serrâ bint Nebhân dedi ki: Başlar gününde Resûlullah (S.A.V.) bize bir hutbe irad ederek "Bu hangi gündür" dedi. Biz de: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedik. (Bunun üzerine): "Teşrik günlerinin ortası değilimdir?" buyurdu. Ahmed b. Hanbel, V 72; Beyhaki, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 151. Ebû Dâvûd dedi ki: Ebû Harre er-Rekaşî'nin amcası da aynı şekilde (Resulullah s.a.v. bize:) "Teşrik günlerinin ortasında hutbe irad etti" diye rivayet etti
- Bāb: ...
- باب ...
el-Hirmâs b. Ziyâd el-Bâhilî (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.)'i kurban bayramı 'günü Minâ'da Adbâ isimli devesi üzerinde halka hitâb ederken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
Süleym b. Âmir el-Kilâ'î dedi ki: Ben Ebu Umâme'yi, "Resûlullah'ın kurban bayramı günü Miriâ'daki hutbesini dinledim" derken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Râfi b. Amr el-Müzenî dedi ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'i Minâ'da kuşluk vakti boz bir dişi katır üzerinde halk'a hitab ederken gördüm. Ali (r.a.) da O'ndan (işittiklerini yüksek sesle uzaktakilere) aktarıyordu. Halkın kimisi ayakta kimisi de oturmakta idi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Muâz et-Teymî'den; Biz Minâ'da iken Resûlullah (S.A.V.) bize bir hutbe irâd etti de işitme gücümüz (öyle) genişledi ki söylediği şeyleri evlerimizin içinde iken bile işitebiliyorduk. Halk'a hac'la ilgili görevlerini anlatmaya başladı. Nihayet (söz sırası) cemrelere geldi. (Bu sırada sesinin daha uzaklara erişmesini sağlamak maksadıyla) şehâdet parmaklarının uçularını kulak deliklerine) koydu, sonra (onlara); "fiske taşları (büyüklüğünde taşlar atınız)" dedi. Sonra Muhacirlere emretti, bu emir üzerine (muhacirler) Mescidin ön tarafına indiler; Ensâra da emir verdi. Onlar da Mescidin arkasına konakladılar. Bundan sonra da diğerleri yerlerini aldılar, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahmân b. Ferruh, İbn Ömer'e; Biz halkın mallarını (kendileri hesabına) başka mallarla değiştiriveriyoruz. (Minâ gecelerinde) birimiz Mekke'ye gelince geceyi mal(lar)ın başında geçirse (olmaz mı?) diye bir soru sormuş. İbn Ömer de; Amma Resûlullah (s.a.v.) Minâ'da gecelerdi (ve bunu) asla terk etmezdi, cevabını vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den; demiştir ki: Abbâs (r.a.) suculuk görevi dolayısıyla Minâ gecelerinde Mekke'de kalmak üzere Resûlullah (s.a.v.)'den izin istedi. O da kendisine izin verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Yezîd'den; demiştir ki: Osman (r.a.) Minâ'da (dört rekât namazları) dört rekat olarak kıldı. Abdullah (b. Mes'ûd) dedi ki: Ben Peygamber (s.a.v.)'le beraber (Minâ'da dört rekatlı namazları) iki rekat olarak kıldım. Ebû Bekir'le de iki rekât olarak (kıldım), Ömer'le de iki rekât olarak (kıldım. Müsedded) Hafs'dan (naklettiği hadisinde Abdullah b. Mes'ud'un sözlerine şunları) ilâve etti: Ben Osman'ın) halifeliğinin ilk yıllarında (dört rekatlık namazları) Hz. Osman'la birlikte (ikişer rekat kılmıştım, fakat) daha sonraları (bu ikiyi dörde) tamamİa(maya başla)dı. (Müsedded) Ebû Muaviye'den (aldığı ve burdan itibaren gelecek olan sözleri de) ilâve olarak (şöyle) rivayet etti: Sonra sizde yollar ayrıldı. (Vallahi Osman'a uyarak kılacağım), dört rekat (namaz)'ın benim için iki rekat makbul namaz yerine geçmesini ne kadar arzu ederdim. A'meş dedi ki: Muâviye b. Kurrâ'mn bana hocalarından naklettiğine göre Abdullah (b. Mes'ûd dörtlü namazları) dört rekat olarak kıl(maya başla)mış da kendisine; "Osman'ı ayıpladın sonra (dörtlü namazları) dört rekat olarak kıl(maya başla)dın," denilmiş. O da; "Aykırılık fitnedir" diye cevap vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Zührî'den rivayet olunduğuna göre Osman (r.a.) hacdan sonra (Minâ'da bir süre) ikâmet etmeye kesin karar verdiği için Minâ'da (dört rekatlı namazları) dört rekat (olarak) kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
İbrahim (en-Nehaî)'den; demiştir ki: Osman (r.a.)(Mekke'de dört rekatli namazları) dört (rekat) olarak kıldı. Çünkü orayı (kendisine) yurt edinmişti
- Bāb: ...
- باب ...
Zuhrî'den; demiştir ki: Osman Tâif'te (bir takım) mallar edinip de orada (bir süre) ikâmet etmeye karar verince (dört rekatli namazları) dört (rekat) olarak kıl(maya başla)dı. Sonra (Beni Ümeyye'den olan) devlet başkanları (Osman'ın) bu (uygulaması)na sarıldılar
- Bāb: ...
- باب ...
