Sunan Abu Dawud
...
(26) Kitāb: Knowledge (Kitab Al-Ilm)
(26) ...
- Bāb: ...
- باب ...
Kesîr b. Kays'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben Dımaşk mescidinde Ebu'd-Derdâ ile birlikte bulunuyordum. Ona bir adam gelip: Ey Ebû Derdâ, ben sana Nebi (s.a.v.)'in şehrinden bir hadis için geldim. İşittiğime göre bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)'den sen rivayet etmişsin. (Buraya) başka bir ihtiyaçtan dolayı gelmedim, dedi. Ebu'd-Derdâ da şöyle cevap verdi: Gerçekten ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim: "Her kim ilim tahsil etmek amacıyla bir yola gidecek olursa Allah onu cennet yollarından bir yol'a sokmuş olur. Kuşkusuz ki melekler ilim yolunda olan bir kimseden hoşnutluklarından dolayı (ona) kanatlarını sererler ve göklerde ve yerde bulunan (yaratık)larla suda bulunan balıklar (tümüyle Allah'tan) âlimin bağışlanmasını dilerler. Muhakkak ki âlimin âbid'e (olan) üstünlüğü ayın ondördüncü gecesindeki dolunayın diğer yıldızlara (olan) üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Nebiler miras olarak dinar ve dirhem bırakmazlar, ilim bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse çok büyük bir nasip elde etmiş olur
- Bāb: ...
- باب ...
Eb'd-Derdâ (bir de) Nebi (s.a.v.)'den (bir önceki 3641. hadisin) manasını rivayet etmiştir
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre'den (r.a) rivayet olunmuştur, dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İlim tahsil etmek için yola çıkan kimseye bu sebeple Allah cennet'in yolunu kolaylaştırır. Ameli, kendisinin (cennete erişmesini) geciktiren bir kimseyi nesebi (cennet'e girmekte) çabuklaştıramaz
- Bāb: ...
- باب ...
İbn Ebî Nemle el-Ensârî'nin babasından rivayet olunduğuna göre; Kendisi (bir gün) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında oturuyormuş. (Hz Nebi'in) yanında bir yahudi varmış. Derken oradan bir cenaze geçmiş. Bunun üzerine (yahudi): Ey Muhammed, cenaze kabirde konuşur mu? diye sormuş.Rasûlullah (s.a.v.): "Allah daha iyi bilir" cevabını vermiş. Yahudi ise; Kesinlikle cenaze konuşur, demiş. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş: "Kitap ehlinin sözlerini ne tasdik ediniz, ne de yalanlayınız. (Ancak) biz Allah'a ve Nebilerine inandık deyiniz,(Eğer onların sözü) asılsız ise tasdik etmemiş olursunuz. Eğer doğru ise o sözü yalanlamamış olursunuz
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Sâbit'in (r.a) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) bana emretti de ben kendisi (ne hizmet etmek) için yahudilerin yazısını öğrendim. (Hz. Nebi bu hususta bana) "Vallahi yazışmalarım hususunda yahudilere güvenemiyorum" dedi. Ben de yarım ay geçmeden yahudilerin yazısını iyice öğrendim. (Rasûlullah (s.a.v.) bir mektup) yaz (mak iste)diği zaman kendisine ben yazıveriyordum. Kendisine bir mektup yazıldığı zaman da ben okuyuveriyordum
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr'dan (r.a.) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben, muhafaza etme düşüncesiyle Rasulullah (s.a.v.)'den işittiklerimin hepsini yazıyordum. Kureyş (kabilesinden bazı müslümanlar) "Rasülullah (s.a.v.) öfkeli halinde de sakin halinde de konuşan bir insan iken sen ondan duyduğunu yazıyor musun?" diyerek beni bundan menettiler. Ben de yazmaktan vazgeçtim ve bu durumu Rasülullah (s.a.v.)'e anlattım. Parmağıyla ağzına işaret ederek; "Sen yaz(maya devam et), varlığım elinde olan Allah'a yemin olsun ki bundan haktan başkası çıkmaz" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Muttalib b. Abdullah b. Hantab'tan rivayet olunmuştur; dedi ki: (Bir gün) Zeyd b. Sabit, Muâviye'nin yanına girmişti. (Muâviyç ona, Hz. Nebi'den rivayet ettiği) bir hadisi sordu. (Zeyd ona bu hadisi rivayet edince Mûaviye orada bulunan) bir adam'a bu hadisi yazmasını emretti. Bunun üzerine Zeyd ona: Rasülullah (s.a.v.) bize kendi sözlerinden hiçbirini yazmamamızı emretti, dedi. (O adam da yazmış olduğu) bu hadisi sildi
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Biz (Hz. Nebi zamanında) Kur'an ve şahadet kelimesinden başka bir şey yazmadık
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Mekke feth edilince Nebi (s.a.v.) ayağa kalktı... (Ebû Hureyre sözlerine devam ederek) Hz. Nebi'in (orada) okuduğu bir hutbesini anlattı (ve şöyle) dedi: Bunun üzerine Yemen halkından Ebû Şâh denilen birisi ayağa kalkıp; Ey Allah'ın Rasûlü, (bu hutbeyi) bana yazıverin, dedi. (Hz. Nebi de orada bulunan kâtiplerine); "- (Bunu) Ebû Şâh'a yazıverin" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Velîd'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben Ebû Amr'a; Onların yazdığı nedir? diye sordum. O gün Ebû Hureyre'nin, kendisinden (Nebi'den) duyduğu hutbedir, cevabını verdi
- Bāb: ...