Zührî'den rivayet olunduğuna göre Osman b. Affân, o sene (hacda) a'rabîler çok olduğu için onlara (bazı) namaz(ların) dört rekat olduğunu öğretmek için halka (dört rekatli namazları kısaltmadan) dört (rekat) olarak kıldırmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Harise b. Vehb el-Huzâî ki annesi, Hz. Ömer('in nikâhı) altında idi ve Ubeydullah b. Ömer ondan doğmuştu- dedi ki: Ben Minâ'da Resûlullah (s.a.v.)'in arkasında namaz kıldım. Halk (o sene) alabildiğine kalabalıktı. Resûlullah (s.a.v.) (bu) Veda Haccında bize (dört rekatlı namazları) iki (rekat) olarak kıldırdı. Buhârî, hac; Müslim, müsâfirîn; nesâî, kasru’s-salât Ebû Dâvûd dedi ki:"Harise, yurtları Mekke'de olan Huzâa (kabilesin)dendir
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Amr'ın rivayetine göre annesi demiştir ki: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i binitli olduğu halde her (attığı) çakıl taşları ile birlikte tekbir getirerek cemreleri -vadinin içerisinden- atarken gördüm. Arkasında da Hz. Peygamberi koruyan bir adam vardı, bu adamın kim olduğunu sordum. el-FadI b. el-Abbâs'dır, dediler. Halk sıkışıklık meydana getiriyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) (şöyle) buyurdu: "Ey insanlar sakın taşları atarken kiminiz, kiminizi öldürmesin. (Öyleyse) fiske taşları gibi (küçük taşlar) atınız
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Amr el-Ahvas annesinin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i binitli ve parmakları arasında bir (çakıl) taş(ı) olduğu halde Akabe Cemresinin yanında gördüm." (Elindeki çakıl taşını) attı. Halk da (ellerindeki çakıl taşlarını) attı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn İdrîs şu (bir önceki 1967.) hadisin bir benzerini de aynı senedle Yezid b. Ebî Ziyâd'dan naklen rivayet etmiştir. (İbn îdris) dedi ki: (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elindeki taşları attıktan sonra cemrelerin) yanında durmadı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.), kurban (bayramının ilk) gününden sonraki üç günde (cemrelere taş atmak için) yaya olarak gelir, giderdi ve Peygamber (s.a.v.)'in de böyle yaptığını söylerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu'z-Zubeyr'den; Câbir b. Abdillahı (şöyle) derken işittiği rivayet olunmuştur: "Kurban (Bayramının birinci) günü, Resûlullah (s.a.v.)'i hayvanı üzerinde "Hacla ilgili amellerinizi (iyi) almalısınız! Çünkü bilmiyorum, belki de bu haccımdan sonra bir daha haccedemem" buyurarak cemreleri taşlarken gördüm
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Cüreyc'den naklediğildiğine göre Ebu'z-Zübeyr şöyle demiştir: Ben Cabir b. Abdullah’ı şöyle derken işittim: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i kurban bayramının birinci günü kuşluk vakti (Akabe Cemresinde) taş atarken gördüm. Daha sonra(ki günlerde) bunu güneşin zevalinden sonra yaptı
- Bāb: ...
- باب ...
Vebere (b. Abdirrahman)'dan; demiştir ki: İbn Ömer'e: Taşları ne zaman atayım? diye sordum da; (Hac) imamının atmağa başladığı zamanda at, cevabını verdi. Kendisine soruyu tekrar edince: Biz (Resûlullah -s.a.v.- zamanında) güneşin zevalini beklerdik, güneşin zevali sırasında (taşları) atardık, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (-s.a.v.- bayram) gününün son kısmı (teşkil eden ikinci yarısı)nda öğle namazını Mekke'de kıldıktan sonra ifaza tavafını yaptı, sonra Minâ'ya döndü. Teşrîk günlerinin gecelerinde orada kaldı, (sözü geçen günlerde) güneş batıya kayınca her bir çakılda tekbir getirmek suretiyle her taş yığınına yedi taş atıyordu. (Taşları attıktan sonra) birinci ve ikinci (Cemre)nin yanında uzun bir süre ayakta duruyor ve duâ ediyordu ve (Sonra) üçüncü cemreye de (taşları) atıyordu. (Ancak) onun yanında durmazdı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Yezid dedi ki: İbn Mes'ûd el-Cemretü'I-Kübrâ (demlen Cemre-i Akabe)'ye varınca Beyt'i soluna Minâ'yı da sağına aldı ve Cemre(-i Akabe)'ye yedi çakıl atıp (Resûl-i Ekremi kasd ederek) "Kendisine Bakara sûresi inen kimse de işte böyle attı.” dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Âsim (b. Adiy)'dan nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) deve çobanlarına (teşrik gecelerinde Minâ'da) gecelemeye, (kalabalık olmadan önce) kurban bayramının birinci günü erkenden (Akabe Cemresine) taş atmalarına sonra ertesi günde veya daha ertesi günde iki güne ait taşları bir arada atmalarına ve (aceleleri olmayan kimselerin de bayramın) dördüncü günü de (cemrelere) taş atmalarına izin vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) çobanların (cemreleri) bir gün taşlayıp bir gün bırakmalarına izin vermiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Katâde'den; demiştir ki: Ben Ebû Miclez'i (şöyle) derken işittim: Ben İbn Abbas'a taşlarla ilgili bir şey sordum da; Resûlullah (s.a.v.) altı (taş) mı yoksa yedi (taş) mı attı, (iyice) bilmiyorum, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.); "Sizden biriniz Akabe Cemresine taşları atınca ona kadınlar(a yaklaşmanın dışında her şey helâl olur" buyurdu. Ahmet b. Hanbel, VI, 143, Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 136. Ebu Davud dediki: Bu (hadis) zayıf bir hadistir. Çünkü Haccac, Zühri'yi görmemiştir ve ondan herhangi bir hadis işitmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v.): "Ey Allah'ım, traş olanlara rahmet et" demiş. Ashâb; Ey Allah'ın Resulü, kısaltanlara da (duâ et) demişler (Resûlullah tekrar); "Ey Allah'ım, traş olanlara rahmet et" demiş. Onlar da tekrar; Ya Resûlullah, saçlarım kısaltanlara da (dua et), demişler. Peygamber (s.a.v.)'de; "Saçlarını kısaltanlarada (rahmet et)" demiş
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den (rivayet olunduğuna göre), Resûlullah (s.a.v.) Veda Haccında başını tıraş et(tir)miştir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) kurban bayramı(nın birinci) günü Akabe Cemresine (taşları) attı. Sonra Minâ'daki (konak) yerine dönüp kurbanhğı(nı) istedi ve (onu) kesti. Sonra berberi çağırdı. Bunun üzerine (berber geldi, önce Resûl-i Ekrem'in) başının sağ tarafını tutup tıraş etti ve etrafında bulunanlara (kimisine) bir kıl (kimisine de) iki kıl (olmak üzere kıllarını) dağıtmaya başladı. Sonra (berber Resûlullah'ın) başının sol tarafını tutup tıraş etti. (Tıraş bittikten) sonra (Peygamber s.a.v.) "Ebû Talha burada mı?" dedi ve (Sol kısmından tıraş edilen) saçlarını (halka dağıtmak üzere) Ebû Talha'ya verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (önceki 1981.) hadis aynı senedle Hişam b. Hassan'dan da rivayet olunmuştur. (Bu hadisi Hişam b. Hassan'dan nakleden Süfyân) dedi ki: (Nebi sallallahu aleyhi ve sellem) berbere: "Sağ tarafımdan başla da (öyle) tıraş et" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Minâ'da Peygamber (s.a.v.)'e (hac amellerinden bazısının yeri değiştirilerek takdim veya te'hir edilmesiyle ilgili bazı sorular) sorulmuş da (Resûl-i Ekrem): "Zararı yok" diye cevap vermiş. Bir adam: Ben kurban kesmeden önce tıraş olmuşum, diye sormuş. O'na da: "Kes zararı yok" diye cevap vermiş. (Aynı adam) hemen arkasından: Güneş battı (bense hâlâ Akabe Cemresine taşları) atamadım, dedi. (Resûl-i Ekrem Efendimiz de); "(Taşlarını şimdi) "at, zararı yok" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.a.) demiştirki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Selem şöyle buyurdu: “Kadınlara tıraş olmak gerekmez. Kadınlara gereken sadece (saçları) kısaltmaktır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbas (r.â.)'dan; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.); "Kadınlara tıraş olmak gerekmez. Kadınlara gereken sadece saçlan kısaltmaktır" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) haccetmeden önce umre yaptı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Vallahi Resûlullah (s.a.v.) sadece şirk ehline ait bir işi ortadan kaldırmak maksadıyla Aişe'ye Zilhicce ayında umre yapması için izin verdi. Çünkü şu Kureyş kabilesiyle onların yolunda olan kimseler; "Hac yolculuğunda yüklerin ağırlığından dolayı dökülen (develerin sırtındaki) yünler (hacdan döndükten sonra yeniden çıkıp) çoğaldığında ve (hac yolunda develerin sırtında ya da ayaklarında açılan) yara(lar) iyileştiğinde ve Safer ayı geçtiğinde umre yapmak isteyene umre helâl olur" derlerdi ve Zilhicce ayıyla Muharrem ayı çıkıncaya kadar umre yapmayı haram sayarlardı
- Bāb: ...
- باب ...
Mervan'ın Ümmü Ma'kil'a gönderdiği elçisinin haber verdiğine göre, Ümmü Ma'kıl demiştir ki: Ebû Ma'kil Resûlullah (s.a.v.)'le hacca gitmeye kesin karar verdi. Ebu Ma'kıl gelince, Ümmü Ma'kıl (kocasına hitaben) Biliyorsun ki benim üzerimde bir hac görevi var, dedi. (Durumu Resûl-i Ekrem'e arzetmek üzere kalkıp ikisi birden) yürüyürek gittiler ve (Resûlullah'ın) yanına girdiler (Ümmü Ma'kıl): Ya Resûlullah: Benim üzerimde bir hac görevi var. Ebû Ma'kıl'ın da genç bir devesi var, dedi. Ebû Ma'kıl da: Evet, doğru söyledi, (ama) ben onu Allah yoluna vakfettim. (Binaenaleyh onunla hacca gitmesi mümkün olmasa gerek) dedi. Resûlullah (s.a.v.) de: "Sen onu O'na ver de onunla hacca gitsin. Çünkü (onunla hacca gitmek de) Allah yolunda (bir amel)dir" buyurdu. Bunun üzerine. Ebû Ma'kıl deveyi O'na verdi. Ancak Ebû Ma'kıl'ın ölümü sebebiyle Ümmü Ma'kıl o sene hacca gidemedi. (Resül-i Ekrem hac'dan döndükten sonra Ümmü Ma'kil); Ya Resûlullah, ben ihtiyarlamış ve hastalanmış bir kadınım. Benim için (bu sene kaçırmış olduğum) haccımın yerine geçecek bir amel var mıdır? diye sordu. (Resûl-i Ekrem de): "Ramazanda (yapılan),umre bir hac yerine geçer" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Ma'kü'dan; demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) Veda Haccına niyetlenince (ben de onunla birlikte hac yapmayı çok istedim bizim bir devemiz vardı, onu da Ebû Ma'kıl Allah yoluna vakfetmişti. Biz hastalandık, Ebû Ma'kıl'de öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (hac için yola) çıktı. Haccını bitir(ip de gel)diği zaman yanına vardım. (Bana): "Ey Ümmü Ma'kıl seni bizimle beraber haccetmekten alıkoyan nedir?" dedi. (Ben de): Biz hazırlanmıştık (fakat) Ebu Ma'kıl vefat etti ve bizim için üzerinde hacca gidebileceğimiz sadece bir deve(miz) vardı, onu da Ebû Ma'kıl Allah yoluna vakfetmişti, diye cevap verdi(m). Bunun üzerine (Resûl-i Ekrem Efendimiz); "Onunla (yola) çıksaydın ya, çünkü hac da Allah yolunda (yapılan bir amel)dir. Her ne kadar bizimle beraber bu haccı yapmayı kaçırmışsan da Ramazan da umre yap. Çünkü o hac gibidir." (Ümmü Ma'kıl şöyle) dedi: Hac hacdır, umre de umredir. Fakat Resülullah (s.a.v.) bunu bana söyledi; (bu söz) sadece banamı aittir, iyice bilemiyorum