- باب ...
Âmir b. Abdullah b. ez-Zübeyr'in, babasından şöyle naklettiği rivayet olunmuştur: (Babam) Zübeyr'e: Diğer sahâbîlerinin kendisinden rivayet ettikleri gibi seni hadis rivayet etmenden alıkoyan nedir? diye sordum, şöyle cevap verdi: Allah'a yemin olsun ki, (aslında) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanında benim özel bir itibarım ve yerim vardır. Fakat ben onu, "Kim benim adıma bile bile bir yalan söylerse cehennemden yerini hazırlasın" buyururken işittim. (Bu yüzden hadisleri yanlış rivayet etme korkusundan buna yanaşamadım)
- Bāb: ...
- باب ...
Cündüb (b. Abdillah el-Becelî)'den Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Aziz ve Celil olan Allah'ın Kitabı üzerinde (sırf kendi) görüşüne dayanarak fikir beyan eden kimse, (konuşmasında) isabet bile etse yine de hata etmiş olur." Diğer tahric: Müslim, münafikîn; Tirmizî, tefsir; Darimî, mukaddime; Ahmed, b. Hanbel, V
- Bāb: ...
- باب ...
Nebi (s.a.v.)'in hizmetçilerinin birinden rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) bir söz söylediği zaman onu üç defa tekrarlarmış
- Bāb: ...
- باب ...
Urve (r.a)'den rivayet olunmuştur, dedi ki: (Bir gün) Ebû Hureyre namaz kılmakta olan Âişe (r.anha)'nın odasının yanına oturup iki defa: "Ey odanın sahibi, (beni iyi) dinle" diyerek söze başladı (ve Hz. Nebi'den bir hadis nakledip gitti). (Hz. Âişe,) namazını bitirince; (Ey Urve), sen (Ebû Hureyre'nin) şu (davranışı)nı ve sözünü (söyleyiş tarzını) beğendin mi? (Şunu iyi bil ki) Rasûlulah (s.a.v.) bir söz söylediği zaman onu saymak isteyen bir kimse sayabilirdi, dedi
- Bāb: ...
- باب ...
Urve b. Zübeyr'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Âişe dedi ki: (Ey Urve, şu davranışıyla) Ebû Hureyre (senin) hoşuna gitti mi? (Bak) ben tesbih çekerken oda'mın yanına oturmuş, Peygamber(s.a.v.)'den hadis rivayet ediyor ve bunu işittirmeye çalışıyor. Ben tesbihimi bitirmeden de kalkıp gitti. Eğer ona yetişebilseydim kendisine; kuşkusuz Rasûlullah (s.a.v.) hadisi sizin serdettiğiniz gibi serdetmezdi diye cevap verecektim
- Bāb: ...
- باب ...
Muâviye (r.a)'den rivayet olunduğuna göre; Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) (ümmetine), yanıltıcı sorular sormayı yasaklamıştır
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den, rivayet olduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimseye, ilimsiz olarak fetva verilirse, bu fetva (ile amel etme) nin günahı onu veren kimsenin üzerine olur." Süleyman el-Mehrî (yukarıdaki hadise) ilâve olarak şunları da rivayet etti: "Her kim (kendisine danışan din) kardeşine bir işte gerçek olmadığını bildiği halde bîr şeyi tavsiye ederse (tavsiyede bulunduğu) kardeşine ihanet etmiş olur." Süleyman'ın (rivayet ettiği) hadisin metni budur
- Bāb: ...
- باب ...
Ebu Hureyre(r.a)'den rivayet olunduğuna göre, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Bir kimse kendisinden sorulan bir meseleyi gizler de cevap vermezse, Allah, kıyamet gününde ona ateşten bir gem vurur." Diğer tahric: Tirmizî, ilim; İbn Mace, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, II
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Siz (bir hadisi) benden işitirsiniz, (sonra siz onu bir yerde rivayet edince) sizden işitilir. (Sonra sizden işiten kimse onu nakleder de) sizden işitenden işitilir
- Bāb: ...
- باب ...