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Resülullah (s.a.v.) hac yapmak istemişti. (Bunu duyan) bir kadın da kocasına; Beni devenin (üzerine bindirerek) Resûlulah (s.a.v.) ile birlikte hacca götür, dedi. (Kocası da); Bende seni üzerinde hacca götürebileceğim bir deve yoktur, cevabını verdi. Kadın: Falan devene bindirsen olmaz mı? dedi. (Kocası): O (deve) aziz ve celil olan Allah yoluna vakfedilmiştir,. dedi ve Resüluilah (s.a.v.)'e gelip: (Ya Resuluilah), karım Allah'ın selam ve rahmetinin senin üzerine olmasını diliyor ve seninle hacetmek istiyor. Bana: "Beni Resuluilah sallallahu aleyhi ve sellemle hacca götür" dedi. Ben de (kendisine); "Bende seni üzerinde hacca götürebileceğim (bir hayvan) yok" dedim. O da "Beni falan devenin üzerinde hacca götür" dedi. Bunun üzerine; (O deve), Allah yoluna vakfedilmiştir" dedim. (Rasûlullah s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şu bir gerçek ki eğer sen onu o deven üzerinde hacca götürseydin bu da Allah yolunda (bir iş) olurdu." diye cevab verdi ve benden hangi amelin seninle hacca gitmeye denk olabileceğini sana sormamı istedi. Resuluilah (s.a.v.)'de: "Allah'ın selâmı, rahmet ve berekâtı onun üzerine olsun. Ona, "Ramazanda yapılan umrenin (benimle birlikte yapılan) hacca denk olduğunu haber ver" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v.) birisi Zilka'dede birisi de Şevvalde olmak üzere iki defa umre yapmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Mücâhid'den rivayet olunduğuna göre İbn Ömer (r.a.)'e; Resûlullah (s.a.v.) kaç (defa) umre yaptı? diye sorulmuş da "iki defa" diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Âişe (r.anhâ); İbn Ömer de kesinlikle biliyor ki Resûlullah (s.a.v.) Veda haccıyla birlikte yaptığı umreden başka üç defa umre yaptı, demiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) dört defa umre yaptı: (Birincisi) Hudeybiye, ikincisi, (gelecek sene) umre yapmak üzere (Kuryşlilerle) anlaştıkları zaman (alınan karara uygun olarak yaptığı umre); üçüncüsü, Ci'râne'den (ihrama girerek yaptığı) umre; dördüncüsü de (Veda) Haccıyla birlikte (yaptığı umre)dir
- Bāb: ...
- باب ...
Enes (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dört umre yapmıştır: Haccıyla birlikte yapmış olduğu umresinin dışında hepsi de Zilka'de ayında (yapılmış)tır. Buhari, meğâzî; Müslim, hac; Tirmizî, hac; İbn Mâce, menâsik; Dârimî, menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 246, 321; II, 139; III, 134, 256, IV, 297. Ebû Dâvûd dedi ki: Ben buradan itibaren (nakledeceğim sözleri) Hudbe (b. Halid)'den sağlam olarak aldım. Bu sözleri Ebu'l-Velid'den de işittim. (Ama iyi zabt edemediğim için ondan işittiklerimi nakletmiyorum. Hudbe'den işittiklerimi nakletmekle yetiniyorum):
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Ebî Bekr'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem O'na; "Kızkardeşin Âişe'yi terkine al, Ten'îm'den (ihram'a girmesini sağlayıp) umre yaptır. Sen O'nu taş yığınından aşağı indirince (orada) ihrama girsin, çünkü bu makbul bir umredir." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Muharriş el-Ka'bî'den; demiştir ki: Nebi sallalahu aleyhi ve sellem Ci'râne'ye girince (oradaki) Mescid'e varıp Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı. Sonra (umre için) ihrama girdi. (Geceleyin Mekke'ye varıp tavaf ve sa'y'dan sonra yine geceleyin Ci'râne'ye döndü, ertesi gün güneş batıya döndükten) sonra hayvanına binip Serîf in aşağı tarafına doğru yola çıktı. Nihayet (Medine'den Mekke'ye giderken tâkibedilen) Medine yoluna ulaştı. (Sanki Mekke'de) geceliyen bir kimse gibi sabahleyin Mekke'de bulundu
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) kaza umresinde (Mekke'de) üç (gece) kalmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem Kurban (bayramının birinci) günü (Minâ'dan Mekke'ye) inmiş sonra (Minâ'ya) dönerek öğleyi Minâ'da kılmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ümmü Seleme (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'ın benim yanımda kalacağı (nöbet) gecem kurban bayramı gününün akşamı(na rastlıyor) idi. (Resûlullah) yanıma geldi. Ebû Umeyye kabilesinden bir adamla birlikte Vehb b. Zem'a da geldi. İkisi de gömlekli idi. Resûlullah (s.a.v.) Vehb'e: "(Ey) Ebû Abdillah, ifaza tavafını yaptın mı ?" dedi. (Vehb de): Hayır (yapmadım) ya Resûlullah, cevabını verdi. Resûlullah (s.a.v.): "Üzerinden gömleği çıkar" buyurdu. Bunun üzerine gömleği başından çıkardı. Arkadaşı da (aynı şekilde) gömleğini başından (soyup) çıkardı. Sonra (Vehb): Ya Resûlullah, (bunu) niçin (emrettin) diye sordu. (Resûl-i Ekrem de): “Bu(gün Akabe Cemresi) taşları attığınızda ihramdan çıkmanıza izin verilmiş bir gündür. (Binaenaleyh tavafınızı yaparak ihramdan çıkınız)" buyurdu. (Resul-i Ekrem bu sözüyle) kadınlar(a yaklaşmanın) dışında size haram kılınan herşey(in size helâl kılınacağı bir gündür) demek istiyordu. (Daha sonra sözlerine devamla). "Eğer bugün Siz şu Beyti tavaf yapmadan akşamlarsanız, Mekke'ye taşları atmadan önceki kıyafetinizle ihramlı olarak gidersiniz, Tavaf yapıncaya kadar (ihramda kalırsınız)" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe ile İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (Veda Haccında) kurban (bayramının birinci) günü tavafı geceye ertelemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ifaza tavafı (turlarının) yedi(sin' de) de remel yapmamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan; demiştirki: Halk her tarafa dağılıyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.); "En son olarak Beyt'i tavaf etmedikçe hiçbir kimse hiç bir yere gitmesin" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v.)'e Safiyye bint Huyey'in hayızlandığı haber verilmiş. Resûlullah (s.a.v.) de: "İşte o bizi yolumuzdan alıkoyar." buyurmuştur, Bunun üzerine ashâb-ı kiram; Ya Resûlullah, o ifaza tavafını yapmıştı, diye cevap vermişler. Bunun üzerine "Öyleyse (bizi yolumuzdan alıkoyacak) değildir" buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
el-Hâris b. Abdillah b. Evs'den; demiştir ki: Ben Ömer b. el-Hattâb'a varıp kurban (bayramının birinci) günü Beyt'i tavaf ettikten sonra hayızlanan bir kadını(n durumunu) sordum da; (Mekke'deki) en son vakti Beyt'te (orayı tavaf etmekle geçmiş) olsun; diye cevap verdi. (el-Velid b. Abdurrahman) dedi ki: el-Haris (Hz, Ömer'e hitaben); Resûlullah (s.a.v.) de bana böyle fetva vermişti, deyince Ömer (r.a.); "Ellerin(e isabet edecek musibetler) sebebiyle organların dökülsün (e mi? Demek) sen, Resûlullah (S.A.V.)'e sorduğun bir şeyi ona aykırı fetva vermem için (bir de) bana sordun (öyle mi?) diye karşılık verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anha)'dan; demiştir ki: Umre için Ten'im'den ihrama girdim ve Mekke'ye gelip umremi edâ ettim. Resûlullah (s.a.v.) de beni el-Abtah (denilen yer)de beklemekte idi. Nihayet ben (umremi) bitirince yola çıkmak için halka emir verdi ve gelip Beyt'i tavaf etti. Sonra (Mekke'den Medine'ye doğru yola) çıktı
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Ben (Minâ'dan) son ayrılışta onunla -yani Peygamber (s.a.v.) ile- birlikte idim. Muhassab'a indi. Ebû Dâvûd dedi ki (bu hadisin râvisi Muhammed) İbn Beşşâr (burada) bir önceki hadiste geçen Hz. Âişe'nin Ten'im'e gönderilmesi olayını anlatmadı (ve rivayetine şöyle devam etti): Hz. Âişe dedi ki; Ben Peygamberin yanına gecenin sonunda gel(ebil)dim. Bunun üzerine ashabına hemen yola çıkılacağını bildirdi, kendisi de yola çıkıp sabah namazından önce Beyt'e uğradı (ve Medine'ye doğru yola) çıkacağı sırada onu tavaf etti, (tavaftan) sonra da Medine'ye doğru yola çıktı
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Târik, annesinden naklen haber verdiğine göre, Resûluüah (s.a.v.) Ya'lâ yurdundan bir yeri geçince -(ki bu hadisi Abdurrahman'dan naklen rivayet eden) Ubeydullah bu yeri(n ismini) unutmuştur- Beyt'e dönüp dua etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) sadece (Medine'ye dönüşte yola) çıkmak için daha kolayına geleceğinden dolayı (Minâ'dan Mekke'ye gelirken) Muhassab'a inmiştir. (Muhassab'a inmek aslında) sünnet değildir. İsteyen orada iner, istemeyen de inmez
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Yesâr dedi ki; Ebû Râfi' şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebtah'a inmemi emretmedi. Fakat ben çadırını (oraya) kurmuştum. (O da gelip) oraya indi. (Bu hadisi Ebû Davud'a nakleden râvilerden) Müsedded (şu cümleyi de) rivayet etti. Ve (Ebû Râfi) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin eşyasını korumakla görevli idi. (Diğer râvi) Osman da (Süleyman'ın rivayetine) "Ebtah'a (inmemi emretmemişti)" sözünü ilave etti
- Bāb: ...
- باب ...
Usâme b. Zeyd (r.a.)'den; demiştir ki: (Veda) Haccında; Ya Resûlullah yarın nerede konaklayacaksın? diye sordum da; "Akîl bize (Mekke'de içinde barınabileceğimiz) bir ev mi bıraktı?" cevabını verdi. Sonra; "(Yarın) Beni Kinane Hayf'ina (yani) Kureyş'in küfür üzerinde (kalmak üzere) antlaştığı yere yâni Muhassab'a ineceğiz" buyurdu. Bu (antlaşma) Kinâne oğullarının Haşîm oğulları ile evlenmemek, onları (aralarında) barındırmamak ve onlarla alış veriş yapmamak üzere Kureyşle yaptığı antlaşmadır. (Bu hadisin râvilerinden) Zührî dedi ki: (Beni Kinâne) Hayf(ından maksat, Muhassab denilen) vadidir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah (s.a.v.), Minâ'dan (Mekke'ye) dönmek istediği zaman "inşallah yarın (Muhassab'da) konaklarız" buyurmuştur (Hz. Ebû Hureyre bu rivayetine devamla bir önceki 2010. hadisin) aynısını nakletmiş (fakat bir önceki hadisin) baş tarafını (teşkil eden cümleleri) ve (Hayf vadidir" (cümlesini) rivayet etmemiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'den rivayet olunduğuna göre, İbn Ömer (Minâ'dan Mekke'ye dönerken) Bathâ'da birazcık uyur, sonra Mekke'ye girerdi ve Resûlullâh (s.a.v.)'in de böyle yaptığını söylerdi
- Bāb: ...
- باب ...