Zeyd b. Sabit (r.a)'ten rivayet olunmuştur; dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim: "Allah, benden bir hadisi işitip de onu (güzelce) ezberleyip başkasına (eksiksizce) aktaran kimsenin yüzünü ak etsin. Nice fıkıh ilmine (esas teşkil eden hadislere) sahip olup da onu kendisinden daha anlayışlı bir kişiye aktaran kimseler vardır. (Bu bilgiyi aktardığı kimseler de onun inceliklerini kavrayıp halka açıklar.) Nice fıkıh ilimine (esas teşkil eden hadislere) sahip olup da (o hadislerin inciliklerine nüfuz edecek şekilde) anlayışlı olmayan kişiler de vardır." Ayrıca bu hadis'i Tirmizî, ilim; İbn Mâce, mukaddime, menâsik; Dârimî, mukaddime; Ahme b. Hanbel, I, 437, III, 225, IV, 80, 82, V, 183. te tahric ettiler
- Bāb: ...
- باب ...
Sehl b. Sa'd (r.a)'dan rivayet olduğuna göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki senin hidayete vesile olman sayesinde Allah'ın bir adam'a hidayet vermesi, senin için kırmızı develer(i elde etmenden daha hayırlıdır)
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre Rasûiul-lah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İsrail oğullarından (geçmiş devirlere ait haberler) rivayet etmenizde bir sakınca yoktur
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah b. Amr'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Allah'ın Nebi bize sabaha kadar İsrail oğulları (nın kıssaları)nı anlatırdı. Namazın büyüğü (olan sabah namazının yahutta teheccüd namazının vakti gire)ne kadar (bu sohbetten) kalkmazdı
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kendisi ile Allah'ın rızası kazanılan bir ilmi, sırf dünya menfaati elde etmek için öğrenen bir kimse kıyamet günü cennet kokusu bulamayacaktır
- Bāb: ...
- باب ...
Avf b. Mâlik el-Eşcaî'den, ben Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim dediği rivayet olunmuştur: "Devlet başkanı, memur ve büyüklük taslayandan başka vaaz eden olmaz
- Bāb: ...
- باب ...
Ebû Saîd el-Hudrî(r.a)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Muhacirlerin fakirlerinden oluşan bir cemaatle birlikte oturuyordum. Onlardan bazıları (avret mahallerine yakın olan) bazı çıplak yerlerini (üzerleri iyi örtülü olan) bazı (arkadaşlarının arkalarına gizlenmek suretiyle) örtüyorlardı. (Orada bulunan bir Kur'an) okuyucu (su) bize (Kur'an) okuyordu. O sırada Rasûlullah (s.a.v.) çıkageldi ve yanımıza gelip durdu. Rasûlullah (s.a.v.) gelince (Kur'an) okuyan (kimse okumayı bırakıp) sustu. Bunun üzerine (Hz. Nebi bize) selâm verdi ve, "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu. (Biz de) "Ey Allah'ın Rasıilu, bu bizim okuyucumuzdur. Bize Kur'an okuyordu, biz de yüce Allah'ın kitabını dinliyorduk" cevabını verdik. Bunun üzerine Allah'ın Rasûlu (s.a.v.), "Ümmetimden, kendileri ile birlikte sabretmekle emrolunduğum kimseler yaratan Allah'a hamd olsun" diye hamdü senada bulundu. Aramızda kendisini (yakınlık bakımından hepimize) eşit (derecede) tutabilmek için (tam) ortamıza oturdu. (Ravi Hz. Nebi'in aralarına oturuş şeklini anlatabilmek için) eliyle, "İşte şöyle" diye işaret etti, (sonra sözlerine devamla şöyle dedi: Orada bulunan halk) hemen (onun etrafında) halka oldular, (hepsinin yüzleri) onun karşısına geldi. (Fakat) Rasûlullah (s.a.v.)'in karanlıkta onlardan, benden başka birini tanıyabildiğini zannetmiyordum. Rasûlullah (s.a.v.) (bizi karşısında bu şekilde görünce); "Ey muhacirlerin fakirleri, sizi kıyamet gününde (kavuşacağınız) tam bir nurla müjdeliyorum. Siz cennet'e zenginlerden yarım gün önce gireceksiniz. Bir (tam) gün (dünya senesiyle) beşyüz senedir" buyurdu
- Bāb: ...
- باب ...
Enes b. Mâlik (r.a)'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sabah namazından sonra güneş doğ(up ta bir mızrak boyu çıkıncaya kadar Allah'ı zikreden bir toplulukla beraber oturmam bana İsmail (a.s)'ın çocuklarından dördünü kölelikten kurtarmamdan daha sevimlidir. İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah'ı zikreden bir cemaatle beraber oturmam ise bana dört insanı kölelikten kurtarmamdan daha sevimlidir
- Bāb: ...
- باب ...
Abdullah (b. Mes'ud) (r.anhüma)'dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) bana (bir gün); "Bana Nisa sûresini oku" buyurdu. Ben de, Kur'an sana indirildiği halde (onu) sana ben mi okuyayım? dedim. (Hz. Nebi); “Gerçekten onu ben başkasından dinlemeyi (çok) seviyorum" buyurdu. Bunun üzerine kendisine (bu sûreyi ) "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz zaman (halleri) nice olur?"[Nisa 41] âyetine kadar okudum. Sonra başımı kaldırınca bir de baktım ki (Rasûlullah'ın) gözlerinden yaş akıyordu