Nâfi'in, İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre, Nebi (Mina'dan Mekke'ye dönerken) öğle, ikindi, akşam ve yatsıyı Batha'da kılmış (orada bir süre) uyuduktan sonra Mekke'ye girmiştir. İbn Ömer de böyle yaparmış
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)'dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) Veda Haccırlda halk(ın bilmediklerini) kendisine sormaları için Minâ'da durdu. Derken bir adam gelip: Ya Resûlallah ben bilemedim (yanlışlıkla kurbanı) kesmeden tıraş oluverdim, dedi. Resûlullah (s.a.v.) de: "(Kurbanını) kes, zararı yok", buyurdu. Bir başka adam daha geldi. (O da); Ya Resûlullah, hiç anlayamadım taş atmadan kurbanı kesiverdim, dedi. (O'na da): "At, zararı yok," buyurdu. O gün kendisine (sırasından) öne alınan veya geriye bırakılan, (hacla ilgili) ne sorulduysa, (hepsine) "yap, zararı yok" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Usâme b.Şerik'den; demiştir ki: Hacca niyet ederek Peygamber (s.a.v.)'le birlikte (yola) çıkmıştım. Halk, (Müşkillerini sormak üzere) onun yanına geliyordu. Birisi: Ya Resûlullah, sa'yi (bayramın birinci günü ifaza) tavaf(ın)dan önce yapmışım, yahut da (hacla ilgili falan) şeyi (sırasından) önce (falan) şeyi de (sırasından) sonra yapmışım; dedi (Hz. Peygamber bunlara cevaben:) "Zararı yok, zararı yok, ancak bir müslümanın şerefine arkasından haksızca dil uzatan kimse müstesna; (böylesi) günah işleyen ve helak olan bir kimsedir" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
el-Muttalib b. Ebî Vedâa'dan rivayet olunmuştur ki, Kendisi Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi (Beyt-i şerif'ten) Beni Sehm kapısına doğru uzanan bir yerde önünden halk geçmekte iken ve Beyt-i Şerîf ile kendisi arasında bir sütre de olmadığı halde namaz kılarken görmüştür. Süfyan ise (bu hadisi) "Onunla Kabe arasında bir sütre yoktu" (şeklinde) rivayet etti. Süfyan diğer bir rivayetinde de dedi ki: îbn Cüreyc (bu hadisi) bize Kesîr'den rivayet etti ve dedi ki: "Bize (bu hadisi) Kesîr, babasından (Kesir b. el-Muttalib'den) rivayet etti. (Kesîr'in) kendisine sordum; "Ben bunu babamdan duymuş değilim. Fakat aile halkımın birisinden duydum. O da dedemden (duymuş)" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Allah (c.c.) kendi elçisin'e Mekke'nin fethini nasibedince Peygamber (s.a.v.) halkın içinde ayağa kalkıp Allah'a hamd-ü senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Gerçekten Âllah (c.c) Fil Ordusunun Mekke(ye girmek)den men etmiş fakat Resulü ile mu'minleri Mekke'ye girmeye muzaffer kılmıştır. Allah teâla Mekke'yi sadece bana mahsus olmak üzere, gündüzün bir saatinde helâl kılmıştır. Sonra O (yine) kıyamete kadar haram (kıhnrmş)dır. Ağacı kesilemez kaybolan eşyası(nı almak) helâl olmaz, ilân edecek olan kimsenin dışında kaybolan eşyası(nı almak hiç kimse için) helâl değildir." Bunun üzerine Abbâs -Yahutta el-Abbas (Abbas kelimesinin "el" takısı ile mi yoksa el takısından tecrid edilerek mi rivayet edilmiş olduğunda râvi şüphe ediyor); Yalnız, izhir müstesna (değil mi) ya Resûlallah? Çünkü evlerimiz ve kabirlerimiz için (lâzım olmakta)dır, dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Yalnız izhir müstesna!" buyurdu. Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadisi) el-Velid'den Îbnu'l-Musaffa da (rivayet etti ve hu rivayetine şunları da) ilâve etti: Bunun üzerine Yemen'li bir zât olan Ebu Şah ayağa kalkarak: Ya Resûlullah! Bunu bana yazınız, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.de, "(Bunu) Ebu Şah için yazınız" buyurdu. (Velid dedi ki) Ben Evzâî'ye (Hz. Peygamber) "Ebû Şah için yazınız" sözüyle neyi kastediyor? diye sordum da (Evzâî, Ebû Şah'ın); Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den işitmiş olduğu şu konuşmayı (yazınız anlamınadır)" diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, (Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem) şu (bir önceki (2017.) hadiste Mekke'nin harem kılınışı) hadise(si ile ilgili sözleri) içerisinde (şu cümleyi de) söylemiştir: "(Mekke'nin) Yaş otu da kesilmez
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Ben Resûl-i Ekrem'e hitaben: Ya Resûlullah, biz Minâ'da seni güneşten koruyacak bir ev yahut bir bina yapalım mi?" dedim de (bana); "Hayır, orası önce gelenin devesini çökertme yeridir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Ya'Ia b. Ümeyye (demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Harem dâhilinde gıda maddeleri karaborsacılığı yapmak orada zulüm yapmaktır)
- Bāb: ...
- باب ...
Bekr b. Abdillah dedi ki: Bir adam İbn Abbâs'a (gelerek): Şu Beyt'in ehline ne oluyor da amcalarının oğulları (hacılara) süt, bal ve kavut sunarlarken bunlar nebîz sunuyorlar. Onlarda cimrilik mi var yoksa muhtaç mıdırlar? dedi. İbn Abbas (r.a.) da: Biz ne cimriyiz, ne de muhtaç! Fakat (birgün) Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem terkisinde Usâme b. Zeyd olduğu halde (yanımıza) geldi de içecek (bir su) istedi. Bunun üzerine kendisine bir üzüm şerbeti getirildi, o bunu içti ve artanını da Usâme'ye sundu. Usâme de onu içti. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Aferin size, ne iyi ettiniz! Hep böyle yapın" buyurdu. İşte biz de böyle (yapıyoruz) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyruğunu değiştirmek istemiyoruz dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Humeyd'den rivayet olunduğuna göre, Kendisi Ömer b. Abdilaziz'i, Sâib b. Yezîd'e: Sen hiç Mekke'de ikâmetle ilgili bir şey işittin mi? diye soru sorarken işitmiş. Sâib de (şöyle) cevap vermiş: Bana Îbnu'l-Hadramî'(nin) naklettiğine göre) kendisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i, "Muhacirler için sader (veda) tavafından sonra (Mekke'de) üç (gün) kalma (hakkı) vardır" buyururken işitmiş
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah sallalahu aleyhi ve sellem, Usânıe b. Zeyd, Ka'be hizmetçisi Osman b. Talha ve Bilâl ile birlikte Ka'be'ye girmiş, (Osman) Kabe'nin kapısını üzerilerine kapamış (Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanındakilerle birlikte) orada bir süre durmuş. İbn Ömer demiştir ki: Çıktığı vakit Bilal'e; "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)' ne yaptı?" diye sordum. Bir direk soluna, iki direk sağına üç direk de arkasına aldı, o gün Beyt altı direk üzerinde idi.. Sonra namaz kıldı, cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Şu (önceki 2023. hadis-i şerîf) Malik'den de rivayet olunmuştur. Ancak (bu hadisi Malik'den rivayet eden Abdurrahman b. Mehdî burada bir önceki hadisde geçen) direkleri zikretmemiştir. (Abdurrahman b. Mehdi Malik'den naklen) dedi ki: Sonra (Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kıldı; kendisiyle kıble arasında üç arşın(lık bir mesafe) vardı
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer (r.a.) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden (2023 numaralı) Ka'nebî hadisinin manasını rivayet etti (ve); "Ben (Kabe'de Hz. Peygamberin) kaç (rekat) namaz kıldığını Bilâl'e sormayı unuttum" dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Abdurrahman b. Safvân'dan; demiştir ki: Ben Ömer b. Hattâb'a: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kabe'ye girdiği zaman ne yaptı? diye sordum da; İki rekat namaz kıldı, diye cevap verdi
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Abbâs (r.a)'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) Mekke'ye gelince içinde putlar bulunan Kabe'ye girmek istememiş (ve Hz. Ömer'e) onları (çıkarmasını) emretmiş, bunun üzerine (putlar Kabe'den) çıkartılmış ve (özellikle) İbrahim ve İsmail (aleyhisselam)'ın heykelleri de ellerinde ezlâm (demlen fal okları) olduğu halde çıkarılmışlar. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (bu iki heykeli yapanları kastederek); "Allah onları helak etsin, onlar pek iyi bilirler ki (bu iki Peygamber hiç bir zaman) kısmetlerini fal oklarıyla aramış değillerdir" buyurmuş, sonra Beyt'e girip her tarafında ve her köşesinde tekbir getirmiş sonra orada namaz, kılmadan (dışarı) çıkmıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki: Ka'be'nin içine girmeyi ve orada namaz kılmayı çok arzu ederdim. Resûlullah (s.a.v.) elimden tutup beni Hıcr'e soktu ve (şöyle) buyurdu: "Beyt(-i Şerif)e girmek istiyorsan, Hicr'de namaz kıl. Gerçekten O, Beyt'ten bir parçadır. Fakat senin kavmin, Kabe'yi bina ettikleri zaman (Beyt'in ölçülerini) kısalttılar, Hicr'i, Beyt'in dışında bıraktılar
- Bāb: ...
- باب ...
Aişe (r.anhâ)'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) birgün onun yanından sevinçli olarak çıkmış sonra üzüntülü olarak dönüp (şöyle) buyurmuştur. "Ben Kâ'be'nin içine girmiş bulunuyorum. Eğer arkamda bıraktığım şu iş sonucunda öğrendiğimi önceden bilmiş olsaydım, oraya girmezdim. Gerçekten ben ümmetime zorluk vermiş olacağımdan korkuyorum
- Bāb: ...
- باب ...
Safiyye bint Şeybe'den; demiştir ki: Ben Eslemiyye'yi (şöyle) derken işittim: Ben Osman'a: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) seni çağırdığında sana ne dedi?" diye sordum da (O şöyle cevap verdi): (RasüIullahl bana:) "Ben sana boynuzların üzerini ört, diye emretmeyi unutmuşum. Çünkü Beyt(-i Şerif)de namaz kılanı meşgul edici (böyle) bir şeyin bulunmaması gerekir." buyurdu. (Musannif Ebû Davud'un bu hadisi aldığı şeyhlerden birisi olan) Îbnu's-Serh, (bu hadisin senedini naklederken ravî Mansûr'un) "Dayım Musafi' b. Şeybe (bana haber verdi ki)" dediğini rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Şeybe b. Osman (kendisiyle Kabe'de oturmakta olan Şakîk'e hitaben) demiş ki: Ömer b. el-Hattâb (şu) senin oturmakta olduğun yerde otur(uyor)du. Ben Ka'be'nin mal(lar)ını (fakirlere) bölüştürünceye kadar (buradan) çıkmayacağım, dedi. Ben de; Sen (bunu) yapamazsın, dedim. Evet (bunu) yapacağım, dedi. Ben de; Sen (bunu) yapamazsın, dedim. Niçin? dedi. Çünkü Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ka'be içinde (bu malların) olduğunu gördü, Ebû Bekir de (gördü) ve onlar (bu) mal'a, senden daha muhtaç idi(ler yine de) onu (yerinden) oynatmadılar, dedim. Bunun üzerine kalktı (Ka'be'den dışarı) çıktı (gitti)
- Bāb: ...
- باب ...
ez-Zübeyr (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte (Tâif'de bulunan) Liyye (isimli vadi)den hareket ettiğimizde Arabistan kirazı ağacının yanına vardığımızda Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem (O ağacın) hizasındaki -el-Karnu'l-Esved (denilen dağ)ın ucunda durdu ve (iki) gözünü (Tâif'de bulunan) Nahib (isimli vadiye) çevirdi. (Bu hadisi nakleden râvi) bir defa da (Nahîb kelimesini Tâif) vadisi (diye) rivayet etti ve (orada bir süre) durdu nihayet halk'ın hepsi de O'na uydu. Sonra (şöyle buyurdu: "(Tâif'deki) Vecc (denilen yer)in avı ve îdâh (denilen ağac)ı Allahü Teâla için haram kılınmış bir haramdır.” Bu (hadise, Resûl-i Ekrem'in) Taife inmesinden ve (oradaki) Sakîf kabilesini kuşatmasından önce idi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "(Namaz ve ibâdet için) hiçbir mescid'e yolculuk edilmez. (Fazla sevap umarak) yalnız (şu) üç mescide yolculuk edilebilir: Mescid-i Haram, Benim Mescidim (yani Mescid-i Nebevi) ve Mescid-i Aksâ
- Bāb: ...
- باب ...
Ali (r.a.)'den; demiştir ki: Biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den Kur'ân'da ve şu sahifede bulunanlardan başka bir şey yazmadık. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Medine Âir ile Sevr arası (olmak üzere) haremdir. Binaenaleyh kim (orada) bir bid'at ortaya koyar veya bid'atçıyı barındırırsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. (Kıyamet gününde) Allah onun farz veya nafile hiçbir ibadetini kabul etmez. Müslümanların zimmeti birdir. Bu zimmet uğrunda onların en aşağı olanı sa'y-u gayret gösterir. Kim bir müslüman'a vermiş olduğu ahdi bozarsa (Kıyamet gününde) Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. (Hürriyetine kavuşturulmuş kölelerden) birisi (eski) efendilerinin izni olmadan bir başkasını efendi edinecek olursa (kıyamet gününde) Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Ali'den (rivayet olunduğuna göre), Nebi (s.a.v.) şu (Medine'nin harem kılınması) olayı hakkında (şöyle) buyurmuştur: "Yaş otu kesilemez, avı ürkütülemez, yitiği alınamaz. Ancak onu ilân edecek olan kimse müstesna orada herhangi bir kimsenin savaş için silâh taşıması ve oradan ağaç kesmesi uygun değildir. Ancak bir kimse (orada) devesini otlatabilir
- Bāb: ...
- باب ...
Adiyy b. Zeyd'den; demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine'nin her tarafından birer berîd (12 mil)lik (bir bölgeyi) koru tayin etti. (Oranın) ağaçları (yapraklarını düşürmek için) silkelenemez ve kesilemez. Ancak (zaruret miktarı yedirilmek üzere) deve (sırtında) götürülen (yapraklar) müstesna
- Bāb: ...
- باب ...
Süleyman b. Ebî-Abdillah'dan; demiştir ki: Ben Sa'd b. Ebî Vakkâs'ı Medine'nin hareminde avlanan bir adamı yakalayarak elbiselerini soyarken gördüm. Sonra ona o (kölenin) sahipleri gelip (o köle) hakkında konuştular da (onlara şöyle) dedi: Bu harem bölgeyi Resûlullah (s.a.v.) haram kıldı ve; "Kim burada avlanan bir kimse bulursa, onun elbiselerini soysun" buyurdu. Binaenaleyh ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana ikram etmiş olduğu bir nimeti size geri çevirmem. Ama isterseniz size onun değerini veririm
- Bāb: ...
- باب ...
Hz. Sa'd'ın kölesinden rivayet olunduğuna göre Sa'd (r.a.) Medine'nin kölelerinden bazılarını Medine ağaçlarından bir kısmını keserlerken bulmuş da (ellerinden) eşyalarını almış ve (onların) sahiblerine (şöyle) demiş: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi Medine'nin ağaçlarından birini kesmeyi yasaklarken ve; "Kim on(lar)dan birini keserse onun malı yakalayanındır." buyururken işittim
- Bāb: ...
- باب ...
Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Resûlullah (s.a.v.)'in korusu (içerisinde bulunan ağaçlara sopa ile) vurulamaz ve (onlar) kesilemez. Fakat hafif ve yumuşak bir vuruşla vurulabilir
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazan yaya, bazan da binitli olarak Küba'ya gelir (ziyaret eder)miş. İbn Numeyr (bu hadisi rivayet ederken) "ve orada iki rekat namaz kılardı" (cümlesini) ilâve etti
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Birisi bana selâm verdiği zaman o'na karşılık vermem için Allah ruhumu bana iade eder." buyurmuştur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Kabrimi de bayram yeri haline getirmeyiniz. Bana (sadece) salavat getiriniz. Çünkü nerede olursanız olun, sizin salâvâtınız bana ulaşır
- Bāb: ...
- باب ...
Rabi'a b. el-Hudeyr'den; demiştir ki: Ben Talha b. Ubeydillah'ı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den bir hadisten başka hadis rivayet ederken işitmedim. (Râvi Rabia b. Ebî Abdurrahman) dedi ki: (Ben Rabia b. el-Hudeyr'e): O (hadis) nedir? diye sordum (da şöyle) cevap verdi: (Talha b. Ubeydillah bana) dedi ki: Biz (birgün) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte çıktık. Şehidlerin kabirlerini (ziyaret etmek) istiyorduk. Nihayet Vâklm taşlığının üzerine çıkıp da oradan indiğimizde bir de baktık ki bir dönemeçte kabirler var. Ya Resûlullah, (bunlar) bizim kardeşlerimizin kabirleri midir? dedik. "(Hayır, bunlar) arkadaşlarımızın kabirlerî'dir." buyurdu. Biraz sonra şehidlerin kabirlerine geldiğimizde: "(İşte) şu(nlar da) kardeşlerimizin kabirleridir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Zülhuleyfe'deki Bathâ'da devesini çöktürerek orada namaz kılmıştır. Bunu Abdullah b.. Ömer de yapardı
- Bāb: ...
- باب ...
(İmam) Mâlik demiştir ki: Medine'ye dönerken hiç bir kimsenin Muarras'da elden geldiği kadar namaz kılmadan geçmesi uygun değildir. Çünkü bana ulaşan rivayetlere göre Resûlullah (s.a.v.) orada konaklamıştır. Ebû Dâvûd dedi ki: Ben Muhammed b. İshak el-MedinVyi, "el-Muarras Medine'ye altı mil uzaklıktadır" derken işittim